DostunDostu ile Röportaj

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
moğollar arkasındaydı...

okuyan nufus azdı...
Pir Sutan Abdal, bir safevi ajanıydı. Bunu nereden anlıyoruz. Beyitlerinden. Çünki hep şaha gidelim, şahım pirim, gibi izler barındırır. Şah İsmail'e vurgu vardır.

Havas Allah aşkına Mesnevi'nin neresinde, ''Moğollara gidelim, yıkılın kaleler Moğollar gelsin'' diye bir söz vardır? İyisin hoşsun da arasıra cıvıtıyorsun..

Okuma yazmayla hiç alakası yok. Bu hikayeler yazılıp çiziliyor ve halk içinde halihazırda zaten anlatılıp konuşuluyor. Bu kitap mağarada yazılıp müzeye konmadı. O cemiyetin içinden çıktı.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@verda

Şeriat demiştik. Şeriatin içeriği bize çare diyoruz ya! Hele bir tatbik edelim Allah yardımını ve bereketini gönderir, diyoruz ya. Hiç alakası yok. Elinde ki şeriatin ruhuna bakacaksın. O içerik totaliter olduğu müddetçe hiç bir şey değişmez. Problem şeriatin hangisi olduğunda değildir. Problem totaliter ve baskıcı olmasıdır. Engel ve frenleme gücü bu vasıftadır. Bunun senini benimi yok. Bak bugün İran gözümüzün önünde. Onların bizden totaliter anlayış olarak ne farkı var? Tıpatıp aynısıyız. Peki şeriatin totaliter ruhu İran'ı ileriye taşıyor mu? Atom bombasından gelecek rahmetin yolunu gözlüyor mübarekler. Peki ne olacak? Atom bombası olunca ne olacak? Totaliter düzenin hakikat olduğunu mu ıspatlamaya çalışacaklar? Daha da güçlenecek ve sistemini pekiştirecektir. Dışarıdan bir gücün saldırısına karşı totaliter sistemi koruyacaktır. Kuzey Kore gibi. Ama içten yıkımın, bezgin halkın kalkışmasına karşı ne yapabilir ki? Eninde sonunda bu olacak gözüm.. Totaliter rejim asla yeni bir şey koyamaz ortaya. Ne sanatı olur, ne felsefesi, ne de bilimi. Demokrasiler yenilik yapacakta bunlar peşinden tin tin gidecek. Düşman gördüğünün peşinden gitmekten de utanmayacak. Şizofrenliktir bu. İnsanlığa bir şey sunmak ancak öncülük etmekle mümkündür.

Peygamber döneminde uygulanan totaliter tavrı her daim devam etmesi gereken bir tavır olarak görmeyin. O tavır, yapılan bir devrimin pekişmesi için elzemdir. Devam ederse bunun adı zulüm olur. Her devrimin oturması birkaç yıllık totaliterlikle mümkündür. Rus devrimi, Fransız devrimi, Kemalist devrimler hep böyle. İslam'ın ilk çağları bundan farksız değildir. Bizim hatamız bu tavra katı şeriat olarak iman etmemizde yatıyor. Bu katı ve kanlı devrimden sonra açan bir çiçek var. Tıkpı Fransız devirminden sonra avurpada açan demokrasi gibi. Bizde bu oldu, biz bunu başarmıştık. Yukarıda bütün medeniyetlerin ortak özellikleri var demiştim ya. İşte bu yol haritasını bütün medeniyetlerde gözlemlemek mümkündür..

Rus devrimi bu ruhu okuyamadı. Totaliterliğine devam etti ve battı gitti. İçinden bir demokrasi doğuramadı. Şayet İran devrimi de bu hataya düşerse batıp gidecektir. Üstelik din adına batacak. O daha kötü. Bizde ki kemalist devrim çok ilginç. Atatürk çok ilginç bir adam. Ne kemalistler ne de biz onu tam anlıyamıyoruz. Katı bir devrimden sonra demokrasi vurgusu yapıp duruyor. Bunları okumuş, gözlemlemiş gibime geliyor. Kafalı adam.. O açıdan totaliter yanlısı kemalistlerle totaliter şeriatçılar aynı noktadadır aslında.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Benim birkaç sorum var:

1. Namaz kılıyor musun?

2. Oruç tutuyor musun?

3. Tecvidli Kuran okumayı biliyor musun?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Dört halifenin dördüde bu işi bilen adamlardır. Hele Muaviye müthiş bir siyasetçi ve bütün bunları biliyor. Elde ki veriler üzerine evrensel bir medeniyet yorumu koymuş ortaya. Sonra Abbasiler bu totaliterlikten bir demokrasi doğurmuştur. Demokrasi derken o dönemin en özgürlükçü sistemi diyelim buna. Yani oturaklı bir DOĞU MEDENİYETİ kurgulanmıştır. Osmanlı'ya kadar gelen bu evrensel medeniyet anlayışı matbuatın icadıyla yeni çağa ayak uyduramamıştır. Çünki durağanlaştı ve imanın şartı haline gelen itikadi kurallara dönüştü. Yenilik yapan her hamle, arkasına dini alarak bu fidanları kurutmuştur. Allah işte bu putlaşan şeriati sonunda batı eliyle kırdırmıştır. Çünki kendi elinle yaptığın putu kırmak çok zor. Allah bekliyor, bakıyor, sabrediyor. Bakalım bu kabuzluğu atlatacaklar mı diye sabrediyor. Bıçak kemiğe dayanınca hükmünü veriyor ve bu hüküm icra ediliyor. Biz ise haaaalaaa bu kırılan putun kırıntılarını bir araya getirip yapıştırmakla meşgulüz..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Benim birkaç sorum var:

1. Namaz kılıyor musun?

2. Oruç tutuyor musun?

3. Tecvidli Kuran okumayı biliyor musun?
İsmailağa mederselerinde okudum gözüm. Karabaş tecvidini ezbere bilirim. Namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, tecvidli Kuan okumasını da biliyorum. Arapçam orta seviyededir. Tam değil. Alim değilim ama hocalık yapabilirim.

Niye noldu ki? Bunları bildiğim zaman mı sözüme itibar edeceksin? İlginç.. Şu an manaz kılmayanların icad ettikleriyle iletişim kurduğumuzun farkındasın değil mi?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@Lafons7275 bana öyle geliyor ki sen beni ateist falan zannediyorsun.. Öyle midir?
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
dostun dostu açık cevapların dan ötürü teşekkürü hak ettin
bir soruda biz soralım islam sana yetmedi mi ki birde melami lik taktın
kendine ?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
dostun dostu açık cevapların dan ötürü teşekkürü hak ettin
bir soruda biz soralım islam sana yetmedi mi ki birde melami lik taktın
kendine ?
Melamilik bir din değil, tavırdır. Hz. İbrahim ağaca, yıldızlara, Ay'a, Güneş'e tapa yanıla yaşadığı bir süreç vadır. Bütün bunları yaparken Ay'a taparken Güneş doğar ve sonra taptığı Ay'a söver sayar ''lan bu da değilmiş'' der. Bu diyaloğun içinde protest vardır. İşte o protest tavır melâmiliktir. Aslında bak bu manada Hz. İbrahim hem hanifliğin babası hem de bu tavrıyla melâmiliğin de babasıdır. İlginç!

Civciv yumurtadan çıkmış, sonra kabuğunu beğenmemişliktir de..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0

İbn-i Haldun der ki; bütün medeniyetler doğar, büyür, yaşlanır ve sonunda ölür.

İslam medeniyeti sözünü doğru bulmuyorum. Tarihe bakarsanız büyük medeniyetlerin hepisinde istisnasız ortak şu dinamikleri görürsünüz. Akıl, mantık, felsefe, bilim ve buna bağlı gelişen her şey. Bu dinamikler işlediği vakit medeniyet doğar. Sorgulama, gözlemleme yoluyla çıkarımlar yapar ve bütün bunlarla elde ettiği verileri rasyonel güce dönüştürür. İşte oluşan bu güç sayesinde o medeniyet ortaya bir şeyler koyar. Kırıntılarıyla övündüğümüz bütün yapılar ve elde kalan unsurlar işte bu gücün ortaya koyduklarıdır.

Sonra büyüme çağı durur ve sanata yönelir. Edebiyat, şiir, güzel sanatlarda gelişmeye başlar. Yani çalışan bir adamın 40 yaşından sonra keyif sürmesi dönemi gibidir bu. Gençlik elden gitti.

Sonra yaşlanır. Elleri titremeye başlar. Eskileri anlatır ve derin bir ah çekerek torunlarına eski günlerin ne iyi olduğunu anlatır durur. Bildiğimiz yaşlılık alametleridir bunlar. Dikkat ederseniz Avrupa ve Amerika toplumlarında bu tavrın zerre miskalini bulamazsınız. Onlar gençlik dönemlerini yaşıyorlar. Gözlemleyin. Ne zaman bu başlarsa bilin ki gerilemeye başlamıştır. Arkadaşlar. Ne varsa ve ne okunacaksa hepisi cemiyet platformunda gözlemlenir. Hak'kı halkta buldum, meselesi..

Sonra hastalanır ve ölümünü bekler. Batı dünyasının bize HASTA ADAM demesinin arka planında işte bu felsefi bakış yatar. Çok iyi gözlemlemişler bizi. Eee kurt yaşlanınca köpeğin maskarası olurmuş.

Bu maskaralık öyle bir hal aldı ki insanlık tarihinde hiç emsali olmayan bir yeni usül tatbik ettiler bizim üzerimizde. Yeni çağın getirdiği yeni bir usül diyelim buna. Geçmişle kıyaslıyacağımız hiç bir örnek yok elimizde. Kendi içinde anlamak zorunda kalıyoruz. Örneği olmadığı için kimse farkında değil bu usülün.

