Tasavvuf Ve Hinduzim., benziyor mu?

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Verdiğimiz bir çok cevabı heba edip, bir çoğundan kaçıp buna mı takıldınız ?
Zaten yoktan varetmedi demeyecek, bunu da tasavvufa bağlayacak adam yoktur.Var ise de tasavvufu ve sofileri kerih kılmaz.
Benim sorumun cevabı gayet kısadır."Allah kainatı yoktan ve gerçek olarak yarattı."
Bunu söylüyemiyorlar sayfalarca dolambaçlı cümleler kuruyorlar....
Siz vahdeti vucudcumusunuz?
Öyle iseniz sorum şu:
Kainat Allahın parçası,gölgesi veya vehim midir ?
Yoksa Allah kainatı gerçek olarak yoktan mı yarattı?
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Sual: Âlimler diyor ki, Allahü teâlâ, bu âlemin içinde ve dışında değildir. Âleme bitişik de değildir. Ayrı da değildir. Bunun açıklanması nasıl olur?

İmam-ı Rabbani hazretleri buna şöyle cevap veriyor:
İçinde, dışında olmak, bitişik ve ayrı olmak gibi şeyler, var olan iki şey arasında düşünülebilir. Halbuki sualde, iki şey mevcut değildir ki, bunlar düşünülebilsin. Çünkü, Allahü teâlâ vardır. Âlem, yani Ondan başka her şey vehim ve hayaldir. Âlemin var görünmesi, Allahü teâlânın kudreti ile devamlı olup, vehim ve hayalin kalkması ile yok olmuyor. Ahiretteki sonsuz nimetler ve azaplar bunlara oluyor. Fakat, âlemin varlığı vehim ve hayaldedir. [Yani dışarıda var olmayıp, vehme ve hayale var görünmektedir.] Vehim ve hayalin dışında bir varlık değildir. Allahü teâlânın kudreti, vehim olunan, hayal olan bu görünüşleri devam ettirmektedir. Var gibi göstermektedir.

Hayalde bulunan bir şey, dışarıda var olan bir şeyle bitişiktir, onun içindedir denemez. Fakat, var olan, mevcud olan bir şey, hayalde olan şeyin içinde de, dışında da ve ayrı da değildir, bitişik de değildir. [Bunu nokta-i cevvale ile açıklıyor. Merak edenler mektubun aslına bakabilirler.] (C.2, m. 98)
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Tabi burdan şunu anlamak gerekir.Evet Bütün Alem yok iken sonradan yaratılarak var edilmiştir.Bu yaratılma hayel mertebesindedir.Yoksa haşa şu denilmiş olmaz.Aslen hiç bir şey yaratılmamış,esasende yoktur.Biz bunları vehim ve hayelle var zannediyoruz değildir.Evet bütün mahlukat yaratılmıştır.Fakat bu yaratılış hayel mertebesindedir.Bir topacı döndürdüğümüzde bir daire meydana gelir.Bu daireye yok denilebilirmi.?Yok denilemediği gibi bu daire hakikatte varda denilemez.Nasılki döndürmeyi durduğumuzda bu daire yok olur.Allahü Teala dilediği bir anda kainat topacı duraçak,ortada O'ndan başka hiç bir şey kalmayaçaktır.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,137
Tepkime puanı
1,430
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Mutlak manada Allah'tan (c.c.) başka varlık var mıdır? (Varlığı başka şeye muhtaç olmayan)
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Sual: Âlimler diyor ki, Allahü teâlâ, bu âlemin içinde ve dışında değildir. Âleme bitişik de değildir. Ayrı da değildir. Bunun açıklanması nasıl olur?

