Yokluk bir kader değildir... Siz toprağınıza sahip çıkmadığınız sürece birileri gelir hem SiZi hem toprağınızı sürer..!
Eskiden yokluk vardı öyle mi..?
Yaşlı insanların sürekli söylediği bir söz var. “Eskiden yokluk vardı, halinize şükredin”
Acaba bu söz gerçekten de doğrumu dur.
Tarihlerdir, temelinde tüm dünyaya hâkim olabilme arzusu yatan iki terbiyesiz ailenin, birbirlerine karşı verdikleri savaşın faturası daima masum halka kesilir. 1914’te planlanarak çıkartılan savaşların derin etkisi ile halk perişan bir hale getirildi. Sanayileşme, tarım, hayvancılık, haberleşme, ulaşım, tıbbi gelişim ve teknoloji bir anda durdu (aslında durmadı el değiştirdi) ve her şeye adeta format atıldı. Halk toprağını ekip üretemez olunca da doğal olarak açlık korkusu başladı.
Ancak fiilen 2. Dünya savaşında yer almayan Türkiye, nasıl olurda savaş sonrası eş değer durumdaki ülkelere nazaran bu kadar çok sarsıldı. Oysa dört mevsimin yaşandığı bir coğrafya ve üç tarafı denizlerle çevrili, bol akar suları ve verimli bir toprağa sahip olan, çalışkan namuslu ahlaklı bir nüfus nasıl bu hale geldi de açlık ve yokluk korkusu iliklerine kadar işledi… tek tek anlatacak değilim tabi…
* Eskiden çocukluğumdan bilirim, bir tütün tarlasına ekilen tek bir domatesin kokusunu yüz metreden alır ve onu bulur yerdik, O domates insanın bir günlük tüm vitamin ihtiyacını giderirdi. Hatta bir tabak mısır çorbası yendiğinde vücut iki gün açlığa dayanabiliyordu. Ama şimdi bir öğün yemek yemediğimizde sinirlerimiz gerilip gözlerimiz dönüyor babamızı dahi tanımaz oluyoruz. Neden mi, çünkü midemizi doğal besinlerle değil, gdo'lu genetiği değiştirilmiş nikotin katkılı zehirli israil ilaçlarıyla dolduruyoruz da ondan.
Eskiden yokluk vardı öyle mi… Peki soruyorum, eskiden o zor bulunan bir adet domatesi bir tarafa, senin şuan bir ayda yediğin tüm domatesleri de bir tarafa koyalım bakalım hangisi yokluk hangisi b..kluk…ulan naylon yiyoruz naylon…Senin şuan yediğin şeyleri küçücük bir kurtçuk bile aklını kullanıp yemezken, sen kendini akıllı görüp çocuklarına yedirip hallerine şükrettiriyorsun..
Domuz gribi dediler hayvancılık bitti, Kuş gribi dediler tavukçuluk bitti. (Eskiden köylü gidip marketten bir tane yumurta alıp yemesi ayıpken, şimdi devasa firmaların yumurtadan çıkarttığı üç günlük civcivi eve götürüp tavuk diye afiyetle yiyoruz…) Evet, tüm doğallığa format atan o zihniyet şimdi de Cov-İT iyle insan nesline format atmak istiyor haberin var mı?.. Sen hala köpeklik yapıp deccale şükredeceğine başını boktan kaldır da son bir kez olsun insanlık için hayırlı bir şey söyle…
Sonuç olarak eskiden yokluk yoktu, Büyük bir hipnoz vardı ve insanlar bunu yedi. Artık vücudumuz dahi emperyalistler için sessiz sedasız çalışan minik bir fabrikaya, midelerimiz naylon öğütleme makinasına dönüştü. Yok edilip çalınan kültürel değerlerimiz gibi artık vücudumuzun da ne kadarı bize ait bilmiyorum… Halimize şükredelim evet, artık sayenizde hepimiz birer yapay organizmalara ve gdo öğütleme makinası haline dönüştük bundan haberin var mı?...
Abdurrahman Toraman
03 Kasım 2020