Eylül ve Siluet'in üyelerle röportajları

Bahar

İhvan Forum Üye
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
2,509
Tepkime puanı
258
Puanları
0
Evet arkadaşlar, forum sakinleri,

Eylülle hazırladağımız, üzerinde çalıştığımız röportajımız saat 10'da yayına girecektir. .

bekleyin bizi :ppty
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Bîçâre ile söyleşi/yorum

Müsaade ederseniz ihvan forumdaki kimlik bilgilerinizi beraber gözden geçirmek istiyorum. Sohbetimizi bu yönde devam ettirelim.

Elbette

Evet, kendinizi; Bir işçi baba ve ev hanımının, 80 sonu jenerasyona ve küresel düzene hediye ettiği bîçâre varlık... Olarak ifade etmişsiniz… Baba ve annenize atıfta bulunurken işçi bir baba ve ev hanımı bir anne; tanımlamalarına başvurmuşsunuz. Oldukça mütevazı ama eminim arkasında derin güzellikler taşıyan bir ifade… Sorum sizi şaşırtmasın ama merak ettim babanızla ve annenizle nasıl tanıştınız? Yani onların değer ölçütlerini, var olmalarının asıl gayesini ve sizin onlara aslen ne kadar değer verdiğinizi ne zaman ve nasıl öğrendiniz? Ve topluma bakarak aile kavramını kendi ailenizde nasıl değerlendirirsiniz, ailenizi nasıl tanımlarsınız?

Esasen cümledeki kadar mütevazı ebeveynlere sahibim, orta halli Anadolu insanları... Ailemle münasebetim üniversiteye başlamadan önce ve sonra diye iki gruba ayrılıyor. İlkine cahiliye, ikincisine Asr-ı Saadet demek pek kusur olmaz. Bu onların bu dönemde değişmesinden ziyade, benim manevi yaşamımda ki değişimlerim neticesinde gerçekleşti. Tahsilli olmayan iki ebeveyn, büyük maddi zorluk çekmemiş olsalar da, maddi refahı uzun süre görmemiş insanlar. Sahip oldukları en güzel hazine gençlik dönemlerinde kazandıkları manevi atmosfer, bu olunca ve aynı dili konuşmaya başlayınca iletişimimizde büyük mesafeler kat ettik.
Aile kavramı toplumda çok farklı algılara gebe, kimi için eğitim düzeyi, kimi için sosyal hayatın ne kadar içinde olduğu, kimi içinse inanç faktörü önem arz ediyor. İnanç yönü bence kilit faktör... Ailem için bunu söyleyebilirim, tahsilleri olsaydı başka olurdu fakat tahsilsiz de kötü şeyler olmadı.


Peki, bize yaşadığınız manevi değişimi biraz daha anlatır mısınız? Ne oldu, nasıl bir hayat yaşıyordunuz ve bu manevi değişim nasıl gerçekleşti?

Lise öğrenimim turizm üzerineydi, akraba kurbanı olmuş ve büyük bir hata işlemiştik. Turizm üzerimde menfi tesirlerini çok hissettirmese de yılda 52 kez Allah'ı hatırlamaktan üste çıkaramadı beni. Kötü alışkanlıklar kazanmadım fakat büyük bir ilim yoksulluğu çektim. Yine turizm üzere üniversite eğitimim başlayacaktı ki cemaat evlerinde buldum kendimi. O süreç benim için mihenk taşıdır, bu sebeple üniversiteye başlayan çevremdeki insanlara telkinlerim bu yönde olur.

Cemaatlere teşvik yönünde mi?

Mesele bu evlerde bitmiyor, bu evlerden ayrılan onlarca arkadaşım da oldu. Mühim olan bu dönemi kişisel kazanımlarla geçirmek, bağımsız bir öğrenci evinde doğru insanlarla da gerçekleştirilebilir bir şey bu. Tabi okumak, üniversite hayatının cazibesini gölgelemezse...

Affedersiniz, kaç yaşında kendinizdeki eksikliği fark ettiniz?
18

Genç bir yaş sayılır

Ve şimdi kaç yaşındasınız?
23,5

Evet, Siluet'in dile getirdiği gibi genç bir yaş ama daha öncesinde hayata nasıl bakıyordunuz? Anladığım kadarıyla ailenizde bir cemaate intisaplı, o zamana kadar hiç etkilendiğiniz bir şey olmadı mı? Dünyanız nasıldı?

Babam ve annem tasavvufi eğitim ile inançlı insanlar oldular. Hemen hemen 30 yıldır tasavvufi bir hayat çizgileri var. Ben eskiden kendimi yeterli görüyordum, en büyük kusurum bu oldu. Yılın her haftası sohbetlere gidiyor, zikirlere, etkinliklere teşebbüs ediyorken kitaplardan uzaktım. Evde sürekli namaz kılan insanlar, fakat TV dizilerine de meyilli insanlar… İlkine amenna ama ikincisi bazı şeyleri süpürüyor. Şu an cemaatlere uzak olmama rağmen geçmişe nazaran daha fazla okumaya ve anlamaya çalışıyorum, bu yaşın cilveleri de olabilir.

Cemaate uzak olmanızın sebebi nedir peki?
Fikren değil madden uzağım, takip ettiğim bir yer yok bu yanlış anlaşılmasın.


Yani siz kendinizdeki eksikliği fark edene kadar cemaat içindeydiniz. Fark ettikten sonra ne oldu da ayrıldınız?

Yo hayır. Cemaatlerin hemen tümüne ılımlı bakıyorum, hatta cemiyet nazarında olmayan görüşlere bile. Hocalar, üstadlar, şeyhler, toplantılar, sohbetler, seminerler ne kadar fazla olursa beni o kadar memnun eder. Keza istifade etmekte. Cemaat algım şu dönemde biraz farklı. Bir doktor abimiz var, 8–10 kişi toplanırız belirli aralıklarla, bir kaç saat tefsir ve hadis dersini muhabbetle yoğururuz bir yıldır. Toplumda bunun adı cemaat olmadığı ve katılanların da böyle bir isim takmaması yüzünden bir yere bağlılığım yok diyorum. Ayrıca haftada üç-dört gün aile içi mutlaka bir şeyler okuyoruz. Bu Ramazan’dan beri yaptığımız bir şey olsa da eklemek isterim, aile içi saadette zirveyi de bu sohbetlerde yakalıyoruz, hamdolsun.
Bu arada cemaat evlerinde kalırken de cemaate bağlılığım yoktu, şucu bucu olmaktan hep imtina etmişimdir, maksad-ı gaye istifade dedik her vakit.

Gaye hep belliydi anlaşılan... Peki bu süreçte size idol olan biri var mıydı?
Peyami Safa

Ortak bir noktanız var mı?

Pek alakasız dursa da, o gün NT mağazasında Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu savaş kitabı diye almasam, okuma serüvenim başlamazdı. Okumayı sevdirdi ölü haliyle (Allah rahmet eyleye), daha ne olsun :)

Demek Dokuzuncu Hariciye Koğuşu… İlk etapta bir savaş kitabı gibi gelmiş ama sonrasında neler hissettiniz? Arka kapağı kapandığında neleri düşünmeye başladınız? Hani ipucu verdiniz şimdiye kadar yine de merak ettim düşüncelerinizi:)

Alakasız bir şey almak için girmiştim, kitabı görünce önceden okuduğum "Metal Fırtına" geldi aklıma, savaşlara, komplolara, siyasete az biraz meraklıydım o vakit, kitabı da "koğuş" kelimesine istinaden aldım, eve geldim ki bir veledin ıstırabı :) Zaten küçük bir kitap, yarıda bir kahve içerek bir kaç saatte bitti. Bu edebiyat ne güzel şeymiş dedim içimden, ilk yazım o sürece dayanır.

Güzel bir başlangıç olmalı... Hem kendi iç dünyanızı daha yakından tanımaya başlamanıza vesile olmuş olmalı hem de okurlara farklı bir kapı aralayacak bir insanın yetişme süreci başlamış olmalı...

