Kalp mi beyin mi?

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Senin ataların maymun olduğu için söylediğin doğru. Benim atam ilk insan olan Ademdir.

tamam işte... adem de yırtıcı hayvanlara karşı hayatta kalabilmek için kendisini ve ailesini koruyabilmek için ilk başlarda ağaçlarda yaşamak zorundaydı.

uykuya dalmak üzereyken aniden sıçrayarak uyanınca bunu düşün. :)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
tamam işte... adem de yırtıcı hayvanlara karşı hayatta kalabilmek için kendisini ve ailesini koruyabilmek için ilk başlarda ağaçlarda yaşamak zorundaydı.

uykuya dalmak üzereyken aniden sıçrayarak uyanınca bunu düşün. :)

Ağaçta yaşadığını biran için kabul edelim, ağaçta yaşamanın sıçrayarak uyanma ile ne alaksı var? Ağaca sıçrayarak mı çıkılıyordu o devirde? Ayrıca mağarada daha güvende yaşamak varken neden ağaçta yaşasınlar?
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Ağaçta yaşadığını biran için kabul edelim, ağaçta yaşamanın sıçrayarak uyanma ile ne alaksı var?

bilim insanları bunun taa o çağlardan kalma bir refleks olduğunu, ağaçlardan düşen atalarımızın davranışı olduğunu bir tez olarak ileri sürüyorlar. kesin değil.

mesela tüylerimiz aniden diken diken olur. neden? korkan bir kedinin veya diğer hayvanların kendilerini büyük gösterip karşılarındakini korkutmak amacıyla kabarmasını düşün.

biz erkekler de kavgaya girişmeden önce kabarmaz mıyız? kollarımızı yana doğru açıp şişinmez miyiz? aynı. :)
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
hayır... insan maddeyi, onunla ilişkiye geçip, onu tanıdıkça ve onu değiştirdikçe öğrendi. beyni bir ilik gibi değersiz görüyordu. ismi bile ona göre kondu. etimoloji bize bunları da gösteriyor.

kalbi ise her şeyin merkezinde görüyordu. vücudun merkezinde gibiydi. ama nasıl ki dünyamız evrenin merkezinde değil, nasıl ki insan dünyanın merkezindeki canlı değil, kalp de canlılar için merkezî önemde değil.

hislerimizin ve düşüncelerimizin merkezinde beynimiz var. kalbin hislerimizle ilgili bir görevi yok. heyecanlanınca kalbimizin daha hızlı atması ondan kaynaklandığını göstermiyor. sadece dah fazla kan pompalamak için daha hızlı atıyor. koşarken de öyle...

kalp nakli olan kişinin huyu falan da değişmiyor.

İLK insanlar Dünyaya geldiğinde dünyanın ne olduğunu nasıl bir yer olduğunu dahi bilmiyorlardı ki Cennet ile hiç bir bağ ilişkisi dahi yoktu ...

Düşünsene bilmediğin bir gezegene gidiyorsun ama hiçbirşey bilmiyorsun...orada bulunan envarterlerin ne olduguna dahi isim veremez halde olacaksın ki isim vermeyi bile isim olduğunu bilemediğin için bilmiyor halde olacaksın...

İşte ALLAH biz ilk önce HZ. ADEM E ve HAVVA ya eşyayı ve isimleri öğrettik diyor...

Eşyaların isimleri bilinmesi gerekiyordu çünkü kullanımları ne yapılması gerektikleri yaşamlarını nasıl sürdürmeleri gerekeceği anlatılacaktı çünü cennetten çok farklı bir yer olan Dünyada idiler...ALLAH ın vadi gereği de ALLAH insana yardım etti....fakat biz insanları ALIN TERİ dökmek ve İBADET yapmak üzerede aslında cennetten çıkararak dünyada SINAV a tabi tuttu...

O zamanın devirlerinde MERKEZ diye bir kavram yoktu bu zamanın dilinde MERKEZ ibareleri var o zamanın yılları ARAYIŞ dönemleri ve süreçleridir...O zamanların süreçlerinde şimdiki insanlar gibi insanlık rahat konumda değildi fakat o zamanların insanlarında SÜREKLİ bir arayış ALLAH ı arayış vardı ki bu yönde bir çok farklı kültür ve kabilelerde farklı yapılar kendini göstertmiştir...

O zamanın devirlerinde röntgen yada insanın içini görecek bir durum yoktu....o yüzden beyin nasıl kalp nasıl yada diğer organlar nasıl diye bilinmesi zordu bunun yanında o zamanın devirlerinde TIBBİ anlamda bir ilerleme çok mümkün gözükmediği gibi yavaş yavaş uzun yıllara yayılacak bir TIBBI BİLİM yönü sağlık alanında gelişip taki bu zamanın süreçlerine getirecekti...

O zamanın dilimlerinde KALP e yada beyne belkide farklı isimler veriliyordu taa ki insandaki kalp ve beyin gibi organlar farkedileceği ana kadar ...KALP in ilk bilinmesi yada anlatımı Kutsal metinlerde ALLAH sözlerinde geçince İNSAN odak merkezini KALP e yönlendirdi..

Çünkü o zamanın insanları biliyordu ki...

ALLAH bir olguya dikkat çekiyor ise kesinlikle burada insanlar için bir emare ve güzellikler vardır diye...

Ben sizin yaptıklarınıza değil kalp inize bakarımdaki

Bu sesleniş ve daha nice insanlığa kalp üzere seslenişi ALLAH ın insanlık için sunduğu vurguladığı bir yer odak noktasıydı...

Fakat kimi sözedilen yerlerde akıl ve idrak edebilme yetenekleri bahsedilirken burada KALP ile BEYNİN birleştiği ortak nokta olan AKIL dan söz edilir olabilmesi oldukça doğal...

yani AKIL olabilmesi için kişide KALP ile BEYİN ortak çalışması hareket etmesi köprü kurması gerektiği kanısındayım..

Böyle.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
İLK insanlar Dünyaya geldiğinde dünyanın ne olduğunu nasıl bir yer olduğunu dahi bilmiyorlardı ki Cennet ile hiç bir bağ ilişkisi dahi yoktu ...

Düşünsene bilmediğin bir gezegene gidiyorsun ama hiçbirşey bilmiyorsun...orada bulunan envarterlerin ne olduguna dahi isim veremez halde olacaksın ki isim vermeyi bile isim olduğunu bilemediğin için bilmiyor halde olacaksın...

İşte ALLAH biz ilk önce HZ. ADEM E ve HAVVA ya eşyayı ve isimleri öğrettik diyor...

Eşyaların isimleri bilinmesi gerekiyordu çünkü kullanımları ne yapılması gerektikleri yaşamlarını nasıl sürdürmeleri gerekeceği anlatılacaktı çünü cennetten çok farklı bir yer olan Dünyada idiler...ALLAH ın vadi gereği de ALLAH insana yardım etti....fakat biz insanları ALIN TERİ dökmek ve İBADET yapmak üzerede aslında cennetten çıkararak dünyada SINAV a tabi tuttu...