Ne yaptılar bizle biliyor musunuz? Ölmek üzere olan hasta adamı ambulansla hastaneye yetiştirip komaya soktular. Makinelere bağladılar. Ölmesine müsade etmediler. Şu an DOĞU(!) MEDENİYETİ, -doğu diyorum çünki medeniyet ile dini ayırıyorum. Batıya bugün kim hristiyanlık medeniyeti diyor Allah aşkına?- Evet, şu an doğu medeniyeti makinalara bağlı olarak yaşatılıyor. Kanımıza soktuları serum ise petrolü alırken akıttıkları Petrodolar'lardır. Üretim yok çünki komadayız. Sâfi tüketiyoruz. Ürettikleri malların tüketim pazarıyız. Makinalara bağlı derken bu manzarayı kastediyorum. Bu komada ki hasta üzerinde ne kadar yeni ilaç varsa önce bizim cemiyetimizin üzerinde deniyorlar. Baktılar ki işe yarar bir ilaç, hemen kendi cemiyetlerine uygulayabiliyorlar. Yani bu komada ki hasta adam aynı zamanda kobay görevi de görüyor bu hergelelere.. Tıbbın gelişmesiyle bitkisel hayatta tutmak mümkün olmakla birlikte bu strateji modern çağda medeniyetler üzerinde tatbikine de imkan sağlıyor. Yani insanlık hem madde hem mâna planında gelişme kaydediyor. İlginç değil midir?

Doğu medeniyeti Petrolün hatırına bitkisel hayatta tutuluyor. Petrolün bittiği gün fişi çekecekler. Bu bizim için hayırlı olacaktır. Çüni yeni bir medeniyetin doğması için eski medeniyetin yanıp kül olması şarttır. Ancak bu küllerden doğar yenilik.. Berlin'de ''Teufelsberg'' adı verdikleri bir dağ vardır. Bu dağ normal bir dağ değil. Savaşta yerle bir olan Berlin'in bina harfiyatlarından oluşmuş bu koca dağ. Yani eski medeniyetin külleri. Bu dağın tepesine çıkıp baktığınız zaman yeni Berlin ayaklarınızın altındadır. Tuhaf bir duygu. Eski medeniyetin külleri üzerinden yeni medeniyeti izliyorsunuz.
__________

Cemaat Ak parti çatışması tamamen eski memlerimizin kalıntısıdır. Bizde kurulan her cemaat, bayrağı aslanın düştüğü yerden kaldırıp devam ediyor. Oysa bayrak sanıp aldığı şey, o aslanın düşmesine sebep olan ağırlıklardır. Onun için bu ağırlıkları alıp yola çıkan her cemaat kısa bir turdan sonra düşen aslanın akıbetine uğruyor. Erdoğan bile geçici bir çaredir. Komada yatan hastanın parmak kıpırdatmasıdır. Hep eski memlerin etkisi var. Son dönem yaşanan bütün krizler ve ayak bağları bu memlerin yansıması. Ağırlıkları hala atamadık üstümüzden.

Cemaat Gülen camaati olması ya da başka bir şey olması önemli değil. Ruh aynı. Daha düne kadar derin devletti şimdi cemaat. Araba aynı olduktan sonra istediğiniz kadar plaka değiştirin.