İmam-ı Rabbani hazretleri buna şöyle cevap veriyor:
İçinde, dışında olmak, bitişik ve ayrı olmak gibi şeyler, var olan iki şey arasında düşünülebilir. Halbuki sualde, iki şey mevcut değildir ki, bunlar düşünülebilsin. Çünkü, Allahü teâlâ vardır. Âlem, yani Ondan başka her şey vehim ve hayaldir. Âlemin var görünmesi, Allahü teâlânın kudreti ile devamlı olup, vehim ve hayalin kalkması ile yok olmuyor. Ahiretteki sonsuz nimetler ve azaplar bunlara oluyor. Fakat, âlemin varlığı vehim ve hayaldedir. [Yani dışarıda var olmayıp, vehme ve hayale var görünmektedir.] Vehim ve hayalin dışında bir varlık değildir. Allahü teâlânın kudreti, vehim olunan, hayal olan bu görünüşleri devam ettirmektedir. Var gibi göstermektedir.

Hayalde bulunan bir şey, dışarıda var olan bir şeyle bitişiktir, onun içindedir denemez. Fakat, var olan, mevcud olan bir şey, hayalde olan şeyin içinde de, dışında da ve ayrı da değildir, bitişik de değildir. [Bunu nokta-i cevvale ile açıklıyor. Merak edenler mektubun aslına bakabilirler.] (C.2, m. 98)
Bu vahdeti vucudcuların bir kısmı yukaridaki gibi kainat haydir diyor bir kısmı da görünen her şey Odur,diyor.

Biz müslümanların inancı ise kainatın hayal vehim değil gerçek olarak yaratıldığıdır.
Dünya da gerçektir,cennette ve cehennem de gerçektir.

HİCR 85:
Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık....

Vahdeti vucud inancı Allahın yoktan yaratma sıfatını inkar ederler.Bu sebeple Hallaç asıldı yine bu sebeple İbni Arabi asıldı.


 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Mutlak manada Allah'tan (c.c.) başka varlık var mıdır? (Varlığı başka şeye muhtaç olmayan)

Mutlak varlık demek kayıtsız şartsız bizzatihi var olan demektir.Tanım gereği Mutlak varlık ezelidir sonradan olma,başkası tarafından yaratılmış değildir.
Dolayısıyla yaratılmış hiç bir varlığın mutlak olması mümkün değildir,çünkü varlığı başkası tarafından belirlenmiştir sonradan olmadır....
Varlık 2 türlüdür.
1-Mutak varlık ki Allahtır.
2-Yaratılmış varlıklar ,bütün kainat.
Vahdeti vucud ise varlık tekdir derler.Peki bu kainat nedir denince kimi o Mutlak varlığın gölgesidir,parçasıdır veya kainat vehimdir hayaldir derler.
O ysa Allah Kuranı kerimde kainatın hayal olmadığını gerçek olduğunu buyurmaktadır.
Kainatta cennet de cehennem de gerçektir.Vahdeti vucudcular bunların hayal vehim olduğunu söylerler.Bu sebeple cenneti cehennemi önemsiz şeyler gibi konuşular.
 

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
ah putkıran ahhhh seni bi güzel falakaya yatırıp sopa ile dövmek lazım. sana anlattıgımız sözleri neden anlamıyorsun kardesım sorunun nedir ? sen kaynak kıstas nass edille-i şeriyye nedir bilmez misin be ey insan. Allah cc tez zamanda sana feraset ve kalb uyanıklıgı nasib elesin. yanlış yolda ilerleme ısrasrından vazgec...
 

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0


Mutlak varlık demek kayıtsız şartsız bizzatihi var olan demektir.Tanım gereği Mutlak varlık ezelidir sonradan olma,başkası tarafından yaratılmış değildir.
Dolayısıyla yaratılmış hiç bir varlığın mutlak olması mümkün değildir,çünkü varlığı başkası tarafından belirlenmiştir sonradan olmadır....
Varlık 2 türlüdür.
1-Mutak varlık ki Allahtır.
2-Yaratılmış varlıklar ,bütün kainat.
Vahdeti vucud ise varlık tekdir derler.Peki bu kainat nedir denince kimi o Mutlak varlığın gölgesidir,parçasıdır veya kainat vehimdir hayaldir derler.
O ysa Allah Kuranı kerimde kainatın hayal olmadığını gerçek olduğunu buyurmaktadır.
Kainatta cennet de cehennem de gerçektir.Vahdeti vucudcular bunların hayal vehim olduğunu söylerler.Bu sebeple cenneti cehennemi önemsiz şeyler gibi konuşular.

