Türkiye'de cemaat kadrolaşmaları !

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Dicle Üniversitesi'de Cemaat Kadrolaşması

Dicle Üniversitesi'nde yaşanan cemaat kadrolaşması sonucu uzaklaştırılan öğretim üyeleri yaptıkları ortak basın açıklamasında uygulamayı protesto ettiler.



Dicle Üniversitesi'nde yaşanan cemaat kadrolaşması sonucu uzaklaştırılan öğretim üyeleri yaptıkları ortak basın açıklamasında uygulamayı protesto ettiler. Açıklamada, Cemaat dışında hiç kimsenin Dicle Üniversitesi'ne öğretim üyesi olarak girebilmesine Rektör Ayşe Jale Saraç tarafından izin verilmediği belirtildi.

Dicle Üniversitesi'ndeki kadrolaşma sonucu uzaklatırılan öğretim üyeleri adına açıklama yapan Doç. Dr. Ferruh Akay, Diyarbakır Tıp Fakültesi'nin Türkiye'nin ülkemizin sayılı köklü fakültelerinden biri olmasına rağmen 2008-2012 yılları arasında oldukça sıkıntılı bir dönem geçirdiğini söyledi.

Ayşegül Jale Saraç'ın, rektörlük seçimleri öncesi demokratik söylem ve vaatlere karşılık üniversitede bir pervasızlık dönemine tanık olduklarını belirten Akay, yeni öğretim üyesi alımları bilimsel liyakat ve objektif kriterler baz alınarak değil, tamamen ideolojik ölçütlere göre belirlendiğini savundu.

"Sayın Prof. Dr. Ayşe Jale Saraç rektörlük döneminin başından itibaren birkaç cemaat dışında hiç kimsenin Dicle Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak girebilmesine izin vermedi. Dahası mevcut kadrolarda bulunan ve yeni yönetimle farklı fikirlere sahip öğretim üyeleri yapılan çeşitli baskılarla üniversiteden uzaklaştırılmaya çalışıldı'' diyen Akay, rektörlük sürecinde çoğunluğu bölgeden olmak üzere çok sayıda öğretim üyesinin yapılan baskılara dayanamayarak ya istifa ettiğini ya da başka üniversitelere gitmek zorunda bırakıldığını söyledi.

Tıp fakültesinde öğretim üyesi olup sağlık bakanlığı mevzuatı gereği var olan mecburi hizmet yükümlülüklerini yerine getirmek üzere geçici olarak üniversiteden ayrılan öğretim üyelerinin geri dönüşlerinin bile engellendiğini, dahası bu öğretim üyelerinin bir kısmının yurt dışı görevlendirmeleri nedeniyle kendi üniversitelerinde mecburi hizmet yükümlülüklerinin de olduğunu kaydeden Akay, birçok kez Diyarbakır'daki sivil toplum örgütleriyle birlikte bu konunun basın açıklamalarıyla halka, politikacılara ve basın mensuplarına anlatılmaya çalışıldığını ifade etti.

'Dicle Üniversitesindeki mevcut yönetimin bir cemaatler koalisyonu haline geldiğini belirten Akay şunları söyledi: "Sayın Rektör, üniversitemiz Tıp Fakültesinden bilim insanlarının ayrılmasında Diyarbakır’ da terör ortamının sorumlu olduğunu belirtmiştir. Halbuki Diyarbakır 90'lı yıllarda faili meçhul cinayetler ve ağır bir terör ortamına tanık olmuş, ancak hiçbir öğretim üyesi bu nedenle görevinden istifa etmemiştir. Rektör hanımın bahsettiği terör olsa olsa kendi yönetiminin üniversitede yarattığı terördür. Aynı açıklamada terör yüzünden kimsenin gelmek istemediği dediği üniversitenin öğretim elemanı sayısını son 4 yılda 500 civarında artırdıklarını beyan etmiştir. Ne yazıktır ki bu öğretim üyelerinin nerdeyse tümünü belli cemaatteki kişiler oluşturmuştur. Bu kadrolaşmanın en yoğun yaşandığı fakülte de Tıp Fakültesi olmuştur.''

Akay, geçen hafta Dicle üniversitesiyle Prof. Dr. Saraç'ın açıklamasının gerçeği yansıtmadığını belirterek, şöyle dedi: ''Tamamen hayal mahsulü olarak yaşananları Diyarbakır’da terör olaylarına bağlaması düştüğü acizliği yansıtmaktadır. Bu değerlendirme Dicle üniversitesini tercih edecek öğrenci ve ailelerin karar verme süreçlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Üniversitenin tepe yöneticisinin bu kadar olumsuz bir şekilde değerlendirme yapması ciddi bir talihsizlik olmuştur, bizleri ve tüm Diyarbakır’lıları derinden üzmüştür. Bunu kamuoyuna siz basın mensupları aracılığıyla paylaşmayı önemli bir görev olarak kabul ettik. Üniversitenin şehirle bütünleşmiş, bilim üreterek insanlara katkı sağlayan, insanların gönül rahatlığıyla başvurdukları ve siyasetin uzağında bir konuma gelmesini ümit ediyoruz, Şu anda olduğu gibi yönetilmesi, hak etmediği olumsuz haberlerle gündeme gelmesi bizleri çok üzmektedir. Bu nedenle Üniversiteden ayrılmış olan Tıp Fakültesi eski öğretim üyeleri olarak üniversiteye yeniden dönünceye kadar Diyarbakır’daki Özel ve devlet hastanelerinde halkımıza hizmet etmeye devam edeceğimizi belirtiriz.''






haberdiyarbakir.com
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Mehmet Şevket Eygi: Cemaat yargıda, poliste, Diyanet ve eğitimde kadrolaşıyor





31b678cd.jpg

İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi, "başta polis, yargı, eğitim, üniversiteler ve Diyanet olmak üzere devletin temel kurumlarında hızlı ve hummalı bir kadrolaşma faaliyeti yürüt&


