Tanrı Kimdir?

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Tanrı’nın Sözü olan Kutsal Kitap bize Tanrı’nın neye benzeyip neye benzemediğini bildirir. Kutsal Kitap’ın yetkisi olmadan, Tanrı’nın niteliklerini açıklamaya çalışmak bir fikirden öteye gitmez ve bu da özellikle Tanrı’yı anlama konusunda çoğu kez kendi başına yanlıştır (Eyüp 42:7). Tanrı’yı anlamaya çalışmanın bizim için önemli olduğunu söylemek yetersiz kalır. Tanrı’yı anlamaya çalışmamak, Tanrı’nın isteğine aykırı olarak sahte tanrılar belirlememize, onların peşinden gidip onlara tapınmamıza neden olabilir (Mısır’dan Çıkış 20:3-5).

Sadece Tanrı’nın Kendisi hakkında bildirmeyi seçtikleri bilinebilir. Tanrı’nın nitelikleri ya da özelliklerinden biri, “ışık”tır ve bu da O’nun Kendisi hakkındaki bilgileri Kendisinin bildirdiği anlamına gelir (Yeşaya 60:19; Yakup 1:17). Tanrı’nın Kendisi hakkındaki bilgileri bildirdiği unutulmamalıdır (İbraniler 4:1). Yaratılış, Kutsal Kitap ve beden alıp insan olan Tanrı Sözü (yani İsa Mesih) Tanrı’nın nasıl olduğunu bilmemize yardımcı olur.

İşe, Tanrı’nın Yaratıcımız ve bizim de O’nun yarattıklarının bir parçası olduğumuz (Yaratılış 1:1; Mezmur 24:1) ve O’nun benzerliğinde yaratıldığımızı anlayarak başlayalım. İnsan, Tanrı’nın yarattığı bütün diğer şeylerin üzerindedir ve ona yaratılış üzerinde egemenlik verilmiştir (Yaratılış 1:26-28). Yaratılış, düşüş tarafından bozulmuştur ama yine de Tanrı’nın işleri hakkında bir fikir verir (Yaratılış 3:17-18; Romalılar 1:19-20). Yaratılışın büyüklüğünü, karmaşıklığını, güzelliğini ve düzenini düşünerek Tanrı’nın ne kadar huşu verici olduğu hakkında bir fikir edinebiliriz.

Tanrı’nın isimlerinden bazılarını okumak da Tanrı’nın nasıl olduğu konusundaki araştırmamızda bize yardımcı olabilir. Bu isimleri aşağıda görmekteyiz:

Elohim – kuvvetli Olan, ilahi (Yaratılış 1:1)
Adonai - Rab, Efendi-hizmetkâr ilişkisini belirtir (Mısır’dan Çıkış 4:10, 13)
El Elyon – En Yüce Olan, en kuvvetli Olan (Yaratılış 14:20)
El Roi – her şeyi gören kuvvetli Kişi (Yaratılış 16:13)
El Shaddai – Yüce Tanrı (Yaratılış 17:1)
El Olam – Sonsuz Tanrı (Yeşaya 40:28)
Yahweh – Rab, kendiliğinden var olan sonsuz Tanrı anlamında “Ben’im,” (Mısır’dan Çıkış 3:13, 14).

Tanrı sonsuzdur, bunun anlamı O’nun bir başlangıcı olmadığı ve varlığının hiçbir zaman son bulmayacağıdır. Tanrı ölümsüz ve sonsuzdur (Yasa’nın Tekrarı 33:27; Mezmur 90:2; 1 Timoteos 1:17). Tanrı değişmez, bu da Tanrı’nın kesinlikle güvenilir olduğu anlamına gelir (Malaki 3:6; Çölde Sayım 23:19; Mezmur 102:26, 27). Tanrı kimseyle kıyaslanamaz, işleri ve varlığı bakımından O’nun gibi olan kimse yoktur. Tanrı eşsiz benzersiz ve kusursuzdur (2 Samuel 7:22; Mezmur 86:8; Yeşaya 40:25; Matta 5:48). Tanrı anlaşılmaz, O’na akıl sır ermez, anlaşılamaz, O’nu tamamen anlamak imkânsızdır (Yeşaya 40:28; Mezmur 145:3; Romalılar 11:33, 34).

Tanrı adildir, Tanrı insanlar arasında ayrım yapıp bazılarını kayırmaz (Yasa’nın Tekrarı 32:4; Mezmur 18:30). Tanrı’nın gücü her şeye yeter, Tanrı bütün kuvvete sahiptir ve Kendisini hoşnut eden her şeyi yapabilir, ama etkinlikleri her zaman kişiliğinin geri kalan kısmıyla uyum içinde olacaktır (Vahiy 19:6; Yeremya 32:17, 27). Tanrı aynı anda her yerde birden bulunur ama bu Tanrı’nın her şey olduğu anlamına gelmez (Mezmur 139:7-13; Yeremya 23:23). Tanrı, her şeyi bilir, yani Tanrı bizim herhangi bir anda ne düşündüğümüz dahil, geçmişi, şimdiyi ve geleceği bilir. Tanrı her şeyi bildiği için, adaleti her zaman adil bir şekilde yerine getirecektir (Mezmur 139:1-5; Süleyman’ın Özdeyişleri 5:21).

Tanrı birdir, başka bir Tanrı yoktur ve O bizim yüreklerimizin en derin ihtiyaç ve özlemlerini karşılayabilecek tek Kişi’dir. Sadece Tanrı, tapınma ve adanmışlığımıza layıktır (Yasa’nın Tekrarı 6:4). Tanrı doğrudur, yani günah ve kötülükleri görmezden gelemez ve gelmez. Tanrı’nın doğruluğu ve adaletinden ötürü, günahlarımızın bağışlanabilmesi için, günahlarımız İsa’nın üzerine konulduğunda O’nun Tanrı’nın gazabına katlanması gerekmişti (Mısır’dan Çıkış 9:27; Matta 27:45-46; Romalılar 3:21-26).

Tanrı egemendir, yani her şeyin üzerindedir. Yarattığı her şey iş birliği yapsa bile O’nun amaçlarının gerçekleşmesini engelleyemez (Mezmur 93:1; 95:3; Yeremya 23:20). Tanrı ruhtur, yani görülmez (Yuhanna 1:18; 4:24). Tanrı, Üçlü Birlik’tir. O aynı özden, eşit güç ve yüceliğe sahip üç Kişi’den oluşan tek Tanrı’dır. Tanrı gerçektir, hiçbir zaman bozulmadan kalacaktır ve yalan söyleyemez (Mezmur 117:2; 1 Samuel 15:29).

Tanrı kutsaldır, her türlü ahlaksal kirlenmeden ayrıdır ve bunlara düşmandır. Tanrı bütün kötülükleri görür ve bunlar O’nu kızdırır. Tanrı’dan yakıp yok eden bir ateş olarak söz edilir (Yeşaya 6:3; Habakkuk 1:13; Mısır’dan Çıkış 3:2, 4-5; İbraniler 12:29). Tanrı lütufkârdır ve lütfu, iyiliğine, şefkati, merhameti ve sevgisi dahildir. Tanrı’nın lütfu olmasaydı, O’nun kutsallığı bizi huzurundan atmasına neden olurdu. Hamdolsun ki, durum böyle değildir çünkü Tanrı her birimizi şahsen tanımayı arzular (Mısır’dan Çıkış 34:6; Mezmur 31:19; 1 Petrus 1:3; Yuhanna 3:16, 17:3).

Tanrı, sonsuz bir varlık olduğundan hiçbir insan bu Tanrı-boyundaki soruyu yanıtlayamaz ama Tanrı’nın Sözü aracılığıyla, Tanrı’nın kim ve nasıl olduğu hakkında birçok şey öğrenebiliriz. Duam, hepimizin O’nu bütün yüreğimizle aramaya devam etmemizdir (Yeremya 29:13).Şimdi daha az anlaşılan üçlü birlik kavramına bakalım. Hıristiyanlığın Üçlü Birlik kavramının en zor yanı, bunu yeterli bir şekilde açıklamanın mümkün olmayışıdır. Üçlü Birlik, bir insanın açıklaması bir yana, anlaması tamamen imkânsız olan bir kavramdır. Tanrı bizden çok daha büyüktür, bu yüzden O’nu tamamen anlamayı beklememeliyiz. Kutsal Kitap, Baba’nın Tanrı, İsa’nın Tanrı ve Kutsal Ruh’un Tanrı olduğunu öğretir. Kutsal Kitap ayrıca bir tek Tanrı olduğunu da öğretir. Üçlü Birlik’in farklı kişilerinin birbirleriyle ilişkisi hakkında bazı gerçekleri anlayabilsek bile, nihai olarak bu konu insan aklı için anlaşılmazdır. Ancak bu, Üçlü Birlik’in doğru olmadığı ya da Kutsal Kitap’ın öğretilerini temel almadığı anlamına gelmez.

Üçlü Birlik, tek Tanrı’nın üç Kişi’de var olmasıdır. Bunun hiçbir şekilde üç tane Tanrı olduğunu önermediğini anlamalıyız. Bu konuyu incelerken, “Üçlü Birlik” sözünün Kutsal Yazılar’da yer almadığını aklımızda tutalım. Bu terim, birde üç olan—üç tane beraber var olan, birlikte sonsuz olan Kişi’nin Tanrı’yı oluşturmasını tanımlamaya çalışmak için kullanılır. “Üçlü Birlik” sözüyle temsil eden kavramın Kutsal Kitap’ta yer alması çok önemlidir.

Aşağıda Tanrı Sözü’nün Üçlü Birlik hakkında söyledikleri yer almaktadır:

1) Bir tek Tanrı vardır (Yasa’nın Tekrarı 6:4; 1 Korintliler 8:4; Galatyalılar 3:20; 1 Timoteos 2:5).

2) Üçlü Birlik üç Kişi’den oluşur (Yaratılış 1:1, 26; 3:22; 11:7; Yeşaya 6:8, 48:16, 61:1; Matta 3:16-17, 28:19; 2 Korintliler 13:14). Yaratılış 1:1’de, İbranice’de çoğul bir isim olan Elohim kullanılmıştır. Yaratılış 1:26, 3:22, 11:7 ve Yeşaya 6:8’de “biz” şeklinde çoğul bir zamir kullanır. Elohim sözcüğü ve “biz” zamiri, İbranice’de kesinlikle ikiden fazladan söz eden çoğul biçimlerdir. Bu durum Üçlü Birlik için belirgin bir sav oluşturmadığı halde, Tanrı’nın çoğulluk yönünü belirtir. İbranice’de Tanrı anlamına gelen Elohim sözcüğü kesinlikle Üçlü Birlik’e imkân veren bir sözcüktür.

