îtikadda mezhep tekdir

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
ÎTİKADDA MEZHEP TEKDİR

Amelde hak mezhep dörttür. İtikadda ise hak ve doğru olan tek mezhep vardır:

Ehli Sünnet velcemaat mezhebi.

Ehl-i sünnet velcemaat mezhebinin meşhur iki imamı vardır: İmâm-ı Eş'arî ve İmâm-ı Mâtûridi.

Bunların ictihadları arasında esasta ayrılık yoktur. Zaten ayrılık olmaz. Tâli mes'elelerde bazı lafzi

ayrılıklar vardır. Bunlar temel itikadı zedeleyecek durumda olmadıkları için bu kadar farklı içtihada Ehl-i

sünnet alimleri müsaade etmişlerdir.

Hal böyle iken mezhepsizler bu ayrılıkları mübalağa ederek büyütmüşler, itikadda mezhebi ikiye, üçe

çıkarmışlardır. Bu bakımdan tek olan itikad mezhebini iki veya üçe çıkaranların mezhepsiz olduğu kolayca

bilinir.

Mezhepsizlerin kitaplarından aldığımız farklı ictihadlardan birkaçını bildirip izah edersek mezhepsizlerin art

niyetleri meydana çıkabilir.

İmâm-ı Eş'ari, «Allahü teâlâ kullarına gücü, yetmeyeceği şeyleri teklif etmesi caizdir» diye

ictihadda bulunmuştur.

İmâm-ı Mâtûridi ise «caiz değildir» diye ictihadda bulunmuştur. Görünüşte büyük bir fark var gibidir,

İmâm-ı Eş'ari buyuruyor ki, “Allahü teâlâ kâdir-i mutlaktır, dileseydi kullarına gücü yetmeyeceği

şeyleri de teklif ederdi. Buna kimse itiraz edemezdi. Ancak gücü yetmeyecek şeyleri teklif

etmemiştir. Teklif etmediğini de bildirmiştir”


İmâm-ı Mâtûridi ise madem Allahü teâlâ kullara gücü yetmeyeceği işleri teklif etmemiştir. Bunu Âyet-i

kerîme ile de bildirmiştir. Bu bakımdan kulların gücü yetmiyeceği işleri teklif etmesi caiz değildir. İmâm-ı

Eş'ari de teklif etmediğini bildirmiştir. Farklı olarak İmâm-ı Eş'ari «teklif etseydi kimse karışamazdı,

mülkünde tek hâkim odur»
mealinde farklı ictihadda bulunmuştur. Aslında İmâm-ı Mâtûridi de Allahü

teâlâyı bu şekilde bize bidirmiştir. Mutlak hâkim ancak Allahü teâlâdır.

İmam-ı Eş'ari, “Allahü teâlânın fiilleri için sebep aranmaz” buyururken, İmâm-ı Mâtûridi ise «Allahü

teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır.»
buyurmaktadır, zahirde çok farklı bir ictihad gibi gelmektedir.

Aslında İmam-ı Eş'ari «Allahü teâlânın fiillerinde sebep aranmaz, yaptıklarının, yarattıklarının

hikmetinden sual edilmez, bunu niçin yapmış diye kimsenin sual sormaya hakkı yoktur»
diye

buyurmaktadır.

İmâm-ı Mâtûridi ise«Allahü teâlânın fiillerinin bir hikmeti vardır» buyurmaktadır. Imâm-ı Eş'ari

hikmetsiz iş yaptığını söylememiştir. Hikmetini sual etmeyiz diye buyurmuştur. Neticede arada bir fark

yoktur.