T24 -
İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi, "başta polis, yargı, eğitim, üniversiteler ve Diyanet olmak üzere devletin temel kurumlarında hızlı ve hummalı bir kadrolaşma faaliyeti yürütüldüğünü" yazdı. "Bunu halk oyuyla seçilmiş mevcut iktidar mı yürütmektedir? Büyük ölçüde hayır... Adına 'Teşkilat' diyeceğim, o yürütüyor" diyen Eygi, söz konusu kadrolaşma konusunda ismini anmadan Fethullah Gülen cemaatine işaret etti.
Eygi, Milli Gazete'deki yazısında "teşkilat" olarak andığı kesimden Fethullah Gülen cemaatini kastettiğini, "Geride bıraktığımız mübarek Ramazan'da birtakım Müslümanlar hahamlarla, papazlarla, patriklerle, rahiplerle, kıssislerle, gayr-i Müslim ruhanîlerle bir araya geldiler, lüks ve gösterişli iftar sofralarında birlikte yemek yediler" gibi ifadelerle belli etti. Gülen cemaatinin, her Ramazan ayında Türkiye'deki gayrimüslim ruhanî liderlerin de davetli olduğu iftar yemekleri verdiği biliniyor.
Eygi'nin "Temel Kurumlarda Kadrolaşma" başlığıyla Milli Gazete'de yayımlanan (23 Kasım 2011) yazısı şöyle:
Temel Kurumlarda Kadrolaşma
Ana konu: Temel kurumlarda kadrolaşma. AYRINTILAR: Başta polis, yargı, eğitim, üniversiteler, Diyanet olmak üzere devletin temel kurumlarında hızlı ve hummalı bir kadrolaşma faaliyeti yürütülmektedir. Bunu halk oyuyla seçilmiş mevcut iktidar mı yürütmektedir? Büyük ölçüde hayır...
Adına "Teşkilat" diyeceğim, o yürütüyor.
Buna hakkı var mıdır?
Bir dereceye kadar hakkı vardır.
Masonlar temel kurumlara, işlerin başına kendi adamlarını geçirmek istemiyorlar mı?
Sabataycılar aynı şeyi yapmadılar mı?
Bir ara bazı temel kurumlarda militan Alevi kadrolaşması olmadı mı?
Atatürkçüler temel kurumları Atatürkçü kadrolarla doldurmak istemiyor mu?
Lakin bugünkü Teşkilat kadrolaşmasının bazı çok olumsuz, çok vahim, çok tehlikeli tarafları var.
Teşkilat son derece tekelci.
İslamî tarafı var ama kendisinden olmayan Müslümanlara üvey evlat muamelesi yapıyor.
Mesela polis teşkilatındaki Teşkilat mensubu dindar polislerle, Teşkilata bağlı olmayan dindar polisleri ayırıyor, üye/bağlı olmayanlara iyi gözle bakmıyor.
Madem ki, islamî bir teşkilatsın, şu kurallara ve ilkelere riayet etmekle yükümlüsün:
(1) Kur'ana, Sünnete, Şeriata, tek kelimeyle İslam'a göre emanetler yani vazifeler, memuriyetler, makamlar, müdürlükler, başkanlıklar, hizmetler ehil olanlara verilir. Şu tarikata, bu Teşkilata, şu Cemaate mensubiyetin önemi yoktur.
(2) İslam'da temel kurum Ümmettir, cemaat veya Teşkilat değil.
(3) Ümmet içinde çeşitlilik vardır.
(4) Ümmete hizmet etmek isteyenler çeşitliliği göz önüne alacak ve çoğulcu olacaklardır. Peygamberimiz "Ümmetimin (olumlu) çeşitliliği geniş bir rahmettir" buyurmuştur.
(5) Ümmetin içinde hayli cemaat, tarikat, grup, hizip, fırka, meşreb bulunmaktadır. Bunların dışlanması büyük hata olur.
(6) Türkiye halkını bir bütün olarak ele almak ve militan, agresif İslam düşmanları dışında, millî barış ve mutabakat zihniyetinin ışığında işbirliği yapmak gerekir.
(7) Poliste kadrolaşma yapılacaksa, bütün İslamî cemaat, grup, teşkilat ve fırkalardan eleman alınmalıdır. Sadece bir cemaatin mensuplarını emniyet teşkilatına doldurmak çok yanlış olur. Vazifesini yapıyor, devlete, ülkeye ve halka hıyanet etmiyor, resmî ideolojiye din gibi bağlı değil, insan haklarına saygılı... Böyle bir dinsizi bile, zarar veremeyeceği mevki ve makamlarda istihdam etmek gerekir.
(8) Emanetleri ehil olanlara değil de, şu veya bu cemaat mensuplarına dağıtmak (emanete hıyanet olacağı için) haramdır.
(9) Benim tanıdığım beş vakit namaz kılan çok vasıflı ve ehil nice yargı, eğitim, emniyet, üniversite mensubu kimseler şu anda büyük infial içindedir. Biz Müslüman olduğumuz halde, şu veya bu cemaat mensubu olmadığımız için dışlanıyoruz diyorlar.
(10) Ümmet bütünlüğünü, Ümmet çeşitliliğini inkar ederek, sadece cemaat veya Teşkilat militanlığı ve holiganlığı ile doğru dürüst hizmet etmek mümkün değildir.
Hiçbir şahsı ve kurumu isim vererek, kimlik belirterek suçlamak istemem ama geride bıraktığımız mübarek Ramazan'da birtakım Müslümanlar hahamlarla, papazlarla, patriklerle, rahiplerle, kıssislerle, gayr-i Müslim ruhanîlerle bir araya geldiler, lüks ve gösterişli iftar sofralarında birlikte yemek yediler, fotoğrafcılara gülücüklü pozlar verdiler ama o kutsal ayda on büyük İslamî cemaatin lideri, üstadı, başkanı, hocası bir araya gelemedi.
Temel devlet kurumlarındaki tekelci kadrolaşma İslam'a ve hikmete aykırıdır. Böyle bir kadrolaşma hizip ve fırka çekişmelerine, bir tür (silahsız) iç savaşa, vahim bir tefrikaya yol açar.
İslam dünyasında tarikata dayanan tek devlet Senegal'dir. Orada da bir tarikatın değil, iki tarikatın kadrolaşması vardır.
Türkiye ele avuca sığmaz, idaresi çok zor, fokur fokur kaynayan bir kazana benzeyen, iç barışını ve millî mutabakatını yitirmiş büyük bir ülkedir.
Bu ülkede bir Teşkilat veya cemaatin tekelci hegemonyasını kurmak imkansız denecek derecede zordur.
Ehliyete bakmayıp da Teşkilat üyesi olmasına bakarak yapılan kadrolaşma, hem dine aykırı, hem hikmete (bilgeliğe) aykırıdır. Devlet, ülke, halk menfaatlerine de zıttır.
Bugünkü tekelci kadrolaşma büyük tepkilere yol açacaktır.
İleride çok vahim kamplaşmalar olabilir.
Bendeniz çoğunluğa mensup bir Sünnî Müslüman olarak temel kurumlarda Sünnî Müslümanların ağırlıkta olmasını isterim ve bu konuda haklıyım.
Lakin milyonlarca Alevînin dışlanmasını da istemem. Onlara da militanlık yapmamaları şartıyla vazife verilmelidir.
Bugün Türkiye Müslümanları çeşitli meşreblere mensuptur. Nakşiler, Kadiriler, Rüfailer, Risale-i Nur talebeleri, Süleyman Efendi bağlıları ve daha niceleri.
Kadrolaşma sürecinde bunların hiçbiri üvey evlat muamelesi görmemeli, dışlanmamalıdır.
Ehliyetsiz olanlara kesinlikle emanet teslim edilmemelidir.
Üstünlük şu veya bu cemaate mensup olmakla elde edilmez; ilimle, irfanla, yüksek ahlak ve karakterle, ihlasla, taqva ile elde edilir.
Acaba bu uyarılarım bazıları üzerinde müessir (etkili) olabilecek midir?
Konuyu bütün Müslümanların dikkatine arz ediyorum.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
MEV'de cemaat kadrolaşması


1278242520.jpg


ALİ CEMAL KARABUDAK/BİRGÜN

Milli Eğitim Vakfı (MEV) bir ayda yaklaşık 4 okul müdürü ve 30 öğretmenin sözleşmelerini gerekçe göstermeden yenilemeyerek feshetti. Görevden alınan öğretmenlerin yerine ise “cemaat bağlantılı” yönetici ve öğretmenlere görev verileceği öğrenildi. Görevine son verilen müdür ve öğretmenler ise MEV’e dava açmaya hazırlanıyor.
Tartışmalı bir karara imza atan MEV yönetimi, 16 Mayıs 2010 Pazar günü gergin geçen genel kurul toplantısında değişmişti. Genel Kurul’un ardından yeni MEV yönetimi, Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Özçukurlu, Başkan Vekili, Prof. Dr. Galip Karagözoğlu, Başkan Yardımcısı Muzaffer Doğan ve üyeler Mehmet İyigün, Mehmet Temel, Reha Gürses, Erdoğan Turhan, Doç. Dr. Aydoğan Ataünal, M.Hamdi İlhan isimlerinden oluşmuştu.

SIRA MÜDÜRLERDE
MEV Yönetimi göreve gelmesinin ardından aldığı kararlarla kurumda aydın görüşlü öğretmen kıyımına başladı. Yönetim değişikliği sonrası önce MEV İzmir Okulları Koordinatör Müdürü Abdurrahman Kayalar’ın işine son verildi.
Kayalar’ın ardından ise MEV İstanbul Özel Basınköy İlköğretim Okulu Müdürü Zehra Hayriye Tutan Kerimov, MEV Ankara Okulları Koordinatör Müdürü Mehmet Altan Ersöz, MEV Ankara Okulları İlköğretim Okulu Müdürü Selami Aydoğan’ın yanısıra, MEV Ankara Okulları’ndan 12, İzmir Okulları’ndan ise 20 öğretmenin işine son verildi.

EĞİTİM-SEN: PİYASACI BİR ZİHNİYET
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, AKP hükümetinin kamu yönetim kurumlarının başına da kişi atamak istediklerini belirterek, “Bu vakıf, böyle bir piyasacı zihniyete sahip” dedi.
AKP hükümetinin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en yüksek kadrolaşmayı gerçekleştirdiği bir dönemde olduğunu ifade eden Kılıç, “Kendileri açısından gerekli olan kadroları kilit noktalara atamak konusunda uzun süredir uygulamaları var. Vakıf Başkanı ‘çıtayı yükseltmek’ diyor. Böyle bir cümle kullanamaz. Bu oradaki eğitimcileri de töhmet altında bırakır. Neye göre çıta testedildi ve neye göre kimin yetersizliği var. Oradaki eğitimci arkadaşlarımızın bir yetersizliği varsa bunun soruşturma konusu olması gerekir.
Böyle bir şey olmadığına göre bu yetersizlikten kastettitkleri AKP iktidarının politikalarına uygun olup olmamaktır” diye konuştu.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAKLAR
MEV Başkanı İhsan Özçukurlu ise, MEV Okulları’nın özel sektör olduğunu ve çıtayı yükseltmek için yeterli nitelikleri sahip olmayan kadrolarını yenilediklerini söyledi. Görevlerine son verilen MEV İstanbul Özel Basınköy İlköğretim Okulu Müdürü, Zehra Hayriye Tutan Kerimov, MEV Ankara Okulları İlköğretim Okulu Müdürü Selami Aydoğan, MEV Ankara Okulları Koordinatör Müdürü Mehmet Altan Ersöz, yasal hakları için hukuki yollara başvuracaklarını belirttiler.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
'Hakkari'de AKP-Cemaat - Memur–Sen kadrolaşması var'

1354801465.jpg


ZEKİ DARA-HAKKARİ

KESK Hakkari Şubeler Platformu AKP’nin sağlık ve eğitim ile kadrolaşma politikasına karşı yürüyüş yapıp basın açıklaması düzenledi. Saat 11.30’da sendika binasında bir araya gelen KESK’liler ‘Kamuda AKP ve Cemaat Kadrolaşmasına Hayır’ pankartının arkasında buradan sloganlar ile Hakkari Devlet Hastanesi’ne kadar yürüdüler.
'AKP SAĞLIĞA ZARARLIDIR"
Sık sık 'AKP Sağlığa zararlıdır', 'Hastaneler halkındır satılamaz', Kamuda AKP - Cemaat kadrolaşmasına hayır', 'direnişin kalesi AKP'yi boğacak' ve 'Sağlıkta dönüşüm cinayettir' slaganlarının atıldığı KESK'in açıklamasına BDP Hakkari İl Başkanı Rahmi Kurt, Belediye Başkan Vekili Hamdi Taşkın, İHD, KURDİDER ve HESOB başkanları da destek verdi.

