İlhan Selçuk Ve Perinçek Çete Baskınıyla Gözaltında

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
İlhan Selçuk serebest bırakıldı ama yasaklı olacak !


Cumhuriyet savcısının talebini değerlendiren nöbetçi mahkeme, ''Ergenekon Soruşturması'' kapsamında gözaltına alınan ve savcılıkça serbest bırakılan İlhan Selçuk hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasına karar verdi. Selçuk, işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeden ayrıldı.

İlhan Selçuk'u adliye dışında bekleyen ve zaman zaman destek amacıyla çeşitli sloganlar atan bir grup, Selçuk'un adliyeden ayrılışı sırasında da sevgi gösterisinde bulundu.

İlhan Selçuk, adliyeden, Şişli'deki Cumhuriyet Gazetesine gitti. Selçuk'u burada gazete çalışanları, okurları ve sevenleri karşıladı.

Öte yandan, soruşturma kapsamında adliyeye sevk edilen 4 kişinin de savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldığı öğrenildi.

samanyoluhaber
 

Rüveydaa

Profesör
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
2,026
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kendi içimde: )
Web sitesi
www.serzenisler.com
bu danışıklı bi hareket olabilir... belki daha fazla tepki çekmemek için bırakmışlardır ama yasaklı olduğu için bi nevi gözaltı süresi gibi davranılıyor olabilir..
 

vakiTamam

Doçent
Katılım
18 Kas 2007
Mesajlar
713
Tepkime puanı
3
Puanları
0
inş. adalet yerini buluyor bu adamı hıc sevmıyorum..
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
İlhan Bey'in cevabını vermek zorunda olduğu soru…

“AK Parti'yi kapatma davası, Ergenekon soruşturmasını sekteye uğratmayı amaçlıyor” diye ısrarla yazıyorum…
Danıştay Provokasyonu ile Ergenekon çetesi arasındaki ilişki kesinleşmiş olduğu halde; Yargıtay Başsavcısı'nın bu sekizde sekiz bağlantıyı itina ile göz ardı etmiş olması yeterince çarpıcı bir göstergeydi…

Şimdi de, dün Taraf gazetesinde yayınlanan ilginç bir haberi okuyoruz:
“Ergenekon operasyonu kapsamında Cuma günü gözaltına alınanlar arasında yer alan bir kişinin bilgisayarında Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan iddianamenin bir nüshası bulundu…
İddianame nüshasının bilgisayarda bulunduğu tarihin, kapatma davasının açılmasından iki gün önceye denk düşmesi dikkat çekti…”

Kapatma davası 14 Mart'ta açıldığına göre…
Ergenekon kapsamında gözaltına alınan kişinin bilgisayarında 12 Mart'ta iddianamenin bir kopyası nasıl yer alabiliyor, acaba?
Başsavcının iddianamesi davadan hemen önce kuş olup uçmuş…
Ergenekoncuların bilgisayarına konmuştur.

Ulusalcı-Darbeci Ergenekon takımı kapatma davası açılacağını elbette biliyordu…
İşte buraya yazıyorum…
Davadan “Cumhuriyet Halk Seçmesin Partisi” yönetimi de haberdar edilmişti…
Hürriyet gazetesi de…
Cumhuriyet'in patronu İlhan Selçuk'un iddianameden haberdar edilmemesi eşyanın tabiatına aykırı düşerdi…
Ne demişler?
Kambersiz düğün olmaz!
İlhan Bey, istediği kadar inkar etsin…
“İddianame eksenli kumpas” ortada…

Star'ın dünkü sürmanşetinde yer alan haberde sarsıcı bir telefon konuşmasından söz ediliyor…
İlhan Selçuk, polisin teknik takibine takılan bir telefon konuşmasında muhatabına şöyle diyor:
“Şu ana kadar Türkiye'de ekonomik kriz çıkmadı. Davayı açtırıyoruz. Kapatma davasından sonra mutlaka kriz çıkar. AKP'den kurtulmak lazım…”
Bir başka telefon görüşmesinde ise Selçuk'un kapatma davasının ardından yapılması gerekenlerle ilgili talimat verir şekilde konuştuğu saptanmış…
Haberdar edilmek, ne kelime…
İlhan Bey kapatma davasının fikir babası gibi duruyor!
Sütununda “Bu gidişle bir şeyler olacak” diye…
Parola verir gibi yazması boşuna değilmiş…

