Hallâc-ı Mansûr ..

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Fetva veren ulemaya dil uzatanlara ithaftır.

sadece muhallefet sadece muhallefet..hakaret edenmi vardı..!!!

ulemaya tek bir hakaret gösterin..biz anca merhamet ederiz sevgim,zden dolayı..

soru sorduk cevabını biliyorsanız buyrun meydan sizin..!

yakılmadı dediniz kesilmedi dediniz kayna bekliyoruz..!!

keşke demek uygun değil şöyyle diyelim en iyisi gönül isterdiki benimle bir daha muhattap olmama sözünüzü tutsaydınız..ama ..



Bağdat uleması Hallac’ın katledilmesi için fetva verdi. Nihayet fetva gereğince Hallac idam edildi.

Şiblî, Hallac-ı Mansur’u rüyasında gördü ve sordu:

“Sana azap eden ve seni asan halka Cenab-ı Hak nasıl muamele eyledi?”

Hallac:

“Benim hakkımda halk ikiye bölünmüştü. Bir kısmı benim hâlimi bilirdi. Bana şefkat ederdi. Bir kısmı da benim hâlimi bilmezdi. Şeriatı muhafaza ve Cenab-ı Hakk'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi.

Cenâb-ı Hak her iki bölüğe de rahmet eyledi. Çünkü her ikisi de masumdu!”

 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Hallacı Mansurun sui edebten başına gelenler

"Ve alAllahi gasdussebili..." ayetinin tefsirinde

Şeyhul-Ekber Ibni Arabi KS rivayet ediyor:

Kurtuba şehrinde ıkamette idim. Allah CC bana tüm peygamberleri toplanmış olarak gösterdi. Hud AS bana toplanma sebeblerini anlattı. Tüm peygamberlerin toplanma sebebi Hallac'a şefaat etmekti.

Sebebide şu idi; Hallacı Mansur hayatında Resulullaha karşı su-i edeb yapmıştı. "Efendimizin himmeti makamından düşüktü. Himmeti yüksek olsaydı kafirlere iman etmeleri için himmet ederdi herkes müslüman olurdu" demişti.

Bu sözleri sarfedince birgün rüyasında Resulullahı gördü.

-"Ya Mansur ben Allah'ın habibi değilmiyim?"

-"Evet Ya ResulAllah"

-"Ben bir kulumu seversem onun işitmesi, görmesi, dili ve eli olurum; hadisi kudsiyi duymadınmı?"

-"Duydum ya ResulAllah"

-"Öyleyse ben onun iradesindeyim. Himmet ve şefaat onun izni ve iradesiyledir. Onun varlığında ben yokum. Öyleyse beni neden ayıplarsın?"

-"Ya ResulAllah ben bu sözümden tevbe ettim bu tevbemin kefareti nedir?"

-"Nefsini kurban ederek Allah'a yaklaşmandır. Nefsini şeriatimin kılıcıyla öldürmendir."


Bundan dolayı Hallacın başına gelenler geldi. Ertesi gün evinden "enel-hak" diye haykırarak dışarıya fırladı ve mahkemeye sevkedilerek küfrüne hukmedilip idam edildi. Şeri bir mahkemede yarğılanmış oldu.

Hud AS devamla:


-"Hallacı Mansur dünyadan ayrılalıdan beri Efendimize perdelidir. Bu gördüğün cemaat Rasulullahın huzurunda Hallaca şefaat etmek için toplanmıştır."

İsmail Hakkı Hazretleri derki;

Bu hadisede iki incelik vardır.

Birincisi Hallacı Mansurun şanının büyüklüğünü anlatmaktadır.

Bütün peygamberlerin şefaati onun büyüklüğüne delalet eder.


İkincisi Hallac Mansur 309. yılın sonlarında öldürüldü. Muhyiddini Arabi KS ise 638. yılda Şamda öldü. İkisinin arasında 329 sene vardır. Anlaşılan Hallacın ruhu Efendimizin ruhundan 300 yıldan fazla mahrum kalmıştır.

Bütün bunlar Hallac'dan meydana gelen edebe aykırı bir cümleden dolayıdır.

Tarıkatta cezalar şeriattakinden daha da ağırdır.

kaynak:Ruhül-Beyan C.5 S.14


 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Nitekim Hallâc-ı Mansûr Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak= (Ben Hakkım)" sözünü söyledi. Bu sözünü, zâhir âlimleri dalâlete ve ilhâda hükmedip katline fetvâ verdiler.



Hallâc-ı Mansûr, Enel-Hak sözünü söyleyince tasavvuf ilmine vâkıf olmayan zâhir ulemâ bu söze şiddetle karşı çıktı.


Sözünü Halîfe Mu'tasım'ın yanına götürerek fesâd çıkardılar. O sırada vezir olan Ali bin Îsâ'yı ona karşı kışkırtarak aleyhine çevirdiler.(Dostluk)

Fetva; Kadı Ebu Amr, ve ulemanın, fukahanın idasmına fetva vermesi ile verildi.Bu kadar ulemaya zahir alimleri demek uygun değil, zira içlerinde büyük sufi Cüneyt Bağdadi Rahimehullah da vardı.

''''BENLİĞİNİ YOKETMEK İSTEYENLER İNSAN HAKİKATİNİ BULURKEN YİNE ÜÇ KISIM OLURLAR
1-Enel-Hakk'' demekle tamamen yok olduktan sonra tekrar benlğiyle meydana çıkanlardır.Ehli İmandan bu tabaka kamil olsalar bile İSLAM DİNİNİN KANUNU BU TABAKAYI SUÇLAMIŞTIR.NİTEKİM MEŞHUR MANSUR-U HALLAC KENDİ HAKİKATİNİ BULURKEN ''ene'' ile kendini bildirdiği için ÖLDÜRÜLDÜ.ONU ÖLDÜRENDE ELBETTE SEVAB KAZANDI.ŞU KADAR Kİ, MANSUR HAKİKATINI BULDUĞU İÇİN ASİ DEĞİLDİR AMMA NİHAYETİNİ '' ENE'' İLE BİLDİRMİŞTİR; BÖYLE BİR BİLDİRİŞ ENESİNİN TAMAMEN YOK OLMAMASINA ALAMETTİR.DOLAYISIYLA MUTLAK VÜCUD'A KARŞI BENLİĞİNİ GÖREN ÖLDÜRÜLÜR.....''

 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
hasbinallah..

tövbe estağfrullah..



Hallac-ı Mensurun Mecazî Sözleri

Sûfıyyeden; "Ben hakkım!" diyenin (yani HalIâc-ı mansûr'un) sözü mecaz yolu üzere varid olmuştur.

Şâir buyurduğu gibi;

-"Ben sevdiğim kimseyim; sevdiğim kimse de benim!"
Bu söz şâirin yanında tevillidir. Çünkü o, hakikatte kendisini kastetmiyor.

Yani sanki kendisi o imiş gibi. Onun kalbi onlarla gark olmuştur. Kendi nefsinin bütün himmet ve gayretiyle ona gark olmuş olan kişinin mecaz yolu üzere bu hâli ittihat itibâr etmesi gibidir...

Şeyh Ebü'l-Kâsım el-Cürcânî (r.h.) buyurdular:

Allâhü Teâlâ hazretlerinin doksan dokuz ismi, sâlik olan kulun vasıfları olur. O kişi henüz seyr-ü sulukta vâsıl olmuş değildir..." [1]

[1] İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 6/682.


Şeyh Abdulkâdir Geylânî Bâz-ı Eşher kuddise sırruhu şöyle buyurur:

Mansur-u Hallac'ın kanadı uzadı da uçmak istedi; şer'i şerîf onun kanatlarını kesti. Eğer zamanında benim gibisine rastlamış olsaydı, uçuşunda düşmezdi.. ve öyle abuk sabuk sözler söylemezdi. Kalâid-ul-Cevâhir s.17
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Hallac-ı Mansur Hz.leri büyük velilerdendir ve büyük bir makam sahibidir. Aşkın ve vecdin tesiriyle Halkın anlamayacağı kelamlar ağzından çıkmıştır. Şeriate göre asılması da haktır. Fakat şeriate göre yine de suçlu değildir. Hatta ihsanlara kavuştuğu ehli hal ve keşif tarafından haber verilmiştir. Sözü zahiren Şeriate aykırı gibi görünse de hakikatte aykırı değildir.

Sonra onun sözü yanlış aktarılmaktadır: "Ene'l Hak" demiştir. Ben hakkım... Ayet-i Kerime mealidir:

"Biz yerleri ve gökleri Hak ile halk ettik"

Gören için, yer ve gök Allah'ın nurlarının, tecellilerinin sahnesidir. Ve gören bakar ki bir nur deryasındadır. Kendine bakar kendini göremez, kendini yoklar bulamaz. Gördüğü nedir bilemez. O hal ve makamda iken "Ben Hakkım" sözü sırrında yankılanıp durur. Bu "Ben Allah'ım" demek değil ki? Haşa öyle bir şey olabilir mi? Yaratılmış hiç Allah olur mu? Haşa ve kella... Kendinde de o nuru gördüğü için o söz içinde yankılanmıştır. Kendini de Hak olarak görmüştür. Çünkü kendisi de Ayet-i Kerimede bildirilen yerler ve gökler içinde yaratılmışlara dahildir. Ve o görüş ve söz Mansur'un diline vurmuştur.

Bu hal ve makamı yaşamayan biri, mücerred bir dil ile "Ben Hakkım" dese küfürdür. Suçtur. Aman sakın ha. Nefs u şeyatin size bu oyunu oynamasın! İmandan olursunuz. İlla yaşamak lazımdır. İlla bizzat o yoldan gidip o duraklara uğramak... Ve oradan selametle kurtulup ilerleyip geçmek...

O hal ve makamdan geçince manevi sarhoşluk kalmaz. Sükun ve ayıklık bulur. Manevi yolculuğun ilk duraklarından biridir. Hedef değildir. Ondan sonra nice makamlar, nice mesafeler varmış.

Hallac Mansur, Nakşibendi efendimizin silsilesinden bir mübareğe rastlasa idi onu o halden geçirirlerdi. O sözü de dilinde söyletmezlerdi. Ve netice astırmazlardı. Bu söz Nakşibendi Efendimizin kendi sözleridir.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,118
Tepkime puanı
1,428
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Hallac-ı Mansur (r.h.)'ten sadır olan bu sözden zahiren anlaşılan mananın kastedilmediğinin delili kendisinin namaz kılmasıdır. Düşünün ki (haşa) felan kimse ittihat ya da hulule itikad etsin ve sonra gitsin namaz kılsın. Kendisini Allah gibi gören kimse ibadetlerin kendisinden sakıt olduğunu iddia eder. Nitekim tasavvuf kisvesine bürünen ittihat ve hulule itikad eden dalalet fırkalarının olduğu birçok Meşayih-i Kiram'ın (rahmetullahi aleyhim ecmaiyn) kitaplarında mevcuttur. (Bkz. Marifetname - İbrahim Hakkı Erzurumi Hz. v.s.) İttihat ve hulul gibi sapıklığa düşenler tüm ehlullah'ın ve ulemanın kavlince kafirdir. O dalalet ehli kimseler bütün amellerin kendilerinden düştüğünü iddia ederler. Bahsi geçen Hallac-ı Mansur (r.h.) kıymetli bir velidir. İmam-ı Rabbani (k.s.) Mektubat'ında bulunduğu hal nedeniyle bu sözü sarfettiğini beyan ediyor. Bu kadar ehl-i tarikat'in mağdur olarak vasfettiği kıymetli bir evliya hakkında ileri geri konuşmak kimsenin haddine değildir. Şeriatte hüküm zahire göredir kaidesi gereği idam edilmiştir. O fetvayı verenler de fitne çıkmasında böyle fetva vermişlerdir. Fakat bir taife haricinde sonraki dönemlerde zahir ulemadan bile kendisini müdafa edenler olmuştur.

Allah (c.c.) kendisine gani gani rahmet eylesin. Cehalet sebebiyle kendisi hakkında ileri geri konuşma cür'etinde bulunanları da affeylesin.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Mevlana Cami (Molla Abdurrahman Cami Hz.) de yazıyor ki:

Ebu'l-Abbas-ı 'Ata, Şibli, Ebu Abdu'llah-ı Hafif, Ebu'l-Abbas-ı Süreye gibi Sufiyye meşayihi:

"Hallac'ın ne demek istediğini biz ne bilelim?" diyerek idamına rıza göstermediler.

Bazıları da ondan ayrıldılar.

Fakat bu ayrılık, onu ta'n ettiklerinden (kötüleyip suçladıklarından) değil, hal u vakt icabı idi.

Sonradan gelen Sufiyye şeyhlerinin hepsi Hallac'ı kabul ve hakkında hüsn-i zan (güzel bir zan) etmişlerdir.

Şeyh Ebu Sa'id b. Ebi'l-Hayr, "Mansur'un hali çok yüksekti. Asrında onun gibi bir adam yoktu" demiştir.

Şeyhu'l İslam Abdullah-ı Ensari, "Hallac'ı ne red ne de kabul ederim. Çünkü şeri'at adabına riayette bulunmadı.

Fakat onu takdis edenleri (mübarek bilenleri), red eyleyenlerden ziyade hoş görürüm, diye ihtiyatkarlık göstermiş, şeri'at adabına hürmetsizlik ettiğinden o felakete uğramış" olduğunu söylemiş,

Lakin 24 saatte bin rek'at namaz kıldığını, hatta idam edileceği günün gecesinde beş yüz rek'at eda ettiğini haber vermiştir.

Şibli, “Halllac'ın dediğini ben de diyorum, amma beni deliliğim kurtarıyor, onun aklı onu öldürüyor” diyerek Hallac ile hemfikir (aynı hal ve makamda) olduğunu bildirmiştir

TAHİRÜ'L MEVLEVİ'NİN "HALLAC-I MANSUR'A DAİR" RİSALESİ
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
Hallac-ı mansur'un bozuk İnançın'dan, uzak durmanızı Tavsiye ederim!.

Riddetin Çeşitleri

Müslüman Kardeşim!

Riddet (İslâm’dan çıkış) üç şeyden biriyle gerçekleşir:

1- Kalbî (kalple ilgili ) riddet
2- Fi'lî (eylemle ilgili) riddet
3- Kavlî (sözle ilgili) riddet

Kalbî riddet: Buna, inançla ilgili riddet de denilir. Yüce Allâh'ın
varlığını veyâ sıfatlarından herhangi birini inkâr etmek, O'nun gökte
sâkin (kalır, eğleşir) veyâ insan gibi, organ ve âzâsı olduğuna inanmak;
meleklerin veyâ cinlerin varlığını inkâr etmek; Allâh'ın âciz,
güçsüz, câhil ve bilgisiz olduğuna veyâ O'nun bir cisim, bir ışık ya
da bir rûh veyâ O'nun bir şekli ve sûreti olduğuna veyâ şarap içmenin,
hırsızlık yapmanın helâl olduğuna, ya da Allâh'ın beş vakit
namâzı, zekâtı, Ramadan (Ramazan) ayı orucunu veyâhut da haccı
farz kılmadığına inanmak, gelecekte kâfir olmaya şimdiden niyet
etmek; ya da Peygamberimizin Peygamberliğinin umûmî, yâni tüm
insanlara ve cinlere olduğunu kabul etmemek gibi.

Fi'lî riddet: Kur’ân-ı Kerîm'in veyâ dînî bilgilerin yâhut Allâh'ın
isimlerinden birinin yazılı olduğu kağıtları, bile bile pisliklere atmak.
İbâdet etmek (tapma) maksadıyla puta, heykele veyâhut da başka
bir yaratığa; örneğin: Bir şahsa, taşa, ateşe secde etmek (yere kapanmak)
veyâ Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini idrar, ya da kan ile yazmak
gibi.

Kavlî riddet: Yüce Allâh'a Peygamberlerden veyâ meleklerden,
herhangi birine veyâ İslâm dînine ya da Kur’ân-ı Kerîm'e sövmek,
veyâ namâz, oruç vb. dînî hükümlerden biriyle alay etmek; Allâh
hakkında Allâh baba, Allâh dede, Allâh'ın oğlu, kızı, çocukları kız
kardeşi vs. gibi sözler sarfetmek, Müslüman olmayanların tapınaklarının
Allâh'ın evleri olduğunu söylemek gibi.

Müslüman Kardeşim!

Eş Şerhu'l Kavîm’de de ifâde edildiği gibi, yukarıda yazılanların dışında, bâzı kelimeler ve sözler daha vardır ki, şeksiz ve şüphesiz olarak bunlar da küfürdür.
Bâzı kişilerin “Ben Allâh'ım”, “Ben Hakkım”,
“Allâh'tan başka mevcûd (varlık) yoktur”, “Her şey, hepsi
O'dur”, “Varlıkta Allâh'tan başkası yoktur, tüm varlıklar Allâh'tan başka
bir şey değildir”, “Peygamber de, Allâh'ın bildiği her şeyi bilir”,
“Allâh şahıslara hulûl eder (girer, onlarla birleşir)”, “Allâh aslında bir
idi, sonradan çoğaldı” demeleri gibi (son cümleyle varlıkların Allâh'ın
parçaları olduğunu kasteder ve ileri sürerler.).
Tâifenin, yâni sûfîlerin (tasavvuf ehlinin) sultânı olarak bilinen
büyük velî İmâm Cüneyd-i Bağdâdî, “Ben bir hâkim olsaydım,
‘Allâh'tan başka bir varlık yoktur.’ dediğini duyduğum kimsenin, boynunu
vururdum.” der; çünkü bu söz, İslâm'a, tevhîd kelimesine aykırıdır.
Ona taban tabana zıttır. Bu sözü vahdet-i vücûdcular (varlık
birliğine inananlar) çıkarmıştır. (Eş Şerhu'l Kavîm 33)
Diğer Küfür Sözleri:

Müslüman Kardeşim!

Şu sözler de, kuşkusuz küfür sözlerindendir:

“Senin varlığın öyle bir günâh ve suçtur ki, onunla başka bir günâh ve suç kıyaslanamaz.”
“Haberiniz olsun ki günâhlar
Allâh'ın zikriyle artar, ayrıca gözler kör olur ve basîretler de
bağlanır.”
“Köpek ve domuz,
bizim ilâhımızdan başkası değildir; Allâh da, benim kilisemde bir
râhiptir.
“Allâh'ın dînine küfrettim.
Küfür etmek, Müslümanlara göre harâm ise de, bana göre
farzdır.” (Son beytin Hallâc’a âit olduğu söylenir.)

Kuşkusuz ki Allâh Rasûlünün yolunda olan bir Müslüman, bu gibi
sözlerden son derece kaçınır. Cüneyd-i Bağdâdî gibi, sevgili Peygamberimizin yoluna ve sünnetine bağlı olan tasavvuf ve tarîkat
ehli, böyle küfür içeren sözlerden alınır, tiksinir ve nefret duyar. Bu
tür sözleri; Allâh'a, Peygamberine ve Âhiret gününe inanan bir Müslüman
aslâ söyleyemez. Allâh'tan korkar. Bu tür sözleri ancak, âhirete
inanmayan, Allâh'tan korkmayanlar söyleyebilir.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
“Allâh'ın dînine küfrettim.
Küfür etmek, Müslümanlara göre harâm ise de, bana göre
farzdır.” (Son beytin Hallâc’a âit olduğu söylenir.)

.

kaynak vermeden bu tür yazıları yazmanız sakıncalı..işin özüne vakıf olmadan hele dahada fazla sakıncalı..

393-392. mektupları okuyunuz..


immaı rabbani hzretleri 445. MEKTUP ta :

Bilesin ki,

Burada küfürden murad, tarikat küfrüdür. Bu dahi, cem mertebesinden ibarettir. O cem mertebesi dahi, kapanma yeri, İslâm'ın güzelliği ile küfrün çirkinliği arasında imtiyazın olmaması makamıdır.

Hatta, İslâm nasıl güzel görülüyorsa, küfür dahi, aynı şekilde güzel bulunmaktadır.

Biri HADİ, biri MUDİLL isminin mazharı görülmektedir. Bunların her birinden bol hazza nail olunmakta ve her ikisinden de lezzet alınmaktadır.


Burada anlatılan o küfürdür ki, Hüseyin b. Mansur Hallaç ondan şöyle haber vermiş, onda olmuş ve onun üzerine ölmüştür:

Küfrettim Allah'ın dinine ki, küfür vaciptir; Bence, amma katında Müslümanların kabihtir...

Sofiyenin şathiyatı (vecdin ve halin galebesi ile söylenen aşırı sözler) arasında şu cümleler vardır:

-ENEL-HAK... (Hak ben...)

-Cübbemin içinde Allah'tan başka yoktur...

-Sübhanım, şanım ne kadar büyük...

Bütün bu cümleler, o cem ağacının meyveleridir ki, menşei, mahabbetin istilâsı ve hakiki mahbubun sevgisinin ağır basmasıdır.

Bu durumda, onların müşahede gözünde mahbubdan başkası kalmaz; hatta gizlenip saklanır.


Bu makam, cehl ve hayret makamıdır. Lâkin, bu makamın cehli güzeldir, hayreti dahi iyidir.

Sübhan Allah'ın inayeti ile seyir, cem makamından yukarıya vaki olursa, o zaman ilim cehille içtima eder; mağfiret dahi hayrete arkadaş olur.

Fark ve temyiz dahi zuhur eder; sekir hali, ayıklık haline geçer. İşte o zaman hakiki İslâm husule gelir; iman hakikati dahi müyesser olur.


İş bu anlatılan iman ve İslâm; zevalden mahfuz ve küfür gelmesinden ve değişikliğe uğramaktan yana da emin olurlar.


Resulullah (sav) Efendimizin bazı bilinen dualarında gelen:"Allahım, senden bir iman istiyorum ki; ondan sonra küfür olmaya" cümledeki iman, anlattığımız imandır. Zira o, zevalden mahfuzdur.


Allahu Teala'nın buyurduğu:"Dikkat ediniz, Allah'ın veli kullarına korku yoktur; onlar mahzun da olmazlar."(10/62) ayet-i kerimesindeki mana dahi, bu iman ehlinin halini beyan etmektedir. Zira, velayet, anlatılan iman olmayınca, tasavvur edilemez.


Cem mertebesinde:

-Velayet... ismini kullanmak, her ne kadar mümkün olsa dahi, lâkin kusur ve noksan daima bu mertebenin gereğidir. Zira, imanda ve marifette kemal; küfürde ve cehalette değildir. Amma hangi küfür ve cehalet olursa olsun.


Üstte anlatılan mana gereğince, Şeyh'in dediği mana sağlığa kavuşmuş olur ki, tarikat küfrü tahakkuk etmedikçe, hakikat İslâm'ı ile müşerref olunmaz.
______________________________


392. mektuptan ..

MEVZUU: Küfr-ü hakikiden iraz, hakiki İslâm'a ikbal manalarını ihtiva eden mektuba cevaptır.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz.leri bu mektubu, Şeyh Yusuf Berki'ye yazmıştır.


Tarikat küfrü, tamamen sekir halidir; tarikat İslâm'ı dahi, bütünü ile ayıklıktır.
Mecazi manada ayıklık, mecazi manada sarhoşluktan daha faziletli olduğu gibi; tarikatın ayıklığı, tarikatın sarhoşluğundan daha faziletlidir.
Tarikat küfrünün semeresi teşbihtir; tarikat İslâm'ının neticesi ise, tenzihtir. Teşbihle tenzih arasındaki fark; tarikat küfrü ile tarikat İslâm'ı arasındaki fark gibidir.
O kimseler ki, tebşihle enzih arasını cem edip bu cem etmeyi dahi kemal bilmişlerdir; bu tenzih dahi teşbih cümlesinden olup onu tenzih olarak görmüşlerdir. Teşbihin ne mecali vardır ki; hakiki tenzihle içtima ede ede, onun parıldayan nurundan hiçbir şey olup izmihlale uğramaya...
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
arkadaşlar, hallacı savunarak imam rabbani hazretlrine iftira ediyorsunuz. Zamanın alimleri, hallacın hangi manada o(küfür) sözleri kullandığını bildikleri için ona gereken hükmü verdiler. hallacı savunmak büyük alimlere iftira atmaktır!.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
arkadaşlar, hallacı savunarak imam rabbani hazretlrine iftira ediyorsunuz. Zamanın alimleri, hallacın hangi manada o(küfür) sözleri kullandığını bildikleri için ona gereken hükmü verdiler. hallacı savunmak büyük alimlere iftira atmaktır!.

Hangi alim küfür hükmünü vermiş "a" harfini telaffuz edemeyen çok bimiş ? Yaz da öğrenelim !

Buradaki 28 No'lu mesajımı okudun mu ?

:rtfm:
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Nitekim Hallâc-ı Mansûr Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak= (Ben Hakkım)" sözünü söyledi. Bu sözünü, zâhir âlimleri dalâlete ve ilhâda hükmedip katline fetvâ verdiler.



Hallâc-ı Mansûr, Enel-Hak sözünü söyleyince tasavvuf ilmine vâkıf olmayan zâhir ulemâ bu söze şiddetle karşı çıktı.

Sözünü Halîfe Mu'tasım'ın yanına götürerek fesâd çıkardılar. O sırada vezir olan Ali bin Îsâ'yı ona karşı kışkırtarak aleyhine çevirdiler.(Dostluk)



Fetva; Kadı Ebu Amr, ve ulemanın, fukahanın idamına fetva vermesi ile verildi.Bu kadar ulemaya zahir alimleri demek uygun değil, zira içlerinde büyük sufi Cüneyt Bağdadi Rahimehullah da vardı.



''''BENLİĞİNİ YOKETMEK İSTEYENLER İNSAN HAKİKATİNİ BULURKEN YİNE ÜÇ KISIM OLURLAR
1-Enel-Hakk'' demekle tamamen yok olduktan sonra tekrar

benlğiyle meydana çıkanlardır.Ehli İmandan bu tabaka kamil olsalar bile İSLAM DİNİNİN KANUNU BU TABAKAYI

SUÇLAMIŞTIR.NİTEKİM MEŞHUR MANSUR-U HALLAC KENDİ HAKİKATİNİ BULURKEN ''ene'' ile kendini bildirdiği için

ÖLDÜRÜLDÜ.ONU ÖLDÜRENDE ELBETTE SEVAB KAZANDI.ŞU KADAR Kİ, MANSUR HAKİKATINI BULDUĞU İÇİN

ASİ DEĞİLDİR AMMA NİHAYETİNİ '' ENE'' İLE BİLDİRMİŞTİR; BÖYLE BİR BİLDİRİŞ ENESİNİN TAMAMEN YOK OLMAMASINA ALAMETTİR.DOLAYISIYLA MUTLAK VÜCUD'A KARŞI BENLİĞİNİ GÖREN ÖLDÜRÜLÜR.....''

Ve sekir halinde ''Ene-l-Hakk gibi demelerine gelince ,''Ben Hakk oldum'' demek manasında

değildir.Bilakis ya Hakk Subhanehu ve Teala'dan hikayeten bunu söyler ; söyleyişte '' Huv-el-Hakk'' yani ''O Hakk'tır, vardır'' DİYECEĞİNE ŞAŞIRIR ''Ene '' der;

yahud da Onunla şereflendiğim halim haktır'' deme

ister, DİLİ KENDİSİNE İSYAN EDER, KAYAR.Ve

binnetice AYIK OLMAYANIN ŞUURSUZLUĞU HALİNDE =SEKİR HALİNDE SÖYLEDİĞİ SÖZÜYLE MUAHEZE

EDİLMESİ YAHUD DELİL EDİLMESİ , YAKIŞMAYAN ŞEYLERDİR.

AVAM TABAKASI ŞUNU BİLMELİDİR : ŞUURUNDA KENDİSİNDEN HABERDAR OLDUĞU HALDE ''ENE-L-HAKK'',''BEN O OLDUM'' YAHUD DA ''O BEN OLDU''

DEMEK ŞİRKİ CELİDİR.ZİRA BU İFADE ,KOYU YOKLUK OLAN ADEMİ ,HALİS VÜCUD OLAN ALLAH SUBHANEHU TEALA NIN ZATINA EŞ TUTMAK DEMEKTİR, DOĞRUSU
BU GİBİ GÖRÜŞ, İTİKAD MÜSLÜMANLARIN DEĞİL, SOFİSTAİYYE'NİN MEZHEBİDİR...'

iKTİBAS :Tasavvuf ve Tevhidde Parlak İnciler Üstad İsmail Çetin Hafizahullah.


 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Nitekim Hallâc-ı Mansûr Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak= (Ben Hakkım)" sözünü söyledi. Bu sözünü, zâhir âlimleri dalâlete ve ilhâda hükmedip katline fetvâ verdiler.
Hallâc-ı Mansûr, Enel-Hak sözünü söyleyince tasavvuf ilmine vâkıf olmayan zâhir ulemâ bu söze şiddetle karşı çıktı.
Sözünü Halîfe Mu'tasım'ın yanına götürerek fesâd çıkardılar. O sırada vezir olan Ali bin Îsâ'yı ona karşı kışkırtarak aleyhine çevirdiler.(Dostluk)

Fetva; Kadı Ebu Amr, ve ulemanın, fukahanın idamına fetva vermesi ile verildi.Bu kadar ulemaya zahir alimleri demek uygun değil, zira içlerinde büyük sufi Cüneyt Bağdadi Rahimehullah da vardı.



''''BENLİĞİNİ YOKETMEK İSTEYENLER İNSAN HAKİKATİNİ BULURKEN YİNE ÜÇ KISIM OLURLAR
1-Enel-Hakk'' demekle tamamen yok olduktan sonra tekrar

benlğiyle meydana çıkanlardır.Ehli İmandan bu tabaka kamil olsalar bile İSLAM DİNİNİN KANUNU BU TABAKAYI

SUÇLAMIŞTIR.NİTEKİM MEŞHUR MANSUR-U HALLAC KENDİ HAKİKATİNİ BULURKEN ''ene'' ile kendini bildirdiği için

ÖLDÜRÜLDÜ.ONU ÖLDÜRENDE ELBETTE SEVAB KAZANDI.ŞU KADAR Kİ, MANSUR HAKİKATINI BULDUĞU İÇİN

ASİ DEĞİLDİR AMMA NİHAYETİNİ '' ENE'' İLE BİLDİRMİŞTİR; BÖYLE BİR BİLDİRİŞ ENESİNİN TAMAMEN YOK OLMAMASINA ALAMETTİR.DOLAYISIYLA MUTLAK VÜCUD'A KARŞI BENLİĞİNİ GÖREN ÖLDÜRÜLÜR.....''

Ve sekir halinde ''Ene-l-Hakk gibi demelerine gelince ,''Ben Hakk oldum'' demek manasında

değildir.Bilakis ya Hakk Subhanehu ve Teala'dan hikayeten bunu söyler ; söyleyişte '' Huv-el-Hakk'' yani ''O Hakk'tır, vardır'' DİYECEĞİNE ŞAŞIRIR ''Ene '' der;

yahud da Onunla şereflendiğim halim haktır'' deme

ister, DİLİ KENDİSİNE İSYAN EDER, KAYAR.Ve

binnetice AYIK OLMAYANIN ŞUURSUZLUĞU HALİNDE =SEKİR HALİNDE SÖYLEDİĞİ SÖZÜYLE MUAHEZE

EDİLMESİ YAHUD DELİL EDİLMESİ , YAKIŞMAYAN ŞEYLERDİR.

AVAM TABAKASI ŞUNU BİLMELİDİR : ŞUURUNDA KENDİSİNDEN HABERDAR OLDUĞU HALDE ''ENE-L-HAKK'',''BEN O OLDUM'' YAHUD DA ''O BEN OLDU''

DEMEK ŞİRKİ CELİDİR.ZİRA BU İFADE ,KOYU YOKLUK OLAN ADEMİ ,HALİS VÜCUD OLAN ALLAH SUBHANEHU TEALA NIN ZATINA EŞ TUTMAK DEMEKTİR, DOĞRUSU
BU GİBİ GÖRÜŞ, İTİKAD MÜSLÜMANLARIN DEĞİL, SOFİSTAİYYE'NİN MEZHEBİDİR...'
iKTİBAS :Tasavvuf ve Tevhidde Parlak İnciler Üstad İsmail Çetin Hafizahullah.


İktibas yaptığın yere ve isme çok selâm söyle, HALLAC-I MANSUR'un davasını anlayamayn veya müslümanların bir davası olarak görmeyn yol yol değildir. Vesselam.
Bakınız Yunus Emre ve Mevlâna celâleddin-i Rûmi Hzç.leri bu eşsiz Hak Aşığı hakkında neler demişler :


YUNUS EMRE :

Yunus Emre yok oldı küllı varı Hak oldu
Andan artuk nesne yok kalman güman içinde...
Ezelde benüm fıkrüm Enel Hak idi zıkrüm
Henüz dahı togmadın ol Mansurı Bagdadi" ...

Mansur idim ol zamanda
Onun için geldim bunda
Külümü göğe savurup
Ben enel Hak oldum ahi


MEVLÂNA :
"Ben Hakk'ım" diyen Hallac-ı Mansür, o sözü söylemeden önce, Hakk yoluna düşmüş, o yolun toprağını kirpiklerinin ucu ile süpürür olmuştu. 0, kendi yokluğunun denizine daldı, daldı da ondan sonra "Ben Hakk'ım incisini deldi. O’nun söyledikleri bizim söylediklerimiz yanında çok hafif kalır; fakat biz sır tutmasını bildik ve kurtulduk.” Ayrıca Mevlâna ; “Mansur –Enel Hakk=Ben Hakk’ım demeyecekti de Enel-Batıl= Ben Batılım mı diyecekti ? Mansur'un, Enel Hak demesi, yani; ben fena buldum yok oldum yalnız Hakk kaldı, demesi büyük bir alçak gönüllük ifadesidir.” Çok doğru. Hakikaten bu bir alçakgönüllülüktür, asla kibir değildir. Yani ‘ben Allah'ım' dememiştir. Çünkü daha sonra Hallac-ı Mansur'a dediler ki “Sen bu iddiadan , Allah olma iddiasından vazgeç (onlar anlamadılar) cezadan da kurtul”. Bunun üzerine o da dedi ki; “Kim söylediyse o vazgeçsin, ben böyle bir şey demedim”. İşte haklılık demek, haklı oldum, ben nefsimle mücadele ettim. Keşke herkes benim gibi yapabilse' demektir. Belki de hatası neydi biliyor musunuz? Haklılığını haksızların önünde ilan etmekte acele etti. Bunu yapmasaydı bu kadar tepki almayabilirdi. Onun için Hz. Mevlana diyor ki;
“Bakın dünya şu gruplardan oluşmuştur; Bir kısım deniz diye bir şey olduğunu duyar, ilmen duyar, fakat hiç görmemiştir, bunlar sadece ilimle bilirler.(ilm-el yakîn) Bir kısım denizi görür, ayn-el yakin olur, çok sever beğenir hatta biraz elini falan değdirir ve bağırır denizle bütünleştim ben denizi bildim” diye... İşte Hallac-ı Mansur gibi bağırır. “Bir kısım da benim gibi denizde kaybolur yok olur içine gömülür, onlar ağızlarını bile açmazlar konuşacak, iddia edecek hiç halleri kalmamıştır”. (hakk-el yak'ın) İşte bu da evliyalar arasındaki derecelerdir. Tevhidi de ilimle bilenler keşke her şeyde Allah'ı görebilseydim ama şimdi hala üzülüyorum, etkileniyorum, derler. Tevhid makamını gözle görenler her şeyde Allah'ı görüyorum diye bağırırlar. Ama tevhidde yok olanlar söyleyecek laf bile bulamazlar, neyi iddia edeceklerdir. Neyin arkasından koşacaklardır. Zaten her şey O'dur. Onun için bu derece çok üst bir derecedir.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
İmamı Rabbaninin 100.Mektubundan, anlamadığını anlamayana :''İmamı Rabbani Hazretleri Mektubatında(100.mektub):''Muhyiddin Arabinin ve sadreddin Konevinin ve Abdurrezzak Kaşininin sözleri lazım değildir.Bize Nas lazımdır.Fuss(fusus kitabı) lazım

değildir.Fütühatı Medeniyye varken(Kur'an-Kerim),

Futuhatı Mekkiye kitabına bakmayız...Hallacı Mansur Enl-Hak dedi ise ve bEyazid-i Bestami 'sübhani' dedi ise suçlu olmaktan kurtulabiliyorlar.Kendilerini hal

kapladığı zaman, şuurları, alılları örtülmüş iken söylemişleredir.FAKAT BUNLARIN SÖZLERİ HALLERİ

BİLDİRMİYOR.BİR İLİM,BİLGİ ANLATMIYOR.BAŞKA ŞEYİ ANLATMAK İSTEMİŞTİM DEMELERİ, ONLARI SUÇLU OLMAKTAN KURTARMAZ.



BU KELİMELERLE ,AKLA GELENDEN BAŞKA BİRŞEY

ANLATILMAK İSTENİLDİĞİNE KİMSE
İNANMAZ.ÇÜNKİ, YALNIZ SEKR HALİNDE

SÖYLENMİŞ OLAN UYGUNSUZ SÖZLEREDEN, BAŞKA ŞEY ANLAMAYA ÇALIŞILIR.AKLI BAŞINDA OLAN KİMSENİN,EĞERMELAMET YOLUNU

TUTARAK, KENDİNİ HERKESİN GÖZÜNDEN DÜŞÜRMEK İSTEMİŞSE, BUDA ÇOK ÇİRKİN VE

UTANILACAK BİR ŞEY OLUR.İNSANLARI KENDİNDEN SOĞUTMAK, YANINDAN KAÇIRMAK İÇİN, YAPILCAK ÇOK ŞEY VARDIR.

BUNLARI BIRAKIP KAFİR OLMAĞA YAKLAŞMAYA NE LÜZUM VARDIR?''(Terceme:H.H.Işık)
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
neyyse sayın teessüf buna hı diyeceksiniz..

okuduğundan anlamayan ,sadece kusur bulurum diye konulara giren..iddasını yazıp ardında durmayan biri işte..

özeliklede bizim konularımızı seçiyor ne hikmetse..

bunada elhamdülillah..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İmamı Rabbaninin 100.Mektubundan, anlamadığını anlamayana :''İmamı Rabbani Hazretleri Mektubatında(100.mektub):''Muhyiddin Arabinin ve sadreddin Konevinin ve Abdurrezzak Kaşininin sözleri lazım değildir.Bize Nas lazımdır.Fuss(fusus kitabı) lazım değildir.Fütühatı Medeniyye varken(Kur'an-Kerim),
Futuhatı Mekkiye kitabına bakmayız...Hallacı Mansur Enl-Hak dedi ise ve bEyazid-i Bestami 'sübhani' dedi ise suçlu olmaktan kurtulabiliyorlar.Kendilerini hal kapladığı zaman, şuurları, alılları örtülmüş iken söylemişleredir.FAKAT BUNLARIN SÖZLERİ HALLERİ

BİLDİRMİYOR.BİR İLİM,BİLGİ ANLATMIYOR.BAŞKA ŞEYİ ANLATMAK İSTEMİŞTİM DEMELERİ, ONLARI SUÇLU OLMAKTAN KURTARMAZ.



BU KELİMELERLE ,AKLA GELENDEN BAŞKA BİRŞEY

ANLATILMAK İSTENİLDİĞİNE KİMSE İNANMAZ.ÇÜNKİ, YALNIZ SEKR HALİNDESÖYLENMİŞ OLAN UYGUNSUZ SÖZLEREDEN, BAŞKA ŞEY ANLAMAYA ÇALIŞILIR.AKLI BAŞINDA OLAN KİMSENİN,EĞERMELAMET YOLUNU TUTARAK, KENDİNİ HERKESİN GÖZÜNDEN DÜŞÜRMEK İSTEMİŞSE, BUDA ÇOK ÇİRKİN VE UTANILACAK BİR ŞEY OLUR.İNSANLARI KENDİNDEN SOĞUTMAK, YANINDAN KAÇIRMAK İÇİN, YAPILCAK ÇOK ŞEY VARDIR.
BUNLARI BIRAKIP KAFİR OLMAĞA YAKLAŞMAYA NE LÜZUM VARDIR?''(Terceme:H.H.Işık)


Madem ki, İmam-ı Rabbanı,i Hz.lerinden den örnek verdin çok bilmiş beyim; şu halde bir de 445. Mektubu oku da gör. Orada neler yazıyor bir bak ? Şayet anlayamazsan git hocana sor !

:rtfm:
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Kimisi, müşahadesi esnasında beşeriyetinin mağlubiyetinden ve havsalasının dar

olmasından Rububiyetinin sırlarını ifşa eder gibi abuk sabuk söz söyler..Eğer sekir değil de tabiat kanunlarını koparmadan önce maddenin kafesi içerisinde o sözleri söyleseydi,

şatahatı= abuk sabuk sözleri KÜFRÜNE SEBEB OLURDU.Fakat kendisi o anda bir nevi sarhoş olduğundan şatahatı küfrüne değil NAKSINA SEBEB OLUR,havsalasının dar olmasından kendisi mazur olur.

Kimisi öbürleri gibi ,abuk sabuk sözlerden olan 'ENE= ben' gibi sözleri söylemeksizin , müşahadesi esnasında soğukkkanlı olup

temkin içerisinde , şatahatta bulunmaksızın huve= O der.Ve başka bir deyim bulamaz.Var göremez ki ona deyim bulsun.

Bunlar bir öncekilerin noksanlıklarından kurtulmuş olsalar dahi, Zatı- Akdes Tealanın Zatından başka masivanın gölge dahi

olmadığını, tamamen yoklukta olduğunu müşahade ederler ve masivaya varlık vasfını izafe etmezler.Bunlar şu anda bizim var

gördüğümüz madde alemini yok, görmediğimiz alemi ise var görürler; ve bu itibarla O varlığa huvel-Hakku derler.İster huve'le işaret ettikleri, doğrusu müşahede

ettikleri, hakikatı-Muhammediye olsun ve ister Zati tecelliye olsun, birbirinden tefrik etmezler.Fakat bunlar kamildir, naakıs değildir.

Kimiside entel-Hakku demekle masivayı yani Allah Tealanın Zat ve sıfatından başka her şeyi gölge gibi mahkum bir varlık görürler,tesirsiz

innırlar.Ve bu itibarla şirk saydıkları ENE'DEN SAKINDIKLARI GİBİ ,HUVE DEMEKTENDE SAKINIRLAR.Üstün bir şuurla:'' 'Senden başka hiçbir ilah yoktur.Sen Nefsin'i medh u sena ettiğin gibi Sen'i medh-u sena edemem'' derler.Buna VAHDET-İ ŞUHUD MAHAMI DERLER. ......

üMMETİN İTTİFAKIYLA MADDİ ŞUUR İÇERİSİNDE ''RABBİMİ GÖRDÜM'' DİYEN KAFİRDİR.HALİK İLE MAHLUKUN SIFATLARINI KARIŞTIRAN DA KAFİRDİR.mESELA BEN OYUM; O DA BEN' DİYEN KAFİR OLUR.

EVLİYANIN MÜŞAHEDESİ RUHİ VE KALBİ OLDUĞU MÜNASEBETİYLE , VASIL OLDUKLARI NURLARIN ÖTESİNDE RABB TEALA HAZRETLERİNE İNANIRLAR.BU MAKAM AKLIN ÖTESİNDE OLDUĞU İÇİN AKILLA DEĞİL, KEŞİF VE ŞUHUDLA BİLİNİR.
GERÇEK MÜMİN , VASIL OLDUKÇA KENDİNİ UZAK BİLİR,RABBİNİ TENZİH EDER.HAVSALASI DAR OLANLAR İSE TAVUK MEŞREBLİ OLUR, BİR YUMURTAYI GÖRÜR, CEVHER ZANNEDER.

VASIL-I İLALLAH OLAN ARİFLER İSE , MARİFET CEVHERİNİ BULDUKLARI HALDE KENDİLERİNDEN HİÇBİR SES ÇIKMAZ.

SADİ ŞİRAZİ DİYORKİ:


EY SEHER BÜLBÜLÜ! AŞKI PEVANEDEN AL

O CANINI YAKARDA SES ÇIKARMAZ.

ŞU İDDİACILAR TALEBLERİNDE HABERSİZDİRLER

HABERDAR OLANLAR İSE GERİYE ASLA HABER VERMEZLER.

İKTİBAS:AHLAKİ REÇETELER.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Demek ki sen de VASIL-I İLALLAH OLAN ARİFLER'densin ki Hallacın sözlerine benzer sözler senden sadır olmuyor ! :eek:leyo:


Sana 445. Mektubu iyi oku dedik ; sen gelmiş bize halâ akıl veriyorsun ! Bu mektubta yazan bilgilere KAFAN BASMADIYSA bu kez git 408. ve 530. Mektubları oku ! Belki onlara kafan yatar ! Sen ne muannid kişisin ki, büyük evliyâalrın veli dedikleri şahsı küçümsemek gibi bir naneyi yiyorsun ? :rtfm:
Bulmuşsun bir 100.mektub diye bir yazı içeriğini ve muhtevasına vakıf olamdan gelmiş buraya Hallac gibi büyük bir evliyâyı hakir göstermeye çalışıyorsun !
Senin ahir ve akıbetin bu durumda hiç hayır olur mu ? :blink:
Bak senin bir mektubuna karşılık ıokuman ve yola gelmen için tam tam 3 mektub önüne koyduk !





İslamın şartlarının hangileri olduğunu öğrendin mi ? :rtfm:
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
El cevabu.....s-sukut!:confused1:..
 
Üst