zamaninda hakan albayrak fethullah gülene bir isyan yazisi yazmisti...
Bunun üzerine ona Erkam Tufan Aytav bir cevab vermisti:
Sevgili Hakan Albayrak’a açık mektup Erkam Tufan AYTAV Yani sevgili Hakan kardeşim Fethulah Gülen hocaefendi bu konuyu Mavi Marmara bağlamından bağımsız olarak söyledi.
Yeni Şafaktaki köşende Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili bir ithamda bulunmuşsun.
Demişsin ki;
Geçenlerde evinizde ağırlayıp sohbet ettiğiniz gazeteci arkadaşlarımız "Fethullah Gülen bize Mavi Marmara'dakilerin 'Şehit olmaya gidiyoruz' diye yola çıktıklarını, bile bile ölüme gittiklerini, onların şehit sayılamayacağını söyledi" deyince kanımız beynimize sıçradı!
İşin aslını şimdi benden dinle;
Bahsi geçen sohbette ben de vardım. Ferhat Boratav, Cüneyt Özdemir, Bejan Matur ve Serdar Turgut ile birlikte Sayın Gülen’e ziyarete gittik.
Baştan şunu da söyleyelim kendileri olağan üstü ısrarımız üzerine bizleri kabul etti.
Yaklaşık 1 saatlik bir kahvaltı ortamında muhtelif konular konuşuldu. Türkiye’yi özlemden, terörizme, ABD’deki günlük yaşantısından sağlık sorunlarına, oradan Mavi Marmara olayına kadar pek çok şey sorduk.
Mavi Marmara olayı Serdar Turgut’un sorusu üzerine gündeme geldi. Fethullah Gülen’in bu konudaki çıkışının isabetini dile getirdi. Sayın Gülen’de inandığımı söyledim deyip konuyu orada bitirdi, daha fazla uzatmadı. Arkasından Serdar Turgut İHH’nın ABD kongresinde terörist örgüt olarak kabul edilmesinin söz konusu olduğunu ve bu konuda ne düşündüğünü sordu. Sayın Gülen de çok kısa olarak ‘maalesef öyleymiş ben de duydum’ diyerek üzüntülerini ifade etti.
Daha sonra sohbet bizlerin soruları üzerine başka konulara doğru aktı. Terör konusuna girildi. Sayın Gülen bir ABD’li akademisyenin kendisine terörizm konusunda dininiz de buna zemin hazırlıyor şeklinde ifadede bulunduğunu buna karşı kendisinin cevaben; terörizme İslam’ın cevaz vermediğini, bir insanın bu şekilde bilerek ölüme gitmesinin bırakın cenneti doğrudan cehenneme götüreceğini söylediğini ifade etti. Tabii bu cümleyi aklımda kaldığı kadarı ile mealen aktarıyorum.
Yani sevgili Hakan kardeşim
Fethulah Gülen hocaefendi bu konuyu Mavi Marmara bağlamından bağımsız olarak söyledi.
Kaldı ki sende yazında belirtmişsin;
3 Haziran günü Mavi Marmara şehitleri için yayınladığı taziye mesajında "Filistin'de yaşanan bu drama son verebilmek beklentisiyle yola çıkan, uğradıkları müessif saldırıda hayatlarını kaybederek ŞEHİT olan insanlarımıza Allah'tan rahmet diler, başta aileleri olmak üzere, milletimize ve bütün insanlığa taziyelerimi bildiririm’ demişti.
Bu şekilde taziyesini bildiren bir zat Mavi Marmara’da hayatını kaybedenler hakkında iddia ettiğin şeyleri söylemesi mümkün mü?
Yazının sonunda
HİZMET'e hürmet ve muhabbetimiz elbette baki; fakat Ümmet-i Muhammed'in ve bütün insanlığın kanayan vicdanını temsil eden Mavi Marmara aleyhindeki anlaşılmaz tutumunuzdan ötürü teessüflerimizi bildiririz, vesselam.
Sevgili Hakan işin aslı budur, yanlış bilgiden yanlış yorumlara varmışsın vesselam…
Erkam Tufan Aytav - Haber 7
[email protected]
-----------------------------------------------------------------
İZMİR'DEN HAKAN ALBAYRAK'A CEVAP GELDİ
Cüneyt Özdemir bir grup gazeteciyle Pensilvanya'ya gitti ve Fethullah Gülen ile bir kahvaltıda buluştu.
