@Sofuoglu @ihvanistanbul
hidayet Allah'ın elindedir
Peygamber elinde olsa başta amcasını hidayet ederdi
Yol gösterici anlamında hidayet ise tüm peygamberlere hastır ve peygamber efendimiz geçmiş ümmetlere mehdi ve peygamber değildir sadece müjdelenmiştir
Peygamberler arasında fark gözetmeyiz gözetmeyiz Ayette dediği gibi hepsi beşer peygamberdir. İsa ilah değil, Muhammed sav Allahın zati tözsel Nurunun hülul ettiği kişi değildir.
Peygamber efendimiz 5 ulul azm peygamberden en şerefli olanıdır ama en hayırlı olanı İbrahim as dır
peygamber efendimiz kendisini hiristiyanlar gibi ilahlaştırılmasını istememiştir, resmini çizdirmemiştir
ama nedense tatikatçıların çoğu şeyhlerinin resimlerini duvarlarına ve beyinlerine kazımıştırlar, batıni anlamlar yükleyip masumiyet sıfatıyla adeta yarı ilah halide ikonlaştırmışlardır Türkçesi putlaştırmışladır.
sonra batını fikirler ile "Allah diye bilindim Mahmut diye göründüm" safsatalarına bulanmışlardır
el hasılı peygamberler %100 insan şeyhler ise yanlızca alimdir
kim ki ekstradan Allah'ın bir vasfını peygamber yada şeyhe yüklerse merduttur
Bak Muhterem,
bilmediğini(kendinde olmayanı) inkar etmen helakına vesile olur dikkat et!
Yukarda eklediğim Ayet-i Kerimelerde Hazreti Allah, Resulullah efendimiz için "Nur'dur" buyuruyor, sen değildir diyorsun,
Sen kendidemisin!,bu nasıl bir cesarettir böyle!
Delil ve kaynaklı(Ayet ve hadisle) görüşlerini savunacaksan buyur!,yoksa sukut et lütfen..!
Fikriyin,görüşüyün(Zan'ın) bizde zerre kadar ehemmiyeti yok bilmiş ol!
Elbetde hidayet Allah'tan,
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, dünya saadeti, ahiret selametinin yegâne vesilesidir. Hidayet anahtarıdır. Cennet-i alâ'ya girmeye vasıta ve ebedi hayat kaynağıdır. İlâhi vuslat ona iman etmek, teslim olmak, gönülden sevmek ve itaat etmekle mümkündür.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir numunedir." (Ahzâb: 21)
İlâhî fütuhâtın, Rabbânî feyizlerin anahtarı onun elindedir. Semâvî anahtarla mânâların kapısını bize açan odur.
Hakk'ın ihsanları, ledünnî ilimlerin sırları onun elinden taksim edilir.
Peygamberlerin, meleklerin, velîlerin... mertebelerinin büyüklüğü o Nûr'dan istifade edilerek alınmıştır. Hepsi ona bağlıdır.
Bütün yaratıklarda bulunan kemâl sıfatları, onun en kemâle ermiş şahsiyetinde toplanmıştır.
Maddî mânevî bütün iyilik ve güzelliklere erişmeye, bütün müşküllerin çözümüne, her zorluğun kolaylığına yegâne vesiledir.
Hiç kimse, hiçbir nimete, rahmet ve merhamete nâil olamaz. Olursa ancak o Nûr'un eli ile olur, o Nûr'a tâbi olmakla olur. İster dünya, ister ahiret, ister zâhir, ister bâtın...
Onun yolundan başka bütün yollar kapalıdır.
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Andolsun ki, Allah müminlere kendi içlerinden bir PEYGAMBER göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur." (Âl-i imran: 164)
Bu lütuf gerçekten lütufların en büyüklerinden birisidir. Onu göndermeseydi, emir ve nehiylerini bize duyurmasaydı, dalâlet çukurlarında kalırdık, hidayetten mahrum, ebedi bir azaba düçar olurduk. Allah-u Teâlâ'nın onu göndermesi insanlık âlemine en büyük lütuflarından birisidir. İman edenler kurtulacak, iman etmeyen kurtulamayacaktır.
Bu güzide peygamber, Allah-u Teâlâ'nın inanan bütün insanlara, beşeriyete en büyük nimetidir.
Sûrî ve mânevî, zâhiri ve bâtınî, ilmî ve amelî, dünyevî ve uhrevî... üstünlüklerin ve yüceliklerin hepsi onda toplanmıştır.
İnsan haysiyetini, şeref ve itibarını zedeleyecek maddî ve mânevî her türlü çirkinliklerden, ahlâkî kötülüklerden; kararan ruhları, taşlaşmış kalpleri küfrün ve şirkin bütün kirlerinden arındırıp temizlemiştir.
Ve kıyamete kadar da böyle devam edecektir.
Onun ümmetinden! olmayanlar anlatılan devlete eremezler.
Ona tâbi olup yolunda bulunanlar, Allah-u Teâlâ'nın zâtî tecellisine kavuşurlar. İzinde ilerlemekle, bütün mertebelerin üstünde bulunan kulluk makamına ulaşırlar.
Eğer Allah-u Teâlâ onu göndermeseydi, Allah-u Teâlâ'nın Âyet-i kerime'lerini okuyup onlara açmasaydı, doğruyu eğriyi nereden bileceklerdi? Hidayete nereden ereceklerdi? Ve bununla hikmete erdiler, hakikati buldular, Hakk'a eriştiler.
Allah-u Teâlâ müminlere büyük bir lütufta bulunduğunu yemin ederek haber vermektedir. Hiç şüphe yok ki bu şerefe erenler de iman edenlerdir.
"Çünkü onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, kitap ve hikmeti öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir.
Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler." (Âl-i imrân: 164)
İşte Allah-u Teâlâ bu nur sayesinde onları karanlıktan aydınlığa çıkardı. Hidayet nûruna kavuşturdu ve sapıklıktan kurtardı. Bundan büyük nimet ve lütuf olur mu? Allah-u Teâlâ insanların ebedî azaptan kurtulmasına, ebedî saâdete ermesine onu vasıta kıldı.
"Resul'üm! Andolsun ki, sana ağaç altında biât eden müminlerden Allah hoşnud olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, üzerlerine huzur ve güven indirmiş, onları yakın bir fetihle mükâfatlandırmıştır." (Fetih: 18)
O bir hidayet nurudur. Allah'a varan hedefe onun yolundan gidilir, hakikatin köprüsüdür. Allah-u Teâlâ onu, kullarının hidayete ulaşmalarına sebep kılmıştır.
Onu hafif gören kendi gibi gören hidayetten mahrumdur..!
Başkaları üzerinden giderek konuyu şahsileştirmeye kalkışma!,başkasının ne olduğunu, vasfını,yetkisini, makamını konuşmuyoruz, Resullah Sallallahu aleyhi Vesselem efendimiz budur,kabul edersin veya etmezssin ama budur!,bunu Hazreti Allah "budur" diyerek tüm Alemlere! İlan etmiştir,iman eden kurtulur,inkar eden helak olur..!
Vesselam..!!