İzin verirseniz profil bilgilerinize geri dönelim:)
Elbette, tabi yazma konusunda o kadar büyümediğim şerhini düşerek, ben ünlü uyumlarından bîhaber büyüdüm, hayatım boyu en sevmediğim ders Türkçe ve Edebiyat oldu :) Şimdi buyurun

Hakkınızdaki bilgilerin devamında; Küresel bir düzeneğin içerisine 80 sonu gelmiş bir birey olarak, demişsiniz. Bahsi geçen küresel düzene bakış açınız nasıldır?

Küresel düzeni haz etmediğimi belirteyim evvel, günümüzün modernistleri inanç sistemiyle büyük bir savaş içinde. Bunu ailem, çevrem, akrabalarım ve arkadaşlarımda, hatta kendimde dahi görebiliyorum. Nimetleri var, kullandığımız makine de bu nimetlerden biri fakat paranın günden güne ilâhlaşması, kaygıların eskiye nazaran daha fazla bu dünya için olması, savaşların başkalaşması, barbarlığın artması hep bu sebepten. Firavunlar hep yaşadı ama biz Müminler bugünkü kadar çekmedi Firavun’un elinden.

Aklıma roman olarak sefilleri getirdiniz :)
Karşımda okumadığım kitaplar rafında duruyor, bu tespit ders olsun bana :)

Madem okumadınız değerlendirmelerinize devam edelim

Hakan Albayrak bu çizgide düşüncelerini ve fikirlerini beğendiğim biri. Mazlumun, fakirin, muhtacın dini yok, bizlerde evvelâ mazlumun, ezilenin yanında olacağız. Bugün İslâm üzerinde baskı kuran ve eziyet yapanlar da; dinimizden olmayan başka milletleri, toplumları sefalete sürükleyenlerde aynı isimler. Dilerim bu kapitalizm de çöker ve i-pod'umuz olmadan da mutlu olabiliriz

:) dilerim ama nasıl olacak?

Yol çok, bu hesapların bulunduğu makam Yaradanımız, biz düşünce yapımızı doğrulaştırdığımız ve küçük şeylerle bunu hayatımıza yansıttığımız zaman Allah'ın hesabında katkısı olanlardan oluruz. Paranın temizliği kalmadı, (affedersiniz) filmlerde kirletilen kadınlar gibi kirletildi paramız ve bu para temiz kirli herkesin cebine giren bir şey oldu
Biz azami dikkati burada gösterirsek ve bilirsek kimin ne olduğunu bir şeyler olur herhalde, olursa Mevla'dan olmazsa da imtihan. Müslümanlık güzel şey :)

Hani denmese zaman halkla beraber olma zamanı diye bir yerlere kaçıp saklanırdım herhalde:) siz bu konuda bazı şeyleri raylarına oturtmuşsunuz anlaşılan

Yok, efendim nerde, karşınızda 60'ı Hollywood olmak üzere yılda ortalama 100 film izleyen biri var :)

O konulara da değineceğiz efendim.
Küresellikten ne kadar etkilendiğimi belirtme açısından not düşmek istedim.

Efendim Bîçâre varlık; Mahmut Sayar, işte o benim diyorsunuz bir taraftan… Açtığınız konuları, genel olarak ifadelerinizi düşününce acaba seçtiğiniz bu rumuzda gizli bir ironi var mı diye düşünmeden edemedim. Acaba siz ne diyeceksiniz bu konuda?
Bîçâre olmakta nereden çıktı, bu kıyafetle neleri hedefliyorsunuz, birazda bunlara değinelim istiyorum…

Gerçek hayatta çekingen ve utangaç biriyimdir, özelikle yabancılara karşı üç düşünüp bir konuşan, bir şeylere vakıf olmadan etliye sütlüye karışmayan biri.

Sanal âlemde bu biraz farklı mı?

Forumlar bir şeyleri gizliyor, bu durum da gizlenen şeyler arasında. Bîçâre'nin içine derin ironiler gizleyecek kadar derin bir istidada sahip olmasam da, başımda bir bîçârelik olduğu takdirde daha hoş olacağını, had bileceğimi düşündüm vaktiyle. Gerçekte söyleyeceğim şeylerden farklı şeyler söylememeye çalışırım internette, gerçekte sen demeyeceğim insanlara sen demem asla, keza aşırı sanal mimikten de uzak durmaya çalışırım tabi bu çabadır. Normal hayatta nasıl birçok insan, birçok ruh hali, birçok davranış şekli varsa internette de böyle olmalı. Bir de güzel bir kelime. ...bu olmasa beyhude, aciz, çelimsiz gibi birçok kelime olabilirdi, yeter ki acziyeti kafadan belirtelim :)

Peki, o ilk Bîçâre ile şimdiki Bîçâre arasında bahsi geçen gerçek hayat ile sanal hayat arasında ki bahsedebileceğimiz (?) uçurumlar kadar uçurum var mı? Sanaldaki ilk Bîçâre ile şimdiki Bîçâre'nin arasında ki farkı istiyorum.

Bir düzlem olarak sayarsak gerçek hayatta değişim daha fazla olmuştur, her ruh hali geçirilemiyor sanal hayata. Fakat gerçek hayat değişince, görüşler fikirler duygular gelişince sanal dünya da değişiyor. İlk Bîçâre Mona Roza'yı keşke ben yazsaydım derdi, şimdiki Biçâre Mona Roza'yı yaşamak. İlk Bîçâre Yedi Karanfil dinlerdi, şimdiki Farid Farjad, yaş büyüdükçe bir şeyler değişiyor. Sanalda daha nazik, daha örnek olmaya çalışsam da yeni Biçâre siyasi konulara dayanamıyor, keşke bir şekilde ilaç kullanıp uzaklaşsa.

Evet, siyaset sizin başka bir yüzünüz.

Hem nefret edip hem de "haksızlığa dayanamama" nedeni ile siyaset konuşmak kötü, bu konuda kendimle cebelleşiyorum. İnşâallah düzelirim.

Siyasetin size zararı nedir, tam anlayamadım?

Bir siyasi tarafgirliğim yok, her insan bir şeylere yakındır fakat tercih kişiseldir. İki sene önce var diyebilirdim ama artık samimiyetle yok diyebiliyorum. Siyasette tahammül edemediğim nokta insanları "ırkları", "cemaatleri", "renkleri", "inançları" yüzünden yaftalayan zihniyet
Bunun içinde partiler de var, şahıslar da, cemiyetlerde.

Evet haklısınız. İnsanlar birbirlerini bu cihette oldukça yıpratıyorlar. Kimi zaman kendinizi; acaba ben nasıl yaklaşıyorum, diye eleştirdiğiniz oldu mu?

Fakat ben sınıflandırmaya bu kadar karşı iken acaba birilerini de sınıflandırıyor muyum? Kendime bu soruyu sorduğumda yüzüm kızarıyor ve kötülük edenin kötülüğünden bir parça üzerime sinmiş gibi oluyor. İşte bu yüzden hiç konuşmamak en güzeli, bazen başkaları konuşmalı, konuştukları ne olursa olsun bazen sükût etmeli. Bir grubu, ırkı, cemiyeti "sahip olduğu değer yüzünden" eleştiren, yaftalayan, hor gören kişiyi; bu hasletinden dolayı hor görmek ne kadar doğru? İşte modern siyasetin biçimsizliği de bu, ne kadar doğru olursanız olun yanlışla boğuşuyor ve yanlışı ancak yanlışla yorumluyorsunuz. Bunun kendi yanlış hâlbuki bu yüzden kendimi eleştiriyorum. Dilerim uzaklaşırım bu siyasetten. Ben Aliya İzzetbegoviç'in, Malcolm X'in, Bilâli Habeşi'nin siyasetiyle ilgilenmek istiyorum, inşâallah bunu isteyenlerle tanışır, kucaklaşır, onlarla yan yana gelir, birlik ederiz

inşaAllah... Kendinizle cebelleştiğinize göre istikametteki tersliğin acısını yeterince yaşıyor olmalısınız.