Özdemir’in yanı sıra Ferhat Boratav, Serdar Turgut ve Bejan Matur'un da hazır bulunduğu o buluşmada, Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırı ve şehidler de gündeme geldi. Gülen hocaefendi, gazetecilere Mavi Marmara gemisindekilerin şehid değil bile bile ölüme giden insanlar olduğunu söyledi.[/SIZE]
Özdemir, 5N1K programında, Fethullah Gülen hocaefendinin Mavi Marmara şehidlerine ilişkin yaklaşımını şöyle anlattı: "Mavi Marmara gemisine binenler “Biz orada şehid olmaya gidiyoruz” demişler ve İslami bir motif üzerine hareket ediyordu. Fethullah Gülen bunun şehidlik bile sayılamayacağını, bile bile ölüme gitmek” olduğunu söyledi.
5N1K'ya konuk olan Ferhat Boratav da “En azından The Wall Street Journal röportajında Türkiye’de yankı uyandıran açıklamasının, bu işin yanlış olduğu yönündeki açıklamasının bir değerlendirme hatası ya da dil sürçmesi olmadığını, aynı düşüncesini savunduğu ortaya çıktı. Yani dil sürçmesi ya da öylesine söylenmiş değil bilerek ve düşünülerek söylenmişti” dedi.
Bejan Matur ise “Siz, 'ben şehid olmak istiyorum' diyerek yola çıkamazsınız. Bunun takdiri Allah’a aittir” demişti. 'Oradaki kurguda hata olduğunu ve eleştirel baktığını' söylemişti” dedi
------------------------------------------------------------------------
Bir baska acidan:
Mavi Marmara gemisiyle Filistin'e doğru yola çıkan Hakan Albayrak ve arkadaşlarının Türkiye'yi savaşa sokacak girişimleri Fethullah Gülen'in beklenmedik çıkışı ile önlenmişti.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hakan Albayrak bu süreçle ilgili medyada yer alan haberleri baz alarak 5 Ekim 2010 tarihinde "Hocaefendi'ye açık mektup" başlığı ile bir yazı kaleme aldı.
Hakan Albayrak yazısında Fethullah Gülen'i Kur'an'ı ve hadis kitaplarını bilmemekle suçladığı yazısında "kendileriyle neden uğraştıklarını sordu"
Hakan Albayrak, Fethullah Gülen'in Mavi Marmara olayı hakkındaki açıklamaları birilerinin isteği doğrultusunda yaptığını ima ettiği yazısında tüm dünyanın kabul ettiği din alimi Fethullah Gülen'e ders vermeye kalktı.
Bu duruma ilk tepki Fethullah Gülen'in talebesi İzmir'in tanınmış yazarlarından Necdet İçel'den geldi.
İşte o yazı...
Hakan Albayrak’a Açık Mektup!
Değerli, meraklı ve araştırmacı Hakan Albayrak Bey…! Hüsn-ü zan içerisinde olduğunuzu, önemli olan Hakk’a hizmet olsun iştiyakı içinde bulunduğunuzu ve doğruların peşinde koştuğunuzun farkındayım. Bütün bunları yaparken günlük hadiselere bakarak, bazı temel ölçülerimizden taviz vermenizi doğru bulmadığımı ifade etmeliyim.
“Tenkid istifade nurunu söndürür.” derler. Fethullah Hocaefendi gibi büyük şahsiyetler, Türkiye, İslam dünyası ve hatta insanlık dünyası için geleceğimiz açısından çok büyük şans ve doğrusu bir lütuf olduğunun farkındasınızdır herhalde. Bu zatları çok iyi değerlendirip, onları anlamaya çalışmanız gerekirken, tenkid nazarıyla bakmanızı doğru bulmuyorum. Hele basın dünyasında, efkar-ı âmme karşısında yıpratmaya çalışmanızı asla ve kat’a tasvip etmem.
Fethullah Gülen Hocaefendi’yi 1969 senesinden beri iyi tanırım, hala tanımaya çalışıyorum. Talebesiyim. Kendisinden Arapça, hadis, fıkıh, fıkıh usulü dersleri almaya çalıştım.
Hadisleri okurken ezberden okuduğunu çok iyi bilirim. Kütüb-ü Sitte’yi, hatta Kütüb-ü Tis’a’yı ezberden bildiğini biliyorum. Hadisleri okuyup anlatırken hadislerin başındaki “ricali” ezberden okuyan, “cerh ve ta’dil”lerini yapan, “Sahabe-i kiramla beraber 50.000 hadis ricalini babamın oğlu gibi tanırım.”diyen yine Fethullah Gülen Hocaefendi’dir. Şahitliğim vardır, öyledir.