Evet her kemalin bir zevali vardır bu bir gerçek ve bu gerçek bizim fiillerimiz dışında da vuku bulması Allah'ın sünneti olsa da içeriğini şekillendirme hususunda bizim irademiz söz konusudur nitekim Allah, "sizin ellerinizle onları cezalandırsın" derken varolan bu gerçekliğin içeriğini en doğru noktada doldurulmasını söylüyor bunu sadece savaş olarak algılamayın. Bizler Kur'an okuyoruz öyle değil mi? Hz İbrahim'in eşi Haceri kimsesi olmayan boş bir vadide bırakmasını herkes vay be diyerek hikaye gibi okur anlatır veya dinler peki gerçek hayatta böyle bir şeyi kaç kişi savunur bizler peygamberlerin ve yanındakilerin teslimiyetini ne kadar anlıyor ve hayatımıza indirgiyoruz? Evet dünya da dengeleri de değişiyor ve değişecektir de bizim irademiz dışında gerçekleşecek bu şeylere biz nasılda sahipleniyoruz öyle değil mi? bunun en acı olanı ise böylece varolan durumun zalim ve mazlum taraflarını hep karıştırıp en azından ama en azından Peygamberin deyişiyle "kalben buğz" yapabilmeyi becerebilip mazlumların hakkını komplo teorilerine gömmek!.. İçeriği yoklamaya devam edelim tüm peygamberlerin nelere başkaldırı yaptığını Kur'an okuyan herkes bilir olaki yeni şeriat veya varolanın devamını ikame etmek için başka peygamber gelsin hepsinin uğraştığıda şirk zihniyetidir, yahu adamlar peygamberin yanında dahi rahatlıkla bu zihniyeti sergiliyebiliyorlar kendilerinden olduğunu iddia ederek bu nasıl bir şey ve nasıl mücadele! evet her insanın vicdanı ve aklı kendi peygamberidir fakat insan unutkandır ve bu sebeple de Allah içimizden bizlere hatırlatıcılar gönderiyor fakat bu gönderilen peygamberlerin bir çoğuda ya öldürülmüş, sürülmüş ya da ölümünden sonra kutsanmıştır, hz. İsa'nın dediği gibi "hiç bir peygamber bulunduğu bölgede kabul görmemiştir" peygamberler gerçekten üstün ahlak sahibi ve teslimiyetleri çok kuvvetli insanlardır, iman edenler için güzel birer örnekler fakat bizler ne yapıyoruz dini bu güzel insanlar üstünde sıkıştırıp bırakıyoruz yaşadıkları teslimiyeti onlara has kılıp kendimizle onlar arasında uzak mesafeler adledip yanlış yerden başlamış oluyoruz ve sonrasındada yanlışlar silsilesi devam ediyor bunu yaşamın her noktasında görebilirsiniz. Bizler hüküm yalnız Allah'ın derken sadece mutlak yönetim olarak değil, son nefesinde "La ilahe illallah sözünü" söylediğinde cenneti garanti buna mukabil imanı daha tanımamış diğer insan cehennemlik söylemleriyle kendimize yazık ediyoruz oysaki "onların çoğu ortak koşmadan iman etmez" sözü ve şirk üzere ölümün affedilmemesini okurken, bizler okuyor fakat pek az düşünüyoruz, düşünün bu zamana gelmişiz hala kıl tüy ve nelerin abdesti bozacağını konuşuyoruz!..Çağımızın sinema devrimi olduğunu düşünüyorum batı bu konuda oldukça başarılı adamlar kendilerini tanıyor ve en önemsemediğiniz noktayı bile ekrana çok güzel taşıyabiliyorlar, bizler maalesef hala onların çok kötü bir taklitçisiyiz, düşünüyorum kendi değerlerimizi ince ayrıntılarıyla biz neden ekrana taşıyamıyoruz görün bakın ki hala peygamberin yüzünün görünüp görünmemesi tartışma mesabesine bile gelemedi izlediğimiz diğer peygamberler kimin acaba?! tartışılması gereken şeyler oldukça çok ve bizler dini yaşanmaz hale getirdik içi boşaltılan kavramlarla ilerlemeye çalışıyoruz oysaki dil her zaman yenileniyor bu yenilenme esnasında da dini yaşamın içerisinden soyutluyoruz iki tarafın sentezini yaparken de usul sorunumuz ortaya çıkıyor ve kimse birbirini anlamıyor bizlerin başkaları tarafından (gerek gelenek gerek stotüko olsun) şekillendirilen zihniyetlerimizin kırılması elbette zaman alıyor hz. Musa'nın kırk yıl çöl hayatı mesela, bu kırılmaların hızlıca devam ettiğini görebiliyorum buna çağımızın teknolojisi de vesile olmakta evet dünya hızla bir yerlere gidiyor nereye gidiyor sn Dost?
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Dört halifenin dördüde bu işi bilen adamlardır. Hele Muaviye müthiş bir siyasetçi ve bütün bunları biliyor. Elde ki veriler üzerine evrensel bir medeniyet yorumu koymuş ortaya. Sonra Abbasiler bu totaliterlikten bir demokrasi doğurmuştur. Demokrasi derken o dönemin en özgürlükçü sistemi diyelim buna. Yani oturaklı bir DOĞU MEDENİYETİ kurgulanmıştır. Osmanlı'ya kadar gelen bu evrensel medeniyet anlayışı matbuatın icadıyla yeni çağa ayak uyduramamıştır. Çünki durağanlaştı ve imanın şartı haline gelen itikadi kurallara dönüştü. Yenilik yapan her hamle, arkasına dini alarak bu fidanları kurutmuştur. Allah işte bu putlaşan şeriati sonunda batı eliyle kırdırmıştır. Çünki kendi elinle yaptığın putu kırmak çok zor. Allah bekliyor, bakıyor, sabrediyor. Bakalım bu kabuzluğu atlatacaklar mı diye sabrediyor. Bıçak kemiğe dayanınca hükmünü veriyor ve bu hüküm icra ediliyor. Biz ise haaaalaaa bu kırılan putun kırıntılarını bir araya getirip yapıştırmakla meşgulüz..

