Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de; “Cinlerden bir ifrit, ‘Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var.’ Dedi. Kitaptan ilmi olan kimse ise, ‘Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getirebilirim’ dedi. (Süleyman) onu (Melikenin tahtını) yanı başına yerleşivermiş görünce, ‘Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye, beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbin müstağnidir (şükre ihtiyacı olmayan), çok kerem sahibidir.” (Neml, 27/39-40) buyurulmaktadır.
Burada ifritlerin neler yapabileceğine işaret edilmekle beraber, celp ilmini bilen bir alimin de onlardan daha seri olarak bazı işleri yapabileceği anlatılmaktadır. Nitekim tefsirciler bu işi yapan kişinin Hz. Süleyman’ın adamlarından biri olduğuna kanidirler. Ancak bu kişinin kim olduğu hakkında değişik şeyler söylenmiştir. İbn Mes’ud (r.a) bunun Hızır (a.s) olduğunu söylemiştir(4). İbn Abbas’ın meşhur görüşüne göre ise, bu kişi, Hz. Süleyman’ın vezirlerinden Asaf b. Berhıya’dır ki, sadık ve doğru bir kişiliğe sahiptir.(5) Tefsircilerin çoğunluğu bu isim üzerinde birleşmektedir. Aradaki mesafenin ise, iki aylık bir mesafe olduğu kaydedilmektedir.(6) Bu zat, dua edildiği zaman Allah’ın mutlaka kabul edeceği “İsm-i A’zam” duasını biliyordu. Hz. Süleyman’ın bir mucizesi olarak veziri böyle bir keramet göstermiştir.
şimdi kerameti inkar etmekle elimize ne geçiyor bir daha düşünün.