Okuduğu beyti tekrar etmemek şartıyla bizlere dört gün şiir okuyabilecek şiir gücüne ve hafızasına sahip olan da O’dur.
1966 senesinden beri yaptığı bütün vaazları, verdiği konferansları, yazdığı eserleri, yaptığı hizmetleri ayandan ayan, beyandan beyandır. Bütün dünya görmekte ve takdirle seyretmektedir.
Şu ana kadar fikirlerinde isabetlilik, hadiselere bakışında basiretiyle bizleri aşan enginliği olmuştur. Ayağının ucunu göremeyen bizler, O’nun ufkuna gerçekten hiçbir zaman yetişememişizdir. Hadiseler sürekli olarak O’nu haklı çıkarmıştır. Bu hususta pek çok hadise zikredebiliriz.
Hocaefendi’nin tefsire vakıf olmadığı, hadis-i şerifleri bilmediğini söyleyebilir misiniz?
44 seneden beri zühd-ü takvasıyla anlattıkları ve hayatı meydanda olan bu zatı hala tanıyamadı ve sıradan birisi zannediyorsanız ayıp etmiş olmuyor musunuz?
Şehitliğin ne demek olduğunu kimlerin şehit olabileceğini bilemeyeceğini mi zannediyorsunuz?
Amerikan basınında çıkanları tercüme edenler ne kadar isabetli tercüme edebilmişlerdir? Dergi, yaptığı demeçleri ne kadar O’nun maksadına uygun olarak okurlarına aksettirebilmiştir?
Acaba Hocaefendi’ye gidip gelen gazetecilerin birkaç cümlesi orada anlattıkları fikir ve cümle bütünlüğünü ne kadar yansıtabiliyor?
“Bir fâsık size bir haber getirirse onu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınızdan pişman olursunuz.”hakikati size ne anlatıyor?
Haberi getiren fâsık olmayabilir. Haberinde fısk vardır. İyice araştırmanız gerekmez miydi?
İslam ve insanlık dünyasının kendisine teveccüh ettiği böyle bir zatı cetvel-kalem yazınıza almanızı doğrusu siz gibi ciddi bir insana yakıştıramadığımı söylemeliyim.
Herhalde Amr bin Cemûh’u ve o anlattığınız hadiseyi Hocaefendi çok iyi biliyordur. Kendisinden ve vaazlarından, bunu kaç defa ağlayarak anlattığını çok iyi hatırlarım.
Şunu söylüyorum ki; Hocaefendi’ye tenkid nazarıyla, taaruzan-tasakutan hücum eden bir mantıkla yaklaşmaktan daha ziyade, anlattıkları ve eserleriyle O’nu anlamaya çalışmanız sizler için ilerde mahcup olmamanız açısından daha iyi olacaktır kanaatindeyim.
33 sene dehasıyla İslam dünyasını en ağır şartlarda idare eden Sultan Abdulhamid’i çok sonra anlayıp, ağlayıp özür dileyenler gibi olmamanızı dilerim.
Dünya konjektöründe hadiseleri çok iyi bilen, dünyada o kadar okul açmış, haber ajanslarıyla habercilik, gazetecilik, televizyonculuk yapan dostları olan bir insanın Türkiye, Filistin, İsrail ve dünya münasebetlerini göremeyecek, bilemeyecek bir zat olduğunu zannediyorsanız, aldanıyorsunuz.
Yeni Şafak gazetesini de okurum. Her okuduğumda Hakan Albayrak’ın yazısı varsa okumadan edemem.
Sevgi, selam ve dualarımla…
http://www.fethullahgulenhasreti.com/haberler/izmirden_hakan_albayraka_cevap_geldi.html
--------------------------------------------------------------------------
ardindan Hakan Albayrak, Fethullah Gülen`den helallik istedi...:
Aziz dostum Erkam Tufan Aytav telefon açtı, dünkü yazımdaki iddianın doğru olmadığını söyledi.
Özetle dedi ki:
'Hocaefendi ile o görüşmede Ferhat Boratav, Cüneyt Özdemir, Bejan Matur ve Serdar Turgut'un yanında ben de vardım. Mavi Marmara'dakilerin şehit sayılamayacağını kesinlikle söylemedi. O günlerde yayınladığı taziye mesajında şehit demişken şimdi böyle bir şey söyleyebileceğini nasıl düşünebilirsin? Bir yanlış anlaşılma sözkonusu. Başka bir bağlamda konuşurken söylediği şeyler yanlışlıkla oraya çekilmiş.'
