benim nickim veri
şucu bucu görünmek için
veri nur yazmıyor
ama sen dua nur demişsin
sorum hala geçerli
sen kimsin
seninle uğraşan herkes ceza alıyor
sen kimsin
kim olduğunu biliyorum
kimse alamaz çünkü ayağın sağlam
bu gücü nereden aldığını ben biliyorum
Boy boy dizili yanlışlıklar, cüce kadar olsa da dev gibi hizmetlerin gözden kaçmasına sebep olurlar; tıpkı sinek küçük olsa da bardakta gördüğünüzdeki durum gibi...
Hükümet olmayı başarmak gerekiyor, muktedir olmak için...
Hizmet etmiş her yapıya pay vermek gerekiyor. Hiçbir unsur hak etmediği; ama hayal ettiğine ulaşmak için yek diğerini ezmeye kalkışmamalı.
Her yere uzanmaya çalışan her yerden mahrum kalabilir. Başkalara da fırsat vermek lazım...
Bu topraklarda alevi savcı da olmalı, ateist hakim de, tarikatçı savcı ve ülkücü hakim kadar...
Hep bana anlayışı her şeyi yıkar.
öyle eminim
çünkü kim olduğunu biliyorum
Alevi savcı yokmu, güldürmeyin)
http://sipesifik.com/c/31596/KulagiDelik/fethullah-gulen-in-ceo-su-kimTürkiye'nin şu anda en baskın, en etkili ve belki de nicelik olarak en kalabalık cemaati olan "Gülen Cemaati"nin lideri Fethullah Gülen hakkında bir yazı yazmadan önce durup düşündüm. Ben insaflı bir insanım. Kimse hakkında vicdansızca hakaretler savurmam; haksız eleştiride bulunmam, Yalansa yalan derim, duyumsa duyum derim, haksızsam özür dilerim. Peki neden Fethullah Gülen hakkında yazmadan önce bi "euzubesmele" çekiyorum, neden korkuyorum?Korkmayacağım. Aklımdakileri (kimi bilgi, kimi tahmin, kimi düşünce) yazacağım. Kendimi Sipesifik'te buldum. Gizli saklı bir ismim var. Beni burada kimse bulamaz. Zaten yazdıklarımı okuyan üç beş kişi var. Bank Asya'da hesabım da yok. Cemaat dershanesinde okuyan kızım oğlum da yok, A sınıfından E sınıfına şutlanacak. Işık Sigorta'da kaskoda arabam da yok, rahatım. Hasarsızlık indirimim bozulamayacak. Ne olur en çok, Zaman aboneliğim iptal olur. Zaten onu da alt komşum zorla yapmıştı, canı sağ olsun, internetten takip ederim.
Fethullah Gülen hakkında neden aklı başında hiç kimse söz söyleyemiyor, bunu merak ediyorum. Mesela en son "sözünü budaktan sakınmayan" adam diye bize tanıtılan Fatih Tezcan bile "emekli vaiz" dedikten sonra "aslında hocaefendiyi çok severim"e bağladı meseleyi.
Tonton kanaat önderimiz Mehmet Barlas, lafı geçirip geçirip Todays Zaman'ı itin ağzına soktuğu yazısında bile son bölümde "aslında hocaefendiyi çok severim"le kapatmış perdeyi. Bir arkadaş meclisinde "azılı cemaat düşmanı" sayılabilecek arkadaşlarım bile "ama hocaefendi farklı" ile bitiriyorlar cümleyi.
Nedendir bu? Hocaefendi, bir nevi Sezen Aksu mudur? Kimse laf edemez mi ona? Küfre mi götürür bizi sümme haşa. Nasıl ki hükümetin yeptığı her hareketten bizzat başbakan sorumluysa, nasılsa bir gazetenin yazdıklarından yayın yönetmeni sorumluysa, bu cemaatin üst yönetiminin, kurumlarının ve kuruluşlarının yaptığı her şeyden ama her şeyden hocaefendi, bizzat sorumludur.
Arkada Bank Asya'da,şirketlerde,derneklerde işleri yürütüp, öte yandan Hakan Fidan'ı ekarte etme oyunu oynayıp, beri tarafta hükümeti tehdit ederek racon kesip, İngilizce gazeteden toplum dizaynına soyunup, üniversitelerde kadrolaşma terörü estirip; bizim karşımıza da Mehtap TV'de hocaefendinin vaazlarını koyup "Bakın aslında o çok masum" edebiyatı sizce de artık baymadı mı?