Muaviye, savaş dehası olan Amr b. Ass sayesinde kurtuldu ve otoritesini ilerletti tabi hz. Ali bu kurnazlığı yutmadı fakat etrafındaki zayıf ve hain insanlar sebebiyle duruma boğun eğmek zorunda kaldı, Amr'ın ölümünden önce pişmanlık duyduğu üç şeyi okumanızı isterim bulursam eklerim inş. insanlar üstün ahlak sahibi olabilir fakat yönetime istidat sahibi herkes olamayabilir bugün konuşulmaya dahi izin verilmeyen hz. Osman'ın o dönemde attığı yanlış adımları beraberinde çok yanlışı getirmesi tarihin tekerrür sürecinde ele alınsa da aman o sahabiydi eleştirmek ne haddimize durumundan uzaklaşılmalıdır aksi halde asla özgün bir bakış açısına sahip olamayacağız..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Evet her kemalin bir zevali vardır bu bir gerçek ve bu gerçek bizim fiillerimiz dışında da vuku bulması Allah'ın sünneti olsa da içeriğini şekillendirme hususunda bizim irademiz söz konusudur nitekim Allah, "sizin ellerinizle onları cezalandırsın" derken varolan bu gerçekliğin içeriğini en doğru noktada doldurulmasını söylüyor bunu sadece savaş olarak algılamayın. Bizler Kur'an okuyoruz öyle değil mi? Hz İbrahim'in eşi Haceri kimsesi olmayan boş bir vadide bırakmasını herkes vay be diyerek hikaye gibi okur anlatır veya dinler peki gerçek hayatta böyle bir şeyi kaç kişi savunur bizler peygamberlerin ve yanındakilerin teslimiyetini ne kadar anlıyor ve hayatımıza indirgiyoruz? Evet dünya da dengeleri de değişiyor ve değişecektir de bizim irademiz dışında gerçekleşecek bu şeylere biz nasılda sahipleniyoruz öyle değil mi? bunun en acı olanı ise böylece varolan durumun zalim ve mazlum taraflarını hep karıştırıp en azından ama en azından Peygamberin deyişiyle "kalben buğz" yapabilmeyi becerebilip mazlumların hakkını komplo teorilerine gömmek!.. İçeriği yoklamaya devam edelim tüm peygamberlerin nelere başkaldırı yaptığını Kur'an okuyan herkes bilir olaki yeni şeriat veya varolanın devamını ikame etmek için başka peygamber gelsin hepsinin uğraştığıda şirk zihniyetidir, yahu adamlar peygamberin yanında dahi rahatlıkla bu zihniyeti sergiliyebiliyorlar kendilerinden olduğunu iddia ederek bu nasıl bir şey ve nasıl mücadele! evet her insanın vicdanı ve aklı kendi peygamberidir fakat insan unutkandır ve bu sebeple de Allah içimizden bizlere hatırlatıcılar gönderiyor fakat bu gönderilen peygamberlerin bir çoğuda ya öldürülmüş, sürülmüş ya da ölümünden sonra kutsanmıştır, hz. İsa'nın dediği gibi "hiç bir peygamber bulunduğu bölgede kabul görmemiştir" peygamberler gerçekten üstün ahlak sahibi ve teslimiyetleri çok kuvvetli insanlardır, iman edenler için güzel birer örnekler fakat bizler ne yapıyoruz dini bu güzel insanlar üstünde sıkıştırıp bırakıyoruz yaşadıkları teslimiyeti onlara has kılıp kendimizle onlar arasında uzak mesafeler adledip yanlış yerden başlamış oluyoruz ve sonrasındada yanlışlar silsilesi devam ediyor bunu yaşamın her noktasında görebilirsiniz. Bizler hüküm yalnız Allah'ın derken sadece mutlak yönetim olarak değil, son nefesinde "La ilahe illallah sözünü" söylediğinde cenneti garanti buna mukabil imanı daha tanımamış diğer insan cehennemlik söylemleriyle kendimize yazık ediyoruz oysaki "onların çoğu ortak koşmadan iman etmez" sözü ve şirk üzere ölümün affedilmemesini okurken, bizler okuyor fakat pek az düşünüyoruz, düşünün bu zamana gelmişiz hala kıl tüy ve nelerin abdesti bozacağını konuşuyoruz!..Çağımızın sinema devrimi olduğunu düşünüyorum batı bu konuda oldukça başarılı adamlar kendilerini tanıyor ve en önemsemediğiniz noktayı bile ekrana çok güzel taşıyabiliyorlar, bizler maalesef hala onların çok kötü bir taklitçisiyiz, düşünüyorum kendi değerlerimizi ince ayrıntılarıyla biz neden ekrana taşıyamıyoruz görün bakın ki hala peygamberin yüzünün görünüp görünmemesi tartışma mesabesine bile gelemedi izlediğimiz diğer peygamberler kimin acaba?! tartışılması gereken şeyler oldukça çok ve bizler dini yaşanmaz hale getirdik içi boşaltılan kavramlarla ilerlemeye çalışıyoruz oysaki dil her zaman yenileniyor bu yenilenme esnasında da dini yaşamın içerisinden soyutluyoruz iki tarafın sentezini yaparken de usul sorunumuz ortaya çıkıyor ve kimse birbirini anlamıyor bizlerin başkaları tarafından (gerek gelenek gerek stotüko olsun) şekillendirilen zihniyetlerimizin kırılması elbette zaman alıyor hz. Musa'nın kırk yıl çöl hayatı mesela, bu kırılmaların hızlıca devam ettiğini görebiliyorum buna çağımızın teknolojisi de vesile olmakta evet dünya hızla bir yerlere gidiyor nereye gidiyor sn Dost?
Daha güzel anlatılamazdı..

