Uhud Ve Okçular

dedekorkut1

Doçent
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
1,149
Tepkime puanı
18
Puanları
38
Konum
Ankara
UHUD VE OKÇULAR

ALPEREN GÜRBÜZER



Ebu Süfyan Bedir yenilgisini içine sindiremeyip halkına şöyle seslendi:
-‘Onlardan intikamımızı alıncaya kadar koku sürünmek ve kadınlarımızla ilişkiye girmeyeceğime yemin olsun’ diye and içti.
Karısı Hind’de ona eşlik ederek:
- Yemin olsun ki babamı ve amcamı öldüren Hamza’nın ciğerlerini sökerek dişlerimle çiğneyeceğim’’ şeklinde yemin tazeledi..
Cubeyr b. Mu’tim ise yapılan bu yeminlerin etkisiyle kölesi Vahşi’ye:
- ‘’Sen savaşmayacaksın, fırsatını bulduğun anda mızrağını Hamza’ya doğru hedef alıp öldürürsen hürriyetine kavuşacaksın. Yeter ki intikamımızı al’’ deyiverdi.
Nitekim Vahşi bir gün yine atış talimi için gidiyordu, Ebu Süfyan’ın karısı Hind, Vahşi’yi görünce;
—Hamza’dan intikamımızı alırsan benden de mükâfat var dedi. Bedir’i hiç unutmamıştı hala. Çünkü Bedirde oğlu, kardeşi, babası ve amcasını kaybetmişti.
İntikam yeminin ardından hazırlıklar yapıldı ve ordu hareket etmeğe başlamıştı bile.
Peygamberimiz(s.a.v), Mekke’den çıkan ordunun geldiğini amcası Abbas’ın gönderdiği mektupla öğrendi. Rasulüllah(s.a.v) Medine de kalarak düşmanı karşılamak fikrindeydi, fakat ashab-ı güzinin çoğunluğu düşmanla başbaşa çarpışmak isteyi karşısında, hemen zırhını giğinip ordusuyla Uhud’a doğru seferber oldu. Derken Uhud dağına varıldı ve ordunun sırtını Uhud dağına verecek şekilde karargahını kurdurdu.. Nihayet Habib-i Kibriya Efendimiz elli okçuyu da Uhud dağına mevzi alacak şekilde yerleştirdikten sonra okçulara şöyle emir verdi:
—Göreviniz sadece bizi arkadan muhtemel saldırılara karşı savunmaktır. Sakın ola ki benden işaret gelmedikçe yerlerinizi terketmeyesiniz, hatta cesetlerimizi kuşların kaptığını görseniz de ayrılmayın..’’
Artık savaş kaçınılmazdı, iki ordu nihayet karşı karşıya geliverdi ve artık kılıçlar kınından çıkmıştı, savaş kıyasıya hınca hınç başladığında Hz.Ali ve Hz. Hamza yıldırım hızıyla bir anda savaş alanına dalarak müşrikleri darmadağın edecek hamleyle ne yapacaklarını şaşırıverdiler. Öyle ki müşrikler anlık şokla kaçmaya başladılar. Okçular uzaktan da olsa müşriklerin kaçtığını gördüklerinde heyacanlanıp zaferin Müslümanların lehine olduğuna kanaat getirerek:
— Artık ne duruyoruz, zafer bizim, biran evvel ganimetlerimizi toplayalım dediler. Okçuların komutanı yerinizden ayrılmayın dediyse de, birtürlü ikna edemedi arkadaşlarını. Bu arada müşrikler tarafından Halid b. Velid savaşı lehine çevirecek hamle yapıp okçuların terk ettiği yerden, yani savaş alanına arkadan dolanarak girip, kaçmakta olan müşrikleri tekrar hücuma kaldırmayı başarabildi.. Böylece savaş silbaştan ister istemez yeniden kızıştı.. Bu arada gölge gibi Hamzayı izleyen Vahşi, mızrağını Hz. Hamza’nın göğsüne saplayınca yere yığılıverdi. Vahşi ciğerlerini vahşice söküp yürümeye başladı ve Hind’in karşısına çıktı;
— Müjde, müjde! İşte benden istediğin ciğer dedi. Hind bıçağı alarak Hz. Hamza’nın cesedinin bulunduğu yere yürüdü, kulağını ve burnunu kesip aldı. Vahşi’yi tebrik etti çok iyi iş başardın diyerek onu taltif eyledi.
Savaş biryandan da devam ediyordu. Rasulüllah(s.a.v)’ın önünde sancağı tutmakta olan Musab’a da bir kılıç darbesi isabet etti ve oracıkta şehit oldu. Musab’ı şehit eden müşriklerden biri Peygamberimizin vurduğunu sanarak var gücüyle bağırarak;
-Muhammed’i öldürdüm!.. Diye nara attı.
