Dinlerarası diyalog - Ilımlı İslam

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
İnsanlar ikiye ayrılır:Fethullah Gülen cemaatinin İsrail karşıtı mesajlara kapalı olmasının altında yatan nedeni bilenler ve bilmeyenler...
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Amerika Irak'ın işgal etti
O halde diyalog çalışmalarını bırakın
İsrail Filistin'i bombaladı
O halde diyalog çalışmalarını bırakın
Bu mu yani?
İsmailağa.info ekibi nette iyi organize oluyor doğrusu
İsmailağa ismini de iyi kullanıyorlar.
Dünyada din adamları bir araya gelmeli sadece farklı dinlerden değil aynı dinlerden olanlarda

Siyasetçiler emperyal politikalar üretip barışı getiremiyorsa din adamlarının suçu olmasa gerek.
Şuanda Myanmar'da büyük bir dram yaşanıyor
Budist gruplar hitap edecek bir isim bu katliamları durdurabilirdi
Ne yazık ki ne onlarla bizim aramızda nede bizim ile onlar arasında bir bağ köprü yok
Düşman kabileler düşman milletler düşman inançlar gibiyiz

Budizm dinine "ahlak dini" diyen diyalogçular neden Myanmar'da yaşanan müslüman katliamlarına ses çıkarmazlar?.Oralarda bir tek hıristiyan veya yahudi öldürülmüş olsaydı dünya ayağa kalkardı.Lakin, "nasıl olsa müslümanların kanı, ırzı, ucuz vurun abalıya!" misali olup bunları görmezlikten gelenler ve de artık vurdumduymazlıktan gelinmesi, hep art niyetli olunmasından kaynaklanmaktadır.Hilafeti M.Kemal Atatürk kaldırınca işte bu zulümler müslümanların başsız kalmasından dolayıdır.Bu dünya üzerinde işlenen zulümlerin vebalini o çekecektir.Hilafetin kaldırılmasıyla İslam dünyası perişan olmuştur.Hilafetin kaldırılmasına razı olup sevenleri ve sevinenleri Allah kahretsin diyoruz.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Diyalogçulara soruyorum...NEDEN TV.LERDE AÇIK OTURUMLARDA DİNLERARASI DİYALOG, "ILIMLI İSLAM, ILIMLI MÜSLÜMAN PROJESİ" TARTIŞILMAZ?.NEDEN BU ÖNEMLİ MESELE HAKKINDA BİR TEK LAF EDİLMEZ?.

Verin cevabını?...
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Budizm dinine "ahlak dini" diyen diyalogçular neden Myanmar'da yaşanan müslüman katliamlarına ses çıkarmazlar?.Oralarda bir tek hıristiyan veya yahudi öldürülmüş olsaydı dünya ayağa kalkardı.Lakin, "nasıl olsa müslümanların kanı, ırzı, ucuz vurun abalıya!" misali olup bunları görmezlikten gelenler ve de artık vurdumduymazlıktan gelinmesi, hep art niyetli olunmasından kaynaklanmaktadır.Hilafeti M.Kemal Atatürk kaldırınca işte bu zulümler müslümanların başsız kalmasından dolayıdır.Bu dünya üzerinde işlenen zulümlerin vebalini o çekecektir.Hilafetin kaldırılmasıyla İslam dünyası perişan olmuştur.Hilafetin kaldırılmasına razı olup sevenleri ve sevinenleri Allah kahretsin diyoruz.

Koçum sen hastasın.. hasta
Ezberlemişsin yıllardır aynı laflar
Kabak tadı verdi
Sen ne yaptın Myanmar için
Sizinkiler ne yaptı?
Sizin Hocalarınız Myanmar için tek laf etmiş mi?

Boş boş gevezelik başka bir şey yok
Budizm mi emretmiş Müslümanları katletmelerini?
Esad'da Müslüman
İslam mı emrediyor katliam yapmasını
Tarla fareleri bile daha zekice yaşarlar sanırım.
 

MECZUP

Profesör
Katılım
5 Ağu 2010
Mesajlar
887
Tepkime puanı
178
Puanları
0
Konum
Bî mekân..
Şu başlığı ne zaman ve nerede görürsem sinirleniyorum, yahu kardeşim dinler diye bişiy yok ki arasında da diyalog olsun.


Allah cc. Katında tek din İSLAMDIR..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
;1221339' Alıntı:
Şu başlığı ne zaman ve nerede görürsem sinirleniyorum, yahu kardeşim dinler diye bişiy yok ki arasında da diyalog olsun.


Allah cc. Katında tek din İSLAMDIR..

@MECZUP

AKSİNİ SÖYLEYEN BELGE GETİR.

Tek hak din islamdır kim aksini söylemiş.

SOSYAL DEYİMLE Diler demek İnsanın İMANINI YOK MU EDER.

Bak İhvan Forum da

Forum: Diğer Dinler ve İnanç Sistemleri
Hristiyan, musevi, budist, ateist üyelerimizin paylaşım yapabileceği forum


Bölüm var şimdi Tüm yöneticilerin İmanı gittimi.

DİĞER DİNLER SOSYAL ANLATIM için kullanılır İNANMAK veya Konuşmacıların Yazanların inandıkları için değil.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Budizm dinine "ahlak dini" diyen diyalogçular neden Myanmar'da yaşanan müslüman katliamlarına ses çıkarmazlar?.Oralarda bir tek hıristiyan veya yahudi öldürülmüş olsaydı dünya ayağa kalkardı.Lakin, "nasıl olsa müslümanların kanı, ırzı, ucuz vurun abalıya!" misali olup bunları görmezlikten gelenler ve de artık vurdumduymazlıktan gelinmesi, hep art niyetli olunmasından kaynaklanmaktadır.Hilafeti M.Kemal Atatürk kaldırınca işte bu zulümler müslümanların başsız kalmasından dolayıdır.Bu dünya üzerinde işlenen zulümlerin vebalini o çekecektir.Hilafetin kaldırılmasıyla İslam dünyası perişan olmuştur.Hilafetin kaldırılmasına razı olup sevenleri ve sevinenleri Allah kahretsin diyoruz.

@MÜTEŞEKKÜR

Galiba Çok ulusalcı veya CHP , Kemalist Yazılı , Görüntülü basın ı takip ediyorsun veya İNTERNET i


Değerli kardeşimiz;

Bu videoda hocaefendinin sözlerinde eleştirilecek ehl-i sünnete uygun olmayan hiçbir ifadeye rastlamak mümkün değil. Eleştiren cahillerde camiyle namazla dinle alakası olmayan ne dediğini bilmeyen insanlar ve bir kısmı da hasetliklerinden veya kinlerinin büyüklüklerinden cemaatlerin gıybetini yapmayı vazife edinmiş münafık insanlar.



"Budizm bir ahlak dinidir" Yani ilahi bir din değil,sadece etiğe uygunlardan oluşur. Allah Resülü güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini belirtiyor. Onlar da bu ilahi (müslümanlığın) dinin güzel ahlakına tesadüf eden bazı şeyler yaşıyor olabilir. Ancak bu onları müslüman kılmaz...sadece ahlaki bir yaşam biçimidir.

F.Gülen DÜNYACA KABUL EDİLEN BİRİDİR YANİ ETKİSİ VARDIR Sana Peygamberimiz sav bir hadisini hatırlatayım.