Evet, yeni soru:) İlgi alanlarınızla ilgili bilgiye bakıyorum :) Muhtelif: "Kitap okumak, film izlemek, çayı höpürdetmeden içmek." Evet, efendim, sorularımızı az çok burada tahmin edersiniz? Muhtelif ilgi alanlarınızda başka şeyler var mı öncelikle onları öğrenelim…

Evet, maksat bir şeyler yazmak olunca bunlar gelmişti akla. Aşırı sosyal bir varlık sayılmam, her şeyden az miktar nasiplenme gibi bir hayat anlayışım var. Sigarayı bırakalı beri spor yapıyorum, bu git gide ilgi alanı olmaya başladı, profesyonel sporları takip etmeyi de severim.
Bir nebze bilgisayar, kitap ve en çok sevdiğim iş; film izlemek.

Hangi spor dalıyla ilgileniyorsunuz?

Futbol :D

Muhtelif. Ramazan'dan bu yana futbol yok :)

En başarılı olduğunuz spor desek:)

Basketbol olabilir. haftada üç gün kondisyon. Hoş son 2 aydır bir şey yok. Sigara sonrası aşırı abur cubur yemiştim, abim market işletiyor her şey sınırsız olunca daha bir azıtmıştık. Şükür hem sigaradan hem de sağlıksız yiyeceklerden gün be gün uzaklaştım. Bu arada 2004-2008 arası sigara kullandım

Sigaraya da değinelim mi:)?
Nasıl başladınız, nasıl bir süreçti sigara kullandığınız dönem?

Cahiliye döneminin en büyük mirası, daha ötesi hiç olmadı. Okul hali, arkadaşlar filan derken başlamıştık maalesef. Bir gün düşünüp taşındık ve bıraktık, inanınca hiç zor olmadı, şimdi çok mutluyum. En az Dokuzuncu Hariciye Koğuşunu okumak kadar büyük bir hareket benim için. Bu arada abim ve iki kuzenimde buna ortak oldu.

Bu kadar etkili nasıl bıraktınız?

İyide de kötüde de çevreyle yapmalı bazı şeyleri, bu cemiyet nizamının en mühim gereği. Annem yıllarca sağlığına zararlı, duvarlar sararıyor dedi umursamadım, sonra inanç kimliğime yakışmadığını belirtir çok emare gördüm ve bırakmaya karar verdim. Üç-beş kutu çikolata, sınırsız cips, sınırsız abur cubur bana destek oldu elbette :)

İmanla çok ilintili değil mi aslında?

Tabi tabi, ben şu dönem haram diyenlere değil diyemem, yazık günah gerçekten. Günde hangi fakire 3-5 lira para veriyoruz ki bu pisliği içiyoruz, bu hakkımız Müslüman olarak yok.

Bireyden topluma dönüş herkes için farklı süreçlerde gerçekleşiyor, sigaranın da size bu yönde bir katkısı olmuş anlaşılan... Hataları ve yanlışları bu açıdan çok seviyorum... O kopma noktasındaki acıyı yaşayınca insan bir daha ayrılmamanın aşkı için başka bir âlem oluyor.

Kesinlikle... Benim okul hayatım ve okul hayatımda ki arkadaş çevrem bana hep ibret oldu, kötü hayatları seyretmek, kötü şeyleri tecrübe etmek ve bazı günahları işlemek sonradan kişiyi olumlu etkileyebiliyor. Yanlış bilindiği için bir daha meyil kolay kolay olmuyor.

Yalnız şunu gerçekten merak ediyorum
İzninizle sorayım

Estağfirullah izin ne demek

Bîçâre, bloğunuzu her zaman takip ediyorum , yazılarınızı da büyük bir zevkle okuyorum.. Bu kadar güzel bir kaleme nasıl sahip oldunuz? Ve yazılarınızı nasıl yazıyorsunuz, ilham perinizi mi bekliyorsunuz?

İlham perim "İlham’î", yani bayan değil bunu belirteyim, bir arkadaşımızla sohbet ederken ortaya çıkmıştı bu hayali varlık :) Benim edebiyat bilgim gerçekten kıt.

Sanırım yeteneğiniz var.
Ne kafiye, ne nesir, ne diğer konularda eğitim almışlığım, lisede hocalığı dinlemişliğim var.
Yetenek demek yetenek sahiplerine haksızlık olur, bir duygu oluşunca hayali veya gerçek bir şekilde cümleye uydurabiliyorum. Kafiye hafiften tutunca ve içime sinince de bir şeyler oluyor. Lakin bu kitap okuduğum dönemlerde oluyor, son dört sene içinde en az yazıyı bu sene yazdım sebebi yeterince okumamaktı. Yeterince okumamanın sebebi; sınavlar, okul, iş, güç ve klasik bir kaç neden. Yazıları önceden bilgisayarda yazıyordum, sonradan elimle yazıp aktarmaya başladım

Peki, ilhami meselesi nedir?
Bizde öğrensek =))
İşin latifesi, sohbeti hoş bir arkadaşla uzun uzun edebiyat paralardık onda istidat var tabi.
ilham'î benim odamda yaşıyor, 6-7 cm boyunda, bilgisayar başında yediğim şeylerin kırıntılarıyla yaşıyor. Arada bir monitörün kıyısından bakıyor, omzuma çıkıyor, kulağıma bir şeyler fısıldıyor. Bazı da darılıyor, çıngar çıkarıyor. Hayali bir kahraman fakat epey epey benimsediğim biri, erkek olunca daha iyi anlaşıyoruz, erkek adama da peri yakışmaz değil mi?

Siz biraz kendi kendinizle hesaplaşan bir ilhamî taşıyorsunuz sanırım.
Bunu biraz açmanızı rica edeceğim?

Belki. İlham perisi "ilham veren" şey olur normalde, ilham'î ilham veren şeyle aramda köprü, muhabbet ediyor, konuşuyor, seviyor, kızıyor.

Efendim geçiyorum diğer soruya
Burada hemen Siluet’in sorusuyla devam etmek istiyorum; Hemen her okurun ilgisiz kalamayacağı kitaplar vardır.Kimimiz edebi eserler meftunuyuzdur, kimimiz tarih, kimimiz psikoloji.. Biz sizin yazılarınızı okurken siz kimleri okuyorsunuz? Neler okursunuz : )

Peyami Safa'yı başa alayım, bir kaç kitabı dışında tüm romanlarını okudum, Ahmet Hamdi, Necip Fazıl edebiyat alanında okuduğum isimler. Cemil Meriç’i çok beğeniyorum. Agatha Christie'nin cinayet romanlarını da okurdum eskiden, yine de yabancılarla pek aram yok çeviri duyguyu bozuyor gibi geliyor. İbrahim Paşalı, Mustafa Ulusoy, Tarık Tufan, İskender Pala gibi isimler de yaşayan isimler arasında. Altı aydır sadece İslâmi şeyler okuyorum, Mevdudi, Seyyid Kutup, İslâmoğlu vs. Romanın tadı başka, okuma hissini artıran ve yazma hissi doğuran bence romanlardaki büyü, tabi müellifi istidatlı ise.

Neden peki Mevdudi, Seyyid Kutup, İslâmoğlu?

Onlarla da yeni tanıştım, seneye de Cüppeli Ahmet, Esad Coşan, Fethullah Gülen okurum :) Ama tevhid inancı üzerinde durmaları beni mest ediyor, bu isimleri okuyunca gaza geliyorum

Kitaplardan hemen sonra sinemaya olana bağlılığınıza değinelim isterseniz. İzlediğiniz filmlerin ortak özellikleri var mı?

Sinemada film izlemeyi sevsem de, film tutkumu evimde izlediğim filmler sağladı. Bir kaçı dışında sanat filmlerinden haz etmem "Kız Kardeşim Mommo" gibi tam sanat filmi olmayan yapımlar müstesna, keza korku filmi izlemem yok yere gerilmek doğamda yok, bu yüzden Lunapark'ta korku tüneline de girmemişimdir hiç :) Bilim kurgu, aksiyon, macera, politika gibi filmleri izlerim, cezaevi ve şizofreni benim favori konularım

Cezaevi ve şizofreni benim favori konularım, dediniz... İnsan psikolojisi mi ağırlık verdiğiniz konular?