Yeşaya 48:16 ve 61:1’de Oğul, Baba ve Kutsal Ruh’tan söz ederek konuşmaktadır. Burada konuşanın Oğul olduğunu görmek için, Yeşaya 61:1’i Luka 4:14-19’la kıyaslayın. Matta 3:16-17 İsa’nın vaftiz olayını tanımlar. Bu ayetlerde Baba Tanrı, Oğul’dan hoşnut olduğunu ilan ederken Kutsal Ruh Tanrı’nın Oğul’un üzerine indiği görülmektedir. Matta 28:19 ve 2 Korintliler 13:14 Üçlü Birlik’teki üç ayrı kişisinin örnekleridir.

3) Üçlü Birlik’in üyeleri çeşitli ayetlerde birbirlerinden ayrılmışlardır. Eski Antlaşma’da “RAB” ismi “Rab” isminden ayrılmıştır (Yaratılış 19:24; Hoşea 1:4). RAB’bin bir Oğlu vardır (Mezmur 2:7, 12; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:2-4). Ruh, “RAB”den (Çölde Sayım 27:18) ve “Tanrı”dan (Mezmur 51:10-12) ayırt edilir. Oğul Tanrı, Baba Tanrı’dan ayırt edilir (Mezmur 45:6-7; İbraniler 1:8-9). Yeni Antlaşma olan İncil’de İsa, Baba’nın bir Yardımcı yani Kutsal Ruh’u göndereceğinden söz eder (Yuhanna 14:16-17). Bu da, İsa’nın Kendisini Baba ya da Kutsal Ruh olarak görmediğini gösterir. Ayrıca Müjdeler’de İsa’nın Baba’yla konuştuğu bütün diğer zamanları da düşünün. İsa Kendisine hitap ederek mi konuşuyordu? Hayır. Üçlü Birlik’in bir başka kişisine, Baba’ya hitap ederek konuşuyordu.

4) Üçlü Birlik’in her üyesi Tanrı’dır. Baba Tanrı’dır (Yuhanna 6:27; Romalılar 1:7; 1 Petrus 1:2). Oğul Tanrı’dır (Yuhanna 1:1, 14; Romalılar 9:5; Koloseliler 2:9; İbraniler 1:8; 1 Yuhanna 5:20). Kutsal Ruh Tanrı’dır (Elçilerin İşleri 5:3-4; 1 Korintliler 3:16).

5) Üçlü Birlik’in içinde sıralama vardır. Kutsal Yazılar, Kutsal Ruh’un Baba ve Oğul’un altında olduğunu ve Oğul’un da Baba’nın altında olduğunu gösterir. Bu içsel bir ilişkidir ve Üçlü Birlik’teki hiçbir kişinin tanrılığını inkâr etmez. Bu sadece, bizim sınırlı akıllarımızın, sonsuz Tanrı hakkında anlayamayacağı bir alandır. Oğul hakkında bakınız Luka 22:42, Yuhanna 5:36, Yuhanna 20:21 ve 1 Yuhanna 4:14. Kutsal Ruh hakkında bkz. Yuhanna 14:16, 14:26, 15:26, 16:7 ve özellikle Yuhanna 16:13-14.

6) Üçlü Birlik’in bireylerinin farklı görevleri vardır. Baba evrenin (1 Korintliler 8:6; Vahiy 4:11); ilahi vahiy (Vahiy 1:1); kurtuluş (Yuhanna 3:16-17) ve İsa’nın insan işlerinin nihai kaynağı ya da nedenidir (Yuhanna 5:17, 14:10). Bütün bu şeyleri Baba başlatır.

Oğul, Baba’nın Kendisi aracılığıyla aşağıdaki işleri yaptığı vekilidir: evrenin yaratılışı ve korunup devam ettirilmesi (1 Korintliler 8:6; Yuhanna 1:3; Koloseliler 1:16-17); ilahi vahiy (Yuhanna 1:1, 16:12-15; Matta 11:27; Vahiy 1:1) ve kurtuluş (2 Korintliler 5:19; Matta 1:21; Yuhanna 4:42). Baba bütün bu şeyleri Kendi vekili olarak işlev gören Oğul aracılığıyla yapar.

Kutsal Ruh, Baba’nın aşağıdaki işleri yapma aracıdır: evrenin yaratılışı ve korunup devam ettirilmesi (Yaratılış 1:2; Eyüp 26:13; Mezmur 104:30); ilahi vahiy (Yuhanna 16:12-15; Efesliler 3:5; 2 Petrus 1:21), kurtuluş (Yuhanna 3:6; Titus 3:5; 1 Petrus 1:2) ve İsa’nın işleri (Yeşaya 61:1; Elçilerin İşleri 10:38). Böylece, Baba bütün bu şeyleri Kutsal Ruh’un gücüyle yapar.

Üçlü Birlik’e örnek vermek için birçok girişimde bulunulmuştur. Ancak popüler örneklerin hiçbiri tamamen doğru değildir: Yumurta (ya da elma) örnekleri yeterli değildir çünkü yumurtanın kabuğu, beyazı ve sarısı, yumurtanın kısımlarıdır, bu kısımlar kendi başlarına yumurta değildirler, aynı şekilde elmanın kabuğu, meyvesi ve çekirdekleri de elmanın kısımlarıdır ama bu kısımlar kendi başlarına elma değildir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, Tanrı’nın kısımları değildir; her biri Tanrı’dır. Su örneği biraz daha iyidir ama yine de Üçlü Birlik’i yeterli bir şekilde tanımlamakta yetersizdir. Sıvı, buhar ve buz, suyun biçimleridir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, Baba’nın biçimleri değildir, her biri Tanrı’dır. Bu yüzden bu örnekler bize Üçlü Birlik hakkında bir fikir verse de, verdikleri bu fikir tamamen doğru değildir. Sonsuz bir Tanrı, sınırlı bir örnekle tamamen tanımlanamaz.

Üçlü Birlik doktrini, Hıristiyan kilisesinin tarihinin bütünü boyunca bölücü bir konu olmuştur. Üçlü Birlik’in ana yönleri Tanrı Sözü’nde açıkça sunulduğu halde, yan konuların bazıları çok açık değildir. Baba Tanrı’dır, Oğul Tanrı’dır ve Kutsal Ruh Tanrı’dır—ama bir tek Tanrı vardır. Kutsal Kitap’ın Üçlü Birlik doktrini budur. Bunun ötesinde, konunun üzerinde bir dereceye kadar tartışılabilir ve bu da gerekli değildir. Üçlü Birlik’i sınırlı insansal akıllarımızla tamamen tanımlamaya çalışmak yerine, Tanrı’nın büyüklüğü ve O’nun sonsuz yüksek doğasına odaklanmanın bize daha çok yararı olur. “Tanrı'nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O'nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır! "Rab'bin düşüncesini kim bilebildi? Ya da kim O'nun öğütçüsü olabildi?” (Romalılar 11:33-34).
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0


Aşağıda Tanrı Sözü’nün Üçlü Birlik hakkında söyledikleri yer almaktadır:

2)
Üçlü Birlik üç Kişi’den oluşur (Yaratılış 1:1, 26; 3:22; 11:7; Yeşaya 6:8, 48:16, 61:1; Matta 3:16-17, 28:19; 2 Korintliler 13:14).

Yeşaya 48:16 ve 61:1’de
Oğul, Baba ve Kutsal Ruh’tan söz ederek konuşmaktadır.

RAB’bin bir Oğlu vardır (Mezmur 2:7, 12; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:2-4).

4) Üçlü Birlik’in her üyesi Tanrı’dır.
Baba Tanrı’dır (Yuhanna 6:27; Romalılar 1:7; 1 Petrus 1:2). Oğul Tanrı’dır (Yuhanna 1:1, 14; Romalılar 9:5; Koloseliler 2:9; İbraniler 1:8; 1 Yuhanna 5:20). Kutsal Ruh Tanrı’dır (Elçilerin İşleri 5:3-4; 1 Korintliler 3:16).

Bunun ötesinde, konunun üzerinde bir dereceye kadar tartışılabilir ve bu da gerekli değildir..
Teslis inancı, hıristiyanlığın kaynağından gelen bir inanç değildir. Tahriften kaynaklanan bâtıl inancıdır.
İsa Aleyhisselâm’dan sonra ilk yazılan Markos incilidir. Bu incilde İsa Aleyhisselâm’a “Sen Mesih’sin.” (8/29) denilirken, Luka’da “Sen Tanrının Mesihisin.” (9/20) geçmekte, Matta’da ise “Tanrının oğlu Mesih’sin.” (16/16) ibaresi yazmaktadır. Halbuki Matta ve Luka birçok alıntıyı Markos’tan yapmıştır. Yuhanna ve Pavlusun mektuplarında da teslis inancı mevcuttur. Hıristiyanlığa bugünkü teslis inancının sokan ve Hazret-i İsa’ya uluhiyet isnad eden fikirlerin babası Pavlus’tur.
Bugün hıristiyanların ilahi kitap olarak sahip çıktıkları İncil’in yaklaşık yarısı yahudi dönmesi Pavlus’un mektuplarından müteşekkildir.
“Yahudi dönmesi Pavlus Romalı bir hahamdı ve Hıristiyan olmadan önce bir çok Hıristiyana zulmetmişti. Hıristiyan olduktan sonra kiliseye yazdığı mektuplar İncil’in 27 kitabının hemen hemen yarısını oluşturuyordu. ‘Tanrının oğlu’ ve ‘haç’ Pavlus’un öğretilerinin temelini oluşturuyordu.” (Us News and World Report, 20 Nisan 1992, sf. 70)
Hıristiyanlıktan dönme eski bir pastörün (papazın) dediği gibi “Pavlus’un cin fikirli mektupları iftiracılık, dedikoduculuk, kıskançlık, ispiyonculuk, casusluk öğretir.” Özellikle bu mektuplar birçok tenakuz ve takiyyecilikle doludur.
“Hıristiyanlığa üçlemeyi sokan Aziz Pavlus, asıl adı Saul olan Tarsuslu bir yahudidir. Aziz Pavlus, ‘İsa bana inerek üçlemeyi öğretti’ diyerek ortaya çıkmadan önce de Kudüs’te Kabbala öğretimi yapmaktaydı.” (The Concised Atlas of the Bible, sf. 124)
“Kilise Anadolu’ya yayıldıkça İsa Mesih ‘Tanrının oğlu’ olarak geçmeye başladı ki, bu Pavlus’un mektuplarının başlıca konusuydu.”(A.g.e, sf 70)
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
quote_icon.png
Mesihçi Nickli Üyeden Alıntı



Aşağıda Tanrı Sözü’nün Üçlü Birlik hakkında söyledikleri yer almaktadır:

2)
Üçlü Birlik üç Kişi’den oluşur (Yaratılış 1:1, 26; 3:22; 11:7; Yeşaya 6:8, 48:16, 61:1; Matta 3:16-17, 28:19; 2 Korintliler 13:14).

Yeşaya 48:16 ve 61:1’de
Oğul, Baba ve Kutsal Ruh’tan söz ederek konuşmaktadır.