O zamanın devirlerinde MERKEZ diye bir kavram yoktu bu zamanın dilinde MERKEZ ibareleri var o zamanın yılları ARAYIŞ dönemleri ve süreçleridir...O zamanların süreçlerinde şimdiki insanlar gibi insanlık rahat konumda değildi fakat o zamanların insanlarında SÜREKLİ bir arayış ALLAH ı arayış vardı ki bu yönde bir çok farklı kültür ve kabilelerde farklı yapılar kendini göstertmiştir...

O zamanın devirlerinde röntgen yada insanın içini görecek bir durum yoktu....o yüzden beyin nasıl kalp nasıl yada diğer organlar nasıl diye bilinmesi zordu bunun yanında o zamanın devirlerinde TIBBİ anlamda bir ilerleme çok mümkün gözükmediği gibi yavaş yavaş uzun yıllara yayılacak bir TIBBI BİLİM yönü sağlık alanında gelişip ta ki bu zamanın süreçlerine getirecekti...

O zamanın dilimlerinde KALP e yada beyne belkide farklı isimler veriliyordu taa ki insandaki kalp ve beyin gibi organlar farkedileceği ana kadar ...KALP in ilk bilinmesi yada anlatımı Kutsal metinlerde ALLAH sözlerinde geçince İNSAN odak merkezini KALP e yönlendirdi..

Çünkü o zamanın insanları biliyordu ki...

ALLAH bir olguya dikkat çekiyor ise kesinlikle burada insanlar için bir emare ve güzellikler vardır diye...

Ben sizin yaptıklarınıza değil kalp inize bakarımdaki

Bu sesleniş ve daha nice insanlığa kalp üzere seslenişi ALLAH ın insanlık için sunduğu vurguladığı bir yer odak noktasıydı...

Fakat kimi sözedilen yerlerde akıl ve idrak edebilme yetenekleri bahsedilirken burada KALP ile BEYNİN birleştiği ortak nokta olan AKIL dan söz edilir olabilmesi oldukça doğal...

yani AKIL olabilmesi için kişide KALP ile BEYİN ortak çalışması hareket etmesi köprü kurması gerektiği kanısındayım..

Böyle.

evet, o dönem insanlarının aklında merkez kavramı yoktu. bunu belirtmeniz çok güzel. çünki kavramların bile belli bir maddî ortam oluşunca ortaya çıktığını gösteriyor. merkez kavramı da, kabileler yerini merkez devletlere bırakınca ortaya çıkmış olmalı.

eşyanın isimleri konusu da bunun gibi. başlangıçta verilmiş isimler yoktu. o isimleri insanoğlu zamanla koymaya başladı ve o isimler de zamanla çok değişti. mesela arapça olarak bildiğimiz pek çok isim sümerceye, akadcaya vb gider. ilk halleri ise şimdikinden farklıdır.

mesela türkçede eskiden -li, lı eki -lu, lü şeklindeydi. zamanla küçük ünlü uyumu kuralına uyarak değişti. şimdi bizim "havlu" olarak adlandırdığımız isim, o dönemden kalmadır ve genel olarak havlı olan nesnelerin sıfatıdır. o dönemde isimleştiği için havlu olmuştur. küçük ünlü kuralına uyduktan sonra isimleşseydi biz şimdi havluya "havlı" diyecektik. :)

mesela günümüzde erkek cinsel organı için kullanılan mecazî bir isim, eski devirde türkçede silah anlamı taşıyan genel bir isimmiş. zamanla anlam daralması denilen bir sonuçla karşılaşmış.

isimleri koyan ortak insan aklıdır. dil, insanlığın mucizevî bir buluşudur. dil konusu ayrıca benim çok sevdiğim bir alandır.

cennete ademle havva, (bir de lilith'in adı geçer ama, neyse... :)) dil olmadan, kelimeler olmadan anlaşabiliyor olmalıydı. ama maddî dünyaya gelince anlaşmak için dile ihtiyaç duydular. bunu da el yordamıyla, dil yordamıyla ve zamanla başardılar.

o nedenle yeni gördükleri eşyalara, bildikleri başka nesnelerin isimlerini verdiler. beyne ilik diyen eski türkler onu kemikdeki iliğe benzettiler. ilik, yani ilişik...

kuran'da geçen ifadeler anlama yöneliktir. şiirseldir. gözleri vardır ama göremezler. kalpleri vardır ama anlamazlar.

ama kalbin görevi anlamak değil. kuran biyoloji kitabı olmadığı gibi, o dönem insanlığının bilgi dağarcığını geliştiren bir kitap da değildi. o toplumdaki var olan uygulamaları bile değiştirmeye pek kalkmadı. onları büyük ölçüde devam ettirdi.


 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
evet, o dönem insanlarının aklında merkez kavramı yoktu. bunu belirtmeniz çok güzel. çünki kavramların bile belli bir maddî ortam oluşunca ortaya çıktığını gösteriyor. merkez kavramı da, kabileler yerini merkez devletlere bırakınca ortaya çıkmış olmalı.

eşyanın isimleri konusu da bunun gibi. başlangıçta verilmiş isimler yoktu. o isimleri insanoğlu zamanla koymaya başladı ve o isimler de zamanla çok değişti. mesela arapça olarak bildiğimiz pek çok isim sümerceye, akadcaya vb gider. ilk halleri ise şimdikinden farklıdır.

mesela türkçede eskiden -li, lı eki -lu, lü şeklindeydi. zamanla küçük ünlü uyumu kuralına uyarak değişti. şimdi bizim "havlu" olarak adlandırdığımız isim, o dönemden kalmadır ve genel olarak havlı olan nesnelerin sıfatıdır. o dönemde isimleştiği için havlu olmuştur. küçük ünlü kuralına uyduktan sonra isimleşseydi biz şimdi havluya "havlı" diyecektik. :)

mesela günümüzde erkek cinsel organı için kullanılan mecazî bir isim, eski devirde türkçede silah anlamı taşıyan genel bir isimmiş. zamanla anlam daralması denilen bir sonuçla karşılaşmış.

isimleri koyan ortak insan aklıdır. dil, insanlığın mucizevî bir buluşudur. dil konusu ayrıca benim çok sevdiğim bir alandır.

cennete ademle havva, (bir de lilith'in adı geçer ama, neyse... :)) dil olmadan, kelimeler olmadan anlaşabiliyor olmalıydı. ama maddî dünyaya gelince anlaşmak için dile ihtiyaç duydular. bunu da el yordamıyla, dil yordamıyla ve zamanla başardılar.

o nedenle yeni gördükleri eşyalara, bildikleri başka nesnelerin isimlerini verdiler. beyne ilik diyen eski türkler onu kemikdeki iliğe benzettiler. ilik, yani ilişik...

kuran'da geçen ifadeler anlama yöneliktir. şiirseldir. gözleri vardır ama göremezler. kalpleri vardır ama anlamazlar.

ama kalbin görevi anlamak değil. kuran biyoloji kitabı olmadığı gibi, o dönem insanlığının bilgi dağarcığını geliştiren bir kitap da değildi. o toplumdaki var olan uygulamaları bile değiştirmeye pek kalkmadı. onları büyük ölçüde devam ettirdi.