BAŞKASININ ATA sına HAKARET ETME Kendi Ata na HAKARET imkanı verirsin.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
İnsanlar ikiye ayrılır:Fethullah Gülen cemaatinin İsrail karşıtı mesajlara kapalı olmasının altında yatan nedeni bilenler ve bilmeyenler...

@zebih

MADEM BİLENLERDENSİN aç bakalım konuyu da al cevabı tabii ÇOK İYİ BİLDİĞİNE İNANIYORSAN
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
@MÜTEŞEKKÜR

Galiba Çok ulusalcı veya CHP , Kemalist Yazılı , Görüntülü basın ı takip ediyorsun veya İNTERNET i


Değerli kardeşimiz;

Bu videoda hocaefendinin sözlerinde eleştirilecek ehl-i sünnete uygun olmayan hiçbir ifadeye rastlamak mümkün değil. Eleştiren cahillerde camiyle namazla dinle alakası olmayan ne dediğini bilmeyen insanlar ve bir kısmı da hasetliklerinden veya kinlerinin büyüklüklerinden cemaatlerin gıybetini yapmayı vazife edinmiş münafık insanlar.



"Budizm bir ahlak dinidir" Yani ilahi bir din değil,sadece etiğe uygunlardan oluşur. Allah Resülü güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini belirtiyor. Onlar da bu ilahi (müslümanlığın) dinin güzel ahlakına tesadüf eden bazı şeyler yaşıyor olabilir. Ancak bu onları müslüman kılmaz...sadece ahlaki bir yaşam biçimidir.

F.Gülen DÜNYACA KABUL EDİLEN BİRİDİR YANİ ETKİSİ VARDIR Sana Peygamberimiz sav bir hadisini hatırlatayım.

BAŞKASININ ATA sına HAKARET ETME Kendi Ata na HAKARET imkanı verirsin.

Ağbi...Biz ulusalcı veya CHP kafası taşımayız ve onlardanda akıl alacak da değiliz.Maksadımız, ümmet-i Muhammed'in tevhid çizgisinden sapmamasıdır.CHP ve ulusalcılarda din derdi diye dertleri yoktur.Bunlar sadece içlerinde ki kinlerini kusmaktan başka bir şey yapmazlar.Onlarla bizim işimizde olmaz.Yanlış ve hatalı ne varsa herkesi elimizden geldiği kadar uyarmaya çalışıyoruz.Hiçbir İslam alimine de kin ve nefretimizde yoktur.İslam'a uygun olan ne varsa başımızın üstünde yeri vardır.Kuru kavgadan da nefret ederiz.

Budistlerin ahlakını da gördük.Bunlar sadece kafirlere karşı ahlaklı olurlar.Gerisi boş lakırtıdır.Budistleri seven de kafir olur.Çünkü onlarda müşrik ve kafirdir.Bizim dinimiz bize, onların dini onlaradır.


turkiye_260313.jpeg



AĞBİ...GÖZÜNÜ AÇ VE SAFDİRİK OLMA!.BUDİZM AHLAK DİNİ İSE BU HABERLER NEYİN NESİDİR?BİZ SANA YALAN MI SÖYLÜYORUZ?...
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Ağbi...Biz ulusalcı veya CHP kafası taşımayız ve onlardanda akıl alacak da değiliz.Maksadımız, ümmet-i Muhammed'in tevhid çizgisinden sapmamasıdır.CHP ve ulusalcılarda din derdi diye dertleri yoktur.Bunlar sadece içlerinde ki kinlerini kusmaktan başka bir şey yapmazlar.Onlarla bizim işimizde olmaz.Yanlış ve hatalı ne varsa herkesi elimizden geldiği kadar uyarmaya çalışıyoruz.Hiçbir İslam alimine de kin ve nefretimizde yoktur.İslam'a uygun olan ne varsa başımızın üstünde yeri vardır.Kuru kavgadan da nefret ederiz.

Budistlerin ahlakını da gördük.Bunlar sadece kafirlere karşı ahlaklı olurlar.Gerisi boş lakırtıdır.Budistleri seven de kafir olur.Çünkü onlarda müşrik ve kafirdir.Bizim dinimiz bize, onların dini onlaradır.


turkiye_260313.jpeg



AĞBİ...GÖZÜNĞÜ AÇ SAFDİRİK OLMA.BUDİZM AHLAK DİNİ İSE BU HABERLER NEYİN NESİDİR?BİZ SANA YALAN MI SÖYLÜYORUZ?...

Ben SAFTİRİK değilim ama kendinizi karşınızda görmek istiyorsanız o zaman İTİRAZIM YOK

İşte IRAK taki Sünni ve ŞİA İmamları MÜSLÜMAN lar peki neden BİRBİRLERİNE VERDİKLERİ ZARAR ABD den fazla.

F.Gülen GÖNÜL ADAMIDIR Kimsenin ATA sına İNANÇ larına HAKARET ETMEZ

DÜNYA nın İSLAM DÜNYASINA bakış ı bir irdele BARBAR GERİCİ vb.tanımlar BBırak DÜNYA yı İşte Türkiyede olanalar.

İŞTE 28 ŞUBAT KARARLARINI ÇIKARANLAR MÜSLÜMAN DEĞİLLERMİ ? Yaptıkları İSLAM inancına uygunmu ?

BUDİZM reklamı yapmıyorum YAPMAKTAN da ALLAH a sığınırım.ama BUDİZM in temeli yani FELSEFESİ Hinayana (küçük taşıt) adı da verilen Theravada Budizmi (eskilerin yolu), bireyleri bu Dünya'nın sıkıntı ve ızdı*raplarından kurtarmayı amaçlar. Yani, öncelikle bireyin yazgısını ve kurtuluşunu dikkate alır. Buna göre, acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek, Nirvana'ya ulaşmakla elde edilebilecek olan ahlak yetkinliğidir. Buna karşın Mahayana Budizmi (büyük taşıt), bireyden çok tüm insanlığı, yani bütünü dikkate alır. Bu anlayışa göre, büyük borç gerçekte tüm insanlığa hizmet ettikten sonra ödenmiş olacaktır ve bireyin yalnızca kendisini kurtarmasının hiçbir önemi yoktur. Üçüncü büyük mezhep olan Vajrayana, Mahayana'dan türemiş tantrik bir okuldur. Felsefî açıdan Mahayana'dan çok farklı değildir ancak uygulamada yepyeni yöntemler ekler.

F.Gülen BUDİZM in felsefesine değinmiştir vede bununla 500 Milyonu olan inanan kimselerin bu felsefe ile diyalog adımın ı atmıştır ASLA BUDİZM DİN olarak kabul etmemiştir zaten BUDİZM de YARATAN YOKTUR REALKARNASYON vardır ki bu İSLAM a tamami ile ZITTIR.

SİZ VE SİZİN GİBİLER malesef cınbızla alınan CÜMLELERİ kullanıyorsunuz @MÜTEŞEKKÜR gözünü aç SAFTİRİK olma ulusalcı veya CHP kafası ürünleri FİTNE lere kapılıp İNSANLARI İSLAM AÇISINDAN YARGILAMA.