RAB’bin bir Oğlu vardır (Mezmur 2:7, 12; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:2-4).

4) Üçlü Birlik’in her üyesi Tanrı’dır.
Baba Tanrı’dır (Yuhanna 6:27; Romalılar 1:7; 1 Petrus 1:2).Oğul Tanrı’dır (Yuhanna 1:1, 14; Romalılar 9:5; Koloseliler 2:9; İbraniler 1:8; 1 Yuhanna 5:20). Kutsal Ruh Tanrı’dır (Elçilerin İşleri 5:3-4; 1 Korintliler 3:16).


Bunun ötesinde, konunun üzerinde bir dereceye kadar tartışılabilir ve bu da gerekli değildir.

Tahrif Edilmiş İncil Dahi İsa Aleyhisselâm’ın
Kulluğuna ve Peygamberliğine Dair İfadelerle Doludur:


Yuhanna İncili’nde (6/14) “Gerçekten, dünyaya gelecek peygamber budur.” Luka İncili’nde (7/16) “Aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı.” Matta İncili’nde (13/57) “Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde itibarsız değildir.” cümlesi ve buna benzer birçok beyan İsa Aleyhisselâm’ın açıkça resül, elçi ve gönderilmiş bir peygamber olduğunu gösterir. Diğer taraftan bütün bu ifadeler“Allah’ın oğlu.” tabirleri (Luka: 9/35, Matta: 3/17, Markos: 1/11, Yuhanna: 1/18) ile tenakuza düşmektedir. İsa Aleyhisselâm için bir yerde“Peygamber” başka bir yerde “Allah’ın oğlu” diyorlar. Böyle bir durum ilâhi bir kitapta ve dinde olmaz. Bu, İncil’in tahrif edildiğini gösterir.

Kur’an-ı kerim İsa Aleyhisselâm’ın durumunu sarih bir şekilde beyan eder.
“Hani havarilere, ‘Bana ve peygamberime iman edin’ diye ilham etmiştim. Onlar (da), ‘İman ettik, bizim Allah’a teslim olmuş kimseler (müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol’ demişlerdi.” (Mâide: 111)
“Mesih de, Allah’a yaklaştırılmış mukarreb melekler de, Allah’a kul olmaktan aslâ çekinmezler.
Kim O’na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki O, hepsini huzuruna toplayacaktır.” (Nisâ: 172)
“O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrâiloğullarına numune kıldığımız bir kuldur.” (Zuhruf: 59)
İsa Aleyhisselâm bir beşerdir, insanlara hidayet yolunu göstermek için Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Peygamberlik vazifesi ise halkı Allah’ın birliğine ve yalnız O’na kulluk yapmaya dâvet etmekten ibarettir.
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İlahi Kitap Kuran-ı Kerim ve Bugünkü İncil:
Kur’an-ı kerim son peygamber Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında Allah tarafından kendisine indirilmiş ve kayda geçirilmiştir. Daha sonra müslümanlar tarafından çoğaltılarak yayılmıştır. Bugün yeryüzündeki milyonlarca Kur’an-ı kerim nüshası arasında hiçbir harf farkı dahi yoktur. Kur’an-ı kerim’e iftira atarak eksikliğini iddia edenler dahi ikinci bir nüsha gösterememektedirler. Zira böyle bir şey söz konusu bile değildir. Nitekim Almanlar 2. Dünya Savaşı yıllarında çeşitli yüzyıllarda yazılmış binlerce nüshayı karşılaştırmışlar ve farklı bir Kur’an bulamamışlardır. İlk yıllardaki Kur’an ile bugünkü Kur’an nüshalarının aynı olduğunu rapor etmişlerdir.
Oysa bugünkü İncil dört farklı kişinin kaleminden çıkmadır. Ve daha saklanan birçok İncil nüshalardan bahsedilir. İçinde Hazret-i Allah’a ve İsa Aleyhisselâm’a ait olmayan beyanlar, kişilerin hikâyeleri, mektupları ilave edilmiştir. Bu sebeple tenakuzlar, çelişkiler sayılamayacak kadar çoktur.
Protestan papazı (Ordained Methodist Minister) C. Leslie Mitton Jesus: The Pact Behind the Faith (William B. Eerdmans Publishing Company Grand Rapids, Michigan, 1974 U.S.A, sh: 10) isimli kitabında şunları rapor ediyor:
“İsa’ya saygıyla itibar edenler arasında bile, Kilisenin onun Tanrı’nın eşsiz oğlu olduğu iddiasını ciddiye almayan, fakat onu çok harikulade bir insan olarak değerlendiren pek çok insan vardır. Kitab-ı Mukaddes bile artık her sözü gerçekten doğru olan bir Tanrısal kitap olarak kabul görmemektedir, fakat diğer insanlar kadar hataya ve cehalete maruz kalabilen insanlar tarafından üretilmiş bir yazılar koleksiyonu olarak itibar görmektedir. ‘İsa hakkında neyi bilebiliriz?’ sorusuna cevap olarak basit bir şekilde, Kilisenin resmi öğretisini veya ayet sözlerini aktarmak artık mümkün değildir. Çünkü hemen ardından daha fazla sorular yöneltilmektedir. ‘Kilisenin veya Kitab-ı Mukaddes’in öğrettiği şeylerin güvenilir olduğunu nasıl bilebiliriz’ İsa hakkındaki İncil kayıtları ne dereceye kadar gerçek addedilebilir, ya da ne dereceye kadar dindar İncil yazıcılarının hayal gücü tarafından değiştirilmiştir ve süslenmiştir ve hatta yaratılmıştır?”
Fransız Katolik papazı Roguet’in itiraflarını ise Prof. Dr. Maurice Bucaille’in kaleminden okuyalım:
“İncil okuyucularının pek çoğu İncil’lerdeki belirli bazı itirafların manaları hakkında düşündükleri zaman utanırlar, hatta yüzleri de kızarır. Bu durum onlar çeşitli İncil’lerde aynı olayı anlatan değişik rivayetleri karşılaştırdıkları zaman da gerçekleşir. Bu gözlem papaz Roguet tarafından, yazdığı İncil’lere giriş isimli eserde açıklanmıştır. Haftalık bir Katolik dergisinde uzun yıllar (dini konularda) huzursuz okurlara cevap vermekle kazandığı geniş tecrübeyle, onların (Kitab-ı Mukaddes’den) okumuş oldukları şeylerden ne kadar çok endişelendiklerini ölçebilmektedir. Ona müracaat edenler geniş yelpazede sosyal ve kültürel kesimlerdendir. Papaz Roguet, onların anlaşılması güç, kavranamaz, hatta çelişkili veya skandallı olarak tanımlanan metinler hakkında açıklama talebinde olduklarını belirtmektedir. ... Bu tespit hayli yakın bir tarihe aittir. Papaz Roguet’in kitabı 1973’de yayınlandı. Pek uzun olmayan bir zamana kadar Hıristiyanların çoğunluğu İncil’lerin sadece ayinlerde okunduğu veya vaazlarda yorumlandığı kadarını biliyordu. Protestanlar hariç, İncil’lerin tamamını okumak adet değildi. ...Şunda hiç kuşku yok ki, İncil’lerin tamamının okunması Hiristiyanları rahatsız edecek gibidir.” (The Bible, The Kur’an and Science, sh: 61, Paris)
Görüldüğü gibi İncil tahrif edilmiştir. Akıl yürüten bir hıristiyanın şüphe ve kararsızlığa düşmemesi mümkün değildir. Bu sebeple kimi hıristiyan teologlar İsa Aleyhisselâm’a indirilmiş bir kitap olmadığını, İncil’in İsevî taraftarlarca kaleme alındığını söylemek zorunda kalmışlardır. İslâm inancına göre ise Hazret-i Allah dört büyük kitap göndermiştir. Bunlar Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an’dır.
Ey hıristiyan! İlahi özelliği tahrif edilmiş bir kitaba iman mümkün müdür? Böyle bir kitap üzerine bina edilen bir inancın ilâhi olduğunu kabul etmek mümkün müdür? Ahir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâm’ı hangi delile dayanarak inkâr ediyorsunuz. Halbuki o İsa Aleyhisselâm’ı yüceltmiş ve olması gerektiği gibi bütün inananlara tanıtmıştır.

 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Son Peygamber Muhammed Aleyhisselâm’ın İncil’de Haber Verilmesi:
Allah-u Teâlâ tarafından Hazret-i İsa Aleyhisselâm’a verilen İncil’in asılları, daha sonraları insan sözü ile karıştırılıp tahrif edilmesine rağmen şu anda mevcut olan nüshalarda Peygamberimiz Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in geleceğine dair bazı işaretlere rastlanmaktadır.
“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü gitmezsem Tecellici size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman günah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir.” (Yuhanna: 16/7-8)
“Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Ama o Hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek, çünkü kendiliğinden söylemeyecektir. Fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.”(Yuhanna: 16/12-13)
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız ben de babaya yalvaracağım ve O size başka bir tecellici, hakikat ruhunu, verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun.” (Yuhanna: 14/15-16)
“Fakat benim ismimle babanın göndereceği tecellici, ruhul-kudüs, O size her şeyi öğretecek ve size söylediği herşeyi hatırınıza getirecektir.” (Yuhanna: 14/26)
“Babadan size göndereceğim tecellici, babadan çıkan hakikat ruhu, geldiği zaman, benim için o şehâdet edecektir.” (Yuhanna: 15/26)
Bunlar İsa Aleyhisselâm’ın hıristiyanların bugün ellerinde bulunan İncil’deki bizzat kendi ifadeleridir. İsâ Aleyhisselâm yakınlarına kendinden çok daha faziletli bir peygamberin geleceğini ve ona iman etmeleri gerektiğini bildiriyor. Aynı zamanda onun fazilet ve meziyetinin yüksek olduğunu haber veriyor.
İsâ Aleyhisselâm onun hakkında böyle buyururken, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de onun hakkında şöyle buyuruyorlar:
“İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa’ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir. Dinleri birdir.” (Buhârî, Tecrid-i sarih: 1403)
Yani birbirlerini tasdik eden, birbirlerini doğrulayan, birbirlerini metheden ve Hazret-i Allah’ın yanındaki yüksek âli derecelerini belirten bir hitaptır.
İsa’nın, geleceğini haber verdiği Yunanca Paraklit ile, Latince Paraklitos, Arapça tam olarak Ahmed kelimesinin karşılığıdır. Bundan da maksat, bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’dır.
Paraklit lafzı hıristiyanlarca “Hamdedici” veya “Kurtarıcı” anlamında kullanılmaktadır ve bu lafız “İnsanları küfürden kurtaran”Peygamberimize uygun düşmektedir.
Matta İncili’nin ve Luka İncili’nin “Göklerin melekûtunun yakın olduğu” şeklindeki ifadeleri (Matta: 13/31-32) Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm içindir.
“Göklerin melekûtu, bir adamın alıp tarlasına ektiği bir hardal tanesine benzer. O tane ki, bütün tohumların gerçi en küçüğüdür; fakat büyüyünce, sebzelerden daha büyüktür ve ağaç olur; şöyle ki, göğün kuşları gelip onun dallarında yerleşirler.” (Matta: 13/31-32)
Çünkü son nebi Muhammed Aleyhisselâm’ın getirdiği İslâm, bidayette zayıftı fakat daha sonra çok kuvvetli hale gelmiştir.
İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allah’ın indinde çok âlî bir peygamberdir. Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onları çok sevdirdiği için onlar da seviyorlar. Yani bizim Enbiyâ-i İzam Hazerâtına sonsuz bir sevgi ile bağlılığımız ve onların fazilet ve meziyetini ortaya koymada kuvve-i beşeriyenin haricinde durumumuz var. Zira o peygamberdir.
“Ey İsrâiloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)
İşte buradan da anlaşılıyor ki birbirlerine karşı bağlılıkları, muhabbetleri, kaynaşmaları artmış, kardeşliğin özü husule gelmiştir. Aynı zamanda Muhammed Aleyhisselâm, İsa Aleyhisselâm’ın bütün sır ve esrarını Hazret-i Allah’ın izni ve emri ile hiç kimseden çekinmeden açık açık arzedecektir.
“O beni taziz edecektir. Çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir.” (Yuhanna: 16/14)
Gerçekten demek istiyor ki:
“Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiği birçok fazilet ve meziyetler var. Ben size bunları açıklamayacağım. Amma benim size duyurmadığımı, benim içyüzümü size olduğu gibi arzedecek. Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiklerini o size ifşa edecek.”
Bu sebepledir ki, ehl-i kitap âlimlerinden bazıları, beklenen peygamber geliverince hemen iman ettiler.
“Kendilerine kitap verdiklerimiz (Peygamber’i), kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.” (En’am: 20)
Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne tekrar geleceğini haber vermiştir:
“Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhâri, Tecrid-i sarih: 1018)
“Vallahi Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak mutlaka inecek ve haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, genç dişi develer başıboş bırakılarak onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasetlikler muhakkak surette kalkacak.
(İsa Aleyhisselâm) İnsanları mala dâvet edecek, fakat malı hiç kimse kabul etmeyecektir.” (Müslim: 155)

