Bu konuda bir reddiye kitabı yazılmış.Kitabı daha okumadım.Okuyup bilgilenelim
IBNI TEYMIYYE’NIN ALLAH’A SINIR KOYDU IFTIRASI
Allah’in Arş’ının uzerinde olmasının bir sınırı varmıdır?
HAMD ALEMLERIN RABBI OLAN ALLAH ICINDIR
Meselenin özü: Had kelimesi arapcada sınır manasina gelmektedir. Bu konudaki Ehli Sünnetin tutumu; Kuran’da ve Sunnet’te Allah’in sifatlarinda bu kelime hakkinda bir bilgi gelmedigi icin susmaktir. Ama bazi sapik firkalar cikip “Allah heryerdedir” dediklerinde, buna delil olarak “Allah’in Zati’nin sinirli olmadigini” soylemislerdir. Bunun üzerine bazi seleften olan ulema, bunlarin bu şüphelerini ve bidatlarını ve küfürlerini yok etmek icin; “Allah’in siniri oldugunu” soylemislerdir.
İbni Teymiyye ise; bu konudaki tutumu kalan konulardan farkli olmayip yine selefe uyumlu olmustur. Yani Kuran’da ve Sunnet’te Allah c.c. sifatlari ile kendini nasil tanitti ise ibni Teymiyye’de oyle tanitmistir. Ama Selef’ten gelen bu konuda rivayetler oldugu için, kitaplarinin bazi yerlerinde, yine sapik firkalara reddiye vermek amaci ile, seleften gelen Had ile alakalı rivayetleri oldugu gibi aktarmis ve uzerinde cok fazla durmamistir.
Elbettekı bizler Allah’in ilminin ve kudretinin ve bilgisinin vb. bir sınırı oldugunu iddia etmiyoruz. Bu şekilde Allah’in sınırı oldugunu iddia eden kiside Kafir’dir. Ama bizim kasd ettigimiz; Allah’in yüce Zat’ının Arş’ının uzerinde olmasinin bir Haddi olup olmamasini konuyuşuyoruz. Bu risalemizin bu bolumunde de bu meseleden bahsedecegiz insallah.
IBNI TEYMIYYE’NIN ALLAH’A SINIR KOYDU IFTIRASI VE BU KONUDAKI SELEF’IN GORUSU
HAD KELIMESINDEN ALIMLER NEYI KASD ETMISTIRLER VE HAD KELIMESININ MANALARI VE IBNI TEYMIYYE’NIN HAD KELIMESINDEN KASD ETTIGI MANA
Nahivcilerde ve Lugatciarda ve Usulculerde, Had kelimesi, bir seyi baska bir seyden ayiran seydir.
Kelamcilarda ise; oyle bir sey dir ki, o vasfı almak icin hak ettigi seydir.
Mantikcilarda ise; bir seyin mahiyetine delalet eden seydir.
Bu konuda imam Gazali’nin
Miyaru el-ilim adli eserini, imam Ez-zerkeşi’nin
El-bahru el-muhit adli eserini, Şeyh Dimeskiyye’nin
El-mekalatu ed-dimeskiyye adli eserini muracaat edebilirsiniz.
Had kelimesinin farklı farklı manalari oldugunu ogrendikten sonra, simdide Şeyhulislam ibni Teymiyye’nin had derken neyi kasd ettigini ogrenelim.
Nakdu Et-tesis adli eserinde soyle demistir:
Had, her hangi bir varligin sifatlari ve miktari ile baska bir seyden ayrilmasidir.
HAD KELIMESI ILE ALAKALI SELEF’TEN GELEN BAZI RIVAYETLER VE ULEMANIN IBNI TEYMIYYE’DEN ONCEKI TUTUMU
“Allah’a had kelimesi isnad edilirmi edilmezmi” bu konuda Kuran’dan ve Sunnet’ten gelen her hangi bir rivayet yoktur. Ama selefi salihinden gelen bazi rivayetler vardir.
Selef’ten olan bazi Ulema’nin bu kelimeyi Kuran’da ve Sünnet’te olmamasina ragmen kullanma sebepleri ise; sapik Cehmiyye’ler ciktiginda, Allah’in heryerde oldugunu soylemislerdir. Ulema onlara karsi; hayir, Allah Alem’in ustundedir. Yanimizda zatı ile degildir. Bu sekilde Zati’nin yanimizda olmadigi icin, bir sınırı vardir emislerdir.
Nasil ki Cehmiyye fırkası “Allah zatı ile her yerdedir” dediklerinde, selef soyle demistir: hayir, suphesiz ki Allah zati ile Alem’in ustundedir, ama ilmi ile heryerdedir.
Ayni sekilde Cehmiyye’ler; “Allah’in siniri yoktur, boylelikle heryerdedir” dedikleri zaman, selef soyle demsitir: hayır, halbuki onun zatinin siniri vardir. Cunku Alem’in disindadir (eger zatının siniri olmazsa herşey Allah’in icindedir manasi oluşmus olur. Buda hulul ittihadidir. İste selef bunlari durdurmak adına haddi var demistirler).
Imam Beyhaki’nin rivayet ettigi bir haberde, Ali bin hasen soyle demistir:
Abdullah bin Mubarek‘e sordum,
Rabbimizi nasil bilmeliyiz?
Dediki:
Yedi kat gogun ustunde Arş‘ına istiva etmis bir sekilde bilmeliyiz.
Dedim ki:
Ama Cehmiyye’ler diyorki, bu boyledir (yani; Allah oradadir. Ama ayni sekilde heryerdedir).
Bunun uzerine soyle dedi:
Bizler Cehmiyye’nin dedigini demiyoruz. Bizler diyoruz ki: O odur. (yani; Allah Allah’tir ve heryerde degildir).
Dedimki:
Had ilemi? (Had’di varmidir).
Dediki:
Evet, Vallahi Had ile.
Imam
Ed-dişti el-hanbeli “
isbatu el-had lillah” adli eserinde, Abdullah bin Mubarek’in eserini rivayet ettikten sonra soyle demistir:
Ve imam Ahmed’den Allah hakkinda Had’din oldugunu isbat etmesi sahih bir sekilde zikredilmistir.
Imam Ebu bekir El-hallal sahih senedler ile rivayet etmistir.
Imam Hallah dediki; Bize Ebu bekir el-mervezi haber Verdi, dediki: Ebu Abdullah’ı(yani Ahmed bin Hanbel’i) soyle derken isittim:
Ali bin Hasen’den soyle rivayet olunduki, o da ibni Mubarek’ten ona soyle soruldu …(ve biraz onceki ibni Mubrek’in sozunu naklediyor ardindan soyle devam ediyor: )
dediki(yani Ahmed bin hanbel) ;
Bu sozu bana ulasti.
Ravi dediki:
ve bu sozu begendi(yani imam Ahmed begendi).
