Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslam dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslam memleketinde ruhlar birbirlerinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüz binlerce ziyaretçi ile dolan Kâbe’nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasi, ne iktisadi, ne de fikridir. Bu halin sebebi, İslam’ın temeli ve Kur’an’ın özü olan AHLAKın kaybedilmiş olmasıdır.
Bu günkü Müslümanlar, bir takım geleneksel hareketleri dikkat ve titizlikle yapmaktan başka endişesi olmayan, ilk çağın ve ilkel devrin sihirbazlarını andırıyorlar. Kur’an’ın harikası olan İLAHİ AHLAK İslam diyarında çoktan mezara gömülmüştür. Ahlaka karşı işlenen bu zulmün tarihte bir benzeri yoktur. İnsanlığın binlerce yıllık ruh ve vicdan eserini inkâr ederek düşünmeyi günah sayan, sefaleti din diye tanıtan gerilikle taassup, bu zulme sığınmış bulunmaktadır.
Kalbe karşı gelen kaideleri, İslam çerçevesi içinde insan ruhunun esaret zinciri yapmakla geçinenler, kendilerine din adamı dedirttikçe ve halkın bunlara hürmet ve itibarı devam ettiği müddetçe İslam dünyasının, içinde yüzdüğü sefaletten kurtulması imkânsızdır. Her türlü şer ve fitne, kendini mübarek gösterecek başka bir şerre işaretle onu yerdikçe kendini yükseltme ve hayır maskesine bürünme fırsatını elde edebiliyor.
Asırların artığı sözde din adamlarımız, devrimizin maddeci yıkımını göstererek onu itham yoluyla kendilerinin Allah yolcusu oldukları vehmini halka sunuyorlar. Hakikatte ise onlar dini hayatı maddi şekil ve hareketlere bürünmüş maddecilerdir; din ve ahiret maddecileridir. Ruhlarını kaybetmişlerdir. Allah yolculuğu mevlithanlıktan, duacılıktan, mukabelecilikten ve kasidecilikten geçmediği gibi kinin, tekfirin, tehdidin ve ruh karartıcılığın da ilahi yolculuğa yoldaşlığı olamaz. Nur arayanlar, her tarafta nurla kuşatılırlar. Etrafta karanlık arayıp taşlama harisleri nuru asla göremeyeceklerdir. Bizim yolumuz, İslam’ın kaynaklarındaki nurlardan fışkıran ümit ile iman sevdasını âleme ve Allah’ın bütün kullarına ulaştırma yoludur; İslam’ı insanlar birleştiren yoldur. (Nurettin Topçu, İslam ve İnsan/Mevlana ve Tasavvuf) (Öğretmen Nurettin Topçu, Nakşibendi meşayıhından Abdülaziz Bekkine hazretlerinin talebesidir)