Kadir Razlık
Kısıtlı Erişim
ÎTİKADDA MEZHEP TEKDİR
Amelde hak mezhep dörttür. İtikadda ise hak ve doğru olan tek mezhep vardır:
Ehli Sünnet velcemaat mezhebi.
Ehl-i sünnet velcemaat mezhebinin meşhur iki imamı vardır: İmâm-ı Eş'arî ve İmâm-ı Mâtûridi.
Bunların ictihadları arasında esasta ayrılık yoktur. Zaten ayrılık olmaz. Tâli mes'elelerde bazı lafzi
ayrılıklar vardır. Bunlar temel itikadı zedeleyecek durumda olmadıkları için bu kadar farklı içtihada Ehl-i
sünnet alimleri müsaade etmişlerdir.
Hal böyle iken mezhepsizler bu ayrılıkları mübalağa ederek büyütmüşler, itikadda mezhebi ikiye, üçe
çıkarmışlardır. Bu bakımdan tek olan itikad mezhebini iki veya üçe çıkaranların mezhepsiz olduğu kolayca
bilinir.
Mezhepsizlerin kitaplarından aldığımız farklı ictihadlardan birkaçını bildirip izah edersek mezhepsizlerin art
niyetleri meydana çıkabilir.
İmâm-ı Eş'ari, «Allahü teâlâ kullarına gücü, yetmeyeceği şeyleri teklif etmesi caizdir» diye
ictihadda bulunmuştur.
İmâm-ı Mâtûridi ise «caiz değildir» diye ictihadda bulunmuştur. Görünüşte büyük bir fark var gibidir,
İmâm-ı Eş'ari buyuruyor ki, “Allahü teâlâ kâdir-i mutlaktır, dileseydi kullarına gücü yetmeyeceği
şeyleri de teklif ederdi. Buna kimse itiraz edemezdi. Ancak gücü yetmeyecek şeyleri teklif
etmemiştir. Teklif etmediğini de bildirmiştir”
İmâm-ı Mâtûridi ise madem Allahü teâlâ kullara gücü yetmeyeceği işleri teklif etmemiştir. Bunu Âyet-i
kerîme ile de bildirmiştir. Bu bakımdan kulların gücü yetmiyeceği işleri teklif etmesi caiz değildir. İmâm-ı
Eş'ari de teklif etmediğini bildirmiştir. Farklı olarak İmâm-ı Eş'ari «teklif etseydi kimse karışamazdı,
mülkünde tek hâkim odur» mealinde farklı ictihadda bulunmuştur. Aslında İmâm-ı Mâtûridi de Allahü
teâlâyı bu şekilde bize bidirmiştir. Mutlak hâkim ancak Allahü teâlâdır.
İmam-ı Eş'ari, “Allahü teâlânın fiilleri için sebep aranmaz” buyururken, İmâm-ı Mâtûridi ise «Allahü
teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır.»buyurmaktadır, zahirde çok farklı bir ictihad gibi gelmektedir.
Aslında İmam-ı Eş'ari «Allahü teâlânın fiillerinde sebep aranmaz, yaptıklarının, yarattıklarının
hikmetinden sual edilmez, bunu niçin yapmış diye kimsenin sual sormaya hakkı yoktur» diye
buyurmaktadır.
İmâm-ı Mâtûridi ise«Allahü teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır» buyurmaktadır. Imâm-ı Eş'ari
hikmetsiz iş yaptığını söylememiştir. Hikmetini sual etmeyiz diye buyurmuştur. Neticede arada bir fark
yoktur.
İmâmı Eş'ari «nübüvvet için erkeklik şart değildir» diye buyururken,
İmâm-ı Mâtûridi ise «şarttır» diye buyurmuştur. Arada büyük fark var gibidir. İmâm-ı Eş'ari Allahü teâlâ
isteseydi kadından da peygamber gönderirdi, göndermemiştir. Gönderseydi kim ne diyebilirdi. Bu
bakımdan kadından peygamber göndermesi caizdir, ancak göndermemiştir buyurmaktadır.İmâm-ı Mâtûridi
ise Allahü teâlâ kadından peygamber göndermediğini bildirmiştir. Bu bakımdan peygamberin
erkekten olması şarttır diye buyurmuştur. Bir kimse ister İmâm-ı Mâtûridi gibi ister İmam-ı Eş'arî gibi
düşünse Ehl-i sünnetten çıkmış olmaz.İmâm-ı Eş'ari, Allahü teâlânın vaadinden dönmesini caiz
görmektedir. İmâm-ı Mâtûridi ise caiz görmemektedir. Arada büyük fark var gibi görünmektedir.