İsâ Aleyhisselâm İsrâiloğulları peygamberlerinin sonuncusudur.
Kendi zamanına kadar gelen dini hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i Muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatleri Hâtem-ül enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiştir.
İsâ Aleyhisselâm’ın Tevrat’ı tasdik etmesi, haber verme itibariyledir. Zira Tevrat’ta hem İsâ Aleyhisselâm’a hem de son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a dair haberler vardı. Bu sebepledir ki İsâ Aleyhisselâm, Ahmed Aleyhisselâm’ın gelmesinin yakın olduğunu müjdelemek suretiyle bu husustaki haberlerin doğru olduğunu ispatlamıştır.
Ahmed; Allah-u Teâlâ’nın en çok methini yapan kişi mânâsına geldiği gibi, en çok methedilen veya kullar arasında en çok övülen kişi mânâsına da gelir.
Tevrat’ta İsâ Aleyhisselâm’ın gönderilmesine dair verilen müjde, onun gelişiyle gerçekleşmiş oldu. Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğine dair Tevrat’ın verdiği müjdeyi İsâ Aleyhisselâm tasdik ederek onun geleceğini müjdelemiş ve onun öncüsü olduğunu belirtmişti.
Bu, İsâ Aleyhisselâm’ın peygamberlik vazifelerinden birisi idi.
Ne gariptir ki; böyle söylediği halde, İsrâiloğulları’nın çoğu onu dinlemediği gibi, hıristiyanlardan birçoğu da bu hakikati gizlediler, tevil ve tahrif ettiler.
Yahudiler bir peygamberin geleceğini beklemekteydiler. Bu peygamberin kendilerinden olmasını istiyorlardı. Hıristiyan rahiplerinin birçoğu da yeni gelecek peygamberi bekleşmekteydiler.
Kendi kitaplarında müjdelenen peygamber, İsmail Aleyhisselâm’ın soyundan geliverince; çeşitli hilelerle, ithamlarla, düşmanlıklarla muhalefet ettiler.
Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyuruluyor:
“Müjdelenen peygamber onlara delillerle mucizelerle gelince ‘Bu apaçık bir sihirdir.’ dediler.” (Saf: 6)
Gerek yahudiler gerek hıristiyanlar Hazret-i Allah’a iman ederek değil de kendi arzularına uyarak bu peygamberin kendi nesillerinden gönderilmesini bekliyorlardı.
Vaktaki İsmail Aleyhisselâm’ın neslinden gönderildi. Onun apaçık bir peygamber olduğunu hakkıyla bildikleri halde yüz çevirdiler ve inkâra kalktılar.
İşte ırkçılığın insanlara bu kadar zararı ve tahribatı oluyor, ebedi azaba maruz bırakıyor. Gerek yahudi gerekse hıristiyanlardan ancak iman edenler kurtulmuştur.
Ey yahudi ve hıristiyanlar!
Siz bugün de Allah’ın huzurunda bulunduğunuzu düşününüz. Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünürseniz o peygamber henüz bize gelmedi diyemezsiniz. Fetret devrinde kalanlar gibi bir mazeret göstermeye de kalkışamazsınız.
Allah-u Teâlâ size bütün hakikatleri açıklayan bir peygamber gönderdi. Siz bunu duydunuz ve bildiniz. Şimdi ne yüzle itiraz ediyorsunuz? Siz ilâhî hükmü arkaya attınız, nefsinizin arzusunu ilâh edindiniz. Kendi azabınızı kendi eliniz ve kendi isteğinizle bile bile hazırlamış oldunuz.