Merkez kavramı evet insanda yoktu fakat dogada vardı doganın yaşam pınarlarında canlı türevlerinde vardı insandaki yaratılış esası olan muhteşem ALTIN ORAN sistematik hesaplarında Merkez ODAK noktası kavramı vardı fakat o dönem insanları bu muhteşem ALLAH tasarımlarını MERKEZ anlamında bilmiyordu..

İsim konusunda ALLAH ın insanlığa öğrettiği vurgulanmıştır...Eğer insan bilmediği bir eşya yada cisim hakkında bilgi edinebiliyor ise ki bu bilgilerin edinilebilmesi için insanın konuşmayıda öğrenebilmesi gerek ki kanımca dünyadaki ilk dil ya mısırlıların kullandığı dil yada yahudilerin kullandığı dil olabilir ama dogrusunu ALLAH bilir birşey diyemem...

Eğer cennet hayatını Dünya hayatı gibi kıyaslarsan ÖYLE düşünüp vurgularsan o zaman Cennet hayatı saçma gibi durur senin gözünde fakat CENNET hayatını bilmediğin görmediğin öğrenmediğin bir durumla kıyaslarsan aynı ilk insanın dünyaya ilk gedliği gibi hiçbirşey bilmiyor halde olacaksın yani şuan İNSANLIK olarak CENNET HAYATI adına hiçbirşey bilmiyor haldeyiz sadece ALLAH ın biz insanlara bahsettiği söylediği kadarıylan cennet hayatından haberdarız yani bir nevi ilk söylemim olan insana eşyayı ve isimleri ögrettiğie geliyoruz...

Yani ALLAH cennet hayatı ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan İNSANA peygamberler aracılıgıyla bahsetti bilgilendirdi görebiliyormusun ALLAH ın güzelliklerini burada bile biz insanlara yardımcı oluyor...ŞÜKÜR...

Eğer düşünce algılarını geniş tutarsan şöyle seninle uzuncana bir yola çıkalım...

seninle ikimizin sığacağı bir uzay mekiğiyle uzayın bilinmezliklerine doğru yolculuga çıkalım fakat ben bu uzay yolculugunu görünen aydınlık yüzüne değilde görünmeyen bilinmeyen karanlık yüzüne yapmak istiyorsun...

Yani bu zamana kadar kazanın uzay tarafının neleri barındırdığı hiç bilinmemekte ve büyük gizemini halen korumakta....

Bazen düşüncelerim arasında aslında uzayı da kaplayan tek bir dünya oldugunu düşünmekteyim....yani bizler kocaman büyük bir balon içerisindeyiz ve bu balon içerisinde sayısı belirsiz yıldızlar galaksiler evrenler vss var....

Bu kara deliklerde içerideki genişleyen balonun basınç tahlkiye vanasıı olsun yani bu durumu düdüklü tencereye benzetelim....balon şiştikçe uzayacak hacmi artacak artan hacimle birlikte basınç oluşacak işte bu basınç tahliye düdük mekanizması ile atılması gerek gibi ben kara delikleri BÖYLE gördüm fakat gidip bakamam tabi :)

İşte Cennet hayatındaki yaşamda bu kadar bilinmedik bir durumdur....Yani İNSAN bazen ÖYLE söz eder ki sanki Cennetteki herşey dünya gibidir düşünülür oysaki KURAN yada Diğer Kutsal Metin yazıları açılıp okunabilseydi...

Cennet in çok farklı olduğu dünyaya benzemediği çok kez örnekler verilip bahsedildiği olmuştu....

Yani bazen İNSAN olarak çok fazla açıp dşünüp idrak etmeye çalışmıyoruz sadece kıyaslamaları yaparken bile günün anın zamanın ve mekanın şartlarına ve isimlendirmelerine yaşam tarz biçimlerine göre yapıyoruz...

Oysaki her dönem ve süreçteki insanlarda aynı hataları yapmadı mı aynı süreçleri kendi süreç zaman ve yaşayış tarzlarına göre değerlendirmedi mi....

Yani aslında İNSAN çok bildiğini sandığı anda hep yanılmıştı sürekli aynı hatalara düşmüştü ...

İnsan artık isim vermeyi cisimlere adlandırmayı ögrendi yani bugün farklı dil ve türevde bir çok kelime çıkartabilir

Misal.. bugün ben biraz 1-5 saat arası uğraşayım sana dünyada olmayan çok farklı bir DİL ÜRETEBİLİR YADA TÜRETEBİLİRİM..ki sonrasında isim vermek bu dil türevine göre olabilir...

Zaman ve süreç çok farklı kavramlarda...

Süreçler insanların dünya hayatındaki yaşadıkları yada yaşayacaklarıdır...zaman ise o devirlerin sundukları eylem ve süreler yada vakitlerdir...

Dikkat ettin mi bilemem ?..

dünya hayatında hangi zaman geldiyse hep bir üstü ve güzeli gelmiştir...dünya hayatında zaman zaman savaşlar olduysada savaşlardan sonra farklı yapılaşmalar ve teknolojiler gelmiştir....

Buradan anladığım kadarıyla insan her süreci yaşayacak işte bu süreçte 7 adem nesli olacağı bahsedilior belkide bizler 7 adem neslinin son nesilleri olabiliriz bilemem fakat bu nesiller her dönemin farklı çagını yaşayarak değerlendirileceği kanısındayım tabi işin dogrusunu ALLAH bilir..

""gözleri vardır ama göremezler. kalpleri vardır ama anlamazlar.""

Yorumlayabilmene bağlı...

Baktıkları halde görmezden gelirler fakat içlerinde kalpleri olduğu halde onlara güzeli öğütlediği halde kalplerinin seslerini dinlemez AKIL yürütmezler...

Beyin ile KALP birleşip AKIL üretiyordu ya işte ALLAH ımızda diyor ki düşünüp AKIL erdiremezler diye...

Düşünebilmeleri için içlerinden hissedecek bir KALP olması gerek...

Bence KALP ile VİCDAN ve BEYİN ne zaman birleşir işte ortaya ortak köprü AKIL çıkar ki AKLIN çıkmasında İNSANLIK için hep faydalı olmuştur gibi..

Klabin görevi anlamak değil yaşam için çalışmak atmaktır...Kalbin gizlenmiş kodları vardır ki belkide DNA zincir sarmalında saklı kodlarda yanıtı gizlidir..bilinmez..işte her bir amaç ve ifade gerekliliğinde yapması gereken işlevi yapıyor ve bag kurup insanı AKIL da ilişkilendiriyor...

