FETULAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ) hakkkında....

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Hulusi Akar'ı kastederek, "15 Temmuz aydınlanırsa, bugün kahraman dediklerimiz darbeci, hain dediklerimizin de tam tersi olacağını düşünüyorum." diyen Şamil Tayyar, "TSK'da FETÖ gerekçesiyle muhafazakâr kesimler biçildi, Ulusalcılar ağırlıklı hale geldi."


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
edit: video silindiği için videoyu yeni linki ile ekliyorum


Kadir Mısıroğlu kendisine MİT ajanlığı teklifinin nasıl yapıldığını ve nasıl reddettiğini videonun 11:53 ve 27:40 dakikasında anlatıyor.

18:40 dakikada "Devlet Bahçeli de MİT'ten (siyasete) devirdir" diyor.

16:40 dakikada Mehmet Şevket Eygi nin MİT'e hizmetinin nasıl olabileceğini anlatıyor.

konu ile ilgili kaynak: MİT "Fethullah Gülen sizden mi" sorusuna ne yanıt verdi




Not: Devlet istihbaratsız olmaz. Bizce de MİT'çi olmak peşinen kötü adam olmak manasına gelmez!!! Buradan MİT ajanlarına; hayırlı işlerinde yüce Allah'tan muvaffakiyet diliyoruz. Bu vesile ile bizi takip edip rapor yazan MİT ajanlarına da ( @levent48 ) selam ederiz.

eygiden-iftiralara-sert-cevap-ispatlamazsaniz-h1544961094-010474.jpg



MEHMET ŞEVKET EYGİ'NİN CEVABI


konu ile ilgili kaynak: MİT "Fethullah Gülen sizden mi" sorusuna ne yanıt verdi


Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...

Mehmet Şevket Eygi, Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in, kendisi hakkında 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildiği iddiasına sert tepki gösterdi.


Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin, geçtiğimiz günlerde bir televizyondaki tartışma programında "Fetullah Gülen, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildi. Görevleri, Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi." İddiasında bulunmuştu.

Milli Gazete’deki "Şerefsiz namussuz alçak rezil vs..." başlıklı bugünkü yazısında, Pekin’in iddialarına cevap veren Mehmet Şevket Eygi"Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)"dedi.

İşte Eygi’nin o yazısı;

Önce yedi sıfat sayacağım:

Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz.

Bu sıfatlar kime aittir?

Onu da açıklayayım:

Birileri aleyhimde 350 bin dolar aldığımı,

16 Şubat 1969’tarihindeki Kanlı Pazar hadisesini tertiplediğimi, planladığımı, bundan haberdar olduğumu iddia ediyor.

Onların bu iki iddiası doğru ise, doğruluğunu isbat edebilirlerse bu sıfatlar bana ait olur.

Hukukun temel kurallarından biri, “İddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.”

İddialarını ispat edemezlerse, yukarıda saydığım yedi sıfat onlarındır.

İki iddianın da asılsız olduğuna dair elimde kesinleşmiş mahkeme kararları bulunmaktadır.

Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)

Haydi baylar, bu sizin için iyi bir fırsat, bir taşla iki kuş vuracaksınız: Hem beni bitirmiş, hem de ödül almış olacaksınız.

Benim vicdanım satılık veya kiralık değildir.

İşkembeden şunu aldı, şunu yaptı demekle ispat olmaz.

Hukuken ispat ediniz. Geçerli ve doğru belgelerle ispat ediniz.

Benim, parayla pulla işim olmadığına dair çok sağlam deliller, karineler bulunmaktadır.

Bunu yazmak istemezdim ama iftiracıların, yalancıların suratlarına bir şamar olması için mecburen ve mahcuben (utanarak) yazıyorum:

Millî Gazete’de 1991’den beri tam 28 yıldır yazmaktayım. Hafta tatili, ay tatili, yıl tatili yapmam, devamlı yazarım. Bu yazılarım karşılığında ücret ve maaş almam. Yazılarım misyon yazılarıdır. Para, ücret, maaş karşılığında Milli Gazete dışında gazetecilik hizmetleri verebilirim, araştırma, röportaj yapabilirim ama misyon yazılarım ücretsizdir.

Siz vicdansızlara şunu söylemek istiyorum: Yirmi yedi sene, her gün ara vermeden ücretsiz yazan biri sizin iddia ettiğiniz gibi para almaz.

İkincisi: Bütün bir ömür boyunca elli binden fazla kitap içeren özel bir kütüphaneye, belgelere sahip oldum. Bunları da hiçbir ücret almadan devlete millete hibe ve vakf eyledim. Bunu yapan biri, sizin iddia ettiğiniz gibi bulaşık paralar almaz, kabul etmez. Bu fakir, parayı dünyalığı sevseydim kitaplarımı para karşılığında satardım.

Üçüncüsü: Mal beyanım ortadadır. Oturduğum bir dairemin ve kırsal kesimdeki harap evimin dışında gayrimenkulüm (taşınmaz malım) yoktur.

Biraz para edecek birkaç hüsnühat levham vardır. Kriz dolayısıyla onları satamıyorum.

Kıymetli antika eşyam yoktur. Bitpazarlarından, eskicilerden toplanmış eşyalarım vardır.

Geçimim Bağkur emekli maaşımla, sahibi bulunduğum küçük yayınevindendir. O da, 15 Temmuzdan beri bana bir şey verememektedir.

Küçük otomobilim şahsıma ait değildir, emaneten kullanıyorum.

Evet iftiracı baylar bayanlar, ya yukarıda beyan ettiğim iki iftiranızı ispat edin ve fakiri bitirin, ödül alın yahut (sizde o insanlık varsa) yazılı olarak iftiradan rücu edin, özür beyan edin, helallik isteyin.

İftiralarınızı ispat ederseniz bana, edemezseniz size ait olacak yedi sıfatı tekrar ediyorum:

Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz. Pislik... Rezil... Saldırgan köpek... Fitneci.

***

Vatanımı milletimi devletimi severim, desteklerim, tutarım, korurum.

Devletimi severim ama Derin Devleti sevmem.

Vesayet rejiminden nefret ederim.

Egemen azınlık sisteminden de nefret ederim.

Millî kimlik ve kültürümüze zıt ve aykırı ideolojilerin hiçbirini benimsemem.

Tarihî, sosyal, kültürel ârızalara, kopukluklara karşıyım.

İngiltere’de, Japonya’da olduğu gibi devamlılık olsun isterim.

Askerî ve sivil bütün darbelere, GEZİ’lere karşıyım.

Derin devletle hiçbir alakam yoktur.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım.

Dinim İslamdır ama İslamcı değilim.

Marksizme, Darvinizme, Feminizme, Paşanın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizme karşıyım.

Tekin Alp takma adıyla yazan Moiz Kohen’in sapık ideolojisine muhalifim.

***

YENİ YALANLAR

Son günlerde beni derin devletin adamı olmakla suçlayan birtakım gülünç, esassız, delilsiz, işkembe-i kübra mahsulü, deli saçması iddialar ortaya atıldı. Bunların hepsi yalandır, iftiradır, düzmecedir.

İnanç ve fikirlerim dolayısıyla hayatım boyunca derin devletin hışmına uğradım, mahkemelerde süründüm, hapishanelerde çürüdüm, çileler çektim.

Altı seneye yakın bir müddet yurt dışında sürgünde yaşadım.

Sahibi bulunduğum iki günlük gazete, zalimler tarafından süresiz kapatılarak iflas ettirildim.

Sadece bozuk ideolojilerle mücadele etmekle kalmadım, din istismarcıları ve sömürücülerle de mücadele ettim.

Derin devletle ilişkim olduğuna dair bütün iddialar yalandır, iftiradır, bühtandır, hayal mahsulüdür, düzmecedir.

Bir açıklama kaleme almaktayım, lütfen beklemenizi istirham ederim.

(...)

Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Çanlar akar için çalıyor. adam konuştukça batıyor. konuşturmak lazım..



Hulusi Akar'a madalya takan Odierno çuvalcı mı

Müyesser Yıldız yazdı

Pazartesi günü Meclis'te Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel arasındaki tartışma daha çok konuşulacağa benziyor.

Aslına bakarsanız, yakın tarihimize ilişkin bazı gerçeklerin ortaya çıkması ve hatırlanması açısından da konuşulmayı hak ediyor.

Bugün de o tartışmadan bir başka bölümü ele alalım.

CHP'li Özgür Özel'in, Akar'a eleştirilerinden birisi şuydu:

“ABD’nin aleni bir şekilde YPG’ye silah vermeye başlamasından birkaç ay sonra, 2003 yılında Mehmetçik’in kafasına Süleymaniye’de çuval geçiren Odierno’dan bugünkü Millî Savunma Bakanımız üstün liyakat lejyonu madalyasını almıştır. Bu, Mehmetçik’in kafasına çuval geçiren Amerikan Komutandan o çuval olayından yıllar sonra ve YPG’ye silah sevkiyatı başladıktan haftalar sonra…”

Hulusi Akar, bu eleştiriye ilişkin olarak şunları söyledi:



“Efendim, diğer bir husus, önemli bir husus, efendim, bu madalya meselesi, dillere dolandı bu. Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, bilmeyenler, lütfen açın, internete bakın, bu bir adet gibi. Bu bir gelenek gibi. Bu bir efendime söyleyeyim, usul gibi olmuş, Amerika’ya varıldığında madalya almayan yok, bunun bir anlamı da yok. Gittik oraya, paldır küldür verdiler. Ne talebimiz var ne şeyimiz var.”

Sonrasında şu diyaloglar yaşandı:

Özel: Askerin kafasına çuval geçiren adamdan, biliyor muydunuz?

Akar: Bir dakika, onu da söyleyeyim. Ben bunu... Şimdi oradaki Odierno’yu korumuyorum, fakat bilginizi tazeleyin, çuval geçiren bu değil.

Özel: Bu, bu, bu!..

Akar: Hayır, değil yahu!

Özel: Bu, bu.

Akar: Allah Allah! Değil!

Özel: Bu, her yerde var, bu. Vallahi, billahi bu ya!..

İşte konumuz bunlar; Çuval ve madalya olayı ile Akar'ın, “Amerika'dan madalya almayan yok” sözü.

İlkinden başlayalım.

CIA ESKİ BAŞKANI PETRAUS:“ÇUVAL EMRİNİ BEN DEĞİL, GENERAL ODİERNO VERMİŞTİ”

ABD'nin Irak'ı işgâline Türkiye'nin de katılmasını öngören 1 Mart tezkeresi Meclis'te yeterli oy sağlanamadığı için çıkmayınca, Neo-conlar çok kızdı. Yıl 2003'tü.

Bu olaydan 4 ay sonra ABD'nin Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz'da Irak'ın Süleymaniye kentindeki Amerikan askerleri, burada görevli Özel Kuvvetler Komutanlığı'na mensup 11 askerimizin başına çuval geçirip, 60 saat gözaltına aldı.

O sırada ABD'nin Irak'ta iki tümeni bulunuyordu. Musul'daki tümenin başı General David Petraeus'tu. Sonraki yıllarda Genelkurmay Başkanı ve CIA Başkanı oldu.