İNTİHAR EDEN DOKTOR İÇİN SAYGI DURUŞU
Burada KESK’lileri bekleyen sendika üyeleri 30 Kasım tarihinde çalıştığı hastanenin 6. katında atlayarak intihar eden Acil Tıp Asistanı Dr.Melike Erdem’in fotoğrafları ile ‘Sağlık Hatır Satılamaz’ pankartı ile karşılandılar. Dr.Melike Erdem için bir dakikalık saygı duruşunda bulunan KESK’liler adına basın açıklaması yapan KESK Hakkari Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Şerif Ateş, AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde sağlık, eğitim ve diğer bir çok alandaki icraatlarını eleştirerek, ‘Kadrolaşmaya’ dur demek için mücadelelerinin süreceğini söyledi.

"YOĞUN BİR KADROLAŞMA VAR"
Ateş, hükümetin 10 yıllık iktidarı boyunca, halkların, emekçilerin, işsizlerin, aydınların, gazetecilerin, inanç kesimlerinin, öğrencilerin, kadınların yaşadığı sorunlara karşı ve özellikle de Kürt sorununun çözümüne yönelik oyalama siyaseti yapmaktan ileriye gidemediğinin belirten kaydetti.

Eğitim ve sağlık alanlarında yoğun bir kadrolaşma yaşandığına işaret eden Ateş, “Öyle ki Tüm tayinlerde, atamalarda, görevde yükselmelerde 20 yıllık fiili ve meşru mücadele geçmişi olan sendikamız KESK hedef gösterilerek ya sendikamızdan istifa, yâda iktidarın yandaşı olan sendikaya üye olma dayatılmıştır. Hiçbir onurlu KESK emekçisine baskı uygulayarak ve makam mevki rüşvetleriyle istifa ettiremeyeceğinizi siz değerli basın emekçileri yoluyla bir kez daha hatırlatmak isteriz.”dedi.

"SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ÖLÜM GETİRDİ"
Sağlıkta dönüşüm projesini eleştiren Ateş,”İktidarın kurumlarda yarattığı kadrolaşma ve yandaş sendikalar eli ile adeta siyasal temsili yet kurmaya çalıştığını görmekteyiz. Bunun bir örneği de devlet hastanelerinin Kamu Hastane Birlikleri olarak dizayn edilmesi sürecinde yaşanmıştır. Kamu Hastane Birlikleri uygulaması, hastanelerin tamamen “İşletme” olarak yönetileceği, çalışanların ise güvencelerine bakılmaksızın, çalıştıkları birliğin verimliliği-kârlılığı üzerinden birliğe bağlı hastaneler arasında dolaşması, gerektiğinde birliğin dışına çıkarılması, sürgünü anlamına gelmektedir. Kamu Hastane Birlikleri, A B C D E diye sınıflandırılmış hastanelerin, tıpkı özel hastanelerde olduğu gibi, katkı, katılım payı ve ilave ücretlerinin farkı nedeniyle, herkesin parasına uygun olan hastaneye başvurması demektir. Artık; Hastaneler İşletme, Hastalar Müşteri, Çalışanlar Sözleşmeli dönemi başlamıştır. Sağlıkta dönüşümün bir sonucu olarak 30 Kasım 2012 tarihin de İstanbul Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bir sağlık emekçisi, Acil Tıp Asistanı Dr.Melike ERDEM altıncı kattan atlayarak intihar etti.”dedi.

"HAKKARİ'DE AKP- CEMAAT VE MEMUR-SEN KADROLAŞMASI VAR"
Ateş, Hakkari’de ciddi bir kadrolaşma yaşandığına işaret ederek, “Hakkari Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri olarak atanan Vakkas Özarslan’ın daha Hakkari’ye gelmeden yaptığı atamalar yukarıda değindiğimiz gibi partizanca ve AKP-Cemaat - Memur –Sen işbirliğinin açık göstergesidir. Bunun için soruyoruz. HKHK Genel Sekreteri hayatı boyunca Hakkâri gelmemiş, halkı ve çalışanları tanımayan biri olmasına rağmen hastanelere yönetici ataması yaparken kendisine kim/kimler ve nasıl referans olmuştur. Atama kriterleri yasalar ölçüsünde liyakat, hizmet ve emek gözetilerek mi yapıldı; yoksa tek kriter Memur-Sen üyesi olarak mı değerlendirildi?"dedi.

"KADROLAŞMA ÇALIŞMA HUZURNU BOZUYOR"
SES üyelerinin istifaya zorlandığını kaydeden Ateş, "ADSM(Ağız Diş Sağlık Merkezi) Müdürü SES’ten istifa etmediği için mi sözleşme imzalanmadı ve görevden alındı. Memur-Sen’e bağlı sağlık-sen yönetici ve işyeri temsilcilerinin sözleşmeli yönetici olarak atanmaları bir tesadüf mü? Yada hastanelere yönetici olarak atanmaları için SES’ten istifa etmeleri mi dayatıldı. ? Genel sekreterin asli görevi Hakkâri merkez ve ilçelerdeki tüm sağlık birimlerinde personel eksikliğini gidermezken Merkez, Yüksekova ve Şemdinli de arkadaşlarımız günaşırı nöbet tutmaktadırlar. Çukurca’ya halen ilçelerden görevlendirmeler yapılarak sağlık emekçileri mağdur edilmektedir. Bu temelde Birliğe bağlı hastanelerde yapılan kimi sözleşmeli yönetici atamaları Hakkâri halkına ve hastanede çalışan sağlık emekçilerine haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Hakkâri CEO’sunun eliyle sözleşmeli yönetici olması için SES üyesi olan arkadaşlarımıza sendikalarından istifa edilmesi dayatılırken yandaş sendika yöneticileri de bir bir sözleşmeli yönetici olarak atanmıştır. Bu durum iş yerlerimizde çalışma barışını ve huzurunu bozarak, baskıcı bir ortam yaratılmak istenmektedir."diye konuştu.

"SÖMÜRÜ DÜZENİNE TESLİM OLMAYACAĞIZ"
Hükümetin eğitim politikalarını da eleştiren Ateş, “Eğitimi paralı hale getirerek kamusal bir hizmet olmaktan çıkaran iktidar bunun yanında var olan ve yaratılmak istenen sistemi kadrolaşma ve cemaat ilişkileri ile muhafaza etmektedir. İlimizde başta Sağlık, Milli Eğitim ve diğer tüm kurumlarda yapılan atamalar liyakat ve hakkaniyet kuralları çerçevesinde yapılmadığını buradan halkımızla bir kez daha paylaşıyoruz. AKP ve zihniyeti bütün çabalarını bunlara yoğunlaştırırken bir yandan da okullarımız her türlü insani olanaklardan yoksun bir halde, eğitim emekçileri başta barınma olmak üzere birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadırlar. AKP, Cemaat ve yandaş sendikaları şunu bilsin ki; emeğimizi yok etmek isteyen sömürü düzenlerine teslim olmayacağımızı, gün be gün mücadelemizi yükselteceğimizi belirtiyoruz.”dedi.

Açıklamanın ardından kitle sessiz bir şekilde dağılırken, polisin hastane çevresinde gvenlik önlemi alması dikkat çekti.

birgün
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Malum cemaate bağlı bir arkadaş anlatıyordu geçen. HSYK, cemaatçi olanları atamaz oldu diye dert yanıyordu. Eğitimde de böyledir. AKP gerçeği biliyor aslında.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
SHÇEK’DE KADROLAŞMAYA VAN ŞUBEDEN TEPKİ


Van İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde yapılan kadrolaşmaya ilişkin sendikamız binasında basın toplantısı gerçekleştirilmiştir.