Vahdet-i Vücudcular, sucukcular gibi bir kavram mıdır ? Kimse ben vahdet-i vücudçuyum diyemez.Derse cahildir.Vahdet-i vücud ile vahdet-i mevcud'u sizin gibi karıştıranlarda mutezile tarzı anlayışla teşbihi inkar etmek derdinden tenzihi abartırlar.Halbuki Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de yed,istila,vech vb gibi ifadeleri buyurmuştur.Birçok kez de tenzih etmiştir.

Ehl-i Sünnet, tenzih ile teşbihin arasını birleştirir.
Mutezile tenzih'i kabul teşbihi inkar eder.Bu nedenle bidat ehlidir.
Vehhabiyyun,Selefiyyun da bu derekede konuşur.
Sizin yazdıklarınızda bu meyanda gidiyor, mutezile ağzı gibi görünüyor.

Böyler derler,böyle inanırlar.
Cenneti cehennemi bile yok ettirdiniz ya...

Görünen herşey o'dur demezler, Görünen herşey ayn'ıdır derler.Ama arapça-türkçe farkını bilmeyenler ayn ile aynı kelimesini çorba ederler.

Şeyh'ul Ekber İbn-i Arabi, "SEN SENSİN, ALLAH TA ALLAH'TIR, BİR ORTAKLIK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR" babında Fütuhat'ta ve Füsus'da defalarca yazmıştır.Bu meseleye ZAHİR yönden HAKİKAT yönünden, GÖZLERİYLE bakacaklara karşı bir uyarıdır.Biz hakikat penceresinden bakınca aynı inanırız, demektedir.

Kainat vehimdir,hayal gibidir demek alem yoktur demek değildir.Adeta yok gibidir, hayal gibidir manasındadır.
Sizin dediğiniz gibi inanmış olsalar ne bir ibadete ne mücahedeye gerek duymuşlardır.Ancak bunu tam aksidir, tasavvuf ehli kadar ibadetine düşkün taife yoktur.Sünnet-i zevaid'den olan meseleleri bile tasavvuf ehli adeta kendilerine FARZ kabul etmiş gibi ciddiye almışlardır.
Bu nedenle Sadreddin-i Konevi Hazretleri Şeyh'ul Ekber İbni Arabi'nin en ufak SÜNNET'in bile terkine müsaade etmediği,çok hiddetlendiğini ve kendisininde bunlara titizlikle riayet ettiğini bildirmektedir.

Kısacası sizin "vahdet-i vücütçular" hem cennet ve cehennemi önemsemiyor, hem de ibadetten vazgeçmiyorlar.Önemsemedikleri bir şey için neden en büyük çabaların, mücahedelerin içine giriyorlar ? Sadece gösteriş için diyecekseniz bu da aptalca bir cevap olur.

"Leyseke mislihi ve huvessemiul basir" ayetinin içinde bile tenzih ve teşbih arası birleştirilmiştir.Kur'an-ı Kerim'de bir çok yerde bu vardır ve sizin vahdet-i vücutcu diye yaftaladığınız insanlar sadece bu hususu detaylı ifade etmişler,kendi meşrepleri gereği yüksek ve karışık bir lisan kullanmışlardır.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Putkıran bildiğini okuyacaktır. Daha doğrusu ezber ettiğiniz okuyacaktır. Cevaplar için onun kaale alınması alınmaması lazımdır. Genele hitap etmek lazımdır belki.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Putkıran ve Co nun açtığı konuların ve yazdıkları mesajların ANA FİKİRLERİNE DİKKAT EDİP DÜŞÜNMEK gerek.

Onlar Üç beş bilinmeyen denklemlerde ustaırlar ama basit Toplama çıkarma işlemlerinde ÇUVALLARLAR çünkü iyi bildiklerini sanıp aslında YANLIŞ BİLİRLER.