"Cemaat diyoruz ama, cemaat dediğimiz; bir hocaefendi var, bir de hocaefendinin etrafında parayla pulla uğraşan, güçle iktidarla oyalanan bir kesim var, bir de alt tarafta gariban bi kitle var." geyiğinden sıkılmadık mı?
Hüseyin Gülerce ile Fethullah Gülen'in bi farkı var mıdır? Ekrem Dumanlı bizatihi cemaatin kendisi değil midir? Fethullah Gülen'in izni olmadan Ekrem Dumanlı Zaman Gazetesi'nin oto parkının duvar boyasını değiştirebilir mi Allah aşkına? Hüseyin Gülerce hocaefendinin izni olmadan 2 satır yazı yazabilir mi? Hocaefendi eğer Zaman gazetesinin yazı fontuna bile karışmıyor, ona bile müdahale etmiyorsa ben de Kulağı Delik değilim.
Şimdi burada bi duralım. Fark ettiyseniz arada ufak göndermeler yaptıysam da hala çok da ileri gitmedim. İki cevaplı bir soru soracağım. Her iki cevaba da inanmakta serbestsiniz. Ben de öyle. Fakat her iki durumda da durum felakat.
"Gülen hareketi" dediğimiz bu cemaati kim yönetmektedir. Dev bir şirket büyüklüğündeki ticari kuruluşları, bankası, sigorta şirketi, gazetesi, dershaneleri, uluslararası çapta eğitim kurumları, dernekleri, vakıfları ile dev bir orgazisyon haline gelen bu hareketin CEO'su kimdir. O kadar paralar toplanmaktadır, kar edilmektedir, gazete satılmaktadır, bi düşünün. Gözünüzü kapatın bi düşünün. Koskoca bir yapı. Üniversitesinden dershanesine. Kimdir bu yapının CEO'su? Ekrem Dumanlı mıdır? Mustafa Ceceli Midir? Rasih Yılmaz mıdır? Kimdir abicim? Merak ediyorum.
Ve asıl soruyu soruyorum. Cemaati Fethullah Gülen mi yönetmektedir? Yoksa Fethullah Gülen sadece "onursal hocaefendi" vazifesiyle Mehtap TV'de vaaz etmekle mi yetinmektedir. Bu sorunun her iki cevabı da beni ürkütüyor açıkçası.
Eğer cemaati bizzat Fethullah Gülen yönetiyorsa, cemaate isnat edilen onca eleştiriyi hocaefendi göğüsleyebilecek midir? Mesela "Bu ülkenin başına gelmiş en iyi şeylerden biri olan Hakan Fidan'ın başını uluslararası komplolarla neden yemeye çalıştınız? " sorusunun muhatabı Fethullah Hocaefendi midir? Mavi Marmara olayında hükümetin elini, İsraile karşı müslümanların elini, 9 şehitin kanı daha soğumadan beyanat vererek tüm insanlığın elini zayıflatan bizzat hocaefendiydi onu anladık da; Gezi Parkı eylemlerinde ilk günlerdeki "tavşan pisliği" kıvamındaki tavırdan birkaç hafta sonra gezi parkına "destek"e dönüşen söylemin sorumlusu da hocaefendi midir?
Üniversitelerde "arkadaş hizmetten mi" kriptosuyla kadrolaşmanın sorumlusu da hocaefendi midir? ÖSYM'de herkese saç baş yolduran soru-cevap çalma/çaldırma operasyonlarının sorumlusu hocaefendi midir? Todays Zaman'ın manşetlerini hocaefendi mi atmaktadır?
(Bir profesör arkadaşım, yeni açılan ***ıkırık bir devlet üniversitesine dekan tarafından davet edilir. İdealist profesör arkadaşım bu yeni üniversitenin ilgili bölümündeki dekanına olan güveninden teklifi kabul eder. Şartlarda anlaşılır, prosedürlere geçmeden önce, "nezakaten" rektöre danışılır. Rektör açıktan "Biz o kadroya hizmetten bi arkadaşı düşünüyoruz" der.
Şimdi -hemen her gün benzerleriyle karşılaştığımız için- sıradan bu hikayeyi anlatmamdaki sebep şu. O profesör arkadaşım bu olayı anlattıktan sonra "hukuk yoluyla" o göreve gelmesinin çocuk oyuncağı olduğunu ama uğraşmayacağını söyledi. "Uğraşmayacağım, çünkü cemaatin gözü dönmüş abi, insan öldürürler kadrolaşma için bunu gördüm rektörün gözünde" dedi. Asıl söyleyeceğim bu. )
"Uğrunda insan öldürülebilecek bir kadrolaşma"nın da sorumlusu mudur hocaefendi?