Hiçbir İslam alimine de kin ve nefretimizde yoktur.İslam'a uygun olan ne varsa başımızın üstünde yeri vardır.Kuru kavgadan da nefret ederiz.DEMİŞSİNİZ BENDE İNANDIM

AÇ KONU F.GÜLEN in tasvip etmediğin hareket ve icraatlarını getir cevaplarını vereyim hemde BELGELİ KAYNAKLI
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
@saglıkcı

Merak etme ilk ağızdan belgeli cevap vereceğim.Yani nakil edeceğim.
Zaten dikkatlice bakıldığında görülecektir ki ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Çünkü Allah'ın gönderdiği kitapların hemen hepsinde tekrarlanan amentüdür: Allah birdir. Peygamberler haktır. Melekler vardır. Kitaplar gönderilmiştir. Ahiret vardır. Ölen insanlar bir gün dirilecek, yaptıkları iyiliklerin mükafatını, kötülüklerin de mücazatını göreceklerdir.

Bu temel noktalar bir amentüden başkası değildir ve biz ehl-i kitapla bu amentüde müttefikiz. Garip olan şudur ki ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir. Burada Kur'an'ın bir ayetini hatırlamak yerinde olsa gerektir: (Mealen.)

- Ey ehl-i kitap! Geliniz ittifak ettiğiniz amentüde buluşunuz.
Bu yazıyı senin mesajından aldım.Buna göre bu gün biz (Müslümanlar)ehl-i kitapla (İsevi ve Musevi yani bugünkü hırıstıyan ve yahudilerle) bu amentüde müttefikiz ne demek yani öylemiyiz.?
Mutlak küfür demişsin galiba hiç bir dine inanmayanlar.Peki biz Ehli kitapla bir olduk,yani ittifak ettik,dayanıştık mutlak küfrü nasıl yok edeceğiz.Bunlarla harp edip bunları yokmu edeceğiz.Bunlarla mücadele edip bunları bu küfürlerinden döndüreçekmiyiz.?Eğer bunları küfürlerinden döndüreçeksek,neye döndüreceğiz.Bunları müslümanmı,isevimi,musevimi yapacağız.?Müslüman yapacağız dersen,buna hıristiyan ve yahidiler karşı çıkmazlarmı,niye müslüman yapıyorsunuz,halbuki biz ortak hareket ederek bunları mutlak küfürden vaz geçirdik derlerse.?Yok mutlak küfürden kurtulsunda isterse isevimi olsun diyeceğiz.Böyle dersek onlara ne fayda sağlamış olacağız.?Böylelikle onları ebedi cehennemden kurtarmışmı olacağız.Yok kurtulmazlar dersen,öyleyse neyin mücadelesi.Yoksa önce mutlak küfürden, ister isevi ister isevi olarak kurtaralımda sonra müslüman etmek daha kolay olur düşüncesiylemi hareket edileçek.Hem Bu günkü ehli kitap bizimle hiç bir hususta ittifak etmediklerini söylüyorlar.Mesala biz Allah bir deriz,onlar üç der.Biz melekler yemezler içmezler onlarda erkeklik dişilik ve cismanilik yoktur deriz.Onlar kanatlı kadınlara benzetirler.Biz bütün kütapların asıllarına iman ederiz.Onlar bozulmuş inçile iman ederler ve bizim inandığımız Kuran-ı Kerime iman etmezler.Biz Peygamberler Allah'ın kulu ve Resulü deriz.O'nlar günah işlemez deriz.Bunlar peygamberlerde uluhiyet sıfatı olduğuna inanır.Peygamberlerin günah işlediğine inanır.Mesele uzayıpta gider.Öyleyse biran önce bu bozuk yolu bırakarak kendinize dönünüz.Ehli Sünnet vel cemaat yoluna sarılınız.İslam Alimlerine tabi olunuz.Yani kendinizi kurtarınız.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
"Ehli kitapla biz amentüde müttefikiz diyenlere okkalı bir cevap veriyoruz.

BAKARA SURESİ-285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de. Her biriAllah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiç biri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz,affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.

NİSA SURESİ-
150. Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;

151.
İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.


152.
Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.


"Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler" Bu âyetten anlaşılıyor ki, kâfirler başlıca üç kısımdır. Birincisi: Ne Allah, ne peygamber tanımayan, hiç birine iman etmeyenler. İkincisi: İmanda Allah ile peygamberi birbirinden ayıranlar. Yani Allah'a iman iddiasında bulunup da Allah'ın gönderdiği peygamberlere inanmayanlar. Üçüncüsü: Peygamberlerin bazısını tanıyıp da bazısını tanımayanlardır ki, kitap ehlinden yahudi ve hıristiyanlar bu kısımdandır. Ve bu âyet doğrudan doğruya bunlar hakkında inmiş, iman ile küfür arasında orta bir derece, bir yol bulunmadığı ve peygamberlerden bazısını tanımamak, hepsini tanımamak ve hepsini tanımamak Allah'ı da tanımamak demek olduğunu göstermiştir. Yani Allah'a ve peygamberlerine küfreden (inkâr eden)ler, fakat bunu açıklıyarak değil, fikir ve mezhepleri bu küfrü gerektiren, ve Allah ile peygamberleri arasını imanda ayırdetmek isteyenler, hatta bunu da genel olarak ve umumi şekilde açıklamayıp sözleri bunu gerektiren, biz bazısına inanırız ve bazısına inanmayız diyenler, mesela "Musa, Üzeyr filan ve filan peygamberlere ve Tevrat'a inanırız, fakat İsa'ya ve Muhammed'e, İncil'e ve Kur'ân'a inanmayız" diyen yahudiler; aynı şekilde, "Musa'ya ve İsa'ya, Tevrat'a ve İncil'e inanırız ama, Kur'ân'a ve Muhammed'e inanmayız" diyen hıristiyanlar ve aynı şekilde yahudiler arasında "Muhammed bir peygamberdir ama, bizim peygamberimiz değildir" diye kaçamak yapan, ve bu şekilde iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler, işte bütün bunlar muhakkak kâfirdirler ve küfürleri açıkça sabittir. Zira iman ile küfür, hak ile batıl arasında bir mertebe yoktur. Bir peygambere küfretmek, peygamberliğe küfretmektir. Peygamberliğe küfretmek, bütün peygamberlere küfretmektir ve bütün peygamberlere küfretmek, Allah'a küfretmektir. Çünkü Allah'ın bir emrine küfretmek, genel olarak, Allah'a küfretmektir. Biz de üstün kudret ve büyüklüğümüzle bütün kâfirlere alçaltıcı, ihanetli, aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır, sırası gelince tadacaklardır. Şu halde vaad edilen af ve mükafat böyle inkâr ve küfür sahiplerine değildir.