ALLAH cc bu ve bu kişilere REHBER için MÜRŞİD nasip etsin.AMİN
 

kamaloglu

Üye
Katılım
6 Mar 2008
Mesajlar
54
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
Kıyaslama şöyleyse o zaman arabayla uçak da bir birine benziyor zira her ikisinin motoru var.
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
İbni Arabiyi anlamak ve dediklerini onaylamak zorunda değilsiniz. Ayetler şehirdekine indiği kadar köydekine de inmiş(mecazen, yanlış anlaşılmasın). Ahkam bir, ancak her bireyin Allahın isimlerine ve sıfatlarına bakışı istidadınca... Siz Allah'ı ötede bir varlık, kendinizi Ondan gayrı bir varlık olarak yorumlayabilirsiniz. Ama bu Allah'a mekan vermiş olmaktır. Yaratılmaktan, yoktan varedilmekten anladığınız bu olabilir, kimse sizin inancınızı haksızlayamaz. Ama Allah için 'yok' ne hüküm ifade eder, ezeli ve ebedilik nedir -ki zamandan kayıtsız-? önce biraz düşündü bi süre sonra karar verdi, ve bizleri yaratma eyleminde bulundu -haşa- düşüncesi bana çok insansı geliyor ve Allah'ı zamandan tenzih etmemiş bi düşünce ürünü gibi geliyor. Allah'ın dilemesi ile eyleme geçmesini ayırabilir misiniz? Gözlerinizi kapayın ve yokluk dediğiniz şeyi bir düşünün..hayalinize/aklınıza büyük bir ihtimalle ya bir renk (genelde beyaz ya da siyah) ya da büyük bir küre şekli gelecektir. İşte insanoğlunun akılla yokluktan anlayıp anlayabileceği bu kadarken siz yoktan varedilmeyi ne olarak yorumluyorsunuz, yokluğun ne olduğunu gerçekten biliyor musunuz?

Tasavvufa gelince benim anladığım şudur: Tasavvuf adamın ayağına gelmez, kişi kendi arar Rabbi ya nasip eder ya etmez. Ahkama ilişkin meseleler sizin kulluğunuzu ve Allah'ın esmalarından anladığınızı ziyadeleştirecek yolu gösterir. Siz ibadetinizde bir gün şehvet derecesinde bir namazı arzuluyorsanız, Rabbi görüyormuşçasına, şah damardan daha yakın...Sonra tefekkür denilince 'a kuşa bak ne güzel yaratmış Rabbim' deyip orda kalamıyorsanız...Sizin cevaplarınız ve bakışınız da farklı olacaktır. Ayrıca tasavvuf bilgileri bir disipline dayansada tasavvufa ait uygulamaların disipline edilemeyeceğini düşünüyorum. Yani tasavvuf bir torna tezgahı değildir, önüne her gelene aynı şekli vermez, tezgahtan her çıkan kendine bakan ismin tecellisine göre, istidadına göre bir şekil alır; ancak kimisi tezgaha hiç girmemelidir...

Son olarak Vahdeti Vücud ben Allah'ım demez. Ama Varlığı ekmek tahtasına koyup ikiye de bölmez..Söylediğim gibi: insan bir çakıl tanesi, ancak denizleri, dağları ve tüm beşeri yüklenen arz değil..(mecazen, takılmayın:))
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Bu nedenle Sadreddin-i Konevi Hazretleri Şeyh'ul Ekber İbni Arabi'nin en ufak SÜNNET'in bile terkine müsaade etmediği,çok hiddetlendiğini ve kendisininde bunlara titizlikle riayet ettiğini bildirmektedir.
Sünnetin bile terkine müsaade etmeyenlerin (!) Kurana bakışlarına bir bakın...