Sonrada Ebu Abdullah Ahmed bin Hanbel şu ayetleri okudu:
210 - Onlar sadece gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte geliversin de iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah’a döndürülüp götürülür.(Bakara suresi).
22 – Rabbinin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman(Fecr suresi).
Derim ki: Yine imam Ed-dişti, bu konudaki imam Ahmed’den gelen baska rivayetleride zikreder. İmam’in zikrettigi senedlerin cogu sahihtir.
Bu sekilde iki rivayetinde sahiholdugunu anlariz.
Imam Beyhaki ibni Mubarek’in sozunu zikrettikten sonra; kendince imam’in kasdini aciklamistir. Imam’in bundan kasd ettigi; aslinda Cehmiyye’ye reddiye yaparak, onun yerde olmadigini ve yarattiklarindan ayri oldugunu kasd etmistir, demistir (aciklamasina uzunca bakmak icin kitabi muracaat edilebilir).
Yinede ibni Mubarek, Had derken kendi maksadini elbette aciklamamis olsada, bu konuda imam’in sozu elbetteki farkli sekillerde de anlasilabilir. Ama imam Beyhaki’den zikrettigimiz söz; dogrudan uzak bir soz degildir elbette (El-esma ve es-sifat, adli eserini muracaat et).
Yinede sunuda belirtmek gerekir ki; Şeyhulislam ibni Teymiyye, imam Ahmed’den gelen baska bir rivayette, “Allah’ın Had’siz(sınırsız), Arş’a istiva etti” dediginide nakletmistir.
Ama ardindan Şeyhulislam, imam Ahmed’in burada kasd ettigi seyin; “Allah’in ilminin ve duymasinin ve gormesinin bir siniri olmamasidir” manasinda oldugunu aciklamistir. yani Allah’inn Ars’in uzerinde olmasi, Allah’in bilgiisniz ve gormesinin ve duymasinin bir siniri oldugu manasina gelememektedir. Onun bilgisi sinirsizdir. Boylelikle, imam Ahmed’in gecmis iki sozu arasinda uyusmazsizlik olmadigini anlamis oluruz. Her bir sozunde farkli bir mana kasd etmistir. (imam ibni Teymiyye’nin Muvafakatu Sarihi el-makul li sahihi el-menkul adli eserine bak).
Baska bir rivayet:
Şeyhulislam El-heravi “
Delailu Et-tevhid” adli eserinde soyle demistir:
Allah’in Had’dinin olmasinin isbati.
Derimki: Bu bolumde bu zikrettigi basligin isbatinda şu hadisi delil getirmistir: “
Sen, Zahir’sin, senden üstte hiçbir şey yoktur. Sen Bâtın’sın, senden öte hiçbir şey yoktur.
Derim ki: Iste bu şekilde Selef’in bir kısmının Allah’in sınırı oldugunu kabul ettiklerini gormekteyiz. Ama elbetteki sınırının ne kadar oldugunu bildiklerini hic kimse soylememistir. Bunu demek ise hak yoldan sapmaktir. Goruldugu gibi buyuk ihtimalle Allah’in sınırının oldugunu soylemelerinin nedeni; zamanlarindaki “Allah’in siniri yoktur ve bu nedenlede heryerdedir” diyen Cehmiyye’nin karşısında onlarin bu gorusunun batil oldugunu isbatlamak icin olmustur. Bizler eger Selefin bu maksatlarini iyi anlarsak ne demek istediklerini ve neden dediklerini anlamis oluruz, Allah bizleri hak yoldan ayirmasin.
Derim ki: Bu gerideki yaptigim calismadan sonra imam ibni Teymiyye’nin
Der-i te-arudu El-akli ve En-nakl adli eserinin 2.clt. 34.s. soyle dedigini gordum:
Hallah (Es-sunne’de) soyle demistir:
Bize Muhammed bin Ali El-verrak haber verdi ve soyle dedi:
Bize Ebu bekir El-esram haber verdi ve soyle dedi: Bize Muhammed bin Ibrahim El-Kaysi haber verdi ve soyle dedi:
Ahmed bin Hanbel’e soyle dedim: ibni Mubarek’ten soyle bir sey zikredilir: Ona soyle sorulmus: Allah’ı nasil bilecegiz? Demis ki:
yedinci katin ustunde, Ars’inin uzerinde, sınırlı bir şekilde.
Derim ki: Simdi bu Senedi kısaca inceleyelim:
Muhammed bin Ali: Guvenilir bir ravi’dir. Guvenilir olmadigini sadece Kevseri soylemistir. Kevseri’de Cerh ve Tadl ulemasi tarafindna kabul goren birisi degildir. Aslinda bizler Kevseri’ye cerh va tadil yonundne bakarak hukmunu versek; “Halik”(helak olmus), “Munkerulhadis”(Hadisleri cok kotudur), “La yuhteccu bihi”(onun sozleri ile delil getirilmez) gibi sozleri soylememis gerekir.
Kevseri’nin bu fasid iddiasinin cevabinida imam el-Mu-allimi
Et-tenkil adli eserinde veristir. Kevseri’nin sadece bir Cehmi oldugunuda isbat etmistir.
Ebu bekir: imam ibni hacer ve imam Zehebi onun hakkinda “guvenilir” demislerdir (
Ruvatu Et-tehizibin‘e bak).
Muhammed bin Ibrahim: Hanbeli imamlarindan imam Ahmed’den rivayet edenler arasinda bilinen bir ravi’dir. Ama kendisi hakkinda tecrih ve tadil bulamadim. Ama imamlar arasinda bu ravi’nin sozu makbul’dur. Mesela imam Ibrahim bin Muflih El-mekadisi’nin
El-maksadu El-irşad‘ine bak. Veya Muhammed ibni ebi yala El-ferra’nin Tabakatu El-hanabile’sine bak. Ayrica imam Zehebi islam tarih’inde imam Ahmed’den bu zikrettigimiz sozunu zikretmistir. Bilindigi gibi Mezheb’in buyuk imamlarinin makbul gordugu ravi’lerin rivayetleri kabul edilir. Tabiki: O ravi hakkinda buyuk ulemalarin tecrih’leri yok olmasi şartı ile.
Ama bazi ilim talebeleri ise bu ravi’nin Muhammed bin Ibrahim bin Saad El-kaysi En-naysaburi oldugunu soylemislerdir. Bu ravi hakkinda munker sozleri oldugunu imam Zehebi zikretmistir. Ama ben bu oldugunu sanmiyorum. Yinede en dogrusunu Allah bilir.
Ayrica eger imam Zehebi bu ravi hakkinda munker sozler rivayet ettigini soylerken, yine ayni kitapta bu ravi’nin sozu ile imam Ahmed’den gelen rivayetler arasinda zikretmesi pekte makul degildir.
Eger bu ravi ilim talebelerinin zikrettigi gibi olsaydi, ayni kitapta bu Ravi’nin sozu ile ihticac etmezdi. Ama belkide bu sozunu munker gormeyerekte zikretmis olma ihtimali vardir.