Diyebiliriz, çünkü bu filmler sadece film değildir. Ve beni bu kadar film izlemeye çeken filmin beni geliştirdiği fikridir. Bu yüzden film izlemeyi kolaydan kitap okumak gibi görüyorum. Bir hikâye, bir ilerleyiş, bir konu ve ders olmalı filmde, işte o zaman akla bir şeyler kazınıyor

Evet, öyle sizin kadar film izlemesem de filmlerin düşünce yapısındaki etkisini kanıksaya biliyorum. Peki, etkilendiğiniz filmlerin isimlerini alabilir miyiz? Ve etkilendiğiniz bu filmlerde karakterler mi daha ağır basıyor yoksa filmin kurgusu mu?

Kurgu. Kurgu bir şekilde karakterleri de nizama sokuyor, tabi karakterler rolün hakkını verirse. O kadar çok film var ki sayabileceğim. Sıralama olmadan aklıma gelen 3-5 filmi sayabilirim; Forrest Gump, Esaretin Bedeli, Akıl Oyunları, Truman Show, Prestij, Yeni Hayat… Bunlar basmakalıp filmler, son 20 yılda çekilen tüm Nazi filmlerini de izlemişimdir.

Siz her ne kadar edebiyat yanınıza dokundurmasanız da (bu konuda yeterli değilim deseniz de) kaleminizle birde senaryo çalışmalarına girmeyi düşündünüz mü? Psikolojiye yatkınlığınızı bu anlamda insanlara ifade etmek istemez misiniz?

Aslında hikâye yazmayı çok istedim, hatta bir sene tek bir hikâyenin etrafında dolandım fakat sonra bir yerde tıkandı, baştaki cazibesini kaybetti, aklımda yeni hikâyeler doğdu, onlarda böyle olur diye başlamadı ve şarkıda geçtiği gibi ellerim bom boş kaldı :)
Gelecekte kitap yazmak hayalim olmasa da bir film konusu, senaryosu olabilir. Kitapta karşıya algı bırakmak filmden kat kat zordur, yazanın düşündüğünü okuyan düşünmeyebilir.

Konu ne olur peki, siyasete değenir mi?

Yo yo günümüzde dini filmlerin durumu ortada, büyük yapıtlar yok denecek kadar az.
Geçenlerde Hz. Yusuf oynadı, insanlar güzeli görünce büyük bir teveccüh gösterdi. Bu kabiliyet, istidatlı insanlarla yeni bahislerle her noktaya yansısa ve "dini film" bu kadar aşağılarda durmasa güzel olur bu dileğim, dini ehliyetim ve eğitimim olmadığı için keşke diyebileceğim konu; aşk yahut biyografi olabilir.

Çayı höpürdetmeden içmek : ) bu konuda soru yok aslında yorum alalım sizden. Nedir mesele etrafınızda höpürdeterek içen insanlar çok mu fazla? Yoksa çay ve höpürdetmek farklı şeyleri mi simgeliyor, ifade ediyor?

Bir çay kolik vardır, bir de çay tiryakisi, ben çayın yüce şahsiyetinin affına sığınarak kendimi tiryaki sınıfına dâhil ediyorum. Öyle her türlü çayı, her türlü bardakla içmem, seçiciyimdir, her gün lezzetsiz olacağına, iki günde bir bardak olsun güzel olsun derim. Höpürdeterek içen ya koliğidir bu işin ya da su içer gibi içer. Öyle ucuz bir ironi :)
3-4 sene önce Üsküdar'da kuzenimde kalmıştım, (ayrıca İstanbul tiryakisiyimdir bu bambaşka bahis) Ümraniye tarafında oturuyordu. Amcasıyla kalıyor ve çalışıyordu. Amcası tatile çıkınca yanında bir hafta kadar kalmıştım. O dönem Kız Kulesi’nin karşısında duble bardakta çay verdiklerini bildiğim için evden ince belli bardak alacak kadar işi abartmıştım. Ama o manzara da tastan ayran içer gibi çay içerek gitmezdi :)
Öyle, evde bardağım farklıdır, çayım hafif demli olur. Altı üstü çay aslında ama böyle ince nüanslarla daha bir lezzet buluyorum.

Çay demlediğiniz, demler oluyor mu peki?

Evde kimse yoksa çayı yapacak kişi hastaysa, o gün çayı yapacak kişiye jest yapılmayacaksa (yılda bir kaç gün olur) ben demlemem. Annem de bilgisayarımı temizlemez anlaşırız, benim derslerime de o çalışmaz mesela :)

Hayır, kişinin kendi vazifeleri arasına girdiği demler olabiliyor, o zamanlar ne yapıyorsunuz?


Elim yakışır, öğrenci evinde güzel şeyler yapardım, salatalardan iyi anlarım. Demlerim elbet.

Mesleğinizde oldukça ilginç, talebeliğe bir profesyonellik katmışsınız ve Profesyonel talebe: "Beni ne doktorlar, ne avukatlar, ne politikacılar çağırdı.. da ben çalışmadım." Diyerek, bir yerlere gönderme yapmışsınız. Talebelik nedir diyelim bu bağlamda ve sizi çağıran doktorların, avukatların, politikacıların ne kusuru vardı da onlarla çalışmadınız diyerek devam edelim:)

Onu yazdığımda profesyonel talebeydim, 5+3+4+4 toplam 16 yıllık bir süreç, çok büyük katkıları olmasa da bu deneyim insanı profesyonel yapıyor. Bu sene itibariyle bundan emekli oldum, belki yakın zamanda 657'ye tabi profesyonel memur olabilirim :)
Talebelik, öğrencilik güzel şey, bu madden ve manen bir şekilde sürmeli, öğrenciliğin güzel yanı sürekli bir şeylerin öğretilmesi veya öğrenilmesi, bu bittiğinde yavanlaşıyor hayat. Bazı kızların "beni ne doktorlar, ne avukatlar istedi de ben evlenmedim" demesine nazire de içeriyor o söz :)

Bilgilerinize bakmaya devam ederken; yazı rengi ve yazı tipi hakkında da sormak istiyorum ama bu kadarı da olmaz diyecekler diye sadece söyleyerek (onları da gördüğümüzü dile getirmiş olarak) adım adım profilinizde dolaşmaya devam edelim, diyorum lakin siz yine bu konuda bir şeyler söylemek isterseniz biz okuruz

o kadarı gerçekten fazla olur, üç satır bilgiden bu kadar şey çıkarmış olmanız tahlil yeteneğiniz olduğunu ortaya çıkarıyor, profil için bu kadarı yeter herhalde tabi başka nokta varsa sorabilirsiniz

Yok, sadece bir teklif, sizin fikrinizi almak istedim o kadar... Zaten tahlilimi yaptım bu konuda O halde imzanıza geçebilirim

İnce belli bardakta bir adet tavşankanı kıvamında çay görüyorum çayın muhabbetine dönmeyelim tabi ki ama Mahmut Derviş'in şiiriyle yan yana koyduğunuz çaya değinmek isterim...

Çay bir simge gibi, Türkiye’de amblem olarak kullanılsa herkesin hemfikir olabileceği şekillerden biri karşıya selam gibi "benden sana zarar gelmez" diyor. Ayrıca reklamını da yapıyoruz bu vesile ile çay tüketimine, dolayısıyla iç ekonomiye katre misali katkımız oluyor

Mahmut Derviş'in şiirine dönmek istiyorum yani Filistin’e...

Evet, şiirlerle, Hanzala'yla, bazı üç-beş kuruş yardımla ve üzerlerine bomba yağdığında meydanlarda bir kaç bağırarak hatırladığımız yer. Bu hatırlamayışın ve vefasızlığın temsili olsun diye bazı bu şiiri bazı Hanzala’yı gözümün önünde bir yerlere koyuyorum. Yoksa hepten unutacağız ve hepten unutunca "unutulanlar"ın arasına katılacağız.