Mâ zi Kur'an bergüzidem magzrâ Post ra piş-i seghan endahtim
(Biz Kur'an'ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık. Postunu köpeklerin önüne attık.)
hem de ibadetten vazgeçmiyorlar.
İşte onların ibadeti...
“O’ bana hamdeder, be de O’na, O’ bana ibadet eder, ben de O’na. Bir hal içinde O’nu ikrar eylerim, a’yanda ise O’nu inkar eylerim.” Kaynak: ( Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 83. Bosnevi, 1, 384-385 )
 

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Eğer anlayabileceksiniz bu iki meselede çok kolay cevaplanır.Ancak anlamak istemedikten sonra sizi miraca çıkarsalar bir inkar kapısı bulursunuz.Miraca çıkan Kutlu Resul Aleyhisselam'a karşı denildiği gibi.


Sünnetin bile terkine müsaade etmeyenlerin (!) Kurana bakışlarına bir bakın...

Mâ zi Kur'an bergüzidem magzrâ Post ra piş-i seghan endahtim
(Biz Kur'an'ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık. Postunu köpeklerin önüne attık.)


Aynen bizde böyle düşünüyoruz.Hazret-i Mevlana KS Zekeriya Beyaz gibileri için, Kuraniyyuncular için, Yalnız Kuran, Kuran Dini gibi söylemleri olanlar için bu sözü buyurmuşta kötü mü etmiş ? Ve üstelik bu taifeler köpek gibi dalaşacak kimseleri buldukça birbirlerine saldırmıyorlar mı ? Müminlerin kaç tanesi Kur'an-ı Kerim'in gerçeklerine VAKIF söyler misiniz ? Kaç tanesi özünü içini cevherini bilebiliyor ? Hoca alim geçinenler bile doğru dürüst bilmiyor artık.Kur'anın Postu yani zahiri önlerine atılmış gibi, içinden ne isterlerse onu seçip yemiyorlar mı ? Birbirleriyle dalaşmıyorlar mı ?
Yahu Şii kitabı Bihar-ul Envar'daki SAPIK gibi mi olalım Putkıran ?
Bihar-ul Envar adlı şii kitabında adam Kur'an-ı Kerim ayetini delil göstererek "Lut Aleyhisselam kendisine misafir gelen erkek melekleri, kendi eşcinsel amellerine isteyen kişilerin ne için geldiğini biliyordu.Bu nedenle eşcinsellik caizdir" diyen Şii gibi mi olalım ? İşte budur, Mevlana Hz.lerinin anlattığı...

"Kadınlar tarlalarınızdır dilediğiniz yönden yaklaşın" Ayet-i kerimesini alıp Kadına her yerden yaklaşmak caizdir, diyen Şiiler gibi mi olalım Putkıran ?
İşte budur, Mevlana Hz.lerinin anlattığı...

Şarap içilmez ama şarap havuzunda yıkanılır diyen Yaşar Nuri gibi mi olalım ? İşte budur, Mevlana Hz.lerinin anlattığı...

Bu konuda o kadar çok örnek var ki.Üstelik bu konunun üzerine gidilirse,Mevlana Hazretlerinin dönemi dikkate alınarak o dönemin hemen öncesinde çok yoğun devam eden TEFSİR ve KELAM tartışmalarına da işaret vardır.
"yalnız Kur'an" diyen bir çok zevat türemiş, kuru kafa yorumlar yapılmış ve bir çok sapık mezhep ve yol türemiş idi.Bu meseleyede işaret vardır.Ama niyyet bozuk olunca işaret falan dinlemez, öküz illa ki de OTU görmek isteyince treni göremez,görmez ki.


