Hallâc-ı Mansûr ..

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Mihrimah kardeşim insanlar hata yapabilir, belki benim , belki sizin aktardıklarınızda hatalı olbilir.Çok kesin konuşmak doğru değil.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Allah yolunda Allah'ın maktülü,tahkik olmanın arslanı,saflar yaran,cesur,sıddik,ve dalgalı deryaya batmış olan Hüseyin bin mansur hallac'ın (ra) işi acayip bir iştir,kendine has birtakım garip esrarlı vakalar vardır.

O hem gayet hararet ve iştiyak içinde idi.Hemde şiddetli firak alevleri içinde mest,kararsız ve hali perişan bir vaziyette idi.

Samimi ve bağrı yanık bir aşık idi.Himmeti yüce,kadri büyüktü.
Nitekim üstad Ebu kasım Kuşeyri,onun hakkında:


-şayet hallaç,makbul bir kişi ise halkın kendini reddetmesiyle merdud olmaz,yok eğer merdud biri ise,halkın onu kabul etmesiyle makbul olmaz,demiştir.


Keza bazıları onun sihirle ilgisinin olduğunu döylemişler,bazı zahir ehli ise küfre nisbet etmişlerdi.

Bazıları ''O hulul ehlinden idi demişler ,

bazıları ise:''ittihad(veya ilhad)inancına bağlı''olduğunu söylemişlerdi.

Ama tevhid kokusunu koklamış olan bir kimsenin hayalinden,onun hakkında asla hulul ve ittihad namına bir şey geçmez.Onun hululcu ve ittihatçı olduğunu söyleyen kimsenin sırrı tevhidden habersizdir.


Şeyh Ebu Abdullah bin hafif:''Hüseyin bin mansur hallac Rabbani bir alimdir.''demiştir.

Şibli diyor ki:ben ile hallaç aynı meşrepteniz,şu var ki,bana deli dediler ve bu yüzden kurtuldum.Hüseyn'i ise aklı mahvetti.




Daima riyazet ve ibadetle meşul olup marifeti ve tevhidi beyan halinde idi.Bu söz (ve Ene'l hakk ibaresi)kendisinden sadır olduğu vakit salah,şeriat ve sünnet ehli olanların kıyafeti içinde bulunuyordu.

Ama yinede bazı şeyhler kendisini terk etmişlerdi.Din ve mezhep yönünden sapık görülerek)terk edilmiş değildi.

Şeyhlerin onun sermestliğinden hoşnud olmamaları bu neticeyi meydana getirmişti.(inançları itibarıyla değil,davranışları itibarıyla Hallac'ı terk etmişlerdi.)


...............

Naklederler ki;

Her gün gecede dört yüz rekat namaz kıladı.Bunu kendi üzerine farz kılmıştı.''Bu dereceye sahip iken niçin bu kadar meşakkat çekiyorsun?''diyenlere

dedi ki:''dost olanların işine ne rahat ne meşakkat tesir eder.Dostların sıfatları fani olduğundan,rahat ve zahmet onlaa tesir etmez.''


........................


Elli yaşında iken şöyle demişti:''şimdiye kadar hiç mezhep tutmadım.Her mezhebin en zor hükmü ne ise nefsim üzerine onu ihtiyar ettim.Bu gün elli yıl var ki namaz kılmaktayım,kıldığım beher namaz için gusül almaktayım.'' (ruhsatlardan yararlanmadım manasında)


......................

devamı
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Naklederler ki:Başlangıçta riyazet yapmakta di.Bir abası vardı yirmi senedir üzerinden çıkarmamıştı.Bir gün haksız yere olarak abayı çıkadılar.Ona çok miktarda bit düştüğünü gördüler.Bunladan birini tarttılar yarım danik geldi.


...................


Nakledeler ki:Boynunda dolaşan bir akrep gördüler,onu öldürmek istediler ama o:


-Elinizi oadan çekin,zira o on iki seneden beri boynumuzda dolaşmakta olan bir ahbabımızdır,dedi.


..................


Derler ki:

Semerkandlı Reşid-i Hurd,Kabeye gitmek üzere yola çıkmıştı.
Yolda,bir meclis kurup vaaz ediyordu.

Bu mecliste şunu anlattı:Rivayet ederlerki Hallaç,dört yüz sufi ile ola çıkmıştıBir kaç gün geçti ama (gıda namına)bir şey bulamadılar ve hüseyn'e
-Bize kızartılmış kelle lazım ,dedilerHallaç onlara:

-oturunuz dedi.

Sonra elini arkaya attı,her birine bir kızartılmış kelle ve iki çörek verdi.Böylece onlara dört yüz kızartılmış kelle,sekiz yüz çörek vermiş oldu.

Sonra:

-Bize taze hurma lazım,dediler.

Hallaç kalktı ve:-Beni bir ağaç gibi sallayınız,dedi.Onlarda onu ırgaladılar.Ondan taze ve yaş huma yağmaya başladı.Bundan, doyana kadar yediler.Yolda sırtını hangi dikene yaslasa,o diken taze hurma oluverdi.


...............


Naklederlerki:

bir taife çölde iken ona;

-biz incir isteriz,demişti.Bunun üzerine o elini havaya uzattı ve önlerne bir tabak taze incir koydu.Diğer bir seferinde helva istediler,bir tabak şeker gbi sıcacık helvayı getirip önlerine koyunca:

-bu bağdattaki,(meşhur)Babut'tak'ın helvasıdır ,dediler.Şöyle dedi:

-bizim için çöl ne Bağdat ne!

...................

Halk ,onun işi konusunda hayete düşünce,aleyhinde ve lehinde bulunan hadsiz hesapsız kimseler ortaya çıktı.Onda acayip şeyler gördüler ama dil uzattılar,sözünü halifeye ulaştırdılar.

''Ene'l hakk''diyor,diye cümlesi katli üzere ittifak etti ve ona:

-Ene'l hakk değil hüve'l hakk de,dedilder.o da:

-Evet,her şey O'dur,(heme ost)

siz:''Gaip olmuştur''mu demek istiyorsunuz?

Hayır,belki aip (batıl ve yok olan)Hüseyn'dir,hiç okyanus gaip olur azalır mı,dedi.


Başka bir defasında İbn Ata gönderdiği bir kişi vasıtasıyla:

-kurtulman için söylemekte olduğun bu sözden dolayı özür dile diye haber yollamıştı.

Hüseyn;

-Bu sözü söyleyen kim ise,ona söyle,o özür dilesin ,diye karşılık vermişti.Bu sözü işitince İbn Ata ağlamış ve:

-biz Hüseyin bin mansurun onda biri değiliz demişti.


..................


Naklederlerki:

Onu hapse koydukları ilk gece geldiler,baktılar ama kendisini zindanda bulmadılar.Zindanın her köşesini araştırdılar,kimseyi görmediler.İkinci gece ise ne onu ne zindanı görebildiler.Üçüncü gece ise onu da zindanı da yerinde gördüler ve sordular:

-ilk gece neredeydin?

-ilk gece ilahi huzurda bulunuyordum.Onun için burada değildim
ikinci gece sen ve zindan nerede idiniz?

-İkinci gece hazret burada idi,onun için ben ve zindan ikimiz birden gaip olmuştuk!Üçüncü gece şeriatı korumak için beni geri önderdiler.Buyurun işinizi görün!(bana şer'i cezayı tatbik ediniz)


.................................



Naklederlerki:zindanda iken bir gün bir gecede bin rekat namaz kılardı.Dediler ki:

-Ben hakk'ım dediğine göre bu namazı kimin için kılıyorsun?

Cevap verdi:

-biz kadrimizi biliriz

.......................


Naklederlerki hapishanede üç yüz kişiydiler.Gece olunca:

-ey mahpuslar!Gelin dizi kurtaayım dedi.

-Peki sen kendini niye kurtarmıyorsun, dediklerinde

-Biz Allahın kaydı içindeyiz,himaye ve selamet halindeyiz,bir işaretle bütün kelepçeleri açarız,dedi.Sonra pamağıyla işaret edince,bütün kelepçeler yere döküldü.Bunun üzerine:-iyi ama hapishanenin kapısı kilitli,şimdi biz nereye gidelim,dediler.Bunun üzerine bir daha işaet etti,birakım gedikler peyda oldu.


devamı..
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
*** SÖZLERİ***


* ''Tevekkül bir şehirde emek yemeye senden daha müstahak olan birinin olduğunu bildiğin zaman yemek yememendir''

* ''İhlas,bulanıklık şaibesinde ameli arındırıp duru hele getirmektir''

* ''Konuşan diller susan gönüllerin helaki demektir''

*' 'Sözler ve sohbetler illetlere,fiiller şirke bağlıdır.Hakk ise cümlesinden hali ve müstağnidir.Yüce Allah 'Onların ekserisi,ancak şirk koştukları halde Allah'a iman etmektedirler'buyurmuştur.''

* ''Basiret sahiplerinin basiretleri,ariflerin maifetleri,rabbani alimlerin nuru,ezeli ve ebedi olarak necata eren öncülerin tuttukları yol ve ortada olan her şey hüdustandır (Sonadan olmalıdır,onun içinde mahluktur fanidir).Ama bunu neyle bilecekler?Bunlar kimler içindir?'Kendisinde bir kalp bulunan ve müşahade halinde iken kulak kesilen bir kimse için''(bunda bir hatırlatma bir tembih ve ikaz vardır)(kaf50/27)

* ''Rıza aleminde yakin dediklei bir ejderha vardır ki,on sekiz bin alemdeki halkın amelleri,onun ağzında,koca çölde bir zerre nasıl küçük kalısa,öyle kalır''

* ''Daimi surette (yeni) bir vilayet talebinde bulunan bir padişah gibi ömür boyu biz de onun belasını talep etme halinde bulunmakayız.''

* ''Hatır-ı hakk kendisine hiç bir şeyin kaşı koyamadığı şeydir.(kalbe gelen Hakk hatıra ve tesirine hiç bir his ve fikir muhalefet edemez)

* ''Mürid tövbesinin,murad ise ismetin gölgesindedir.''

* ''Müridin cehdi keşfini;muradın keşfi cehdini geçmişti.''

* '' Kişinin vakti,bağrındaki deryanın sedefidir,yarın kıyamet günü bu sedefleri mahşerin zeminine çarparlar!''

* ''Dünyadan geçmek nefis zühdü,ahiretten eçmek kalp zühdü,kendinden geçmek ruh zühdüdür.''


* ''Sabır nedir?''sorusuna :''Odur ki,kişinin elini ve ayağını keser ve darağıcına asarlar''diye cevap verdi.Şaşılacak şeydir ki,bunlar onun başına gelmişti.

* Bir gün şibliye:'Ey şibli elini kaldır,zira biz muazzam bir işe azmetmiş bulunuyoruz,bu iş bizi şaşkına döndürdü.Bu iş bizi idama sürükleyecek''dedi.

(Bu yazı Feridüddin-i Attar hazretlerinin Tezkiretü'l Evliya'sından alınmıştır)
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Mihrimah kardeşim insanlar hata yapabilir, belki benim , belki sizin aktardıklarınızda hatalı olbilir.Çok kesin konuşmak doğru değil.

Muhakkak dediğiniz doğru, kesin konuşmamak lazım alıntılarda... Benim kesin emin olduğum inşallah, insanların vebalini almamak adına bilhassa dini hususlarda emin olmadığım bilgileri paylaşmamamdır... Allah nasib etmesin hayırla, selametle, güzellikle öyle bir hali de...

"Mihrimahın söylediği de uydurmadır" diyerek beni zan altında bıraktığınız için kendimi savunmam gerekti maalesef... Yoksa elbette ki hatalarımız var, olmaması mümkün değil... Ve elbette ki geçmiş tarihteki bu yaşanan olayın daha detaylı, ince ayrıntıları, Allah'ın takdir ettiği bir de ilahi sebepli kader kısmı vardır fakat biz bildiğimiz kadarıyla konuşuyoruz burada, kaldı ki mevzu dostluk tarafından yazıya dökülmüşken ben tekrar alıntılar ile mevzuyu karmaşıklaştırmak gereği de duymuyorum...
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
TAHiRÜ'L-MEVLEVİ'NİN "HALLAC-I MANSÜR'A DAİR" RİSALESİ

Tahirü'l-Mevlevi bu risaleyi yazarken konuyla ilgili tarihi, tasavvufive edebi kaynaklardan faydalanmıştı

Risale içinde faydalanıldığı zikre-dilen başlıca kaynaklar şunlardır:

Ibnü'l-Verdi'ninTarih),

tbn. Hal- \likan'ın Vefeyatü'I-A'yan'ı,

Mevlan Cami'nin Nefehatü'I-Uns'ü,

ImamGazali'ninnMişkatü'I-Envar'ı,lı:namü'l-Haremeyn'ineş-Şamil'i,

Mevlana'nın Mesnevı-i Şeriri ve

Ismail-i Ankaravi'nin Minhaeu'l-Fukara'sı



________________

Muktedir Billah'ın veziri Hamid b. el-Abbas, onun aleyhdarlarındanidi.

Meclisine getirtir, muhtelif şeyler sorar, fakat şer'an onu mahkum edecek bir cevab alamaz.

Fakat öldürtmek için bahane aramakdan vaz-geçmezdi.

Sonra onun bir kitabını buldu.

Hallac orada demişdi ki; hacetmek isteyen bir kimse Mekke'ye gitmek için imkan bulamasa evinin birodasını temizlemeli, oraya kimseyi sokmamalı, hac mevsimi olunca onunetrafını tavaf etmeli ve huccacın yapdıklarını yapmalı, sonra otuz yetimtoplayıp yapabileceği en güzel bir yemeği o odada o çocuklara yedirmelive onlara yedişer dirhem vermeli, hac /6a/ etmiş gibi olur.'

Vezir bu kitabı Kadı Ebu Amr'ın yanında okuttu.

Kadı, Hallac'a bunu nerede buldun? diye sordu.

O da, Hasan-ı Basri'nin Kitabu'l-İhlis'ında gördüm, cevabını verdi. Kadı, ey kanı helal olan yalancı biz de o kitabı Mekke'de gördük, orada böyle bir şey yoktu, dedi.

Vezir, kadının "kanı helal olan" demesi üzerine buna da'ir fetva iste-di.

Kadı vermemek istediyse de vezirin ısrarı üzerine fetvasını yazıp imzaladı.

Orada bulunan alimler de fetvayı imza ettiler.

Haııac, benim kanımı dökmek helal olamaz. Ben müslümamm, Ehl-iSünnet mezhebindenim, hadise da'ir kitaplarım vardır. Kanımdan sakını-nız, dediyse de dinlemediler.

Vezir, fetvayı Halife Muktedir'e gönderdi ve Hallac'ın katli için izin istedi. O da müsa'ade gösterdi.

Bin değnek vurdular.
Sonra elini, ayağını kestiler, cesedini yakıp başını astılar.

"Verilen fetvanın ne kadar esassız olduğuna dikkat buyuruldu mu?

Haııac, şöyle yapmış olan bir adem hac etmiş, fariza-ı hac borcundan kur-tulmuş olur, dememiş; fe yekônü ke men hacce, ya'ni hac etmiş gibi sevab kazanır, demiş.

Böyle demekle de hiçbir şey lazım gelmez. Anlaşı-lıyor ki, Kadı Efendi, hükm-i şer'i /6b/ muhafaza etmekten ziyade vezirin garazına 'alet olarak istediği fetvayı yazmış.

Yine İbnü'l-Verdi diyor ki:"Ebu'l-Abbasi İbn-i Süreye, ben bu ademin halini bilmiyorum, hak-kında bir şey diyernem, dediği gibi

Gazali de Mişkatu'I-Envar'ında Hallac için uzun bir fasıl açmış, ondan zuMr eyleyen kelimatı hüsn-ite'vil ederek şiddet-i vecdden ileri geldiğini ve ene ehva ve menehvaya'ni "ben ve sevdiğim biriz", "ben oyum o bendir" demek kabilinden ol-duğunu söylemiştir.

Şeyhu'l-Kutub Seyyid Abdü'I-Kadİr-i Geylani de,Hallac'ın ayağı kaymış, elinden tutup kaldıracak bulunmamıştı. Ben zamanında olsaydım onun dest-giıi olurdum, buyurmuştur. Şeyh Abdü'l-Kadir'in kelamı da Hallac'ın veli olduğuna delalet eder."


Hazreti Mevlana Mesnevi'sinde:

ya'ni "hüküm ve ifna kalemi, gaddar bir kadının elinde bulundukça Mansur dara çekilir"

diyerek onun i'damını bir gadr saymıştır..

devamı..
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
TAHiRÜ'L-MEVLEVİ'NİN "HALLAC-I MANSÜR'A DAİR" RİSALESİ



Hallae-ı Mansur Nasıl -İ'dam Edildi?



Vefeyatü'I-A'yan müellifi onun i'damını şöyle anlatıyor:

"Halife Muktedir BilHih'ın veziri Hamid b. el-Abbas'ın meclisinde Kadı Eba 'Ömer ve fukahadan ba'zı kimseler bulunurken Mansur'un ahsi geçti.

Onu meclise getirtdiler. Kadı i'damı hakkında fetva verdi vekendi eliyle bir de kağıt yazıp imzaladı. Oradaki fakihler de kadıyı tasdik ve fetva kağıdını imza etdiler.

Mansur onlara hitaben; "ben müslümanım, Ehl-i Sünnet mezhebin-denim, Hulefa-yı Raşidin'i ve Aşere-i Mübeşşere'nin bakiyyesini sa'ir as-habdan üstün bilirim, ya'ni Şii ve Harici değilim.

Hadise da'ir kitablanm vardır. Benim kanımı dökmek helalolmaz, Allah'dan korkun!" dediysede dinlemediler ve zavallıyı zindana yolladılar.

Vezir, 'ulemanın verdiği fetvayı halifeye gönderdi.

Gelen cevabda:"Madam ki 'ulema katline fetva vermiş, zabıta nazınna teslim edilsin,ibtida bin değnek daha vurulsun, sonra başı kesilsin!" denilmişti..


Vezir, zabıta me'murunu çağırttı. Halifenin emrini anlatdıktan sonra"eğer iki bin değnekle de ölmezse ellerini, ayaklarını, en nihayet başını kesersin, cesedini de yakarsın.

Sana Dicle'yi altun ve gümüş olarak akıtayım diye va'de kalkışsa bile sözüne kulak vennezsin ve işkencesini hafif-letmezsin!" tenbihinde bulundu.

Hicri 309 Zi'lka'desinin 24'ncü salı günü (278 Mart 922) sabahleyin Mansur'u zindandan çıkarıp Bağdad'ın"Babu't-Tak"denilen mevki'ine götürdüler.

Seyretmek içün toplanan halkın gözü önünde yatırdıları bin değnek vurdular. Ah bile demedi; Yalnız değnekler altı yüzübulunca zabıta nazınna "Beni yanına getirt, sana Kostantiniyye Fethinemu'adil bir nasihat vereyim" dedi.

Nazır, "böyle söyleyeceğini, hatta daha yüksek va'adlerde bulunacağını bana haber vermişlerdi!" diyerek dinlemedi.

Değnekler iki bin olduktan sonra ellerini, ayaklarını, dahasonra da başını kestiler.

Başını dara asıp cesedini yaktılar, külünü Dicle'ye döktüler.

Diğer eserlerde değnekler vurulup elleri, ayakları kesildikten sonra canlı olarak ipe çekildiği ve ölümünü müte'akib yakılıp külü Dicle'yeatıldığı yazılıdır.

Ihtimal ki etrafı, ya'ni elleri, ayakları kesilerek koltukla-rından bağlanılmak suretiyle ve kalabalık halka göstermek emeliyle dara çekilmiş, bir müddet seyr ettirilerek indirilip başı da kesilmiştir
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Mansurun idamını o devrib siyasi sultası hazırlamıştır. Din uılemasına da fetvayı bu nadanlar verdirmiştir. Lâkin, Hallac-ı Mansur'un şeri bir mahkemede yargılandığı ve kadının O'nun hakkında "Şer'an Öldürülmesinin vacip olduğuna" dair ifade edilen ibarenin su götürdüğü bir gerçektir. Şöyle ki, zerre kadar bu meselenin safahatını araştırıp bilgi sahibi olanlar bilir ki; Hallac-ı Mansur söylemiş olduğu o söz dolayısıyla hemen idam edilmemiş önce hapse atılmış ve yıllarca hapis hayatı yaşamış ve ondan sonra bu sözden dönmesi kendisine teklif edilmiştir. Mulhidliğin ve küfrün cezasının bu kadar uzun süreye yayılması ne ile açıklanabilir ? Hallac'ı yargılayan ve idamına karar veren maliki kadısı Hammadî'ye karşılık, diğer hakimlerin idam hükmü vermediği mahkeme heyetinde bulunan Hanefi Kadısı İbn-i Bûhlül'ün de muhalefetine rağmen kararın; Abbasi veziri Hamid bin Abbas'ın mahkeme heyetine -özellikle Hammadi'ye- baskısı sonucu verdirilmiştir. Kısaca bütün bu vekâyi-i tarihiyye ve daha birçok emsâli -pekalâ- isbat ediyor ki, alelumum İslâmiyet’te ve alelhusus Emevî, Abbasîler ve Osmanlılık âleminde bütün bu türlü fecâyi u fezâyih -din namına değil!- ancak din vesilesiyle mümkün olabilmiştir. Cümlesi dahî bir takım esbâb-ı siyasiyyeye bağlıdır. Mansur dahi, Miladi 908 de baş gösteren Hambeli ayaklanmasına katılmakla suçlanmış, 913 tarihinde kendisinin baş düşmanı Ebul Hasan Ali Ahmet er-Rasimbi tarafından tutuklandı. Yani, işin içinde o devrin siyasi iktidarının Hallac'dan ve halkın O'na giderek artan rağbetinden bir korkusu olduğu ve Hallac'ın Abbasi Devletini tehdit eden Karmatiler için çalıştığı ve onlarla mektuplaştığı, “zenc isyanı”yla irtibatlandırıldığı için ortadan kaldırılması gerektiğine karar verildiği ehl-i siyaset-i vukuf tarafından ifade edilmektedir. Nitekim, böyle bir söz dolayısyla yapılan idamın islâm tarihinde benzeri söz ve davranışlarda bulunan diğer mutasavvıflar ve sofiyye hakkında uygulanmadığı hasebiyle, Hallac'ın idam edilme nedeninin ikinci şık olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Mansurun idamını o devrib siyasi sultası hazırlamıştır. Din uılemasına da fetvayı bu nadanlar verdirmiştir. Lâkin, Hallac-ı Mansur'un şeri bir mahkemede yargılandığı ve kadının O'nun hakkında "Şer'an Öldürülmesinin vacip olduğuna" dair ifade edilen ibarenin su götürdüğü bir gerçektir. Şöyle ki, zerre kadar bu meselenin safahatını araştırıp bilgi sahibi olanlar bilir ki; Hallac-ı Mansur söylemiş olduğu o söz dolayısıyla hemen idam edilmemiş önce hapse atılmış ve yıllarca hapis hayatı yaşamış ve ondan sonra bu sözden dönmesi kendisine teklif edilmiştir. Mulhidliğin ve küfrün cezasının bu kadar uzun süreye yayılması ne ile açıklanabilir ? Hallac'ı yargılayan ve idamına karar veren maliki kadısı Hammadî'ye karşılık, diğer hakimlerin idam hükmü vermediği mahkeme heyetinde bulunan Hanefi Kadısı İbn-i Bûhlül'ün de muhalefetine rağmen kararın; Abbasi veziri Hamid bin Abbas'ın mahkeme heyetine -özellikle Hammadi'ye- baskısı sonucu verdirilmiştir. Kısaca bütün bu vekâyi-i tarihiyye ve daha birçok emsâli -pekalâ- isbat ediyor ki, alelumum İslâmiyet’te ve alelhusus Emevî, Abbasîler ve Osmanlılık âleminde bütün bu türlü fecâyi u fezâyih -din namına değil!- ancak din vesilesiyle mümkün olabilmiştir. Cümlesi dahî bir takım esbâb-ı siyasiyyeye bağlıdır. Mansur dahi, Miladi 908 de baş gösteren Hambeli ayaklanmasına katılmakla suçlanmış, 913 tarihinde kendisinin baş düşmanı Ebul Hasan Ali Ahmet er-Rasimbi tarafından tutuklandı. Yani, işin içinde o devrin siyasi iktidarının Hallac'dan ve halkın O'na giderek artan rağbetinden bir korkusu olduğu ve Hallac'ın Abbasi Devletini tehdit eden Karmatiler için çalıştığı ve onlarla mektuplaştığı, “zenc isyanı”yla irtibatlandırıldığı için ortadan kaldırılması gerektiğine karar verildiği ehl-i siyaset-i vukuf tarafından ifade edilmektedir. Nitekim, böyle bir söz dolayısyla yapılan idamın islâm tarihinde benzeri söz ve davranışlarda bulunan diğer mutasavvıflar ve sofiyye hakkında uygulanmadığı hasebiyle, Hallac'ın idam edilme nedeninin ikinci şık olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

mümkünse kaynağınıda yazabilirmisiniz..kaynağına göre arşivleyeceğim..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
mümkünse kaynağınıda yazabilirmisiniz..kaynağına göre arşivleyeceğim..


Kardeş,
Ben bu çalışmayı özel olarak yapmıştım Sanırım kaynak belki de bir değildi. Ama, en ağırlıklı olarak Diyanet İslâm Ansiklopedisi olarak hatırlıyorum. Önce oraya bakıver.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Hüseyin el-Hallac'a Dair

İmam Suyuti ''Tarihul-Hulefa'' isimli eserinde zikreder.:Hüseyin-el-Hallac hicri 301 yılında bir deve üzerinde teşhir edilerek Bağdad'a getirildi.Eleriyle ayaklarından asılarak yanıbaşında şöyle ilanat yapıldı:''Şu gördüğünüz adam, Karamitanın propağandistlerindendir.Onu tanıyınız.''


Daha sonra hapsedildi ve nihayet 309 yılında idam edildi.''

Suyuti, aynı kitabında yine şöyle der:''Hallac,309 ylında Kadı Ebu Amr ile fukahanın ve ulemann ,kanının helal olduğuna dair fetva vermeleri üzerine idam edildi''


Burada dikkat eddilmesi gereken husus Hallac'ın hapsedilmesi ile idam edilmesi arasında aşağı yukarı 9 yıl geçmiş olmasıdır.Buda gösteriliyorki ,öldürülüşünde acele edilmemiştir.

Hüccetimiz İmam Ğazali, İhyasında şöyle diyor:'Şath a glince ,bunula bazı sufilerin çıkardığı iki tür sözü kasdediyoruz:


Bunlardan biri:Uzun uzadıya anlatılan Allah'a aşık olma ve zahir amellere ihtiyaç göstermeyen erme iddialarıdır.Öyleki ,bazzıları Allah'la bir olduklarını,aradaki perdenin kalktığını,Allahı görüp Onunla konuştuklarını iddia ederek ''Bize şöyle denildi, bizde şöyle şöyle dedik''derler.

Bunlar bu sözleriyle kendilerini bu gibi sözleri yüzünden İDAM EDİLEN Hüseyin b.Mansur el-Hallac'a benzetmek istediler ve onun ''Enel-Hak'' sözü ile Beyazid-i Bestaminin ''sübhani,sübhani'' demesini de delil gösterdiler.Bu nevi SÖZLERİN AVAM ÜZERİNDE BÜYÜK ZARARLARI VARDIR.hATTA BU SEBEBLE HALKTAN BİR ÇOK KİMSE İŞİNİ GÜCÜNÜ BIRAKIP BU GİBİ ŞEYLERLE MEŞGUL OLDULAR.çOK İNSAN TABİATI BU GİBİ ŞEYLERLEDEN ZEVK ALIR.


bU İDDİALARDA AMELSİZ YÜKSEK MAKAM VE HALLERE ULAŞMAK SURETİYLE NEFSİ TEZKİYE VAR.AHMAKLAR BU GİBİ YALDIZLI SÖZLERİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZLER.BU SÖZLERİ REDDEDİLDİĞİ VAKİT DE:''BİZE KARŞI İNKARIN KAYNAĞI, İLİM VE CEDELDİR.iLİM PERDE , CEDEL İSE BENLİK İŞİDİR.bİZİM BU SÖZLERİMİZ İSE, HAK NURUNU MÜKAŞEFE İLE BATINDAN KAYNAKLANMAKTADIR.''

DEMEKTEN GERİ KALMAZLAR.

Bu ve benzeri sözler her tarafı istila etti.Onların avam tabakasına büyük zararları dokundu.Bu sebeble bu gibi sözleri söyleyenleri öldürmek Allah Teala nın dininde on kişiyi yaşatmaktan daha efdaldir.....


Şathın ikinci manası anlaşılmayan kelimelerden meydana gelen ve hiçbir karı olmayan üstü kplı korkunç bir takım ibarelerdir.Bunun iki sebebi vardır: Ya kişinin akli muvazanesinin bozulması ve hayalinin karışmasından ağzındn çıkanı kulağının duymaması sebebiyle ne dediğini kendisininde bilmemesidir ki, çokları böyledir.Veyahud bir şeyler anlayıp cehaleti sebebiyle anladığını düzgün ifade edecek güçte olmamasıdır.'''İmam Gazalinin sözü bitti.




İmamı Rabbani Hazretleri Mektubatında(100.mektub):''Muhyiddin Arabinin ve sadreddin Konevinin ve Abdurrezzak Kaşininin sözleri lazım değildir.Bize Nas lazımdır.Fuss(fusus kitabı) lazım değildir.Fütühatı Medeniyye varken(Kur'an-Kerim), Futuhatı Mekkiye kitabına bakmayız...Hallacı Mansur Enl-Hak dedi ise ve bEyazid-i Bestami 'sübhani' dedi ise suçlu olmaktan kurtulabiliyorlar.Kendilerini hal kapladığı zaman, şuurları, alılları örtülmüş iken söylemişleredir.FAKAT BUNLARIN SÖZLERİ HALLERİ BİLDİRMİYOR.BİR İLİM,BİLGİ ANLATMIYOR.BAŞKA ŞEYİ ANLATMAK İSTEMİŞTİM DEMELERİ, ONLARI SUÇLU OLMAKTAN KURTARMAZ.


BU KELİMELERLE ,AKLA GELENDEN BAŞKA BİRŞEY ANLATILMAK İSTENİLDİĞİNE KİMSE İNANMAZ.ÇÜNKİ, YALNIZ SEKR HALİNDE SÖYLENMİŞ OLAN UYGUNSUZ SÖZLEREDEN, BAŞKA ŞEY ANLAMAYA ÇALIŞILIR.AKLI BAŞINDA OLAN KİMSENİN,EĞERMELAMET YOLUNU TUTARAK, KENDİNİ HERKESİN GÖZÜNDEN DÜŞÜRMEK İSTEMİŞSE, BUDA ÇOK ÇİRKİN VE UTANILACAK BİR ŞEY OLUR.İNSANLARI KENDİNDEN SOĞUTMAK, YANINDAN KAÇIRMAK İÇİN, YAPILCAK ÇOK ŞEY VARDIR.
BUNLARI BIRAKIP KAFİR OLMAĞA YAKLAŞMAYA NE LÜZUM VARDIR?'''diyor.


Allame Şeyh İsmail Çetin Hafzahullah 'Mufassal Medeni Ahlak''isimli muhalled eserinde ''BENLİĞİNİ YOKETMEK İSTEYENLER İNSAN HAKİKATİNİ BULURKEN YİNE ÜÇ KISIM OLURLAR
1-Enel-Hakk'' demekle tamamen yok olduktan sonra tekrar benlğiyle meydana çıkanlardır.Ehli İmandan bu tabaka kamil olsalar bile İSLAM DİNİNİN KANUNU BU TABAKAYI SUÇLAMIŞTIR.NİTEKİM MEŞHUR MANSUR-U HALLAC KENDİ HAKİKATİNİ BULURKEN ''ene'' ile kendini bildirdiği için ÖLDÜRÜLDÜ.ONU ÖLDÜRENDE ELBETTE SEVAB KAZANDI.ŞU KADAR Kİ, MANSUR HAKİKATINI BULDUĞU İÇİN ASİ DEĞİLDİR AMMA NİHAYETİNİ '' ENE'' İLE BİLDİRMİŞTİR; BÖYLE BİR BİLDİRİŞ ENESİNİN TAMAMEN YOK OLMAMASINA ALAMETTİR.DOLAYISIYLA MUTLAK VÜCUD'A KARŞI BENLİĞİNİ GÖREN ÖLDÜRÜLÜR.....'' DEMİŞTİR.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
cesedinin yakılmadığına,ellerinin ayaklarının ,dilinin kesilmediğine dair sahih kaynak bekliyoruz..

bu arada hapishanede bile namaz kılan rabbine yönelen baştan sona Allahlık idda edebilirmi..

mantıklı gelmedi bize..

haa yazınızın kaynağınıda vermemişsiniz..
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Arkadaşlar bende kısa bir yorum yapayım.
Bu gibi bahisler ağırdır.Bizlerin anlayacağı hadi anladı anlata bileceği mevzular değil.Kısaca Asılanı anlayamayacağımız gibi asanıda anlayamayız.Bırakın bu derin mevzuları.Varsa Hallacı Mansur Kuddisusirruha dil uzatan cevabını hep beraber verelim.Yoksa hani Abdulhakim Arvasi Hazretleri Buyurmuşlar ya;''Biz mektubatı anlayamayız''Biz mektubatı anlayamadığımız gibi tasavvufun derinliklerinide anlayamayız,yani hallacı Mansur Hazretlerinide anlayamayız..Hem tasavvuf bir haldir.Hani derlerya anlatılmaz yaşanır.Gerçek manada Yaşayanlara ne mutlu.
Benim bir arkadaşım vardı.Bir yere bağlılık iddasıda vardı.Yani kendini sofi biliyordu.Dünya işleri için kırk takla atar.Karına kar katmaya çalışır.Beşlirası kaybolsa beş saat arar,(Bu halini kötülemek için bildirmiyorum.)ama Yunus Emre Hazretlerinin şu sözünü güya kendine mal ederek ''Cennet dedikleri bir kaç huri isteyenlere ver O'nu .Bana seni gerek seni''der idi.Evet yunus bu sözünün eri idi ve ehli idi.Böyle olmadan bu sözü söylemek,küfür olaçak ağır bir sözdür.
Bu yazdığımı her hangi bir kardeşime atfen yazmadım.Eğer böyle yapaçak olsaydım alıntılar yazardım.Sadece bir dikkat çekmek istedim.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
peki cesedi yakmak eller,ayakar kesmek dili kesmek bu nasıl iş ..dinden dönene dahi bu yapılıyormu..bu islamın hangi hükmünde var,bunu yapanlar neye binen yapmışlar..

cesedi yakmak zalimliktir,islamda böyyle birşey yoktur..brkere zalimlerin ne şahadetine inanılır ne fetvasına..

bu işte bir gariplik vardır..malum durumunda..


Hallac-ı Mansur Harretlerine bir :flw atıyorum :(
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
peki cesedi yakmak eller,ayakar kesmek dili kesmek bu nasıl iş ..dinden dönene dahi bu yapılıyormu..bu islamın hangi hükmünde var,bunu yapanlar neye binen yapmışlar..

cesedi yakmak zalimliktir,islamda böyyle birşey yoktur..brkere zalimlerin ne şahadetine inanılır ne fetvasına..

bu işte bir gariplik vardır..malum durumunda..


Hallac-ı Mansur Harretlerine bir :flw atıyorum :(
Hallac-ı Mansur Harretlerine bir :flw atıyorum.Demişsinde kardeşim.Şu aklıma geldi.Hani kendisine taş atılırken ıh dememişte Bir dostu mübarek zat gül atmış,işte ozaman inilemiş.İnşallah senin gülün sevindirir.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
cesedinin yakılmadığına,ellerinin ayaklarının ,dilinin kesilmediğine dair sahih kaynak bekliyoruz..

bu arada hapishanede bile namaz kılan rabbine yönelen baştan sona Allahlık idda edebilirmi..

mantıklı gelmedi bize..

haa yazınızın kaynağınıda vermemişsiniz..



yazılanlar gören gözlere göre yazılmıştır.:confused1: İmam Suyutinin Tarihul-Hulefası kaynak değide nedir?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
yazılanlar gören gözlere göre yazılmıştır.:confused1: İmam Suyutinin Tarihul-Hulefası kaynak değide nedir?

millet senin hangi kaynaktan nakil yaptığını nerden bilsin ?
Gören gözlere göre yazılmışmış !
Madem öyel bil bakalım ben bu satırları hangi kaynaktan alarak yazdım ? baklalım gözlerin görüyor mu ?

:blink:
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
yazılanlar gören gözlere göre yazılmıştır.:confused1: İmam Suyutinin Tarihul-Hulefası kaynak değide nedir?

iyide bu yazıyı kim hazırlamış diyorum..bu kitabı kim okumuşta burasını bizlere aktarmış..kaynağı ne..misal biz vredik kaynaklarımızı ilk yazı dizimizin kaynağı islam alimleri ansiklopedisi..ikinci ayynı konuda kaynağımız TAHiRÜ'L-MEVLEVİ'NİN "HALLAC-I MANSÜR'A DAİR" RİSALESİ

kaynağa inanan inanacak inanmayan inanmayacak..

lakin sizin yazınızı kim iktibas etmiş..yazmamışsınız..İmam Suyutinin Tarihul-Hulefası kitabını nerden bulayım şimdide bakayım..siz kendiniz okuyarak yazdınızsa amenna deyinki bu kitap bende var açtım baktım şu sayfasında yada şu baskısında şu kişiler çevirmiş vs..ama bu yazıyı netten alıp kopyaladınızsada kaynağı ne.. ? kim bakmış bu kitabada bunu söylüyor..?
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
iyide bu yazıyı kim hazırlamış diyorum..bu kitabı kim okumuşta burasını bizlere aktarmış..kaynağı ne..misal biz vredik kaynaklarımızı ilk yazı dizimizin kaynağı islam alimleri ansiklopedisi..ikinci ayynı konuda kaynağımız TAHiRÜ'L-MEVLEVİ'NİN "HALLAC-I MANSÜR'A DAİR" RİSALESİ

kaynağa inanan inanacak inanmayan inanmayacak..

lakin sizin yazınızı kim iktibas etmiş..yazmamışsınız..İmam Suyutinin Tarihul-Hulefası kitabını nerden bulayım şimdide bakayım..siz kendiniz okuyarak yazdınızsa amenna deyinki bu kitap bende var açtım baktım şu sayfasında yada şu baskısında şu kişiler çevirmiş vs..ama bu yazıyı netten alıp kopyaladınızsada kaynağı ne.. ? kim bakmış bu kitabada bunu söylüyor..?


İmam Suyuti'nin Rahimehullah ''Tarihul-Hulefa'' isimli eserini arabi bilenlerin tahkiki için bak.sayfa 355 Baskı Darul Ciil Beyrut2.taba 2005

Ayrıca Cevheretüt Tevhid Bacuri şerhi Abdulhadi eş-Şennan'ın tahkikinde ''Onun (elHallac) hakkında idam fetvasını veren ulema arasında büyük sufi Cüneyt Bağdadi'ninde olduğunu zikreder.Fetva veren ulemaya dil uzatanlara ithaftır.
 
Üst