BASINA VE KAMUOYUNA
AKP hükümetinin Özelleştirme kapsamında markaja aldığı yerlerden biri olan Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı kuruluşlarda yaratılmaya çalışılan kaos her geçen gün daha çok derinleşiyor. SHÇEK’te hayata geçirilmeye çalışılan kadrolaşma hareketiyle diğer kamu kurumlarında olduğu gibi SHÇEK’te de deprem sonrası enkaza dönüşmüş bir yer görüntüsü yaratılmaktadır.
shcekaciklamavan.jpg


Bilindiği gibi 30 Ocak 2010 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Başbakanlık Genelgesi hiçe sayılarak atamalar yapılmakta, uzun bir süredir özellikle bazı kurumların taşra teşkilatlarında valilik eliyle genel müdürlükler desteğiyle tamamıyla keyfi uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Kurumlarda hali hazırda uzun yıllardan beri çalışmakta olan nitelikli personellere kasti bir biçimde suçlar uydurulma suretiyle soruşturmalar açılmakta ve neticede il dışına gönderilerek ceza-i müeyyideler uygulanmaktadır. Bu kurnazlıkla(!) kadrolar boşaltılmakta bu boş pozisyonlara da keyfi bir biçimde yandaş sendikalardan, kalifiye olmayan personeller atanmaktadır. Bu atamalar başta geçici görevlendirme şeklinde olup, daha sonra kurumun bağlı bulunduğu bakanlıktan olur alınarak asli kadrolar şeklini almaktadır. Ataması yapılan bu personellerin aynı zamanda cemaat referanslı olmasına özel hassasiyet gösterilmektedir. Bu tarz Kadrolaşmanın yoğunluklu yaşandığı kurumlardan biri de SHÇEK Van İl Müdürlüğüdür. Müdürlüğe bağlı kuruluşlarda hizmet veren sosyal hizmet emekçilerine yoğun bir şekilde geçici görevlendirmeler ve sürgünler dayatılmakta, antidemokratik bir şekilde kurum idare edilmeye çalışılmaktadır.

Van İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü; son 1 yıldır adeta çeşitli cemaatlerin yönlendirilmesiyle, çeşitli kurumlardan cemaate yakın olan kişilerin idareci yapılmasıyla vakıf kurumuna dönüştürülmüştür. İl Müdürü(Ünal ÖNCÜL) olarak atanan kişi çekinmeden ‘ben şu cemaatin adamıyım ve filan cemaatin referansıyla getirildim’ diyebilmektedir. İl müdürlüğü kadrosuna ataması yapılan deyim yerindeyse gökten zembille inen bu kişi daha önce milli eğitim müdürlüğüne bağlı bir kuruluşta öğretmen olarak görev yapıyordu. Sosyal Hizmet alanına yönelik hiçbir bilgisi ve tecrübesi yokken ayrıca kurumda görevde yükselme sınavına girip başarılı olduğu halde sıra bekleyen nitelikli personel dururken neden bu kişi göreve atanmıştır?

Cemaat referanslı olmak mı yoksa sosyal hizmet alanında başarılı bir şekilde çalışıp tecrübe sahibi olmak mı müdür olmak için yeterli ölçüdür? Temel amacı korunmaya muhtaç çocuklarımızı cemaatin bir mensubu olarak yetiştirmek olan bir kişinin il müdürü olmasının bu çocuklarımıza ne denli yararlı olabileceği tartışılır. Gene MEB’ e bağlı bir okulda öğretmen olarak görev yapan Süheyla SAKA adlı öğretmen SHÇEK’e bağlı hizmet veren ÇOGEM adlı kuruluşa müdür olarak atanmıştır. Geçici görevlendirmeyle gelen bu kişi daha sonra valimizin de takdiriyle oldukça kompleks ve riskli bir birim olan SEVGİ EVLERİ ÇOCUK YURDUNA gene SHÇEK’ in kendi elemanları dururken ataması yapılmıştır. Daha sonra bakanlıktan onay çıkarılarak hiçbir yönetmelik uygulanmadan il müdür yardımcılığı kadrosu kendisine tahsis edilmiştir. Buraya kadar her şey normal kabul edilebilir ancak bundan sonra tekrar yönetmelikler gereği sınava girmesi gereken ve sosyal hizmet biriminde en az 2 yıl öğretmen, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog, psikolog vs. gibi kadrolarda hizmet vermesi ve 10 yıllık devlet memurluğu şartını taşıması gereken bir personelin atanması gereken bir kadro olan SEVGİ EVLERİ ÇOCUK YURDUNA Asil müdür olarak ataması yapılmıştır. Tamamen hukuksuz bir şekilde cereyan eden bu olayda yıllarca kurumlarda hizmet vermiş ve her türlü sorumluluğu gözünü kırpmadan üstlenmiş ve görevde yükselmeyi hak etmiş SHÇEK’in asli sahiplerinin de önü bu şekilde kapatılmış ve mağdur edilmişlerdir. Bu hülle değil de nedir? Hali hazırda kuruluş müdürlüğü sınavını kazanıp atanmış olan müdürler ise hiçbir şekilde atandıkları birimlerde çalıştırılmamaktadırlar. Van SHÇEK’ teki kuşatılmışlık bununla da bitmiyor. Çocuk evleri kurmak amacıyla yine SHÇEK personeli olmayan bir öğretmen koordinatör olarak görevlendirilmiştir. Edremit Sevgi Evleri Çocuk Yuvası Müdürlüğüne onlarca öğretmen ve hemşire geçici görevle görevlendirilmiştir.

Bu öğretmenlerden iki tanesi alınan duyumlara göre çocuk dövdüğü için geçici görevleri iptal edilmiştir. Ancak herhangi bir soruşturma açılmamıştır. Oysa daha önce görev yapan il müdürü için çok komik gerekçelerle soruşturma açılarak il müdürlüğünden alınmış ve öğretmen olarak Bitlis iline sürülmüştür. ÇOGEM adlı kuruluşa da milli eğitimde görev yapan ve 4-5 yıl hizmeti olan Murat UNCU adlı bir öğretmen valilik oluruyla Kuruluş Müdürü olarak görev yapmaktadır. Bu şahısta kuruma yabancı olmakla birlikte Sosyal Hizmetler konusunda bilgi sahibi değildir. Van SHÇEK adeta cemaate bağlı olarak faaliyet gösteren bir kurum haline getirilmiştir. Neredeyse tüm idareci ve personel cemaatin mensuplarından seçilmektedir. SHÇEK ile ilgili bilgisi veya tecrübesi olsun ya da olmasın Van SHÇEK’ te idareci olabilmek için cemaate bağlı bir nefer olmak yeterlidir. Yaklaşık 1 yıldan bu yana devam eden bu süreçte 5 personel elle tutulmayan sebeplerle adeta yargısız infaz edilmiş ve başka illere sürgün gönderilmişlerdir. Mevcut personel de sürekli çeşitli tehditlerle pasifize edilmektedir.

Van SHÇEK’te çalışan, ancak cemaat mensubu olmayan personel adeta ikinci sınıf vatandaş muamelesine maruz kalmaktadırlar. Yine 9 aydan beridir SHÇEK’ e bağlı kuruluşlar olan Van Çocuk Yuvası ile Kız Yetiştirme Yurdu kapanarak Sevgi Evleri Çocuk Yurdu adı altında Edremit ilçesine taşınmıştır. Kapanan bu iki kuruluşun personelinin bir kısmı Van Merkezdeki çeşitli kuruluşlarda geçici olarak görevlendirilmiş bir kısmı da Edremit Sevgi Evleri Müdürlüğüne görevlendirilmiştir. Tamamının henüz kadrolarının hangi kuruluşta olduğu belirsizdir. Kadro tahsisine ilişkin hiçbir çalışma yapılmamakla birlikte çalışanların yolluk ve harcırahları da ödenmemektedir. Oysa Milli Eğitim Müdürlüğünden geçici görevlendirmeyle Edremit Sevgi Evleri Çocuk Yuvasına görevlendirilen personele yollukları ödenmiştir. SHÇEK Van İl Müdürlüğünde çalışan personele karşı uygulanan objektif olmayan bu yaklaşımla sosyal hizmet emekçilerinin hakları her geçen gün daha çok gasp edilmektedir. Bu uygulamaların asıl sorumlusu hiçbir yasa ve hukuk tanımayan VAN VALİLİĞİDİR. Valiliğin uygulamalarıyla başlayan SHÇEK’ teki personel tasfiye süreci bugünlere ağır tahribatlar doğurarak gelmiştir. 2009 Ekim ayı itibariyle valiliğin kurguladığı akla aykırı gerekçelere dayalı senaryo hayata geçirilmiş, sosyal hizmet emekçilerinin bir kısmını il dışına sürgün ettirmiş kalanlara da deyim yerindeyse kan kusturmuştur. Sürgün edilen arkadaşlarımızın aile bütünlüğü bozulmuş, kronik hastalığı olan bir arkadaşımız tedavisinin uzman gözetiminde yapılması gereken bir yerde ikamet etmesi zorunluluğu olduğu halde tek bir doktorun bile hizmet vermediği bir ilçeye gönderilmiştir. Yerlerine atanan geçici görevlendirmeli personellerin performanslarının ne derece doyurucu olduğu ise çocukları istismar etmelerinden ve atandıkları kuruluşlarda 4–5 aydan fazla kalamamalarından anlaşılabilir. Sayın VALİ bağlı olduğu cemaatin valisi gibi davranarak tarafsızlığına gölge düşürür bir biçimde SHÇEK’ te kendi zihniyeti yönünde kadrolaşma yaratmıştır. Tüm bunları yaparken de kendi anlayışı dışındaki çalışanları mağdur etmekten çekinmemiş, çalışma hukukunu çiğnemiştir. Ne yazık ki; yönetimi sırasında bir çatışma kültürü yaratmıştır. Bu sayede çalışma barışını bozmuştur. Bozgunculuk bir başarıysa Sayın VALİ başarılı olmuştur.