İşte onların ibadeti...
“O’ bana hamdeder, be de O’na, O’ bana ibadet eder, ben de O’na. Bir hal içinde O’nu ikrar eylerim, a’yanda ise O’nu inkar eylerim.” Kaynak: ( Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 83. Bosnevi, 1, 384-385 )

Bu söz sadece Cibril hadisi (ihsan hadisi diye bilinir,ki sahih hadistir, selefiyyunun dahi inkar etmediği bir hadistir ) ve meşhur Buhari'nin Tevhid 15'inde geçen ihsan meselesini ve Buhari'nin Ebu Hureyre Ra'dan rivayet ettiği

“Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir, bana sığınırsa onu korurum.”

hadis-i şerifleriyle cevaplanır.
"Eğer Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri kulunun işiteceği kulağı,gözü,tutacağı eli ve yürüyeceği ayağı oluyor ise, zaten ibadet edende, ibadet edilende adeta o olur" manasındadır.
Dikkat ediniz "O olur, ortak olurlar demiyor hadis-i şerif...
Zaten hemen sonundada Kul'a sen kulsun, ben de Erham-ur-Rahimin'im diye buyuruyor "Benden isterse O'na verir,Bana sığınırsa onu korurum", sen ayrısın Allah ayrı...

Fakat sadece Türkçe'sini alıntılarsanız ve ifadeyi bu şekilde aktarmazsanız elbette kelimenin zahiri küfür gibi görünür.

Yani çocukların bile kabullenemeyeceği sözleri koca koca ilim sahibi adamlar,söylemişte bunu kendileri anlayamayacak kadar zavallılarmıymış be Putkıran ? Ne demiş İbn-i Arabi vaaay, Ben Allah'ım demek istiyor işte bak, zaten Hallac'da öyle demiştide asılmıştı ya, Cüneyd'de sübhani sübhani demiş, işte bunlar hep kendilerini Allah yerine koymuşlarmışmışmışlarmış.

Putkıran...Bu meselede de çuvallayıp putları kıramadın.
Unutma ki senin her gittiğin yolu defalarca gitmiş dönmüşler vardır.

Ne getirirsen getir putkıran, hepsine cevap var.

Ama senin öncelikle bu meseleleri ve yazarların yazdıklarını anlayabilecek marifetin var mı ? Maalesef ki yok.
Peki bu cevapları anlayabilecek marifetin var mıdır ?
Mümkün olduğunca makul insanların anlayabileceği seviyeye indirmeye gayret ediyoruz.Umulur ki bir kelimesi olsa anlarsın.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tasavvuf ve tariktı inkar edenler aslında kendi (kalp) gözlerinin körlüğünü ilan ediyorlar da haberleri yok. Samimi olanı Rabbim düşmüş olduğu bataklıktan kurtarır da itikad ederim ki çok örnekleri vardır. Bugün şeriata en çok hizmet edenler tarikat büyükleridir, tasavvuf yolcularıdır. Mahmud Efendi cemaatine bir bakın, Gönenli Mehmed Efendi hz.lerini düşünün, Tahir Büyükkörükçü neyi anlatırdı, Şeyh Mehmed Emin Er hz.lerinden, Emin Saraç Hocaefendi hz.lerine kadar ismini sayamayacağım kadar pek çok mübarek imana ve itikada ve şeriata en çok hizmeti dokunan insanlar değiller midir? Bunların hepsini bir cemaat saysanız, tarikatların en büyük iman hizmetkarları olduğunu göreceksiniz. Bu hizmeti ulaştırdıkları insanlardan ancak bir kısmı tarikata nasibi vardır da girer. Yoksa hizmet ettikleri insanların sayısını tutmak imkanı yoktur. Bu en büyük cemaatin inkarı içerisinde bir ömür tüketmek ne beyude bir çabadır.
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
Tasavvuf Ve Hinduzim., benziyor mu?
Kesinlikle çok benziyor: ikisinde de 'u' var:) Oradan böyle mi görünüyor?
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Kaç tanesi özünü içini cevherini bilebiliyor ? Hoca alim geçinenler bile doğru dürüst bilmiyor artık.Kur'anın Postu yani zahiri önlerine atılmış gibi, içinden ne isterlerse onu seçip yemiyorlar mı ?
Belki farkında değilsin ama bu sözle Allahın kitabına hakaret ediyorsun...
Asl olan Kuranınn zahiri anlamıdır.Zahiri anlamı tevil edilen ayetler ise genellikle teşbih ve deyimlerdir.
Allah'ın eli kulların ellerinin üstündedir." (Feth/10) "Sadece Rabbinin yüzü bakidir." (Rahman/27) gibi ayetler...
Batını anlamından bahsedenler külliyen sapkındır.