Selahaddin Kenti'nde konuşlu 4'üncü Piyade Tümeni'nin başında ise General Ray Odierno vardı. Askerlerimizin başına çuval geçiren de Odierno'ya bağlı, Kerkük'te konuşlu 173'üncü Hava İndirme Tugayı idi. Bu tugayın başındaki isim Albay William Mayville'nin Türkiye'yle özel bir “sorunu” da olmuştu.

Şöyle ki; 1 Mart tezkeresi kabul edildiği takdirde o sırada Romanya'da bulunan bu tugay uçakla Diyarbakır'a gelecek, buradan karayoluyla Kerkük'e geçecekti. Ancak tezkere çıkmayınca Mayville ve ekibi Irak operasyonunun başlamasından birkaç gün önce Romanya'dan havayoluyla doğrudan Irak'a gitmek zorunda kaldı. Hiç kullanılmayan Harir Havalanına zorlukla indiler ve epey zaiyat verdiler.

Türk Milleti'ni derinden sarsan çuval olayından sonra uzunca süre bu alçaklığı General David Petraus'un yaptırdığı konuşuldu. Ancak önce dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt, “Çuval geçirme ile Petraus'un ilgisi yok” açıklamasını yaptı. Ardından CIA Başkanıyken Türkiye'yi ziyaret eden Petraus'un yetkililerimize, “Türkiye'de benim adım 'çuvalcı general' diye çıktı. Oysa çuval emrini ben değil, General Odierno vermişti” dediği duyuruldu.

xgffgsf.jpeg


Özetle, çuval olayını planlayan ve uygulayan General Odierno ile Albay Mayville'di.

Odierno daha sonra ABD Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Aynı dönem Hulusi Akar da Kara Kuvvetleri Komutanı'ydı. Genelkurmay Başkanlığına atanmadan 6 ay önce ABD'ye gitti. İşte o ziyarette Odierno, kendi ifadesiyle “Paldır küldür” Akar'ın boynuna liyakat lejyonu madalyasını taktı.

O günlerde konu Türkiye cephesinde, “Türk heyetinin programında böyle bir tören yoktu. ABD, emrivaki yaptı” şeklinde kulis bilgilerle geçiştirilirken, ABD Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine konulan bilgi notunda, “Türkiye 1952'den beri NATO müttefikidir. Afganistan'da ISAF bünyesinde önemli rol oynamıştır” denildikten sonra Akar'ın, “Suriye konusundaki tutumu ve Türkiye ile ABD askeri kuvvetlerinin işbirliğine katkıları” vurgulandı.

ABD KİMLERE MADALYA VERDİ? AKAR'INKİNİN FARKI NE

Şimdi de Akar'ın, “Bu bir adet gibi. Bu bir gelenek gibi. Bu bir efendime söyleyeyim, usul gibi olmuş. Amerika’ya varıldığında madalya almayan yok, bunun bir anlamı da yok” açıklamasına geçelim.

Hatırlar mısınız, 15 Temmuz darbesinden 6 ay sonra Hürriyet'te Hande Fırat imzalı, “Karargâh Rahatsız” başlıklı bir haber yayınlanmıştı.

İktidar ve Genelkurmay'ın tepkisine yol açan haberde 7 rahatsızlık konusu sıralanmıştı. Bunlardan birisi de “Çuvalcı komutanın madalya takması” idi. Bu eleştiriye Karargâh, “Aynı madalya başka komutanlar tarafından da alındı”cevabını vermişti.

Pazartesi günü Akar da aynı şeyi söylemiş oldu.

Ancak burada iki önemli husus var.

Birincisi; Evet, Hulusi Akar gibi Kenan Evren, Nurettin Ersin, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ gibi komutanlar da ABD'den madalya aldı.

Hani Akar, “Almayan yok” diyor ya, hayır mesela Necdet Üruğ, Necip Torumtay, Doğan Güreş, Işık Koşaner ve Necdet Özel'e verilmedi.

İkincisi; Akar'ınki ile diğer madalyalı komutanlar arasında önemli bir fark var. Diğerlerine Genelkurmay Başkanı iken, ABD Genelkurmay Başkanları tarafından takıldı. Akar'a ise Kara Kuvvetleri Komutanı'yken ve “Çuvalcı general” tarafından!..

Özetle Akar'ın açıklamalarına karşın durum budur!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com


Hulusi Akar'a madalya takan Odierno çuvalcı mı
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cübbeli Ahmet: 2000 Yılında Hapisteki Hahambaşı bana Fetö’nün Onlarla Anlaştığını Söylemişti

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Hulusi Akar 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili TBMM de 17/12/2018 günü yaptığı konuşmanın 05:53 dakikasında: "...Kafamıza tabancayı dayadılar ve başımız geçeceksin dediler..." diyor.

bu dehşet bir ifadedir. ileriki günlerde de sıkça tartışılacaktır.

burada sorulması gerkeen soru şudur: darbeciler başkasına değilde niye hulusi akar'a "başımıza geçeceksin" derler


not: özgür özeli'in hukusi akara cevabı videonun 09:00 dakikasından sonrasındadır.


komuta-kademesi-yargilanmasi-gerekiyor-22121848_m2.jpg


"Komuta kademesinin yargılanması gerekiyor"

TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar arasındaki tartışma tansiyonu yükseltmişti. Haber Global ekranlarında ise dün yayımlanan "Neden" adlı programda, konuyla ilgili olarak dikkat çeken ifadeler kullanıldı.

02:42:43


TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar arasındaki tartışma tansiyonu yükseltmişti.

Haber Global ekranlarında ise dün yayımlanan "Neden" adlı programda, konuyla ilgili olarak dikkat çeken ifadeler kullanıldı.

"BU KOMUTA KADEMESİ DARBE NEDENİYLE YARGILANMALI"

Hulusi Akar- Özgür Özel tartışması üzerinden 15 Temmuz darbe girişiminin de konuşulduğu programda, konuklar arasında, eski askeri hakim Ahmet Zeki Üçok ile AKP eski milletvekili Mehmet Metiner de yer aldı. Programda, Ahmet Zeki Üçok, Akar'ı eleştiren, Mehmet Metiner ise Akar'a sahip çıkan ifadeler kullandı.

Ahmet Zeki Üçok, Hulusi Akar için, "Genelkurmay Başkanlığı sürecinde Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı darbesi oldu" derken, daha önceki darbelerde bir yaralama ve ölmenin olmadığını hatırlattı.

"Bu darbe Japon memleketinde olmadı, bu darbe Japon Genelkurmay Başkanlığında olmadı, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığına bağlı askerler tarafından yapıldı" diyen Üçok, "Bence bu komuta kademesi, hep söylüyorum başından beri, bu darbe nedeniyle yargılanmaları gerekir. Yani yargı karşısına çıkmalı" dedi.






Üçok, "Bizim Silahlı Kuvvetlerde bir tane keçi kaybolsa komutanlar mahkemelerde sürünürler şu olur bu olur. 250 vatandaşımız ölmüş, elindeki 5 bin 800 asker fiilen darbeye katılmış ama zannedersin ki darbe Japonya’da olmuş gibi hiç kimse bu komuta kademesine, onlarla ilgili olan kişilere; 'Ya arkadaş nasıl oluyor senin emrindeki adamlar senin boğazını sıkıyor, nasıl oluyor sana ters kelepçe takıyor, sen bunları hiç görmedin mi?' diye sormadı"diye ifade etti.

Mehmet Metiner ise, 15 Temmuz gecesinde Akar'ın tavrını överken, "Düşününüz ki Genelkurmay Başkanı imza atmış olsaydı, o darbenim başına geçmiş olsaydı, Türkiye’nin her yerinde kan gelir leşi götürürdü yani. Şimdi sırf bu nedenle sivil otoriteye, seçilmiş otoriteye koşulsuz bağlılığından dolayı benim için Hulusi AKAR önemlidir. O gece başına silah dayadıkları halde imzalamadığı için. Sırf bu iki nedenle ben Hulusi AKAR’ın her türlü övgüyü hak ettiği kanaatindeyim. 15 Temmuz olmamış olsaydı hala Ergenekon’dan vesaireden içeride yatan insanlar hala yatıyor olacaklardı" dedi.

Ahmet Zeki Üçok'un programdaki konuşmasından bir bölüm şu şekilde:

"Genelkurmay Başkanlığı sürecinde Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı darbesi oldu. Çünkü bizim daha önceki darbelerimizde böyle bir ölme yaralama yok. Çünkü bizim daha önceki darbelerimizde böyle bir ölme yaralama yok. Yani Cumhuriyet tarihinde 2502 vatandaşımız şehit oldu. Binlerce vatandaşımız yaralandı gazi oldu, Türkiye Cumhuriyetinin meclis bombalandı. Hulusi AKAR komutanımızın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemdeki emrindeki askerler tarafından yine onun emrindeki askerler tarafından Cumhurbaşkanı’nın konutu bombalandı. Yine onun emrindeki askerler tarafından Türkiye Cumhuriyetinin en kahraman polisleri özel harekâtçılar öldürüldü 52 kişi şehit edildi. Yine onun döneminde insanlar tanklarla görüntüleri görmüşsünüzdür üzerinden geçilip ikiye bölündü. Tankın ucuna taktığı araba ile insanları duvarda sıkıştırıp öldürdüler. O nedenle ve çokta acıdır bütün komutanların, başta Hulusi Akar olmak üzere kendi emir subayları tarafından boğazları sıkıldı. Kendi koruma müdürleri, yakın korumaların tarafından ters kelepçe ile bütün insanlarımızın önünde esir alındı. Şimdi böylesi bir dönemde bana sorarsanız Cumhuriyet tarihimizin en başarısız Genelkurmay Başkanıdır. Çünkü süreç bu, onun Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde Fethullahçı terör örgütüne mensup 5 bin 800 askerin fiilen katıldığı bir darbe gerçekleşti ve dedi ki hatırlarsanız, bize kimse o gece darbeden bahsetmedi dedi. Şimdi darbe bir günde olmuyor biliyorsunuz yani bir darbenin hazırlık süreci var en az 6 ay, 8 ay, 3 ay, 5 ay neyse. Siz şimdi bu kadar uzun süre darbe için hazırlık yapıyor ve siz bundan hiç haberiniz olmuyor. Sizin karargâhınızdaki personel başkanı, harekât başkanı, istihbarat başkanı yani bütün en yakın komutanları Fethullahçı terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanıyor. Sizin döneminizde sizin orgeneral olduğunuz süreçte darbeye katılan 171 generalin 152’sinde oy veriyorsunuz terfi etsin diye. Bakın 171 kişi katıldı darbeye, 171 general katıldı darbeye. Bunların 152 tanesinin terfisinde Sayın Hulusi Akar’ın oyu vardır. Bunların içerisinde isterseniz kaç tane korgeneral, kaç tane ama bunlara girmeyelim. Yani böylesine bir orgeneralimiz, böylesine bir Genelkurmay Başkanı bence Cumhuriyet tarihinin en başarısızı ama bana sorarsanız Milli Savunma Bakanı olarak da seçilebilecek en iyi kişiydi. Niye söylüyorum, bu tezahürat gibi değil. Çünkü şimdi yeni bir sistem oluşturuyorsunuz bu sistemin içerisinde Genelkurmay Başkanını, Kara, Deniz, Hava, Jandarma neyse bu komutanlıkları Milli Savunma Bakanı’na bağlıyorsunuz. Milli Savunma Bakanı sivil biliri olsaydı bu Silahlı Kuvvetler içerisinde bu kadar rahat bir süreç olmazdı. Çünkü eskiden beri biliyorsunuz Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığına bağlansın, bağlanmasın bir sürü tartışmalar var. Bu tartışmaların temelinde de askerlerin çoğu Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasına karşıdır, direk Başbakan’a veya Cumhurbaşkanı’na bağlı olması taraftarıdır. Bununda işte bizim Türk Ordusunun geçmişten gelen siyasi veya kurucu unsur olmasından kaynaklı bir şey. Şimdi bu bizi ziyarete geldi mi? Ben hapiste yatarken 2009 yılında ben hapse girdim, bizi ziyarete geldi, bayramda geldi zaman zaman bizi ziyaret etti. Kendisi 3’üncü Kolordu Komutanı’ydı. Ama 3’üncü Kolordu Komutanlığı’ndan ayrıldıktan sonra bizi ziyarete gelmedi. Yani burada tartışma konusu şu, bunu görevi için mi yaptı hani 3’üncü Kolordu Komutanı olarak görevi için mi geldi. İşte bir kesim diyor ki görevi olduğu için geldi, bir kesimde kendisi de diyor ki ben arkadaşlarıma yardımcı olmak için geldim diyor. Bu onun kendisi ile Allah arasında olan bir şey niçin geldiğinin cevabı.