Gelinen bu süreçte bu tahribatın bir an önce giderilmesi dışarıdan il müdürü, il müdür yardımcılığı ve kuruluş müdürlüklerine yapılan atamaların bir an önce durdurulması gereklidir. Sorumluları göreve çağırıyoruz tüm sosyal hizmet emekçilerinin haklarını gaspına yönelik geliştirilen bu politikalardan vazgeçilmesi adaletin, demokrasinin ve çalışma barışının SHÇEK’ te biran önce tesis edilmesi şarttır. Yapılan bu haksız uygulamalardan derhal vazgeçilmeli aksi halde gerekli hukuksal girişimlerde bulunacağımızı buradan tüm kamuoyuna duyuruyoruz. Bu haksız uygulamalara karşı halkı ve medyayı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

ses.org
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
'Kamu yönetimi cemaat odaklı' CHP'li Kart: ''Cemaatler odaklı kamu yönetimi yapılanması egemen hale geldi.''
atillakart22342.jpg

reklam

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, kamu yönetimi yapılanmasını eleştirerek, ''Ülkemizde cemaatler odaklı kamu yönetimi yapılanması AKP iktidarlarıyla birlikte önemli ölçüde egemen hale gelmiş durumdadır'' ifadesini kullandı.

Kart, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ''ÖSYM bünyesinde Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı iştirakli sınavlarda, kamu yetkisi ve devlet nüfuzu kötüye kullanılarak, çete ya da çetelerin faaliyetlerini sürdüğünü'' iddia etti.

Cemaatler odaklı kamu yönetimi yapılanmasının, AK Parti iktidarlarıyla birlikte önemli ölçüde egemen hale geldiğini öne süren Kart, ''Kıdem ve liyakati dışlayan, kamu hizmeti verimliliğini yok eden, toplumda ayrışma ve nefret söylemini tırmandıran bu yapı ve yönetim anlayışı sebebiyle; kaçınılmaz olarak haksız kazanç ilişkileri ve yasal denetimden uzak bir yapı oluşmaktadır'' şeklinde konuştu.

Söz konusu sınavlarla usulsüzlük yapıldığına ilişkin örnekler veren Kart, ''Samsun Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan M.Y ile M.Ç'nin her ikisinin de 86 puan alarak sınavı kazanmaları nasıl bir tesadüftür-'' diye sordu.

Cemaat ve cemaatler konusunda ''saplantı içinde olmadığını'' ifade eden Kart, düşüncelerine katılmamakla birlikte cemaat anlayışını fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında saygıdeğer bulduğunu ve bunun bin yılık bir sosyolojik gerçek olduğunu vurguladı. Kart, ''Ancak cemaat anlayışı ve belli ideolojik kalıplar her türlü kıdem, liyakat ve ehliyeti dışlayarak kamu yönetiminde egemen hale geliyorlarsa, bizim sorguladığımız, karşı çıktığımız budur. Toplumsal barış anlamında bunu sorguluyoruz'' dedi.

Bir gazetecinin, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ateistleri de koruyan bir maddenin benimsenip benimsenmediğine ilişkin sorusuna Kart, ''Biz, demokrasinin ve din özgürlüğünün gereği olarak, devlet bütün inanç gruplarına karşı tarafsızdır diyoruz. Ama AKP'nin şiddetli defansını görüyoruz. Bütün inanç gruplarına karşı devlet olarak işlem ve eylemlerimizde tarafsız olmamız gerekmez mi- Ama iktidar sözcüsü olan arkadaşların buna şiddetli muhalefet ettiklerini görüyoruz. Uzlaşma Komisyonu'nun böylesi bir turnusol olma niteliği var'' diye cevap verdi.

gerçekgündem
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
180287.jpg

Osman Köse, TRT’nin deneyimli muhabirlerinden, ama kurum yönetimi tarafından deyim yerindeyse “istenmeyen personel” ilan edildi. Hakkında soruşturmalar açıldı, maaşında kesintiye gidildi ve son olarak TRT kapısından içeri girişi yasaklandı! Nedeni ise TRT’deki “kadrolaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, personele yapılan haksız kıyım ve uygulamalara” karşı mücadele eden Haber-Sen üyesi olmak...

TRT cemaat kadrolaşmasına teslim
Osman Köse, “Kürtçe açılımı”, “cemaat-tarikat-akraba” kadrolaşması eleştirileri nedeniyle son dönemin en “tartışmalı” kurumu haline gelen TRT’de “olup bitenler” ve kendisine uygulanan “ambargolar” ile ilgili Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:

- TRT, her zaman iktidarlar için önemli bir “iktidar gücü” olmuştur ve gelen yönetimler kendi kadrolarını egemen kılmak istemişlerdir. Ama AKP iktidarı döneminde özellikle İbrahim Şahin’in kadrolaşmada galiba yöntem ve “içerik” de değişti. Neler oluyor TRT’de?

- Her dönemde TRT’de kadrolaşma olmuştur ve iktidarlar orayı kadrolaşma alanı olarak görmek istemişlerdir. Ama son 7 yıla kadar yaşanan kadrolaşma hiçbir dönemde yaşanmadı. İstedikleri gibi kadrolaşabilmek için “kadrolaşma yasası” çıkarıldı. Son 7 yılda değiştirilmeyen hiçbir yönetci kalmadı. Bu kadrolaşma o noktaya geldi ki, önceki dönemde daire başkan yardımcılarına kadar inerdi. Şimdi şoförün, muhabirin görev yerini belirlemeye kadar indi. Gerçek anlamda bir siyasal kadrolaşma söz konusu. Türkiye’de herkes tarafından bilinen bir cemaat hareketinin temsilciliğine soyunan medya gruplarından Samanyolu TV, Aksiyon, Cihan Haber Ajansı, Zaman gazetesinden insanlar TRT kadrolarını doldurdu. Özellikle İbrahim Şahin’in göreve gelmesinden sonra 1.5 yılda 803 kişi işe başlatıldı. Farklı kesimden isim de koydular ama bunlar tamamen vitrinlik, bu 803 kişi içinde sayıları 20’yi bile geçmez.

İsim isim cemaatçi kadrolaşma
- Bu “cemaatçi kadrolaşma” ile ilgili somut örnekler var mı?
- Hem cemaatçi hem de akraba kadrolaşması söz konusu. Bakın, şu anda Haber Dairesi Başkan Yardımcısı Ahmet Böken, Samanyolu TV’nin genel yayın yönetmeniydi. TRT’nin yeni yayına başlayacak olan Arapça koordinatörü Sefer Turan, Kanal 7 dış haberler müdürüydü. Kürtçe yayın yapan TRT 6’nın haber sorumlusu Cumali Çaygeç Samanyolu’ndan geldi. Ahmet Böken, Samanyolu’ndaki kendi kadrosunu taşıdı. Merkez Haberler’deki 2 editör, Ahmet Torun ve Cavit Atasever, Samanyolu’ndan geldi. Yine Samanyolu’ndan gelen Mehmet Çığın, TRT 2 haberlerde editör olarak görevlendirildi, örnekleri arttırmak mümkün... Ayrıca Samanyolu’ndaki çeşitli programlar da ekibiyle tamamen TRT’ye geçti. Samanyolu’nda Faruk Bilgin’in yaptığı “Açı” adlı program bütün formatıyla “Açılar” adı altında TRT’de yayımlanıyor. TRT’deki “Büyüteç” programının sunucusu Savaş Genç, Samanyolu’nun internet sitesinde haber yazıyor. Ayrıca inanılmaz bir “hemşeri” ve akraba kadrolaşması da var.

- Yayınlarda nasıl değişiklikler oldu?
- Dini programların sayısı arttı, diğer programların da içerikleri dinselleştirildi. TRT ekranlarından “şeriat” övgüsü yapıldı. Bu dönemde tarikat destekli medya kuruluşlarında çalışanlar, TRT’de program yapmaya, sunmaya ve programlara konuk olarak katılmaya başladılar. İbrahim Şahin döneminde ise “dini olan-olmayan” program ayrımı kalktı, neredeyse her programda bir şekilde dinsel temalar işleniyor.

- Bu kadar ne yaptınız da “istenmeyen adam” oldunuz?
- İbrahim Şahin’in kadrolaşmanın önündeki engellemeleri kaldırmak için hazırladığı taslağa karşı ciddi mücadele verdik ve AKP hükümeti ilk kez bir tasarıyı Meclis’ten geri çekmek zorunda kaldı. Şahin, bu “yenilgi”den sonra Haber-Sen üye ve yöneticilerine yönelik baskılarını arttırdı.