Erkam'ın Haber 7'deki "Sevgili Hakan Albayrak'a Açık Mektup" başlıklı yazısından da bir alıntı yapayım:
"Mavi Marmara olayı Serdar Turgut'un sorusu üzerine gündeme geldi. Fethullah Gülen'in bu konudaki çıkışının isabetini dile getirdi. Sayın Gülen de inandığımı söyledim deyip konuyu orada bitirdi, daha fazla uzatmadı. Arkasından Serdar Turgut İHH'nın ABD kongresinde terörist örgüt olarak kabul edilmesinin söz konusu olduğunu ve bu konuda ne düşündüğünü sordu. Sayın Gülen de çok kısa olarak 'maalesef öyleymiş ben de duydum' diyerek üzüntülerini ifade etti. Daha sonra sohbet bizlerin soruları üzerine başka konulara doğru aktı. Terör konusuna girildi. Sayın Gülen bir ABD'li akademisyenin kendisine terörizm konusunda dininiz de buna zemin hazırlıyor şeklinde ifadede bulunduğunu buna karşı kendisinin cevaben; terörizme İslam'ın cevaz vermediğini, bir insanın bu şekilde bilerek ölüme gitmesinin bırakın cenneti doğrudan cehenneme götüreceğini söylediğini ifade etti. Tabii bu cümleyi aklımda kaldığı kadarı ile mealen aktarıyorum..."
Erkam'ın şahitliği benim için muteberdir, fakat
CNN Türk'teki 5N1K programında kendisine böyle bir söz isnat edilen Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 8 gündür niye tekzip mesajı yayınlamadığını –sevgili Erkam'ın da bu açıklamayı yapmak için neden 8 gün beklediğini- sormak durumundayım.
Cüneyt Özdemir,
www.dipnot.tv'de yer alan "Pensilvanya'da Fethullah Gülen İle Bir Gün" başlıklı yazısının bir yerinde, "cemaatin önde gelen isimlerinden biri"nin, kendisine, "Hocaefendi senin yayınları takip ediyor" dediğini aktarıyor; madem Hocaefendi 5N1K'yı takip ediyor, öyleyse o sözleri duyar duymaz tekzip derdine düşmesi gerekmez miydi?
Şu cümleler de Cüneyt Özdemir'in
www.dipnot.tv'deki yazısından:
"Fethullah Gülen, Mavi Marmara'da pek çok gönüllünün sürekli tekrar ettiği 'şehit olmaya gidiyoruz' retoriğine şiddetle karşı çıkıyor. Böylesine bir şeyin şehitlik bile kabul edilemeyeceğini söylüyor."
Bu yazı sadece
www.dipnot.tv'de değil, Fethullah Gülen Web Sitesi'nde de var (
http://tr.fgulen.com/content/view/18615/12/).
Hocaefendi'ye yakın kimselerin hazırladığı ve onların tasvip ettikleri yazıların yer aldığı bir siteden söz ediyorum.
Yukarıdaki ifadeleri tekzip etmek şöyle dursun, Cüneyt Özdemir'in yazısını olduğu gibi –hiçbir şerh düşmeden- siteye koymuşlar.
Ben o siteyi (de) referans aldım.
Demek ki almamam gerekirmiş.
* * *
Hülasa:
Ortada büyük bir karışıklığın olduğu anlaşılıyor.
Bu karışıklıkta hataya düştüğümü kabul ediyorum; Hocaefendi'ye Açık Mekup'ta "Şayet bunu gerçekten söylediyseniz..." ve "Bilgi yanlışsa niçin tekzip etmiyorsunuz?" gibi ifadeler kullanmalı, kesin hüküm vermekten kaçınmalıydım.
Hocaefendi'nin hakkına girdiysem helallik dilerim.
Bir şey daha dilerim:
Hocaefendi bundan sonra gazetecilerle-televizyoncularla konuşurken lütfen teypleri-kameraları kapattırmasın.
Ne dediğini ve nasıl dediğini kendi kulaklarımızla duyalım, kendi gözlerimizle görelim. Hocaefendi'yi rivayet yoluyla takip etmek çok yorucu ve hepimiz için çok yıpratıcı oluyor.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=24325&y=HakanAlbayrak