Serbest bırakılmış olması, Cumhuriyet'in patronu hakkında şu ana kadar oluşan çok ciddi kuşkuları ortadan kaldırmıyor…
“Ergenekon'a üye olmaksızın örgüt adına vazife yüklenmek”le suçlanan İlhan Selçuk, tutuksuz yargılanacak…
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar Ergenekon çetesine ait Ümraniye cephaneliğinden çıkan bombalarla tek yumurta ikizi idi…
Bombalar, Ordu malıydı…
Hal böyleyken…

İlhan Bey, gazetesinin bombalanması olayının üzerine ısrarla gitmedi…
Bugüne kadar Ergenekon çetesi aleyhine tek sözcük sarf etmedi!
Hürriyet'in kaptan köşkünde oturan ve geçen hafta Ergenekon'u dolaylı olarak savunan zat-ı şahane:

“Ya İlhan Selçuk konuşursa, işte köşem beni yargılayın derse, ne diyeceksiniz?” babalanmasıyla Cumhuriyet patronuna arka çıkıyor, ya…
İlhan Bey, elbette konuşmalıdır:
Cumhuriyet'in bombalanması eyleminin üzerine gitmekten bunca zamandır neden kaçtıklarını mutlaka izah etmek zorundadır!
İşin sırrı burada saklı, çünkü…


TAMER KORKMAZ
 

LİKa

Asistan
Katılım
30 Nis 2007
Mesajlar
240
Tepkime puanı
1
Puanları
0
DOĞU PERİNÇEK CEZAEVİNDE

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ''Ergenekon terör örgütü''ne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında sevk edildiği mahkemece tutuklandı.

İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon Operasyonu soruşturması kapsamında sevk edildiği mahkemece tutuklandı.

Ergenekon Operasyonu soruşturması kapsamında gözaltına alınarak emniyette sorgulanan ve saat 02:30 sularında Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne sevk getirilen Doğu Perinçek, savcılık soruşturmasının ardından tutuklanma talebi ile sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Perinçek, sivil polis otomobilleri ile Bayrampaşa Cezaevi'ne götürüldü.

Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, AKP'nin kapatma davasından sonra gerçekleşmiş olmasının bir rövanş niteliğinde olduğu iddiasında bulundu. Doğu Perinçek'in yıllarca çetelere, Gladio'yaya karşı mücadele etmiş bir insan olduğunu, bu şekilde suçlanması doğru olmadığını belirten Cengiz şunları söyledi: "21 Mart operasyonundan 10 gün önce 11 Mart günü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na verdiğimiz dilekçe, Doğu Perinçek'in tutuklanması ile bir ivme kazandı. AB İlerleme Raporu taslağında ifade edildiği gibi, Türkiye'nin Ulusal güçlerini ve ordusunu dize getirin dendiği 11 Mart günü açıklanmıştır. 11 Mart'ta çizdiğimiz manzara ile karşı karşıyayız. Doğu Perinçek ve İşçi Partisi, çetelere ve Gladio'yaya karşı mücadele etmiştir. Perinçek bugün, bir Gladio örgütlenmesinin başı gösterilmektedir. Sorgular boyunca nihai hedefin TSK olduğunu gördük. Bunu millet önünde protesto ediyoruz. Doğu Perinçek ile ilgili suçlamalar için tek kanıt, 2001 yılında Tuncay Güney adlı provakatörün CIA tarafından devşirilmiş bir kişinin ifadelerine dayanılmıştır. Doğu Perinçek, Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi olarak suçlanmıştır.

İşçi Partisi'nin İstanbul'daki ve Ankara'daki merkezi 20 saat arandı, hiçbirşey bulunamadı. İşçi Partisi'nin AKP'nin kapatılması için gönderdiği belgeler vardır. Bunlar devletin resmi organları ile de paylaşılmıştır zaten. Suçlamalarda İşçi Partisi belgelerine, Ulusal Kanal kasetlerine, Aydınlık Dergisi yazılarına dayandırılmıştır. Doğu Perinçek'in telefonları 2 Şubat'tan itibaren dinlemeye alınmıştır. Perinçek, bununla ilgili 'bütün görüşmelerime imzamı atıyorum', dedi".