 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Peygamberlere ve İsa Aleyhisselâm’a iman etmek İslâm dininin iman esaslarındandır. Biz Allah-u Teâlâ’nın gönderdiği bütün peygamberlere ve kitaplara inanırız.
“Hepsi Allah’a, meleklerine, Kitaplar’ına ve peygamberlerine iman ettiler. “O’nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız...” derler.” (Kur’an, Bakara: 285)
Allah-u Teâlâ bize böyle beyan buyuruyor. Biz İsa Aleyhisselâm’a ve ona indirilen bozulmamış İncil’e ve Allah’ın gönderdiği diğer bütün peygamberlere iman ederiz. İslam inancına göre İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allah’ın büyük peygamberlerinden birisidir. Bakire Meryem’den babasız olarak dünyaya gelmiştir. Adem Aleyhisselâm nasıl ki babasız olarak yaratılmışsa İsa Aleyhisselâm’ın yaratılması da bu şekildedir. Nitekim bugünkü tıp ilminin ulaştığı seviye bu durumun kavranmasını daha kolay kılmaktadır. Hazret-i Allah beşeri sıfatlardan ve çocuk sahibi olmaktan münezzehtir.
Bu hakikatleri anlamak ve kabul etmek istemeyen yahudiler, İsa Aleyhisselâm hakkında, babasız dünyaya geldiğini bahane ederek “zina çocuğudur” dediler, iftira ettiler, hıristiyanların bir kısmı “ilâh” dediler, bir kısmı “ilâhın oğlu”, bir başka fırka da “üçten biridir” dediler. Oysa hakikat Kur’an-ı kerim’de bildirildiği gibidir:
“Hiç şüphe yok ki, İsa’nın babasız dünyaya gelişi de Allah nezdinde Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da oluverdi.” (Âl-i imrân: 59)
Allah-u Teâlâ’nın Meryem Vâlidemiz hakkındaki beyân-ı ilâhisi de şudur:
“Irzını korumuş olan İmrân kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabb’inin sözlerini ve Kitaplar’ını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi.” (Tahrim: 12)
Hıristiyanlar “Allah üçtür: Baba, oğul, ruhul kuds; Üç esas, üç şahıs olarak tek esastır.” diyerek “Üç ilâh” anlayışına sapmışlardır. Bunun hangisi Allah’tır? Bu bâtıl bir zihniyet değil mi? Bu doğru mudur?
“Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ: 171)
İslâm dininin hak din olduğunu, Hazret-i Kur’an’ın Allah-u Teâlâ’nın indirdiği son kitabı olduğunu, Muhammed Aleyhisselâm’ın da Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş hak ve son bir peygamber olduğunu biliyorsunuz, ancak inkâr etmekte inat ediyorsunuz.
“Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Âl-i imrân: 71) Allah-u Teâlâ size sesleniyor.
Ey okuyucu! Bile bile hakkı, hakikati gizleme. Hidayete gözlerini kapama. İnkârda inat etme.
Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim’inde, Nisâ sûre-i şerif’inde yine size sesleniyor:
“Allah’a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin!” (Nisâ: 171)
Allah’ın bir olduğuna, her türlü beşeri sıfattan münezzeh olduğuna iman edin. Allah-u Teâlâ’ya çocuk isnad etmek çok büyük bir zulümdür, büyük bir inkârdır:
“‘Rahman çocuk edindi’ dediler. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Onlar o Rahman olan Allah’a çocuk iddia ettiler diye, bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti. Halbuki Rahman olan Allah’a çocuk isnat etmek aslâ yakışmaz.” (Meryem: 88-92)
Yaratma ile üretme arasındaki farkı anlayamıyor musunuz? Doğurma ve doğmanın, her şeyden önce bir yaratmaya bağlı olduğunu düşünemiyor musunuz? Gözleriniz bu kadar kör mü?
Halbuki Kur’an-ı kerim’de beyan buyurulduğuna göre İsa Aleyhisselâm şöyle söylemişti:
“Allah benim de Rabb’imdir, sizin de Rabb’inizdir. Artık ona kulluk edin, bu doğru yoldur.” (Zuhruf: 64)
İsa Aleyhisselâm böyle buyuruyor, hıristiyanlar ise onu Allah yerine koyuyorlar, ilâh kabul ediyorlar. Bu iftiranız karşısında İsa Aleyhisselâm size sahip çıkar mı? Allah-u Teâlâ’nın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız? Mahlûktan Allah olur mu? Ne kadar sapmış olduğunuzu görmüyor musunuz?
“Halbuki Mesih onlara demişti ki:
Ey İsrâiloğulları, benim de Rabb’im sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.
Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar.
Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur.” (Mâide: 72)
İsa Aleyhisselâm size hitap ediyor, Allah’a ortak koşmaya devam ederseniz, cehennemde ebedi kalacağınızı söylüyor. Hala uyanmayacak mısınız?
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm’ın bir diğer beyanını Kur’an-ı kerim’de bize şöyle haber veriyor:
“Ben Allah’ın kuluyum. O bana Kitap verdi ve beni peygamber yaptı.” (Meryem: 30)
Hıristiyanlar ise hâşâ İsa Aleyhisselâm’ı Allah olarak kabul ediyorlar. İsa Aleyhisselâm; “Ben Allah’ın oğlu değilim, kuluyum. Ben Allah değilim, O’nun peygamberiyim, elçisiyim.” diyor. Hıristiyanlar bir mahlûku Allah yaparak kayıyor, bu mübarek peygambere iftira atıyor, yoldan çıkıyorlar. Hâşâ insandan Allah olur mu? Bu ne kadar büyük bir inkârdır.
İsa Aleyhisselâm’a uluhiyet isnad edenler hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyuruyor:
“‘Allah, Meryemoğlu Mesih’tir.’ diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır.” (Mâide: 72)
“Andolsun ki: ‘Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.’ diyenler kâfir olmuşlardır.” (Mâide: 73)
“Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.” demek, hem “Üç” kelimesi, hem de “Üçüncü” kelimesi itibariyle olmak üzere iki yönden katıksız şirktir. Bir ilâhtan başka ilâh olmadığı halde üç ilâh farzetmek, bir olan Allah’ın hakkını inkârdır, zulümdür. “Allah üç” demek gibi bir çelişkidir.
“Oysa bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere çok acıklı bir azap dokunacaktır.” (Mâide: 73)
Bu gibi sözlerden ve teslis inancından vazgeçmeyenlere Allah-u Teâlâ açıkça küfür damgası vurmuştur. Onlar en şiddetli bir azapla azaba uğrayacaklardır.
“Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir.” (Mâide: 75)
İlâh değildir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın delil ve fermanı ile gönderdiği bir elçi, bir tebliğci, bir peygamberdir. Allah-u Teâlâ hususi olarak bazı peygamberlere mucizeler verdiği gibi, ona da doğruluğunu göstermek için apaçık bazı mucizeler vermiştir. Eğer Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm vasıtası ile ölüleri diriltti ise, şüphesiz ki Musa Aleyhisselâm vasıtasıyla âsâya can verdi ve âsâ sürünen bir yılan oldu. Bu ötekinden daha hayret vericidir. Eğer İsa Aleyhisselâm babasız yaratıldıysa, şüphesiz Âdem Aleyhisselâm hem anasız hem babasız yaratılmıştır. Bu daha şaşırtıcıdır. Bunların hepsi Allah katındandır. Musa Aleyhisselâm ve İsa Aleyhisselâm ancak Allah-u Teâlâ’nın yaratıcı kudretinin tecelli yerleri ve vasıtalarıdır.
İsa Aleyhisselâm ilk olarak gelmiş bir peygamber de değildir:
“Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddîka (çok doğru) bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi.”(Mâide: 75)
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm ve Meryem Validemiz hakkında “yemek yerlerdi” buyuruyor. Yani İsa Peygamber yerdi, içerdi, gezerdi, bir insandı çünkü. Böyle bir kimse Allah olur mu? Allah öyle bir Allah ki ne evveli var, ne de sonu var.
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm hakkında gerçek dışı beyan ve inançlarda ısrar eden ehl-i kitabın bu müfrit telâkkilerini reddeder. Hıristiyanların Allah’ı bırakıp İsa Aleyhisselâm’a tapacak kadar onun hakkında aşırı tazimde bulunmak suretiyle düştükleri sapmışlıklarını anlatarak şöyle buyurur:
“Ey Ehl-i kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin.” (Nisâ: 171)
Onu ancak yüksek sıfatlarıyla, güzel isimleri ile nitelendirin. O’na bir eş ve bir çocuk veya buna benzer zatına yakışmayan şeyleri nisbet etmeyin.
“Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın peygamberidir.” (Nisâ: 171)
O sadece Allah-u Teâlâ’nın seçkin peygamberlerinden bir peygamberdir, sizin iddia ettiğiniz gibi Allah’ın oğlu değildir.
“Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir.” (Nisâ: 171)
O’nun taraf-ı izzetinden tecelli eden bir emirdir. “Ol” emr-i şerifiyle var olmuştur.
“Ve O’ndan bir ruhtur.” (Nisâ: 171)
Kendisinin yaratmasıyla meydana gelen bir ruhtur. O’nun “Kün” emri ile bir mucize olarak vücuda getirdiği için kendisine bir şeref olmak üzere “Kelimetullah” denilmiştir. Bu ruhun Allah-u Teâlâ’ya izafe edilmesi şerefini yükseltmek içindir. Allah-u Teâlâ onunla birçok ölü kalplere hayat vermiştir.
Şu halde;
“Allah’a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ: 171)
İsa Aleyhisselâm kendisine insan olmanın dışında bir sıfat yakıştırmak isteyenlere kul olduğunu hatırlatmak ihtiyacı duymuş ve:
“Ben ancak Allah’ın kuluyum.” buyurmuştur. (Meryem: 30)
Muhataplarına: “Beni ilâh edinin.” dememiş, bilakis:
“Şüphesiz ki Allah benim de Rabb’im, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” diye nasihatte bulunmuştur. (Meryem: 36)
Allah-u Teâlâ Tevhid akidesini temelinden yıkan Üç İlâh (Teslis) inancının doğuracağı elim akıbeti haber vermektedir. Allah’tan başka iki ilâh edinenlerle İsa Aleyhisselâm ilâhî huzurda yüz yüze getirilecekler, Allah’a ve Peygamber’ine iftira edenler hak ettikleri cezayı göreceklerdir.
Allah-u Teâlâ, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize hitap ederek bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Rahman’ın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben olurdum.
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir.
Bırak onları! Kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar.” (Zuhruf: 81-82-83)

Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde Zât-ı akdes’ine kullarından bir parça isnad edenler hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Kullarından bir kısmı, O’nun bir cüz’ü kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.” (Zuhruf: 15)

Kur’an-ı kerim’de Allah-u Teâlâ’nın çocuğu olmaktan münezzeh olduğuna dair beyanlar sık sık ifade buyurulmaktadır:
“Allah çocuk edindi dediler. Hâşâ! O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.”(Bakara: 116)
Allah-u Teâlâ’nın çocuk edindiğini söylemek, O’nun insanlara benzediğini söylemek mânâsına gelir. O halde hiçbir şeyin kendisine benzemediği Zât-ı Ecell-ü A’lâ’nın çocuk edinmesi aslâ düşünülemez. O, başlangıcı ve sonu bulunmayan yegâne yaratıcıdır.
“Elinizde O’nun çocuk edindiğine dair hiçbir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?” (Yunus: 68)
Allah-u Teâlâ onların ileri sürdükleri iddiâlardan ne kadar uzaktır! Çocuğu olduğunu haber vermediğine veya bu mânâya gelebilecek bir beyan Zât-ı Akdes’inden sâdır olmadığına göre, bu gibi kimseler kuru bir zanna isnat etmektedirler.
“De ki: Allah’a karşı yalan uyduranlar aslâ iflâh olmazlar.” (Yunus: 69)
Korktuklarından emin, umduklarına nâil olamayacaklar, cennete değil cehenneme sevkedileceklerdir.
“Bak! Nasıl da Allah’a yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter!” (Nisâ: 50)
Bundan başka hiçbir günahları olmasa bile, bu iftiraları onların hepsini gölgede bırakan büyük bir günah olur.
“O hiçbir çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, mukadderatını tayin etmiştir.” (Furkan: 2)
Her şey bütün mukadderatı ile O’nun kudret eli altındadır. Her şeyin bir sınırı ve ölçüsü vardır ki, kul onu aslâ aşamaz. O’nun kudretine ise sınır ve son yoktur. Bunun içindir ki hiçbir şey, yaratılmış olma sınırını aşıp da O’na ortak olmaya güç yetiremez.
“Yahudiler: ‘Üzeyir Allah’ın oğludur.’ dediler.” (Tevbe: 30)
Bu sapmışlıkları ile hıristiyanların: “Mesih Allah’ın oğludur.” sözüne bir kapı açmış oldular.
“Hıristiyanlar da: ‘Mesih (İsa) Allah’ın oğludur’ dediler.” (Tevbe: 30)
Başlangıçta bunu söyleyenler bir kısım hıristiyanlar ise de, sonradan hemen hepsi böyle söylemeye başladılar, hatta böyle söylemeyenleri kâfirlikle itham ettiler.
“Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek geveledikleri sözlerdir.” (Tevbe: 30)
Bunlar ehl-i kitaptan olmakla beraber müşriklere benzerler ve müşrik sayılırlar.
“Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar?” (Tevbe: 30)
Bu iftiralarından dolayı Allah-u Teâlâ’nın ilâhî gadabına maruz kalmışlardır.
Hıristiyanlar o ilk günahtan kurtulmak için aklı ve nefsi bu teslis inancına feda etmek gerektiğini ve bu fedâkârlığı yapmanın bu imanın şartı ve kurtuluş sebebi olduğunu iddiâ ederler ki, bütün bunlar Allah inancını hafife almaktan başka bir şey değildir. Büyük bir saygısızlıktır.
Teslis inancı, hıristiyanlığın kaynağından gelen bir inanç değildir. Tahriften kaynaklanan bâtıl inancıdır.
Ey Hıristiyanlar!



Sizi Hazret-i Allah’ın bir olduğuna, ondan başka ilah olmadığına, onun bütün beşerî sıfatlardan münezzeh olduğuna, doğmadığına, doğurulmadığına; Allah’ın bütün peygamberlerine, Hazret-i Muhammed ve Hazret-i İsa Aleyhimüsselâm’ın onun kulu ve resulü olduğuna; Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an’ın Allah’ın peygamberlerine indirdiği hak kitaplar olduğuna iman etmeye davet ediyoruz.Hakikat budur gerçek kurtuluş buradadır.