İmâmı Eş'ari «nübüvvet için erkeklik şart değildir» diye buyururken,

İmâm-ı Mâtûridi ise «şarttır» diye buyurmuştur. Arada büyük fark var gibidir. İmâm-ı Eş'ari Allahü teâlâ

isteseydi kadından da peygamber gönderirdi, göndermemiştir. Gönderseydi kim ne diyebilirdi. Bu

bakımdan kadından peygamber göndermesi caizdir, ancak göndermemiştir buyurmaktadır.İmâm-ı Mâtûridi

ise Allahü teâlâ kadından peygamber göndermediğini bildirmiştir. Bu bakımdan peygamberin

erkekten olması şarttır diye buyurmuştur. Bir kimse ister İmâm-ı Mâtûridi gibi ister İmam-ı Eş'arî gibi

düşünse Ehl-i sünnetten çıkmış olmaz.İmâm-ı Eş'ari, Allahü teâlânın vaadinden dönmesini caiz

görmektedir. İmâm-ı Mâtûridi ise caiz görmemektedir. Arada büyük fark var gibi görünmektedir.

İmâm-ı Eş'ari «Allahü teâlâ mutlak hâkimdir, ibâdet yapanları Cennete koymaya mecbur

değildir, dilerse koymaz, buna kimse bir şey diyemez. Mutlak hâkimdir. Bununla beraber, yani

vaadinden dönmesi caiz iken dönmez, vaadettiği mükâfatları kullarına verir.»
diye

buyurmaktadır.

İmâm-ı Mâtûridi ise «vaadinden dönmesi caiz değil» diye buyurmuştur. Neticede vaadından

dönmediğinde ittifak vardır. İmâm-ı Eş'ari farklı olarak “dilerse dönebilir ama dönmez” buyurmuştur.

Her iki şekildeki itikad Ehli sünnete zıt değildir.

İmânın artması eksilmesi İmâm-ı Eş'ariye göre caiz iken, diğer imama göre caiz değildir. İmâm-ı Eş'ari,

imanın kuvvetinde, nurunda eksiklik fazlalık olur buyuruyor.

Yoksa inanılacak şeylerde, azlık çokluk olur buyurmuyor. Her iki imam da Amentüdeki esaslara

inanılmasını şart koşmuştur. Birisine bile inanmayan kâfirdir.

İmam-ı Eş'ari, «kâfirler ibâdet yapmadıkları için ayrıca ceza görecektir» diye buyururken, İmâm-ı

Mâtüridi ise «ibâdet yapmadıkları için ayrıca bir ceza görmezler» buyuruyor. Burada da fark var

gibidir. İmâm-ı Eş'ari, «zalim bir kâfirle, mazlum bir kâfirin cemiyete, müslümanlara daima iyilik

yapmış, cami mektep yapmış, bir kâfirle daima zulüm yapmış kâfir arasında fark vardır,»


buyuruyor.

İmâm-ı Mâtüridî ise «küfrün büyük bir günah olduğunu, iyiliklerinin faidesi olmayacağını, ebedî

cezadan alıkoyamıyacağını»
bildirmektedir.

İmâm-ı Mâtüridi de İmâm-ı Eş'ari gibi farklı Cehennem tabakalarının bulunduğunu bildirmektedir.

Münafıkla, mürtede, Hıristiyanla Yahudiye aynı şekilde ceza verilmiyeceğini ittifaken bildirmektedirler.

Diğer hususlar da bunlara kıyas edilebilir. İbni Teymiyye Arşın kıdemine kani olmakla Ehl-i sünnetten

çıkmıştır. Bu hususlar iyice bilinip mezhepsizlere aldanmamalıdır.

 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Bu söze bende katiliyorum , "itikad tektir."
Müslümanlarin itikadini Allah belirler , dolayisiyla tüm müslümanlarin itikadida tektir ve ortaktir. En azindan bu böyle olmalidir.