Pekiiii, cemaati Fethullah Gülen'in yönetmediğini düşünüyorsak daha büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaz mı. Kim yönetmektedir cemaati o vakit? Türkiye'nin en kritik virajlarında bazen yüzünü boşluğa dönüp ıslık çalarak, bazen herkesi şaşkına çeviren zıt tavırlar takınarak kime neyi ispat etmektedir cemaat? Kim yapmaktadır bunları?
Cemaate dokunulmaz mı? En alt taraftaki "şakirdlere" bir şeyler anlatsak, "hocaefendinin insanların imanını kurtarmaktan başka gayesi yok" der çıkarlar işin içinden. 9m2 bir odada ibadet ve taatle vakit geçirdiğinden bahsederler. Hocaefendi süper kahraman mıdır? Mehdi midir? Hatalarını buraya sıralasak alt alta cehennemlik mi oluruz?
Mesela desek ki "Gülen hareketi bildiğin cemaattir, en büyük sıkıntısı tasavvufi bir geleneği olmamasıdır. O yüzden Fethullah Hocaefendiye bağlıdır. O ölürse cemaat diye de bir şey kalmaz, kökü olmayan bir ağaç gibi yıkılır gider"; bizi neden topa tutar cemaatin üyeleri, yanlış mı söylemiş oluruz?
Fethullah Gülen, neden yıllardır hep cemaati "nuh'un gemisi" olarak görmektedir. Kendisine en çok ihtiyaç duyulan dönemde Erbakan'a sırt çevirmemiş midir? Şimdi aynı şeyi Tayyip Erdoğan'a yapmaktadır, bunu herkesin görmediğini mi sanıyordur?
Fethullah Gülen neden Türkiye'ye gelmemektedir? Tayyip Erdoğan'ın Amerika ziyaretinde "görüşelim ama başbaşa" önerisini neden reddetmiştir. Amerikan yönetiminin izniyle tüm dünyada bu derece büyük bir "eğitim" yapılanması içerisinde oluyor olmasının bedeli midir ara sıra T.C hükümetine racon kesmek? Fethullah Gülen, Amerikan hükümetinin elinde esir midir? Bunları neden herkes bir komlo teorisi düzleminde konuşmaktadır? Neden Türkiye'nin en çok "satan" gazetesi, açık net ve doyurucu bir cevap vermemektedir? Herkes -ama herkes- işin aslını bildiği için mi bu denli korkmaktadırlar cemaatten. En muhalif partiler, en sert kalemler, en dişli televizyoncular, en demokrat iş adamları bile cemaat söz konusu olunca kılıçlarını saklama yoluna gitmektedirler. Neden? Neden korkmaktadırlar? Benim görmediğim neyi görüyorlardır? Arkasında İsrail filan mı vardır? Mossad mı vardır? KGB mi vardır? Mehdinin ordusu mu vardır? Rusya mı vardır? Çin mi vardır? Cemaatte vurursak Allah bizi taş mı etmektedir? Nedir bu körebe oyunu, niye herkes kaçmaktadır köşe bucak gerçeklerden?
Kibir abidesi diye yaftalanan o "kudretli padişahımız" başbakan Tayyip Erdoğan bile, Gezi eylemlerinde cemaat hükümetin minicik bile yanında durmadığı halde, Türkçe olimpiyatlarına gitmekten geri durmamıştır. Duramamıştır. Türkçe olimpiyatlarında Erdoğan'a ince ayarı bir sabinin ağzında "Mağrurlanma padişahım, seni de beni gibi yaradan var" melodisiyle vermişlerdir.
Aklımdaki milyonlarca sorudan birkaçı böyle. Cevap istemiyorum. Cevap beklemiyorum.
Ayrıca bu yazı umarım çok fazla kişiye ulaşmaz. Sipesifik'teki üç beş kişi okur geçer. Çünkü ulaşırsa kesin bizim Ertuğrul'un başı belaya girer. Zaten benim o olduğum sanılıyor, hepten çocuğun tepesine çullanıp dava açıp sipesifiki kapattırmaya çalışırlar, mazallah.
Kapatamazlarsa, yazıyı kaldırmazsa Ertuğrul, Ertuğrul'un adını bir fuhuş çetesiyle ilişkilendiriverirler olur biter. Zaman gazetesinde 1. sayfa en altta küçücük bir haber.... Oldu bitti. Alıştılar komplo ile adam harcamaya. Herkes Hakan Fidan mı ki başbakan tarafından korunsun?
Aman aman. Yaymayın bu yazıyı, yazık etmeyin.
Chp lisin . Cemaati diline dolayark sureti haktan görünmeye çalışıyorsun. Hedefin Ak parti.
kanımca sen multisinkanımca, veri dsp lidir.
"Yaratmak" kelimesini her olaya, her canlıya nispet etmek doğru değil. "Çıkardı" demek varken "yarattı" demek yakışmıyor. Naklen dahi olsa, hususen dikkatli olmayı istirham ederiz.
Uzun süredir saman altında yürüyen su misali hükumet ile cemaat arasında süren gerginlik açığa çıktı... Cemaatte "sesi çıkanların" Gezi hadiselerindeki tutumları, çatışmanın faş olmasına sebeb oldu. Cemaat bu kez hem de içten çatırdamanın önüne geçmeye çalışıyor. Bir yandan hükumet hamleleriyle karşılaştılar, öbür yandan cemaat içi ve dışı tepkileri göğüslemeye çalışıyorlar. 11 maddeyi bu açıdan değerlendirmek daha doğru olur.
Olur da; maalesef ortada bir taktik imiş gibi kokan o 11 madde işe yarar bir karşılama değil. Gezi'de ve Mısır, Suriye konularında aykırı yazılar kaleme alanların işten çıkarılması gerçek bir taktik olacaktı. Şu aşamada asıl tamirat böyle olur. + Banka faiz işlerinden vazgeçmeliler. + Yahudi ve hıristiyanlarla oturdukları masayı terk edip, Müslümanların masasına teşrif etmeliler artık. + 28 Şubat'ı kimse unutamıyor. Onun için ayrıca tamirat lazım. + Mavi Marmara-otorite... Bunlar gibi... Artılar çok, maalesef.
11 madde işe yaramaz. Üstüne, tepkiyi daha da çoğaltacaktır. Eline yüzüne bulaştıran, elime yüzüme bakma diyemez! Her yanlış iş yapan faturasını er geç öder! Paçayı kaptıran, "el"e değil kendi paçasına baksın.
Ateş bacayı sardı, haberiniz ola demiştik; meğer kalbur üstü farkında imiş... Eh buna şükür.
Kendine "Hizmet hareketi" diyen, Müslümanların destek ve yardımlarıyla bugünlerine gelmiş camianın biz "dini bir cemaat" değiliz demesi, geliş istikametini iyi bilen bizler için şaşırtıcı değil. Fakat, tepelerde hangi rüzgarların estiğini bilmeyenler için şok etkisi yapabilir.
Başladığı noktaya geri dönmesi mümkün olmayan bir krizin içindeyiz. Hayırla neticenmesi için dua ederiz. Varlığını güç ve temerküz üzerine inşa etmiş "hizmet hareketi" ilk kez görünür biçimde Hükumetle (arkasındaki millet desteğiyle) aynı minderde karşı karşıya... Kalıp söz: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tahminimiz, cemaat kalbur üstü, her ne hamle yaparsa yapsın, aleyhlerine; galiba bu kez saf dışı olacaklar. Allahu alem. Çünkü, kaderin bileğini hiç kimse bükemez, buna inanıyoruz. Kaderin istikametini sezenler bunu göreceklerdir.
Az sözü çoğa sayınız...
Fi emanillah.
Çünkü ortada aklın alamayacağı ayrıntılar vardı ve gazetecilerin bunları atlamaması gerekiyordu! Düşünce açıklandığında tepki gelmesi garipti! Zaten İlker Paşa'nın DARBECİ olarak tutuklanıp TERÖR ÖRGÜTÜ LİDERLİĞİNDEN ceza almasının hedefi yine Erdoğan'dı! Nasıl OSLO sızınca Hakan Fidan'dan sonra sıra Başbakan'a gelecekse İlker Paşa olayı da böyleydi! Ortada TERÖR ÖRGÜTÜ LİDERİYLE HER HAFTA TOPLANTI YAPAN bir Erdoğan vardı! Yani birileri ileriki bir tarihe fatura kesiyordu! Paşa Silivri'de tutulurken, en küçük bir türbülansta Erdoğan hesap verir konuma getirilmek isteniyordu!
Bu kısım hariç, ergün diler'in yazısı kavrayıcı bir yazı değil... Bu alıntıyı bir kenara not etmek lazım. Bir de "Haberal" hususu var kavranması gereken... Neden kurtarıldı? Cemaat kalemleri neden Haberal kararını savunuyorlar? Çözen, yazsın. (Haberal, Chp'nin başına geçecekmiş diyorlar.)