saf deha
Profesör
Sinema toplumumuza bir yön olmuştur her dönemde. 60lı ve 70li yıllarda çevrilen filmlerde, kahramanların ebeveynleri hep dindardır. Hiçbir işe karışmaz, öbür dünya ile meşguldür. Kahraman doğru olmaya gayret eder, adam öldürür, zina eder, sigara içer, alkol kullanır. Bunu yaparken dürüstlük adına yapar şüphesiz. Hep haklıdır. Hakkını kendi arar veya başkalarının haklarını da… Maddesellik işlenir. Zenginlik imrenilir olur. Dürüsttür ve kalbi temizdir!
Bu filmden yansıyan halk portelerinde ise, yaşlı bir insan olana kadar kişi için her şey mubahtır. Her türlü fındığı kır ama yaşlandığında hacca git, kıl beşi kurtar başı ol ve bolca tövbe et. Duvarlarda Kur’an, sela veya bayram namazı ile varılan camiler!
80li yıllarda modern yaşama geçiş vardır. Ana babaya itaatsiz gençlik, yabancı danslar, şarkılar… İlişkilerde aldatmalar! Sorunlu çocuk kahramanları ile doludur filmler. Acıyı işler genelde. Çilekeş ve daha da kötü alışkanlıklara yönelmiş ve bunalmış konular…
Bu sürümün topluma verdiği mesajlarda, zina normal hale gelmiştir artık. Çıkma denilen evlilik öncesi ilişkiler artmış, şüphesiz daha çok üniversite gençliğinde! Kadın güzelliği ön plana çıkmış, mankenlik ve sporculuk popüler meslek olmuştur. Teknolojiye rağbet hızla artmaya başlamış, iletişim çağının kapısı aralanmıştır.
90lı yıllarda bu ahlaki çöküntüye din konulu filmler eklenmiştir. Adeta konularda çarpışmalar yaşanmıştır. Dinini genç yaşında yaşamaya çalışan kahramanlar veya bu gençleri iyi yola kanalize eden lider kahramanlar filmlerin ana konusunu oluşturmuştur.
Bu sürüm ile başını kapatan kızlar, imam hatip okullarına rağbet gösteren gençler, ilahiyat fakültelerine girmek isteyen zeki çocuklar… Toplumda hesaplaşmanın yaşandığı bir dizi politik çarpışmalar kendini göstermiştir. Dine ilgi, 15li yaşlara inmiştir.
2000 ve sonrası yıllarda Yeşilçam nerdeyse ölecek hale gelmiştir. Konular, sanat adına kısır bir kitleye seslenen yaşamı anlatan, toplum dışı ve alaycı-komedi türü filmler kahramanlarını topluma benimsetmeye çalışmıştır. Nadir de olsa, toplumun öz değerlerine seslenen gerçekçi yapıtlarda oluşturulmuştur. Daha çok, özel televizyonlarla ortaya çıkan pembe diziler veya kahramanlık işlenen seyirlik senaryolar, Yeşilçam gerçeğini ortadan silmiş, beyaz cam toplumun ölçütlerini belirlemeye başlamıştır. Her şeyin konuşulduğu ve tartışıldığı aleni sahneler tartışılır olmuştur. Her verilen mesaj insanları daha da özgürleştirmiştir.
Televizyonculuk ile hızla değişen toplumsal değerler, kimilerini din kavramında, kimilerinde dinsizliğin din olduğu uç noktalarda, ahlaksızlık içinde yaşamaya itmiştir. Herkes, ahlakın elden gittiği bir toplumu konuşur olmuştur. Umre ve hac başvuruları artmış olmasına rağmen ahlaksızlığın aleni olduğu bir toplumsal yaşama hızla gitmekteyiz. Maddeci bakış açısı öylesi açıktır ki, duygusal bir özden hızla uzaklaşmaktayız. İyimser şeyler olmuyor değil ama kötümserlik içimize sinmiş. Mesela, sigara bırakma kampanyalarında gelinen nokta mükemmel gözüküyor. Ancak, içkiye ve keyif vericilere yönelim hızla artmaktadır. Sigaranın boşluğunu bunların doldurmasını doğrusu arzulamıyorum. Geçmişten gelen, komşuluk, yardımlaşma ve dayanışma duygularını yitirmemiz gerekiyor. Yinede iyimserim.