Doğu Perinçek, İstanbul Adliyesi'nde tutuklandıktan sonra polis aracı Bayrampaşa Cezaevi'ne götürüldü. Perinçek'in çıkışı sırasında, İşçi Partili bir grup, araçların önünü çekti. Güvenlik amacı ile bekleyen çevik kuvvet polisi gruba müdahale edince gerginlik yaşandı.

Adliye önünde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, Perinçek'in tutuklanmasını "hukuksuzluk ve skandal" olarak niteledi.

SAMANYOLUHABER
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
MİT ESKİ MÜSTEŞARI KÖKSAL'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR: KEŞKE DERİN DEVLET OLSA! PERİNÇEK AYRI BİR VAKA OLARAK ELE ALINMALI!

Keşke!” diyor MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, pek çok devlet adamı derin devleti reddederken... Onun derin devleti, ’akil devlet’ aslında... Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun vadeli çıkarlarını koruyacak, hiçbir gayrimeşru bağlantısı olmayan, çapulcuların değil, vatanseverlerin derin devletine özlem duyuyor Köksal. Peki bizdeki nedir? Köksal, “ABD’nin, tüm büyük devletlerin bir derin devleti var. Bizde ise maalesef kendisine güç vehmeden, yasadışına kaymış birtakım güçler var” diyor.

MİT dendi mi, bir garip olur insan... Ben de MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal’ın evine giderken, “Ne biliyorum ki MİT hakkında, ne soracağım?” diye söylene söylene çaldım kapıyı... Sanki benim hakkımda da her şeyi biliyormuş gibi düşünerek... Kapıyı Köksal açtı, üzerinde şık bir siyah ceket ve gömlek, gri bir pantolon... Ev de siyah ve gri tonlarda... Ortam tam benim kafamdaki MİT imajına yakışır cinsten, biraz gizemli!

Ama “Merhaba”nın ardından benim girdiğim bu ruh halini bozuverdi hemen Köksal, “Ben sizinle ne bir MİT emeklisi, ne de eski bir diplomat olarak sohbet edeceğim. Sadece geçmişten edindiğin tecrübeleri, sade bir vatandaş olarak aktaracağım” dedi. Biraz şaşırdım, “Niye ki?” dercesine baktım ki herhalde, devam etti: “Türkiye’de keskin bir kutuplaşma var. Bu da meseleye açık ve özgürce yaklaşmayı engelliyor. Her kelime karşı tarafın saldırısına uğruyor. Böyle bir polemiğin malzemesi olmak istemiyorum. İşte bu yüzden, milyonlarca insanın aklını kurcalayacak sorulara ancak sade bir vatandaş olarak cevap verebilirim.”
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Anladım!.. Sorularıma çok açık cevaplar alamayacağım. Zira adı üstünde MİT ve bu çok nazik konuları üstü kapalı geçeceğiz. Mesele milli istihbarat olunca, Köksal zaten gizlilik olması gerektiğine inanıyor. Gizli kapaklı konuşmuyoruz gerçi, en azından benim vizyonumu açıyor cevapları Köksal’ın... Mesela MİT’in her şeyi bilmeye kadir olmadığını anlıyorum. Sözgelimi, Susurluk ve Ergenekon’u... Neden mi? “Çünkü” diyor Köksal, “MİT hükümet üstü bir komiser değildir. MİT, bir tehdit değerlendirmesi yapar ve başbakanı uyarır. Eğer başbakan ’izleyin’ demezse, MİT izleyemez. Bilgi eksikliği varsa, işte bu yüzdendir...” Çok merak ettiğim bazı konular ise yine çok gizli kalıyor galiba. İşin doğası gereği!..

CHP lideri Baykal, “Başbakan Erdoğan kendi derin devletini oluşturmak istiyor’ dedi. Peki ama AKP sadece 6 yıldır iktidarda. Bu kadar kolay mı derin devleti oluşturmak?