Cunku imam Zehebi (ilim talebelerinin zikrettigi ravi hakkinda) soyle demistir: Onun bazi munker sozleri vardir. Yinede birakilmamistir.
Derim ki: Yinede birakilmamistir sozu. Bu ravi’nin her sozunun zayif oldugu anlamina gelmedigini gostermektedir…
Imam ibni Teymiyye eserinde imam Hallal’dan rivayetleri zikretmeye soyle devam etmistir:
Bana Harb bin Ismail soyle haber verdi: Ishak’a yani Ibni Rahuyeh’e sordum ve dedimki:
O (yani Allah) Arş‘ının uzerinde sinirilemidir?
Dediki:
Evet.
Derim ki: imam Harb’in guvenilir bir ravi oldugu ilim talebleri arasinda bile malumdur. Boylelikle imam Rahuyeh’in bu sozunun senedi Sahih’tir.
Sonra imam ibni teymiyye soyle demistir:
Abdullah bin Mubarek’ten soyle dedigini zikretti: o (Allah)
Arş‘ının uzerinde, sınır ile yaratiklarindan ayrıdır.
Derim ki: İste bundan sonra Selefin bu konu hakkinda bir cogunun Allah’in Arş’ının uzerinde sınırlı bir sekilde (yani; bizden ayri olarak) oldugunu soylediklerini gormus oluyoruz. Kim boyle dyeni tekfir ederse, veya Bidatci olarak gorurse, Selefi Salihinden olan bir cok imama dil uzatmis olur.
ABDULLAH BIN MUBAREK’TEN GELEN SAHIH RIVAYETI, KEVSERI’NIN HEVA VE HEVESINE UYMADIGI ICIN ZAYIFLAMAYA CALISMASI VE CEVABI
Son zamanlarda cikan yeni tureme olan Alimlere dil uzatan kisilerin buyuk başı olan “Muhammed Zahid El-kevseri”, imam Beyhaki’nin Esma ve sifat adli eserini (sözde) tahkik ederken, Abdullah bin Mubarek’in sozune ulasinca, Şeytanı geliyor ve yine zevkine uyarak, bu sahih senedle gelen rivayeti zayiflamaya kalkışıyor. Aslinda Esma ve sifat kitabini tahkik etmeside ayri bir sorundur. Cunku o kitap, cogu zaman selefin gorusune uyan bir kitaptir. Kevseri ise bu kitabi tahkik yaparak; “bakin bu kitap aslında bizim akide de olan bir kitaptir” demeye calışmıstır. Ama Elhamdulillah, ulema(alimler) bu adami cok defa rezil ettiler. Kevseri’nin itikadi ile Beyhaki’nin eserinin hic bir alakasi olmadigini isbat ettiler.
Kevseri bu Haber’I(imam ibni Mubarek’ten gelen rivayeti) zayiflamak icin, üç tane illet(senedi zayiflama adina, zayiflatici üç tane hastalık) zikretmistir. Aslinda zikrettigi seylerin hepside boş sozlerden ibarettir.
1- Senedinde geçen
El-hasen bin Es-sabbah El-bezzar olan ravi’yi zayif gostermeye calisarak, Nesai’nin “cok guclu birisi degil” sözünü nakletmesi.
2- Senedinde geçen
ibni Şakik‘in irca ile itham olunmasi öne sürmüştür.
3- Gelen rivayetler arasinda mana olarak ihtilaf olmasi öne sürmüştür.
Derim ki: Belki Hadis ilminde cok derinlesmeyen birisi Kevseri’nin bu şüphelerini dogru sanabilir. Ama asla urum boyle degildir. Şimdide üç suphesine tek tek cevap verecegiz insallah.
1- Bu Haberin butun senedlerinde Hasan bin sabbah yoktur. Sika(guvenilir) olan raviler Hasan bin Sabbah’a mutabba ederek rivayet etmislerdir. Boylelikle butun senedlerinde olmayan ravi hakkinda konusmanin bir degeri yoktur.
Ayrica Hasan bin Sabbah’in zayif ravi olmadigida bilinmektedir. Cunku imam Nesai’nin “Hasan bin Sabbah” hakkindaki sözü Cerh ve tadil ulemasi tarafindan makbul gorulmeyip, başka başka alimler bu ravi’yi zayif gormemislerdir (bu konuda ibni Hacer’in
Hedyu es-sari adli eserini muracaat edebilirsin).
2- Ravi’nin irca ile ittiham olmasi. Hadis ulemasinda bilindigi gibi, ravi’nin irca ile itham olmasi onun Hadis’inin alinmamasini asla gerektirmez (ulemadaki sahih olan gorus budur). Heleki rivayet ettigi Hadisler’in eger irca’lık fikrini guclendirici degilse, nasilki bu hadiste oldugu gibi, bu durumda ravi sika(guvenilir) olarak kalır. Ayrica Hadis ravilerinde bidatçılık ile itham edilen dolu ravilerde vardir. Eger hepsini cikarticak olursak, bir suru Hadis’i zayif gormemiz gerekir. Buda hadis ulemasinin yaptigina terstir.
Ayirca, imam Ibni Şekik’i irca’lik ile itham etmeside elbetteki dogru degildir. Cunku Ravinin kendisi basta olmak uzere bu itham’in dogru olmadigini soylemistir. Ayrica bazi ulemalar irca fikrinden dondugunu zikretmislerdir.
Ayrica bununla birlikte alimler, ibni Şakik’ten gelen rivayetleri makbul gormusturler.
Ayrica ulema(alimler) bu Zat’ın “Abdullah bin Mubarek”ten kitaplari defalarca dinledigini ve ibni Mubarek’in sozleri hakkinda cok bilgili birisi oldugunu zikretmislerdir. Hatta bazilari, ibni Mubarek’in sozleri hakkinda ibni Şakik’ten daha bilgilisinin olmadigini bile zikretmistir (Hatip Bagdadi’nin
Tarihu el-bagdad adli eserini muracaat et).
Ayrica eski imamlar, iman meselesinde imamin “itikad ve soz ve amel” olugunda icma etmislerdir. Bu iurala muhalefet edenleride irca’ya nisbet etmislerdir. bu nedenle imam Ebu Hanife’yide Irca’ya nisbet eden bir cok alim vardir.
Iste eger Kevseri irca ile itham olan herkesin sozunu makbul gormuyorsa, o zaman neden imam Ebu Hanife’nin hadislerini aliyor acaba?
Halbuki Kevseri kendi zikrettigi bu kurali takip etseydi, Imam Ebu hanife’nin Musned’ini terk etmesi gerekirdi.
Sabah aksam bir suru eserlerinde imam Ebu Hanife’yi savundugunu iddia eden Kevseri, neden acaba ayni ithami yemis olan imam Sakiki’de savunamdiki?
