Düşünce Parkı
- Konbuyu başlatan Yüzde bir
- Başlangıç tarihi
Benim anlamadigim ve misal olarak bugünkü sevmedigin ve karsi oldugun birisine adam dedin mi veya herif dedin mi ve bu kisi diye ne var bunda o insan degil mi ve onda erkeklik yok mu bir cins olarak ve bunlari bir yere birakalim da adam geciyor ömer,osman,ebubekir,muaviye gibi böyle hitab ediyor ve burasi dini site ise bunlara kim olursa olsun hz yada imam artik ne makul olarak söz demeden hitab edemez ve bu kisiler kendinin de arkadas ve asirdasi ve öyle siradan kisilerde degil falan filan gibi de ve bir kisi bunlara karsi saygi ve sevgiden yoksun ise bizlerden anlayis ve saygi beklemesin.
Bak arkadas senin sevdigin veya begendigin o sahsiyet hakkinda bilgin var mi ve onun nasil birisi oldugunu biliyormusun ve tek suna göre hareket et o kisi ehli iman mi yoksa ehli küfür mü ve itikad konusunda yapisi nasil buna göre davran.
insanin o sözleri onu ortaya koyar ve böyle iken onun yazmis olduklarida onu ister istemez bir temsil eder ve ayni zamanda onu da bize bir de yansitmis olur ve bu kisiyi olarak nasil birisi ve seviye olarak da hangi yapida oldugunu.
Yüzde bir
Doçent
- Katılım
- 18 Haz 2011
- Mesajlar
- 711
- Tepkime puanı
- 356
- Puanları
- 63
Allah-u Teala A'raf Suresi 198. ayette " Ve onları hidayete davet edecek/çağıracak olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, halbuki onlar göremezler." buyurur.
Kur'an-ı Kerim'in derinliğine nihayet yok. Şöyle ki söz konusu ayette bakmak, görme fiili rea, nazar ve basar kalıplarında üç ayrı şekilde vurgulanmış. Mümkin değil ki bu derinliği iki satır kelama sığdırmak.
Mevlana efendimizin buyurduğu "Herkesin hareketi, görüşü, bulunduğu makama göredir. Herkes, âleme kendi görüş dairesinden bakar. Mavi cam, güneşi mavi gösterir; kızıl cam kızıl. Camların rengi olmazsa beyaz olurlar. Beyaz cam, öbür camların hepsinden daha doğru gösterir, hepsinin de başı, imamı odur." kelamı bu manada öyle bir güzel göründü ki.
Hususen beyazın özelliği; tüm bu renkleri bünyesinde barındırmasıdır. Beyazın belki de bu özelliği, onun hepsinden daha doğru göstermesine sebep değil mi?
Hepsinin başı tamam beyaz cam, beyaz cam da; beyaz camdan daha makbul bir cam daha olur mu ki ?
Verda
Gales
- Katılım
- 9 Nis 2010
- Mesajlar
- 10,917
- Tepkime puanı
- 1,010
- Puanları
- 0
Son zamanlarda üzerinde fazlaca durduğum bir hakikat, böyle güzel destekleyici tevafuklar da ayrı bir sevinç oluşturuyor, teşekkürler efem:flw
Yüzde bir
Doçent
- Katılım
- 18 Haz 2011
- Mesajlar
- 711
- Tepkime puanı
- 356
- Puanları
- 63
Sayın @Verda, anlayışınızdan ötürü müteşekkiriz efendim.
Aceb diyorum arıya vahyeden rabbim insana vahyetmez mi. İyi de rabbim neden arıya vahyediyor. Arı cümle çiçeğe ağaca ve yere konuyor. Ama hiçbir yere gönül vermiyor, konduğu hiçbir çiçekte veyahut yerde kalmıyor. Emredildiği gibi kovanına evine dönüyor ve gözlerden uzak, gizli karanlık bir yerde balını yapıyor. Ve yaptığı bu bal şifa sebebi oluyor. O kadar güzelliklere takılmayan arı konduğu güzelliklerde kalmayıp kovanına göçerken vahye mazhar oluyor da şifa olan balını yapmaya muktedir oluyor.
Vay beni beni diyorum, konduk göçemiyoruz. Gönül kovanımız tarumar oldu, konduğumuz güllerde hep soldu. Bal mı, nerdee hak getire. Kim kazana kim yiye, ahmak O dur ki dünya için gam yiye. Dünya için yenilen gamdan da bal yapılmıyor ki. Oysa ki su kenarına, otlağa bütün hayvan gelir de dışkılarına bakılmaz. Aynı sudan otlaktan istifade ederler ama ceylandan misk zuhur eder. Her neyse söz orada değil
Zamanın bahrında bir güzel gene burada“karşıtlık üzre kendisine varlık ithaf edenler karşıtlarıyla mevcut olurlar” diyerek nasıl da güzel ifade etmişti. Kimimiz mavi görmüş güneşi, kimimiz kırmızı, kimimizde sarı aceb diyorum hepimiz de haklı değil miyiz ? Öyle ya baktığımız camların rengi farklı ama güneşin ışığında tüm bu renkler zaten mevcut değil mi ?
Aceb diyorum arıya vahyeden rabbim insana vahyetmez mi. İyi de rabbim neden arıya vahyediyor. Arı cümle çiçeğe ağaca ve yere konuyor. Ama hiçbir yere gönül vermiyor, konduğu hiçbir çiçekte veyahut yerde kalmıyor. Emredildiği gibi kovanına evine dönüyor ve gözlerden uzak, gizli karanlık bir yerde balını yapıyor. Ve yaptığı bu bal şifa sebebi oluyor. O kadar güzelliklere takılmayan arı konduğu güzelliklerde kalmayıp kovanına göçerken vahye mazhar oluyor da şifa olan balını yapmaya muktedir oluyor.
Vay beni beni diyorum, konduk göçemiyoruz. Gönül kovanımız tarumar oldu, konduğumuz güllerde hep soldu. Bal mı, nerdee hak getire. Kim kazana kim yiye, ahmak O dur ki dünya için gam yiye. Dünya için yenilen gamdan da bal yapılmıyor ki. Oysa ki su kenarına, otlağa bütün hayvan gelir de dışkılarına bakılmaz. Aynı sudan otlaktan istifade ederler ama ceylandan misk zuhur eder. Her neyse söz orada değil
Zamanın bahrında bir güzel gene burada“karşıtlık üzre kendisine varlık ithaf edenler karşıtlarıyla mevcut olurlar” diyerek nasıl da güzel ifade etmişti. Kimimiz mavi görmüş güneşi, kimimiz kırmızı, kimimizde sarı aceb diyorum hepimiz de haklı değil miyiz ? Öyle ya baktığımız camların rengi farklı ama güneşin ışığında tüm bu renkler zaten mevcut değil mi ?
Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için
Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim
[Yunus Emre]
[Yunus Emre]