’Derin devlet’ konusu yıllardan beri tartışılıyor Türkiye’de. Hatta bazen insan hani ’Keşke derin devlet olsa’ diyor. En asil anlamında tabii derin devlet, ülkenin çıkarlarını en üst düzeyde değerlendiren, geleceği öngörerek, güncel, siyasal çalkantılar ötesinde kutsal hedeflere kilitlenmeyi sağlayan bir yapı. Bu yapı illa illegal olmak zorunda değil, bu bütün çok eski devlet geleneği olan ülkelerde var; Amerika’da da var, Batı ülkelerinde de var. Ama hiçbir yerde bizde olduğu gibi ulusal çıkarlara zarar verecek ölçüde tartışma ve polemik konusu yapılmıyor. Bundan o kadar ürkmemek lazım. Ama Türkiye’de maalesef çok çarpıtıldı ve kendisine ’derin devlet’ vehmeden birtakım illegal, gayrimeşru güçler derin devlet gibi sayılmaya başlandı.
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Mesela?

Mesela Susurluk’taki olay veya bugün yaşadığımız ’Ergenekon’ örneğinde olduğu gibi kendilerine bu gücü vehmeden yasa dışına taşmış birtakım yapılanmalar sözkonusu. Bunun boyutu küçük olur, nispeten daha büyük olabilir ama bu yapılanmaları bütün devleti kapsayan bir olgu olarak değerlendirmemek lazım.

’Keşke derin devlet olsa’ dediniz. Biraz açar mısınız?

Yani ’keşke’den kastım, bu ülkenin ana politikalarını, geleceğe dönük ulusal çıkarlarını da koruyacak, o güncel politikanın etkisinde kalmayacak, bu politikaları doğru şekillendirecek ve yürütecek bir yapı.

Bunun içinde hem iktidar olur, hem muhalefet olur. Bu, Türkiye’nin ulusal beklentileri, hedefleri ve idealleridir. İktidarlar gelir-gider, değişik partiler iktidar olur, fakat her ülkenin aşağı yukarı böylesine amaçları vardır. Günlük siyasi mücadele yürütmek demokrasinin de gereğidir. Ama bu uzun vadeli amaçlara süreklilik kazandıracak bir siyasal konsensüs mekanizması kurulması belki en doğrusu olacaktır.
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Peki bu anlamda derin devlet yok mu?

Yok maalesef! Olsa aslında, Türkiye’nin ulusal çıkarlarının böylesine sözkonusu olduğu bir aşamada, bu kadar güncel politikalarla zamanı bu kadar ucuz yitirmeyiz.

’Türkiye’de derin devlet yok’ diyemeyiz ama değil mi?

Benim kastettiğim asil anlamda yok. İşte başka birtakım yapılanmalar var. Onu söylemeye çalışıyorum. Kendisine güç vehmeden, yasadışına kaymış olan birtakım güçler var.

Peki, 50 ya da 70 yıl önce sizin söylediğiniz anlamda bir derin devlet var mıydı?

Onu bilmiyorum. Fakat Soğuk Savaş döneminde demokratik rejimi koruma uğruna birtakım yapılanmalar söz konusu olmuş. Ama o kadar. Soğuk Savaş sonrası ülkeye dönük tehdit değerlendirmelerine baktığınızda, o çerçevede geçen sürede Türkiye’de böylesine, benim anladığım şekilde bir derin devlet yok.

Siyasi partiler sürekli birbirleriyle kavga halinde. Bir zaman kaybı var Türkiye’nin önünde. Böylesine bir mutabakat olmuş olsaydı, Türkiye bu kadar çok zaman kaybetmezdi. Diğer ülkelere bakınca, aynı noktadan hareket ettiğimizi de düşünürsek, bu ülkelerin şimdi hangi noktada, bizim hangi noktada olduğumuzu görüyoruz. Demek ki ulusal çıkarlar doğrultusunda politika oluşturmakta Türkiye pek becerikli değil.
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Mesela ASALA ile mücadele eden derin devlet miydi?

Yo, hayır, o ayrı bir olgu. İlla derin devlet diye görmemek lazım. Bu devletin birtakım meşru kurum, kuruluşları, ülke yararına, gene siyasi otoritenin yönetimi altında birtakım faaliyetler gösterirler. Bu illa derin devlet anlamına gelmiyor. Tabii Türkiye’de derin devlete ne anlam yüklediğinize bağlı.