- Size ve arkadaşlarınıza ne tür yaptırımlar uygulandı?
- TRT, yasası gereği TBMM tarafından denetleniyor. Haber-Sen TRT’nin gerçek anlamda denetlenmesi için KİT komisyonu üyeleri ve parlamentoyu da bilgilendiriyor. Ve bu da TRT Genel Müdürü’nü çok kızdırıyor. Haber-Sen yönetim kurulu üyesi olarak benim KİT komisyonu toplantılarını izlememem ve milletvekilleri ile görüşmemem için görev saatlerim değiştirildi, görev yerim değiştirildi. Son olarak da 4 Haziran’da yapılan KİT komisyonu toplantısını izlememem için sendikal gerekçem yok sayılarak, son 15 yıldır hiç yurtdışı göreve gitmezken, 1 haftada 2 kez yurtdışına gönderilmek istendim. Göreve gitmediğim gerekçesiyle hakkımda soruşturma açıldı. Bana yöneltilen suçlamalardan birisi de görevlendirilmediğim halde izinsiz olarak KİT komisyonu toplantısını izlemekti. Hakkımda açılan soruşturmayla beraber, bugüne kadar TRT’de görülmemiş şekilde açığa alındım, yani kurumla ilişkim askıya alındı ve yasaya aykırı şekilde kuruma girmem ve sendikal çalışmalarımı yürütmem de engelleniyor. Maaşımın üçte ikisini alabiliyorum. KİT komisyonu toplantısı yapıldığı 4 Haziran günü, çalıştığım ünitede, çalışma arkadaşlarıma “işe gelmedim” gerekçesiyle aleyhime zorla tutanak imzalattırılmak istendi. Tutanağı imzalamayan 3 arkadaşım istekleri dışında Ankara dışına geçici görevlendirildi. Ankara Radyosu’nda çalışan sendika yöneticilerimiz, Fatih Eroğlu ve Korhan Rüzgâr da yine açığa alındı ve kuruma girişleri yasaklandı.

ensonhaber
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
180287.jpg

Osman Köse, TRT’nin deneyimli muhabirlerinden, ama kurum yönetimi tarafından deyim yerindeyse “istenmeyen personel” ilan edildi. Hakkında soruşturmalar açıldı, maaşında kesintiye gidildi ve son olarak TRT kapısından içeri girişi yasaklandı! Nedeni ise TRT’deki “kadrolaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, personele yapılan haksız kıyım ve uygulamalara” karşı mücadele eden Haber-Sen üyesi olmak...

TRT cemaat kadrolaşmasına teslim
Osman Köse, “Kürtçe açılımı”, “cemaat-tarikat-akraba” kadrolaşması eleştirileri nedeniyle son dönemin en “tartışmalı” kurumu haline gelen TRT’de “olup bitenler” ve kendisine uygulanan “ambargolar” ile ilgili Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:

- TRT, her zaman iktidarlar için önemli bir “iktidar gücü” olmuştur ve gelen yönetimler kendi kadrolarını egemen kılmak istemişlerdir. Ama AKP iktidarı döneminde özellikle İbrahim Şahin’in kadrolaşmada galiba yöntem ve “içerik” de değişti. Neler oluyor TRT’de?

- Her dönemde TRT’de kadrolaşma olmuştur ve iktidarlar orayı kadrolaşma alanı olarak görmek istemişlerdir. Ama son 7 yıla kadar yaşanan kadrolaşma hiçbir dönemde yaşanmadı. İstedikleri gibi kadrolaşabilmek için “kadrolaşma yasası” çıkarıldı. Son 7 yılda değiştirilmeyen hiçbir yönetci kalmadı. Bu kadrolaşma o noktaya geldi ki, önceki dönemde daire başkan yardımcılarına kadar inerdi. Şimdi şoförün, muhabirin görev yerini belirlemeye kadar indi. Gerçek anlamda bir siyasal kadrolaşma söz konusu. Türkiye’de herkes tarafından bilinen bir cemaat hareketinin temsilciliğine soyunan medya gruplarından Samanyolu TV, Aksiyon, Cihan Haber Ajansı, Zaman gazetesinden insanlar TRT kadrolarını doldurdu. Özellikle İbrahim Şahin’in göreve gelmesinden sonra 1.5 yılda 803 kişi işe başlatıldı. Farklı kesimden isim de koydular ama bunlar tamamen vitrinlik, bu 803 kişi içinde sayıları 20’yi bile geçmez.

İsim isim cemaatçi kadrolaşma
- Bu “cemaatçi kadrolaşma” ile ilgili somut örnekler var mı?
- Hem cemaatçi hem de akraba kadrolaşması söz konusu. Bakın, şu anda Haber Dairesi Başkan Yardımcısı Ahmet Böken, Samanyolu TV’nin genel yayın yönetmeniydi. TRT’nin yeni yayına başlayacak olan Arapça koordinatörü Sefer Turan, Kanal 7 dış haberler müdürüydü. Kürtçe yayın yapan TRT 6’nın haber sorumlusu Cumali Çaygeç Samanyolu’ndan geldi. Ahmet Böken, Samanyolu’ndaki kendi kadrosunu taşıdı. Merkez Haberler’deki 2 editör, Ahmet Torun ve Cavit Atasever, Samanyolu’ndan geldi. Yine Samanyolu’ndan gelen Mehmet Çığın, TRT 2 haberlerde editör olarak görevlendirildi, örnekleri arttırmak mümkün... Ayrıca Samanyolu’ndaki çeşitli programlar da ekibiyle tamamen TRT’ye geçti. Samanyolu’nda Faruk Bilgin’in yaptığı “Açı” adlı program bütün formatıyla “Açılar” adı altında TRT’de yayımlanıyor. TRT’deki “Büyüteç” programının sunucusu Savaş Genç, Samanyolu’nun internet sitesinde haber yazıyor. Ayrıca inanılmaz bir “hemşeri” ve akraba kadrolaşması da var.

- Yayınlarda nasıl değişiklikler oldu?
- Dini programların sayısı arttı, diğer programların da içerikleri dinselleştirildi. TRT ekranlarından “şeriat” övgüsü yapıldı. Bu dönemde tarikat destekli medya kuruluşlarında çalışanlar, TRT’de program yapmaya, sunmaya ve programlara konuk olarak katılmaya başladılar. İbrahim Şahin döneminde ise “dini olan-olmayan” program ayrımı kalktı, neredeyse her programda bir şekilde dinsel temalar işleniyor.

- Bu kadar ne yaptınız da “istenmeyen adam” oldunuz?
- İbrahim Şahin’in kadrolaşmanın önündeki engellemeleri kaldırmak için hazırladığı taslağa karşı ciddi mücadele verdik ve AKP hükümeti ilk kez bir tasarıyı Meclis’ten geri çekmek zorunda kaldı. Şahin, bu “yenilgi”den sonra Haber-Sen üye ve yöneticilerine yönelik baskılarını arttırdı.

- Size ve arkadaşlarınıza ne tür yaptırımlar uygulandı?
- TRT, yasası gereği TBMM tarafından denetleniyor. Haber-Sen TRT’nin gerçek anlamda denetlenmesi için KİT komisyonu üyeleri ve parlamentoyu da bilgilendiriyor. Ve bu da TRT Genel Müdürü’nü çok kızdırıyor. Haber-Sen yönetim kurulu üyesi olarak benim KİT komisyonu toplantılarını izlememem ve milletvekilleri ile görüşmemem için görev saatlerim değiştirildi, görev yerim değiştirildi. Son olarak da 4 Haziran’da yapılan KİT komisyonu toplantısını izlememem için sendikal gerekçem yok sayılarak, son 15 yıldır hiç yurtdışı göreve gitmezken, 1 haftada 2 kez yurtdışına gönderilmek istendim. Göreve gitmediğim gerekçesiyle hakkımda soruşturma açıldı. Bana yöneltilen suçlamalardan birisi de görevlendirilmediğim halde izinsiz olarak KİT komisyonu toplantısını izlemekti. Hakkımda açılan soruşturmayla beraber, bugüne kadar TRT’de görülmemiş şekilde açığa alındım, yani kurumla ilişkim askıya alındı ve yasaya aykırı şekilde kuruma girmem ve sendikal çalışmalarımı yürütmem de engelleniyor. Maaşımın üçte ikisini alabiliyorum. KİT komisyonu toplantısı yapıldığı 4 Haziran günü, çalıştığım ünitede, çalışma arkadaşlarıma “işe gelmedim” gerekçesiyle aleyhime zorla tutanak imzalattırılmak istendi. Tutanağı imzalamayan 3 arkadaşım istekleri dışında Ankara dışına geçici görevlendirildi. Ankara Radyosu’nda çalışan sendika yöneticilerimiz, Fatih Eroğlu ve Korhan Rüzgâr da yine açığa alındı ve kuruma girişleri yasaklandı.

ensonhaber


'TRT Said Nursi propagandası yapıyor'muş
Osman Köse daha ilk açıklamasına Said Nursi'li eleştirilerde bulundu
Risale Haber-Haber Merkezi

TRT Genel Müdürlüğüne adaylığını koyan Osman Köse daha ilk açıklamasına Said Nursi'li eleştirilerde bulundu.