 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Teslis inancı, hıristiyanlığın kaynağından gelen bir inanç değildir. Tahriften kaynaklanan bâtıl inancıdır.
İsa Aleyhisselâm’dan sonra ilk yazılan Markos incilidir. Bu incilde İsa Aleyhisselâm’a “Sen Mesih’sin.” (8/29) denilirken, Luka’da “Sen Tanrının Mesihisin.” (9/20) geçmekte, Matta’da ise “Tanrının oğlu Mesih’sin.” (16/16) ibaresi yazmaktadır. Halbuki Matta ve Luka birçok alıntıyı Markos’tan yapmıştır. Yuhanna ve Pavlusun mektuplarında da teslis inancı mevcuttur. Hıristiyanlığa bugünkü teslis inancının sokan ve Hazret-i İsa’ya uluhiyet isnad eden fikirlerin babası Pavlus’tur.
Bugün hıristiyanların ilahi kitap olarak sahip çıktıkları İncil’in yaklaşık yarısı yahudi dönmesi Pavlus’un mektuplarından müteşekkildir.
“Yahudi dönmesi Pavlus Romalı bir hahamdı ve Hıristiyan olmadan önce bir çok Hıristiyana zulmetmişti. Hıristiyan olduktan sonra kiliseye yazdığı mektuplar İncil’in 27 kitabının hemen hemen yarısını oluşturuyordu. ‘Tanrının oğlu’ ve ‘haç’ Pavlus’un öğretilerinin temelini oluşturuyordu.” (Us News and World Report, 20 Nisan 1992, sf. 70)
Hıristiyanlıktan dönme eski bir pastörün (papazın) dediği gibi “Pavlus’un cin fikirli mektupları iftiracılık, dedikoduculuk, kıskançlık, ispiyonculuk, casusluk öğretir.” Özellikle bu mektuplar birçok tenakuz ve takiyyecilikle doludur.
“Hıristiyanlığa üçlemeyi sokan Aziz Pavlus, asıl adı Saul olan Tarsuslu bir yahudidir. Aziz Pavlus, ‘İsa bana inerek üçlemeyi öğretti’ diyerek ortaya çıkmadan önce de Kudüs’te Kabbala öğretimi yapmaktaydı.” (The Concised Atlas of the Bible, sf. 124)
“Kilise Anadolu’ya yayıldıkça İsa Mesih ‘Tanrının oğlu’ olarak geçmeye başladı ki, bu Pavlus’un mektuplarının başlıca konusuydu.”(A.g.e, sf 70)


Öncelikle yazıdan yaptığınız alıntı art niyetlidir. Kesilip biçilmiştir. Sizin yazdıklarınıza gelince;

Pavlus'u Yahudi dönmesi olmakla suçlamışsınız. Bilmediğiniz nokta ise Meryem, 12 Havari ve ilk inanan Hristiyanların hepsinin Yahudi dönmesi olduğudur. İlk inananların hepsi öncesinde Yahudi'ydi zaten. İsa Mesih Yahudi bir ailede dünyaya geldi.

Teslis inancını Pavlus icat ettiyse Yuhanna neden açıkça bunu yazma ihtiyacı duymuştur. Pavlus İsa'dan çok sonra falan yaşamadı. İsa ile aynı dönemde ve o göğe yükseldikten sonra İsa'nın öğrencileriyle aynı dönemde yaşadı. Havariler ve öğrencilerle birebir ilişki içerisindeydi. Mektuplarını Tanrı Sözü olarak tasdikleyen bizzat İsa Mesih'in havarileridir.

O eski pastörün Allah belasını vermiş zaten ondan bahsetmeye gerek yok.

Son olarak üçlü birlik inancı Yeni Ahit'ten çok önce Eski Ahit'te vardır ve Yeni Ahit'teki her sözün Eski Ahit'te dayanağı vardır. Bu sebepten ayrılamazlar zaten.

İsa Mesih dünyaya gelmeden yüzyıllar önce gelecek Mesih'ten Tanrı olarak Eski Ahit'te bahsedilmiştir.

Hiç düşündünüz mü? İsa Mesih'i neden çarmıha gerdirdi Yahudiler? Yahudiler zaten tek Tanrı inancına sahiptiler ve Musa'nın yasasını koruyorlardı. İsa Mesih'ten hemen önce gelen Zekeriya ve Yahya'yı peygamberler olarak benimsemişlerdi. İsa Mesih sadece peygamber olduğunu iddia ettiği için mi öldürüldü? Oysa İsrail'de sahte ve gerçek peygamberler o kadar yaygındır ki bunlar çok doğal karşılanırdı.

İsa Mesih'in idam edilme sebebi İsrail'in Kralı ve Tanrı olduğunu iddia etmesidir. O Tanrı olduğunu iddia edene kadar peşine takılan ve saygıyla onu dinleyen Yahudiler, o Kudüs'e girerken coşkuyla kurtarıcı Mesih geldi diye selamlayanlar, o kendisinin Tanrı olduğunu ilan edince ona karşı tavır aldılar ve onu çarmıha gerdirdiler.

Roma kaynaklarında, Yahudi kaynaklarında ve Pagan Aramilerin kaynaklarında onun Pontius Pilatus zamanında idam edildiğini, Romalıların sebebinin İsrail'in kralı olduğu iddiası olduğu ancak Yahudilerin onu Tanrı olduğunu iddia ettiği için şikayet ettiği yazılıdır.

* Mara- Bar Serapion'un mektubu
* Josephus'un yazdığı Yahudilerin Tarihi
* Tacitus'un Annallar (Yıllıklar) eseri
* Babil Talmudu Sanhedrin 43a
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Burayı kopyala\yapıştır yazılarla doldurarak konuyu sulandırıp arkada bırakma çabanızı takdire şayan. Böyle girersiniz cennete şüphe yok :)

Size karşı yazılar kopyalamaktansa, Kutsal Kitap değiştirilmemiştir diyorum.

Ayrıca Kutsal Kitap'ın hiç bir yerinde Hz. Muhammed ile ilgili hiç bir şey yazmaz ve bunu kanıtlayacak bir babayiğit henüz anasından doğmamıştır. Çünkü çok zorlama yorumlardır. O kadar zorlamalardır ki herhangi bir Ayşe Kulin romanında benim geleceğimi haber veriyor desem bu mantıkla ispatlanabilir...

Esen kalın. Kopyalamaya devam edin. Cennet'e gitmek için daha çok puana ihtiyacınız var. Bonus puan istiyorsanız bana hakaret de edebilirsiniz. Buyrun...
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
Öncelikle yazıdan yaptığınız alıntı art niyetlidir. Kesilip biçilmiştir. Sizin yazdıklarınıza gelince;

Pavlus'u Yahudi dönmesi olmakla suçlamışsınız. Bilmediğiniz nokta ise Meryem, 12 Havari ve ilk inanan Hristiyanların hepsinin Yahudi dönmesi olduğudur. İlk inananların hepsi öncesinde Yahudi'ydi zaten. İsa Mesih Yahudi bir ailede dünyaya geldi.

Teslis inancını Pavlus icat ettiyse Yuhanna neden açıkça bunu yazma ihtiyacı duymuştur. Pavlus İsa'dan çok sonra falan yaşamadı. İsa ile aynı dönemde ve o göğe yükseldikten sonra İsa'nın öğrencileriyle aynı dönemde yaşadı. Havariler ve öğrencilerle birebir ilişki içerisindeydi. Mektuplarını Tanrı Sözü olarak tasdikleyen bizzat İsa Mesih'in havarileridir.

O eski pastörün Allah belasını vermiş zaten ondan bahsetmeye gerek yok.

Son olarak üçlü birlik inancı Yeni Ahit'ten çok önce Eski Ahit'te vardır ve Yeni Ahit'teki her sözün Eski Ahit'te dayanağı vardır. Bu sebepten ayrılamazlar zaten.

İsa Mesih dünyaya gelmeden yüzyıllar önce gelecek Mesih'ten Tanrı olarak Eski Ahit'te bahsedilmiştir.

Hiç düşündünüz mü? İsa Mesih'i neden çarmıha gerdirdi Yahudiler? Yahudiler zaten tek Tanrı inancına sahiptiler ve Musa'nın yasasını koruyorlardı. İsa Mesih'ten hemen önce gelen Zekeriya ve Yahya'yı peygamberler olarak benimsemişlerdi. İsa Mesih sadece peygamber olduğunu iddia ettiği için mi öldürüldü? Oysa İsrail'de sahte ve gerçek peygamberler o kadar yaygındır ki bunlar çok doğal karşılanırdı.

İsa Mesih'in idam edilme sebebi İsrail'in Kralı ve Tanrı olduğunu iddia etmesidir. O Tanrı olduğunu iddia edene kadar peşine takılan ve saygıyla onu dinleyen Yahudiler, o Kudüs'e girerken coşkuyla kurtarıcı Mesih geldi diye selamlayanlar, o kendisinin Tanrı olduğunu ilan edince ona karşı tavır aldılar ve onu çarmıha gerdirdiler.

Roma kaynaklarında, Yahudi kaynaklarında ve Pagan Aramilerin kaynaklarında onun Pontius Pilatus zamanında idam edildiğini, Romalıların sebebinin İsrail'in kralı olduğu iddiası olduğu ancak Yahudilerin onu Tanrı olduğunu iddia ettiği için şikayet ettiği yazılıdır.

* Mara- Bar Serapion'un mektubu
* Josephus'un yazdığı Yahudilerin Tarihi
* Tacitus'un Annallar (Yıllıklar) eseri
* Babil Talmudu Sanhedrin 43a

Hz. İsa'nın akıbeti
Hz. İsa (a.s) 'ın akıbeti konusunda Kur'an-ı Kerim'in kullandığı ifade açık ve kesindir: Allah, onu aleyhindeki yahudilerin elinden kurtarmıştır, onlar onu ne öldürmüş, ne de haça germişlerdir. Sadece onlar, tereddüde düşürülmüşlerdir. Bazı asara göre Allah Teala, onun suretini (Hıristiyanlarca on iki havariden olan) Yahuda Iskariyot'un üzerine atmış, böylece Hz. İsa’yı ele vermenin cezasını ona çektirmiştir. İncillere göre Hz. İsa’nın bulunduğu yer bilinmiyordu, on ikilerden olan Yahuda Iskariyot muarızlardan aldığı otuz gümüş gibi az bir rüşvet karşılığında yerini göstermisti33. Hz. İsa’nın akıbeti hakkında, mevcut dört İncil bile, çok farklı bilgiler ihtiva ederler. Öyle ki onlar bu hususta olduğu kadar başka hiçbir mevzuda bu derecede ihtilaf etmezler.34 Hıristiyanlar içinde bile, onun haça gerildiğini kabul etmeyenler çıkmıştır. Cerinthi ve Tatianos mezhebinde olanlar bunu reddederler.


