“Allah gökte” demek küfürmüdür?

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
bu SOZU EHLİ SÜNNET ALİMLERİDE SOYLEMİŞLERDİR VE DOĞRUDUR

Ama devamını da okuman lazım:

Yusuf-i Nebhanî de bu açıklamayı nakletmektedir:
"Bir kimse, "Allah'ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum" derse, kâfir olur. Zira bu söz, Allahü teâlâ için bir mekân var da o kimse bunda şüphede imiş vehmini verir."(Şevahidü'l-Hakk, s.218)
 

muadh

Yasaklı
Katılım
1 Ara 2012
Mesajlar
434
Tepkime puanı
9
Puanları
0
el-Fıkhu’l-Ekber’in sahibi Ebû Mutî’ el-Hakem b. Abdullah el-Belhî’den bize şöyle dediği ulaşmıştır:
Ebû Hanîfe’ye: Ben Rabbim semâda mıdır yahut yerde midir bilmiyorum, diyen kimsenin durumu hakkında soru sordum, o: Bu kişi kâfir olur, çünkü Yüce Allah: “Rahmân Arşa istivâ etmiştir” buyuruyor. O’nun Arşı ise semâlarının üstündedir, dedi.
Ben: Böyle bir kimse şöyle der: O’nun Arşa istivâ ettiğini kabul ediyorum, fakat Arş semâda mıdır yoksa yerde midir bilmiyorum, diyorsa hükmü ne olur? dedim. Şu cevabı verdi: O’nun semâda olduğunu inkâr edecek olursa kâfir olur.
Bunu el-Farûk’un sahibi rivayet etmiştir.
(uluv risalesi)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, zamanlı, mekanlı, cihetli değildir. Bir yerde, bir tarafta değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmıştır. Bir şey bilmeyen Onu Arşta veya gökte sanır. Arş da, Onun mahlukudur. Sonradan yaratılan bir şey, kadim olana yer olamaz. Allahü teâlâ, bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi değildir. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. Hatıra gelen her şey yanlıştır. Allahü teâlâ, kâinatın ne içinde, ne de dışındadır. Çünkü kâinat, hayal mertebesinde yaratılmıştır. Kâinatın devamlı var görünmesi Allahü teâlânın kudreti ile oluyor. (2/67; 3/17)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İmam Rabbani:

Arşın üstündekilerin beyanı, seni şu vehme düşürmesin ki: Sübhan Hak, arşın fevkinde karar kılmış ve onun için orada sabit olan bir mekân ve cihet vardır. Allahu Taala, böyle bir manadan yana, tam bir büyüklüğe ve yüceliğe sahiptir. Bilhassa, mukaddes zatına lâyık olmayan şeylerden yana... Şu manadan ki: Zeyd'in aynada zuhuru, aynada onun karar kıldığını gerektirmez, isterse kusurlu olanlar, böyle bir tevehhüme düşmüş olsunlar. Misallerin ve vasıfların en yücesi Allah'ındır.

Görmez misin ki: Ahiret günü, mü'minler Yüce Hakkı cennette göreceklerdir. Halbuki, Yüce Allah'a nisbet cennet ve diğer yerler aynıdır. Hepsi de onun mahlukudur. Tur dağında vaki olan tecellide dahi haliyet ve mahalliyet şaibesi yoktur. Bu hususta netice söz şu ki: Bazı yerde, zuhur kabiliyeti vardır; lâkin bazı yerde bu kabiliyet yoktur. Bazı yerde, zuhur kabiliyeti vardır; lâkin bazı yerde bu kabiliyet yoktur. Aynaya bakmaz mısın ki; onda suretlerin zuhuru kabiliyeti var iken; hayvanların nalında bu kabiliyet yoktur. Halbuki her ikisi de demirden yapılmıştı. Bu durumda, değişik durum, zahir olanda değil; zuhur yerindedir. Bütün zuhur yerleri; ya kabiliyetlidir veya değildir. Zahir olan için bir şey değişmez; durum aynıdır.
Keza, külliyet ve cüz'iyet vehmi veren lâfızlar; onlardan anlaşılan haliyet ve mahalliyet zahir manasına göre değildir. Öyle bir manadan başkaya
alınmalıdır. Zira, öyle bir şey. Yüce Mukaddes Hakkın zatına lâyık değildir. Şayet öyle bir vehmi verecek ibareler kullanılmış ise... bu ancak, tabir meydanının darlığından ileri gelmektedir.