Simdi "itikad tek bir mezhebe aittir" sözü biraz tuhaf bir sözdür. Hele birde buna Ehli Sünnet derseniz ...
EHli Sünnet icinde malumdur ki cesitli itikadlardan söz edilir, nasil tek oluyor orasini pek anlamadim .


not: abi mümkünse biraz kücük yazabilirmiyiz.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
yazı anlaşıldığı kadar okunmamış, okunamaması da normal, MaşaAllah, puntolar o kadar büyük ki,...neyse, matbaacılığımı kullanayımda, iyilik yapalım....:)
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
abdullah abi, yazilari ezberledik nerdeyse bir iki paragrafi okuyunca anlasiliyor ne dedigi. Defalarca benzerini de okuduk.
Birde tabi masaAllah yaziyi okumak biraz zahmetli oluyor.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
İmanda, itikadda tek mezhep vardır

Sual: İtikadda kaç mezhep vardır?
CEVAP
İmanda, itikadda tek bir mezhep vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir.

Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz aleyhisselam tebliğ etti. İnsanlara, kendilerini ve herşeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz, Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirdi.

Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğini tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla, hepsini beğenmekle mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni.. v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır.

Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid’at fırkalarının sayısı 72 ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler, (Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur’an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile, Mecusi inançlarının İslamiyet’e sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata [huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine] ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet’in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet’ten sayma yanlışına düşmeleri) şeklinde özetlenebilir.

Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir.

Mesela, Kur’an-ı kerimde geçen, Allah’ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zâtı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.

İmanda parçalanmak, fırkalara ayrılmak yasaktır
İmanda parçalanma, gruplara ayrılmak kötüdür, asla caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hidayeti [kurtuluş yolunu] öğrendikten sonra, Peygambere uymayıp, müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz ve çok fena olan Cehenneme atarız.) [Nisa 115]

Peygamber efendimiz de, Müslümanlar arasında imanda ve itikadda ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek, meşhur olan bir hadis-i şerifinde, (Yahudiler, 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtuldu. Hristiyanlar da, 72 fırkaya ayrıldı. 71’i Cehenneme gitti. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur) buyurdu. Eshab-ı kiram, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; (Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir) buyurdu. (Tirmizi, İbni Mace)

İman edilecek şeylerde ayrılık olmaz
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İman edilecek şeylerde Eshab-ı kiramın hepsine uymak lazımdır. Çünkü, itikad edilecek şeylerde, birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshab-ı kiramdan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını, aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyet’i bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri adildir, doğrudur. Herbirinin İslamiyet’te bildirdiği bir şey vardır. Herbiri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur’an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslamiyet’i bildireni beğenmemiş olur. Beğenmeyen de Cehenneme gider. Âyet-i kerimede mealen, (Kur’an-ı kerimin bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil, rüsva olmaktır. Ahirette de, en şiddetli azaba atılacaklardır) buyuruldu. (Bekara 85)

Kur’an-ı kerimi toplayan üç halifeyi kötülemek, Kur’an-ı kerimi kötülemek olur. Aklı olan kimse, Eshab-ı kiramın hepsinin, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Halbuki o gün, Eshab-ı kiramdan 33 bini, hep birden, istekle ve seve seve Hazret-i Ebu Bekir’i halife yaptı. 33 bin Sahabinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir. Nitekim, Resulullah, (Ümmetim, dalalette birleşmez, yanlış bir iş üzerinde ittifakta bulunmazlar) buyurdu. (İbni Mace)

Eshab-ı kiram arasında olan ayrılıklar, kötü düşüncelerden değildi. Çünkü onların mübarek nefsleri tertemiz olmuştu. Onların bütün istekleri, İslamiyet’e uymaktı. Ayrılıkları, ictihad ayrılığı idi. Yanılanları da sevaba kavuşur. İmam-ı Şafii, (Allahü teâlâ, ellerimizi o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım. Resulullahtan sonra, Eshab-ı kiram çok düşündü, Hazret-i Ebu Bekir’den daha üstün kimseyi bulamayıp, onu halife yaptılar) buyurdu. Bu da, Hazret-i Ali’nin ikiyüzlü olmadığını ve Hazret-i Ebu Bekir’i seve seve halife yaptığını göstermektedir. (c.1, m. 80)

Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?) buyurdu. O da,(Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve seni zikrettim) deyince, Allahü teâlâ, (Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?)buyurdu. Hazret-i Musa, (Ya Rabbi, senin için olan amel nedir)dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu. Hazret-i Musa, Allahü teâlânın sevdiği amelin, Onun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Demek ki, sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alametidir. Mümtehine suresinin, (İbrahim ve Eshabı, kâfirlere, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Siz, bir olan Allah’a inanana kadar, aramızda düşmanlık olacaktır dediler. Bunların bu güzel halleri, size örnek olmalıdır) mealindeki 4. âyeti gösteriyor ki, iman sahibi olmak için, bu düşmanlık şarttır ve Allah düşmanlarını sevmek, imanı yok eder. Resulullahın sohbetine kavuşmakla şereflenen Eshab-ı kiram, birbirlerini çok severlerdi. Birbirlerine değil, kâfirlere düşman idi. Fetih suresinin (Kâfirlere düşman, birbirlerine merhametli idiler) mealindeki 29. âyeti sözümüzü ispat etmektedir. (m. 29)

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
bu söze bende katiliyorum , "itikad tektir."
müslümanlarin itikadini allah belirler , dolayisiyla tüm müslümanlarin itikadida tektir ve ortaktir. En azindan bu böyle olmalidir.

Simdi "itikad tek bir mezhebe aittir" sözü biraz tuhaf bir sözdür. Hele birde buna ehli sünnet derseniz ...
Ehli sünnet icinde malumdur ki cesitli itikadlardan söz edilir, nasil tek oluyor orasini pek anlamadim .


Not: Abi mümkünse biraz kücük yazabilirmiyiz.
sizin gözünüz sağlam benim değil
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa

Doğru yol nedir?
Bid’at fırkalarını, Ehl-i sünnetin dört doğru mezhebi ile karıştırmamalıdır. Dört mezhep, birbirlerinin doğru yolda olduğunu söyler ve birbirini severler. Bid’at fırkaları ise, müslümanları parçalamaktadır. Bu dört mezhebin birleştirilemeyeceğini, İslam âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Allahü teâlâ, mezheplerin birleştirilmesini değil, ayrı olmalarını istiyor. Böylece, İslam dinini kolaylaştırıyor.

Bir âyet-i kerime meali:
(Ey iman edenler! Allah’ın dinine sarılın. Birbirinizden ayrılmayın!) [A. İmran 103]

Ebussüud Efendi
hazretleri burayı açıklarken, (Ehl-i kitabın parçalandığı gibi parçalanıp da doğru imandan ayrılmayın! Cahiliye zamanında birbirleriniz ile dövüştüğünüz gibi bölünmeyin!) buyurdu.

Doğru yolun, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman olduğunu, Peygamber efendimiz haber verdi. O halde, Ehl-i sünnette birleşerek, kardeş olmak, birbirimizi sevmek gerekir. Müslümanların bu birliğinden ayrılan, bu âyet-i kerimeye uymamış olur. Bu yolda birleşir, birer kardeş olduğumuzu bilip birbirimizi seversek, dünyanın en büyük, en kuvvetli milleti olur, dünyada rahata, huzura, ahirette de sonsuz saadete kavuşuruz. Düşmanlarımızın ve cahillerin ve sömürücülerin, kendi çıkarları için söyledikleri yalanlara aldanıp, bölünmemeye çok dikkat etmeliyiz! (Hadika s. 696)

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
İtikatta mezhep
Sual: Bazı kitaplarda, Matüridi mezhebi, Eşari mezhebi ifadeleri geçiyor. İtikatta tek mezhep olduğuna göre, niye böyle ifadeler kullanılıyor?
CEVAP
İtikatta hak mezhep tektir. O da Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebidir. Bu mezhebin itikattaki iki büyük imamı, Ebu Mansur Matüridi veEbül-Hasan Eşari hazretleridir. Burada mezhep, birkaç konudaki farklı ictihad anlamındadır. Nitekim fıkıh kitaplarında, (İmam-ı Ebu Yusuf’un mezhebi böyledir) ifadeleri de geçer. Bu, ayrı mezhebi olduğu için değil, ictihadının farklı olduğunu göstermek içindir.