Garip ama değil mi yarım yüzyıldır süre gelen bir acı var ortada... Ve bizler; Filistin’i görüyoruz (mu), onların yaşadıkları, bu işgal ve evet yarım yüzyıldır bitmeyen bu dava... Dün sizin dile getirdiğiniz gibi barbarlar birliğinin yaptıklarına döndüğümüzde neler görüyorsunuz? Filistin halkı yıllardır bin umutla, ellerinde olmayan bir toprağa tutunuyorlar sanki... Sadece unutmamak adına, unutulmamak adına yaptıklarımız yeterli mi? En azından ağıtlarına eşlik ediyoruz ama bu kıymetli midir sizce?

Yeterli olsaydı vaziyet iyi yönde giderdi herhalde, ümmet olarak bir kaos içindeyiz, 1,5 milyar Müslüman’dan bahsedilirken yarım milyarın şöyle güçlü bir birlik yaptığına şahit olamıyoruz. Kardeş olan milletlerin arası önce coğrafi sınırlarla ayrılmış, her biri başka davaları kendine dava saymış, sonra ırklar ön plana çıkmış ve din birliğinin yerini ırk birliği almış, ırklar içinde cemaatçilik ise yeni trend. Bu kadar ayrılığın içinde Filistin insanların dev aynası. Filistin'e sahip çıktığını iddia ediyorsan iyi Müslümansın, pek bir şey yapmana, ses soluk çıkarmana, senenin bir ayını ilk kıbleni müdafaa için çalışarak, insanları bilinçlendirerek geçirmene gerek yok.

Peki sebebi nedir? Bir cami ya da her hangi bir vakıf için, kuruluş için ellerinden geleni yapan Müslümanlar neden, bazı konularda pasif kalmayı tercih ediyorlar?

Sebep yine çok yönlü. Fakat her şeyin temelinde "ümmet bilinci" var diye düşünüyorum, cemaatler, ülkeler üstü bir birlik olması gerekiyor


Bu konuda katılıyorum lakin ırkçılık meselesine tam olarak vakıf değilim... Irk birliği yapıyor dediğiniz kesim bu bağlamda çok etki sahibi değil gibi geliyor bana.

Irk birliği her ülkenin evvelâ kendi ülke insanlarına hatta tamamıyla kendi ülke insanlarına önem vermesi demektir. Hâlbuki olması gereken Somali'de acı çeken bir Müslüman’ın sızısını tüm İslâm memleketlerinin duyması. Burda öne inancı koymak bize bir şeyleri kaybettirmez, soyumuz ve kendi memleketimize ayrı bir muhabbet duymamız zaten doğal. Biz esirgiyoruz. Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın ötesinde ne var, daha ötelerde alnını secdeye koyan insanların çektiği hangi sıkıntılar var, diye tasalanmıyoruz.
Bunlar ne yazık ki ülke politikası. Osmanlı'nın birleştirici ve bütünleştirici İslâm siyaseti çok uzağımızda bu dağınıklığın sonu da birliktir, bu vaade iman ediyoruz inşâAllah.

Ve ant içerim ki,
bir mendil işleyeceğim yarına kadar,
gözlerine sunduğum şiirlerle süslü
ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı :
"bir Filistin vardı,
bir Filistin gene var!"

Filistin sanki sadece yüreklerdeymiş gibi bir hayale kapılıyorum... Mahmut Derviş'in yorumları, acısı, şiirle yankılanan sesi umarım birçok gence bir yön tayin etmekte yardımcı olur...
Sizin bu anlamda şiirleriniz var mı?


Roman okumalarım yokken şiir yazardım, altta bir fonla duygusuz dörtlükler alt alta diziliyordu, sonradan hiç yazmadım bu konuda yeteneğim yok.
Lakin dinlemeyi çok severim, müzik tarzımın dörtte birini şiir dinletileri oluşturur
Filistin üzere "adım Sümeyye" diye ufak bir yazı yazmıştım, geçtiğimiz Ocak ayındaki saldırılarda kolları ve bacakları kopmuş bir kız çocuğu göstermişlerdi. Bizlerin bir görevi de bu galiba; hatırlamak, değer vermek, sevmek ve bunları belli etmek, başka sevgilerin taklidi olabiliriz. Çünkü biz de başkalarından kazandık bu sevgiyi. Savaş sırasında hiç ağladığını görmediğim insanların gözyaşları beni günlerce iç muhasebeye sürüklemişti.
Günümüzde dünya nezdinde en çok kabul gören ve en çok desteklenen halk Filistin halkı ise bunda sayısız bireysel hareketin izi vardır
Bu çileler özgür Kudüs'ün diyeti olur inşâAllah

inşAllah. .
amin inşaAllah

Profilinizdeki resmi biraz inceleyelim… Hani aşikâr anlatılmak istenilen ama yorumlarınızla daha da anlamlanacağını düşüyoruz…

Önceden "Kara Gözlüm" filminden bir kare vardı, sonra Kudüs, şimdi bu, bu ara trend çizgiler.Ben sık değiştiriyorum avatar ve imzayı.

Benim kadar değil herhalde

Normal hayatta da böyle misiniz peki? Ama konunun dışına çıkmayalım yeniden dönelim profil resmine

Masaüstümde bir nizam var ve 6 yıldır değişmiyor, ekstra gelen her şey bir yerlere gidiyor onu hiç bozmam ama forumda öyle bir meyil oluyor, ya sürekli mesaj içerikli şeyler olduğu için ya da başka bilemiyorum
İnsanın baktığı şeyler bazen değişmeli, bu köklü değil elbette. Kıyafet değiştirme gibi. Hani yeni kıyafet alındığın böyle bir mutluluk çöker üste. Ben hanım taifesi kadar sık yaşamam ama bilirim bu duyguyu. Bu da onun gibi, aynada bize bakanı farklı görme çabası. Hâlbuki ruh aynı, kalp bile değişebilir ama ruh aynı. Hayatımızda dini içerik olma bahsi de böyle, yaklaşan başka sebeple yaklaşmasın demenin nazik yolu +18 gibi bir şerh, hayatında dini içerik olan birinden duyulacak sözler var bu profilde demenin çizgi hali

Bu kompozisyonu siz mi oluşturdunuz?
Evet. Bu işlerde iyi değilim, ufak tefek şeyler.

Çok anlamam bende bu işlerden; ama ortaya çıkan mana beni ilgilendirdiği için gayet güzel diyorum. Tebrik ederim sizi.

Aslında birde Hanzala vardı bunda, sonra bir resim olması diğerlerine saygısızlık olur diye çıkardım.

O da ayrı bir anlam katardı sanırım... Ama evet böyle güzel. Bu konunun akabinde kullanıcı resminizdeki; Dinle Kuran’ı şarj et imanı, sloganını ve forumda ki kimliğinizin değerlendirmesini sizden alalım... Bîçâre forumda nasıl bir yer kaplıyor, Bîçâre’ye bakan ne bulmalı onda?

Slogan ümmetin en çok ihtiyaç duyduğu "iman eksikliği" problemine çarenin nerde olduğunu işaret ediyor ve imanın da telefon şarjı gibi eksilip artabilen bir şey olduğunu, dönem dönem şarj edilmediği takdirde bitebileceği uyarısını yapıyor.
Bîçâre öyle büyük bir yer kaplamıyor, gerçek hayatta kapladığı büyüklükte bu kadar.

