İlk insan Hz. Ademdi ve bütün eşyanın isimlerini bilirdi. Alimdi, arifti ve zaten peygamberdi. Bilim aksine ne söylerse söylesin bunu ispatlayamaz. Bir kaç on yıl öncesinden değil on binlerce yıl öncesinden, yazılı kaynağın olmadığı yahut bize hiç ulaşmadığı dönemden bahsediyoruz.
Vahye körü körüne bağlıyım kardeşim ama bilime sırt çevirdiğimi de hatırlamıyorum. Belki saçma bulduğum şeyler olmuştur. ( misvak varken misvak özlü diş macunu yapmak gibi ) Vahiy tartışılmaz ( anlamak için konuşulanı değil doğruluğunu yanlışlığını diyorum ) bilim ise tartışarak, araştırarak doğruyu bulur. Bu sebeple aslında bilime körü körüne inanmamak gerekiyor. Düşünsene bir kaç yüzyıl önce dünya düz diyen bilim bugün yuvarlak diyor, Sabit evren diyen bilim genişleyen evren diyor... Bugün ak dediğine yarın kara demeyeceği ne malum ki bu bilimin doğasında var. Böyle olmasa o da inanç olur. Bilime körü körüne bağlı kalmak adına vahyi değiştirmeye, tevil etmeye gerek yok.
adem bütün eşyanın isimlerini biliyor olamaz. o isimleri koyan insanlar oldu zaten. önce işaret dili vardı. sonra anlamlı sesler çıkarıldı ve kollektif bir eser olan dil ortaya çıktı. farklı yerlerde farklı diller oluştu.
ayrıca o dönem mesela masa, sandalye yoktu. dolayısıyla isimleri de yoktu. bu tür eşyalar zamanla icad oldukça isimleri de konmaya başladı. henüz olmayan eşyanın ismi nasıl ve neden öğretilmiş olsun?
mesela patates, domates gibi bazı sebzeler avrupa'ya, amerika kıtasının keşfedilmesinden sonra geldi. daha önce bizler bu sebzeleri bilmiyorduk. oradan ithal edip yemeğe başladık. amerika kıtasında yaşayan yerliler de buğdayı ve dolayısıyla ekmeği bilmiyorlardı!
o halde bunların isimlerini biliyor olamazlar, değil mi?
basit bir mantıkla bunlar zaten düşünülüp bulunuyor. ama vahye harfiyen bağlılık olunca açmaza düşülüyor.
bir kere vahiy de doğru aksettirilmiyor. araya parantez içi ifadeler giriyor. bunlar da çok farklı anlamlar oluşturuyor. bir de o döneme ait deyimler var. arapça deyimler açısından türkçe gibi zengin bir dil sanırım. şimdi çok tuhaf anlamlar içeren bir ifade o dönem doğru biçimde anlaşılabiliyormuş.
evet, bilime de körü körüne inanmamak ve kesin doğru kabul etmemek lazım. bilim deyince akan sular durmamalı. ama din deyince de harfiyen kabul etmemek lazım. aklımızla, bildiklerimizle çelişiyorsa, başka ve makul bir açıklama olabileceğini düşünüp sorgulamalıyız.
"ziynet yerlerinizi örtün" ifadesini başı sıkı sıkıya kapatmak olarak alıp tek tel saçın dahi görünmeyeceği şekilde kadınların başını kapatmadan önce, ziynetin başka bir anlamı olabileceğini düşünmek gibi...
katolik dünyası, dünyanın düz olduğu inancında ısrar edip, galileo'yu yargılamanın utancını yaşadı ve sonunda hatasını resmen kabul etti. mecburdu ve gereğini yaptı. islam dünyası açısından böyle bir ayıp da yok. kuran'da yok aslında bilimle çelişen bir ifade. eski halk anlatıları da kuran'a bir nedenle girmiş ama bunların birer kıssa olduğu açık.
dünyanın düz olduğunu bilim hiç bir zaman söylemedi. hristiyanlık bunu savunuyordu. bilim bize eski çağlardan bu yana dünyanın yuvarlak olduğunu söyledi. hatta antik toplumlar, dünyanın çapını ve çevresini yaklaşık doğru olarak hesaplayabiliyorlardı. bunu da belli aralıklarla yere diktikleri çubukların gölgelerini ölçerek bulmuşlardı.
işte bilim budur. denemek, ölçmek, hesaplamak, sorgulamak... ölçüyor ve diyor ki, ilk insanlar bundan 3 milyon yıl önce çıktı. yarın başka ölçümler yapılır ve belki de 4 milyon yıl önce çıktığı anlaşılır. ama 7000 yıl olmadığı kesin.
insanların yerleşik tarım toplumu aşamasına geçmeden önce milyonlarca yıl avcı-toplayıcı-göçebe topluluklar olarak yaşadıkları da bilim tarafından ortaya konmuş. midelerindeki besin dna'larından, mezar yerlerinden, kullandıkları aletlerden vb bunlar anlaşılmış.
yerleşik hakim düşünce ise bilim tarafından yerle bir edilmiş. o düşünce evrende dünyayı merkeze alan bir düşünceydi; dünyada da insanı merkeze alıyordu. her şey insan için yaratılmıştı. insan mükemmeldi. başından beri çiftçiliği biliyordu. aborjinler, pigmeler, eskimolar, dukhalar gibi tarımı bilmeyen insanlarsa, ilkel, vahşi yerlilerdi ve küçük gruplardan ibaretti. bir zamanlar bütün insanlığın onlardan oluştuğu akla gelmiyordu.
insanın her şeye hakkı vardı. dünyanın geleceği üzerine karar verme hakkı vardı. diğer canlıların soyunu kurutma hakkı vardı. güneş de dünyanın etrafında dönüyordu. dünya evrenin ücra bir köşesindeki küçük bir galaksideki bir toz zerreciği değildi.