Yakınlarımızdan.

Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
1,433
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ankara
Yakınlarımızdan,
beni anlamı-yorlar, beni dinlemiyorlar, kimse be-nim kıymetimi bilmiyor yakınmaları-nı çok duymuşuzdur.
Zaman [SIZE=+0]zaman-da[/SIZE] aynı şikâyetleri bizler de yapmışız-dır. Gerçekten de anlaşılmak çok mu zor, yoksa dinlemeyi, empati kurma-yı bilemediğimizden mi anlaşılamı-yor kendimizi değersiz hissediyoruz.

Aslında, başkaları tarafından an-laşılmanın, ve sözünün dinlenir ol-manın en etkili yolu, başkalarını an-lamak ve onları dinleyebilmekten ge-çiyor. İnsanlar empati kurabildikleri için topluma uyumlu olabilecekleri gibi, topluma uyum sağladıkları için de empati kurma becerilerini ve ilgi-lerini geliştirmişlerdir. Aynı şekilde, empati kuramayan insanlarda, top-luma uyum sağlamakta zorlandıkla-rı ve kavgacı oldukları gözlenmiştir. Bir kişinin kendisini karşısındaki [SIZE=+0]kişi-nin[/SIZE] yerine koyarak olaylara onun ba-kış açısıyla bakması, o kişinin duygu-larını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” di-yoruz. Ailemizden, iş yerine, birbiri-mizi anlama ve iletişim empati bece-risi ile olur. O halde empati kurma becerisini nasıl geliştirebiliriz?.

Birinci öğe olarak; empati kura-cak kişi, kendisini karşısındakinin ye-rine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Karşımızdaki ki-şiyi anlamak için dünyaya onun pen-ceresinden bakmalı, olayları onun gi-bi algılayıp yaşamaya çalışmalıdır. Bunun için de karşımızdaki insanın rolüne geçmemiz gereklidir. İkinci öğe olarak; karşımızdaki kişinin duy-gularını ve düşüncelerini doğru ola-rak algılamamız gereklidir. Karşımız-daki kişinin duygularını tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona doğru ifade edemezsek empati kur-ma sürecini tamamlamış sayılırız.

Örneğin bir ev hanımının bize;

“Yemek, çamaşır, temizlik, çocuk-lar... bütün gün tek başıma koşturu-yorum yine de yetişemiyorum, ken-dime ayıracak beş dakikam yok, ken-dimi mutfakla banyo arasında hap-solmuş hissediyorum” şikayetinde bulunduğunu varsayalım, bu ev ha-nımına verebileceğimiz sözel tepki-leri şunlar olabilir:
- Bir yardımcı tut, eşin yardım et-miyor mu?, bir günlük plân yap, bu-laşık makinesi al, ev işleri kadının gö-revidir, çocuklardan sıkılmamak ge-rekir... vs.
Şimdi de kendimizi ev hanımının yerine koyalım, onun rolüne girme-ye çalışalım, eğer yukarıdaki yakın-mayı dile getiren ev hanımının ro-lüne girebilirsek, bize "Bir yardımcı tut" diye başlayan önerileri işittiği-mizde kendimizi nasıl hissederdik?, rahatlar mıydık?, elbette ki rahatla-yamaz belki de öfkelenirdik. Çünkü kendi başımıza akıl edebileceğimiz, yukarıda sayılan birtakım şeylerin, bize bilgiç bir tavırla söylenmesinden rahatsız olurduk. Empatik iletişimde, bizimle sorunlarını paylaşan kişilere hemen akıl vermeye başlamamız doğru olmaz. Önce onları dinlemeli kendimizi onların yerine koymalıyız. Sözgelimi, ev hanımına "Ev işlerin-den iyice bunalmışsın" ya da "Kendi-ne zaman ayırmamak seni sıkıyor" diyebiliriz. Bu tür tepkilerde, aslında sıkıntıyı dile getirene yeni bir şey söy-lemiş olmuyoruz. "Ev işlerinden bu-nalmışsın" türünden bir mesaj verdi-ğimizde, karşımızdakinin sözlerini özetleyerek ona yansıtmış oluyoruz.

Çocuklarla ilgili bir sorun veya durumu çocukla birlikte değerlendi-rirken, olaya, çocuğun bakış açısını anlamaya çalışarak yaklaşmak için, fiziksel yaklaşıma da dikkat etmek gerekir. Bunun için de çocukla konu-şurken boy farkını ortadan kaldıra-rak aynı hizada olmaya dikkat etme-lidir. Çocukla aynı hizaya gelmek için eğilmek, çocuğu kucağa almak veya çocuğu bir masa, koltuk vb. oturt-mak gerekir. Bu da, göz göze konuş-mak ve çevreye çocuğun bakış açısıyla bakmaya çalışmanın bir yoludur.

Siz anlaşılmak istiyorsanız,
başka-larını anlamayı, değerli olmak istiyor-sanız başkalarına değer vermeyi, gü-nahlarımızın bilinmemesini istiyorsa-nız, başkalarının günahını araştırma-mayı bilmeniz gerekir. Her şeyden önce, kendimizi bilmemiz, nefsimizi hesaba çekerek, başkalarında gör-mek istemediğimiz şeyleri yapma-mayı, düstur edinmemiz gerekir. An-cak bundan sonra empatik iletişim kurmayı başarabiliriz. Aksi halde nef-sini bilmeyen, dönüp kendisine bak-mayan birisinin, empati kurması, kendini başkalarının yerine koyması mümkün değildir. Gerçekte nefsini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen in-san olmanın vasıflarını bilir.

Emine Bulut Karadağ
 
Üst