Kur'an-i Kerim'i İngilizceye çeviren George S. Sale söyle diyor: "Bazı kimseler, bu düşüncenin Muhammed'in kendi icadı olduğunu sanırlar. Fakat yanılmaktadırlar. Onun zamanından çok önce bazı Hıristiyan mezhepleri bu düşünceyi benimsemişlerdi (sonra bunlardan Basilid'ler ile Cerinthi'ler ve Carpocrati'leri sayar) . Photius, okuduğu, Resullerin Seyahatleri adlı eserde, gördükleri arasında şu cümlenin de bulunduğunu yazıyor: 'İsa çarmıha gerilmedi, bir başkası onun yerine çarmıha gerildi. Onun için onu çarmıha gerenlere güldü.35

Bu husustaki Kur'an ayetinin meali şöyledir: "Hâlbuki onu öldüremediler de, asamadılar da. Fakat onlara benzer bir durum gösterildi. (Onlara tereddüt verildi manası da mümkündür. Birçok müfessir de "(öldürdükleri) kendilerine (İsa’ya) benzer gösterildi" manasını verirler.) Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, o hususta tam bir şüphe içindedirler. O hususta bilgileri yoktur, sadece zanna tabi olurlar. Kesinlikle, onu öldürmediler. Bilakis, Allah, onu Kendine yükseltti. Allah, mutlak galip, yüce hikmet sahibidir. "36 Müfessirlerin ekserisi, bu ayete ve Hz. İsa’nın ölmediğini, kıyametten önce gelip haçı kırarak, domuzu haram kılarak, adaletle hükmedeceğini bildiren hadis-i şeriflere bakarak, onun ruhu ve bedeni ile semaya yükseltildiğini kabul ederler.37



 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Hz. İsa'nın akıbeti
Hz. İsa (a.s) 'ın akıbeti konusunda Kur'an-ı Kerim'in kullandığı ifade açık ve kesindir: Allah, onu aleyhindeki yahudilerin elinden kurtarmıştır, onlar onu ne öldürmüş, ne de haça germişlerdir. Sadece onlar, tereddüde düşürülmüşlerdir. Bazı asara göre Allah Teala, onun suretini (Hıristiyanlarca on iki havariden olan) Yahuda Iskariyot'un üzerine atmış, böylece Hz. İsa’yı ele vermenin cezasını ona çektirmiştir. İncillere göre Hz. İsa’nın bulunduğu yer bilinmiyordu, on ikilerden olan Yahuda Iskariyot muarızlardan aldığı otuz gümüş gibi az bir rüşvet karşılığında yerini göstermisti33. Hz. İsa’nın akıbeti hakkında, mevcut dört İncil bile, çok farklı bilgiler ihtiva ederler. Öyle ki onlar bu hususta olduğu kadar başka hiçbir mevzuda bu derecede ihtilaf etmezler.34 Hıristiyanlar içinde bile, onun haça gerildiğini kabul etmeyenler çıkmıştır. Cerinthi ve Tatianos mezhebinde olanlar bunu reddederler.


Kur'an-i Kerim'i İngilizceye çeviren George S. Sale söyle diyor: "Bazı kimseler, bu düşüncenin Muhammed'in kendi icadı olduğunu sanırlar. Fakat yanılmaktadırlar. Onun zamanından çok önce bazı Hıristiyan mezhepleri bu düşünceyi benimsemişlerdi (sonra bunlardan Basilid'ler ile Cerinthi'ler ve Carpocrati'leri sayar) . Photius, okuduğu, Resullerin Seyahatleri adlı eserde, gördükleri arasında şu cümlenin de bulunduğunu yazıyor: 'İsa çarmıha gerilmedi, bir başkası onun yerine çarmıha gerildi. Onun için onu çarmıha gerenlere güldü.35

Bu husustaki Kur'an ayetinin meali şöyledir: "Hâlbuki onu öldüremediler de, asamadılar da. Fakat onlara benzer bir durum gösterildi. (Onlara tereddüt verildi manası da mümkündür. Birçok müfessir de "(öldürdükleri) kendilerine (İsa’ya) benzer gösterildi" manasını verirler.) Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, o hususta tam bir şüphe içindedirler. O hususta bilgileri yoktur, sadece zanna tabi olurlar. Kesinlikle, onu öldürmediler. Bilakis, Allah, onu Kendine yükseltti. Allah, mutlak galip, yüce hikmet sahibidir. "36 Müfessirlerin ekserisi, bu ayete ve Hz. İsa’nın ölmediğini, kıyametten önce gelip haçı kırarak, domuzu haram kılarak, adaletle hükmedeceğini bildiren hadis-i şeriflere bakarak, onun ruhu ve bedeni ile semaya yükseltildiğini kabul ederler.37




Bahsettiğiniz tarikatler bir elin parmağını geçmeyen azınlıklardır ve yok olmuşlardır. İsa Mesih'in çarmıha gerilmesi konusunda İncil'in ilk dört kitabının anlaşamadığını yazmışlar. Ancak hiç örnek verme ihtiyacı duymamışlar. Çünkü yalandır. 4 Müjde kitabının 4 ün de de İsa Mesih'in çarmıha gerildiği, 3 gün sonra dirildiği ve göğe yükseldiği açıkça yazar. Aralarında bu konuda hiç anlaşmazlık yoktur. Gayet nettirler. İnsanlar ideolojileri uğruna bu kadar açıkça yalan nasıl söylüyorlar anlamak zor doğrusu...
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Öncelikle yazıdan yaptığınız alıntı art niyetlidir. Kesilip biçilmiştir. Sizin yazdıklarınıza gelince;

Pavlus'u Yahudi dönmesi olmakla suçlamışsınız.

İsa Mesih'in idam edilme sebebi İsrail'in Kralı ve Tanrı olduğunu iddia etmesidir. O Tanrı olduğunu iddia edene kadar peşine takılan ve saygıyla onu dinleyen Yahudiler, o Kudüs'e girerken coşkuyla kurtarıcı Mesih geldi diye selamlayanlar, o kendisinin Tanrı olduğunu ilan edince ona karşı tavır aldılar ve onu çarmıha gerdirdiler.
Bu cevaplar ile cehaletinizin ne derece de olduğunu görmüş olduk.Sanmıştım ki iyi derece de ilim sahibi bir ehli kitap ile mütalaa ediyorum.Ne yazık ki sizinle ilmi bir münazara yapılamaz .Sıradan bir hristiyan olduğunuz belli oldu.Yine de Allahu zül celal Hazretlerinden tüm gariplere hidayet etmesini temenni ederim.
Hala daha açık ça Allahu Teala nın elçisine tanrı diyorsunuz.Aklınız ve ilminizi şeytanın yoluna sermişsiniz.
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
1--Burayı kopyala\yapıştır yazılarla doldurarak ...

2--Kutsal Kitap değiştirilmemiştir diyorum.

3--Ayrıca Kutsal Kitap'ın hiç bir yerinde Hz. Muhammed ile ilgili hiç bir şey yazmaz ve bunu kanıtlayacak bir babayiğit henüz anasından doğmamıştır.
4--Bonus puan istiyorsanız bana hakaret de edebilirsiniz. Buyrun...

1--Öncelikle sizin için tek tek harf harf yazsam anlayabilecekmisiniz?Siz delilleri bir bir okuyup düşüneceğinize...
2--Elinizdeki incilin tahrif edilmiş olduğunun binlerce delili var yazsak anlayabilecekmisiniz?
3--Yüzlerce Alim doğdu senin haberin olmadığı için yaşadığınız modern mağaranın karanlık dehlizlerinde ki koyu inkar katmanlarına sızamıyor iman nurları...
4--Sen düştüğün bu halinle kendine en büyük hakareti yapmışsın bonuslar sizin olsun.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
senin inandığın senin tanrındır tanrılarınızla baş başa kalın evlatlar isnat edin
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
1--Öncelikle sizin için tek tek harf harf yazsam anlayabilecekmisiniz?Siz delilleri bir bir okuyup düşüneceğinize...
2--Elinizdeki incilin tahrif edilmiş olduğunun binlerce delili var yazsak anlayabilecekmisiniz?
3--Yüzlerce Alim doğdu senin haberin olmadığı için yaşadığınız modern mağaranın karanlık dehlizlerinde ki koyu inkar katmanlarına sızamıyor iman nurları...
4--Sen düştüğün bu halinle kendine en büyük hakareti yapmışsın bonuslar sizin olsun.


Boş lakırdı...

Alim olmanın ölçüsü İsa Mesih'i inkar etmekse dünya üzerinde alim Hristiyan bulamazsınız boşuna aramayın. Sizin alim dediklerinize bizim buralarda kafir deniyor.

Esenlikler...
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
selam aleyke mesihci,

kafamda söyle bir soru var.
artik bilimde kabul ettigi gibi Madde sonradan yaratilmis bir seydir. Big Bang diye bilinen teoriye göre madde diye bir sey mevcut degildi ve bir anda bir noktasal patlamayla bu nokta genislemeye ve atom alti parcaciklar ortaya cikti daha sonrada bunlarin birlesmesiyle atom ve akabinde varlik dedigimiz sey olustu.

Sanirim siz de biz müslümanlar gibi bu yoktan var etmeyi , yaraticinin gerceklerstiridigini kabul ediyorsunuz. Tekrar geriye döncek olursak, madde sonradan var olduguna göre yaratici maddeden önce de vardi. Ve maddeyi yaratti. O halde yaratici madde üstüdür, asla ve asla madde degildir.

Buraya kadar sanirim hem fikiriz.

Insanoglu esasinda maddesel bir varliktir. Insaninda atomlari vardir. Peki madde sonradan yaratildiysa nasil tanri olabilir ki?
Eger dersinizki yaratici, maddesel bir varliga büründü. O halde, bu O nun madde oldugunu gösterirki, sonradan yaratilmis bir seye dönüstügü anlama gelir. O halde tanri madde olduysa , tanri ne oldu?
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
selam aleyke mesihci,

kafamda söyle bir soru var.
artik bilimde kabul ettigi gibi Madde sonradan yaratilmis bir seydir. Big Bang diye bilinen teoriye göre madde diye bir sey mevcut degildi ve bir anda bir noktasal patlamayla bu nokta genislemeye ve atom alti parcaciklar ortaya cikti daha sonrada bunlarin birlesmesiyle atom ve akabinde varlik dedigimiz sey olustu.

Sanirim siz de biz müslümanlar gibi bu yoktan var etmeyi , yaraticinin gerceklerstiridigini kabul ediyorsunuz. Tekrar geriye döncek olursak, madde sonradan var olduguna göre yaratici maddeden önce de vardi. Ve maddeyi yaratti. O halde yaratici madde üstüdür, asla ve asla madde degildir.

Buraya kadar sanirim hem fikiriz.

Insanoglu esasinda maddesel bir varliktir. Insaninda atomlari vardir. Peki madde sonradan yaratildiysa nasil tanri olabilir ki?
Eger dersinizki yaratici, maddesel bir varliga büründü. O halde, bu O nun madde oldugunu gösterirki, sonradan yaratilmis bir seye dönüstügü anlama gelir. O halde tanri madde olduysa , tanri ne oldu?

Ve aleyke esselam
Tanrı her şeyden önce vardır. Bunda ikimizin de şüphesi yok. İsa Mesih'in insan bedeni alması onun Tanrılığından feragat ettiği anlamına mı gelir? Tanrı'nın gücü buna yetmez mi? Dilerse aramızda dolaşamaz mı? Zaman ve mekandan münezzeh Tanrı için orada veya burada olmanın ne gibi bir sınırlayıcılığı olabilir? İsa Mesih'in insan bedenine gelince;

Hipostatik birlik, Tanrı Oğul İsa Mesih’in, insan doğası aldığı halde aynı zamanda tamamen Tanrı kalışını tanımlamak için kullanılan terimdir. İsa her zaman Tanrı’ydı (Yuhanna 8:58, 10:30), ama beden alıp insan olmuştu (Yuhanna 1:14). Tanrı doğasına insan doğasının eklenmesinin sonucu Tanrı-adam olan İsa’dır. Hipostatik birleşme sözü, tamamen Tanrı ve tamamen insan olan Kişi’den, yani İsa Mesih’ten söz eder.