Misal ben şuan yazıyorum çünkü yazmamı ALLAH için KALP istiyor beynime bütün komut yollarını kapamadım Beynim bana emir versede ben onu SALLAMIYORUM :) ...

Yani demek oluyor ki beynim istesede herşey olmuyormuş...çünkü AKIL işliyor beyin ile KALP ortak bagda belkide yoksa tek hakim beyin komutuyla elime yazdırmayı kestirebilirdi fakat kalbin istemiyor ikisi şuan çelişki yaşayınca ortaya bence AKIL giriyor katılırsın katılmazsın bilemem ama bak şuan deneysel bir canlı test yaptıgımı gördün :)

Bence TEZ leri tekrardan hatta tekrardan düşün derim..

Böyle.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
mantık olmayacak ama akıl olacak. bu tuhaf bir yaklaşım. siz aklı nasıl bir kavram olarak anlıyorsunuz?

birinden birini bırakmanız gerekiyor. aklı kullanmak demek mantığı çalıştırmak demektir. teslimiyet ise daha farklı bir kavram.

böyle yazmakla ayetleri mantıktan yoksun gibi göstermiş olmuşsunuz.

Allah'ın insanlardan istediklerini uygulamak karşılığında cenneti kazanmak akla aykırı gelmiyor ama Allah'ın haşa buna ihtiyacı mı var diye sorgularsak hani çok merhametli ibadetlerimize ihtiyacı yok ,şükrümüze ihtiyacı yok muhtaç olan bizleriz o zaman taat etmek mantıksız geliyor.

İbadetlerin şekilleri Allahın varlığı bir noktadan sonra teslim olmak zorunda insan.

imanın isbatından bahsederken alimler kalp ile tasdik dil ile ikrar lafızlarını kullanırlar...
Kalbin teslimiyet boyutu her zaman akla uygun değil Allah'ın neye benzediğini bilememek gibi...
 

Muhtazaf

Profesör
Katılım
22 Ocak 2014
Mesajlar
1,866
Tepkime puanı
87
Puanları
0
Konum
Almanya
Web sitesi
www.facebook.com
Ne demiş atalarımız: “Akıl var, mantık var!”.
Ama aynı zamanda kalp de var…
Her ikisine de sahip çıkıp, her ikisini de benliğimizde bütünleştirmek dileğiyle…
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir

Düşünebilmeleri için içlerinden hissedecek bir KALP olması gerek...

Bence KALP ile VİCDAN ve BEYİN ne zaman birleşir işte ortaya ortak köprü AKIL çıkar ki AKLIN çıkmasında İNSANLIK için hep faydalı olmuştur gibi..

Klabin görevi anlamak değil yaşam için çalışmak atmaktır...Kalbin gizlenmiş kodları vardır ki belkide DNA zincir sarmalında saklı kodlarda yanıtı gizlidir..bilinmez..işte her bir amaç ve ifade gerekliliğinde yapması gereken işlevi yapıyor ve bag kurup insanı AKIL da ilişkilendiriyor...

Misal ben şuan yazıyorum çünkü yazmamı ALLAH için KALP istiyor beynime bütün komut yollarını kapamadım Beynim bana emir versede ben onu SALLAMIYORUM :) ...

Yani demek oluyor ki beynim istesede herşey olmuyormuş...çünkü AKIL işliyor beyin ile KALP ortak bagda belkide yoksa tek hakim beyin komutuyla elime yazdırmayı kestirebilirdi fakat kalbin istemiyor ikisi şuan çelişki yaşayınca ortaya bence AKIL giriyor katılırsın katılmazsın bilemem ama bak şuan deneysel bir canlı test yaptıgımı gördün :)

işte o isteme de istememe de aslında beynindeki bölümlerin iç çatışması. yani kuran'daki anlama kavramı ile kastedilenin de kaynağı beyin, içgüdülerimizin de, gündelik aklımızın da, reflekslerimizin de, hayallerimizin de, bilinçaltımızın da... aklımıza gelen her türlü iradî ve gayrı iradî etkinliğimiz beynimizin ilgili bölümlerinde olup bitiyor.

kalbin kan pompalamaktan başka görevi yok.

bugün biz yine "kalp gözü", "gönül gözü" vb demeye devam edelim. bunda bir sakınca yok. çünki anlatmak istediğini güzel anlatıyor. bu nedenle bu sözlerin devamında fayda var.

ama kalbin işleviyle ilgisi yok. bu bir yanılgı.

kalp gözü derken anlatmak istediğimiz çok anlamlı, çok değerli bir şey. bunu insanların bilincinde yüceltmeye devam...

batılı dillerde var mıdır bu ifade, bilmiyorum. doğulu felsefeye ait gibi geliyor bana. bu da bizim ayrıcalığımız.

"gözleri vardır, görmezler, kalpleri vardır, anlamazlar" bu söz de çok anlamlı ve şiirsel.

"beyinleri vardır anlamazlar" denseydi o kadar şiirsel ve etkileyici olmazdı zaten.

ama işte o kalp gözünün bulunduğu yer de beynin içinde bir yer. :)
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
konuyu takip te zorlanmadım diyemem kalp mi ?akıl mı? beyin mi? tartışması epey sürdü bazı beyinsizler işi hakarete kadar götürdü mugalatayı dinsiz bile iylan etti ee normal beyin düşünmez ise akıl kiraya veya birinin kumandasına verilirse normal dir diye düşünüyorum
gelelim konuya kalp vucuta kan pompalıyan bir organdır beyin düşünce akıl hal vede harekrti kumanda eden bir organ yani bu tartışma baştan sona kadar yanlış bireysel organlarla insanı tarif yanlış tır akıllı kalp kalpli akıl gibi düşünürsek insanı bütün algılarsak doğruyu buluruz
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Şuan tek organımız aktif abiler.
Nefs :) Gerisi ise ona hizmetkar...

erdem kardeş nefs nediri bilmessek organ larla karıştırırız hemen sufi liğe yatmışsınız yok öyle mürşidin karşısında mürit muamelesi bekleme at gözlüğünü çıkardık kardeşim nefs organ değil dir birkaç organ manzumesinin ürettiği duygu biçimidir
ismini sen koy cismide yoktur
 

ibrahimi

Has Uşak
Katılım
19 Haz 2006
Mesajlar
23,463
Tepkime puanı
1,831
Puanları
0
Yaş
37
Konum
forvet arkası
Sufilikle bir alakam yok @ömerusta da kalp nedir o zaman :) İnsanın kanını pompalayarak dolaşmasını sağlayan organ? Duygulara etkisi nedir? Bunları tartışmak gerek. Benim vermek istediğim mesaj başkaydı.

Şuan beyin out
Nefs in bu kadar.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,955
Tepkime puanı
2,073
Puanları
113
Konum
Mars
Beden bir kitaptır.. Bu kitabı okuyarak göremediğimiz kendimiz hakkında bilgi sahibi olup nasıl işlediğimizi ve nasıl çalıştığımızı öğrenebiliriz.