"Kadınlar tarlalarınızdır dilediğiniz yönden yaklaşın" Ayet-i kerimesini alıp Kadına her yerden yaklaşmak caizdir, diyen Şiiler gibi mi olalım Putkıran ?

Kuranın zahiri anlamı yanlış yorumlanmaya açıktır anlamında bu örneği veriyorsun ama tam tersi esas batınıler istedikleri gibi anlam kaydırması yapmaktadırlar.Zahiri anlamında istedikleri saptırmayı yapabilselerdi batıniliğe gerek kalmazdı.
Örneğini verdiğin ayetten şiilerin istediği manayı çıkarmak asla mümkün değildir.Yüce Mevlamız çok nezih bir şekilde tarla benzetmesiyle şii yorumuna engel koymaktadır ama puştluğun sınırı yokki.
Tohum ürün alınacak yere yani tarlaya ekilir ilahi kitapta direk cinsel organın adının mı yazılması lazım?


İşte onların ibadeti...
“O’ bana hamdeder, be de O’na, O’ bana ibadet eder, ben de O’na. Bir hal içinde O’nu ikrar eylerim, a’yanda ise O’nu inkar eylerim.” Kaynak: ( Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 83. Bosnevi, 1, 384-385 )

Savunduğun bu söz küfürdür.Cibril hadisiyle hiç bir alakası yoktur.Eğer bu söz küfür değilse küfür nedir?
Bunu geçiştirme,küfür nedir anlat biz de öğrenelim.
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
İbni Arabiyi anlamak ve dediklerini onaylamak zorunda değilsiniz. )
İbni Arabiyi gayet iyi anlıyoruz ve red ediyoruz çünkü İman küfrü şirki red etmeden olmaz.
Şirki bilmeden imanı anlıyamazsınız.
Siz şirki bilmiyorsunuz.Biliyorsanız şirk nedir?
Şİrkin tarifini yapın bu sözleri sizin şirk tarifinize göre değerlendirelim.
Bekliyorum...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Derviş Yunus söyler sözün, yaş doludur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun

Yunus EMRE
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
bir İbn Arabi savunucusu ya da Vahdeti vücutçu değiliz karşıtı da değiliz özü tam anlamadan hüküm vermeyiz sadece sormak bizim işimiz, kapı aralığından görünen, flu görüntülere kanıp da bu görüntülerin peşine düşen de değiliz. Biz arayanız, arayan bulmuş değildir, amacımız bulmak da değil. Doğruyu ararız Rabb nasip ederse buluruz, ancak her bulduğumuza doğru diye sarılmayız. Bir başkası daha doğrusunu demiş mi diye bakarız.

Çok kısa bir yerini alıntıladığınız mesajımızda şunu demek istiyoruz: İbn Arabi'nin dediklerini kabul etmeyen bir kişinin imanından olacağını kimse savunamaz. Ancak bir durum kimisine göre farzı kifaye iken kimisi için farzı ayn olabilir: Örneğin kafanızda belli konularda değişik düşünceler ve -iyi manada, Allahın sıfatlarını/isimlerini daha iyi tanımaya/anlamaya çalışma konusunda- sorular varsa bunu gidermek için ya da bu konudaki düşünüşünüzü doğrultmak için farklı ilimlerle iştigal etmeniz farzı ayn olabilir. Önceki mesajın başında Kuran her türden, her zekadan ve kültürden insana inmiştir dememizdeki sebep de budur. Peygamber Efendimiz sallallahualeyhi vesellem örneğin kendisine gelen bedevilere bu manada farklı yaklaşmış ve sorumluluklarını sınırlı tutmuştur.