Oldukça iddialı bir cümle kurduğunuzun farkındasınızdır umarım.
Ama lütfen cümlenizi bitirin bu konuya döneriz inşaAllah

Şiirlerden, romanlardan, ezgi, şarkı, türkü ve vaazlardan etkileniyor, kulak-akıl-kalp iletişimine büyük önem veriyor. Bu yüzden dinlediği şeylere dikkat ediyor, gereksiz insanların sözlerinden de kelimelerinden de uzak duruyor. Bakanların büyük şeyler bulması elbette mümkün değil, keşke nezaket, tatlı söz, efendilik bulsa ama bunları sağlamak maalesef kolay olmuyor. Hoş bir sadâ bırakmalı kişi başkalarında, gaye bu olur inşâallah. Münib Engin Noyan eskiye dair anılarını anlatırken "eskiden sıkı kâfirdim" demişti, mest olmuştum. Şahsını çok severim, düğünüme çağırmayı dilediğim bir kaç kişiden biridir o denli. Bizi de görenler, okuyanlar iyi bir insan, iyi bir Müslüman değil de "iyi insan olmaya çalışan", "iyi Müslüman olmaya çalışan" biri diye görürse bundan iyisi Şam'da kayısı olur. Her genç gelecekte bunu düşünmeli, aklında isim olsa da olmasa da ne olur, nasıl olur, ümmete faideli evlatlar nasıl yetiştirilir vs.
Bu arada düğüne davet değil, konuşmacı olarak katılmasını diliyorum, yanlış anlaşılmasın.

böyle düşünen çok az.. Tebrikler. .
Genelde insanların önceliği güzellik filan olur


Osman diye bir arkadaşım var
Kendisi baya baya radikal bir insan, fikri yapısı, ümmet anlayışı farklı. Çeçenistan, Filistin gibi yerlere gitmeyi arzuluyor, belki de gitti bilemiyorum. Onunla sohbet ederken (anne ve babası ayrı yaşıyorlar, kendisi yalnız yaşıyor) ; "Ya Mahmut, şöyle imanı sağlam, Müslüman gibi Müslüman birini bulsam ve bundan emin olsam 40 yaşında olsun evlenirim" demişti bir kaç kez. Peygamberimiz evlenmiş ayıp olsa o evlenmezdi diyor. Biraz da emsallerinin (söz meclisten dışarı) çıt kırıldım olmasından naz ediyor. Hoş bunda erkekler daha öndedir, sebepler sonuçları doğurur.
Bu yüzden Bediüzzaman'ın görüşlerini referans almışımdır. 5-10 yıl sonra kaybolacak bir güzelliktense Ahirete'de intikal edecek bir izdivaç akla da, kalbe de en uygun olanıdır.

inşallah. .

Ki bu nazarla karşılaşacağınız kişi güzel de olabilir, lakin cezb edici taraf asla güzellik ya da maddi refah olmamalıdır. Annelerimizin babalarımızın halleri 20 yaşlarına benziyor mu? Hayır, geriye kalp kalıyor, muhabbet ve hâlâ mutlu olabiliyorlar mı o kalıyor. Bugünün en büyük problemi açılımlar falan değil aslında. En büyük açılıma aile kurumu ihtiyaç duyuyor. Çünkü toplum aile demek, çekirdek aileyi bozarsanız toplum kendiliğinden bozulur. Keza tersinde ise toplum düzelir.
Boşanmalar artıyor, aldatmalar, para ile nikâh kıymalar. Bu düzen içinde iyi bir ebeveyn olmak ve iyi evlatlar yetiştirmek dahi Cennete yetebilir. Bunu es geçmemeli.
Nerden nereye geldik, avatar filan diyorduk


Evet, uzun mevzuular bunlar

Dönelim yine profilinize Rütbenizdeki Por ahora’yı da açıklarsınız umarım.


Hugo Chavez'in sloganı. "şimdilik" demek.

Kimdir, Hugo Chavez?


Bu komünist diye hatırlıyorum ben


Doğrudur. Kendisi sosyalist aslında, halk kendini reddetmesine rağmen düdüğüm ötüyor demeye getirmişti ve "şimdilik keyif sürün yarınınız yine benim" tarzı bir söylem geliştirmişti. Belgeselinde (Chavez show) hoşuma gitmişti söz, ben de tüm Firavunları kast ederek "şimdilik..." dedim içimden onu da yazmış bulunmuştum.

Profilinizi tekrar gözden geçirdim, arkadaş listenizi boş görüyoruz. Bundaki inceliği de paylaşırsanız değil mi?

Forumda yaklaşık iki senedir ikamet ediyorum

evet eklememişti zamanında beni

Yaralı var bir tane…

MSN'de zaman zaman konuştuğum forumdan bir kişi var ama o da foruma 6-7 aydır uğramıyor. Bu durumda birilerini arkadaş saymak "arkadaş" kelimesine ters düşer diye kimseyle arkadaş olamıyorum. Bir mail attığımda bana para gönderecek arkadaş varsa herkese kapım açık :)

Zamana, mekâna göre anlam değiştiriyor bazı kelimeler diye düşünüyorum. Forumdaki arkadaşlıkta o ortamda ne kadar değerlendirdiğine bağlıdır, diye düşünüyorum...

Bence de katılıyorum
.


Tabi ki benim tespitim biraz latife içeriyor, lakin en azından bir merhaba diyecek kadar hukuku olmalı "arkadaş" olanların.

Şimdi olmadı mı yani diyesim geldi

Süleyman Demirel’in bir sözü vardır: “Dün dündür, bugün bugündür” :)

Sizden istifade eden insanlara, sizin istifade ettiğiniz insanlara; siz benim arkadaşım olamazsınız demek ne kadar doğru?

Estağfirullah bu böbürlenme değil asla, arkadaşsız insan neyiyle övünebilir ki, ancak dışlanmışlığı ve yalnızlığı vardır. Benim durum biraz forumdaki kişilerle irtibat eksikliği diye yorumlanabilir, bu da gerçek hayatla orantılıdır. Gerçek hayatta çekingen olduğumu kaydetmiştim önceden. Bir ufak neden daha var onu da söyleyim isterseniz. O da; foruma bakış açım, biri konuya teşekkür eder geçer, biri yarım saat yorum yazar, tüm yorumları okur, herkese ve paylaşana değer verir, kimi de emeği göz ardı eder. Bu özgürlüktür, kime niye es geçiyorsun diyemezsiniz. Ben biraz inek grubundayım, hemen tüm mesajlarım uzundur, bir konuya kilit yiyeceğini bilsem dahi bir saat yorum yazabilirim. Yorumları araştırıyorsam o yorumun maliyeti üç-dört saat olabilir hatta.
Bunu tersten düşününce teşekkür et ikonu, arkadaşlık merkezi, sosyal gruplar biraz suni gelebilir böyle birine.
Kimi sadece harfler olarak yorumlar forumu, kimi resimler, kimi böyle değişik fonksiyonlar olarak. Bunun da etkisi var.

Siz inceliklere ve ayrıntılara dikkat eden bir insansınız. Forumun fonksiyonu dediğiniz şeyler forumun muhtevasını biraz daha öne çıkarmaz mı?

Bence bunu düşünen vBulletin tasarımcıları ya da sonradan bunu ekleyen ehil insanlar, forumda arkadaş olunan kişiler, sadece konularda yakınlaşma duyulan insanlar olarak algılansın istememiştir.
Kuzenim olsa ya da gerçek hayattan bir arkadaş ya da internet iletişimim olan beni az çok tanıyan biri, olur neden olmasın, böyle biri yok. Oraya 100 kişi eklemekle kimseyi eklememek bu kadar farklı değil bence.Keşke tüm forum gibi bir özellik olsa, ben herkesi arkadaş, dost görüyorum Fakat gerçekten forumdan konuştuğum kimse yok. Olan kişilerin de forumla alakası yok.

Peki, bunu nasıl sağlıyorsunuz? Ya da neden bu kadar geçilmez, kalın duvarlarınız var? Açıkçası farklı bir durum, forumda çok sert bir duruşunuz var gibi geliyor bana.

Tamamıyla bilinçli olmasa da ciddi bir görüntü vermemin bir kaç sebebi var.
Bunlarda önceki forum tecrübelerine dayanıyor, benim vaktiyle forum sitem dahi vardı desem inanmazsınız sanırım, üstelik 5 bin dolayında üyesi olan bir forumdu adını vermemem isabet olur. Normal forumlarda arkadaşlık ilişkileri ile İslâmi forumlarda olan ilişkiler hak verirsiniz ki farklı oluyor ya da öyle olmalı. Bunda başkalarına yanlış niyetlerle yaklaşanlar kadar, yanlış niyetle yaklaşmaya sebep üyelerin de suçu vardır. Bu kalın duvarlara sahip olalı beri bu niyetle yaklaşan kimseyi görmedim. Dört-beş senedir bir kaç erkek ahbabım dışında kimseyle senli benli muhabbet kurmadım. Bir hanımla günlerce muhabbet ettiğim oldu lakin bunda cinsiyet bir saniye olsun ön plana çıkmadı, çıkamaz da. Bu doğru yanlış yaptığım bir şeyin muhasebesi bana düşmez. Forumda da düşüncelerimle var olmak ve lakayt şeylerden uzak durmak isteği bu ciddilikle var oldu.
Aslında yakın çevremde espritüel biri olarak anılırım. Tüm akrabalarıma her sohbette en az bir şaka yaparım, bunu hocamız öğretmişti, konuştuğunuz her kişiye bir kere tebessüm ettirirseniz siz de çok tebessüm eden mutlu insanlardan olursunuz demişti. Pazarlama gibi bir dersin hocasıydı.
Forumda da vaziyet bu. Bu arada msn de karşı cinsle konuşulmaz diyenlerden değilim, aklıyla var olan herkesle konuşulur.

