ELAZIĞ AKIL HASTANESİNDEN "ALLAH'A" YAZILAN MEKTUP (ORTADAKİ) SONUNA KADAR DINLEYİN
not: kimin deli, kimin veli olduğu bilinmez...
MARAŞ'IN PEHLÜLLERİNDEN HACI HASAN İBRAHİM (HACI ASLANIN PEHLÜLÜ) (2)
BIÇAKÇILAR ÇARŞISINDA BERBERLİK YAPAN ESNAF ÖKKEŞ
ONU ANLATIYOR
Ben doğdum doğalı bu çarşıdayım. Hacı Hasan İbrahim’in çocukluğunda tüfekçi hamamı vardı. Tüfekçi hamamına götürüyorlar orada bir bunalım tarzı rahatsızlık geçiriyor. Burada kardeşinin evi vardı orada yaşardı. Kardeşleri Hacı, Ökkeş, İbrahim 3 kardeşlerdi. Bu memlekette böyle gezerdi. Hacı Aslan’ın delisi denilirdi. Ama bu adam deli değildi, pehlüldü. Bu adamın yaşantısı buydu ve hiç bir şey bilmezdi. Sıkıştığı zaman oturur büyük tuvaletini bile ulu ortaya yapardı. Sela falan söylerken çok dinledim. Oturur evinin içerisinde, kardeşinin evinin altında söylerdi. Hamamlarda özellikle tüfekçi hamamında tası eline alır darbuka gibi çalardı. Evli değildi, kendi halinde yaşantısına sahip olan bir adamdı. Hiç bir şey bilmez para, mal, mülk. Kardeşi de rahmetlik oldu. Hacı Aslan İbrahim yaklaşık olarak 70-80 yaşlarında vefat etti. Ben Hacı Aslan İbrahim ile çocukluğumda gülle, portakal yuvarlama oynardım. Bunun cepleri vardı mahallenin çocukları olarak bunun cebinden çok para aldık. Ben 73 yaşındayım, Mezarlığı Şeyh Adil’de. Biz bunun çok hikâyesini duyduk. Bu adam soğuk havada karda yalın ayak, sırtında bir entariyle gezerdi. O hamamdan çıkar bu hamama giderdi. Kahramanmaraş’ta, Hacı Aslan’ın delisi diye bilinirdi. Adı İbratom’dı… Temizliği çok severdi. Bu bakımdan da zamanının büyük bir bölümünü hamamda geçirirdi. Dudakları sürekli kıpırdar ama ne dediği anlaşılmazdı, özündeki mütebessim hüzünle, ürkek ürkek şehrin caddelerini arşınlayıp dururdu. Kış yaz ayakkabı giymezdi. Uzun entarisinin içindeki pehlivan yapısına rağmen, yine de masum bir çocukmuş intibaını verirdi. Entarisinin iki kocaman cebi, gündelik rızkını taşımaya yeterdi. Tanımadığı kimseden bir şey almaz, tanıdıklarına yaklaşarak, hüzünlü tebessümünü yoğunlaştırır, durup beklerdi. Verilirse alır, verilmezse adeta yere basmıyormuş hissini vererek, sessizce uzaklaşırdı.
KUYUMCU METİN ONU ANLATIYOR
Hacı Aslan İbrahim doğuştan pehlülde ona deli denmezdi. O adamın bazı Allah’ın verdiği özellikleri vardı. Deli gibi görünürdü bazen çok düşünemeyeceğimiz bizim akıl edemeyeceğimiz sözler ederdi. Hamamlarda yatardı bazen lambaları kırardı. Onu ilk gören irkilirdi. Mesela onun bir hikâyesinden bahsedeyim. Benim dünürüm Adıyaman’da Müftü idi o oraya ilk tayin edildiğinde orada lojmanda tek başıma kalıyorum diyor. 40 gün sonra kendi kendime bir gün gidip annemi babamı ziyaret edeyim diye düşündüm diyor. O arada kapı çalındı baktım yine İbrahim gibi böyle yarı hasta yarı pehlülde sözü anlaşılmayan halk arasında öyle birisi çıktı karşıma. Çarşıda görürdüm birden geç saatlerde görünce irkildim bir kaç adımda geri kaçtım ne istiyorsun dedim diyor. Hoca Efendi yarın Maraş’a gidecek oluyorsun. Benim orada bir arkadaşım var. Hacı Arslan derler ona benden selam söyle dedi diyor. Bende peki deyip kapıyı kapattım ve kendi kendime düşündüm bunu sesli ifade etmedim ki bu düşünce benim içimdeydi diyor. Ertesi gün bu merak içerisinde Maraş’a gelince doğru pazar hamamında kalıp yattığı için direk hamama gittim uyuyordu diyor. Bende uyandırmamak için sırtımı dayayıp otururken bende uyumuşum. Birde baktım omuzuma birisi vuruyor. Gözümü açtım bu diyor. Hoca emaneti de teslim etmedin ha dedin diyor. O insanda böyle bir sır var. Mezarlığını da gittiğimde mezarcıya sordum gayet güzel buna kim bakıyor dedim. Abi şehir dışından ziyaretçileri gelip bakıyor dedi. Biz velilerle delileri fazla ayıramayız o yüzden deli derdik. Çarşıbaşı’nda otururdu. Evli değildi.
Kabri pür-nur
Ruhu şad olsun
3 altın insan 3 hayat hikâyesi | Basın İlan Kurumu