Demek istediğimiz şudur: eğer sizin varlık, yaratılış, cennet ve cehennem, Allah'ın insanlığı yaratma hikmeti, vs.. konularında aklınızdaki veya gönlünüzdeki yeterli ise sizin için daha fazlasını öğrenmek gereği yoktur. Yerine getirdiğiniz, Kuran ve sünnetten ortalama bir insanın anlayacağını anlayıp amel etmekse bu kadarı farzı ayndır fazlası farzı kifayedir ki farzı kifayede ifrat ve tefritten kaçınılır, vasat olan ilimle yetinilir.

ahkam kısmından bahsetmiyorum kesinlikle yanlış anlaşılmasın ama insanların mezheplere, Kurandaki kimi ayetlere, hadislere vs bakışları farklılık arz eder ki bunun en bariz örneği şu ana kadar yazılan tefsirlerdir. Çünkü ilim sahibi kişiler bir ayete mana verirken nüzul sebebinden tutun kelimenin Arap dilindeki manalanmasına ve Kuranın genel uslubun hesaba katarak anlam çıkarmaya varıncaya kadar birçok usulü gözönünde bulundurur ve buna göre anlamlandırır.

Bu anlamda biz bir düşünceyi kötülemeden önce o düşünceyi savunan kişinin derli toplu tüm düşüncelerine bakarız, cımbızlamayız özetle. Şimdi İbn Arabinin örneğin füsusunu anlamak kolay değil, çok kurgusal ve metaforik. Yani semboller ve terimler var. ayanı sabite ne, külli varlık ne, tecelli derken neyi kastediyor? Yanlış anlaşılmasın bunları siz anlayamazsınız demiyoruz. dediğimiz şu: İbn Arabiyi kitaplarından iyice tetkik edersiniz, karşı çıktığınız fikrin kitabın geneline yayıldığını düşünürseniz, ve tetkikiniz sonunda hala kendi düşüncenizde ısrarcı iseniz...Ama taraflı okuma yapmadan, taraftan kastımız nefstir tabii ki. Yani önce gerçekten İbn Arabi düşüncesi Ben Allahım -haşa- demek midir, yoksa..işte o yoksa için yazılmış bir kitap var buyrun, size uzun uzun metaforları, terimleri vs anlatacak değiliz, ki tamamen çözdüğümüzü de iddia etmiyoruz, burda size karşı savunuda bulunan arkadaşların ne kadarı hakimler onu da onlara bırakıyoruz. Biz bir kişinin tüm fikirleriyle hap gibi yutulmasından yana olmadığımız gibi, sözlerin cımbızlanarak genel düşüncelere varılmasından yana da değiliz...

kafanızda sorun yoksa hiç bulaşmayın da zaten. Ancak bizim tamamen şahsi düşüncemiz o dur ki, Onu daha iyi anlama ve hem akılda hem de gönülde daha iyi konumlandırma bakımından her türlü amel makbuldür, niyetiniz ortaya atılıp egonuzu tatmin olmadığı, ya da biz/ben en doğruyuz/doğruyum demek olmadığı sürece muhakkak Allah size doğruyu bulduracak, hiç değilse yanlışlarda ısrar etmemenizi sağlayacaktır. Önemli olan niyet ve bizim niyetimiz de budur. İlim ancak taleb edene verilir...

Farkındaysanız önceki mesajımızda sorulara yer verdik ve bir iki şahsi düşünceye..Biz taraftar müslüman değiliz (lütfen buna 'biz islamın taraftarıyız' gibi gereksiz ve öteleyici bi cevap verip tüm mesajı çöpe atmayınız), eğer yanlışımızı bir kardeşimiz gösterirse teşekkür eder anında da fikrimizden döneriz inşaAllah.

Ancak kitaplar varken bunları burda tartışmanın gereksizliğini kısa bir süre önce anlamış biri olarak, tartışma kısmına girmeden ve asla olayı kişiselleştirmeden, genelde soru sorarak ve 'bir de şöyle düşünsek' diyerek tartışmanın çirkinliğinden kaçınmaya çalışıyoruz...

Selametle...
 
Üst