Evrensel gazetesindeki habere göre Haber-Sen Ankara Şube Müdürü olan Köse, genel müdürlük için adaylığını açıklayan 42 isimden biri.

Köse TRT'de Said Nursi propagandası yapıldığını iddia etti ve Kürtlerin kendilerinden unurlar bulamadığını söyledi.

Said Nursi'nin Kürtler arasındaki etkinliğini bilmediği ortaya çıkan Köse, sözlerini şöyle sürdürdü: "TRT Şeş'teki yayınlara baktığımız zaman, ağırlıklı olarak tek taraflı dini yayınlarla karşılaşıyoruz; bir tarikatı ön plana çıkaran dini yayınlarda sürekli olarak Said-i Nursi propagandası yapılıyor. TRT Şeş, Kürtlerin kendilerinden unsurları bulabilecekleri yayın içeriğine sahip değil."


@talib e söze gerek yok NUR CEMEATLERİ KÖTÜLENSİN de kim kötülese hiç öndemli değil CUMHURİYET GAZETESİNİN en tuttuğu adamlardan biride olsa.

Gelelim @AynAlı

Osman KÖSE nin haberi kaç senelik ?

AMACIN ne

DEVLET içinde kadrolaşma var ise SÖYLE DÜRÜSTÇE Bunlar olsun diye

DÜRÜSTSEN Kimliğini yani Düşünce kimliğini açıklarsın.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
'TRT Said Nursi propagandası yapıyor'muş
Osman Köse daha ilk açıklamasına Said Nursi'li eleştirilerde bulundu
Risale Haber-Haber Merkezi

TRT Genel Müdürlüğüne adaylığını koyan Osman Köse daha ilk açıklamasına Said Nursi'li eleştirilerde bulundu.

Evrensel gazetesindeki habere göre Haber-Sen Ankara Şube Müdürü olan Köse, genel müdürlük için adaylığını açıklayan 42 isimden biri.

Köse TRT'de Said Nursi propagandası yapıldığını iddia etti ve Kürtlerin kendilerinden unurlar bulamadığını söyledi.

Said Nursi'nin Kürtler arasındaki etkinliğini bilmediği ortaya çıkan Köse, sözlerini şöyle sürdürdü: "TRT Şeş'teki yayınlara baktığımız zaman, ağırlıklı olarak tek taraflı dini yayınlarla karşılaşıyoruz; bir tarikatı ön plana çıkaran dini yayınlarda sürekli olarak Said-i Nursi propagandası yapılıyor. TRT Şeş, Kürtlerin kendilerinden unsurları bulabilecekleri yayın içeriğine sahip değil."


@talib e söze gerek yok NUR CEMEATLERİ KÖTÜLENSİN de kim kötülese hiç öndemli değil CUMHURİYET GAZETESİNİN en tuttuğu adamlardan biride olsa.

Gelelim @AynAlı

Osman KÖSE nin haberi kaç senelik ?

AMACIN ne

DEVLET içinde kadrolaşma var ise SÖYLE DÜRÜSTÇE Bunlar olsun diye

DÜRÜSTSEN Kimliğini yani Düşünce kimliğini açıklarsın.

Yanlış hatırlamıyorsam demicem DOĞRU HATIRLIYORUM.

Başta Leyla ZANA olmak üzere o zamanlar GENELKURMAY a bir şikeyetleri vardı BİZLER de LAİK iz M.Efendi cemeatinin kuran kursları F.Gülen cemeatinin Dersaneleri ve TRT nin Kürt Said nursi yi kullanarak DİNİ EĞİTİM ve ŞERİAT getirme arzularını HALKIMIZA ENPOZE EDİYORLAR @talib bunu biliyormuydun ?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Cahil ecevitçi agbi.

Cumhuriyet çilere düşman olan benim, senin ağababaların değil. Biz malum cemaatin sadece kendi adamları arasında kadrolaşmasını doğru bulmayız dedik. Siz gidin birleşin votranı oluşturun da ecevit e şefaat edin ahirette.
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Cahil ecevitçi agbi.

Cumhuriyet çilere düşman olan benim, senin ağababaların değil. Biz malum cemaatin sadece kendi adamları arasında kadrolaşmasını doğru bulmayız dedik. Siz gidin birleşin votranı oluşturun da ecevit e şefaat edin ahirette.


Talib bey şunu mu kasdettiniz:

431035_285041588228087_191952639_n.jpg
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Cahil ecevitçi agbi.

Cumhuriyet çilere düşman olan benim, senin ağababaların değil. Biz malum cemaatin sadece kendi adamları arasında kadrolaşmasını doğru bulmayız dedik. Siz gidin birleşin votranı oluşturun da ecevit e şefaat edin ahirette.

Çok konuşan ama iş ciddiye vardımı YANDAN YANDAN münazaradan kaçan @talib bak bu Osman KÖSE mesajdan sonra bir haber getireceğim bakalım ne düşüncen.

ŞU BADILLININ EFENDİM SAMİ EFENDİME yaptığı hakareti getir bakalım YOLDA GÖRDÜĞÜ HER SAKALLI yı DEDESİ zanneten zihniyetli talib her siteyi f.gülen Cemeati sitesi sanıyor.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Talib bey şunu mu kasdettiniz:

431035_285041588228087_191952639_n.jpg

Onu kastetmiş.

Bak ne güzel demiş F.Gülen ECEVİT hayranların gönlünü almış.

AYRICA F.GÜLEN in kalbini yardınızmı ? YA TAKİYE YAPTI ise veya YAPMADI ise BUNLARDAN NASIL EMİN OLURSUNUZ.

Haaa Unutmadan ECEVİT ne zaman ATATÜRK ü SAMSUN a vahdettin gönderdi dedi HASTANELER den çıkamadı İDDİA BAZI GERÇEKLERİ SÖYLEMEMSİ diye bir iddia var

Ne dersin @Ahter

Ne dersin @talib

F.gülen in kalbini görecek ilmi ALLAH cc sizlere nasip ettimi ?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Allahu Teala, ecevit'i herkese rezil ederek bu dünyadan aldı. Rabbim akibetimizi onun sonuna benzemekten uzak eylesin.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
İşte dünyanın en pahalı sendikacısı
KESK’E bağlı Haber Sen Sendikası’nda TRT Şube Başkanı olarak görev yapan Osman Köse’nin dünyanın en pahalı emekçilerinden biri olduğu ortaya çıktı!
İNANILIR GİBİ DEĞİL! BU YÖNTEM İNGİLİZCEYİ KONUŞTURUYOR. NASIL MI? TIKLAYIN!


30 Kasım 2011 Çarşamba 12:52
Basına gönderdiği muhalif maillerle tanınan ve son olarak kendini TRT Genel Müdür Adayı olarak tanıtıp demeçler veren Osman Köse’yle ilgili çok ilginç bilgilere ulaştık. Ulaştığımız bu bilgiler ilginç olmakla birlikte, insanın içini acıtıyor, insaf dedirtiyor.

Habervaktim’in edindiği bilgilere göre, 24 Şubat 2011’de TRT Disiplin Kurulu ve Teftiş Kurulu’nun kararıyla Mersin’e tayin edilen Osman Köse son 9 ay içerisinde 35 gün sendikal izin; 85 gün rapor izni, 37 gün de yıllık izin kullandı.

Cumartesi, Pazar tatillerine Cuma’yı da ekleyen Köse, sendikal izin alıyordu. Bayram tatillerini ise tabii ki ful kullandı.

BU DURUMDA ORTAYA ŞÖYLE BİR TABLO ÇIKIYOR:

157 gün rapor, sendikal izin, yıllık izinle vakit geçirildi, yaklaşık 50 gün de resmi tatiller kullanıldı ve 9 aylık sürede 207 gün işe gidilmedi.

Osman Köse, 2011 yılının (Kasım ayı itibariyle) 270 günlük iş takviminin 207 gününde işe gelmedi!

MAAŞA BAK MAAŞA

Aylık brüt 4 bin 800 lira maaş aldığı öğrenilen Osman Köse’nin son bir yılda sadece 2 habere gittiği, 4 haberinin yayınlandığı saptandı.

Ayda ortalama 5.5 gün işe gelen Osman Köse, 274 bin TL fazla mesai ücretini ise almayı ihmal etmiyor.

VE LOJMAN ÜCRETİ

Osman Köse’nin gelmediği, çalışmadığı bir iş için kaldığı lojman ücreti ise yürekleri sızlatıyor! Köse devletin lojmanında kalıyor ve sadece 13 TL ücret ödüyor. Yorum siz değerli Habervaktim okuyucularının.

İRİ MEDYA İÇİN MUHALİF HABERLER YAZIYOR

Peki Osman Köse hayatının büyük kısmını maaş aldığı, fazla mesai aldığı Mersin’de değil de; Ankara’da geçirirken ne iş yapıyor dersiniz?

Osman Köse’nin belirli gazetelere haber yazdığını tüm basın kuruluşları biliyor.