İsa’nın insan ve ilahi olan iki doğası birbirinden ayrılamaz. İsa sonsuza dek tamamen Tanrı ve tamamen insan olarak bir Kişi’de iki ayrı doğayı taşıyacak ve Tanrı-adam olacaktır. İsa’nın insanlığı ve tanrılığı birbirine karışmaz, ancak ayrı kimliklerde bir kaybolma olmadan birleşmiştir. İsa bazen insan sınırlılığı içinde (Yuhanna 4:6, 19:28), başka zamanlarda ise Tanrılığı’nın gücünde hareket etmiştir (Yuhanna 11:43; Matta 14:18-21). Her ikisinde de İsa’nın bir tek Kişiliği’nden hareket etmişti. İsa’nın iki doğası, ama bir kişiliği vardı.

Hipostatik birleşme doktrini, İsa’nın aynı zamanda nasıl hem Tanrı, hem de insan olduğunu açıklama çabasıdır. Ancak bu nihai olarak tamamen anlayamayacağımız bir doktrindir. Tanrı’nın nasıl çalıştığını tamamen anlamamız imkânsızdır. Bizler sınırlı akıllara sahip olan insanlarız ve sonsuz Tanrı’yı tamamen anlamayı beklememeliyiz. İsa, annesinin Kendisine Kutsal Ruh’tan hamile kalması anlamında Tanrı’nın Oğlu’dur (Luka 1:35). Ama bu, annesi Kendisine hamile kalmadan önce İsa’nın var olmadığı anlamına gelmez. İsa her zaman var olmuştur (Yuhanna 8:58, 10:30). Annesi İsa’ya hamile kaldığında İsa, Tanrı olmanın yanı sıra insan da olmuştu (Yuhanna 1:1, 14).

İsa hem Tanrı, hem de insandır. İsa her zaman Tanrı olmuştur ama Meryem Kendisine hamile kalana dek insan olmamıştır. İsa bizim çektiğimiz zorluklarda bizimle özdeş olmak için insan haline gelmiştir (İbraniler 2:17) ve daha da önemlisi, bizim günahımızın cezasını ödemek için çarmıhta ölmek üzere bu dünyaya gelmiştir (Filipililer 2:5-11). Özet olarak, hipostatik birlik, İsa’nın tamamen insan ve tamamen Tanrı olduğunu, her iki doğanın da birbiriyle karışmadığını ya da azalmadığını ve O’nun sonsuza dek bir tek birleşik Kişi olduğunu öğretir.

İsa Mesih yeryüzündeyken Tanrı yine Tanrı olarak mevcuttur. 3 lü birlik burada devreye girer. Tanrı aynı anda Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tur. Oğul aramızdayken Baba Cennettedir. Bunlar farklı varlıklar olduğundan değil, Tanrı'nın gücü her şeye yettiğinden ve zamana mekana bağlı olmadığından böyledir.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Ve aleyke esselam Tanrı her şeyden önce vardır. Bunda ikimizin de şüphesi yok. İsa Mesih'in insan bedeni alması onun Tanrılığından feragat ettiği anlamına mı gelir? Tanrı'nın gücü buna yetmez mi? Dilerse aramızda dolaşamaz mı? Zaman ve mekandan münezzeh Tanrı için orada veya burada olmanın ne gibi bir sınırlayıcılığı olabilir? İsa Mesih'in insan bedenine gelince; Hipostatik birlik, Tanrı Oğul İsa Mesih’in, insan doğası aldığı halde aynı zamanda tamamen Tanrı kalışını tanımlamak için kullanılan terimdir. İsa her zaman Tanrı’ydı (Yuhanna 8:58, 10:30), ama beden alıp insan olmuştu (Yuhanna 1:14). Tanrı doğasına insan doğasının eklenmesinin sonucu Tanrı-adam olan İsa’dır. Hipostatik birleşme sözü, tamamen Tanrı ve tamamen insan olan Kişi’den, yani İsa Mesih’ten söz eder. İsa’nın insan ve ilahi olan iki doğası birbirinden ayrılamaz. İsa sonsuza dek tamamen Tanrı ve tamamen insan olarak bir Kişi’de iki ayrı doğayı taşıyacak ve Tanrı-adam olacaktır. İsa’nın insanlığı ve tanrılığı birbirine karışmaz, ancak ayrı kimliklerde bir kaybolma olmadan birleşmiştir. İsa bazen insan sınırlılığı içinde (Yuhanna 4:6, 19:28), başka zamanlarda ise Tanrılığı’nın gücünde hareket etmiştir (Yuhanna 11:43; Matta 14:18-21). Her ikisinde de İsa’nın bir tek Kişiliği’nden hareket etmişti. İsa’nın iki doğası, ama bir kişiliği vardı. Hipostatik birleşme doktrini, İsa’nın aynı zamanda nasıl hem Tanrı, hem de insan olduğunu açıklama çabasıdır. Ancak bu nihai olarak tamamen anlayamayacağımız bir doktrindir. Tanrı’nın nasıl çalıştığını tamamen anlamamız imkânsızdır. Bizler sınırlı akıllara sahip olan insanlarız ve sonsuz Tanrı’yı tamamen anlamayı beklememeliyiz. İsa, annesinin Kendisine Kutsal Ruh’tan hamile kalması anlamında Tanrı’nın Oğlu’dur (Luka 1:35). Ama bu, annesi Kendisine hamile kalmadan önce İsa’nın var olmadığı anlamına gelmez. İsa her zaman var olmuştur (Yuhanna 8:58, 10:30). Annesi İsa’ya hamile kaldığında İsa, Tanrı olmanın yanı sıra insan da olmuştu (Yuhanna 1:1, 14). İsa hem Tanrı, hem de insandır. İsa her zaman Tanrı olmuştur ama Meryem Kendisine hamile kalana dek insan olmamıştır. İsa bizim çektiğimiz zorluklarda bizimle özdeş olmak için insan haline gelmiştir (İbraniler 2:17) ve daha da önemlisi, bizim günahımızın cezasını ödemek için çarmıhta ölmek üzere bu dünyaya gelmiştir (Filipililer 2:5-11). Özet olarak, hipostatik birlik, İsa’nın tamamen insan ve tamamen Tanrı olduğunu, her iki doğanın da birbiriyle karışmadığını ya da azalmadığını ve O’nun sonsuza dek bir tek birleşik Kişi olduğunu öğretir. İsa Mesih yeryüzündeyken Tanrı yine Tanrı olarak mevcuttur. 3 lü birlik burada devreye girer. Tanrı aynı anda Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tur. Oğul aramızdayken Baba Cennettedir. Bunlar farklı varlıklar olduğundan değil, Tanrı'nın gücü her şeye yettiğinden ve zamana mekana bağlı olmadığından böyledir.
Rahmen ve Rahim olan Allahin adiyla
3 lü birlik /trinity aciklamasi zor hatta kiliseye göre aciklanamaz bir iddiadir. Zamandan ve mekandan münnezzeh oldugunu söylediginiz tanri , maddesel forma sokularak, bir mekana ve zamana konmus olunuyor. Hem şöyle bir soru akla gelmez mi? Tanri neden böyle bir şeye ihtiyac duysun, size göre maddesel forma bürünmesindeki amac her neyse , onu böyle bir şeye ihtiyac duymadan da gerşeklestirmeye gücü pekala yeter.

Herseyden önce var olan tanridan bahsederken, madde üstü, maddeyi var eden oldugunu kabul etmeliyiz. Burda da hem fikiriz anlasilan. SImdi cok basit ve önemli bir soru ; tanri yani yaratici, gücü her seye yeten, hatta herseyin var olma sebebi olan tanrinin; sizin saydiginiz seylerin gerceklesmesi icin maddesel form almasina ihtiyaci varmidir? Önceden gücü yetmiyormuydu ki , böyle bir seye ihtiyac duysun? Tanrinin madde halini alarak, ne yazikki önceden bunlari yapmaya gücü yetmedigini, ancak bu sekilde bunlari gerceklestirebilecegini söylemis oluyorsunuz. Yani maddesel formu almadan önce buna gücü yetmiyordu demeye getirmis oluyorsunuz. Bir nevi tanri dedigimiz muhtecem güc acziyetle itham etdilmis olunuyor. Oysa tanrinin maddesel forma bürünmeye gerek olmadanda pek ala hidayet ve Rahmet bahşedecegine ve edebilecegine hic bir süphe yoktur. Yeterki kul buna samimi bir sekilde talep etsin.

Hz. Isa´nin tanri oldugu iddiasina gelince, Hz. Isa böyle birseyi söyledigi asla rivayet olunmamistir. Bu daha sonralari "pavlus*" tarafindan ortaya atilmis, daha sonrada resmi görüs olarak kabul ettirilmis bir görüstür. Oysa biliyoruzki, bu görüse karsi cikan ve Isanin tanri olmadigini söyleyen görüsler vede Isevi cemaatlar olmustur, günümüzdede mevcuttur.

*Pavlus esasen güvenilir bir karakter degildir.
Hz.Isa ve ögrencilerine düsmanlik beslemis birisidir.
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İsa her zaman Tanrı’ydı (Yuhanna 8:58, 10:30), ama beden alıp insan olmuştu (Yuhanna 1:14). Tanrı doğasına insan doğasının eklenmesinin sonucu Tanrı-adam olan İsa’dır.

Tanrı adam:D buna kargalar bile güler.Hindistanda da tanrı inekler var tanrı fareler var tanrı filler var.İslam ne kadar yüce ve güzel.Tanrı olarak bir tek Allah var.Akla uygun mantığa uygun insanın fıtratına uygun.

Peki o zaman Adem a.s. da Allahu tealanın peygamberi idi.O da anne siz ve baba sız doğdu ve hanımı da vardı.
Sizin mantıksızlığınıza göre o da adam tanrı öylemi.?
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul

Farklı fikirler okumak güzel, geniş bir ufuk kazandırıyor insana...
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Tanrı adam:D buna kargalar bile güler.Hindistanda da tanrı inekler var tanrı fareler var tanrı filler var.İslam ne kadar yüce ve güzel.Tanrı olarak bir tek Allah var.Akla uygun mantığa uygun insanın fıtratına uygun.

Peki o zaman Adem a.s. da Allahu tealanın peygamberi idi.O da anne siz ve baba sız doğdu ve hanımı da vardı.
Sizin mantıksızlığınıza göre o da adam tanrı öylemi.?

Saçma sapan konuşuyorsunuz. Hindistanda tanrı inek,fare falan da yoktur ayrıca. Hindular ineğe tapmazlar. Saygı gösterirler.

Tanrı eğer insan fıtratına uygunsa gerçek Tanrı değildir zaten. Tanrı'yı küçücük beyinlerimizde tanımlayabileceğimiz "mantıklı" bir forma sokmaya çalışmak onu inkar etmektir. Tanrı bizlerin anlayabileceği ve dar mantıklarımızın kavrayabileceği bir varlık olsaydı o zaman Tanrı olmazdı, sıradan bir yaratık olurdu.
 
Üst