İnsan 'ı gösterecek bir ayna yok bedenden başka...
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
işte o isteme de istememe de aslında beynindeki bölümlerin iç çatışması. yani kuran'daki anlama kavramı ile kastedilenin de kaynağı beyin, içgüdülerimizin de, gündelik aklımızın da, reflekslerimizin de, hayallerimizin de, bilinçaltımızın da... aklımıza gelen her türlü iradî ve gayrı iradî etkinliğimiz beynimizin ilgili bölümlerinde olup bitiyor.

kalbin kan pompalamaktan başka görevi yok.

bugün biz yine "kalp gözü", "gönül gözü" vb demeye devam edelim. bunda bir sakınca yok. çünki anlatmak istediğini güzel anlatıyor. bu nedenle bu sözlerin devamında fayda var.

ama kalbin işleviyle ilgisi yok. bu bir yanılgı.

kalp gözü derken anlatmak istediğimiz çok anlamlı, çok değerli bir şey. bunu insanların bilincinde yüceltmeye devam...

batılı dillerde var mıdır bu ifade, bilmiyorum. doğulu felsefeye ait gibi geliyor bana. bu da bizim ayrıcalığımız.

"gözleri vardır, görmezler, kalpleri vardır, anlamazlar" bu söz de çok anlamlı ve şiirsel.

"beyinleri vardır anlamazlar" denseydi o kadar şiirsel ve etkileyici olmazdı zaten.

ama işte o kalp gözünün bulunduğu yer de beynin içinde bir yer. :)

Kalp sadece pompalar görevini yapar dersen Vücuttaki diğer organlarda görevini yapar geçer diyelim....

İnsanı insan yapan beyin değil KALP tir çünkü oradan gelen togunluk ve duygular fazladır...

Sana örnek vereceğim kalp ile beyin ilişkisindeki kavramı sonrasında beyin ile kalp in birleşitiğinde köprücük oluşturduğunda iki organın nasıl ortak akıl ürettiğini söyleyeceğim...oke...

Misal

1-Beyin için...

Beyin sadece ögrendiklerini uygular düşüncelerini hayata gerçekleştirir yansıtır...işte sürekli eğitim içerisinde olan bir gence sürekli yolda geçen insanların kafasına birer şaplak yani tokat atması ögretiliyor ve bunun dogru olduguda zihin algısına yerleştiriliyor....bu manada beyinde kalp e yönelik canlı tutacak hiçbir sevgi sözcükleri işlenmiyor anlayacağın bu insan despot eğitim alıyor...

İşte tam bu aşamada denek sahaya çıkarılıyor ve ne ögretildiyse ne ögrendiyse işte tam o sırada yoldan geçen insanlara tokat atıyor....sonunda güzelcene dayak yiyor ama kalkıyor yine başka geçenlere tokat atıyor çünkü tüm zamanı bunu ögrenmekle geçmiş...

2-Kalp için aynı denekle yola çıkalım...

Bir insanın kalp i oldugunda beyni çalıştırılmadığında düşünelim...işte bu deneğede sürekli sevgi sözcükleri veriliyor sürekli onu duygusal yapacak bir etmen oluşturuluyor fakat bu denege şiddetin çok kötü olduğu söyleniyor...işte bu konuda anlatımda oluyor...bunun yanında tokat atmada ögretiliyor..

devamında denek sahaya çıkarılıyor ve denekten yoldan geçenlere tokat atması isteniyor...işte denekte yolda geçenlere tokat atıyor ama sonrasında her tokat attıgından özür diliyor işte bu insanlarada kalbi var ama beyni yok deniyor ....insan yaptıgının kötü oldugunu bilmiyor ama sonrasında üzüntü duyuyor...çünkü iyi-kötü kavramı anlatılmamış bunuda kutsal metinlerden ögrenmesi gerekiyor insanların...

3-Son denekte aynı deney üzerinden fakat bu sefer Beyin ile KALP in ortak köprü oluşturması sonucu ortaya çıkan AKIL dan bahsedelim...

Kişiye sevgi sözleri ögretiliyor kişiye tokat atma canlı göstertiliyor fakat kişi daha deney sırasında BEYNİ İLE KALP arasında bağ kurduğu için ayırt edebildiği için dogruyu ve yanlışı işte ortaya AKIL çıkıyor...işte bu akıl ile kişi deney aşamasında yapılanın saçma oldugunu ve yanlış oldugunu ifade edip deney aşamasını terkediyor yani bu insanı istediğin kadar uğraş ZİHİN KONTROL yapısı altına alamazsın kişi seçimini kendi ve özgür şekilde yapabiliyor...kişi hatalarını bildiği gibi eksiklikleride bilebiliyor...

Beyin olabilir ama çalıştırmadıktan sonra kalp in bir anlamı yok ...kalp olabilir ama beyin farklı alanda çalışıyor iş fesatlıga gidiyorsa yine bir anlamı yok...

Bak gecenin bu saatinde sabah işe gidecekken senin yazını gördüm gözlerim ve bedenim bana yatmamı söylüyor sabah işe gideceksin diyor hatta beynim bana o kadar fazla baskı yapıyor ki yatmam konusunda ama ben kalpten diyorum ki hayır şu güzel arkadaşıma yanıt vereyim sonra yatıcam diyorum ki öylede olacak işte burada ortak iki akımı çakıştırıyorum..

Beynimin isteği olmayacak kalbiminde isteği olmayacak Aklın isteği olacak dediim...bak şimdi ayağa kalktım az öteye gittim su içtim geldim benim aklımın isteği oldu ....şimdi montörümün düğmesini kapadım açtım...(inan yaptım)...yine benim isteğim oldu ...

Şimdi kalbime seni seviyorum dedim içim öyle çızlıyor öyle tatlı ağırlaşıyor ki....Kalp i sevgi sözcükleriyle besleyebilmek önemli....beyni yararlı faydalı bilgilerle besleyip fazlalıkları atabilmek saklamamak önemli...misal ben hayatım boyunca hiç şarkı söylemesini bilmem ve ezberlememde yada şu sanatçıyı seviyorum diyemem çünkü uğraşı vermedim beynimi bu konuda doldurmak istemedim gibi...

Kişilerin tercihi...istesem yaparmıydım yapardım ama ben kalpten bir seçim yaptım yerlerine daha güzellerini beynimin hafızasına koydum...beni beynim değil ben beynimi yönetirim dedim öyle oldu...

Fakat şu var Nefis hırs işte burada beyinde sınıfta kalıyor kalpte zaten buraları geçemediğimiz için hatalıyız ya :)...İnsanlığın geneli olarak (bende dahil)

Kendimi övme anlamında anlatmadım yoksa ben dünyanın en akılsız en mantıksız en kocakafalı biriyim :) mütevazi olmak güzeldir...Kişi gerektiği zamanlarda kendini üzebilmeli işte o zaman hata ile dogruyu ayırt edebilmek kolay olabiliyor...

KALP in gözleri Senin göz aynandır...

