Seni Seviyorum Bir Tanem

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Denizdin benim için. Her dalgaya ismini ayrı bir hat sanatıyla işlemiştim sabırla. Her fırsatta yüzdüğümde, o isimler güneşten yansıyan aşk pırıltıları ile gözlerime değerdi. Her attığım kulacımda senden bir çağrı var hissederdim bu yüzden. Öylesi heyecanlar sarar, tüm enerji ve gayretimle sanki çağlar aşardım yüzerek. Her dalgaya dokunarak sonsuzunu keşfedeceğime inanırdım adeta.

Bazen prenses olurdun ki, öylesi ulaşılmazdın bana. Boynumu büker, fakirliğime acırdım. Neden öylesi çok paralara sahip değildim ki, herkes doğuyor ve kimisi mirasyedi gibi varlıkla donanıyordu. Ben ise evi bile olmayan, penceresi kırık, bazen bir kuru ekmeğe muhtaç büyümüştüm. Sen nasıl olurda benim bu garip halime bakardın ki! Bu düşünceler içindeyken arabesk duygusallığı gel gitleri ile perişan olurdum. Aslında öylesi bozulmamış bir ruh, pürüzsüz bir asalet ve var olduğuyla yetinmeyi öğrenmişken, birden sen prenses olarak girerdin dünyama… Sanki başka bir kız yokmuş gibi seni düşünürdüm işte… Oysa her insan başka mükemmelken ve yaratanın eseri güzellik doluyken, bende isyanlar ve evhamlar içinde senin bedenin içinde yanmakta bulurdum kendimi.

Her yalnız kalışımda, ne hayallerim olurdu bir bilsen. Ne hediyeler alır, bilmediğimiz ülkelere giderdik. Hatta uçağımız bile olurdu. Sen hostesleri kıskanır, her şeyi yapmaya razı olurdun. Gökyüzündeki bulutlara bakar, hepsini bir melek yapar el sallardık. Bir keresinde, öylesi karaydı ki bulut, Azrail(as) zannetmiştik, ne yapacağımıza nasıl bir tepki vereceğimize karar veremedik. Derken, o kara buluttan uzaklaşmış, bir gülme krizine girmiştik. Öylesi içten sarılmıştık ki… Asla ayrılmayacağız demiştik! Bu dünyada mutluluk içinde hatta çocuklarımız olsunda, bir süre yaşayalım diye Allah’a dua etmiştik.

Su kenarına geldiğimizde, arkasındaki yeşillikler ve sessizlik içindeki manzara bize cennette miyiz sorusunu sordurmuştu nedense. Kim gitmiş ki cennete de biz buraya cennet demiştik. Detaylarını sorgulamamıştık bile. Dünyadan hiçbir keder bize sızmadı o gün. Düşüncelerimiz ölmüştü. Bir bütündük ve doğanın koynunda sevilmeye hazır. Zaman diye bir şey yoktu. Ne değişen renkler ne aydınlık ya da karanlık. Yel bile bize seslenirken, kıskandığını söylüyordu. Güller daha keskin ve enfes kokuyordu. Kuşlar uzaktan bizi seyrediyordu. Yeşilin böylesi görülmemişti yaşadığımız sürece. Yıldızları saydık, hatta yarıştık saymak için. Hangimiz fazla saydı hatırlamıyorum. İsimler verdik çoğuna. Sanki yeni bir dil doğmuştu, sözcüklerin zenginliğinde. Gök suyun yüzünde, suyun rengi gökte... Sanki her yer düzlenmiş bir bütünlük içinde.

Sen denizimsin hala… Nereye dönsem bir su görsem, içinde masum dalgalar ve senin adın yazılı üzerinde. Sen prensessin hala… Bir mart günü tanışmıştık. Bahardı. Yağmur yağmış, ıslanmıştı kaldırımlar çamur olmuştu. Bulaşmıştı beklide elbisemize. Eğer böyle olduğunu hissetseydim, o elbiseyi yıkamaz saklardım. Hatıralarımıza eklerdim. Sadece çok yürümüştük. Kalabalığa rağmen, sanki biz bize baş başaydık. Bir mucize gerçek olmuştu. İkimizde aynıları istiyorduk. Bir sevda nasıl olur diyorduk beklide geçmişte ama işte şimdi sevdalanmıştık. Ne kadar basitti ama dünyalar parası versek, bu basitliğin bedeli de olamazdı. Yirmi üç sene dile kolay geçiverdi. Kaybettiklerimiz oldu. Kazandıklarımız da. Ama aşkın hala bambaşka yüreğimde… Seni seviyorum bir tanem…

Saffet Kuramaz
 
Üst