Türkiye’nin en genç başkonsolosu

İzmir doğumlu olan Sönmez Köksal, Türkiye’nin en iyi eğitim kurumlarından Saint-Joseph’de okudu. Ardından Mülkiye’yi tamamladı, ki tam diplomat olmak için gerekli eğitim yolu... Dışişleri’nde BM ve ekonomi ağırlıklı dairelerde görev aldı. 34 yaşında Türk diplomasi tarihine geçecek bir rekorla Burgaz’a başkonsolos oldu.

46 yaşına geldiğinde ise artık Bağdat’ta büyükelçiydi, ki bu da bir rekor! Üstelik 1986-90 yıllarında bu görev, Türk diplomasisi açısından en zorlu ve önemli görevlerden biriydi. 1992’de Özal ve Demirel’in mutabakatıyla MİT Müsteşarlığı’na atandı. 1998’de yeniden diplomasiye döndü ve Paris Büyükelçisi olarak görevlendirildi. 2002’de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı...

Doğu Perinçek’in ayrı bir vaka olarak ele alınması gerek

Bugünkü olayları, Ergenekon’u nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir defa Ergenekon olayında savcının iddianamesini hep birlikte bekliyoruz. Fakat burada bir ayrım yapmak lazım; yani ’Ergenekon’ denen, içinde ne olduğu belli olmayan bir olay söz konusu. Bunun içinde yalnız daha farklı olan bence İşçi Partisi’nin konumu. İşçi partisinin lideri Doğu Perinçek’in 1974’e, hatta daha öncesine giden birtakım faaliyetleri var bu ülkede.

Ve bu faaliyetlerinin yanı sıra saygın bir sürü kurum ve kuruluşu yıpratmaya yönelik söylemleri... Yani Kıbrıs’ı işgal saymaktan tutun da Öcalan’la el sıkışmaya, Kürt meselesine kadar... Perinçek’in o çizdiği çizgiyi çok iyi izlemek lazım. Onun ayrı bir vaka olarak ele alınması gerekiyor.
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Peki Ergenekon içinde mi, dışında mı ele alınmalı?

Onu bilmiyorum. Ama ben diyorum ki beraber görünsün veya görünmesin, İşçi Partisi liderlik kadrolarının geçmişi ile beraber çok ayrı bir şekilde ele alınması lazım. Nereden geldi, nereye gidiyor? Bu ülkeye yaptığı tahribat nedir, hangi faaliyetlerde bulunmuştur? Bu konuda MİT’in devreye girmesi lazım.

O zaman sizin döneminizde de faaliyetleri izleniyordu?

Basını açsanız, çizdiği çizgiyi siz de görebilirsiniz. Onun için ben diyorum ki, onun durumu biraz farklı. Geçmişiyle beraber ele almak lazım. Bu konuda Milli İstihbarat Teşkilatı’nın da devreye girmesini ben faydalı görüyorum.

Sizce Türkiye’ye zararı olmuş mudur?

Olduğu muhakkak! Abdullah Öcalan meselesi, Kıbrıs’ın işgali meselesi... Çok şey var. Onun için ilk başlangıç noktasından itibaren, mali kaynakları da dahil her şeyinin incelenmesi gerekiyor. Ben bu kadar söylüyorum. Onların hedefi olacağımı da biliyorum ama böyle hedef olunacak diye bazı şeylerin söylenmesinden de çekinilmemesi lazım.

Peki Ergenekon davası daha derine gider mi?

Bilmiyorum, iddianame açıklansın ona göre yorumlayabiliriz. Kendisine güç vehmeden birtakım insanlar muhtemelen böyle çıkacaktır. Ama bugün iktidar, adeta bütün milliyetçi, ulusalcı, Atatürkçü insanları aynı cepheye iten bir tutum içinde. Bu çok tehlikeli. Ergenekon için kullanılan ’ulusalcı’, ’Kemalist’, ’milliyetçi’ sıfatlarını taşıyan büyük bir kitle var. Bu kitleyi de rencide edip “Ergenekoncusunuz“ dememek lazım.

Ama artık ulusalcılık da Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi’nin faaliyetleri arasında değerlendiriliyor. Tıpkı PKK, Hizbullah ve İBDA-C gibi...

Evet. Çünkü tehdit olarak görülüyor. Ulusalcılığın ne olduğuna, ne anlam yüklediğinize bakmak lazım. Yani böyle herkesi Ergenekoncu gibi saydığınız takdirde bu cepheyi çok genişletmiş olursunuz. Bu tür faaliyetlerle hiç ilgisi olmayan, vatan sevgisini bu şekilde ifade eden milyonlarca insan var. Bunların hepsine ”Siz artık Ergenekoncusunuz“ demek son derece tehlikeli. Bu ayrı bir cepheleşme yaratmak olur.