Benim bir sözüm vardır ve oldukça hoşuma gider...

Görmek ile görebilmek arasında fark vardır diye...

Bir insana baktıgında onda neler görebildiğin önemlidir misal ben bir insana bakayım baştan aşağıya o insanın ne oldugunu hangi hisleri hırsları barındırdığını sana söylerim ama emin ol sorsanda anlatmam çünkü ALLAH bir insanın sırrını saklayanı severim diyor :) mecnun değilim elbet ama hislerim oldukça kötü :)

Konu mevzu elbette ben değilim olmamalıyımda neden sürekli benden bahsettik çünkü istemim dışıydı bunu beynim istedi benden peki neden beynim sürekli benden bahsetti ?...

Çünkü beynim beni övmek yüceltmek nefisle birlikte istedi....peki neden ben nefsime uyup kendimi göklere hatta uzaylara çıkarmadım çünkü kalp im bana dogruyu yanlışı yukarıya anlatıyordu söylüyordu yaptıklarımın birer yanlış oldugunu insanlara bu şekilde kendimi övmemem gerektiği eğer bu kadar aşırı kendini öven olursan ALLAH ımızı unutabileceğimizi ve ALLAH ın sevmediği durumlar haller oldugunu söylüyordu...bak gördün mü kalp in gözü varmış saniyeler salieseler içerisinde BEYNİ min görmediği nice güzellikleri görüp gün yüzüne çıkardır..

Eğer ben isteseydim AKIL erdirmeseydim yani KALP İLE BEYİN arasında BAG kurup AKIL erdirmeseydim beynimin isteklerine ama dogru ama yanlış uyarmıydım elbette ....eğer sadece kalp imin isteklerine uysaydım o zaman sana bu yazıları açık ve samimi bir şekilde yazarmıydım bence asla BÖYLE bir yazı sadece KALP ime uyup benden sana yönelik alamazdın...

AKLIM bana işaret etti ortak fikirde buluştu sana dogru ve isabetli yazılar yazmam için beynimle kalbimle birlikte ortak fikir dayanışması yapıp sana güzel yazmam istendi :) bende sana en açıklayıcı yönden yazdım...Buna Zeka diyorlar ama ben akılsızım o bende gezmez :) o yüzden güzel dostum eğer hayatında kimi sevdiğini bilirsen en azından bazı hataları yapmazsın...ama bazı hataları diyorum çünkü..

İman eksikliği ve dini gerekliliklerin sürekliliği önemli....nefis bazen saptırabilir her insanın dikkat etmesi gereken durumlar...

Hayatımız boyunca AKLI hareket ettirip yaygınlaştırabilsek dünya çok güzel olurda sürekli sağlıklı düşünebilmekten geçer yani bundna kastım beyin ile kalp in neler söylediğini düşünüp kalp in beyin ile düşünüp gerçek aklı dogruyu güzeli seçmesi diye düşünüyorum..

Bak sana yine canlı denek testi yaptım....Birdaki denek testim kendimde olmayacak bunu izin vermiyorum bak işte bunu olmayan beynim istedi hehe :)

Böyle...
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Kalp sadece pompalar görevini yapar dersen Vücuttaki diğer organlarda görevini yapar geçer diyelim....

İnsanı insan yapan beyin değil KALP tir çünkü oradan gelen togunluk ve duygular fazladır...

Sana örnek vereceğim kalp ile beyin ilişkisindeki kavramı sonrasında beyin ile kalp in birleşitiğinde köprücük oluşturduğunda iki organın nasıl ortak akıl ürettiğini söyleyeceğim...oke...

Misal

1-Beyin için...

Beyin sadece ögrendiklerini uygular düşüncelerini hayata gerçekleştirir yansıtır...işte sürekli eğitim içerisinde olan bir gence sürekli yolda geçen insanların kafasına birer şaplak yani tokat atması ögretiliyor ve bunun dogru olduguda zihin algısına yerleştiriliyor....bu manada beyinde kalp e yönelik canlı tutacak hiçbir sevgi sözcükleri işlenmiyor anlayacağın bu insan despot eğitim alıyor...

İşte tam bu aşamada denek sahaya çıkarılıyor ve ne ögretildiyse ne ögrendiyse işte tam o sırada yoldan geçen insanlara tokat atıyor....sonunda güzelcene dayak yiyor ama kalkıyor yine başka geçenlere tokat atıyor çünkü tüm zamanı bunu ögrenmekle geçmiş...

2-Kalp için aynı denekle yola çıkalım...

Bir insanın kalp i oldugunda beyni çalıştırılmadığında düşünelim...işte bu deneğede sürekli sevgi sözcükleri veriliyor sürekli onu duygusal yapacak bir etmen oluşturuluyor fakat bu denege şiddetin çok kötü olduğu söyleniyor...işte bu konuda anlatımda oluyor...bunun yanında tokat atmada ögretiliyor..

devamında denek sahaya çıkarılıyor ve denekten yoldan geçenlere tokat atması isteniyor...işte denekte yolda geçenlere tokat atıyor ama sonrasında her tokat attıgından özür diliyor işte bu insanlarada kalbi var ama beyni yok deniyor ....insan yaptıgının kötü oldugunu bilmiyor ama sonrasında üzüntü duyuyor...çünkü iyi-kötü kavramı anlatılmamış bunuda kutsal metinlerden ögrenmesi gerekiyor insanların...

3-Son denekte aynı deney üzerinden fakat bu sefer Beyin ile KALP in ortak köprü oluşturması sonucu ortaya çıkan AKIL dan bahsedelim...

Kişiye sevgi sözleri ögretiliyor kişiye tokat atma canlı göstertiliyor fakat kişi daha deney sırasında BEYNİ İLE KALP arasında bağ kurduğu için ayırt edebildiği için dogruyu ve yanlışı işte ortaya AKIL çıkıyor...işte bu akıl ile kişi deney aşamasında yapılanın saçma oldugunu ve yanlış oldugunu ifade edip deney aşamasını terkediyor yani bu insanı istediğin kadar uğraş ZİHİN KONTROL yapısı altına alamazsın kişi seçimini kendi ve özgür şekilde yapabiliyor...kişi hatalarını bildiği gibi eksiklikleride bilebiliyor...

sayın elbiss, aynı hatayı tekrarlıyorsunuz. bakın, o örneğinizdeki sevgi sözcükleri de, tokat atmanın öğretilmesi de, bütün bunların hepsi beyne aittir. sevgi kelimelerini de beyin öğrenir, nefret sözlerini de. kalbin hiç bir ilgisi bulunmuyor.

kalp sadece kan pompalıyor.

beyin ise kumanda merkezi. sadece anlamayı, düşünmeyi, öğrenmeyi değil, duygularımızı da yönetiyor. içgüdülerimizi, ruyalarımızı, hayallerimizi, altbenliklerimizi, bilinçaltımızı, aşık olmamız, sevmemiz, bir dine veya inanca inanmamız gibi en yüce duygularımızı da beyinde yer alan görevli bölümlerde buluyoruz.