23.02.2008 tarihinde üye olmuşsunuz? O günden bugüne nasıl yorumluyorsunuz ihvan forumu?

Müminlerkardeştir'i duymuşsunuzdur belki, oraya üyeydim burdan evvel. EbuRudeyha hocanın, kendisiyle de tanışıklığım var gerçek hayatta şu an askerliğini yapıyor. Orası o tarihlerde kapanmıştı, bir şiir ararken ihvan rast geldi ve üye olmuştum.
Arada bir saldırı sonucu forumun bir bölümü silinmese daha güzel olurdu lakin bu haliyle de güzel bir yer, ben beğeniyorum. Abudik gubudik şeylere meyleden çok insan yok.
Latif insanlarda bunu iyi beceriyor İlk dönemlerde siyaset daha az mıydı yoksa ben mi yapmıyordum hatırlamıyorum bile. O dönem daha fazla zevk aldığımı açıkça itiraf edebilirim.
O günden bu güne de güzel şeyler oldu, forumlar güzel şeyler kazandırabiliyor.
Sonunda forumlar kül olsa ve geriye bir şey kalmasa dahi kazanımlar olabiliyor.

Kazanırımlar nedir peki? O duvarların arkasına öyle bir kurulmuşsunuz ki çok fazla duygularınızı seçemiyoruz

O kadar da değildir yapmayın

Yok, arada ben rastgeldim

Kusur bendedir bilemiyorum... Açıkçası bu röportaj vesilesiyle yakından tanıma fırsatı buldum.

Estağfirullah. Belki ben vaziyeti abarttım ya da işi enaniyet, küstahlık derecesine getirdim. Bilemiyorum

esağfirullah

Bunları yaptığım zamanlar olur, kötü hasletleri iyi insanlar da yapabiliyor önemli olan öz eleştiri ve ders çıkarmak. Ders çıkardım zaten. Son aylarda daha aktif gibiyim bu konularda.
Kazanımları olmuştur muhakkak. Lakin bunlar öyle çok somut şeyler değildir, insanları tanıma, güzel insanlar tanıma, güzel insanların güzel yorumlarına hayran kalma, örnek alma.

Onlar kimler desek;

Edebiyata muhabbet duyanlar, forumda hoş bir görüntü çizenler, insanları tebessüm ettirenler, duygulandıranlar, alkışlatanlar… İsim çok say say bitmez. gözü okşayan bir avatar dahi güzeldir.
AdigeBatur abi var örneğin, kendisiyle bir kelime dahi konuşmadık ama kendisini çok sevdim, yazıları yorumları hep hoşuma gitti. keza Reis abi, siyaseten “manifesto”, “girdap”, “bidar”, üslubu, hüsnüzannı ve işleri yürütüşüyle Ali'ce, türkü, Ümmühan abla ve bir kaç hanım ablamız, kardeşimiz. Biz sosyal yaratıklarız etkileyip, etkileniyoruz.

Sizi birçok alanda, farklı yapılar içerisinde seyredebiliyoruz; İslâm, edebiyat, siyaset, spor... v.s v.s bütün bunları karıştırmadan, ayrı ayrı nasıl bir arada tutuyorsunuz?

Bu kadar farklı alanlara merak etmemin kaynağı biraz geç kalmışlık. Aslında okul hayatım lise dâhil hep başarılıydı, lakin geleceği olmayan bir mesleğe zaruri bir giriş yaptık. O dönemde başka şeylere yöneldik. Bugün ise yine eksik yönlerimize ikmal çabasındayız. Hal böyleyken bir alanda büyük bir gelişim o kadar kolay değilken, ilgi alanlarımız çok, istifademiz tutam tutam oluyor. Arkadaşlık ve akrabalık ilişkilerimde geçmişten gelen çok yönlülük de buna etki etmiş olabilir. Çevremizde her şey globalleşirken bizlerin her konuda söyleyecek üç-beş şeyi olması da gereklilik gibi. Bu da bunun göstergesidir diyebilirim
İslâm bahsi ayrı bir bahis, istidatım, eğitimim yok acizane öğrenme çabam var.

Peki ya şehirler? Şehir dediğimizde aklınıza ilk olarak hangisi gelir?

İstanbul

Neden İstanbul, diyelim o zaman?

Bizim gençlik hayallerimiz hep bu şehir üzere kuruldu, 5-6 yıllık bir dönemde dört arkadaş paylaştık birçok şeyi, biri kuzenimdi. Liseden sonra üniversite kazanılacak İstanbul’da yaşanılacak, bir taraftan çalışılacak, İstanbul yaşanacak. Buradan evlenilecek, burda hayat sürdürülecek, buranın şarkıları dinlenecek. Keza dört kişi orada kaldığımız 3-5 günlük dilimlerde yoğun duygular yaşadık. kendimize illüzyon yapmış gibi büyüleniyorduk. Yıllar geçtikçe herkes dağıldı; biri Samsun, biri Kıbrıs, biri Tokat, biri Çeçenistan, biri Eskişehir. İşler değişti anlayacağınız lakin duygular değişmedi, en azından ben hâlâ aynı iştahı duyuyorum bu şehre karşı.

Peki, İstanbul'da sizi ifade eden, sizin oraya ait olduğunuzu hissettiren şey nedir?

Kız Kulesi'nin ayrı bir yeri var, ilk gördüğümde büyük kuzenimin düğünü idi, 9-10 yaşlarında idim ve arabayla uzağından geçerken burayı böyle tecrit etmişler, herhalde fakirler yaşıyor burda diye bir düşünceye kapılmıştım. O yaşta düşünürken tecrit yerine hangi kelimeyi kullanmışımdır bilemiyorum tabi :) sonra sonra karşısında çay içmek, İstanbul şarkıları, şiirleri dinlemek, hatta (tespitte kusur olmasın) şahs-ı manevisine yazılar karalamak nasip oldu.

Ankara da yaşıyorsunuz değil mi?

Şimdilik öyle, geleceğimde İstanbul olur gibi geliyor, emareler sağlam. Orda yaşamak sevmek kadar kolay değil belki ama yine de ömrün bir bölümü bu şehirde geçmeli diyenlerdenim.

Ankara neden değil peki, yaşadığınız yer size ne ifade ediyor?

Ankara bana karşı görevini tamamladı, kitapları bu şehirde okudum, şiirleri, yazıları bu şehre karşı yazdım, bu şehrin ezanlarını işittim, bayramlar, düğünler, ölümler… İnsan şehrin yükü oluyor bir süre. Sonra şehir insanın yükü.Benim hicret vaktim geldi, evim, duygularım, kalbim kuşatıldı. Annem ara ara bir yere gidemezsin her yıl git ne kadar istiyorsan gez dese de. İnsan mutlu olacağı yerde yaşamalı.

Hicretin vakti geldi dediniz, İstanbul için hedefleriniz nedir?

Net hedefler yok, bir şehre gittiğinizde hedefleriniz çok net olmamalı. Öyle olduğunda dikeni gülün önüne geçer. Ara ara gezeyim, sevdiğim yerleri, sevdiğim insanlarla göreyim. Şehrin kokusuna, rengine, ahengine aşina olayım kâfi. İş, güç diğer şeyler bir şekilde gerçekleşir.