Iste bu, Kevseri’nin ilmi emanete uymadigini ve zevkine gore istedigi şeyi zayiflayip istedigi şeyide Sahih gostermeye calistiginin gostergesidir.
3- Rivayetler arasinda mana olarak ihtilaf olmasini soylemesi. Bu dedigide asla dogru degildir. Bilmiyorum Kevseri hangi hitilafi kasd etmis acaba…
Bizler hiç bir rivayette bir ihtilaf oldugunu gormedik. Ayrica eger Kevseri ibni Mubarek’ten gelen “Allah’in gokte olduguna” dair baska rivayetleri ele alarak, orada “had” kelimesi geçmedigi için, raviler arasinda ihtilaf oldugunu soylemek istiyorsa, bu dedigi gercekten onun cehaletini gosteririr. Cunku her ikiside ayri sozlerdir. Bir alim bir konu hakkinda defalarca farkli sozler soyleyebilir.
Sadece ayni konu hakkinda konustugu icin, sonradan ayni konudaki gelen butun rivayetleri toplayarak, ravilere suçu atmak ve gelen rivayetlerin mana ile zikredildigini veya iztirap icinde oldugunu iddia etmek dogru olmayip Hadis ilmi kriterlerine muhaliftir.
Ayrica ibni Mubarek’in hic bir sozunde Allah hakkinda Had’din olmadigini soylemesi rivayet olunmamistir. Nede bunu hissettiren bir sozu soylemesi bile rivayet olmamistir. Bundan sonra acaba hangi ihtilaf hakkinda konusuyor bu Kevseri…
Yoksa sadece heva ve hevesinemi uyuyor?
Allah Kevseri’ye islam ulemasi yaptigi hiyanet karsiliginda hak ettigini versin inşallah.
BU KONUDAKI ŞEYHULISLAM IBNI TEYMIYYE’NIN GÖRÜŞÜ
Imam ibni Teymiyye
Beyan telbisu el-ceymiyye adli eserinde, Had kelimesinin iki tan emanasi oldugunu zikretmistir. Biricisinin: Bir seyin kendi icindeki hakikati manasinda oludugnu, ikincisinin ise; Goz ile veya akıl ile bir seyin olmasi (el-vucudu el-ayni) oldugunu zikretmistir.
İmam Ahmed’in
Allah’in had’di olmadan Arş‘ının uzerinde oldugunu soylemesini zikretmistir. Sonrada ibni Teymiyye kesinlikle, Had’din iki manasininda Allah hakkinda imkansiz oldugunu belirtmistir. Allah’in Had diye bir sifatinin olmadigini zikretmistir. Ama Had’den kasıd; Allah’in kalan şeylerden ve yarattiklarindan sifatlari ve kemali ile birslesik degil ayrik olmasini ve Arş’ının ustunde oluşunu belirten bir söz oldugunu zikretmistir.
Iste imam ibni Teyemiyye burada Had’den kasd olunan şeyin; aslinde Cehmiyye’lere reddiye babindan kullanilan bir kelime oldugunu ve Allah’in yaratiklari ile hulul etmedigini(birlesik olmadigi) aciklamak babindan soylendigini ve Allah’in kesinlikle Had diye bir sifati olmadigini ne guzel bir sekilde aciklamistir. Burada ibni Teymiyye’nin sozu onceden zikrettigimiz Beyhaki’nin sozune benzemekte oldugunu unutmamak lazim.
Yine ayni kitapta soyle demistir:
Ayrica Sunnet ve Hadis imamlarindan bir çogu; Allah’in Goklerinin ustunde Arş‘ının ustunde oldugunu ve yarattiklarindan (zatı ile) bir Had(sınır) ile ayri oldugunu, soylemislerdir. Bazilarida Had(sınır) kelimesini Allah hakkinda kullanmamislardir. Bazilarida had’di inkar etmislerdir.
Derim ki: Sonrada imam ibni Teymiyye, imam Eşari’nin sifatlar hakkindaki guzel bir sozunu nakletmistir.
Yine ayni kitapta, had kelimesinin lugattaki manasi hakkinda uzunca konustuktan sonra soyle demistir:
…
iste ibni Mubarek onlara Allah’in Arş‘ının uzerinde oldugunu ve yarattiklarindan ayri oldugunu belirtmistir. Had kelimesinide kullanmistir.
Bu kelimeyi kullanmasinin sebebi ise; Cehmiyye’lerin “Allah’in haddi yoktur, haddi olmayanda her yerdedir ve herseyin icindedir” demelerine karsilik kullanmistir. Ayrica “Allah goklerin ustunde degildir, cunku eger oyle olsaydi onun bir siniri olmasi gerekirdi” demislerdir. İste bu yüzden herseydeki Müminlerin emiri olan Abdullah bin Mubarek’e “Rab’bimizi nasil taniyalim?” diye sorduklari zaman: “goklerinin ustunde, Arş‘ının ustunde, yaratiklarindan (zati ile) ayridir” diye cevap vermistir.
Bundan sonra … (ibni Mubareke) Sorarlar: “Had ilemi?”
Derki: “Had ile”.
Iste bunu Mulhidler ve Cehmiyyeler ile Müminlerden olan Ehli sunnet velcemaat arasinda olan ihtilafi bilen herkez anlar(derim ki: imam Hattabi r.h. Allah hakkina Had kelimesinin kullanilmamasi gerektitigini zikredip, ibni Mubarek’e reddiye vermistir. Ibni Teymiyye’de ibni Mubarek’i savunarak Hattabi’nin dediginin yanlis olsugunu zikretmistir. Yukarida tercuem ettigim sozude, imam Hattabi’ye verilen reddiyenin bir kismidir).
Yine soyle demistir:
…
Allah hakkinda Had kelimesini kullanmyanlardan ve dogru gormeyenlerden biriside imam Ebu nasr Es-siczi’dir, derki… ve derki: bizim Allah’in Arş‘ının uzerinde olmasini soylememiz, ona Had vermemiz anlamina gelmez. Cunku had(sınır) yaratiklar icin gecerlidir. Allah c.c. ise yaratiklarinin ustundedir. Boylelikle Allah icin ne mekan nede had vardir. Cunku ittifak etmisizdir ki; Allah onceden vardi ve mekanda yoktu, sonrada mekani yaratti ve o onceden nasil ise simdide oyledir…(sonrada imam Es-siczi had meselesinin Allah hakkinda olmadigini aciklamistir).
Ibni teymiyye yine soyle demistir:
…
ve bazilarida Had kelimesini Allah hakkinda kullanmamislardir. Osman bin Said’in zikrettigi gibi; Sunnet’teki imamlik ile meşhur olanlar, had kelimesini Allah hakkinda kullandiklarini soylemislerdir.