mesela deney yapıyorlar. adamın beyninin ilgili bölümünü bir süreliğine uyuşturuyorlar. adam o bölümün görevi olan işleri yapamıyor. mesela kötü bir adamın beyninin ilgili bölümüne müdahale edip düzeltseler, adam artık kötü biri olmaktan çıkar. bunun gibi...
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
sayın elbiss, aynı hatayı tekrarlıyorsunuz. bakın, o örneğinizdeki sevgi sözcükleri de, tokat atmanın öğretilmesi de, bütün bunların hepsi beyne aittir. sevgi kelimelerini de beyin öğrenir, nefret sözlerini de. kalbin hiç bir ilgisi bulunmuyor.

kalp sadece kan pompalıyor.

beyin ise kumanda merkezi. sadece anlamayı, düşünmeyi, öğrenmeyi değil, duygularımızı da yönetiyor. içgüdülerimizi, ruyalarımızı, hayallerimizi, altbenliklerimizi, bilinçaltımızı, aşık olmamız, sevmemiz, bir dine veya inanca inanmamız gibi en yüce duygularımızı da beyinde yer alan görevli bölümlerde buluyoruz.

mesela deney yapıyorlar. adamın beyninin ilgili bölümünü bir süreliğine uyuşturuyorlar. adam o bölümün görevi olan işleri yapamıyor. mesela kötü bir adamın beyninin ilgili bölümüne müdahale edip düzeltseler, adam artık kötü biri olmaktan çıkar. bunun gibi...

Öncelikle Sohbetin için teşekkür ederim...Sonrasında konuya dönmem gerekirse

Beyin nasıldır biliyormusun?...

Gerçek manada söylemek gerekirse tamamen sistemsel hesaplamalar üzere kurulu bir tasarım harikasıdır...Beyin içerisinde o kadar fazla kılcal köprü damarlar var ki halen bir çoğunun gerçek manada tespitinden ziyade görevleri tartışılır...

Dünya yeryüzeyinde tüm bilgisayarları toplasan bir BEYİN etmez...Bu kadar sistemsel devasa bir organdan bahsediyoruz...bu organın hayati öneminden tutda İnsanlara ışık saçmasına kadar bir çok konuda bilgi hazinesi diyebilirim....

Fakat BEYİN aynı bilgisayar hafızası gibidir ögrendiğini ,tecrübe edindiğini bunun yanında teorikteki ve uygulamadaki esasiyetleri gerçekleştirir en son olarak tüm verileri zihin denilen hafızaya kayıtlar...

Hani bazen çokça derler ZİHİN KONTROL ü diye...işte bu kontrolün esas amacı sana bir kaç ilüzyon gösterip sen istesende istemesende bilinç altında bu hafızana kayıtlanması gibi...Zihin hafızanın içerisine bilgi senin isteğinin dışında kayıtlanması senin otokontrolünde sapmalar olmasına vesile olabiliyor...

Fakat dogruyu yada yanlışı seçmende BEYİN bir işe yaramıyor....

Şöyle diyelim..

BEYNİ aynı bilgisayar verileri gibi ÖYLE düşün ...Nasıl bir masaüstü bilgisayarda sistemin olduguyla yetinebiliyorsan işte beyinde ÖYLE dir fakat ALLAH beyne o kadar fazla kılcal damarlar ve elektiriksel işletimler vermiş ki işte belkide DÜnyada ki bilgisayar verilerini işlemsellerini toplasan bir insan BEYNİ yapmaz....

Burada anlatmak istediğim..

Sistemsel yargının ötesine gidemiyorsun.....yani var olan bir bilgisayarla özelliklerinin üstünü yaşıyormusun en son ulaşabildiğin max verimden ötesinde olamıyorsun....İnsan beynide ÖYLE....

Nasıl masaüstü bilgisayarda

Duygular aşklar üzüntüler yok ise insan Beyninde de ÖYLE...fakat Nasıl bilgisayar bir veri üzerinde tasarım yapabiliyor ise bunun yanında Düşünme yani veri hesaplama programlarıyla yapabiliyor ise İşte insan BEYNİ de ÖYLE dir...Yani tamamen sistemsel tasarımla alakalı....Elbette Dogrusunu ALLAH bilir demeyi unutmak istemiyorum....

KALP ise BEYİN den çok farklı ve ayrı tasarımlanmıştır...

KALP ALLAH ın insanlara sunduğu en harika bir tasarım gerçekliliğidir....Kalpsiz insan ruhsuz insandır derler....genelde de öyledir...

KALP İLHAMIN ANA KAYNAGI MERKEZİDİR...

İnsan İlham alacağı zaman KALP e danışmalıdır...İlhamsız bir kalp IŞIĞINI kaybetmişe benzer...

Kalpte sevgi üzüntü mutluluk vardır....Fakat Kalp in bunu hissedip insana yanısatabilmesi için işte burada ALLAH ın muhteşem tasarımı ortaya girer....Beyin ile KALP ilişkisinde ortak bir köprü kurulduğunda beyin içerisinde belli bölümler çarpışmaya başlar ben buna farklı birer kanal yol açımı diyorum....

İşte bu yolda KALP i üstün basan benim deyimimle ilahmı yerinde ve olumlu alan birinin AKIL ŞUURU açılmış demektir...

Dikkat et dünyada bir çok insan kalp taşır fakat bir çok insan dogruyu seçemez...Çünkü İlham kaynakları eksiktir...Kalbin sürekli ilham alabilmesi için onu beslemelisin yada beslemeyi bilmelsin :) evet ben güldüm belki ama sakın gülme gerçekten ÖYLE..

Kalp birer bogaz değildir ama KALP in de beslenmeye ihtiyacı var ...Kalp in en iyi yiyecek kaynagı sevgi dir....İnsan sevgiyi ögrenmesi gerekiyor bunun yanında hürmet nezaket saygı edep ahlak vb gibi bir çok kaynak kalp in besin kaynagıdır...

Beyin bu verileri kayıtlar fakat beslenmemiş bir kalp ile beyin doyuma lezzete ulaşamaz....

Beyin sadece uygular sorgulamaz yargılamaz hesaba çekmez...Düşünür üretir ama sadece bildiği üzere yapar ....

Yani bugün bir mimarsın diyelim...

Beynin bu yönde eğitim alsın diyelim...

işte o beyni mimar olan sen sahaya çıktığında sadece işini yapar ve senden istenileni yaparsın....o yapılan mimariyi sorgulamaz yada niçin gibi sualler sormassın belki yaratıcı yeteneğin var ise kendinden birşeyler katarsın....anlatmak istediğim mimar olarak sen işini yapar sorgulamaz görevin ne ise onla ilgilenirsin...işte beyin de tam BÖYLE çalışır...sorgulamaz görevini bildikleri gördükleri kazanım sağladıkları vss şekilde yapar...