Dünya nereye doğru gidiyor? Genel çarçeve olarak buhar makinesinin icadıyla bir yarış başladı ve 300 yıl içinde geldiğimiz nokta; kuantumlar arası eş zamanlı bilgi aktarımı deneme safhasında. Einstein'ın ışık hızına bağladığı izafiyet teorisinin eksik olduğu anlaşıldı. Zira iki farklı noktada bulunan atomların kuantumları üzerinden bilgi aktarımı yapıldı. Bu aktarım eş zamanlı gerçekleşti. Yani bir atomun kuantumundan öbür atomun kuantumuna akan enformasyon zaman ve mekan ötesi gerçekleşti. Yani bu iki atomdan biri kainatın öbür ucunda olsa bile bu bilgi eş zamanlı olarak oradan çıkacaktı. Bu müthiş bir şey. Bilim Zaman ve Mekan ötesi sahalara kapıyı araladı. Ve şimdi hemen aynayı kendimize doğrultuyoruuuuuz >>>> IŞİD'cinin yaşlı adama elinde silahla sorduğu sual..

Bu trajikomik kadrajdan sonra gelelim asıl konumuza. Nereye gidiyor insanlık? Bilimsel bir çalışma şunu gösterdi. Yeni neslin, beyninde hafıza ile alakalı hücrelerde ölçülebilir küçülme gözlemleniyormuş. Akıllı cihazlar çıkalı gençler hiç bir şeyi aklında tutma lüzumunu hissetmiyor artık. İsimleri akılarına getiremiyorlar. Googleden bakılıyor hemen, falan kimdi, diye. Elimizde kullandığımız cihazlar beynimizin yerine geçmeye başladı bile. Beynimize monte edilmesine gerek yok. Değiş tokuş başladı bile. Şöyle ki;

Değişimin temel kuralı çatışmadır. Bu çatışma önce kas gücüyle başadı. Kas olarak üstün olan ileri gitti. Sonra bu kas gücü bayrağı zekaya devretti. Zeka olarak üstün olan strateji üretti ve kas gücüne galip geldi. Bu çatışmalar içinde yenen her daim yenileni kendisine köle ediyor. Yani birbirlerine hakimiyet kurarak hizmetine geçirmekle ilerliyor. Stratejik zeka komutan oluyor ve kas gücünü yölendiriyor. Bu böyle devam ede geldi ve sanayi çağına geçişle kas gücü kendisine bir alt unsur daha yarattı. Bu alt unsur MAKİNADIR.. Zeka kasa emrediyor, kas makinanın düğmesine basıyor. Bu iş bilgisayar çağına gelince bir alt unsur daha oluştu. Tehlike çanları burada çalıyor işte. Sınıra geldik dayandık bile.. Alt unsur olan bilgisyar programları işi tersine çevirdi ve beynin yerini almaya başladı. Yani gözünü en üst halkada oturan padişahın tahtına dikti. Şimdi beyin emekliye ayrılmak istercesine bilgisayarlara, kendisinden eksileni devrediyor. Değiş Tokuş başladı bile..

Bu değiş tokuş öyle bir hal alacak ki eksik uzuvlarımızın yerine geçecek olan el, kol, bacak gibi basit unsurlardan sonra iç organların yerine geçecek. İNSANIN İCAD ETTİĞİ MAKİNANIN TERSİNDEN İNSANI FETHETMEYE BAŞLADIĞI ÇAĞ diyorum ben buna. Aslında bu yeni bir şey değil. Batı dünyasında bu tehlikenin ayak sesleri duyulmuş ve romanlar, filimlerle bu tehlikenin ana teması işlenmiştir. Frankenstein romanı ilk olma özelliği taşır. Terminatör ve Matrix filimleri bu temaları işler. Charlie Chaplin'in adı aklıma gelmiyor siyah beyaz bir filmi vardır. Bu film sinema sahasında ilk öz eleştiridir.. Şahsen batı dünyasında gelişen bu öz eleştiriyi yerinde bulurum. Hala bu tehlike tam anlaşılamamıştır. Belki gün gelecek makinaların konrolüne geçeceğiz. Sonra da yok olup gideceğiz. Belki biz bile böyle bir projenin devamıyız? Zira genetik kodlarımız tıpkı bilgisayar programı gibi işliyor. Bildiğiniz kod. Metal yerine protein ve kimyasal moleküllerden müteşekkiliz o kadar. Öz itibariyle her hücremizin içinde belirli üretim için tasarlanmış programlara sahibiz. Allahu alem.. Belki biz bile bizi kendisine hizmet için tasarlayanları yok ettik. Bak biz şimdi işin bu kısmında takılıp korkacağız, kafir olmaktan, böyle şeyleri düşünmekten korkacağız ve orada kalacağız. Korkmak yok yola devam..
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Muaviye, savaş dehası olan Amr b. Ass sayesinde kurtuldu ve otoritesini ilerletti tabi hz. Ali bu kurnazlığı yutmadı fakat etrafındaki zayıf ve hain insanlar sebebiyle duruma boğun eğmek zorunda kaldı, Amr'ın ölümünden önce pişmanlık duyduğu üç şeyi okumanızı isterim bulursam eklerim inş. insanlar üstün ahlak sahibi olabilir fakat yönetime istidat sahibi herkes olamayabilir bugün konuşulmaya dahi izin verilmeyen hz. Osman'ın o dönemde attığı yanlış adımları beraberinde çok yanlışı getirmesi tarihin tekerrür sürecinde ele alınsa da aman o sahabiydi eleştirmek ne haddimize durumundan uzaklaşılmalıdır aksi halde asla özgün bir bakış açısına sahip olamayacağız..