Bu darbe Japon memleketinde olmadı, bu darbe Japon Genelkurmay Başkanlığında olmadı, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığına bağlı askerler tarafından yapıldı. Bence bu komuta kademesi, hep söylüyorum başından beri, bu darbe nedeniyle yargılanmaları gerekir. Yani yargı karşısına çıkmalı. 250 insanımız ölmüş bizim Silahlı Kuvvetlerde bir tane keçi kaybolsa komutanlar mahkemelerde sürünürler şu olur bu olur. 250 vatandaşımız ölmüş, elindeki 5 bin 800 asker fiilen darbeye katılmış ama zannedersin ki darbe Japonya’da olmuş gibi hiç kimse bu komuta kademesine, onlarla ilgili olan kişilere; “Ya arkadaş nasıl oluyor senin emrindeki adamlar senin boğazını sıkıyor, nasıl oluyor sana ters kelepçe takıyor, sen bunları hiç görmedin mi?” diye sormadı. Çokta acıdır bence, hiçbiri bu ülkenin en üst kurumu olan Meclis’te Araştırma Komisyonuna gitmediler. Yani ben bunu hiç kabullenemiyorum, bunu şiddetle eleştiriyorum. Çünkü bu komuta katına buna rağmen hala bir yargılama süreci olmuyorsa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde FETÖ’cülerin yapılanmasını hiç başka yerde aramayalım."

Odatv.com

"Komuta kademesinin yargılanması gerekiyor"
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
Hulusi Akar 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili TBMM de 17/12/2018 günü yaptığı konuşmanın 05:53 dakikasında: "...Kafamıza tabancayı dayadılar ve başımız geçeceksin dediler..." diyor.

bu dehşet bir ifadedir. ileriki günlerde de sıkça tartışılacaktır.

burada sorulması gerkeen soru şudur: darbeciler başkasına değilde niye hulusi akar'a "başımıza geçeceksin" derler


not: özgür özeli'in hukusi akara cevabı videonun 09:00 dakikasından sonrasındadır.

Anlaşılan hiçbir darbeyi incelememişsiniz 60 darbesinin nasıl yapıldığıyla ilgili cemal madanoğlunun belgeseli vardı trtde yayınlanan. Izleyin anlarsınız. Genelkurmay başkanının başında olmadığı bir darbe eninde sonunda püskürtülür. Bu açıdan memleket hulusi akara çok şey borçludur. Eğer darbecilerden tarafa olmuş olsaydı darbe gerçekleşirdi. Ama siz kuru muhalefet özgür özele inanmaya devam edin.
 

seringel

İhvan Forum Üye
Katılım
12 Ara 2018
Mesajlar
127
Tepkime puanı
5
Puanları
0
''bütün nurcular fetoya bağlıdır'' ''cemaatin evlerinde kalmışlığı var'' ''ist il geldiği zaman cemaatin evlerinde kalmışığı var ordan ayrılıp, sonra nizami alem ocaklarında kalmışlığı var ordan da ayrılmış, sonra ülkü ocaklarında kalmışlığı var, ordanda ayrıldıktan sonra kendi ev ttumuş okul bitmiş'' Alpaslan aslan
Biz kimseye iftira atmıyoruz. Mevcut elimizdeki, kamuoyuna ve mahkemeye ikrari yansımış delillerle karinesi üzerine sentezleme yapıyoruz!.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Anlaşılan hiçbir darbeyi incelememişsiniz 60 darbesinin nasıl yapıldığıyla ilgili cemal madanoğlunun belgeseli vardı trtde yayınlanan. Izleyin anlarsınız. Genelkurmay başkanının başında olmadığı bir darbe eninde sonunda püskürtülür. Bu açıdan memleket hulusi akara çok şey borçludur. Eğer darbecilerden tarafa olmuş olsaydı darbe gerçekleşirdi. Ama siz kuru muhalefet özgür özele inanmaya devam edin.


Hulusi Akar'a sorulacak öyle çok soru var ki...

Emre Ev. Samsunlu. 2016 yılında hasta babasını bırakmış askere gelmiş. Acemi eğitimine müteakip Bornova Komando Tugayı'nda komutanın habercisi olarak görevlendirilmiş.

Rütbesi er…

15 Temmuz gecesi, ihanet çetesi tugayda toplanıp hazırlık yaparken o her şeyden habersiz koğuşundadır. Tugay komutanı da kısa süreli izne ayrıldığı için tugayda yoktur. Cep telefonu çalar. Arayan tugay komutanıdır; “Hainler darbe için hazırlık yapıyorlarmış. Sana dediklerimi süratle yap!” der. Emre, darbe lafını büyüklerinden duymuştur. Darbenin anlatılanların tesiriyle kötü bir şey olduğunu bilmektedir, o kadar!

Komutanından telefonda aldığı talimatları süratle yerine getirmeye başlar. Bu arada kalkışmacılar, tugay kurmay başkanlığı görevini yürüten hainin emriyle karargâhta toplantıdadırlar.

Emre fırtına gibidir. Önce garaj çavuşunu bulur. Ondan bütün araçların anahtarlarını alır. Onları saklar. Tüm bölük çavuşlarına ulaşır. Çavuşlar, bölüklerdeki askerleri toplayarak tel örgüden dışarı çıkartırlar. Bu arada Emre, uyanık bir arkadaşını karargâha gönderir. Kalkışma hazırlığı yapanların faaliyetlerini takip ederek, şehir dışından Bornova’ya hareket halinde olan tugay komutanına cep telefonuyla anbean bildirmesini sağlar. Cep telefonunu bildiği rütbelilere ulaşıp tugay komutanının emri olarak hainlerin isteklerine uymamaları için ikaz eder. Öylesine hızlı hareket etmektedir ki bütün bunları çok kısa sürede halletmiştir.

Kalkışmacı hainler aralarında gerekli koordineyi yapıp karargâhtan dışarı çıktıklarında şok olurlar. Çünkü ne emir verecekleri bir asker, ne çalıştırıp gidecekleri bir askeri araç vardır.






Nasıl?

YA SİZ HULUSİ BEY...

Bakın yiğit bir Karadenizli erin dirayet sahibi bir komutanının yönlendirmesiyle neler yaptığına! İzmir’de kan dökülmediyse bunda Er Emre Ev’in büyük katkısı vardır.

Şimdi ne mi yapıyor? Samsun’da hasta babasına bakmak için bulduğu işte çalışıyor. Bildiğim kadarıyla sabit bir işi dahi yok! Kariyer hesabı filan da yapacak durumu yok!

Ya siz Sayın Hulusi Bey?

Görevi habercilik ve rütbesi er olan Emre Ev bunları yaparken, o tarihteki göreviniz Genelkurmay Başkanı ve rütbeniz Orgeneral olmasına rağmen, saat 16.00 civarı öğrendiğiniz kalkışmayı önlemek için ne yaptınız?

Fazla lafa gerek yok, sonuç ortada…

Emre Ev’in sorumluluğu yoktu. Astları, emrinde birlikleri yoktu.

Ama sizin, ülkedeki bütün üniformalılar ve birlikler emrinizdeydi. Onların yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumluydunuz. Ne oldu diye sormak hakkımız değil mi?

O ana kadar emriniz altında bulunanlar, en yakınınızdakiler dahil, kanlı bir saldırı gerçekleştirdiler. Silahsız insanları katlettiler. Ülkeyi kargaşaya sürüklediler. Uçurumun kenarından döndük!

Ve biliyorsunuz ki siz, bundan sorumlusunuz! Çünkü o gece siz, en yetkili komutandınız…

Hala hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz ya, bu gerçekten can sıkıcı…

***

ORTADA TUHAF BİR ŞEY VARDIR

Astsubay Davut Yıldız. Geçtiğimiz günlerde, yargılandığı İzmir Casusluk Davasından beraat eden ve 5 yıl önce atıldığı TSK’ya dönen, elbisesine kavuşur kavuşmaz da Suriye’ye yapılacak bir harekâta gönüllü olarak katılmak isteyen dilekçesini komutanlarına veren bir yiğit asker.

Fetullah Gülen Terör Örgütü’nün Balyoz’dan sonra TSK’da alt rütbedekilere ve sivil bürokratlara yönelik en kapsamlı saldırısı İzmir Askeri Casusluk Davasıdır. Artık örgüt, devleti tamamen ele geçirmek için düğmeye basmıştır. Tasfiyeleri hızla gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Tasfiye edilmesine karar verilenlerden ve bu kapsamda söz konusu İzmir Casusluk Davasında kumpasa uğrayanlardan biri de Davut Yıldız’dır.

Kısaca nasıl sanık yapıldığına değineyim.

Davut Astsubay bir arkadaşıyla aynı evi paylaşmaktadır. 2012 yılında bir gün sabaha karşı polis tarafından evleri basılır. Evde el konulanlardan biri dizüstü bilgisayardır. Haliyle bilgisayarın imajı filan alınmaz. Bilgisayarda tabii ki askeri bilgiler vs çıkar.

Davut Yıldız’ın suçlanmasının kanıtları bunlardır. Ve tutuklanır. Ev arkadaşı gözaltına dahi alınmaz. Çünkü hedef Davut Yıldız’dır.

Davut Astsubayın suçlandığı bilgi ve belgeler güya bu dizüstü bilgisayarda çıkmıştır. Tabi bu verileri, sonradan Fetullah Gülen Terör Örgütü militanı oldukları ortaya çıkan polislerin yüklediği ortadadır. Ancak o günlerde kime ne anlatasın.

Ancak ortada tuhaf olan bir şey vardır. Bilgisayar Davut’un değil, evde birlikte kaldığı arkadaşınındır. Arkadaşı mahkemede tanıklık eder, “Bilgisayar bana ait, bir suç varsa sorumlusu benim” der. Ancak değişen bir şey olmaz ve Davut Yıldız tutuklanır.