İmâm-ı Eş'ari «Allahü teâlâ mutlak hâkimdir, ibâdet yapanları Cennete koymaya mecbur
değildir, dilerse koymaz, buna kimse bir şey diyemez. Mutlak hâkimdir. Bununla beraber, yani
vaadinden dönmesi caiz iken dönmez, vaadettiği mükâfatları kullarına verir.» diye
buyurmaktadır.
İmâm-ı Mâtûridi ise «vaadinden dönmesi caiz değil» diye buyurmuştur. Neticede vaadından
dönmediğinde ittifak vardır. İmâm-ı Eş'ari farklı olarak “dilerse dönebilir ama dönmez” buyurmuştur.
Her iki şekildeki itikad Ehli sünnete zıt değildir.
İmânın artması eksilmesi İmâm-ı Eş'ariye göre caiz iken, diğer imama göre caiz değildir. İmâm-ı Eş'ari,
imanın kuvvetinde, nurunda eksiklik fazlalık olur buyuruyor.
Yoksa inanılacak şeylerde, azlık çokluk olur buyurmuyor. Her iki imam da Amentüdeki esaslara
inanılmasını şart koşmuştur. Birisine bile inanmayan kâfirdir.
İmam-ı Eş'ari, «kâfirler ibâdet yapmadıkları için ayrıca ceza görecektir» diye buyururken, İmâm-ı
Mâtüridi ise «ibâdet yapmadıkları için ayrıca bir ceza görmezler» buyuruyor. Burada da fark var
gibidir. İmâm-ı Eş'ari, «zalim bir kâfirle, mazlum bir kâfirin cemiyete, müslümanlara daima iyilik
yapmış, cami mektep yapmış, bir kâfirle daima zulüm yapmış kâfir arasında fark vardır,»
buyuruyor.
İmâm-ı Mâtüridî ise «küfrün büyük bir günah olduğunu, iyiliklerinin faidesi olmayacağını, ebedî
cezadan alıkoyamıyacağını» bildirmektedir.
İmâm-ı Mâtüridi de İmâm-ı Eş'ari gibi farklı Cehennem tabakalarının bulunduğunu bildirmektedir.
Münafıkla, mürtede, Hıristiyanla Yahudiye aynı şekilde ceza verilmiyeceğini ittifaken bildirmektedirler.
Diğer hususlar da bunlara kıyas edilebilir. İbni Teymiyye Arşın kıdemine kani olmakla Ehl-i sünnetten
çıkmıştır. Bu hususlar iyice bilinip mezhepsizlere aldanmamalıdır.
Amelde hak mezhep dörttür. İtikadda ise hak ve doğru olan tek mezhep vardır:
Ehli Sünnet velcemaat mezhebi.
Ehl-i sünnet velcemaat mezhebinin meşhur iki imamı vardır: İmâm-ı Eş'arî ve İmâm-ı Mâtûridi.
Bunların ictihadları arasında esasta ayrılık yoktur. Zaten ayrılık olmaz. Tâli mes'elelerde bazı lafzi
ayrılıklar vardır. Bunlar temel itikadı zedeleyecek durumda olmadıkları için bu kadar farklı içtihada Ehl-i
sünnet alimleri müsaade etmişlerdir.
Hal böyle iken mezhepsizler bu ayrılıkları mübalağa ederek büyütmüşler, itikadda mezhebi ikiye, üçe
çıkarmışlardır. Bu bakımdan tek olan itikad mezhebini iki veya üçe çıkaranların mezhepsiz olduğu kolayca
bilinir.
Mezhepsizlerin kitaplarından aldığımız farklı ictihadlardan birkaçını bildirip izah edersek mezhepsizlerin art
niyetleri meydana çıkabilir.
İmâm-ı Eş'ari, «Allahü teâlâ kullarına gücü, yetmeyeceği şeyleri teklif etmesi caizdir» diye
ictihadda bulunmuştur.
İmâm-ı Mâtûridi ise «caiz değildir» diye ictihadda bulunmuştur. Görünüşte büyük bir fark var gibidir,
İmâm-ı Eş'ari buyuruyor ki, “Allahü teâlâ kâdir-i mutlaktır, dileseydi kullarına gücü yetmeyeceği
şeyleri de teklif ederdi. Buna kimse itiraz edemezdi. Ancak gücü yetmeyecek şeyleri teklif
etmemiştir. Teklif etmediğini de bildirmiştir”
İmâm-ı Mâtûridi ise madem Allahü teâlâ kullara gücü yetmeyeceği işleri teklif etmemiştir. Bunu Âyet-i
kerîme ile de bildirmiştir. Bu bakımdan kulların gücü yetmiyeceği işleri teklif etmesi caiz değildir. İmâm-ı
Eş'ari de teklif etmediğini bildirmiştir. Farklı olarak İmâm-ı Eş'ari «teklif etseydi kimse karışamazdı,
mülkünde tek hâkim odur» mealinde farklı ictihadda bulunmuştur. Aslında İmâm-ı Mâtûridi de Allahü
teâlâyı bu şekilde bize bidirmiştir. Mutlak hâkim ancak Allahü teâlâdır.