Şeyhulislam Ebu ismail El-ensari El-heravi Zemmu El-kelam adli eserinde, senedi ile Ahmed bin Hanbel’in arkadaslarindan olan Harb bin ismail El-kermani ile Ishak bin Ibrahim ile kendi aralarinda gecen bir konusmada, Harb, ishak’a soyle demistir:
Nerede olsanız, O sizinle beraberdir(Hadid suresi 4.ayet’in bir kismi) ayeti hakkinda ne dersin?
Oda dediki:
Sen nerede olursan ol, o(Allah) sana (ilmi ile) şah damarindan daha yakindir. O yaratiklarindan (zatı ile) ayridir.
ishak’a Dedimki:
Arş‘ının uzerinde had ilemidir?
Dediki:
Evet Had iledir…
Derim ki: Sonrada ibni Teymiyye, ibni mubarek’in gibi bu konuda bazi nakiller yapar. Ulema’nin bir kişinin Allah’in siniri oldugunu inkar ettigi icin Sicistan’dan surgun edildigini, Seyhulislam El-heravi’den zikreder.
Yine Seyhulislam
Der-i Te-arudu el-Akli ve en-Nakl adli eserinde, Harb bin ismail El-kermani’nin bir kitabindan bazi nakiller yapmistir ve soyle dedigini naklemistir:
… ve onun bir haddi (siniri) vardir. Sinirini Allah’tan baska kimse bilemez…
Derim ki: imam El-kermani’nin burada haddi ya Allah’a nisbet etmis veya Allah’in Arş’ına nisbet etmistir.
Hangisine Had kelimesini atfettigindeki sorunun cikma nedeni; cumledeki zamirin tam olarak neye dondugunu anlamadigimdan kaynaklaniyor. Ama cumlenin siyaki ve gelisi Allah’ı kasd ettigini gosteriyor gibi. Ama Arş’ıda kasd etmiş olabilir. En dogrusunu Allah bilir.
BAZI SAPIKLARIN IBNI TEYMIYYE’YI BU SOZLERINDEN DOLAYI TEKFIR ETMELERI VE
GETIRDIKLERI DELILLERIN ILMI MUNAKAŞASINI YAPARAK CAHILLIKLERINI ORTAYA KOYALIM
Diyorlar ki: Seyulislam ibni teymiyye Muvafakat adli kitabinda soyle demis: Allâh’ın bir sınırı var ancak bu sınırı Allâh’tan başka kimse bilemez.
Deriz ki: Aslinda Muhaliflerimizin zikrettigi bu tercumede, imam ibni Teymiyye’ye karşı yapilan bir hile vardir. Muhaliflerimiz, Seyhulislamin
Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul adli eserinde, Darulkutubu elilmiyye baskisi ile 1.clt. 325.sayfasindaki bir sozunu naklettiklerini goruyoruz.
Ama ibni Teymiyye’nin sozunun boyle oldugunu goremiyoruz. Halbuki selefi salihinden Allah hakkindaki Had (sınır) kelimesi hakkinda bazi nakiller yaparak “Had” kelimesinden neyi kasd ettiklerini zikrettikten sonra soyle dedigini goruyoruz:
Nasil ki bu bölüm dışında bundan daha fazlasini zikrettiysemde, burada Imamlardan (seleften) zikrettigim nakillerde, bu imamlar Allah’in bir had’di(sınırı) oldugunu ve onun Had’dinide ondan baskasinin bilemeyecegini aciklamislardir.
Derim ki: Sonrada imam Malikten ve baskalarindan farkli farkli sifatlar hakkinda rivayetler yapar.
Kesinlikle imam ibni Teymiyye’nin bu sozunun, yukaridaki sozu ile alakasi yoktur. Cunku imam ibni Teymiyye burada “Had” kelimesini selef’e nisbet etmiştir.
Halbuki aksine muhaliflerimizin naklettigi söz ise, sanki kendisi bu deigini kafasindna soylemis imaji vermektedir.
Allahim, ancak eger muhaliflerimiz kitabın icinde farkli bir yerden benim goremedigim bir nakili yapti iseler o zaman baska. Muhaliflerimizin bu nakili hangi yerden tam olarak yaptiginizi aciklamaniz gerekiyor.
muhaliflerimizin kasd ettigi, ayni kitab’in 1.clt. 336. sayfasindaki imamin sözü ise, derim ki: o söz ibni Teymiyye’nin sozu degil, bilakis imam Osman bin Said Ed-darimi’nin Bisr el-merisi’ye yazdigi reddiyeden bir alintidir. Boylelikle eger sizin kasd ettiginiz bu söz ise, yaptiginiz hile dahada buyuk olmuş olur. İbni teymiyye’nin baskasindan yaptigi bir nakili ona nisbet etmis olursunuz. Ayrica imam Darimi’nin sozu ise sizin zikrettiginiz ve ceviriginiz sozun aynisidir.
Ayrica burada sunuda zikretmek isterim: Eger ilimden haberi olmayan bazi cahiller, imam Darimi’yi mucessimelik ile suclamaya kalkisirlarsa, derim ki: Sizin bu yaptiginiz sadece cahilliginizden kaynaklaniyor. Cehmiyye’nin alametinin Ehli sunnet’e mucessime demeleri oldugunu unutmayin.
Imam Ebu el-fadl El-carudi soyle demistir:
Osman bin Said yasarkende olu ikende takip edilecek birisi idi.
Imam Osman soyle demistir: Bizler(yani ehli sunnet) Allah’in sifatlari hakkinda nasil demeyiz ve yalanlamayiz ve tefsirinide yapmayiz.
Imam Zehebi onun hakkinda soyle demistir: imam, Allame, Hafiz, nakid, kendi sehrinin imami… imam Darimi bidatcilarin gozunde bir ok gibidir…(bu nakillere bakmak icin, Hafiz Zehebi’nin siyeri alami en-nubela adli eseri muracaat edilebilir).
Imam Darimi hakkinda bu sozleri nakletmemin sebebi; Turkiye’deki bazi sapik yazarlarin kitapalarinda bu imam hakkinda cok agir ve kotu sozleri oldugu icindir. İnsanlarin bu sapik yazarlarin kitaplarini okurken etkilenmelerinden korktugum icin bunu yazdim. Simdi muhaliflerimizin zikrettigi seylere cevap vermeye devam edelim:
Diyorlar ki: seyulislam ibni teymiyye Muvafakat adli kitabinda soyle demis: “Her kim Allâh hakkında sınırlı olduğunu itiraf etmezse küfre girmiş olur ve Allâh’ın ayetlerini inkâr etmiş olur.
Deriz ki: Buda ayri bir hiledir. (Allah’ım, sadece eger benim goremedigim baska bir yerden nakil yaptilar ise hile yapmamis olurlar. Eger boyle ise aciklamak durumundadirlar) Cunku yine bu sozun aynisini, biraz once adi gecen kitab’in 337. Sayfasinda imam Darimi’nin sozu ile buluyoruz. Bu sozun manasinida yukaridaki naklettigimiz sozlerde imam ibni Teymiyye aciklamistir.