Fakat KALP i beslenen ve sürekli beslenmeye devam eden insan yaptıgı mimariye güzellikler katar mimari içerisine insanları düşünen kolaylıklar koyar bunun yanında mimari yapının göze hoş gelmesinin yanı sıra ruha hoş gelecek yanlarıda ekler...

Bugün Iphone un AŞK olmasının sebebide RUH a hitap edilerek düşünülen DİZAYN tasarımlarıydı...

Bugün Mimarın AŞK ı DUYGU yu dokuması önemlidir fakat kaç mimar Bu ruhu yansıtır işte o muamma....yaratıcılık zeka vsss inan hepsi bir yere kadar....Fakal AKIL ile geen ince dokunuşlar AKIL ile KALP ile gelen ruha hitap etmelerin yeri bambaşkadır...

KALP te insan vücüdunda birer organdır fakat KALP in de BEYİN gibi görevi vardır...KALP te belki beyin gibi çarpışan patlamalar yoktur ama içlerinde hassas dokular duyular vardır...KALP beyinden yardım alır burası dogru fakat KALP in İLHAM ın ana kaynagı oldugu oldukça dogru....

ALLAH ben sizin KALP lerinize bakarım diyor ise ALLAH bu güzel sözü boş yere söylemez...

Belki sen öldükten sonraki hayata inanmıyor olabilirsin belki kendince bildiğin dogrular üzere yaşamak isteyebilirsin sana birşey diyemem ama ben BÖYLE durumu aynı BEYNİN durumuna benzetiyorum yani bildiği ve öğrendiği inandığı şeyi yapması gibi....

Fakat KALP ÖYLE değildir...KALP görsede görmesede Yaratıcısını AŞKLA SEVGİYLE bagrına basar ve Öldükten sonrada ki zaten her insan birgün ölecek çok şey kaybetmeyeceğini bilir ve insana İLHAM verir...ALLAH ın varlığıyla yüzleştiğinde kalp in ne kadar dogruyu yönlendirdiğini insan o zaman anlar...

İşte Beslenen bir KALP doğruyu-yanlışı ayırt edebilen yada etmeye çalışabilen bir kalptir....kişilerin ilhamına bağlı...

Beyin dogruyu-yanlışı ayırt edemez....istediğin kadar uğraşş sadece bildikleri tecrübe kazandıkları vss durumlarda yapabilir ötesini yapamaz....yapabilseydi bugün Dünyada İnsanlar daha mutlu mesut hayat yaşayabilirlerdi..

Madem bu kadar BEYİN orjinal ve güzel dogruyu ayırt edebiliyor....

Neden Dünyada İNSANLAR sürekli birbirine KAZIK atmaya çalışıyor diyorsun ki....beyinde bir bölge var bulunsa olmayacak....sen hiç etkiye tepki kanunu bilmiyorsun sanırım...bir yeri onarmak için başka bir yeri bozacaksın...

Sistemin bir çarkını düzenlemek için diğer çarkı bozmak gibi....yanlış anlama ama Dünyada ki hangi sistemi düzeltmek istersen iste inan başka yerden hasar çıkacaktır...yani hiçbir sistem tam olmayacaktır...Dünyanın düzeni kanunu bu...

Yani ALLAH ın koymuş olduğu düzen ve sistemsel yapısallıklar tam İNSAN için iyi olandır...Eğer Dünyada insan iyi olmak istiyor ise KALP ini beslesin kalp ine dogru güzel gelen ALLAH tan İLHAM olacak sözler uygulasın...

Görüyorum bir çok insanda...

İnsan dogruyu bahseder anlatır ibadetinide yapar ama insanın iç kişiliği dünyası çok farklıdır neden biliyormusun ?...

Çünkü Dünya Beyni onu olumsuza yönlendirmiştir...

Bu kadar güzel ibadete sahip bu kadar güzel düşünceye sahip insan çıkar ilişkisi olduğunda oldukça kötü ve acımasız olabiliyor çünkü burada etken Hayat tecrübesi adı altında Beynine dogru yanlış demeden ayırt etmeden ZİHİN altında bilgiler yükleyip kayıtlaması....

zamanı gelince yada anlık süreçlerde insan bu zararlı etmenleri kendi için yani BU MEŞHUR BEN DUYGUSUNU kullanıyor...yani bu karşısındaki EZİP GEÇTİĞİ İNSAN değerlimiymiş yok onun hakkı varmıymış yok ALLAH katında kardeşimiymiş...

yani İNSAN nasıl işine geliyor ise ÖYLE davranır güzel kardeşim..Bu da tamamen KALP in İLHAM kaynağı eksikliğindendir..eğer kişi KALP ini besleyebilir ise dogruyu -yanlışı en azından İLHAM alabilir ama uygulamak yada uygulamamak yine BEYİN de ....KALP ilham etsede BEYİN kullanmazsa RED eder ise o zaman ortaya AKIL çıkmıyor HATA çıkıyor yani....

O yüzden İnsan beyni ile birlikte KALP inide kullanmasını bilebilmeli ki ortaya AKIL çıksın...

Boşuna dememişler AKILSIZ biriyle gezeceğine AKLI olan biriyle gez rahat et diye....

Akılsız insan APTAL insan değildir bunu sakın yanlış anlama...Akılsız insan seni her an hatta salise içerisinde çıkar dahilinde satabilir ama Akıllı insan işte bunlara ALLAH yoldaşları derler işte bu adamlar insanlar senin hertürlü sağ kolun olur bilirsin ki adam gibi adamdır satmaz arkadan vurmaz yolda eğilsende sana tekme atmaz...bilirsin ki akıllı adam ALLAH ı senin için kaybetmez...ALLAH ı kazanmak onun AKLININ yoludur...

Bizde suallere cevaplar tükenmez ALLAH istemediği süre içerisine kadar...

Dogru yanlış işte orasını bilemem onu KALP ini kullanıp ayırt etmeye çalışırsan o suale bence cevap bulabilirsin yoksa BEYİN her anlamda pek işe yaramıyor yarasa bende fayda verirdi satayim.... :)

Böyle.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Öncelikle Sohbetin için teşekkür ederim...

sohbet için ben de teşekkür ederim ancak aynı şeyleri tekrar etmenin ötesine geçemeyeceğim ne yazık ki. çünki siz yine aynı yanlışı tekrarlamışsınız.

kalbin kan pompalamaktan başka bir görevi yoktur diyorum. siz buna itiraz mı ediyorsunuz? o halde kalbin duygularımızın ve ahlak, karakter gibi özelliklerimizin merkezi olduğuna dâir ispatlarınızı sunun.

böyle bir durum yok. karakterimizin de, telepatik yönlendirilmemizin de, her türlü faaliyetimizin de kaynağı ve merkezi beynimizdir.

hatta cinsel faaliyetin de kaynağı ve asıl yönlendiricisi beyindir. aşık olmanın da kaynağı beyindir. inanmanın, ibadet etmenin kaynağı yine beynimizdeki ilgili bölümdür.
 
Üst