İnşaAllah düşündüklerinizi gerçekleştirirsiniz

inşallah

evet =))Bizim sorularımız bu kadardı Mahmut bey. Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz
için tekrar teşekkürler,vaktinizi ayırdığınız için de. Biz keyif aldık, umarım sizi sıkmamışızdır =))


Evet, oldukça zorlu bir süreçti, istifadelendik sizden Allah razı olsun.

Teşekkür bizden efendim, aklı ve kalbi mahlasına sirayet etmiş birine bu kadar sabrettiğiniz için ben teşekkür ederim. Keza okuma zahmetine katlanacaklara da aynı teşekkürü iletmek isterim.
Allah sizden de razı olsun
 

Azra

Eylül yüzlü kız...
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
1,061
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Konum
İstanbul
Merhabalar...

röportaj konuğu sevgili Bîçare olunca ve kendisinin verdiği değerli bilgileri göz önüne alaraktan konuyu baştan sona hepsini okudum...

Bu tür üyeleri tanıma röpotajlarına karşı olduğumu belirtmiştim daha önce.
Fakat bu kadar başarılı,harika bilgilerle donanmış,güzel bir konu görmeyi düşünmemiştim açıkçası. Bu üyeyi tanımaktan ziyade, her üyenin biraz kendi düşüncesini ve fikrini bulabileceği hoş bir muhabbet olmuş. Bu kaliteli soru ve cevapların sahiplerini tebrik ediyorum...

Sorular ne kadar kaliteli olursa olsun, cevap veren yüreğin daha çok kaliteli olması gerektiğini gördük...

Bu yönde en güzel şekilde devam etmenizi diliyorum...

Çok teşekkürler Ey-Si gurubu ve sevgili Bîçare.​
 

~∂üяя-ι ¢αη

Kıdemli Üye
Katılım
15 Ağu 2009
Mesajlar
5,846
Tepkime puanı
1,226
Puanları
0
ben grubun sadece ey'sine biçare abidir bu üye demiştim :)
eIIerinize sağIık
gerçekten güzeI bir çaIışma oImuş...
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
konuklarımızın yorumları asıl halleriyle yeniden düzenlenmiştir...

herkese teşekkür ederiz...
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Merhabalar...

röportaj konuğu sevgili Bîçare olunca ve kendisinin verdiği değerli bilgileri göz önüne alaraktan konuyu baştan sona hepsini okudum...

Bu tür üyeleri tanıma röpotajlarına karşı olduğumu belirtmiştim daha önce.
Fakat bu kadar başarılı,harika bilgilerle donanmış,güzel bir konu görmeyi düşünmemiştim açıkçası. Bu üyeyi tanımaktan ziyade, her üyenin biraz kendi düşüncesini ve fikrini bulabileceği hoş bir muhabbet olmuş. Bu kaliteli soru ve cevapların sahiplerini tebrik ediyorum...

Sorular ne kadar kaliteli olursa olsun, cevap veren yüreğin daha çok kaliteli olması gerektiğini gördük...

Bu yönde en güzel şekilde devam etmenizi diliyorum...

Çok teşekkürler Ey-Si gurubu ve sevgili Bîçare.

Merhaba...

Okunmaya değer gördüğünüz için biz teşekkür ederiz. Zira oldukça uzun bir söyleşinin kesile kesile kesilememiş, 14 sayfalık bölümünden oluşan kısmını okuduğunuzu belirtmek isterim.

Bîçâre'nin profilden başladık söyleşiye. Açıkçası böyle bir söyleşiyi bizde tahmin etmiyorduk; zira ilk çalışmamış, bir kazaya kurban gitmiş ve elimiz bomboş kalmıştı.

Sıfırdan yeniden hazırladığımız taslağımız, Bîçâre'nin kendisi olmalıydı ve bunu en güzel profilinde yakaladık.

Oldukça farklı bir bakış açısına sahip olduğu için konuların ve söyleşinin yönü değişti, istifadeleneceğimiz alanlarda farklılaştı böylece.

Okumakta zorlanabilirsiniz, uzunluğu gözlerinizi yorabilir. İçeriği hoş bir izlenim bıraktırır, temennisindeyiz.





ben grubun sadece ey'sine biçare abidir bu üye demiştim :)
eIIerinize sağIık
gerçekten güzeI bir çaIışma oImuş...

Beğendiğine sevindim, senin röportajların kadar renkli değil ama bizde böyleyiz işte:)




 

Nûn

Üye
Katılım
25 Ara 2006
Mesajlar
69
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Konum
Küçük İstanbul
Çok beğenerek okudum. Öncelikle teşekkürü borç bilirim.

Biçâre kardeşimizin koyu takipçilerindenimdir bende.. Gerek blog sayfası gerek ihvan üzerindeki yazılarından. İhvan foruma girdiğimde ilk yaptığım şey, Üye Listesi/Biçâre/Son yazılan mesajlar.. Her cümlesi, her kelimesi, her harfi çok değerli ve aklımdan, kalbimden geçenlerin birebir aynısı. Bu kadar da olmaz diyorum bazen ama :)

Biçâre arkadaşımızın kalemi gerçekten kuvvetli ve harkûlade. Fakat blog sayfasını uzun süredir güncellemiyor, buradan sesleniyorum yeni yazılar istiyoruz :)

Biçâre Allah yar ve yardımcın olsun.. Bu röportaja vesile olan arkadaşlardan da Allah razı olsun.
 

Bahar

İhvan Forum Üye
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
2,509
Tepkime puanı
258
Puanları
0
Karşımızdaki biçare olunca malum röportajımızda uzun oldu =)

Konu konuyu açınca böyle oldu işte. . :ppty
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Valla öle olmuş,bence bi kan tahlili-mr ve ciğer röntgenini de ekleseniz tam olcak :eek:leyo:


abi bu aklımıza gelmemişti...:eek:leyo:
sizinle bir gün başbaşa röportaj yaparsak, sizin için bunlarıda değerlendirmeye tabi tutarız:)
 

Bîçâre

Profesör
Katılım
23 Şub 2008
Mesajlar
951
Tepkime puanı
57
Puanları
0
Konum
Simeranya...
Konu konuyu açınca böyle oldu gerçekten, bu kadar uzun olmasını ben de tahmin etmezdim. Okumuş ve hüsnüzanları ile iltifat göstermiş arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederim ve de sabredip, emek verip bunu hazırlayan Siluet ve Eylül'e de...

Hasan abi kan değerleri ve röntgen konusunda sıkıntı yok, sıkıntı galiba dilin kemiği olmaması. :)
 

sualsiz

Üye
Katılım
3 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
İstanbul
uzun ve güzel bir röportajdı.. uzun bir aradan sonra foruma bakıp Biçâre'yi okumak güzeldi.. tebrik etmeli hazırlayanları, sorular gayet iyiydi..

Biçâre, İstanbul'a dair dileklerinizin gerçekleşmesini temenni ederim.. Kız Kulesi'ne yolunuz düşünce bakın bir minderlerin üstüne belki oralarda unutulmuş başka bir devam kitabı olur...
 

rahlem

Asistan
Katılım
31 Mar 2008
Mesajlar
209
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Emeği geçenlerden Allah razı olsun hoş bir roportaj olmuş, açıkca söylemek gerekirse diğer roportajları dağınıklığından dolayı okuyamıyordum ama toplu olması bir kalemde çıkmıs olması güzel...

Bîçâre'yi biraz daha yakından tanıyan biri olarak bir kaç söz de ben söylemek isterim, kendisininde zikrettiği gibi muminlerkardestir sitemizde ilk kez tanımıstık zatını.Çok kıymetli nadir kalemlerimizdendir.Bir konunun kıymeti biçare yorum yapınca anlaşılırdı. Çünkü çok seçici davranır öyle herşey hakkında konuşmazdı. Biz fazlasıya istifade ettik, şimdi ise hayır dualarımız kuşatsın kendisini. Özü doğru sözü doğru insan, hakkında daha çok şey yazabiliriz ama o bizi bilir.İlerde kendisini çok çok iyi yerlerde görmek isteriz. Allah en hayrlı makamları nasip etsin...

Neslinizde kendiniz gibi özlü olur inşaAllah...

Emeği geçenlerden Allah razı olsun...
 
Üst