İmam-ı Eş'ari, “Allahü teâlânın fiilleri için sebep aranmaz” buyururken, İmâm-ı Mâtûridi ise «Allahü
teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır.»buyurmaktadır, zahirde çok farklı bir ictihad gibi gelmektedir.
Aslında İmam-ı Eş'ari «Allahü teâlânın fiillerinde sebep aranmaz, yaptıklarının, yarattıklarının
hikmetinden sual edilmez, bunu niçin yapmış diye kimsenin sual sormaya hakkı yoktur» diye
buyurmaktadır.
İmâm-ı Mâtûridi ise«Allahü teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır» buyurmaktadır. Imâm-ı Eş'ari
hikmetsiz iş yaptığını söylememiştir. Hikmetini sual etmeyiz diye buyurmuştur. Neticede arada bir fark
yoktur.
İmâmı Eş'ari «nübüvvet için erkeklik şart değildir» diye buyururken,
İmâm-ı Mâtûridi ise «şarttır» diye buyurmuştur. Arada büyük fark var gibidir. İmâm-ı Eş'ari Allahü teâlâ
isteseydi kadından da peygamber gönderirdi, göndermemiştir. Gönderseydi kim ne diyebilirdi. Bu
bakımdan kadından peygamber göndermesi caizdir, ancak göndermemiştir buyurmaktadır.İmâm-ı Mâtûridi
ise Allahü teâlâ kadından peygamber göndermediğini bildirmiştir. Bu bakımdan peygamberin
erkekten olması şarttır diye buyurmuştur. Bir kimse ister İmâm-ı Mâtûridi gibi ister İmam-ı Eş'arî gibi
düşünse Ehl-i sünnetten çıkmış olmaz.İmâm-ı Eş'ari, Allahü teâlânın vaadinden dönmesini caiz
görmektedir. İmâm-ı Mâtûridi ise caiz görmemektedir. Arada büyük fark var gibi görünmektedir.
İmâm-ı Eş'ari «Allahü teâlâ mutlak hâkimdir, ibâdet yapanları Cennete koymaya mecbur
değildir, dilerse koymaz, buna kimse bir şey diyemez. Mutlak hâkimdir. Bununla beraber, yani
vaadinden dönmesi caiz iken dönmez, vaadettiği mükâfatları kullarına verir.» diye
buyurmaktadır.
İmâm-ı Mâtûridi ise «vaadinden dönmesi caiz değil» diye buyurmuştur. Neticede vaadından
dönmediğinde ittifak vardır. İmâm-ı Eş'ari farklı olarak “dilerse dönebilir ama dönmez” buyurmuştur.
Her iki şekildeki itikad Ehli sünnete zıt değildir.
İmânın artması eksilmesi İmâm-ı Eş'ariye göre caiz iken, diğer imama göre caiz değildir. İmâm-ı Eş'ari,
imanın kuvvetinde, nurunda eksiklik fazlalık olur buyuruyor.
Yoksa inanılacak şeylerde, azlık çokluk olur buyurmuyor. Her iki imam da Amentüdeki esaslara
inanılmasını şart koşmuştur. Birisine bile inanmayan kâfirdir.
İmam-ı Eş'ari, «kâfirler ibâdet yapmadıkları için ayrıca ceza görecektir» diye buyururken, İmâm-ı
Mâtüridi ise «ibâdet yapmadıkları için ayrıca bir ceza görmezler» buyuruyor. Burada da fark var
gibidir. İmâm-ı Eş'ari, «zalim bir kâfirle, mazlum bir kâfirin cemiyete, müslümanlara daima iyilik
yapmış, cami mektep yapmış, bir kâfirle daima zulüm yapmış kâfir arasında fark vardır,»
buyuruyor.
İmâm-ı Mâtüridî ise «küfrün büyük bir günah olduğunu, iyiliklerinin faidesi olmayacağını, ebedî
cezadan alıkoyamıyacağını» bildirmektedir.
İmâm-ı Mâtüridi de İmâm-ı Eş'ari gibi farklı Cehennem tabakalarının bulunduğunu bildirmektedir.
Münafıkla, mürtede, Hıristiyanla Yahudiye aynı şekilde ceza verilmiyeceğini ittifaken bildirmektedirler.
Diğer hususlar da bunlara kıyas edilebilir. İbni Teymiyye Arşın kıdemine kani olmakla Ehl-i sünnetten
çıkmıştır. Bu hususlar iyice bilinip mezhepsizlere aldanmamalıdır.