İmam-ı Matüridi Hanefi mezhebinde, İmam-ı Eşari de Şafii mezhebinde olduğu için, Hanefiler İmam-ı Matüridi’nin, Şafiiler de İmam-ı Eşari’nin açıklamalarını esas alıyorlar.

Matüridi ve Eş’ari
Sual: İtikadda, İmam-ı Matüridi veya İmam-ı Eş’ari’den birine tabi olmak şart mıdır?
CEVAP
Evet, şarttır. Ehl-i sünnet itikadını bu iki âlim bildirmiştir. Bunlara tâbi olmayan bid’at ehli olup, doğru yoldan ayrılmış olur. İbni Hacer-i Heytemi hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnetin söz birliğiyle bildirdiği itikada uymayan bid’at sahibidir. Bunu, İmam-ı Eş’ari ve İmam-ı Matüridi ile bunların yolunda olan âlimler bildirdiler. (Feth-ul-cevad)

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Bid’at sahibi demek, Ehl-i sünnete aykırı inanışı olan kimse demektir. Dinin beğenmediği bir şeyi meydana çıkarmak bid’attir. (Fetava-yı hadisiyye)

Şâfiî âlimlerinden Ahmed Şihabüddin Mısri buyuruyor ki: Ebül-Hasan Eş’ari’nin veya Ebu Mansur Matüridi’nin bildirdiklerinden ayrılan kimse sünni değildir. Bu iki imam, Resulullah’ın ve Eshabının yolundadır.(Kenz-ür-ragıbin haşiyesi)

Selefin mezhebi
Sual: Selef-i salihinin mezhebinin Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu, Selefiye diye bir mezhebin olmadığı kitaplarda yazılıdır, ama Eş’ari ve Matüridi ne oluyor? Ehl-i sünnet vel cemaat ne demektir?
CEVAP
Sünnet, bilindiği gibi Resulullahın bildirdiği yoldur. Cemaatten kasıt da Eshab-ı kiramdır. Sünnet ve cemaat ehli yani Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın gittikleri, itikattaki tek doğru yol demektir. Yani Eshab-ı kiramdan bugüne kadar, tek kurtuluş fırkası Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır.

Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı kitaplara geçmemişti, Ehl-i sünnetin iki imamı olan İmam-ı Eş’ari ve İmam-ı Matüridi, Ehl-i sünnet itikadını açıklayıp sistemleştirerek kitaplara geçirdi. Ameldeki mezheplerin nasıl imamları varsa, mesela Hanefi mezhebinde, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed gibi müctehidler varsa, bu iki zat da itikat imamlarıdır. Aralarındaki ictihad farkları, Ehl-i sünnete aykırı değildir.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Selefin mezhebi
Sual: Selef-i salihinin mezhebinin Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu, Selefiye diye bir mezhebin olmadığı kitaplarda yazılıdır, ama Eş’ari ve Matüridi ne oluyor? Ehl-i sünnet vel cemaat ne demektir?
CEVAP
Sünnet, bilindiği gibi Resulullahın bildirdiği yoldur. Cemaatten kasıt da Eshab-ı kiramdır. Sünnet ve cemaat ehli yani Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın gittikleri, itikattaki tek doğru yol demektir. Yani Eshab-ı kiramdan bugüne kadar, tek kurtuluş fırkası Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır.

Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı kitaplara geçmemişti, Ehl-i sünnetin iki imamı olan İmam-ı Eş’ari ve İmam-ı Matüridi, Ehl-i sünnet itikadını açıklayıp sistemleştirerek kitaplara geçirdi. Ameldeki mezheplerin nasıl imamları varsa, mesela Hanefi mezhebinde, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed gibi müctehidler varsa, bu iki zat da itikat imamlarıdır. Aralarındaki ictihad farkları, Ehl-i sünnete aykırı değildir.