Yani; kim eger “Allah’in bir siniri yoktur” deyip boylelikle “o heryerdedir ve herseyin icindedir” derse, yani hulul ittihadini soylerse kafir olur manasindadir.
Nasil ki imam Ebu hanife’nin dedigi gibi: Kim Allah goktemi yerdemi bilmiyorum derse kafil olur. Baska bir rivayette: Allah’in gokte oldugunu inkar eden kafir olur(imam Zehebi’nin El-uluv adli eserine bak).
Diyorlarki: seyulislam ibni teymiyye Muvafakat adli kitabind soyle demis: Müslümanlar ve kâfirler Allâh’ın göklerde ve sınırlı olduğuna ittifak etmişlerdir.
Deriz ki: Yine eger hata yapmiyorsam buda bir hiledir. Bu sozde imam Darimi’nin bir sozudur. 337. Sayfasinda bu sozu ibni Teymiyye imam Darimi’den nakletmistir.
Ama burada ikinci bir hile daha vardir. O da imam Darimi’nin sozunu tamamlamamislardir. Sozun tamami ise soyledir:
Müslümanlar ve kâfirler Allâh’ın göklerde oldugunda ittifak etmislerdir. Bununla onu sınırladılar. Sadece dalalete düşen “Mirrisi” ve onunla ayni görüşte olanlar hariç.
Hatta küçücük çocuklar bile bunu bilirler. Eger ona bir şey olursa elini havaya dogru kaldirip göge dogru dua eder, baska bir yere dogru degil.
Herkes Allah’in ve onun mekani hakkinda Cehmiyye’lerden daha bilgililerdir.
Iste sozun tamamini eger zikretselerdi, mana cok guzel bir sekilde aciklanacakti. Ama hile yapmaya calisanlar boyle yapmadilar ve hakki batil gibi gostermeye calistilar. Ama eger onlarin bir tuzagi varsa, bilsinler ki Allah’inda bir tuzagi var.
Ayrica tercumeyide kendi kafalarina gore yaptiklari icin manayida degistirmisler. Onlarin tercemesi su sekildedir:
Müslümanlar ve kâfirler Allâh’ın göklerde ve sınırlı olduğuna ittifak etmişlerdir.
Asil mana ise yukarida cevirdigimiz gibi soyledir:
Müslümanlar ve kâfirler Allâh’ın göklerde oldugunda ittifak etmislerdir, ve bununla onu sinirladilar.
Imamin su sozu: ve bununla onu sinirladilar, yani Cehmiyyelere reddiye yaparak “Allah goktedir ve bununlada sinirlidir” demistir. Yani; “Ey Cehmiyye’ler, sizin dediginiz gibi Allah hem yerde hemde gokte degildir, halbuki Allah sadece gokte olup yerde degildir” demek istemistir.
Abdullah bin mubarek’in sozu gibi: Biz Allah goklerin uzerinde Ars’inin ustundedir deriz ve cehmiyyelerin dedigi gibi Allah yerdedir demeyiz(imam Zehebi’nin el-uluv adli eseri).
Ayrica bu konuyu ibni teymiyye guzel bir sekilde aciklamistir. Onun sozunu bu risalede zikretmistik. Muracaat edilebilir. Iste bu zikrettigimiz şüpheler, imam ibni Teymiyye’nin eserlerinden yapilan hilelerin acklanmasi icindir. Bir ilerki konuda da muhaliflerin baska alimlerden getirdikleri deliller uzerinde konusacagiz insallah.
BAZI BIDATCI’LARIN DELIL OLARAK GETIRDIGI SUPHELERININ MUNAKAŞASI VE CEVAPLARI
1- Diyorlar ki: İmam Ebu Mansuri Bağdadi, El Farkul Beynel Firak adlı kitabında diyor ki: Ehlisünnet ve cemaattekiler dediler ki; Allâh, sınırlı olmaktan, sonu olmaktan münezzehtir.
Derizki: İlk once, imam’in bu sozunu tamamlayalim ki mana daha acik olsun:
… Allâh, sınırlı olmaktan, sonu olmaktan münezzehtir, bunun tersine Hisam bin Hakem Er-rafizi Allah’in yedi aciklik uzunlugunda oldugunu soylemistir. Bazi Kerramiyye’lerde Allah’in beş cihetten sonunun olmadigi ve bir cihetten sonunun oldugunu, sonu olan cihette Arş ile birleşik olan cihetidir demislerdir. Bu iki goruste Ehli sunnet’in disindaki goruslerdendir.
Derim ki: Sanirim sozunun tamamini zikrettigimizde mana daha fazla anlaşılıyor.
Imam Bagdadi’nin Allah’in Had’di (siniri) yoktur derken, Cehmiyye’lerin dedigi gibi heryerdedir manasini degil, bu Alem’in disinda Allah’in bir siniri yoktur demek istedigi cok aciktir. Imam’in bu sozude Allah hakkinda Had’din oldugunu soyleyen rivayetler arasinda bir ihtilaf soz konusu degildir. Aslinda ihtilaf sadece lafzi bir ihtilaftir. Yani hakikatte ikiside ayni seyi demek istemislerdir. Boylelikle mana anlasilmis olur.
Ayrica imam Bagdadi, dikkat edilirse kendi zikrettigi bu goruse ters olan gorusleri zikrederken, imam ibni Mubarek’in ve Ahmed bin Hanbel’in sozlerini zikretmemistir. Aksine, Kerramiyye gibi firkalara muhalefet ettigini zikretmistir. Eger bu sozunde kasd ettigi; reddiye verdigimiz kisilerin anladigi sekilde olsaydi, o zaman imam ibni Mubarek gibilerinide kendisine muhalefet eden Kerramiyye’ler arasinda zikrederdi.
Ayrica Şeyh ibni Teymiyye’ye mucessime diyenler icin, yukarida zikredilen: İmam Ebu Mansuri Bağdadi, El Farkul Beynel Firak adlı kitabin Mucessime hakkindaki bolumunu okumalari gerekir ki mucessimelerin kim oldugunu anlasinlar ve ibni Teymiyye ile hic bir alakasi olmaidignida ogrensinler.
2- Diyorlar ki: El İmam Ebu Fadl Temimi, İtikadi İmam Ahmed adlı kitabında diyor ki: İmam Ahmed; Allâh-u Teâlâ kesinlikle değişliğe uğramaz, Arş’ı yaratmadan önce ve yaratıktan sonra da sınırlandırılamaz diyordu ve her kim Allâh, zatıyla her yerdedir’ diyen kimseye karşı geliyordu. Çünkü bu mekânların hepsi sınırlıdır.
Derizki: İlk once bu kitap hakkinda Seyhulislam ibni Teymiyye’nin bir sozunu zikretmeyi uygun gorduk. Imam soyle demistir:
Onun(yani imam El İmam Ebu Fadl Temimi’nin) bu konuda bir kitabi vardir. O kitapta imam Ahmed’in itikadını kendi anladigi sekilde zikretmistir. İmam Ahmed’in sozlerini zikretmemiş, halbuki genel ve micmel(öz) olarak imam’in itikadini kendi sozleri ile aciklamaya calismitir.
