Enes
İhvan Forum Üye
Sefalet ve fakirlik iliklerime kadar işlediği bir gunde çıktı karşıma. Adını bilen yoktu fakat nami dillerde şarkı gibiydi. Her zaman ortaya çıkmayan Hızır gibi biri derlerdi ona o ise kendine mağrur çoban denmesini isterdi.
İste şarkılarda nakarat olacak kadar bilinen ancak taninmayan mağrur çoban karşımda duruyordu. Hiç öyle mağrur bir duruşu yoktu yere serili hangi hayvanın derisi olduğunu anlayamadığım bir postun üstüne bagdas kurmuş elinde kisacik bir bambu çubuğu tutuyor o çubuğu bazen dizine "Allah" diye vuruyordu. Ben daha ağzımı açmadan "söyle" evladım dedi.
- Ah iyi bir tüccar olsam sözcükleri döküldü ağzımdan
- Ya sonra dedi
- İyice zengin olsam
- Ya sonra dedi
- Güzel evlerde oturup iyi bineklere binsem dedim
- Ya sonra
- Parmak ile gösterilen ve saygı duyulan biri olsam
- Ya sonra
- Kendime özel bir jetim ya da bir teknem olsa dolaşsam bütün dunyayı
- Ya sonra dedi
Dayanamayi hiddetlendim sesimi de biraz yükselterek
- Sonrası ne ihtiyar zengin bir adam nasıl yasıyorsa öyle yasamak istiyorum hem nasihat vermeye kalkma yoksulluğu bilirim zengin olsam fakirleri asla unutmam. Dedim
- Ya sonra dedi gayet sakın bir ses tonuyla
- Sonra ölüp gideceğim iste dedim içimden isyan ederek.
- Ya şimdi ne haldesin? Diye sordu aynı soğukkanlı tavriyla
- Şimdi mı dedim iç çekerek ; şimdi kit kanaat yasıyorum ne kendime ait bir evim var ne çobanlığını yapacak bor sürüm dedim ignelemek istercesine.
- Böyle yasasan sonra ne olacak dedi
- Birgun belki de yarı ac bir halde mutsuz bir sekilde ölüp gideceğim dedi
Önce derin bir nefes aldı elindeki çubuğu bir kere dizine vurup Allah dedi sessizce "h" harfi çubuğun vuruşunun yankısı oldu sanki gözlerini yere dikti topragın altını görüyor gibiydi derinlere çok derinlere bakıyordu yine sakın başladı sözlerine;
- Bak iste dedi bütün "sonra" larin sonu aynı yerde bitiyor her halin sonrası bir sonda birleşiyor bu halde sen neden yolu o kadar uzatiyorsun a evladım. Dedi. Sustu biraz belki beynimde idrak tünelleri kazılsın istercesine sustu sonra aynı tonda devam etti; Bu dünya bir otobüs terminaline benzetilir büyük zatlarca otobüs terminalinde daha fazla şey bırakmak için mıdır bu telaşın bu sevdan daha fazla yükü terminalde harab olsun diye ne taşırsın sırtında? Burada verilen emanetleri gideceğin yerde sana sormayacaklar mı? Bu emanetleri oraya goturemeyecegini bıldigin halde ne diye ısrar edersin? Halin okyanusun dibine dalacagini bildigi halde teknesini altinlarla doldurup bir tek oksijen tüpünü yanına almayan adama benziyor. Bırak o altınları oksijen tüplerini al dal kudret denizine o sana hava verene kadar ihtiyacın var o tüplere unutma ayagina bagladigin altınlar seni daha hızlı dibe çekmekten başka birşeye yaramaz. Siyril yükünden...
Sustu sonra... Ben ise ses vermediğim sözler büyüttüm beynimde... Anlamıştım!
"Mağrur Çoban öyküleri calışmamın ilk oykusudur"
Enes Ali Sevgi
İste şarkılarda nakarat olacak kadar bilinen ancak taninmayan mağrur çoban karşımda duruyordu. Hiç öyle mağrur bir duruşu yoktu yere serili hangi hayvanın derisi olduğunu anlayamadığım bir postun üstüne bagdas kurmuş elinde kisacik bir bambu çubuğu tutuyor o çubuğu bazen dizine "Allah" diye vuruyordu. Ben daha ağzımı açmadan "söyle" evladım dedi.
- Ah iyi bir tüccar olsam sözcükleri döküldü ağzımdan
- Ya sonra dedi
- İyice zengin olsam
- Ya sonra dedi
- Güzel evlerde oturup iyi bineklere binsem dedim
- Ya sonra
- Parmak ile gösterilen ve saygı duyulan biri olsam
- Ya sonra
- Kendime özel bir jetim ya da bir teknem olsa dolaşsam bütün dunyayı
- Ya sonra dedi
Dayanamayi hiddetlendim sesimi de biraz yükselterek
- Sonrası ne ihtiyar zengin bir adam nasıl yasıyorsa öyle yasamak istiyorum hem nasihat vermeye kalkma yoksulluğu bilirim zengin olsam fakirleri asla unutmam. Dedim
- Ya sonra dedi gayet sakın bir ses tonuyla
- Sonra ölüp gideceğim iste dedim içimden isyan ederek.
- Ya şimdi ne haldesin? Diye sordu aynı soğukkanlı tavriyla
- Şimdi mı dedim iç çekerek ; şimdi kit kanaat yasıyorum ne kendime ait bir evim var ne çobanlığını yapacak bor sürüm dedim ignelemek istercesine.
- Böyle yasasan sonra ne olacak dedi
- Birgun belki de yarı ac bir halde mutsuz bir sekilde ölüp gideceğim dedi
Önce derin bir nefes aldı elindeki çubuğu bir kere dizine vurup Allah dedi sessizce "h" harfi çubuğun vuruşunun yankısı oldu sanki gözlerini yere dikti topragın altını görüyor gibiydi derinlere çok derinlere bakıyordu yine sakın başladı sözlerine;
- Bak iste dedi bütün "sonra" larin sonu aynı yerde bitiyor her halin sonrası bir sonda birleşiyor bu halde sen neden yolu o kadar uzatiyorsun a evladım. Dedi. Sustu biraz belki beynimde idrak tünelleri kazılsın istercesine sustu sonra aynı tonda devam etti; Bu dünya bir otobüs terminaline benzetilir büyük zatlarca otobüs terminalinde daha fazla şey bırakmak için mıdır bu telaşın bu sevdan daha fazla yükü terminalde harab olsun diye ne taşırsın sırtında? Burada verilen emanetleri gideceğin yerde sana sormayacaklar mı? Bu emanetleri oraya goturemeyecegini bıldigin halde ne diye ısrar edersin? Halin okyanusun dibine dalacagini bildigi halde teknesini altinlarla doldurup bir tek oksijen tüpünü yanına almayan adama benziyor. Bırak o altınları oksijen tüplerini al dal kudret denizine o sana hava verene kadar ihtiyacın var o tüplere unutma ayagina bagladigin altınlar seni daha hızlı dibe çekmekten başka birşeye yaramaz. Siyril yükünden...
Sustu sonra... Ben ise ses vermediğim sözler büyüttüm beynimde... Anlamıştım!
"Mağrur Çoban öyküleri calışmamın ilk oykusudur"
Enes Ali Sevgi