 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri de buyuruyor ki:
Müteşabih âyet ve hadisler, kısa veya uzun olarak, tevil olunur. Yani, Allah’a yakışacak mana verilir. Mesela, (Arş’a istiva eden Allah, nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) mealindeki âyet için, bu âyette ne murat edilmişse, öylece inandım demeli. Allah’ın ilmi, bizim ilmimize, benzemez. Onun istivası da bizim istivamıza benzemez, beraber olması bizim beraber olmamıza benzemez demelidir. (İtikadname)
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
el-Fıkhu’l-Ekber’in sahibi Ebû Mutî’ el-Hakem b. Abdullah el-Belhî’den bize şöyle dediği ulaşmıştır:
Ebû Hanîfe’ye: Ben Rabbim semâda mıdır yahut yerde midir bilmiyorum, diyen kimsenin durumu hakkında soru sordum, o: Bu kişi kâfir olur, çünkü Yüce Allah: “Rahmân Arşa istivâ etmiştir” buyuruyor. O’nun Arşı ise semâlarının üstündedir, dedi.
Ben: Böyle bir kimse şöyle der: O’nun Arşa istivâ ettiğini kabul ediyorum, fakat Arş semâda mıdır yoksa yerde midir bilmiyorum, diyorsa hükmü ne olur? dedim. Şu cevabı verdi: O’nun semâda olduğunu inkâr edecek olursa kâfir olur.
Bunu el-Farûk’un sahibi rivayet etmiştir.
(uluv risalesi)
Birkaç saat sonra uçağa gideceğim, bavulumu bile daha hazırlamadım. Bırakın da gideyim artık. ;-)

Büyük alim Zâhid el-Kevserî rahimehullah diyor ki:

"Haşviyye taifesinin, kitaplarında İmam Malik ve İmam Ebu Hanife'den rivayet ettikleri -teşbih ve tecsim ifade eden- görüşler sahih senedlerle nakledilmiş değildir." (Makâlât, 411; bkz. Ehl-i Sünneti Müdafaa ve Bid'atleri Tenkid, Bedir Yayınevi, İst., 2005, s. 122)

Molla Aliyyülkârî rahimehullah Ebu Muti'nin bu konuyla ilgili naklettiklerini reddediyor ve diyor ki: "Ebû Muti, aynı zamanda Hadis âlimlerince hadis uydurucusudur."

Zaten, Ebu Muti'nin dediği doğru olsaydı, İmam Ebu Hanife'nin rahimehullah yazılarında açık bir tenakuz (çelişki) olurdu. Hanefi imamları ve âlimleri de icma ile "Allahü Teâlâ mekândan ve yönlerden münezzehdir" demezlerdi. Biraz sağduyu sahibi olmak lâzım. Hanefi âlimlerinin sözlerini hatırlayalım:

Hakîm Semerkandî (vefatı m. 953) rahime-hullahü teâlâ, İmam-ı A'zam Ebû Hanife rahimehullah'ın akidesini açıklayan "er-Reddü'alâ eshabi'l-hevâ el-müsemmâ Kitâbu's-sevadi'l-a'zam 'alâ mezhebi'l-İmâmi'l-A'zam" kitabında şöyle demektedir:

"Mü'minin Allahü teâlâya mekân, gelmek, gitmek ve mahlukların sıfatlarından herhangi bir sıfatı isnad etmemesi lazımdır. ...Kul, Cenâb-ı Hakkın bir mekânda bulunmadığını, mekâna ihtiyacı olmadığını, Arşın onun kudretiyle ayakta durduğunu bilecek, gidip gelme gibi sıfatları kendisine izafe etmeyecek." (Hakîm Semerkandî, Sevâdi'l-a'zam, 46. mesele, Bedir Yayınevi, s.78)

Ehl-i sünnetin iki itikâd imâmından birincisi olan Ebû Mensûr-i Mâtürîdî rahimehullah (vefatı m. 944) diyor ki:

"Allahü teâlâya mekân isnad etmek şirktir."