Yaklaşık 2 yıl cezaevinde kalır. 23 Ocak 2014 tarihinde tahliye olur. 4 gün sonra yani 27 Ocak günü Kara Kuvvetleri Komutanlığından ihraç edilir. Sahipsizdir. Çaresizdir. Beş parasızdır. “Suçsuzum ben” diye haykırır. “Yargılama hala devam ediyor, beni neye göre atıyorsunuz” diye isyan eder. Sesini komutanlarına duyuramaz. Daha doğrusu duymak istemezler çığlığını. Yargı henüz kararını vermemişken komutanlık, yargısını vermiş, personelinin sesine kulaklarını tıkayarak onu sokağa fırlatmıştır. Tasfiye gerçekleşmiştir…

Bir ilginç durum da burada vardır. Söz konusu davada, karacıların yanı sıra denizci, havacı ve jandarma olan askeri personel de yargılanmaktadır. Onlara ihraç işlemi uygulanmaz. İhraç işlemini sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığı uygulanmıştır.

Peki, o tarihte Kara Kuvvetlerinin Komutanı yani bu ihraçları uygulayan kimdir? Hulusi Akar!

O KADAR ÇOK SORU VAR Kİ...

Meclis’te başlayıp halen kamuoyunda tartışılan cezaevine geldiydim, gelmediydin tartışmasını boş verin! Bunlar işin en basit tarafı. Zamanın sorumlu komutanı, şimdinin Milli Savunma Bakanı'na bu zamana kadar sorulan, ötesi sorulmayan o kadar çok soru var ki arka arkaya sıralanacak…

Cevabını veremeyeceğinden herkes emin olsun! Cezaevine gelmek, gelmemek neymiş ki!

Tavsiyem, kariyer hırsını bir tarafa bırakıp köşesine çekilmesidir. Çünkü MSB bütçesi gibi önemli bir konu gündemdeyken bile ister istemez gündeme “o”oturuyor.

Gerek yok! Ne kendi, ne de devlet yıpransın!

Yiğit Er Emre Ev’i ve Astsubay Davut Yıldız’ı sevgi ve saygıyla selamlıyorum…


Odatv.com


Hulusi Akar'a sorulacak öyle çok soru var ki...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"Budizm bir ahlâk dinidir" diyen fetulahla ilgili 2013 tarihli paylaşımımız

Budizm bir ahlâk dinidir - Fethullah Gülen




not: fetulah bey budizm için; "ahlak dini" diyor.!!! vah vah vah..... vah ki ne vah....

Allah ım bu zamanda biz kime güvenip inanacağız. sen bizleri selamete çıkar, sıratı müstakim den ayırma ya rabb. amin.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
komuta-kademesi-yargilanmasi-gerekiyor-22121848_m2.jpg


"Komuta kademesinin yargılanması gerekiyor"

TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar arasındaki tartışma tansiyonu yükseltmişti. Haber Global ekranlarında ise dün yayımlanan "Neden" adlı programda, konuyla ilgili olarak dikkat çeken ifadeler kullanıldı.

02:42:43


TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar arasındaki tartışma tansiyonu yükseltmişti.

Haber Global ekranlarında ise dün yayımlanan "Neden" adlı programda, konuyla ilgili olarak dikkat çeken ifadeler kullanıldı.

"BU KOMUTA KADEMESİ DARBE NEDENİYLE YARGILANMALI"

Hulusi Akar- Özgür Özel tartışması üzerinden 15 Temmuz darbe girişiminin de konuşulduğu programda, konuklar arasında, eski askeri hakim Ahmet Zeki Üçok ile AKP eski milletvekili Mehmet Metiner de yer aldı. Programda, Ahmet Zeki Üçok, Akar'ı eleştiren, Mehmet Metiner ise Akar'a sahip çıkan ifadeler kullandı.

Ahmet Zeki Üçok, Hulusi Akar için, "Genelkurmay Başkanlığı sürecinde Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı darbesi oldu" derken, daha önceki darbelerde bir yaralama ve ölmenin olmadığını hatırlattı.

"Bu darbe Japon memleketinde olmadı, bu darbe Japon Genelkurmay Başkanlığında olmadı, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığına bağlı askerler tarafından yapıldı" diyen Üçok, "Bence bu komuta kademesi, hep söylüyorum başından beri, bu darbe nedeniyle yargılanmaları gerekir. Yani yargı karşısına çıkmalı" dedi.






Üçok, "Bizim Silahlı Kuvvetlerde bir tane keçi kaybolsa komutanlar mahkemelerde sürünürler şu olur bu olur. 250 vatandaşımız ölmüş, elindeki 5 bin 800 asker fiilen darbeye katılmış ama zannedersin ki darbe Japonya’da olmuş gibi hiç kimse bu komuta kademesine, onlarla ilgili olan kişilere; 'Ya arkadaş nasıl oluyor senin emrindeki adamlar senin boğazını sıkıyor, nasıl oluyor sana ters kelepçe takıyor, sen bunları hiç görmedin mi?' diye sormadı"diye ifade etti.

Mehmet Metiner ise, 15 Temmuz gecesinde Akar'ın tavrını överken, "Düşününüz ki Genelkurmay Başkanı imza atmış olsaydı, o darbenim başına geçmiş olsaydı, Türkiye’nin her yerinde kan gelir leşi götürürdü yani. Şimdi sırf bu nedenle sivil otoriteye, seçilmiş otoriteye koşulsuz bağlılığından dolayı benim için Hulusi AKAR önemlidir. O gece başına silah dayadıkları halde imzalamadığı için. Sırf bu iki nedenle ben Hulusi AKAR’ın her türlü övgüyü hak ettiği kanaatindeyim. 15 Temmuz olmamış olsaydı hala Ergenekon’dan vesaireden içeride yatan insanlar hala yatıyor olacaklardı" dedi.

Ahmet Zeki Üçok'un programdaki konuşmasından bir bölüm şu şekilde:

"Genelkurmay Başkanlığı sürecinde Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı darbesi oldu. Çünkü bizim daha önceki darbelerimizde böyle bir ölme yaralama yok. Çünkü bizim daha önceki darbelerimizde böyle bir ölme yaralama yok. Yani Cumhuriyet tarihinde 2502 vatandaşımız şehit oldu. Binlerce vatandaşımız yaralandı gazi oldu, Türkiye Cumhuriyetinin meclis bombalandı. Hulusi AKAR komutanımızın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemdeki emrindeki askerler tarafından yine onun emrindeki askerler tarafından Cumhurbaşkanı’nın konutu bombalandı. Yine onun emrindeki askerler tarafından Türkiye Cumhuriyetinin en kahraman polisleri özel harekâtçılar öldürüldü 52 kişi şehit edildi. Yine onun döneminde insanlar tanklarla görüntüleri görmüşsünüzdür üzerinden geçilip ikiye bölündü. Tankın ucuna taktığı araba ile insanları duvarda sıkıştırıp öldürdüler. O nedenle ve çokta acıdır bütün komutanların, başta Hulusi Akar olmak üzere kendi emir subayları tarafından boğazları sıkıldı. Kendi koruma müdürleri, yakın korumaların tarafından ters kelepçe ile bütün insanlarımızın önünde esir alındı. Şimdi böylesi bir dönemde bana sorarsanız Cumhuriyet tarihimizin en başarısız Genelkurmay Başkanıdır. Çünkü süreç bu, onun Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde Fethullahçı terör örgütüne mensup 5 bin 800 askerin fiilen katıldığı bir darbe gerçekleşti ve dedi ki hatırlarsanız, bize kimse o gece darbeden bahsetmedi dedi. Şimdi darbe bir günde olmuyor biliyorsunuz yani bir darbenin hazırlık süreci var en az 6 ay, 8 ay, 3 ay, 5 ay neyse. Siz şimdi bu kadar uzun süre darbe için hazırlık yapıyor ve siz bundan hiç haberiniz olmuyor. Sizin karargâhınızdaki personel başkanı, harekât başkanı, istihbarat başkanı yani bütün en yakın komutanları Fethullahçı terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanıyor. Sizin döneminizde sizin orgeneral olduğunuz süreçte darbeye katılan 171 generalin 152’sinde oy veriyorsunuz terfi etsin diye. Bakın 171 kişi katıldı darbeye, 171 general katıldı darbeye. Bunların 152 tanesinin terfisinde Sayın Hulusi Akar’ın oyu vardır. Bunların içerisinde isterseniz kaç tane korgeneral, kaç tane ama bunlara girmeyelim. Yani böylesine bir orgeneralimiz, böylesine bir Genelkurmay Başkanı bence Cumhuriyet tarihinin en başarısızı ama bana sorarsanız Milli Savunma Bakanı olarak da seçilebilecek en iyi kişiydi. Niye söylüyorum, bu tezahürat gibi değil. Çünkü şimdi yeni bir sistem oluşturuyorsunuz bu sistemin içerisinde Genelkurmay Başkanını, Kara, Deniz, Hava, Jandarma neyse bu komutanlıkları Milli Savunma Bakanı’na bağlıyorsunuz. Milli Savunma Bakanı sivil biliri olsaydı bu Silahlı Kuvvetler içerisinde bu kadar rahat bir süreç olmazdı. Çünkü eskiden beri biliyorsunuz Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığına bağlansın, bağlanmasın bir sürü tartışmalar var. Bu tartışmaların temelinde de askerlerin çoğu Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasına karşıdır, direk Başbakan’a veya Cumhurbaşkanı’na bağlı olması taraftarıdır. Bununda işte bizim Türk Ordusunun geçmişten gelen siyasi veya kurucu unsur olmasından kaynaklı bir şey. Şimdi bu bizi ziyarete geldi mi? Ben hapiste yatarken 2009 yılında ben hapse girdim, bizi ziyarete geldi, bayramda geldi zaman zaman bizi ziyaret etti. Kendisi 3’üncü Kolordu Komutanı’ydı. Ama 3’üncü Kolordu Komutanlığı’ndan ayrıldıktan sonra bizi ziyarete gelmedi. Yani burada tartışma konusu şu, bunu görevi için mi yaptı hani 3’üncü Kolordu Komutanı olarak görevi için mi geldi. İşte bir kesim diyor ki görevi olduğu için geldi, bir kesimde kendisi de diyor ki ben arkadaşlarıma yardımcı olmak için geldim diyor. Bu onun kendisi ile Allah arasında olan bir şey niçin geldiğinin cevabı.

Bu darbe Japon memleketinde olmadı, bu darbe Japon Genelkurmay Başkanlığında olmadı, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığına bağlı askerler tarafından yapıldı. Bence bu komuta kademesi, hep söylüyorum başından beri, bu darbe nedeniyle yargılanmaları gerekir. Yani yargı karşısına çıkmalı. 250 insanımız ölmüş bizim Silahlı Kuvvetlerde bir tane keçi kaybolsa komutanlar mahkemelerde sürünürler şu olur bu olur. 250 vatandaşımız ölmüş, elindeki 5 bin 800 asker fiilen darbeye katılmış ama zannedersin ki darbe Japonya’da olmuş gibi hiç kimse bu komuta kademesine, onlarla ilgili olan kişilere; “Ya arkadaş nasıl oluyor senin emrindeki adamlar senin boğazını sıkıyor, nasıl oluyor sana ters kelepçe takıyor, sen bunları hiç görmedin mi?” diye sormadı. Çokta acıdır bence, hiçbiri bu ülkenin en üst kurumu olan Meclis’te Araştırma Komisyonuna gitmediler. Yani ben bunu hiç kabullenemiyorum, bunu şiddetle eleştiriyorum. Çünkü bu komuta katına buna rağmen hala bir yargılama süreci olmuyorsa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde FETÖ’cülerin yapılanmasını hiç başka yerde aramayalım."

Odatv.com

"Komuta kademesinin yargılanması gerekiyor"

Sıranı bekle Süleyman Soylu, öncelik Hulusi Akar'ın!..


Ben başından beri 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde Hulusi Akar'ın tavırlarının ciddi bir şekilde incelenmesi taraftarıyım.

Ne yalan söyleyeyim, ülkede bu kadar dahinin olduğunu ve hepsinin aynı döneme denk geldiğini bilmiyordum. Aynı anda öyle bir koro halinde başladılar ki, gazetede Celal Başlangıç'la hangisini yazalım diye birbirimize bakıyoruz, sonunda isimleri bir torbaya koyduk ve tombala usulü gidiyoruz.

Geçen hafta AKP'nin Ankara belediye başkan adayı Özhaseki, AKP'nin İstanbul belediye başkan adayının Binali Yıldırım olduğunu yılbaşına doğru açıklayacağını söyledi. Şimdi ben dahil millette bir merak, acaba AKP'nin İstanbul adayı kim diye meraktan ve gülmekten çatlayacağız.

Habertürk internet gazetesinin sorumlu yazarı Fatih Altaylı da AKP'nin Diyarbakır seçimini kazanması için Diyarbakır'da HDP'ye oy veren Kürt seçmenin oyunu alması gerektiğini söylemiş. Ben de niye AKP, Diyarbakır seçimleri için Van'da çalışma yapıyor diye merak ediyordum, gerçekten Recep Tamam Erdoğan, Altaylı'ya bir teşekkür borçlu, bu iş artık TAMAM.

Yok, yok bitmedi daha Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da ince bir vecizde bulunmuş. Biliyorsunuz Metin Akpınar'la Müjdat Gezen önceki gün gözaltına alınıp ifade verdiler ve şartlı serbest bırakıldılar. Kalın da bu konu üzerine hem cumhurbaşkanının başkanı Erdoğan'ı, hem de yüksek hukuk merciini rahatlatmış. Kalın açıklamasında "İfadeler, Türkiye'de mevcut iktidarı, cumhurbaşkanımızı eleştiren ifadeler" dedi. Yavrum, çocuğum seni nerede okuttular, nerede eğitim aldın sen bakiiimmm, yoksa gece biyerin mi açık kaldı, bu açıklamadan sonra Recep Tamam Erdoğan bile seni görevden alır. Eleştirmek hafifletici sebebe mi girdi diye çatlıycem meraktan şincik.

Süleyman Soylu olayını zaten biliyorsunuz, isimsiz yazdığım yazıyı üstlendi ve "Acaba suçlu ben miyim" diye açıklama yaptı. Bir de beni ispatlamazsam mahvedeceğini söyledi. Neyi ispatlayacağım, yazdığım kişinin Süleyman Soylu olduğunu. İyi de bunu ispatlarsam, yani sen isen sen zaten AKP'nin ve Recep Tamam Erdoğan'ın gözünde mahvolacaksın ki, ben niye olayım. Neyse, yazının başlığında da söylemiştim zaten, seni sonraya bıraktım.

Gelelim esas yazmak istediğim Hulusi Akar'a, ben başından beri 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde Hulusi Akar'ın tavırlarının ciddi bir şekilde incelenmesi taraftarıyım. Meclis'te CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'le girdiği tartışmada kendisini "Yatağınıza yattığınızda düşünün, kafanızda tabanca varken, hayır diyebilecek kaç kişi var? Denemeden söylemeyin, deneyin. Akıncı'ya götürdüler, etrafımızda silahlı insanlar, bir sürü asker. Bütün o alçakların önünde tek başına oturuyorum. 'Bunu okuyun, imzalayın' dediler. İmzalamadım. Sayın Özel'in, terör örgütlerine dahi söylemediği hususu, bir genelkurmay başkanına... 49 yıl hizmet yaptım ben..." diye savundu Akar ve darbecilerin başına silah dayayarak "Başımıza geçeceksin" dediklerini söyledi.

Hulusi Akar'ın bu açıklaması benim bugüne kadar darbe üzerine yaptığım bütün tezleri doğrular nitelikte. Sorular çok basit esasında, aynı önceki yazımda sorduğum gibi sorular sıralayacağım ama bir farkla, bu kez sorduğum kişi belli.

  • Darbe girişimini haber alır almaz neden bütün silahların (tank, uçak, gemi) yerlerinden hareket etmesini yasaklamadınız?
  • Darbe girişimini öğrenir öğrenmez neden Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Jandarma komutanıyla irtibata geçmediniz?
  • İrtibata geçmeme nedeniniz onların darbeci olduğu kuşkusuysa neden haklarında soruşturma açmadınız ve gözaltına aldırtmadınız?
  • Darbe sonraki askerî şurada neden sadece Jandarma komutanı görevden alındı?
  • Onlar darbeci değilse sizin darbe girişimcisi olma olasılığınız var mıydı ve son anda duruma göre yön değiştirdiniz?
  • Dünyada ve Türkiye'de bu kadar darbe olmuş ve deneyim kazanılmışken, darbe girişimcileri sizin başınıza silah dayayıp "Başımıza geçeceksin" diyebilirler mi?
  • Darbeciler darbe liderini darbe girişimine başladıkları anda mı seçerler?
  • Darbe gecesi Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'la beraber gözaltına alınmanıza karşın, neden onun elleri arkadan kelepçelendi ama siz gözaltına elinizi kolunuzu sallayarak alındınız?
  • Salih Zeki Çolak kelepçelendiğinde binanın nizamiye girişinde bulunan asker, astsubay yada subay neden karşınızda hazırola geçti?
  • Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu sizi cep telefonundan aradı mı yada diğer komutanlar aradı mı, aradıysa yanıtladınız mı, yanıtlamadıysanız, NEDEN?
  • Sizin gözaltına alındığınız yerde neden kamera yoktu da Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın gözaltına alındığı yerde vardı?
  • Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Abdullah Gül'ün bahçesine helikopterle gitmeniz darbe girişimine karşı yapılan darbenin bir planı mıydı ve bu emri size kim verdi?
  • Son olarak, Ergenekon grubuna dahil olmadığınız için mi Genelkurmay Başkanlığı görevinden alınıp Milli Savunma Bakanı yapıldınız?
Aynı önceki yazımda da dediğim gibi bunların 3-4 misli, hatta 10 misli soru sorabilirim ama sormayacağım, çünkü önce bunların yanıtı gerek sayın darbe esnasında darbenin başına geçer misiniz diye sorulan komutan..

Ahmet Nesin - Sıranı bekle Süleyman Soylu, öncelik Hulusi...
 
Son düzenleme:

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
eygiden-iftiralara-sert-cevap-ispatlamazsaniz-h1544961094-010474.jpg



MEHMET ŞEVKET EYGİ'NİN CEVABI


konu ile ilgili kaynak: MİT "Fethullah Gülen sizden mi" sorusuna ne yanıt verdi


Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...

Mehmet Şevket Eygi, Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in, kendisi hakkında 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildiği iddiasına sert tepki gösterdi.


Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin, geçtiğimiz günlerde bir televizyondaki tartışma programında "Fetullah Gülen, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildi. Görevleri, Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi." İddiasında bulunmuştu.

Milli Gazete’deki "Şerefsiz namussuz alçak rezil vs..." başlıklı bugünkü yazısında, Pekin’in iddialarına cevap veren Mehmet Şevket Eygi"Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)"dedi.

İşte Eygi’nin o yazısı;

Önce yedi sıfat sayacağım:

Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz.

Bu sıfatlar kime aittir?

Onu da açıklayayım:

Birileri aleyhimde 350 bin dolar aldığımı,

16 Şubat 1969’tarihindeki Kanlı Pazar hadisesini tertiplediğimi, planladığımı, bundan haberdar olduğumu iddia ediyor.

Onların bu iki iddiası doğru ise, doğruluğunu isbat edebilirlerse bu sıfatlar bana ait olur.

Hukukun temel kurallarından biri, “İddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.”

İddialarını ispat edemezlerse, yukarıda saydığım yedi sıfat onlarındır.

İki iddianın da asılsız olduğuna dair elimde kesinleşmiş mahkeme kararları bulunmaktadır.

Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)

Haydi baylar, bu sizin için iyi bir fırsat, bir taşla iki kuş vuracaksınız: Hem beni bitirmiş, hem de ödül almış olacaksınız.

Benim vicdanım satılık veya kiralık değildir.

İşkembeden şunu aldı, şunu yaptı demekle ispat olmaz.

Hukuken ispat ediniz. Geçerli ve doğru belgelerle ispat ediniz.

Benim, parayla pulla işim olmadığına dair çok sağlam deliller, karineler bulunmaktadır.

Bunu yazmak istemezdim ama iftiracıların, yalancıların suratlarına bir şamar olması için mecburen ve mahcuben (utanarak) yazıyorum:

Millî Gazete’de 1991’den beri tam 28 yıldır yazmaktayım. Hafta tatili, ay tatili, yıl tatili yapmam, devamlı yazarım. Bu yazılarım karşılığında ücret ve maaş almam. Yazılarım misyon yazılarıdır. Para, ücret, maaş karşılığında Milli Gazete dışında gazetecilik hizmetleri verebilirim, araştırma, röportaj yapabilirim ama misyon yazılarım ücretsizdir.

Siz vicdansızlara şunu söylemek istiyorum: Yirmi yedi sene, her gün ara vermeden ücretsiz yazan biri sizin iddia ettiğiniz gibi para almaz.

İkincisi: Bütün bir ömür boyunca elli binden fazla kitap içeren özel bir kütüphaneye, belgelere sahip oldum. Bunları da hiçbir ücret almadan devlete millete hibe ve vakf eyledim. Bunu yapan biri, sizin iddia ettiğiniz gibi bulaşık paralar almaz, kabul etmez. Bu fakir, parayı dünyalığı sevseydim kitaplarımı para karşılığında satardım.

Üçüncüsü: Mal beyanım ortadadır. Oturduğum bir dairemin ve kırsal kesimdeki harap evimin dışında gayrimenkulüm (taşınmaz malım) yoktur.

Biraz para edecek birkaç hüsnühat levham vardır. Kriz dolayısıyla onları satamıyorum.

Kıymetli antika eşyam yoktur. Bitpazarlarından, eskicilerden toplanmış eşyalarım vardır.

Geçimim Bağkur emekli maaşımla, sahibi bulunduğum küçük yayınevindendir. O da, 15 Temmuzdan beri bana bir şey verememektedir.

Küçük otomobilim şahsıma ait değildir, emaneten kullanıyorum.

Evet iftiracı baylar bayanlar, ya yukarıda beyan ettiğim iki iftiranızı ispat edin ve fakiri bitirin, ödül alın yahut (sizde o insanlık varsa) yazılı olarak iftiradan rücu edin, özür beyan edin, helallik isteyin.

İftiralarınızı ispat ederseniz bana, edemezseniz size ait olacak yedi sıfatı tekrar ediyorum:

Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz. Pislik... Rezil... Saldırgan köpek... Fitneci.

***

Vatanımı milletimi devletimi severim, desteklerim, tutarım, korurum.

Devletimi severim ama Derin Devleti sevmem.

Vesayet rejiminden nefret ederim.

Egemen azınlık sisteminden de nefret ederim.

Millî kimlik ve kültürümüze zıt ve aykırı ideolojilerin hiçbirini benimsemem.

Tarihî, sosyal, kültürel ârızalara, kopukluklara karşıyım.

İngiltere’de, Japonya’da olduğu gibi devamlılık olsun isterim.

Askerî ve sivil bütün darbelere, GEZİ’lere karşıyım.

Derin devletle hiçbir alakam yoktur.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım.

Dinim İslamdır ama İslamcı değilim.

Marksizme, Darvinizme, Feminizme, Paşanın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizme karşıyım.

Tekin Alp takma adıyla yazan Moiz Kohen’in sapık ideolojisine muhalifim.

***

YENİ YALANLAR

Son günlerde beni derin devletin adamı olmakla suçlayan birtakım gülünç, esassız, delilsiz, işkembe-i kübra mahsulü, deli saçması iddialar ortaya atıldı. Bunların hepsi yalandır, iftiradır, düzmecedir.

İnanç ve fikirlerim dolayısıyla hayatım boyunca derin devletin hışmına uğradım, mahkemelerde süründüm, hapishanelerde çürüdüm, çileler çektim.

Altı seneye yakın bir müddet yurt dışında sürgünde yaşadım.

Sahibi bulunduğum iki günlük gazete, zalimler tarafından süresiz kapatılarak iflas ettirildim.

Sadece bozuk ideolojilerle mücadele etmekle kalmadım, din istismarcıları ve sömürücülerle de mücadele ettim.

Derin devletle ilişkim olduğuna dair bütün iddialar yalandır, iftiradır, bühtandır, hayal mahsulüdür, düzmecedir.

Bir açıklama kaleme almaktayım, lütfen beklemenizi istirham ederim.

(...)

Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...

ismail kizir den alıntıdır:

"Mahmut Övür! Hani şu bir dönem şöförü olduğu iddia edilen, konuşma özürlü bir çocuğun, sonradan "Sabah Gazetesi İstihbarat Servisi"nin başına geçtiği Mahmut Övür! Hani, daha 2009'da, şu videoda, Fethullah Gülen'e övgüler düzen Mahmut Övür! Mahmut Övür Fethullah Gülen'i anlatıyor-2 Hani, daha 2009'da, 2010'da, şu yazıları kaleme alan Mahmut Övür: MAHMUT ÖVÜR - Pensilvanya'da 'Gülen' bir sürgün Hani, orada burada, "Fethullah Hoca bana mektup yazmış baaak!" diye, ona buna övündüğü, o günlerde bizzat FETÖ'cüler tarafından alayla anlatılan, eğitimsiz, cahil, ama nasılsa, "Internet Medyası bilmemşeyi" olmuş(ve hala FETÖ'den soruşturulmamış) bir adamın "yakın arkadaşı olmakla", bizzat bana övünen Mahmut Övür! Kısacası, "malum Mahmut Övür". Bugün de, tüm geçmiş yazdıklarını/söylediklerini unutmuş(görünen o ki iktidar da öyle!!), köşesinde, Galatasaray Lisesi Mezunu, Dışişleri'nde derece ile girmiş Mehmet Şevket Eygi'nin, askerliğini yaparken, ilkokul bile bitirmemiş, 16 yaşındaki Gülen ve bir özel harpçi üsteğmen ile aynı mekanda görülmesinden operasyon devşiriyor. "

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Sıranı bekle Süleyman Soylu, öncelik Hulusi Akar'ın!..


Ben başından beri 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde Hulusi Akar'ın tavırlarının ciddi bir şekilde incelenmesi taraftarıyım.

Ne yalan söyleyeyim, ülkede bu kadar dahinin olduğunu ve hepsinin aynı döneme denk geldiğini bilmiyordum. Aynı anda öyle bir koro halinde başladılar ki, gazetede Celal Başlangıç'la hangisini yazalım diye birbirimize bakıyoruz, sonunda isimleri bir torbaya koyduk ve tombala usulü gidiyoruz.

Geçen hafta AKP'nin Ankara belediye başkan adayı Özhaseki, AKP'nin İstanbul belediye başkan adayının Binali Yıldırım olduğunu yılbaşına doğru açıklayacağını söyledi. Şimdi ben dahil millette bir merak, acaba AKP'nin İstanbul adayı kim diye meraktan ve gülmekten çatlayacağız.

Habertürk internet gazetesinin sorumlu yazarı Fatih Altaylı da AKP'nin Diyarbakır seçimini kazanması için Diyarbakır'da HDP'ye oy veren Kürt seçmenin oyunu alması gerektiğini söylemiş. Ben de niye AKP, Diyarbakır seçimleri için Van'da çalışma yapıyor diye merak ediyordum, gerçekten Recep Tamam Erdoğan, Altaylı'ya bir teşekkür borçlu, bu iş artık TAMAM.

Yok, yok bitmedi daha Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da ince bir vecizde bulunmuş. Biliyorsunuz Metin Akpınar'la Müjdat Gezen önceki gün gözaltına alınıp ifade verdiler ve şartlı serbest bırakıldılar. Kalın da bu konu üzerine hem cumhurbaşkanının başkanı Erdoğan'ı, hem de yüksek hukuk merciini rahatlatmış. Kalın açıklamasında "İfadeler, Türkiye'de mevcut iktidarı, cumhurbaşkanımızı eleştiren ifadeler" dedi. Yavrum, çocuğum seni nerede okuttular, nerede eğitim aldın sen bakiiimmm, yoksa gece biyerin mi açık kaldı, bu açıklamadan sonra Recep Tamam Erdoğan bile seni görevden alır. Eleştirmek hafifletici sebebe mi girdi diye çatlıycem meraktan şincik.

Süleyman Soylu olayını zaten biliyorsunuz, isimsiz yazdığım yazıyı üstlendi ve "Acaba suçlu ben miyim" diye açıklama yaptı. Bir de beni ispatlamazsam mahvedeceğini söyledi. Neyi ispatlayacağım, yazdığım kişinin Süleyman Soylu olduğunu. İyi de bunu ispatlarsam, yani sen isen sen zaten AKP'nin ve Recep Tamam Erdoğan'ın gözünde mahvolacaksın ki, ben niye olayım. Neyse, yazının başlığında da söylemiştim zaten, seni sonraya bıraktım.

Gelelim esas yazmak istediğim Hulusi Akar'a, ben başından beri 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde Hulusi Akar'ın tavırlarının ciddi bir şekilde incelenmesi taraftarıyım. Meclis'te CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'le girdiği tartışmada kendisini "Yatağınıza yattığınızda düşünün, kafanızda tabanca varken, hayır diyebilecek kaç kişi var? Denemeden söylemeyin, deneyin. Akıncı'ya götürdüler, etrafımızda silahlı insanlar, bir sürü asker. Bütün o alçakların önünde tek başına oturuyorum. 'Bunu okuyun, imzalayın' dediler. İmzalamadım. Sayın Özel'in, terör örgütlerine dahi söylemediği hususu, bir genelkurmay başkanına... 49 yıl hizmet yaptım ben..." diye savundu Akar ve darbecilerin başına silah dayayarak "Başımıza geçeceksin" dediklerini söyledi.

Hulusi Akar'ın bu açıklaması benim bugüne kadar darbe üzerine yaptığım bütün tezleri doğrular nitelikte. Sorular çok basit esasında, aynı önceki yazımda sorduğum gibi sorular sıralayacağım ama bir farkla, bu kez sorduğum kişi belli.

  • Darbe girişimini haber alır almaz neden bütün silahların (tank, uçak, gemi) yerlerinden hareket etmesini yasaklamadınız?
  • Darbe girişimini öğrenir öğrenmez neden Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Jandarma komutanıyla irtibata geçmediniz?
  • İrtibata geçmeme nedeniniz onların darbeci olduğu kuşkusuysa neden haklarında soruşturma açmadınız ve gözaltına aldırtmadınız?
  • Darbe sonraki askerî şurada neden sadece Jandarma komutanı görevden alındı?
  • Onlar darbeci değilse sizin darbe girişimcisi olma olasılığınız var mıydı ve son anda duruma göre yön değiştirdiniz?
  • Dünyada ve Türkiye'de bu kadar darbe olmuş ve deneyim kazanılmışken, darbe girişimcileri sizin başınıza silah dayayıp "Başımıza geçeceksin" diyebilirler mi?
  • Darbeciler darbe liderini darbe girişimine başladıkları anda mı seçerler?
  • Darbe gecesi Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'la beraber gözaltına alınmanıza karşın, neden onun elleri arkadan kelepçelendi ama siz gözaltına elinizi kolunuzu sallayarak alındınız?
  • Salih Zeki Çolak kelepçelendiğinde binanın nizamiye girişinde bulunan asker, astsubay yada subay neden karşınızda hazırola geçti?
  • Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu sizi cep telefonundan aradı mı yada diğer komutanlar aradı mı, aradıysa yanıtladınız mı, yanıtlamadıysanız, NEDEN?
  • Sizin gözaltına alındığınız yerde neden kamera yoktu da Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın gözaltına alındığı yerde vardı?
  • Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Abdullah Gül'ün bahçesine helikopterle gitmeniz darbe girişimine karşı yapılan darbenin bir planı mıydı ve bu emri size kim verdi?
  • Son olarak, Ergenekon grubuna dahil olmadığınız için mi Genelkurmay Başkanlığı görevinden alınıp Milli Savunma Bakanı yapıldınız?
Aynı önceki yazımda da dediğim gibi bunların 3-4 misli, hatta 10 misli soru sorabilirim ama sormayacağım, çünkü önce bunların yanıtı gerek sayın darbe esnasında darbenin başına geçer misiniz diye sorulan komutan..

Ahmet Nesin - Sıranı bekle Süleyman Soylu, öncelik Hulusi...


Tümamiral Semih Çetin'den Hulusi Akar hakkında şok iddia!

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
tayyip bey malesef, tüm uyarılarımıza rağmen, iktidardan inmemek için (her tavizi verdi) perinçek ve ekibine (ulusalcılar/ergenekon) devletin anahtarını resmen teslim etti. ne diyelim zarara kendi rızası ile girene merhamet edilmez. biz artık bu işe karışmıyoruz, karışmayacağız.

buradaki esas mücadele nato ile rusya arasındadır. bir yandan abd, mandası olan türkiyeyi kaybetmek istemiyor, diğer yandan rusya eline geçen tarihi fırsatı neticelendirerek taçlandırmak istiyor. hepsi fırsat kolluyor.

her halükarda zaman müminlerin aleyhine işliyor. piyonlara bakmayın siz.

ey müminler! filler tepişirken arada ezilmemek gerek!


ilginç bir analiz (sıralı 26 twit var) doğru yanlış diyemeyiz... arşiv için eklenmiştir.



1. Özel kuvvetler darbenin neresinde?

Semih Terzi'yi Ankara'ya kim getirdi?

Aksakallı kaç kişi için infaz emrini verdi?

Darbe girişimi kime yaradı?



2. Eski özel harpçi tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tempo dergisinden Fatih Güllapoğlu'na: 6-7 Eylül olayları ( Merak eden internetten baksın) özel harp işiydi, muhteşemdi ve amacına ulaştı.



Ülkenin kara kutusu olan ÖKK bu darbenin neresindeydi..



3. 11 Temmuz günü Özel Kuvvetlere Konvansiyonel olmayan hareket emri (KOH emri) verildi, harekât listeleri hazırlandı, emir komuta içinde bir darbenin geldiği konuşulmaya başlandı. Aynı gün Erdoğan'ın otelinin olduğu koydan yatlar uzaklaştırılmaya başlandı (Haberleri yok ya!)



4. 12 Temmuz KKTC özel kuvvetlerden Fatih yarımbaş'a bir emir gelir: KOH planı kapsamında özel bir görev icrası için hemen Ankara'ya gel. Fatih Yarımbaş Ankara'ya gelir. Görev düğünde kaçırılarak Aksakallı'yı korumak



5. 13 temmuz günü ise Emniyet jandarma yardımlaşma protokolü ( EMASYA planı) meclisten geçti. Ne olacak ki Emniyet ve jandarma yardımlaşacaktı?



6. 14 Temmuz sabah saat 11 suları Putin'in özel danışmanı Dugin Feyzullah kıyıcının ofisinde özel bir toplantı yapıyor. Toplantıda 15 milletvekili var. Öğleden sonra MİT üst düzey yöneticileri ile toplantı yapılıyor.( Türkiye bu darbe girişimi ile Rusya'ya yaklaşıyor)



7. Normalde 15 temmuz cuma günü yapılması gereken özel kuvvetler mezuniyet töreni teamüllere aykırı olarak 14 temmuz Perşembe gününe alınıyor. Tarihte ilk kez bir genel kurmay başkanı ve mit müsteşarı törene katılıyor. (tesadüftür veya kedidir kedi)



8. 14 temmuz saat 12:10 AKP'li Mehmet Özhaseki GKB yaveri Levent Türkkan ile 0530.... Nolu telefondan arayarak görüşüyor. Türkiye'de gazeteci

Varsa Özhaseki'ye sorabilir konuşma içeriğini, randevu mu aldı acaba?

(15 Temmuz günü ise AKP'li Şirin Ünal Hulusi Akar'ı ziyaret ediyor)



9. Tören sonrası Akar ve fidan 3.5 saat başbaşa özel olarak görüşüyor. Yaşar Güler törenden Akar'a haber vermeden ayrılıyor (Teamüllere aykırı)

23.30'da ise H.Akar oradan ayrılıyor. Fidan bu sefer Özel kuvvetler komutanı Zekai Aksakallı ile 1-1.5 saat daha görüşüyor!!!



10. 15 Temmuz akşam saatleri... Darbeden yırtmayı planlayan tüm komutanların gideceği 3 düğün var. 2'si İstanbul'da 1'i Ankara'da. Öğlen vakti binbaşı MİT'e giderek darbe haberini veriyor.



11. 15 Temmuz saat 14.00 Zekai Aksakallı Genel kurmaydaki toplantıya katılıyor. Hakan Fidan 18.00 gibi Genel Kurmay'a geliyor. 18.30 ülke geneli uçuş yasağı ilan ediliyor!. Ama bütün kuvvet komutanları buna rağmen halay çekmeye düğüne gidiyor!!!

( Adli süreçten kaçış)



12. Mesela Hava kuvvetleri komutanı'na uçuş yasağı haberi veriliyor ama merak edip tek kelime sormuyor!! Genel kurmayı arayarak bu yasak neden verildi diye sormak aklına gelmemiş!!? (Rol gereği halay çekmeye devam ediyor)



13. 19.50 Zekai paşa Etimesgut askeri üs komutanı sağ kolu Albay Ümit Tatan'ı arıyor

- Diyarbakır'a git Semih Terzi'yi al gel

- Hava sahası kapalı emir var

- Sen al gel ben izin aldım..!!!!

Semih Terzi'yi Ankara'ya getiren Aksakallı!

20.50 uçak S.Terzi'yi almak için havalanıyor



14. Zekai Aksakallı Ankara'da Beştepe orduevinde düğünde. 1 saat kaldıktan sonra ayrılıyor. Daha sonra " yerimi beğenmedim beni arka tarafa oturttular o nedenle ayrıldım" dedi.



15. Çıkışta kendisini kaçırma girişimi olduğunu iddia ediyor. Bu kişi Kıbrıs'tan gelen Fatih Yarımbaş yanında bulunan başka birisi. Koskoca özel kuvvetler komutanını 2 kişi kaçıracakmış. Aksakallı tekme atarak onlardan kurtuldum demişti. !!



16. Zekai Aksakallı Özel kuvvetleri arıyor. "Semih Terzi gelecek sadece onu içeri alın"diyor. Daha sonra Ömer halisdemir'i arıyor ve Semih Terzi hain onu vur" diyor. İkna için tam 8 kez arıyor..



17. Saat 23.59 Semih Terzi'yi taşıyan uçak Diyarbakır'dan havalanıyor. Aksakallı 01.11'de TV'ye bağlanıyor. Darbe girişimi dar bir grup tarafından yapılıyor, diyor. 02.05 S.Terzi'nin uçağı bu sırada Etimesgut'a iniyor..(Darbe bastırıldı altyazıları geçiyor TV'de)



18. Madem ki dar bir grup (Genel kurmay 8 bin asker katıldı diyor) sadece İstanbul'da 35 bin polis var. En az o kadar'da asker var. Neden bunlar değilde köprüye silahsız çelik yeleksiz olan halk gönderiliyor??

250 kişi ölmeseydi darbeye kaç kişi inanırdı?



19. Zekai Aksakallı Sadece Ömer halisdemir'e değil toplam 40 kişiye filan filan isimleri vurun talimatı veriyor.!!! Ömer halisdemir ısrarla soruyor komutanım eminmisiniz? ( 8 defa görüşüyorlar)

Aksakallı Silopi'de ise başka bir astsubayı arayıp git kurmay başkanını vur diyor!!!



20. Saat 02.15 Semih Terzi Etimesgut'tan helikopterle ÖKK'ya doğru havalanıyor. (Uçuş yasağı var ama ona serbest) Hainse neden etimesgut'a inince vurulmuyor?? Neden özel kuvvetler girişi? (Senaryoda hain ve kahraman mı lazımdı?)



21. TV'lerde izlediğimiz gibi Semih Terzi ÖKK girişi vuruluyor ama öyle dedikleri gibi alnından değil sırt bölgesinden. Ömer halisdemir'de vuruluyor. Yanına giden Üsteğmen Mirali Atmaca yaralı olan Halisdemir'i vuruyor.



22. Metin Temel paşa savcılık ifadesinde şöyle diyor: Zekai Aksakallı aradı, şu anda evde olduğunu, karargâhının ise işgal edilmiş olduğunu' evde eşini teselli ettiğini' ifade etti. Ben de hemen karargâhına gitmesini, karargâhı temizlemesini söyledim. ( Eş tesellisi önemli)



23. Mahkeme ifadeleri ilginç



Mirali Atmaca "Aksakallı sabah geldi ve eline sağlık diyerek beni tebrik etti" !!!



Gökhan sönmezateş ifadesinde: "Marmaris'e git emrini bana Zekai Aksakallı verdi"



Genel kurmayı basan tim komutanı. Fırat alakuş: Bana talimatı Aksakallı verdi



24. Kulağı delik @samiltayyar27 AKP içinde bir şeyler duymuş olmalı ki : Gün gelecek kahramanların hain, hain denenlerinde kahraman olduğunu göreceksiniz, demişti...

Bir el ifade vermelerini engelliyor. Onlar ifade vermedikçe darbe gerçekleri aydınlanmıyor



25. Bir senaryo yazarak önümüze koydular ve bu senaryoya herkesin inanmasını istiyorlar. Ancak binlerce soru işareti var. Gerçekler halktan, medyadan, meclisten gizleniyor. Darbe komisyonu raporu nerde? 2 sene oldu hala ortada yok... @aykuterdogdu @MSTanrikulu @AytunCiray



26. Darbenin göbeğinde olanlar ifade vermiyor, darbe komisyonuna da gelmiyorlar. Akar,fidan ve Aksakallı neden meclis darbe komisyonuna gelerek ifade vermedi? 14 temmuz'da saatlerce ne konuştular?. Halktan gerçekleri gizliyorlar!.

Sahi Allah'ın lütfu darbe kime yaradı???


bir diğer kaynak:
Rusya darbeden 1 gün önce uyardı - Aydınlık
 
Son düzenleme:

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ilginç bir analiz (sıralı 26 twit var) doğru yanlış diyemeyiz... arşiv için eklenmiştir.



1. Özel kuvvetler darbenin neresinde?

Semih Terzi'yi Ankara'ya kim getirdi?

Aksakallı kaç kişi için infaz emrini verdi?

Darbe girişimi kime yaradı?



2. Eski özel harpçi tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tempo dergisinden Fatih Güllapoğlu'na: 6-7 Eylül olayları ( Merak eden internetten baksın) özel harp işiydi, muhteşemdi ve amacına ulaştı.



Ülkenin kara kutusu olan ÖKK bu darbenin neresindeydi..



3. 11 Temmuz günü Özel Kuvvetlere Konvansiyonel olmayan hareket emri (KOH emri) verildi, harekât listeleri hazırlandı, emir komuta içinde bir darbenin geldiği konuşulmaya başlandı. Aynı gün Erdoğan'ın otelinin olduğu koydan yatlar uzaklaştırılmaya başlandı (Haberleri yok ya!)



4. 12 Temmuz KKTC özel kuvvetlerden Fatih yarımbaş'a bir emir gelir: KOH planı kapsamında özel bir görev icrası için hemen Ankara'ya gel. Fatih Yarımbaş Ankara'ya gelir. Görev düğünde kaçırılarak Aksakallı'yı korumak



5. 13 temmuz günü ise Emniyet jandarma yardımlaşma protokolü ( EMASYA planı) meclisten geçti. Ne olacak ki Emniyet ve jandarma yardımlaşacaktı?



6. 14 Temmuz sabah saat 11 suları Putin'in özel danışmanı Dugin Feyzullah kıyıcının ofisinde özel bir toplantı yapıyor. Toplantıda 15 milletvekili var. Öğleden sonra MİT üst düzey yöneticileri ile toplantı yapılıyor.( Türkiye bu darbe girişimi ile Rusya'ya yaklaşıyor)



7. Normalde 15 temmuz cuma günü yapılması gereken özel kuvvetler mezuniyet töreni teamüllere aykırı olarak 14 temmuz Perşembe gününe alınıyor. Tarihte ilk kez bir genel kurmay başkanı ve mit müsteşarı törene katılıyor. (tesadüftür veya kedidir kedi)



8. 14 temmuz saat 12:10 AKP'li Mehmet Özhaseki GKB yaveri Levent Türkkan ile 0530.... Nolu telefondan arayarak görüşüyor. Türkiye'de gazeteci

Varsa Özhaseki'ye sorabilir konuşma içeriğini, randevu mu aldı acaba?

(15 Temmuz günü ise AKP'li Şirin Ünal Hulusi Akar'ı ziyaret ediyor)



9. Tören sonrası Akar ve fidan 3.5 saat başbaşa özel olarak görüşüyor. Yaşar Güler törenden Akar'a haber vermeden ayrılıyor (Teamüllere aykırı)

23.30'da ise H.Akar oradan ayrılıyor. Fidan bu sefer Özel kuvvetler komutanı Zekai Aksakallı ile 1-1.5 saat daha görüşüyor!!!



10. 15 Temmuz akşam saatleri... Darbeden yırtmayı planlayan tüm komutanların gideceği 3 düğün var. 2'si İstanbul'da 1'i Ankara'da. Öğlen vakti binbaşı MİT'e giderek darbe haberini veriyor.



11. 15 Temmuz saat 14.00 Zekai Aksakallı Genel kurmaydaki toplantıya katılıyor. Hakan Fidan 18.00 gibi Genel Kurmay'a geliyor. 18.30 ülke geneli uçuş yasağı ilan ediliyor!. Ama bütün kuvvet komutanları buna rağmen halay çekmeye düğüne gidiyor!!!

( Adli süreçten kaçış)



12. Mesela Hava kuvvetleri komutanı'na uçuş yasağı haberi veriliyor ama merak edip tek kelime sormuyor!! Genel kurmayı arayarak bu yasak neden verildi diye sormak aklına gelmemiş!!? (Rol gereği halay çekmeye devam ediyor)



13. 19.50 Zekai paşa Etimesgut askeri üs komutanı sağ kolu Albay Ümit Tatan'ı arıyor

- Diyarbakır'a git Semih Terzi'yi al gel

- Hava sahası kapalı emir var

- Sen al gel ben izin aldım..!!!!

Semih Terzi'yi Ankara'ya getiren Aksakallı!

20.50 uçak S.Terzi'yi almak için havalanıyor



14. Zekai Aksakallı Ankara'da Beştepe orduevinde düğünde. 1 saat kaldıktan sonra ayrılıyor. Daha sonra " yerimi beğenmedim beni arka tarafa oturttular o nedenle ayrıldım" dedi.



15. Çıkışta kendisini kaçırma girişimi olduğunu iddia ediyor. Bu kişi Kıbrıs'tan gelen Fatih Yarımbaş yanında bulunan başka birisi. Koskoca özel kuvvetler komutanını 2 kişi kaçıracakmış. Aksakallı tekme atarak onlardan kurtuldum demişti. !!



16. Zekai Aksakallı Özel kuvvetleri arıyor. "Semih Terzi gelecek sadece onu içeri alın"diyor. Daha sonra Ömer halisdemir'i arıyor ve Semih Terzi hain onu vur" diyor. İkna için tam 8 kez arıyor..



17. Saat 23.59 Semih Terzi'yi taşıyan uçak Diyarbakır'dan havalanıyor. Aksakallı 01.11'de TV'ye bağlanıyor. Darbe girişimi dar bir grup tarafından yapılıyor, diyor. 02.05 S.Terzi'nin uçağı bu sırada Etimesgut'a iniyor..(Darbe bastırıldı altyazıları geçiyor TV'de)



18. Madem ki dar bir grup (Genel kurmay 8 bin asker katıldı diyor) sadece İstanbul'da 35 bin polis var. En az o kadar'da asker var. Neden bunlar değilde köprüye silahsız çelik yeleksiz olan halk gönderiliyor??

250 kişi ölmeseydi darbeye kaç kişi inanırdı?



19. Zekai Aksakallı Sadece Ömer halisdemir'e değil toplam 40 kişiye filan filan isimleri vurun talimatı veriyor.!!! Ömer halisdemir ısrarla soruyor komutanım eminmisiniz? ( 8 defa görüşüyorlar)

Aksakallı Silopi'de ise başka bir astsubayı arayıp git kurmay başkanını vur diyor!!!



20. Saat 02.15 Semih Terzi Etimesgut'tan helikopterle ÖKK'ya doğru havalanıyor. (Uçuş yasağı var ama ona serbest) Hainse neden etimesgut'a inince vurulmuyor?? Neden özel kuvvetler girişi? (Senaryoda hain ve kahraman mı lazımdı?)



21. TV'lerde izlediğimiz gibi Semih Terzi ÖKK girişi vuruluyor ama öyle dedikleri gibi alnından değil sırt bölgesinden. Ömer halisdemir'de vuruluyor. Yanına giden Üsteğmen Mirali Atmaca yaralı olan Halisdemir'i vuruyor.



22. Metin Temel paşa savcılık ifadesinde şöyle diyor: Zekai Aksakallı aradı, şu anda evde olduğunu, karargâhının ise işgal edilmiş olduğunu' evde eşini teselli ettiğini' ifade etti. Ben de hemen karargâhına gitmesini, karargâhı temizlemesini söyledim. ( Eş tesellisi önemli)



23. Mahkeme ifadeleri ilginç



Mirali Atmaca "Aksakallı sabah geldi ve eline sağlık diyerek beni tebrik etti" !!!



Gökhan sönmezateş ifadesinde: "Marmaris'e git emrini bana Zekai Aksakallı verdi"



Genel kurmayı basan tim komutanı. Fırat alakuş: Bana talimatı Aksakallı verdi



24. Kulağı delik @samiltayyar27 AKP içinde bir şeyler duymuş olmalı ki : Gün gelecek kahramanların hain, hain denenlerinde kahraman olduğunu göreceksiniz, demişti...

Bir el ifade vermelerini engelliyor. Onlar ifade vermedikçe darbe gerçekleri aydınlanmıyor



25. Bir senaryo yazarak önümüze koydular ve bu senaryoya herkesin inanmasını istiyorlar. Ancak binlerce soru işareti var. Gerçekler halktan, medyadan, meclisten gizleniyor. Darbe komisyonu raporu nerde? 2 sene oldu hala ortada yok... @aykuterdogdu @MSTanrikulu @AytunCiray



26. Darbenin göbeğinde olanlar ifade vermiyor, darbe komisyonuna da gelmiyorlar. Akar,fidan ve Aksakallı neden meclis darbe komisyonuna gelerek ifade vermedi? 14 temmuz'da saatlerce ne konuştular?. Halktan gerçekleri gizliyorlar!.

Sahi Allah'ın lütfu darbe kime yaradı???


bir diğer kaynak:
Rusya darbeden 1 gün önce uyardı - Aydınlık


17 Aralık Türkiye’nin ilk defa Anayasasız bir rejime geçtiği tarihtir. Yürütme yargıyı ele geçirdi. Sonra bir adım derken bir adım daha! Baktılar tepki yok, herkes durumu kabulleniyor, Fiili başkanlık rejimine geçildi. Derin devlet Erdoğan üzerinden devleti yeniden dizayn etti ++



Sonra hapisten çıkartılan Ergenekoncular, TSK’da aktif görevlere atandı. Sonra pat diye "Allahın lütfu" 15 Temmuz gerçekleşti. Bu sefer cemaatçiler hapse atıldı. OHAL ve KHK'lar ile TSK, bürokrasi, akademi, yargı, eğitim yani bütün ülke baştan aşağa yeniden yapılandırıldı.



AKP kendi yakınlarını kapsam dışında tutarak geriye kalan yüzbinlerce insanı suçuna bakmadan hapse attı. Darbeye aktif katılanlarla diğerlerinin ayrımı bile olmadı. Kürt, Alevi,Solcu muhalif olanlarda bu torbaya kondu. Halk canıyla ekmeğiyle korkutularak sindirildi.



Darbede rolü olan (Akar-Fidan-Erdoğan-Aksakallı) meclise gelerek halka bilgi verme gereği bile duymadı. Yazılan senaryoya havuz medyası ile herkesi inandırdılar. Bu rejimin gizli ortağı muhalefet bile darbe üzerine gitmedi, halen gitmiyor. 250 şehit için sorgulamak gerekmez mi?



TSK’daki tüm NATO’cu ve Batı’cı subaylar suçu varmı yokmu diye bakılmadan tasfiye edilirken, Avrasyacı (Rusya+İran) ekip büyük bir güce ulaştı. Avrasyacı ekip TSK'nın tapusunu isteyince kavga bugünlerde yeniden alevlendi. TSK darmadağın!



17 Aralık 2013’ten bugüne kadarki 5 yıllık süreç, bilinen cumhuriyeti tarihe gömdü. Onun yerine Anayasasız bir tür islamofaşist rejim getirildi. Hukuk yok tek adam rejimi/parti devleti var. Saray dahil ülkede kimse mutlu değil! Hukuk yoksa devlet çöker. Çöküşün farkındamısınız?



 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
... Feto övgülerine en başından beri karşı idim. ...

"Feto övgülerine en başından beri karşı idim." diyen @talib in bir zamanlar fetulah sevgisi ile ilgili güzel bir arşiv çalışması olmuş. @KAFKAS ı kutlarız.


İkinci video, bakın hocaefendi şehit demiş, taziye yayınlamış diye verilmiş herhalde. Böylece Kadir Mısıroğlu'nun sözleri boşa çıkmış oldu :)



Bu kadar büyük tepkilerden sonra o olanlar oldu. Onu da dikkati nazara almak lazımdır.



Tüm herşeyin lehimize olduğu bir zamanda, Gülen'in açıklamaları tam tersi bir rüzgar estirmiştir. Doğan medyası bile bakın hocaefendi de böyle der dediler de sevindiler. Hal böyle iken, bu durumlara düşüp de sonradan toparlamaya çalışmaktan ise evvelinde dikkatli olmak lazımdır. Art niyet yok ise. Ki inşaallah biz hocaefendiyi sevmek isteyenlerdeniz. Kimse ön yargı ile yaklaşmayız. Ama çıkışı kötü oldu.


Az önce baktım Kadir Mısıroğlu'nın kitabına..



Fethullah Bey'in yakınlarından birisi, ismini de veriyordu, bazı şeyleri açığa çıkardığında yol kenarında parçalanmış cesedi bulundu diye anlatıyordu. Vel hasıl hakkında konuşmak zor diyordu çoğu insan için. Tabi artık eski zaman değil, belki şimdi daha güvendedir insanlar. Tabi bir tesadüf de olabilir.



Yine mitten bazı adamlar bir hocaefendiye gelmiş. Ama o dediklerini kabul etmemiş, dünyevi makamları reddederek. Ama baktık ki o insanlar daha o zamanlar silik biri olan Fethullah Gülen'in yanındalardı diye anlatıyor.



Hasılı kelam, Kadir Mısıroğlu'nın yıldızı pek barışmaz. Hatta tekfir eder. Ama bize tekfirin yüzü hep soğuk gelmiştir. Ve biz yine de Hocaefendi'yi sevmek isteyenlerdeniz. Her ne kadar garip şakirtleri olsa da.. Tarikat hakkında papağan misal tipler yetiştirmiş olsa da..
 
Üst