Kula kul olmak
Sual: Mezhepleri kabul etmeyen bid’at ehli bazı kişiler, (Kula kul olunmaz, Allah'tan başkasına tâbi olunmaz) diyerek bir mezhebe tâbi olmayı kula kulluk olarak görüyorlar. Kula kul olmak nedir?
CEVAP
Kula kul olmak, bir kimsenin emri altına girmek veya ona tâbi olmak demektir. Hâşâ o kişiyi Allah olarak tanımak değildir. Dünya işlerinde bile, her ülkede idarecilere, komutanlara, kanunlara tâbi olunur. Bunu söyleyenler âmirsiz, kanunsuz, nizamsız bir ülkede mi yaşıyorlar? Değilse, maksatları nedir? Dinimizin emri olan mezheplere tâbi olmayı niye yanlış bir şeymiş gibi gösteriyorlar?

(Resulüme itaat edin, Resulüme tâbi olun!) mealindeki âyet-i kerimelerle ve (Eshabımın yoluna sarılın, âlimlere tâbi olun!)mealindeki hadis-i şeriflerle bildirilen emirlere uymak, mezhep imamlarına tâbi olmak, hâşâ Allah’ı bırakıp, onların anladığı mânâda kula kul olmak değildir. Öyle olsaydı, Allahü teâlâ, bir kul olan Resulullah'a uymamızı emretmezdi. Resulullah da Eshab-ı kirama ve âlimlere tâbi olmamızı emretmezdi.

Eshab-ı kiramın hepsi mutlak müctehid oldukları hâlde, Resulullah'a tâbi oldukları için peygamberlerden sonra en yüksek makama kavuşmuşlardır. Tâbiîn, Eshab-ı kirama tâbi oldukları, onları taklit ettikleri için yüksek şerefe ermişlerdir. Onlardan sonra gelenler de onlara tâbi oldukları için Tebe-i Tâbiîn olma şerefine yükselmişlerdir. Bir âyet-i kerime meali:
(Muhacir ve Ensar’la iyilikte onların izinden gidenlerden, [onlara tâbi olanlardan] Allah razıdır.) [Tevbe 100]

Bu âyette, Eshab-ı kirama ve onların izinden giden Tâbiîne uymak gerektiği bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İnsanların en hayırlısı asrımdaki Müslümanlar, yani Eshab-ı kiramdır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler, yani Tâbiîn’dir. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler, yani Tebe-i Tâbiîn’dir. Artık bunlardan sonra yalanlar yayılır.)[Buharî]

Görüldüğü gibi Tâbiîne tâbi olmamak, mezhepsizliktir. İmam-ı a’zam Tâbiîndendir, diğer mezhep imamları da Tebe-i Tâbiîndendir. Yani âyet ve hadiste kendilerine tâbi olunması bildirilen ve övülen zatlardır. Bu zatlara ve onların mezheplerine uymamak, Allahü teâlânın ve Resulünün emrine karşı gelmek olur. Kul olmak, köle olmak, onun emrine girmek demektir. Emrine girilen zat hakiki mürşid ise, kul olan köşeyi dönmüş olur. Şu beyit bu gerçeği çok güzel anlatmaktadır:
Cihana sultan olmak, bir kuru kavga imiş,
Bir mürşide kul olmak, hepsinden a’lâ imiş.

Bunun farklı söyleniş şekilleri de vardır. Biri şöyledir:
Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş,
Bir veliye bende olmak cümleden evlâ imiş.

Bende kul, köle demektir. Bu konuda başka beyitler de vardır:
Cihana sultan olsan sana olmaz faydası,
Mânâ sultanına kul olmak işin a’lâsı.

Kul olmakla övünürüm güzeller güzeli şaha,
O güzele bende olmak, değer cihan şahlığına.

Dünya saltanatının tacın tahtın verseler,
Avnî bunu reddeder, kulluk devleti ister.