Molla Aliyyülkârî Mirkat-ul-Mefatih'de (1892 baskısı, 2:137 = 1994 baskısı, 3:300) der ki:

"Seleften bir cemaatın tamamı ve ayrıca daha sonra gelen âlimler de dediler ki: Allahü teâlânın belli bir fizikî yönde olduğuna inanan kâfirdir. Bunu açıkça ifade eden el-Irakî, Ebu Hanife'nin, Malik'in, Şafiî'nin, Eşarî'nin ve [İbni] Bakıllanî'nin ortak görüşünün bu olduğunu söylemiştir."

Aliyyülkârî bu fetvayı Fıkh-ı Ekber Şerhi'nde (1984 İlmiyye baskısı, s. 57) ve Şerhi Aynul İlim'de (1989 baskısı, 1:34) tekrar etmiştir.

Hanefî fıkıh alimlerinden, İmam Ebû C'afer et-Tahâvî'nin (vefatı m.933) rahimehullah yazdığı ve mezhebin üç büyük imamının itikadî çizgisini yansıtan "Akîde"de şöyle denmektedir:

"Allahü teâlâ, varlığı için birtakım sınır ve son noktalar bulunmasından, erkân, aza ve edevattan yüce ve beridir. Mahlukatı ihata eden altı yön O'nu ihata edemez."

İmam Ebû Hanîfe rahime-hullahü teâlâ şöyle yazmıştır:

"Allahü teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş'ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş'a istiva etmiştir. O, Arş'ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer (Arş'a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş'ı yaratmadan önce Allahü teâlâ nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir." (İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye)
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
ne demek şah damarından daha yakın olmak...bir izah etsene...



Bak abdullah kardeş,

Sen yazılanları okuyup kişilere SATAŞMA YAPMAYI adet edinmişsin...
Ancak eğitimin, bilgi birikimin zayıf...

Sen sataşma yapınca , ben seni ezmek istemiyorum,ancak mecbur
bırakıyorsun...Eziliyorsun...Ama sonra üzülüyorum....

Lutfen bana sataşma....İnsan gibi sohbet edelim ,konuşalım
şakalaşalım, birbirimizin canını sıkmayalım....
Hangi konuda olursa olsun sormak istediğin bir konu olursa
birbirimize soralım, bildiğimiz kadarıyla,birbirimize yardımcı olmaya
çalışalım. İslam edebi,peygamber ahlakını örnek alalım....

Selam...
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
etsene de alındıysan tamam.. bir izah edermisin...bende öğrenmiş olayım...


Tamam güzel kardeşim...
Ayete bir daha bakalım :

50-KAF:

16 - Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.
Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Benim bu ayetten anladığım şudur....

Öncelikle biliyoruz ki tüm kainatı yaratan YÜCE ALLAHTIR.....
ayı güneşi,yıldızları ,dünyayı ve de tüm kainatı..

Yüce Allah tüm kainatı yarattığına göre ,kainatın her yerinde HAZIR VE NAZIRDIR....

Yüce ALLAH ayette insanı, bizleri de yarattığını beyan ediyor, ve de
Bizde biliyoruz ki bizleri yaratan Yüce ALLAH tır.

Ayette ne diyor SİZE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM diyor...

Şah damarı kalpten çıkan en büyük damardır.
Kalbi düşünürsek...İnsan göğsünün içinde bir et parçası..
Ne yapıyor...Durmadan her saniye açılıp kapanarak vücuda kan pompalıyor...
Bir insanın ömrü boyunca ,BİR SANİYE DURMADAN, açılıp kapanıyor...

Bu et parçasını her saniye kim açıp kapatıyor ???
Bu et parçası her saniye açılıp kapanırken, senin haberin var mı...??
Sen mi çalıştırıyorsun bu et parçasını....??

Kim çalıştırıyor......Şüphesiz ki YÜCE ALLAH.....
Demek ki Kalbimizi çalıştıran Yüce Allah şah damarımızın yanında.....

Bu konu şu noktadan kaynaklanmaktadır..
Çoğunlukla insanlar Allahı düşünebilmek için Allaha bir şekil vererek düşünmek
istidadındadırlar....Allah tarifinde bir şekil, bir cisim olmadığı için
tereddütte kalırlar...Allahın eli var mı..?? Gibi...

Ben Yüce Allahı nasıl düşündüğümü de ALLAH AFFEDERSE....Söyleyeyim...