Ergenekon’u çözmek hükümetin elinde

MİT’in Ergenekon’dan haberi var mıdır sizce?

Bilmiyorum. Belki Emniyet ilgileniyordu bu konuyla. Ama bir tehdit oluşturuyorlarsa cumhuriyete, ulusal birliğe, kutsal değerlerimize ve bu doğrultuda dikkat çekici bir faaliyet içine girmişlerse muhakkak şu veya bu şekilde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sistemine takılmışlardır.

Ama böyle bir işbirliği vardır iki kurum arasında değil mi? Yani bu gibi faaliyetler gözden kaçmaz, mutlaka konuşulur değil mi?

Eğer konuşulmuyorsa istihbarattaki koordinasyon noksanı ortaya çıkar zaten.


 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Peki sizce nasıl oluyor da Veli Küçük, TSK’nın silahlarını alıp da başka yasa dışı işler için kullandırtabiliyor?

Bunu ortaya çıkarmak hükümetin elinde. Savcı iddianamesini hazırlasın, bu bağlantıları ortaya koysun. Yani insanların üzerinde kuşku yaratılacağına; savcı bütün bu bağlantıları ortaya koysun. Herkes onun beklentisi içinde zaten.

MİT’i derin devlet içinde nasıl konumlandırmak gerekiyor?

Bakın, Susurluk dönemiydi... O zaman; ’Emniyet biliyor. Nasıl olur da MİT bilmez’ dendi... Ben de bunun üzerine, ”Ben kendimi bir hükümet komiseri gibi görmüyorum ki! Bana devlet böyle bir yetki vermemiş“ dedim. Ondan sonra Habertürk’ten rahmetli Ufuk Güldemir aradı. Çok hoşuna gitmiş, bunu manşete çekti. “Ben yasalar bana ne dediyse o görevi yapıyorum. Başka kurum ve kuruluşları kontrol eden hükümet üstü bir komiser değilim ki!”

Yine aynı şeyi söyleyebilir misiniz MİT için?

Tabii... MİT yasa üstü yetkilerle kurulmuş değil.

O yüzden Ergenekon’dan da haberi olmayabilir mi?

Olmayabilir. MİT, izler... Eğer Başbakan veya Milli Güvenlik Kurulu görev olarak verdiyse izler, uyarısını yapar. Başbakan, ”Şu kuruluşları da izleyin, üzerine gidin, o konuda yoğunlaşın. Bir tehdit değerlendirmesi yapılsın“ der...

Yani MİT tek başına hareket edemez?

Yasal yetkisi içinde mütalaa ederse, haliyle o durumda resen de hareket eder...

Kurtlar Vadisi, alaturka James Bond!

BEN sorularımı sıralıyorum... Arada bir işi popülarize etmeye bile kalkıyorum. Fotoğrafçı arkadaşım Mert İnan’dan da destek gecikmiyor. Kurtlar Vadisi’nden dem vuruyor bir ara; ”Ankara’dan Kayseri’ye kadar gizli bir tünel varmış. Doğru olabilir mi? Bir gün meşalelerle aydınlatılmış tünel gibi bir yerde toplandılar mesela. Kırmızı Kitap ve kılıçlar üstüne yemin ettiler... Bunlarda hiç gerçeklik payı yok mu?“ diyor.

Köksal gülerek; ”Siz beni meşaleler altında tünelde dolaşırken hayal edebiliyor musunuz? Ediyorsanız, büyük hayalgücü!“ diye cevaplıyor ve ekliyor: ”Bunlar alaturka James Bond masalları ve sadece insanları yanlış düşüncelere yönlendiren, Türkiye’ye zararlı işler... Bu konular, hafife alıncak konular değil. Kurtlar Vadisi Irak filminden sonra başımıza neler geldi biliyorsunuz. Amerika ile Türkiye’yi karşı karşıya getirdiler... Maalesef bunlar insanımızın aklını, algılamasını çarpıtan şeyler. Dezenformasyonlar...”


Mine Şenocaklı / Vatan
 
Üst