Avnî, Fatih Sultan Mehmet hanın müstear ismidir. Görüldüğü gibi, Fatih Sultan Mehmet han bile, dünya saltanatı değil, kulluk devleti istiyor. Kulluk için devlet diyor. Burada devlet, büyük makam ve büyük nimet demektir. Büyük bir zata kul olup büyük devlete kavuşanlara ne mutlu…

Büyüklere tâbi olmayı aşağılık bir şey gibi göstermek çok yanlıştır.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
25,001
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Sayın @Kadir Razlık

Yine bir yerden kopyalayıp yapıştırmışsınız.

Amelde bir çok mezhep vardı ama bunlar zamanla bir kısmının mensuplarının kalmaması nedeni ile 4 mezhebe indirgendi.

Aynı şekilde itikadi olarak Ehli Sünnet içinde Eşari ve Maturidi mezhepleri vardır.

Şimdi sizin eklediğiniz yazıya göre:

ÎTİKADDA MEZHEP TEKDİR

Amelde hak mezhep dörttür. İtikadda ise hak ve doğru olan tek mezhep vardır:

Ehli Sünnet velcemaat mezhebi.

Ehl-i sünnet velcemaat mezhebinin meşhur iki imamı vardır: İmâm-ı Eş'arî ve İmâm-ı Mâtûridi.

Amelde neden itikattaki gibi mezhep yoktur demiyoruz.

Eşarilik itikadi bir mezheptir.

Maturidilik itikadi bir mezheptir.

Sizin eklediğiniz yazıda her ne kadar mezhep değildir diye yazsa da mezheptir.

Yada amelde ki mezhepler içinde ''Amelde mezhep yoktur, 4 büyük imam vardır. Hepsi Ehli Sünnettir.'' deyip işin içinden çıksak olmaz mı.

Selam ve dua ile...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Sayın @Kadir Razlık

Yine bir yerden kopyalayıp yapıştırmışsınız.

Amelde bir çok mezhep vardı ama bunlar zamanla bir kısmının mensuplarının kalmaması nedeni ile 4 mezhebe indirgendi.

Aynı şekilde itikadi olarak Ehli Sünnet içinde Eşari ve Maturidi mezhepleri vardır.

Şimdi sizin eklediğiniz yazıya göre:



Amelde neden itikattaki gibi mezhep yoktur demiyoruz.

Eşarilik itikadi bir mezheptir.

Maturidilik itikadi bir mezheptir.

Sizin eklediğiniz yazıda her ne kadar mezhep değildir diye yazsa da mezheptir.

Yada amelde ki mezhepler içinde ''Amelde mezhep yoktur, 4 büyük imam vardır. Hepsi Ehli Sünnettir.'' deyip işin içinden çıksak olmaz mı.

Selam ve dua ile...
İtikatta mezhep
Sual: Bazı kitaplarda, Matüridi mezhebi, Eşari mezhebi ifadeleri geçiyor. İtikatta tek mezhep olduğuna göre, niye böyle ifadeler kullanılıyor?
CEVAP
İtikatta hak mezhep tektir. O da Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebidir. Bu mezhebin itikattaki iki büyük imamı, Ebu Mansur Matüridi veEbül-Hasan Eşari hazretleridir. Burada mezhep, birkaç konudaki farklı ictihad anlamındadır. Nitekim fıkıh kitaplarında, (İmam-ı Ebu Yusuf’un mezhebi böyledir) ifadeleri de geçer. Bu, ayrı mezhebi olduğu için değil, ictihadının farklı olduğunu göstermek içindir.

İmam-ı Matüridi Hanefi mezhebinde, İmam-ı Eşari de Şafii mezhebinde olduğu için, Hanefiler İmam-ı Matüridi’nin, Şafiiler de İmam-ı Eşari’nin açıklamalarını esas alıyorlar.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
25,001
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Hanefi mezhebinde ki bir kişi İmam-ı Eşari'nin açıklamalarını esas alsa ne olur.

Ne yapmak gerekir.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
25,001
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
O zaman sizin eklediğiniz yazıda neden insanları şartlandırıyor, Şafi isen Eşari Hanefi isen Maturidi diye.
 
Üst