HAŞR 10 ''Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”

Bakara 134 ''Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.''
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Sanat adamı bütün bu incelikleri görüp kendi alanında bir hikayeye bağlayabilmelidir. Bu sadece bir misal.

Ressam resmiyle, romancı romanıyla, hikayesiyle, sinemacı filmiyle, tiyatrosuyla bu ve buna benzer temaları işler ve cemiyeti eğitir. Karanlık noktalara ışık tutar. Bizde olduğu gibi peygamberin yüzünü gösterip göstermemeyi tartışmaz. Konu o olmamalı bile..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Muaviye, savaş dehası olan Amr b. Ass sayesinde kurtuldu ve otoritesini ilerletti tabi hz. Ali bu kurnazlığı yutmadı fakat etrafındaki zayıf ve hain insanlar sebebiyle duruma boğun eğmek zorunda kaldı, Amr'ın ölümünden önce pişmanlık duyduğu üç şeyi okumanızı isterim bulursam eklerim inş. insanlar üstün ahlak sahibi olabilir fakat yönetime istidat sahibi herkes olamayabilir bugün konuşulmaya dahi izin verilmeyen hz. Osman'ın o dönemde attığı yanlış adımları beraberinde çok yanlışı getirmesi tarihin tekerrür sürecinde ele alınsa da aman o sahabiydi eleştirmek ne haddimize durumundan uzaklaşılmalıdır aksi halde asla özgün bir bakış açısına sahip olamayacağız..
Tartışabilmeliyiz elbet. Ama şunu da unutmamak gerekir. Bu işin bile bir sınırı var. Şimdi, şu an, günümüzde yük olan, yolumuzu frenleyen her şeyi tartışalım. Faydalı olan rolmodelleri yerinde bırakmak lazım. Zira hikaye, kahraman, rolmodel, ahlak timsalleri olmadan cemiyetler kendisini ifade edemez. Hikayeler çok önemlidir. Huzur ve mutluluk verir. Hakikatler iç huzur, kalp huzuru denen bir şey bırakmıyor insanda. Boşuna dememişler bilmek değil bilmemek mutluluktur, diye.. Küçük bir çocuk, kendisinin leylek tarafından getirildiğini bildiği sürece mutludur. Gerçekler onu mutsuz eder. Çünki hakikatler oldukça çirkin.. Onun için gizlenmiş zaten..
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
dostundostu foruma üye olurken bu ismi nasıl seçtiniz.?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
dostundostu foruma üye olurken bu ismi nasıl seçtiniz.?
İlk olarak Gittigidiyor diye bir siteye bu isimle kaydoldum. Googleden araştırınca çıkıyor zaten. Sonra birkaç foruma bu isimle kayıt yaptırdım. Sonra yayıldı gitti başka yer kalmadı. Twitter'e bu isimle kaydolayım dedim Mehmet Küçük diye bir eleman bu ismi almış bile. Yani bu twitterde ki şahıs ben değilim. Sonra bu foruma kaydolurken denedim baktım boş hemen kullandım. DostunDostundan önce mr.respect ismiyle takılıyordum forumlara. Donanımhaber'in konu dışında trollük yapıyordum hep. Şimdi başkalarına devrettik, hepisi liseli ergen şimdi.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Bu DH'nın Konu Dışı'da acaip. 8 senem geçti orada. İlklerden sayılırım. Türk toplumuna resmen yeni kelimeler kazandırdık. Mesela

kanka
panpa
beyin bedava= Okan Bayülgen bunu bizden çaldı :)
kasayı yan yatır
kedidir o kedi
csb
hort
tipim nasıl SS'li

gibi forum terimlerini oluşturan nesil bizim nesil. Her bir terimin hikayesi vardır.