Artık bizi yönlendiren beyaz-cam, Yeşilçam değil…
Saffet Kuramaz
Bu filmden yansıyan halk portelerinde ise, yaşlı bir insan olana kadar kişi için her şey mubahtır. Her türlü fındığı kır ama yaşlandığında hacca git, kıl beşi kurtar başı ol ve bolca tövbe et. Duvarlarda Kur’an, sela veya bayram namazı ile varılan camiler!
80li yıllarda modern yaşama geçiş vardır. Ana babaya itaatsiz gençlik, yabancı danslar, şarkılar… İlişkilerde aldatmalar! Sorunlu çocuk kahramanları ile doludur filmler. Acıyı işler genelde. Çilekeş ve daha da kötü alışkanlıklara yönelmiş ve bunalmış konular…
Bu sürümün topluma verdiği mesajlarda, zina normal hale gelmiştir artık. Çıkma denilen evlilik öncesi ilişkiler artmış, şüphesiz daha çok üniversite gençliğinde! Kadın güzelliği ön plana çıkmış, mankenlik ve sporculuk popüler meslek olmuştur. Teknolojiye rağbet hızla artmaya başlamış, iletişim çağının kapısı aralanmıştır.
90lı yıllarda bu ahlaki çöküntüye din konulu filmler eklenmiştir. Adeta konularda çarpışmalar yaşanmıştır. Dinini genç yaşında yaşamaya çalışan kahramanlar veya bu gençleri iyi yola kanalize eden lider kahramanlar filmlerin ana konusunu oluşturmuştur.
Bu sürüm ile başını kapatan kızlar, imam hatip okullarına rağbet gösteren gençler, ilahiyat fakültelerine girmek isteyen zeki çocuklar… Toplumda hesaplaşmanın yaşandığı bir dizi politik çarpışmalar kendini göstermiştir. Dine ilgi, 15li yaşlara inmiştir.
2000 ve sonrası yıllarda Yeşilçam nerdeyse ölecek hale gelmiştir. Konular, sanat adına kısır bir kitleye seslenen yaşamı anlatan, toplum dışı ve alaycı-komedi türü filmler kahramanlarını topluma benimsetmeye çalışmıştır. Nadir de olsa, toplumun öz değerlerine seslenen gerçekçi yapıtlarda oluşturulmuştur. Daha çok, özel televizyonlarla ortaya çıkan pembe diziler veya kahramanlık işlenen seyirlik senaryolar, Yeşilçam gerçeğini ortadan silmiş, beyaz cam toplumun ölçütlerini belirlemeye başlamıştır. Her şeyin konuşulduğu ve tartışıldığı aleni sahneler tartışılır olmuştur. Her verilen mesaj insanları daha da özgürleştirmiştir.
Televizyonculuk ile hızla değişen toplumsal değerler, kimilerini din kavramında, kimilerinde dinsizliğin din olduğu uç noktalarda, ahlaksızlık içinde yaşamaya itmiştir. Herkes, ahlakın elden gittiği bir toplumu konuşur olmuştur. Umre ve hac başvuruları artmış olmasına rağmen ahlaksızlığın aleni olduğu bir toplumsal yaşama hızla gitmekteyiz. Maddeci bakış açısı öylesi açıktır ki, duygusal bir özden hızla uzaklaşmaktayız. İyimser şeyler olmuyor değil ama kötümserlik içimize sinmiş. Mesela, sigara bırakma kampanyalarında gelinen nokta mükemmel gözüküyor. Ancak, içkiye ve keyif vericilere yönelim hızla artmaktadır. Sigaranın boşluğunu bunların doldurmasını doğrusu arzulamıyorum. Geçmişten gelen, komşuluk, yardımlaşma ve dayanışma duygularını yitirmemiz gerekiyor. Yinede iyimserim.
Artık bizi yönlendiren beyaz-cam, Yeşilçam değil…
Saffet Kuramaz