Sonuç olarak deriz ki,
Hz.Muhammed (Sallallahu aleyhi vessellem) efendimizin' peygamberliğini inkar eden ehli kitap asla cennete giremeyecektir.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Bediüzzaman Hazretleri’nin Feryadı:

Bediüzzaman Hazretleri bu münafıkları Allah-u Teâlâ’nın izniyle gördü, bildi ve söyledi. Söylediklerini size beyan edeyim.
Fakat ilâhi takdirin önüne kimse geçemez. Çünkü imtihan sahnesindeyiz. Herkes imtihanını verecek ve gideceği yere gidecek.
“Bana ızdırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye vaktim bile yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbâli selâmet olsa.” (Bediüzzaman Said Nursi: Eşref Edip; sh. 16)
Uyan be kardeş! Bu feryat senin içindir. Senin imanın için feryat ediyor. Dost ve düşmanını tanı artık! Koyun postuna bürünen kurtlardan sakın artık!
Bu mübarek zât nasıl da bu münafıklıkları görmüş ve ne kadar üzülmüş. Artık bu feryadın karşısında uyanmanız lâzım.
Uyan be kardeş! Düşmanını tanı! Bunlar daha evvel de kazancınızı aldılar, kanlarınızı emdiler, sizi imanınızdan ettiler.
Bir bak, ipin ucu kimin elinde! Küfür diyarından kumanda ediyor, küffara yaranmak için peşkeş çekiyor. Din-i İslâm’dan ve güzel vatanımızdan seni mahrum etmek için çalışıyor.
Dinini, imanını, güzel vatanını kurtarman için; bombasını keşfet artık ve başına patlat.
Aslında her bölücü din-i İslâm’a düşmandır. İmanın kâmil ise, düşmanını dost eyleme.
Deccal’den daha beter ve daha tehlikeli olan münafıkları bil artık!
İçten türediler, kurt gibi iman gövdesini kemiriyorlar. Eğer harekete geçmezsen; mânen istilaya uğrarsın, nedametin çok olur, hem vatanın, hem de imanın elden gider.
Şu dostluklarına bir bak! Vatana ihanetlerini gör ve bil artık! Düşmanını içeride ara. Bunlar dışarıdakinden daha tehlikeli.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Teslis İnancı Küfürdür,
Aklını Kullanmamanın En Bariz Delilidir:
Bu papa konuşmasında müslümanların tanrı inancı ile kendi tanrı inançlarının farklı olduğunu, kendi tanrı inançlarının akla uygun olduğunu, müslümanların soyut bir tanrı inancı olduğunu ve akla uygun olmadığını söylüyor.
Bu sözleri ile hıristiyanlıktaki "Baba-oğul-kutsalruh" şeklindeki teslis inancını akla uygun bir tanrı inancı gibi göstermek istiyor. Bundan büyük akılsızlık olur mu? Hem küfrünü ortaya koyuyor, hem müslümanlarla farklı bir inanca sahip olduğunu ilan ediyor, hem de Allah-u Teâlâ'ya hasım kesiliyor.
Bu necisten de bu beklenirdi zaten.
Açıkca müslümanlara "Sizin tanrınız başka bizim tanrımız başka!" diyor. Papa'nın sözlerini izah eden La Repubblica gazetesinin Vatikan uzmanı Marco Politi: "İncil ve Kuran'daki Tanrı'nın iki farklı Tanrı olduğunun altını çizdi. Böyle yaparak 'beraber dua etmeliyiz' düşüncesini yıktı." diyor.
Oysa Türkiye'deki küfrü hoşgörücüler "Biz diyaloğa devam edeceğiz. Dinler arasında bir fark yok." diyor. Bunlar bu papazdan daha akılsız değil mi? Papa küfrünü ortaya koyuyor. Bunlar da "Biz küfrü çok severiz. Sevmeye devam edeceğiz." diyor, kendi durumlarını ortaya koyuyor.
Buradan da mı uyanmayacaksınız!!
Hıristiyanlar tarih boyunca İslâm'daki hakikate, kalpleri mutmain eden inanç düsturlarına cevap vermekte aciz düşmüşler, daima laf oyunları ve iftiralarla, hatta engizisyon ve işkenceler yolu ile halkı sindirmek suretiyle hakikati örtmeye, kendi küfür düzenlerini devam ettirmeye çalışmışlardır.
İslâm hakikatleri karşısında hiçbir söz söyleyecek durumları yoktur. Tek yaptıkları demogoji, tehdit ve sahtekârlıkla hakikatleri örtmeye çalışmaktır.
Binaenaleyh;
Allah-u Teâlâ Âl-i imrân sûre-i şerif'inde:
"Allah katında din İslâm'dır." buyuruyor. (Âl-i imrân: 19)
O'nun katında kabul olunmuş din ancak "İslâm" dinidir.
Peygamberlere ve İsa Aleyhisselâm'a iman etmek İslâm dininin iman esaslarındandır. Biz Allah-u Teâlâ'nın gönderdiği bütün peygamberlere ve kitaplara inanırız.
"Hepsi Allah'a, meleklerine, Kitaplar'ına ve peygamberlerine iman ettiler. "O'nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız..." derler." (Bakara: 285)
Allah-u Teâlâ bize böyle beyan buyuruyor. Biz İsa Aleyhisselâm'a ve ona indirilen bozulmamış İncil'e ve Allah'ın gönderdiği diğer bütün peygamberlere iman ederiz. İslâm inancına göre İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allah'ın büyük peygamberlerinden birisidir. Bakire Meryem'den babasız olarak dünyaya gelmiştir. Adem Aleyhisselâm nasıl ki babasız olarak yaratılmışsa İsa Aleyhisselâm'ın yaratılması da bu şekildedir. Nitekim bugünkü tıp ilminin ulaştığı seviye bu durumun kavranmasını daha kolay kılmaktadır. Hazret-i Allah beşeri sıfatlardan ve çocuk sahibi olmaktan münezzehtir.
Bu hakikatleri anlamak ve kabul etmek istemeyen yahudiler, İsa Aleyhisselâm hakkında, babasız dünyaya geldiğini bahane ederek "zina çocuğudur" dediler, iftira ettiler, hıristiyanların bir kısmı "ilâh" dediler, bir kısmı "ilâhın oğlu", bir başka fırka da "üçten biridir" dediler. Oysa hakikat Kur'an-ı kerim'de bildirildiği gibidir:
"Hiç şüphe yok ki, İsa'nın babasız dünyaya gelişi de Allah nezdinde Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yarattı, sonra ona: 'Ol!' dedi, o da oluverdi." (Âl-i imrân: 59)
Allah-u Teâlâ'nın Meryem Vâlidemiz hakkındaki beyân-ı ilâhîsi de şudur:
"Irzını korumuş olan İmrân kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabb'inin sözlerini ve Kitaplar'ını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi." (Tahrim: 12)
Hıristiyanlar: "Allah üçtür: Baba, oğul, ruhul kuds; üç esas, üç şahıs olarak tek esastır." diyerek "Üç ilâh" anlayışına sapmışlardır. Bunun hangisi Allah'tır? Bu bâtıl bir zihniyet değil mi? Bu büyük bir akılsızlık değil mi?
"Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter." (Nisâ: 171)
İslâm dininin hak din olduğunu, Hazret-i Kur'an'ın Allah-u Teâlâ'nın indirdiği son kitabı olduğunu, Muhammed Aleyhisselâm'ın da Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş hak ve son bir peygamber olduğunu bunlar da biliyor. Hıristiyanların kendileri itiraf ediyorlar. Bugünkü hıristiyanlıkta birçok inanç Roma'nın putperest dinlerinden alınmıştır. Çocukları olan tanrı tahayyülü, insandan tanrı edinmek gibi sapkınlıklar ve daha pek çoğu o devrin putperest inançlarıdır. Bu sapık inançlar yoldan sapmış papazlar tarafından hıristiyanlığın içine sokuşturulmuştur.
"Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?" (Âl-i imrân: 71)
Onlar hak ile batılı karıştırmış, hakkı gizlemişlerdir. Bugün de bunu yapıyorlar. Görüyorsunuz bu papa da hakkı gizlemek için alenen yalan söylüyor.
"Allah'a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin!" (Nisâ: 171)
Tevhid inancına gelin, Allah-u Teâlâ'nın peygamberini inkâr etmekten vazgeçin. Allah-u Teâlâ peygamberini gönderdiği zaman o devrin kitap ehlini tevhid inancına, peygamberine iman etmeye davet etti. Birçokları o günden bugünkü küfürde inat etmeye devam etti. Bazıları ise bu papaz gibi işi hakaret ve iftiraya vardıracak derecede küfürde aşırı gitti.
Allah-u Teâlâ'ya çocuk isnat etmek çok büyük bir zulümdür, büyük bir inkârdır:
"'Rahman çocuk edindi.' dediler. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Onlar o Rahman olan Allah'a çocuk iddia ettiler diye, bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti.
Halbuki Rahman olan Allah'a çocuk isnat etmek aslâ yakışmaz." (Meryem: 88-92)
Yaratma ile üretme arasındaki farkı anlayamıyor musunuz? Doğurma ve doğmanın, her şeyden önce bir yaratmaya bağlı olduğunu düşünemiyor musunuz? Gözleriniz bu kadar kör mü?
Halbuki Kur'an-ı kerim'de beyan buyurulduğuna göre İsa Aleyhisselâm şöyle söylemişti:
"Allah benim de Rabb'imdir, sizin de Rabb'inizdir. Artık ona kulluk edin, bu doğru yoldur." (Zuhruf: 64)
İsa Aleyhisselâm böyle buyuruyor, hıristiyanlar ise onu allah yerine koyuyorlar, ilâh kabul ediyorlar. İnsandan allah olur mu? Bu iftiranız karşısında İsa Aleyhisselâm size sahip çıkar mı? Allah-u Teâlâ'nın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız? Mahlûktan allah olur mu? Ne kadar sapmış olduğunuzu görmüyor musunuz?
"Halbuki Mesih onlara demişti ki:
Ey İsrâiloğulları, benim de Rabb'im sizin de Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin.
Kim Allah'a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar.
Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur." (Mâide: 72)
İsa Aleyhisselâm size hitap ediyor, Allah'a ortak koşmaya devam ederseniz, cehennemde ebedî kalacağınızı söylüyor. Hâlâ uyanmayacak mısınız?
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm'ın bir diğer beyanını Kur'an-ı kerim'de bize şöyle haber veriyor:
"Ben Allah'ın kuluyum. O bana Kitap verdi ve beni peygamber yaptı." (Meryem: 30)
Hıristiyanlar ise hâşâ İsa Aleyhisselâm'ı Allah olarak kabul ediyorlar. İsa Aleyhisselâm; "Ben Allah'ın oğlu değilim, kuluyum. Ben Allah değilim, O'nun peygamberiyim, elçisiyim." diyor. Hıristiyanlar bir mahlûku Allah yaparak kayıyor, bu mübarek peygambere iftira atıyor, yoldan çıkıyorlar. Hâşâ insandan Allah olur mu? Bu ne kadar büyük bir inkârdır.
İsa Aleyhisselâm'a uluhiyet isnad edenler hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyuruyor:
"'Allah, Meryemoğlu Mesih'tir.' diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır." (Mâide: 72)
"Andolsun ki: 'Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.' diyenler kâfir olmuşlardır." (Mâide: 73)
"Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür." demek, hem "Üç" kelimesi, hem de "Üçüncü" kelimesi itibariyle olmak üzere iki yönden katıksız şirktir. Bir ilâhtan başka ilâh olmadığı halde üç ilâh farzetmek, bir olan Allah'ın hakkını inkârdır, zulümdür. "Allah üç" demek gibi bir çelişkidir.
"Oysa bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere çok acıklı bir azap dokunacaktır." (Mâide: 73)
Bu gibi sözlerden ve teslis inancından vazgeçmeyenlere Allah-u Teâlâ açıkça küfür damgası vurmuştur. Onlar en şiddetli bir azapla azaba uğrayacaklardır.
"Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir." (Mâide: 75)
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
İki Mucize Hadis-i Şerif:

Sırası gelmişken size iki mucize Hadis-i şerif arzedeceğiz.
Seyyid-i Kâinat Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir mucize olarak Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Sizin için Deccal’den daha çok deccal olmayanlardan korkarım.”
“- Onlar kimlerdir?”
“Saptırıcı imamlardır.” (Ahmed bin Hanbel)
Deccal’den daha beter olan bu sapıtıcı imamları Allah-u Teâlâ’nın bildirmesi ile bildi ve 1400 sene sonra olacak hadiseleri mucize olarak haber verdi. İslâm dinine ne kadar büyük tahribat yapacaklarını tarif buyurdu.
O 1400 sene evvel gördü ve buyurdu, şimdi de biz görüyoruz.
Niçin Deccal’den daha korkunç ve tehlikelidir bu imamlar?
Deccal resmen Deccal olarak çıkacak. İşaretleri bellidir, doğrudan doğruya Allahlık dâvâsı ile çıkacak. Bir gözü kör olacak. Kâmil iman sahipleri hiçbir zaman ona aldanmaz, tuzağına düşmez.
Ve fakat bu sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, hepsi de sûret-i haktan göründüler. İslâm önderi, kurtarıcısı gibi göründüler, İslâm’ın icaplarını yapmaya başladılar. Böylece saf ve temiz müslümanları saflarına aldılar, halk büyük kitleler halinde onlara iltihak etti ve intisap etti. Sonra lüzumlu olan maddeyi elde edince ve etraflarında kalabalıkları görünce, kendilerinde bir güç gördüler ve dinlerini ilân ettiler, ilâh kesildiler.
“İslâm’a hizmet edeceğiz” diye müslümanları yoldular, soydular. Hem imanlarını hem maddelerini aldılar. Elindeki parasını, parası yoksa arabasını, arabası yoksa evini aldılar. Yanında parası olmayanı mahçup etmek suretiyle senet imzalattırdılar, bu senetleri günü gelince ödeyemeyenleri icraya verdiler. Evini, arabasını ve arsasını dahi elinden alarak tahsil ettiler. Yani halkı kaz yerine koydular. Şimdi de en lüks hayat içinde yaşıyorlar. Müminleri aldatmak ve soymak işini onlar cihad sayıyorlar. Fakirin lokmasını ağzından aldılar, müslümanlara yaptıkları eziyetten dolayı da iftihar ediyorlar.
İkinci bir Hadis-i şerif’lerinde yine mucize olarak şöyle buyuruyorlar:
“Şüphesiz ki benden sonra ümmetimden bir zümre gelecektir. Onlar Kur’an okuyacaklar. Fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. (Yalnız dilde kalacaktır). Nitekim onlar, okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar, bir daha da ona dönemeyeceklerdir.
İşte bütün insanların ve hayvanların en kötüsü bunlardır.” (Müslim: 1067)
Uyan be kardeş! Kardeş zannettiğin kâfirle dost olma. Eğer dost olursan Allah-u Teâlâ’nın dostluğunu kaybetmiş olursun.
Bu iki Hadis-i şerif’i mucize olarak gösteriyorum. Bu noktaya dikkat ederseniz esrarı çözmüş olursunuz.
Bu ajanlar ve bu sapıtıcılar İslâm’mış gibi göründüler. Kürsülerde İslâm’ın iyiliğinden, küfrün kötülüğünden bahsettiler. Bu mülkün sahibi olan Allah-u Teâlâ’nın emir ve nehiylerinden uzun uzadıya söz ettiler. İslâm dinine göre talebe yetiştiriyorlardı. Zira Bediüzzaman Hazretleri’nin izinde idiler. O büyük velinin feyiz ve bereketi ile talebeleri bir müddet böylece devam etti. Teheccüd namazı dahi kılıyorlardı.
Deccal’den daha beter olan imamlar ise henüz asliyetini ortaya koymamışlardı.
Onlar İslâm’mış gibi göründüler, halkı bu perde altında soymaya başladılar. İslâm’dan ilk ayrılışları böyle oldu.
Zira Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Onlar ise tasavvurun haricinde halkı soydular, yoldular, kanlarını emdiler, evlerini arabalarını ellerinden aldılar ve böylece yavaş yavaş asliyetlerini ortaya koymaya başladılar. Sonra da alenen küfürlerini ortaya koydular.
Nurdan nâra döndüler, isim değiştirdiler. Şimdiye kadar nurcuların ismi Bediüzzaman Hazretleri’nin ismi ise de, küfrünü ilân edince narcılar ismini aldılar. Ve narcıları imandan ettiler. Küfrü hoş göstererek onların hepsini küfür batağına düşürdüler.

Nurcu müslümanlar ise o zâtın izini takip edip sünnet-i seniyye rayları üzerinde giden, iman-küfür berzahını bilenlerdir.
Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin bu hususta şöyle bir beyanı var:
“Ey hitabet-i umumiye sıfatı ile, gazete lisanıyla konferans veren muharrir (yazar)! Sen, kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ederek kusurlarını ilân etmeye hakkın var. Fakat şeair-i İslâmiyeye (İslâm’ın sembolü olan hususlara) zıd ve muhalif olan herzeler (saçmalıklar) ile İslâmiyeti lekelendirmeğe katiyyen hakkın yoktur.
Seni kim tevkil etmiştir (vekil kılmıştır)? Fetvâyı nereden alıyorsun? Hangi hakka binaen milletin namına, ümmetin hesabına İslâmiyet hakkında hezeyanları savurarak dalâletini neşr ve ilân ediyorsun? Milleti, ümmeti kendin gibi dâll (hak yoldan sapmış) zannetme.
Dalâletini (sapıklığını) kime satıyorsun? Burası İslâmiyet memleketidir, yahudi memleketi değildir. Cumhur-u mümininin (müminlerin ekserisinin) kabul etmediği bir şeyin gazete ile ilânı, milleti dalâlete dâvettir, hukuk-u ümmete (ümmetin haklarına) tecavüzdür. Bir adamın hukukuna tecavüze cevaz-ı kanunî olmadığı (kanuni ruhsat verilmediği) halde, koca bir milletin belki âlem-i İslâmın hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun? Ağzını kapat!..” (Mesnevî-i Nuriye sh: 89)
Biz bunlara narcı diyoruz, nurcu demiyoruz. Narcı başka, nurcu başka.
NURCULAR O BÜYÜK ZEVÂT-I KİRAM’IN İZİNDEN YÜRÜYEN, NURU TAKİP EDEN, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN NURUNU YAYMAYA ÇALIŞANLARDIR.
NARCILAR İSE MÜNAFIKTIR, KÜFÜR İZİNİ TAKİP EDERLER, KÜFRÜ YAYMAYA ÇALIŞIRLAR. BUNLAR BİR TUTULMASIN VE BİR SANILMASIN.



 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Said-i Nursi Hazretleri’nin Feryat ve Tarifi:


“Ecnebilerin tâğutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle (tabiat fenleriyle) dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklit edip ittibâ edenlere binler nefrin (lânet) ve teessüfler!
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri (Avrupalıları) taklide çalışmayınız! Âyâ (acaba) Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten (düşmanlıktan) sonra, hangi akılla onların sefahet (akılsızlık) ve bâtıl efkârlarına (fikirlerine) ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok yok! Sefihâne (akılsızca) taklit edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (dahil olup) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz (yok ediyorsunuz).
Âgâh (uyanık) olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe (uydukça), hamiyet (iman ve İslâm’ı savunma) dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibânız, milliyetinize karşı bir istihfattır (küçük görmedir) ve millete bir istihzâdır (alay etmedir).
(.......)
İşte muzır (zararlı) kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler (akılsızlar), Cenâb-ı Hakk’ın hayvanâtından bir nevi habistirler (pistirler).” (Lem’alar)
Narcılar bu Âyet-i kerime’ler karşılarına çıkınca şaşırdılar, içyüzleri ortaya çıktı diye. Oysa bu bir iman ve küfür çarpışmasıdır. Onlar küfrü savunmaya çalışırken biz de imanı savunmak zorundayız.
Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür!” (Tahrim: 9)

Herkesin Anlayabileceği
Bir Ayırım Noktası:


Allah-u Teâlâ Yâsin sûre-i şerif’inin 21. Âyet-i kerime’sinde:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” buyurduğu halde;
Bunlar gerek himmet geceleri, gerek iftar ziyafetleri ve gerekse ayrı ayrı olmak üzere çeşitli toplantılarda tuzaklar tertip ediyorlar. Balığı tutmak için olta attıkları gibi, gelenleri oltaya takıyorlar. Cazgırlar: “Şu kadar şu verdi, şu kadar şu verdi!” diyerek yalan söylüyorlar ve gelenleri utandırıyorlar. Yanında parası olmayanı mahçup etmek suretiyle halka senet imzalattırıyorlar. Bu senetleri günü gelince ödemeyenleri icraya veriyorlar, bir tek evi bile olsa evini, arabasını ve arsasını dahi elinden alarak tahsil ediyorlar. Hiçbir şeyini bırakmıyorlar. Yani halkı kaz yerine koyuyorlar.
İlâh edindikleri adam düzenini böyle kurdu. Bu Âyet-i kerime’yi inkâr etti ve müslümanların kanını böyle emdi. Bu küfürdür, alenen Hazret-i Allah’a karşı gelmektir. Bu adam bu yaptıklarını hangi kaynaktan alıyor. Ben de şimdi onlara küfürlerinin kaynağını soruyorum.
Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Resulüm! Onlara de ki: ‘Ben sizden bir ücret istersem eğer, o ücret sizin olsun. Benim ücretim Allah’a âittir. O herşeye şâhiddir.” (Sebe: 47)
Kim ki bunlara para verirse, dahil olursa; Resul-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor:
“Fâsıka ikram eden İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olur.” (Münâvi)
Onlara yardım eden çok iyi bilsin ki İslâm dini’nin yıkılmasına çalışmış olur.
Hadis-i şerif’te:
“Onların dinleri para olacak.” buyuruluyor. (Münâvi)
Kim ki bunlara yardımda bulunursa onlardandır, küfrü hoş gören narcılardandır. Doğrusu, Allah-u Teâlâ’nın kelâmı, Resulullah Aleyhisselâm’ın beyanıdır. Eğrisi de halkın zannıdır. Elhamdülillah müslümanım. Bunun içindir ki bizce makbul olan Hakk’ın kelâmıdır. Cevap vermek isteyenler, önlerine serdiğim bu Âyet-i kerime’lere cevap versinler. Lâf katiyyen kabul edilmez.
Sakın ha! Önünüze sürdüğüm bu Âyet-i kerime’ler Allah kelâmıdır. “Bize münafık veyahut kâfir diyor.” demeyin, bana uluhiyet isnad etmeyin. Ben Hakk Teâlâ’nın aciz, hükümsüz, değersiz bir mahlûkuyum. Hazret-i Allah’ın dostu ile dostum, düşmanı ile düşmanım. İmanın en sağlam kulpu budur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Amellerin en üstünü Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.” (Ebu Dâvud)
Gayem iman ile küfrü ayırt etmek, Allah-u Teâlâ’nın koyduğu hudutları muhafaza etmek, münafıklara ve kâfirlere fırsat vermemektir.