Kasayı yan yatır = Bir gün forum üyelerinden birisinin bilgisayarı takılıp duruyor. Forumda çare soruyor. Herkes yardımcı olmaya çalışırken trolün biri KASAYI YAN YATIR der. Bir kaç dakika sonra cevap gelir. YATIRDIM DEĞİŞEN BİR DURUM YOK AYNI. Karşıda ki kişinin resmen bilgisayarın kasasını yan yatırması olayı bitirdi zaten. O günden sonra bilgisayar sorunu için yardım isteği hep bu cevapla karşılanmıştır.

csb= Cool Story Brovvv= Birisi bir hikayesin anlatır heyecanlı heyecanlı. Atma ziyaaaa'nın kısaltılmışıdır yani. Bravo iyi hikayeydi demektir.

hort= Arasıra nostalji olsun diye 10 yıllık konular hortlatılırdı. Bu yapılırken UP yerine Hort yazılır ve herkes ölmüş bir konunun hortlatıldığını oradan anlardı.

tipim nasıl konularını ergen liseliler açardı hep ve öz güven almak için resimlerini korlardı. Tabi bunu fırsat bilen troller o özgüveni yerle bir etmek için müthiş cevalar verirlerdi. Gelen yorumların toplamı bir yayınevi tarafından kitap haline getirilmiş ve satışa sunulmuştur. Çok hoş cevaplar gelirdi. Mesela aklımda kalanlar;

- Mevlana seni görse sen gelme derdi
- Evladım olsan cami duvarına bırakırdım
- tövbe edip namaza başladım
- kendi çabalarınla peçeteden mi çıktın?
- ekmeğe mi bastın?

gibi..


Bir sucuk konusu vardı. Tarihe geçmiştir.. Sucuk markasını siyasete çevirmesini becermiştir. Cumhuriyet sucuklarını sevmiyorum diyen bir gencin şeriatçı ilan edilip dövülmediği kalmıştır. Bu genç şeriatçı olmadığını ıdpatlamak için odasının içki şişeleriyle dolu dolap resmini çekip siteye eklemiştir. Dolabın üstünde de Atatürk'ün resmi. Bu tartışma öyle tarjikomik ilerlemiştir ki gülmekten yerlere yatarsınız. Çok eğlenceli bir siteydi. Yaşımız ilerleyince bizden geçti artık.

Gezi olaylarında ki mizah kültürü o sitenin gençleri ile parallellik arzeder. Bu kültürün gelişmesini Gezi Olayları'ndan yıllar önce orada analiz edebiliyordum. Mesela Ergenekon tutuklamalarından önce derin devletin görevli kişileri girip oradan fikirlerini aşılıyordu. Kürtlere, ermenilere, papazlara falan dolaylı yoldan nefret aşılıyorlardı. Tayyibin, Abdullah Gül'ün ermeni kökenli olduğunu falan oralarda yayıyorlardı. Ceza yeseler bile mesajlarını vermiş oluyorlardı. Örgütlü oldukları hissediliyordu. Tabi bu durum sonradan fark edildi. Davalar başladıktan sonra da birden bire kayboldular.

Çok tartıştım bunlarla. Altından kalkamayınca hakarete çeviriyorlardı işi. Gençlerin nabzını çok iyi biliyorlardı.

Tuhaf işler, geldi geçti..
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
dostundostu bir soru soracağım yazmıştım 50 tane soru sordum düzeltiyorum :) silsilelere bakıldığında kadirilik,rufailik halvetilik cerrahilik uşşakilik şazeliye sadiyye vs birçok tarikatın silsilesi cüneydi bağdadi hz.lerinden gelen bir silsile.zamanla farklı tarikat isimleri almış. 1.sorum zamanla nasıl bu kadar farklı isimde birçok tarikat ismiyle devam etmiştir? neden ayrı kollar oluşmuştur? bir diğer sorum nakşi silsileleri bildiğimiz beyazıd bestami hz.lerinden devam eden bir silsile. nakşilerde daha sonra farklı kollara ayrılmıştır,ama isimleri değişmemiştir neden sizce? mesela kadirilik rufailik gibi ayrı isimler devam etmemiştir,hepsinin ismide nakşidir.menzilinde ismailağanında iskenderpaşanında erenköyünde. geçmiştede öyle görüyorum.bilmiyorum yanlışmıyım.kendi içinde farklı kollara ayrılsada isim değişmemiş. bir diğer soru silsile itibariyle hz.ebubekir efendimize giden nakşi silsilesine benzer başka bir tarikat silsilesi varmıdır? bir diğer soru bir mürşidin kaç halifesi olur? hayattayken bildirir mi? bu konularda son yıllarda tartışmalar çok biri ölmeye görsün mirasçısı pek çok çıkıyor,bana şurada halifelik verdi,bana şu icazet belgesini verdi bana şöyle dedi falan işte.sonra tarikattan birileride bunların bir kısmını yalanlıyor yok onlar halife değildiler,efendinin hüccetli halifeleri sadece şunlardı vs. bu arada hüccet nedir? bir diğer soru zikir videolarını seviyormusunuz? bir diğer soru gavs kutup vs konularıda son yılların favori konuları bunlar hakkında düşünceleriniz nedir?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst