Ayık kafayla dini kullanıp kul hakkını gaspedenlerin altınıda da çizin bence ama o iki satırdan ibaret olmaz.
You've come to the right place.
(Aşağıdaki derleme seneler evvel "internet" ortamında yayınlanmıştı. Türkçe karakterler kullanılamadığı için, ı yerine i, ş yerine s veya $ ... yazılmıştır.)
1 Kasim 1922:
-------------
MUSTAFA KEMAL KUR'AN'A KITAB-I EKMEL [mukemmel, kusursuz] DIYOR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
<< Efendiler, yine malumdur ki, dunya yuzunde yuz milyonluk bir Arap
kutlesi vardir. Ve bunlarin Asyai kismi Ceziletularapta mutekasif
olarak arz-i mevcudiyet eder. Mazhar-i nubuvvet ve risalet olan Fahrialem
efendimiz bu kutle-i Arap icinde Mekke'de dunyaya gelmis bir vucud-u
mubarekti.
Ey arkadaslar ! Tanri birdir, buyuktur; adat-i Ilahiyyenin
tecelliyatina bakarak diyebiliriz ki: Insanlar iki sinifta, iki devirde
mutalea olunabilir. Ilk devir, beseriyetin sabavet ve $ebabet devridir.
Ikinci devir, beseriyetin ru$t ve kemal devridir.
Beseriyet birinci devirde tipki bir cocuk gibi, tipki bir genc gibi
yakindan ve maddi vasitalarla kendisile i$tigal etmeyi istilzam eder.
Allah, kullarinin lazim olan nokta-i tekemmule vusulune kadar iclerinden
vasitalarla dahi kullariyle i$tigal-i lazime-i uluhiyetten addeylemistir.
Onlara Hz.Adem aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-i mazbut ve
namutenahi denecek kadar cok nebiler; peygamberler ve resuller gondermistir.
Fakat peygamberimiz vasitasiyla en son hakaik-i diniye ve medeniyeyi
verdikten sonra artik beseriyetle bilvasita temasta bulunmaya luzum
gormemistir. Beseriyetin derece-i idrak, tenevvur ve tekemmulu her
kulun dogrudan dogruya, ilhamat-i ilahiye ile temas kabiliyetine vasil
oldugunu kabul buyurmustur ve bu sebepledir ki, Cenab-i Peygamber
hatemu'l enbiya olmustur ve kitabi, kitab-i ekmeldir. Son Peygamber
olan Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem 1394 sene evvel Rumi
Nisan icinde ve Rebiulevvel ayinin on ikinci pazartesi gecesi sabaha
dogru tan yeri agarirken dogdu. Gun dogmadan! Bugun o gundur. Filhakika
Arabi tarihlerinde bu aksam yevm-i viladetin tamam sene-i devriyesine
tesaduf ediyor. In$allah bu hayirli tesaduftur (in$allah sedalari).
Hz. Muhammed eyyam-i sabavet ve $ebabetini gecirdi. Fakat henuz Peygamber
olmadi. Yuzu nurani, sozu ruhani, ru$t ve ruyette bibedel, sozunde sadik
ve halim ve muruvvetce saire faik olan Muhammed Mustafa evvela bu vasf-i
mahsusa ve mutemayizesiyle kabilesi icinde Muhammedu'l-Emin oldu.
Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel, kavminin muhabbetine, hurmetine,
itimadina mazhar oldu. Ondan sonra ancak kirk yasinda nubuvvet ve 43
yasinda risalet geldi.>>
(Mustafa Kemal, Nutuk, c. 3, s.1240 - 1241)
<< Fahrialem efendimiz, namutenahi tehlikeler icinde bipayan mihnetler
ve me$akkatlar karsisinda yirmi sene calisti. Ve din-i islami tesise ait
vazife-i Peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vasil-i ala-yi
illiyin oldu. Kendisinin mazhar-i ir$adati olan butun muslimin, bilhassa
Ashab-i guzin bircok gozyasi doktuler. Fakat, mukteza-yi be$eriyet olan bu
hal-i teessurun bifaide oldugunu derhal idrak eden erbab-i fetanet,
Peygamberin arkasindan aglamak degil mesahil-i ummeti bir an evvel
husn-u tem$iyete mazhar edecek tedbir almak kanaatile toplandilar.
Resul-i Ekreme halife olacak bir emir intihabi mevzuubahis edildi.>>
(Nutuk, c.3, s.1241-1242)
<< Hakikaten emr-i hilafet [halifelik i$i], milel-i Islamiyece
[Musluman milletlerce] en buyuk maslahattir. Cunku efendiler,
Halife-i Nebeviye, ehl-i Islam arasinda rabita olan bir emarettir.
Ve ehl-i Islamin kelime-i vahdet uzere ictimalarini temin eden bir
emarettir.
Emaret iste Cenab-i Hakkin bir sir ve hikmetidir ki, teesusu
daima satvet ve kuvvetle me$ruttur. Andan maksad-i asli de def-i fesat
ve hifz-i asayis-i bilad ve tanzim-i umur-u cihad ile masalih-i ammeyi
husn-u tanzim ve tesviyeden ibarettir. Bu dahi ancak satvet ve kuvvete
menuttur; adetullah bu vechile cari olagelmistir. Buna nazaran
yukarda izah ettigimiz uc muhtelif nokta-i nazardan birincisinin-
ki kuvveti ve nufuzu olan kavmin, milletin varis-i hilafet olmasi
noktasi idi---diger nukat-i nazara mureccah ve galib olmasi tabiidir
ve Hz. Ebubekir'in bittesir makam-i hilafeti isgal etmesi isabet
oldu. Iste bu suretle zaman-i saadetten sonra hilafet unvanile bir
emaret-i Islamiye te$ekkul etti.>>
(s. 1242-1243)
7 Subat 1923:
-------------
MUSTAFA KEMAL: KANUN-U ESASI [Anayasa] KUR'ANDIR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
<< Ey millet, Allah birdir, $ani buyuktur. Allah'in selameti, atifeti
ve hayri uzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-i Hak
tarafindan insanlara hakaik-i diniyeyi teblige memur ve resul olmustur.
Kanun-u Esasisi Kur'an-i Azimu$$andaki nusustur [kesin hukumlerdir].Insanlara
feyz vermis olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Cunku dinimiz akla,
mantiga ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. Eger akla, mantiga
ve hakikate tevafuk etmemis olsaydi, bununla diger kavanin-i tabiiye-i
ilahiye beyninde [arasinda] tezad olmasi icab ederdi. Cunku bilcumle
kavanin-i kevniyeyi yapan Cenab-i Hakdir.
Arkadaslar, Cenab-i Peygamber mesaisinde iki dara, iki haneye malik
bulunuyordu. Bir kendi hanesi, digeri Allahin evi idi. Millet islerini
Allahin evinde yapardi. Hazret-i Peygamberin isr-i mubareklerine
[mubarek mesleklerine] iktifaen bu dakikalarda milletimize, milletimizin
hal ve istikbaline ait hususati gorusmek maksadiyla bu dar-i kudside
[mukaddes yerde] Allahin huzurunda bulunuyoruz. Beni buna mazhar eden
Balikesir'in dindar ve kahraman insanlaridir. Bundan dolayi cok memnunum.
Bu vesile ile buyuk bir sevaba nail olacagimi umid ediyorum.>>
(7 $ubat 1923 Carsamba, Balikesir Zafer-i Milli Gazetesi)
[Kazim Karabekir de bu konusmayi veriyor: Mumcu'nun kitabinda s.73]
14 Agustos 1923:
---------------
MUSTAFA KEMAL KUR'ANA ''ARAP OGLUNUN YAVELERI'' DIYOR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Ugur Mumcu'nun kitabindan devam ediyorum:
[Kazim Karabekir $unlari anlatiyor:]
<< 18 Temmuz'da [1923] Islamligin terakkiye mani oldugunu haykiran
Fethi Bey ve arkadaslari [benim size naklettigim Hiristiyanlasma
tartismalarindan bahsediyor] bu maniayi nasil ve ne zaman kaldiracaklardi ?
Hukumet programi ile mi, yoksa Gazi'nin herhangi bir hamlesiyle mi ?
Bu bekleyis uzun surmedi. Hemen bu aksam (14 Agustos) heyet-i ilmiye
serefine Turk Ocagi'nda verilen cay ziyafetinde ilk tehlikeli hamle gorundu.
$oyle ki:
Ziyafette M.Kemal Pasa da, ben de davet edilmistik. Vekillerden kimse
yoktu. Hayli gec gelen M.Kemal Pasa Heyet-i Ilmiye'nin simdiye kadar ki
mesaisi ile ilgili gorunmeyerek ''Kur'ani turkceye aynen tercume ettirmek''
arzusunu ortaya atti.
Bu arzusunu ve hatta mucbir olan sebebini baska muhitlerde de soylemis
olacaklar ki, o gunlerde bana $eriye Vekili Konya Mebusu Hoca Vehbi Efendi
vesair sozune inandigim bazi zatlar $u malumati vermislerdi:
(Gazi, Kur'an-i kerim'i bazi islamlik aleyhtari zuppelere tercume
ettirmek arzusundadir. Sonra da Kur'anin arapca okunmasini namazda dahi
men ederek bu tercumeyi okutacak. O zuppelerle de isi alaya bogarak
aklinca Kur'ani da islamligi da kaldiracaktir. Etrafinda boyle bir muhit
kendisini bu tehlikeli yola surukluyor.)
Bazi yeni simalardan da bahsettikleri gibi bu aksam da bu fikre
muma$aat eden (beraber olan) bazi kimseler gorunce bu tehlikeli yolu
onlemek icin M.Kemal Pasa'ya $oyle cevap verdim:
---Devlet reisi sifatiyla din islerini kurcalamakligimiz icerde ve
disarda ki tesirleri cok zararimiza olur. Isi alakadar makamlara birakmali,
Fakat, rastgele, $unun bunun icinden cikabilecegi basit bir i$ olmadigi
gibi kotu politika zihniyetinin de ise karisabilecegi goz onunde tutularak
iclerinde arapcaya ve dini bilgilere de hakkiyla vakif degerli
sahsiyetlerin de bulunacagi yuksek ilim adamlarimizdan murekkep bir
heyet toplanmali ve bunlarin kararina gore tefsir mi ? Tercume mi yapmak
muvafiktir? Ona gore bunlari harekete gecirmelidir.
---Din adamlarina ne luzum var ? Dinlerin tarihi malumdur. Dogrudan
dogruya tercume ettirmeli....
gibi bazi hosa giden bir fikir ortaya atilinca buna karsi soyle konustum:
---Mustemlekeleri islam halkiyla dolu olan bu milletler kendi siyasi
cikarlarina gore Kur'an'i dillerine tercume ettirmislerdir. Islam dinine
ve arap diline hakkiyla vakif kimselerin bulunamiyacagi herhangi bir
heyet bu tercumeyi, mesela, Fransizcadan da yapabilir. Fakat bence
burada Maarif programimizi tespit etmek icin toplanmis bulunan bu yuksek
heyetten vicdani olan din bahsinden degil ilim cephesinden istifade
hayirli olur. Kur'an'in yapilmis tefsirleri var, lazimsa yenisini de
yaparlar. Devlet otoritesini bu yolda yipratmaktansa milli kalkinmaya
hasr etmek daha hayirli olur.
M.Kemal Pasa, beyanatima karsi hiddetle butun zamirlerini (icyuzunu)
ortaya atti:
---Evet Karabekir, arap oglunun yavelerini Turk ogullarina ogretmek icin
Kur'an'i Turkceye tercume ettirecegim. Ve boylece de okutacagim. Ta ki
budalalik edip aldanmakta devam etsinler...
Isin bir Heyet-i Ilmiye huzurunda berbat bir sekle dondugunu goren
Hamdullah Suphi ve Ru$en E$ref:
---Pasam cay hazir, herkes sofrada sizi bekliyor...diyerek bahsi kapattilar.
Bizler de hususi masadan kalkarak sofraya oturduk ve yedik ictik. Fakat
Heyet-i Ilmiye'nin butun azalari muteessir gorunuyordu.
Suphe yok ki, yakin gunlere kadar Kur'an'i ve Peygamber'i her yerde
medh-u sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sozleri beklemek
herkese eza [eziyet, incinme hissi] veriyordu.>>
(Ugur Mumcu, Kazim Karabekir Anlatiyor, s.94)
''Bu zavalli milletin cigerini boyle dost sifatinda nice kurtlar yemistir!'' Dr. Riza Nur