İnfak Âyet-i kerime’lerini âlet ederek, dini dünyaya tahvil ederek küfre hizmet ettirmek istemem. Zira siz kurduğunuz narcılık dini için çalışıyorsunuz. Ve o dine asker yetiştiriyorsunuz. O fertlerle İslâm dinini yıkmak mı istiyorsunuz? Yıkılması için mi çalıştırıyorsunuz?
İşte size yardımda bulunanlar bu kadar büyük günaha ve vebale düşüyor, vebalde bırakıyorsunuz, bir narcılık dini kurabilmek için.
Amma adil-i mutlak olan Hazret-i Allah kâfirleri cehenneme, münafıkları ise esfel-i safilin’e atacağını beyan buyuruyor. Zira münafıklar içten içe tahribe çalıştıkları için, İslâm dinini içten yıkmaya uğraştıkları için tahribatları daha büyüktür.
Mesela gerçek bir müslüman hiçbir zaman din ve vatan düşmanlarına yardım etmez. Ve fakat müslüman gibi görünen münafıklara aldanıyor, hem soyuluyor, diğer taraftan din ve vatanın düşmanlarına yardımda bulunuyor. Dini ve vatanı yıkılsın diye.
Uyan ey kardeş!
Bunca Âyet-i kerime’leri önüne serdiğim halde halen bu gafletle uyuyacak mısın?
Hadis-i şerif’te:
“İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.” buyuruluyor. (K. Hafâ)
Dinini ve vatanını müdafaya çalış, düşmanına fırsat verme. Zira biz hep Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerin nûr ışığı altında bunların iç durumlarını görüyor ve göre göre Hazret-i Allah’ın beyanlarını söylüyoruz.

Hülasâ-i kelâm;
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Âyet-i kerime’si mucibince kim ki para topluyorsa, doğru yolda olmadığını bu Âyet-i kerime beyan eder. Zira yaratmak da emretmek de Allah’a mahsustur. Emr-i ilâhi böyle iken buna karşı geldiler. Alenen küfürde olduklarını ilân ettiler.
O kadar para topladılar ki, nihayet arzu ettikleri noktaya gelince paralarını muhafaza edemez oldular ve koyacak yer bulamadılar. Allah-u Teâlâ’nın en çok buğzettiği haramlardan birisi fâiz olduğu halde onlar banka kurdular.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakınınız. Eğer imanınızda gerçek iseniz, fâizden arta kalanı bırakın almayın. Yok eğer fâizi terketmezseniz, bunun Allah’a ve Peygamber’ine açılmış bir savaş olduğunu bilin.” (Bakara: 278-279)
Âyet-i kerime’lerinde haber verildiği üzere, doğrudan doğruya Hazret-i Allah’a ve Resulullah Aleyhisselâm’a harp ilân ettiler.
Bu nur çıkınca, içyüzlerini açığa vurunca bunların soygunları bitti. Bu para toplama hırsı onları İslâm dininden rahatça çıkardı. Böylece kendilerine tâbi olanları, o masum yavruların hepsini küfrün kucağına attılar.
Bu da yetmiyormuş gibi imanlı talebeleri yavaş yavaş küfre meylettirdiler. Papazlarla anlaştılar, papazları resmen hazret olarak kabul ettiler. “Küfrü hoş görün!” diye milyonlarca müslümanı küfre kaydırdılar. Nitekim papaya yazdığı mektup ve muhtevası gazetelerde neşredildi.
Alenen Hazret-i Allah’a karşı geldi ve küfrü hoş gördü, hoşgörüyü ilân etti ve bütün müslümanları kâfir olmaya dâvet etti.
Ona tâbi olanlar ona uydular, papazlarını hazret olarak kabul ettiler ve onlara tâbi oldular, böylece hepsi birden küfre kaydılar.

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Hazret-i Mehdi'nin Zuhuru:

Mehdi Aleyhisselâm hakkında çok sayıda Hadis-i şerif nakledilmiştir. Âlimler bunu mütevatir kabul eder. Resulullah Aleyhisselâm'dan beri, "Müslümanların kâffesi", ahir zamanda, Ehl-i Beyt'e mensup bir zâtın çıkıp dini güçlendireceğine, adaleti hâkim kılacağına, müslümanların ona tâbi olup İslâm beldelerinde hâkimiyet kuracağına, bu kimseye Mehdi deneceğine inanmış ve gelmesini beklemektedirler.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onun mutlaka geleceğine dair Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah-u Teâlâ o günü uzatarak benim soyumdan bir kişi gönderecektir. Adı adımın, babasının adı babamın adının aynısı olacak, zulüm ve zorbalık altında inleyen yeryüzünü huzur ve adaletle dolduracaktır." (Ebu Dâvud, Tirmizî)
Mehdi Aleyhisselâm'ın Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in neslinden geleceğini ve yeryüzünü adaletle dolduracağını bu Hadis-i şerif haber veriyor.
Nice asırlardan sonra Allah-u Teâlâ, Hatem-î nebi Muhammed Aleyhisselâm'ın ümmetinden ve kendi neslinden bir kurtarıcı gönderecek ve dünyaya malik olacaktır.
"Yeryüzünde dört kişi malik olmuştur. İkisi mümin, ikisi kafirdir. Müminler, Zülkarneyn ve Süleyman Aleyhisselâm, kâfirler ise Nemrud ve Buhtunnasr'dır. Beşinci olarak Ehl-i Beytim'den birisi gelecek ve o da dünyaya mâlik olacaktır." (İmâm-ı Suyûtî)
İşte o zât-ı âlî Mehdi Aleyhisselâm; Şeriat-ı mutahhara'nın emir ve hükümlerine, Tarikat-ı münevvere'nin edeb ve erkanına harfiyyen riayet edecektir. Allah-u Teâlâ'nın ahkâm-ı ilâhi'sini, Resul-i Ekrem -sallalahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in sünnet-i seniyye'sini yaşayacak ve yaşatacaktır.
"O zât insanlar içerisinde Peygamber'in -sallallahu aleyhi ve sellem- sünneti ile amel eder. İslâm yeryüzüne tam mânâsı ile yerleşir. Yeryüzünde yedi sene kalır, sonra vefat eder ve müslümanlar onun üzerine namaz kılarlar." (Ebû Dâvud: 4286)
O kendisini bile bilmiyor. Amma vakti gelince hem kendisini bilecek, hem de halk onu tanıyac
ak. Bu işler vakte saate bağlıdır.
O daha kendisinin Mehdi olduğunu bilmezken, zamanı gelince Allah-u Teâlâ onu seçecek, çekecek, vazifelendirecek ve bizzat kendisi destekleyecek. Cenâb-ı Hakk onu bir gecede olgunlaştıracaktır.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi bizden, ehl-i beyt'imizdendir. Allah onu bir gecede ıslah eder." (İbn-i Mâce: 4085)
"Mehdi'nin çıkış yeri Medine'dir, peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in Ehl-i beyt'indendir." (İmam-ı Süyutî)

"Biz onun Hicaz'da olduğunu, orada hangi şehirde olduğunu çok iyi biliyoruz. Anne babası da onu biliyorlar."
(Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri, seneler evvel Mehdi Hazretleri doğduğu zaman iki tane akîka kurbanı kesmişlerdi.)