Tüm kainatı yaratan Allah çok büyük bir GÜÇTÜR,
Tüm lainatı yaratan Allah çok büyük bir ENERJİDİR,
Tüm kainatı yaratan Allah çok büyük bir NURDUR...
Tüm kainatı yaratan Allah çok büyük bir IŞIKTIR...

Tüm kainatı yaratan büyük bir güç,enerji,nur ve ışık olan

YÜCE ALLAH KAİNATIN HER YERİNDEDİR...

ALLAH affetsin bunlar benim sadece basit düşüncelerimdir...

Selam
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
tüm aklettiğinizi vede edemediğinizi gördüğünüzü vede göremediğinizi bildiğinizi vede bilemediğinizi yaratan ALLAH c.c.
dır her zerede her zamanda her mekanda nerede anarsan orada olan o dur ona mekan tayin etmek küfürdür
 

muadh

Yasaklı
Katılım
1 Ara 2012
Mesajlar
434
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, O'nun iki eli açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez. (Maide 64)

"Allah'ın iki eli vardır. Allah'ın iki eli de sağdır"
(Muslim)
 

muadh

Yasaklı
Katılım
1 Ara 2012
Mesajlar
434
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır derken ne demek istemişler? Parantezi niye koyuyorsun? Allah'ın sıfatını iptal mi ediyorsun yoksa?

:D o Allah ın sıfatı değil ki yahudilerin iftirası


ama gelişme var.sıfatların iptal edilmemesi gerektiğini öğrenmişsin
 

muadh

Yasaklı
Katılım
1 Ara 2012
Mesajlar
434
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Allah'ın Eli

Bu sözlerden anlaşılan şudur: Yüce Allah'ın kendine hâs celâline, kendi zâtına lâyık elleri vardır. O yüce Rabbimiz melekler ve îblîs'ten ayn olarak Hz. Âdem'i kendi eliyle yaratmıştır. Arz'ı avucuna alır, sağ eliyle de gökleri katlar. «O'nun her iki eli de açıktır»(12). Bunların «açık olması»nın anlamı, sonsuz cömertlik ve bol bol vermesi demektir. Çünkü genel olarak bol vermek ve cömertlik, elin açılması ve uzatılmasıyla olmaktadır. Bunun terkedilmesi ise, elin boyna yaklaştırılması şeklinde olur. Böylelikle «Onun eli açıktır» denildiğinde, gerçek bir elin anlaşılıp zahirinin cömertlik ve cimrilik olduğu örfi hakikatler haline gelmiştir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Elini boynuna bağlanmış kılma. Büsbütün de açma»(13). Nitekim aynı anlamda olmak üzere «Parmak ucu kısa ve parmak ucu uzun» deyimleri de kullanılmaktadır.

Daha sonra ona şunları söyledim: Bu konuda konuşan kimse, eğer yüce Allah'ın, yaratıkların elleri türünden bir elinin bulunmadığını ve onun elinin de bir organ halinde olmadığını ileri sürüyorsa, elbette ki bu, doğrudur. Fakat sözü geçen kişi, yedi sıfatının dışında «yed = el»inin olmadığını söylüyor ise, o bâtıl bir iddiada bulunuyor demektir. O bakımdan onun, aşağıda açıklayacağımız dört makama dikkat etmesi gerekir:


devamında uzun uzun anlatmış

 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, O'nun iki eli açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez. (Maide 64)

"Allah'ın iki eli vardır. Allah'ın iki eli de sağdır"
(Muslim)



"Allah'ın iki eli vardır. Allah'ın iki eli de sağdır" (Muslim)


Bu hadis SAHİH dediğiniz ,hadislerden midir...??
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah'ın Eli

Bu sözlerden anlaşılan şudur: Yüce Allah'ın kendine hâs celâline, kendi zâtına lâyık elleri vardır. O yüce Rabbimiz melekler ve îblîs'ten ayn olarak Hz. Âdem'i kendi eliyle yaratmıştır. Arz'ı avucuna alır, sağ eliyle de gökleri katlar. «O'nun her iki eli de açıktır»(12). Bunların «açık olması»nın anlamı, sonsuz cömertlik ve bol bol vermesi demektir.

Allah'ın elinin açık olması demek cömertlik ve bolbol vermek demek. Peki

'Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde ederek saygı göstermene mâni olan nedir? Gururuna mı yediremedin, yoksa sen yüksek makam sahiplerinden biri misin?

Buradaki mana nedir?
 
Üst