Kitapta soyle demsitir: ve Ebu Abdullah(yani imam Ahmed bin hanbel) soyle derdi(sonrada ne diyecekse kendi dili ile acikliyor).
Bu kitap nasil ki bir imam’in mezhebi hakkinda baska birisi kendi agzi ile, baskasi o imam’im mezhebi hakkinda daha bilgili bile olsa, o imam’in mezhebini aciklayici bir kitap yazarsa, iste bu kitapta oyledir(Mecmu El-Fetava 4.clt. 167.s. / imam Temimi’nin kitabinin Darul kubul ilmiyye bsk. 7.s. bak).
Derim ki: Eger sizler bu kitaptaki bazi meseleleri delil olarak getiriyorsaniz, bu imamin bu kitapta zikrettigi butun herseyi kabul etmeniz gerekir. Kafaniza gre işinize geleni alip işinize geleni birakirsaniz, bu kitabi delil olarak almamaniz gerekir.
Bu kitapta Allah’in yüz’ü oldugunu ve yüz’üde Allahin bir sifati oldugunu ve yüz’ün Allah icin mecaz omayip hakiki bir sifat oldugunu ve yüz sifatini Allah’in zatı diye tevil etmenin caiz olmadigini zikretmistir. (nasil ki şimdiki kelamci Es-ari’lerin ve Maturidilerin yaptigi gibi. Onlar yüz sifatini Allah’in zatı diye tevil ederler)
Bununla birlikte Allah’in iki “El”i oldugunu ve iki El’in Zat’ındaki bir sifati oldugunu, ama elbetteki yaratiklarina benzemedigini aciklamistir.
Ayrica “El” sifati’nin şimdiki Eş-ari’lerin ve Maturidi’lerin yaptigi gibi manasinin kuvvet ve kudret ve nimet olmasinin fasid oldugunuda deliller ile aciklamistir.
Allah’in Ars’ina istiva ettiginide soylemistir.
Allah’in istiva’sinin manasinin yukseklik oldugunuda aciklamistir.
Iste imam Temimi, Allah’in yuksekte olugunu isbat ettikten sonra muhaliflerimizin yukarida zikrettikleri sozu soylemistir.
Simdi imam Temimi’nin sozunun zikredilmeyen kismini zikredelim:
Allah’in Arş‘a istivasi hakkinda, birlesmek veya dokunmak ile oldu denmesi caiz degildir. Allâh-u Teâlâ kesinlikle değişliğe uğramaz, Arş’ı yaratmadan önce ve yarattıktan sonra da sınırlandırılamaz…
Derim ki: İste imam Temimi’nin burada kasd ettigi, mücessimelere reddiye yapmaktir. Cunku onlar(biraz oncede acikladigimiz gibi) -haşa- Allah’i Arş’ın icinde bir cisim halinde tasavvur ediyorlardi. Imam Temimi’de bunlara reddiye vererek Allah’in Arş’a istiva etmesinden sonra Arş ile sinirlanamayacagini ve Allah’in bu manada bir siniri olmadigini belirtti. Elbetteki “sınırı yoktur” derken zatı ile heryerdedir manasini vermemek icinde, direkmen bundan sonra Cehmiyye’lerin bu gorusune saldirdirarak dogru olmadini acikladi.
Boylelikle selften gelen Allah’a had verenler ile bu ulemanin sozu arasinda bir tanekuz ve uyumsuzluk olmadigi ortaya cikiyor.
Ayrica sizin nakletmenizde baska bir hile daha var. O da; “imam Ahmed dedi” diye cumle baslamiyor. Halbuki bundan uc cumle once “ve soyle derdi” sozu vardir. Ardinda nda uc tane cumle zikretmistir. Bu her cumlenin basinda da “imam ahmed soyle derdi” dememistir. Zaten eger muhaliflerimiz zkrettikleri cumlenin bir ustunu zikretseler kendi goruslerinin fasid bir gorus olduug ortaya cikacaktir. Cunku bunu demeden hemen once Allah’in yukseklerde oldugunu zikrettigini goruyoruz. Muhaliflerimiz ise bunu zikretmemsilerdir. Iste bu sinsice yaptiklari şey; ilmi emanete hic uymayan bir insafsizlik ve manayi degistirmektir(38.s. darul kutubul ilmiyye bsk. imam Temimi’nin itikad kitabi).
Boylelikle, heleki zaten mana ile rivayet ettigi icin, Allah icin Had(sinir) kelimesi hakkindaki sozleri ve mucessimeler hakkindaki sozleri imam Ahmed’in itikadini aciklamak babindan kendi sozlerinden olma ihtimali cok buyuktur. Ama iki halde de bu cumlede sizler icin alacak bir delil yoktur. Aksine bu dedikleri bizler icin bir delildir.
Eger birisi imam Ahmed’in itikadini Senedler ile ve kendi agzindan cikan cumleler ile ogrenmek istiyorsa, imam El-hallal’in
Es-sunne adli eserini muracaat edebilir. Orada nasil ibni Teymiyye’nin imam Ahmed’e itikadda muvafakat ettigini her aklı çalışan anlayacaktir inşallah.
Cok onemli bir soru: Muhaliflerimiz; Allah’in sozlerinin harf ve ses ile oldugunu soyleyenlerin kafir oldugunu zikretmislerdir. Bizlerde imam Temimi’nin itikad eserinde, imam Ahmed’in Allah’in sozleri hakkindaki itikadinin; “Allah’in harfler ve sesler ile konusuyor” oldugunu zikretmistir(33.s.).
Yine imam Temimi, Mutekellimlerin gorusu olan “Kuran, Allah’in kelaminin kendisi olmayip onun hikayesidir” sozunu imam Ahmed’in begenmedigini ve kotu gorduugnude zikretmistir. Hatta boyle diyenin dalalet uzere oldugunu imam Ahmed’in dedigini zikretmistir. Imam Temimi’nin kendiside, boyle diyenin islamda yeni bir bidat cikardiigni ve boyle bir seyi Muslumanlarin imamlarinin demedigini zikretmistir(36.s.).
İste bu durumda, muhaliflerimizin hem imam Ahmed’i ve hemde imam Temimi’yi tekfir etmeleri luzum olur. Cunku onlar, Allah’in konusmasinin ses ve harf ile oldugunu soyleyenleri tekfir etmislerdir.
3- Diyorlar ki: İmam Ebu Hanife, El Fıkhıl Ekber adlı kitabında diyor ki: “Allâh’ın sınırı yok ve zıttı da yoktur.
Derim ki: Sizler bir denizde, imam Ebu hanife başka bir denizde…
Ama bununla birlikte yinede Ebu hanife’yi kendinizden gostermeye calisyorsunuz. Hile ustune hile… Allah sizleri ıslah etsin.
Imam Ebu hanife selefi salihin ulemasindan olup ve itikadi selef itikadidir, ya sizler?
Imam Ebu hanife, kim Allah goktemidir yoksa yerdemidir bilmiyorum derse kafir olur demistir. Yine Allah’in gokte oldugunu soylemistir( imam Zehebi’nin El-uluv adli serine bak). Ya sizler?
Sizler ise, tam olarak Ebu hanife’nin dediginin tersini demekten baska bir sey demiyorsunuz. Yaptiginiz şey Allah’in goklern ustunde oldugunu inkar etmektir.
Imam Ebu Hanife’nin, sizlerin parmaginizla üstünü kapatarak okudugunuz o
fikhul ekber adli eserinde Allah’in “El” sifati oldugunu soyluyor. Ya sizler? Inkar ediyorsunuz.
Ayni kitapta, Yüz sifati oldugunu soyluyor. Ya sizler? Inkar ediyorsunuz.
Imam Ebu hanife, Allah’tan baskasinin adi ile Allah’a dua etmeyi(mesela: ey Allah’im, fulanca’nin hakki icin bana sunu ver), mekruh gormustur(ibni teymiyye’nin Et’tevessul ve el-vesile adli eseri). Ya sizler? Tam tersine mustehab(guzel ve dogru bir sey) gormussunuz (bu mesele ulema arasinda ihtilafli olsada, amacimiz bunlarin Ebu Hanife’ye muhalefet ettigi seyleri saymaktir).
Imam Ebu hanife, sizler gibi Allah’in “El” sifatini inkar edenlere soyle demistir:
“Allah’in El’i hakkinda manasi Kudret’idir veya nimet’idir denilmez, cunku boyle demek El sifatini inkar etmektir. Bu söz(yani şimdiki Es-arilerin ve Maturidilerin sozleri) kader ve İtizal Ehlinin gorusleridir.
Simdi kendinizin hangi firkaya daha yakin oldugunu kendiniz soyleyin.
Imam Ebu hanife’nin kelamcilara karsi olan sertligi bilinmektedir. Kelam’in kotu bir sey olduguna dair cok fazla sozleri vardir (mesela: Seyhulislam El-heravi’nin Zemmu El-kelam adli eserini ve imam Zehebi’nin El-uluv adli eserini muracaat edebilirsiniz). Peki sizler? Sizler zaten Ebu hanife’nin kizdigi ve o kisilerden sakindirdigi kelamcilarin ta kendilerisiniz.
Bundan sonrada hala imam Ebu hanife’yi r.h. imam’iniz olarak insanlara gostermekten ve bunu iddia etmekten utanmıyormusunuz?
Imam Ebu hanife’nin “Allah’in siniri yoktur” sozune gelince; bunu biraz once zikrettigimiz gibi anlamamiz gerekir. Yani Allah c.c. kesinlikle yaratiklarina benzeyen bir siniri yoktur. Arş’a istivasi veya (imam’in kendisinin dedigi gibi) goklerin ustunde olmasi, onun bir sınırı olmasini gerektirmez.
Ayrica bu söz ile sınırı vardir diyenler arasinda da bir tenakuz ve uyumsuzluk olamdigi cok nettir.
Çünkü sınırı vardir diyenler hulul ittihadinda olan Cehmiyye’lerin şüphelerini yok etmek için derlerdi.
Sınırı yoktur diyenler ise; Allah’i insan’a benzetenlere(mucessimeye) cevaben derlerdi. Boylelikle Allah’in izni ile işkal ortadan kalkar ve imam Ebu hanife’nin muradi anlasilir.
Eger birisi derseki, imam Ebu hanife’nin zamaninda Mucessime diye bir taife tam olarak bilinmiyordu. Derim ki: Bu sozu fikhulekberi rivayet eden bazi ravilerde eklemis olabilir. Veya mucessimeler olmasa bile, imam Ebu hanife’nin kasd ettigi; insanlarin aklinda Allah’ı insanlara benzetmemesi icin, bu sozu soylemis olabilir.
Ayrica Fikhu El-ekber’in sened yonunden sahih olmadigini onceden aciklamistik.
Bu zikrettigimiz reddiyenin hepsi, sadece fikhul ekber’in sened bakimindna dogru olugunu farzedersek gecerlidir. Halbuki sened bakimindan Sahih degildir. Boyleliklezaten bu kitaptan delil getirmek dogru olmaz.
4- Diyorlar ki: İmam El Hafız Muhammed Murtada Ez Zebidi, Şerh İhya Ulumuddin adlı kitabında İmam Zeynel Abîdin (Hz. Hüseyin’in oğlu Hz.Ali)’den şöyle naklediyor: “(Ey Allâh’ım’) Sen sınırlandırılamayan Allâh’sın; bundan dolayı sınırlı değilsin” Aynı zat diyor ki: “Ey Allâh’ım, senin sınırların yoktur.” Yani Allâh sınırlardan münezzehtir.
Deriz ki: İlk once bu sozlerin senedi yoktur. Senedsiz bir söz asla makbul degildir. Ama mana olarak bu sozun manasini yukarilarda aciklamistik. Boylelikle tekrara gerek yok.
Ayrica burada yaptiginiz ayri bir hile daha vardir. Sizler bu sozu zikrederek imam Zebidi’nin sanki ibni Teymiyye’ye kotu baktigini gostermeye calisyorsunuz. Ama aslinda durum oyle degildir. Imam Zebidi, ibni Temiyye’ye “Şeyhulislam” diyen birisidir. Zikrettiginiz kitapta defalarca “Şeyhulislam ibni teymiyye”den ve talebesi imam Ibnulkayyim’den nakiller yapmistir. hatta bir seferinde: “İşte ibni teymiyye’nin cok guzel bir sozu burada bitti” demistir.
Boylelikle ibni Teymiyye’yi muteber bir alim olarak gordugu acikca ortadadir. ve Hamd Allah’adir (bu konuda imam Zebidi’nin Ihya serhi, arapca baskisi ile: 4clt. 537.s. – 1clt. 67-170.s. vb. bakilabilir).
5- Diyorlar ki: İmam Ebul Kasım Şerhil İrşad adlı kitabında diyor ki: Allâh kesinlikle yön ve mekânlarla vasıflandırılmaz.
Deriz ki: “yön” (yani cihet) veya mekan hakkinda Kuran’da ve Sunnet’te ve seleften gelen bir rivayet olmadigi icin, en dogrusu susmaktir elbette(ibni Teymiyye’nin dedigi gibi).
Bu konudaki imam Abdulkadir Geylani’nin şu sozunu unutmamak lazim:
ve Allah uluv cihetindedir(el-gunye). Elbetteki bu ayri bir konu oldugu icin yeri gelince uzun uzun aciklayacagiz insallah.