Bu ses müslümanların bir kısmının şoka girmesine neden olduğundan bir kısım sahabenin zihninde; Allah Rasulü yoksa savaşmanın ne anlamı var düşüncesine yol açtı. Bir kısmı ise metanetini koruyarak; Allah Bakidir düşüncesiyle savaşa devam ediyordu. Derken birazdan gelen haber yüreklere su serpiverdi. Çünkü Muhammed(s.a.v) yaşıyordu ve Müslümanlar bu haberden derin bir nefes aldı nihayet. Moraller tekrardan yenileyiverdi yüreklered. Bu moralle Rasulüllah’ın etrafında etten duvar örülerek gelen saldırılara karşı koydular. Saldırılar durmak bilmiyordu, bu arada Allah Rasulünün yüzüne fırlatılan taşın isabet alması dengesini kaybedip çukura yuvarlanmasına neden oldu. Bu durumda bile Alemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Peygamberimiz(s.a.v):
— Allah’ım! Kavmime hidayet ver. Onlar ne yaptığını bilmiyorlar diye niyazda bulundu.
Yapılan duaların ardından yine bir kılıç darbesi daha Rasulüllaha isabet edeceği sırada sahabeden Talha b. Ubeydullah derhal yerinden fırlayarak elinin çolak olması pahasına da olsa önleyebilme şerefine nail oldu. Eli çolak olmak sevgili uğruna hak ve hakikat yolunda madalyadır aslında.
Ebu Süfyan Ömer’e;
— Ey Ömer gelecek sene buluşma yerimiz Bedir sahası olacaktır unutma dedi.
Hz. Ömer:
— Peki dedi.
Rasulullah savaş alanını gezerken sevgili amcasının yürek parçalayıcı cesedini görünce çok üzüldü.
Mağlubiyetin mesuliyeti emirsiz yerlerinden ayrılan okçulara aitti ama, Efendimiz (s.a.v) bu konunun üzerine fazla gitmemiş sadece:
—Kardeşlerimiz bize yazık etti demekle yetinmişti. Bu arada Uhud şehitleri Nebiyyi Ekremin talimatı doğrultusunda yıkanmadan defnedildiler.
Bedir’in intikamın almanın sevinciyle yola koyulan müşrikler ilk mola yerlerinde akıllarına şu korku düştü:
— Aslında onları elimize geçirmişken köklerini kazıyabilirdik, belki de ileriki günlerde güçlenip başımıza dert açabilirler diye esefleniverdiler.
Bu sözler karşısında Ebu Süfyan kızarmaya başladı, bocalar bir duruma girdi, ilerisinde kuvvetlenip üzerimize gelirlerse diye endişesi onuda sarmaya başladı içten içe.
Rasulullah(s.a.v)’de Uhuddan ayrılan müşriklerin geri gelme ihtimalini göz önünde bulundurarak takibe aldı, hatta gece olduğunda ateş yaktırarak onlara gözdağı verdirdi. Maksat yüreklerine korku salmaktı.
Müşrikler takip edildiklerini anlayınca Ebu Süfyan’a da sitem ederek:
— İşte gördünüzmü başımıza geçeni, elimize tam fırsat geçmişken hemen savaş alanını terkediverdik, oysa hepsini imha edebilirdik diye yakındılar.
Ebu Süfyan:
— Artık yeter, tartışmaya gerek yok, işi tadında bırakmakta yarar var, yeterince ders verdik zaten, diyerek sıkıntısını üzerinden attı. Böylece bir yıldır yemin gereği bekarlık hayatına sonveriyordu, verdi de.
Uhud’la ilgili son hükmü Allahü Teala şöyle beyan buyurdu:
- ‘’Şayet size Uhud’da bir yara isabet etmişse o kavme de Bedirde bunun benzeri olan bir yara isabet etmiştir. Biz… insanlar arasında bazen lehte, bazen aleyhinde olmak üzere döndürüp dururuz. Bu ise: Allah Tealanın iman edenleri tertemiz hale getirsin, kâfirleri murdar bir ölümle mahvetsin diyedir. Allah zalimleri sevmez’’ beyan buyurarak Uhud yenilgisinin hikmetine vurgu yapmıştır.
 

serkan..

Profesör
Katılım
5 Eyl 2009
Mesajlar
1,305
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Böylece bir yıldır yemin gereği bekarlık hayatına sonveriyordu, verdi de

ne acaip dehşet bi hal..insan küfr için bir sene sabredebiliyorda..
 
Üst