Hazret-i Mehdi Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in sülalesinden ve Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'in aslındandır.
Diğer birçok Hadis-i şerif'lerde hülâsâ olarak; "Cihadı başlattığı zaman kırk yaşlarında olacağı, vasıfları, cennetle müjdelendiği, çıkışından ümitlerin kesildiği bir anda çıkacağı, zuhur şekli, o devirde İslâm'ın yeryüzüne tam mânâsı ile hâkim olacağı, benzeri görülmedik bir refah olacağı, insanlar tarafından çok sevileceği ve İsa Aleyhisselâm ile buluşacakları..." beyan buyurulmaktadır.
Hicaz bölgesinde de çok büyük kargaşalık olacak.
Büyük bir şaşkınlık ve boşluk içinde iken, Allah-u Teâlâ müslümanları toparlamak, şaşkınlığı önlemek için Mehdi Hazretleri'ni gönderecek. Çok büyük harplerden ve felâketlerden sonra Hicaz'da vazifeye başlayacak, adaleti ile hükmedecek.
Allah-u Teâlâ mülkünü ne bu zâlimlerin arzusuna bırakacak, ne de gelecek olan âlim ve âdil olanlara bırakacak.
Cebrail Aleyhisselâm sağ yanında, Mikâil Aleyhisselâm sol yanında olacak, Allah-u Teâlâ'nın emri üzere fütuhata başlayacak.
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri "Tuhfe-i Aliyye" isimli eserinin "Beklenen Mehdi Hakkında" adlı bölümünde Mehdi Hazretleri'nin Hazret-i Ali -kerremallahu veche- ve Hâtem-i veli'nin rûhâniyeti ile icraat yapacağını beyan buyurmaktadır:
"Beklenen Muhammed Mehdi dahi muhtaçtır ve onun yeryüzünde kalma süresi vezirlerinin sayısı kadardır. Velâkin vüzerâsında ihtilâf ettiler. Üstün olan görüşe göre vezirleri dokuz olup, yedisi cismânî ve ikisi rûhânî olmaktır.
Cismânîden murad Ashâb-ı Kehf ve rûhanîden kastedilen ise rûhaniyyet-i Murtazâ -kerremallahu veche-dir ve rûhâniyyet-i Hatm-i Evliyâ'dır." (Tuhfe-i Aliyye. s. 229)
Cihada başladığında etrafında Bedir ashabının sayısı olan üç yüz on üç kadar askeri olacak ve ancak ihlas sahiplerini ordusuna alacaktır.
Allah-u Teâlâ Hazret-i Mehdi'yi ümmet-i Muhammed'in başına dirayetli bir kumandan olarak gönderecek. Bu zât-ı muhterem doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselâm'ın vekâletini taşıyacak, onun icraatı gibi yepyeni bir icraat yapacak. Onun izinden yürüyecek, onun gibi din-i mübin'in icaplarını uygulayacak ve din-i İslâm'ı taptaze bir hale getirecek. Garip duruma düşen İslâm'ı gariplikten kurtaracak. İhyâ etmedik sünnet, kaldırmadık bid'at bırakmayacak. Çünkü bunun için gönderilecek.
Allah-u Teâlâ onu muzaffer edecek. Ona öyle bir azamet verecek ki, karşısına çıkan her kuvveti devirecek. Allah-u Teâlâ'nın ezelden nasip ettiği kadar mücadele edecek. Yeryüzünün muhtelif yerlerinden gelen taraftarları toplanacaklar, fütuhatı tâ Amerika'ya kadar uzanacak, beldeler onun emrine girecek. Zâlimlerin zulmü olduğu gibi, o da geldiği zaman yeryüzünü adaletle dolduracak.
Ümmet-i Muhammed'den memnun olmadık hiçbir fert kalmayacaktır. Yer ve gök sakinleri ondan râzı oldukları gibi; havadaki kuşlar, denizdeki balıklar, ormandaki yırtıcı hayvanlar bile memnunluk duyacaklar. Ömürler uzayacak, emanetler yerine teslim edilecek. Yeryüzü emniyet ve sükun bulacak.
İyi ve kötü bütün insanlar onun zamanında görülmemiş bir nimete boğulacaklar. Gökten bol bol yağmur yağacak, yerlerde bereket artacak. Bütün ülkeler kapılarını ona açacaklar. Her taraftan, arıların kovanlarına gelip beylerine sığındığı gibi, ona gelip sığınacaklar.
Mehdi Hazretleri zuhur ettiği zaman, ona en çok buğz eden ve karşı gelen, imansız imamlarla türemeleri olacak. İmanları yok çünkü, imamları var imanları yok.
İşte Mehdi Hazretleri o zamanki fukaha ile, o zamanki imansız imamlarla da çarpışacak.
Ve biz şimdiden onu tarif ediyoruz. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biât edin.
Hadis-i şerif'te:
"İnsanların üzerine belâ üzerine belâ yağdığı ve onun çıkışından ümit kesildiği bir sırada Mekke'de zuhur eder." buyuruluyor. (İmam-ı Suyuti)

O çok büyük azametten, uzun bir fütuhattan, kendisine ve tâbi olanlara hakimiyet verildikten, en zirveye çıktıktan sonra; bu ruhsat ve bu hakimiyet elinden alınacak, bu sefer Allah-u Teâlâ Deccal'e ruhsat verecek, Deccal yeryüzünde hüküm sürmeye başlayacak.
Deccal de en zirveye çıktığında, Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek ve onu yok edecek.
Bu meyanda Ye'cüc ve Me'cüc yani Çinliler çıkacak. Çinliler de tam hakim olduklarını zannederlerken bir gecede helâk olacaklar.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"De ki: Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin. Kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir, sen her şeye kadirsin." (Âl-i imrân: 26)
Yani bu O'nun dilemesi ile ruhsatı iledir, sanmayın ki kuvvet iledir. Kuvvet ne bir milletle, ne bir millettedir, kuvvet ruhsattadır. Kâh ona veriyor, kâh ona veriyor. Amma dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak, imar ettiği gibi yıkacak. Bu hususta iki kelime kullanıyoruz ve bu durum çok uzak değildir.
Dilediğinden alıyor, dilediğine veriyor... Kâdir-i mutlak yalnız O'dur. Kul bir mahluktur, hükümsüzdür. Kürsü'de O oturuyor. Akıllı kimse vakit geçirmeden Rabb'ine yönelir.

Hazret-i Mehdi'yi can-ü gönülden bekleyin, çıktığı zaman hiç tereddüt etmeden tâbi olun, amma sahtelere değil. O Mekke-i mükerreme'den çıkacak ve oradaki fetihlerden sonra bu tarafa gelecek. Siz ona tâbi olun, başkasına değil.
Şimdiden haber veriyoruz. Gerek İsa Aleyhisselâm ve gerekse Mehdi Resul Hazretleri zuhur edip teşrif ettiğinde hemen uyunuz. Bize inanan hemen uyar ve kurtulur, ebedi saâdete erer. İnanmayan uymaz ve dünyada hüsrana uğrar, ahirette de kendisini helâk etmiş olur. Allah-u Teâlâ'nın öne sürmeyip itibar vermediğine itibar etmeyin. Beklenen Mehdi'nin gelmesine daha 25-26 sene var. (2006)

 
Üst