Osman Köse’ye tüm bu imkanları veren TRT’nin ise kamuoyuna bir cevap borcu var. Bekliyoruz. Tüyü bitmemiş yetimler, fakir fukara, garip guraba “TRT’den Osman Köse açıklaması” bekliyor!

Zira ülkemizdeki fakirliklerinin önemli kısmı “Osman Köse” gibi işe gelmez, iş beğenmez gibiler yüzünden değil mi?

Habervaktim.com ÖZEL

http://www.habervaktim.com/haber/212912/iste-duumlnyanin-en-pahali-sendikacisi.html

@talib ve @AynAlı

NE DERSİNİZ

İSLAM haber kaynağı önemli demiyormu ?

@talib
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Allahu Teala, ecevit'i herkese rezil ederek bu dünyadan aldı. Rabbim akibetimizi onun sonuna benzemekten uzak eylesin.


O FORUM da son saniyeyi son dakikayı bilen ALLAH cc görevlendirdiği bir kul varmış adı da @talib baksanıza iddiasına.

EN YETKİLİ BİR MAKAMDA OLAN Kim dedi o ana kadar ATATÜRK ü SAMSUN a gönderen Vahdettindir diye ? HADİ CEVAPLA

BU SÖYLEMİNDEN SONRA Ecevit neden aniden rahatsızlandı ? HADİ CEVAPLA ?

Hadi SOSYAL yönden eleştir bir yere kadar AMA BAK BİR TAVSİYEM VAR SANA KİMSEYİ AHİRET akıbeti hakkında ELEŞTİRME FİKİR ÖNE SÜRME.

Sen ECEVİT in nefes verdiği anda NASIL VERDİĞİNİ BİLİYORMUSUN YOKSA ALLAH CC SANA BU YETENEĞİMİ VERDİ ?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
agbi en son konuşacağım isim sensin. zira daha anlayışsız nasıl davranabilir bir insan bilemiyorum. siz badıllının, çantacı necmilerin papağanlığını yapmaktan aklı saf dışı bırakmışsınız. nasıl olsa komik necmi, badıllı size sallar bol keseden... siz de abiiii diye ağzının içine bakarsınız... hangi büyüğe küfretmiş, size dert mi, boşveerrrr.. mutlaka yalan söylüyordur başkaları. sen de utanma olsa halen badıllıyı savunucam diye yırtınmazsan. ben böyle adamı muhatap almam. sana mübarek olsun badıllın. git kendin sor, kendisine, ne der, ne demez. senin abin, benim ise umurumda değil.

bir kere ben kimin ne dediğine bakarak bir yorum yazmadım. yazıları okumadım dahi. kendi gördüğüm tesbitimi yaptım. maalesef bazı cemaatler için mühim olan kendi cemaatinden mi değil mi, odur. başka cemaat olsa, çok daha güzel insan olsa umursamaz bazıları, zira cemaat olarak hep kadrolaşmak hevesindedir. sen yine anlama, herkes anlamıştır.

ecevit de imansız öldü demedim, herkesin gördüğü gibi rezil olarak gitti dedim. anlamazlık ne zor diyeceğim ama sizde zaten çok gerekli bir şey değil.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
agbi en son konuşacağım isim sensin. zira daha anlayışsız nasıl davranabilir bir insan bilemiyorum. siz badıllının, çantacı necmilerin papağanlığını yapmaktan aklı saf dışı bırakmışsınız. nasıl olsa komik necmi, badıllı size sallar bol keseden... siz de abiiii diye ağzının içine bakarsınız... hangi büyüğe küfretmiş, size dert mi, boşveerrrr.. mutlaka yalan söylüyordur başkaları. sen de utanma olsa halen badıllıyı savunucam diye yırtınmazsan. ben böyle adamı muhatap almam. sana mübarek olsun badıllın. git kendin sor, kendisine, ne der, ne demez. senin abin, benim ise umurumda değil.

bir kere ben kimin ne dediğine bakarak bir yorum yazmadım. yazıları okumadım dahi. kendi gördüğüm tesbitimi yaptım. maalesef bazı cemaatler için mühim olan kendi cemaatinden mi değil mi, odur. başka cemaat olsa, çok daha güzel insan olsa umursamaz bazıları, zira cemaat olarak hep kadrolaşmak hevesindedir. sen yine anlama, herkes anlamıştır.

ecevit de imansız öldü demedim, herkesin gördüğü gibi rezil olarak gitti dedim. anlamazlık ne zor diyeceğim ama sizde zaten çok gerekli bir şey değil.

YAN ÇİZME @talib

Allahu Teala, ecevit'i herkese rezil ederek bu dünyadan aldı. Rabbim akibetimizi onun sonuna benzemekten uzak eylesin.

Bu iddia senin değilmi bende soruyorum ECEVİT in son nefesindeki ALLAH cc karşısındaki DURUMUNU BİLİYORMUSUN ? ALLAH cc sana bildirdiki bu iddiada bulunuyon.

BADILLI SAMİ EFENDİYE HAKARET ETTİ iddiası da senin bende BELGE diyorum.

Yoksa senimisin CANTACI PAPAĞAN ı devamlı BADILLI yı getiriyon.

YORUMLARI OKUMAMIŞ ama Cemeate çatıyorsun yaaaaa OKUMAYINCA nasıl yorum yapıyon ?
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
@agbi denilen şahıs ben senden değilim, senden taraf değilim.senin gibi akepe holiganı değilim.burdan yak

Kultur_Turizm_Bakanligi.jpg
Bütün eğilimleri bünyesinde topladığını ve demokrat olduğunu iddia eden AKP, yandaşlarına yer açmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndaki demokrat, sosyal demokrat kadroları tasfiye ediyor





Bütün eğilimleri bünyesinde topladığını ve demokrat olduğunu iddia eden AKP, yandaş bürokratlara yer açmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki demokrat, sosyal demokrat kadroları tasfiye ediyor. Ilımlı olduğu söylenen yeni Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in, eski sosyal demokrat Ertuğrul Günay döneminde göreve getirdiği üst düzey bürokratların istifalarını istedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabinede yaptığı revizyonla Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay koltuğunu Ömer Çelik’e kaptırdı. Yurt gazetesinin haberine göre; Çelik'in, bakanlık koltuğuna oturur oturmaz yaptığı ilk iş, Günay’la çalışan bütün üst düzey yöneticilerin istifasını istemek oldu. 3056 sayılı yasayla Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın üçlü kararnamesi ile atanan bakanlık yöneticilerinin istifalarının istenmesi bugüne kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki son demokrat yöneticilerin de temizlenmesi anlamına geliyor.

200 PERSONEL ZORDA

Bakanlık bünyesinde istifası istenen, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Daire Başkanları’nın sayılarının 200 civarında olduğu belirtiliyor. Edinilen bilgilere göre; istifaları istenenler yalnızca bakanlık bünyesindeki üst düzey yöneticileriyle sınırlı da değil. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın en büyük bütçeli ve en büyük istihdamına sahip DÖSİMM (Döner Sermaye İşletme Merkez Müdürlüğü) üst düzey yöneticilerinin de istifası istendi. Bilindiği gibi DÖSİMM, yanı zamanda bakanlığın ticari operasyonlarını yürüten, kültür ve turizm altyapı yatırımları ile ülke tanıtımı için kaynak sağlayan bir yapılanma.

MUHALİF OPERASYONU

Ömer Çelik’in göreve gelir gelmez, hemen üst düzey yöneticilerin istifalarını istemesini Yurt’a değerlendiren bazı yöneticiler, bakan tarafından sözlü olarak istenen istifaların toplanmaya başlandığını belirterek, “Her şeye rağmen AKP döneminde görevde kalan sınırlı sayıda muhalif bürokratın da bu operasyonla temizleneceğini” öne sürdüler. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda İslami kadrolaşmaya geçişi yumuşak bir şekilde sağlamak için Ertuğrul Günay’ın kullanıldığını belirten üst düzey yöneticiler, AKP’nin devlete ait bütün kurumlarda gerçekleştiği firesiz kadrolaşmanın Çelik eliyle tamamlanacağını belirtiler.

AMAÇ KADROLAŞMA

Günay yerine bakan olarak atanan Ömer Çelik, Başbakan Erdoğan’ın en önemli kurmaylarından biri olarak biliniyor ve bakanlıktaki kadrolaşmayı sağlamak için bu göreve özel olarak getirildiği de söyleniyor.

CHP’de uzun süre çalıştıktan sonra önce “Müslüman Sol” diye bir girişimin içinde yer alan, ardından da jet hızıyla AKP’ye geçerek birçok çevrede ciddi bir hayal kırıklığı yaratan Ertuğrul Günay, Erdoğan’ın geçiş sürecinde “bizde soldan gelen de var” diye “örnek” gösterdiği kişilerin başında geliyordu. Ancak Günay’ın görevden alınması AKP’nin artık soldan devşirdiği isimlere de artık ihtiyacının kalmadığı ve Günay gibi isimlerin de artık AKP’de “kullanım sürelerinin” bittiği söyleniyor.

gazetecileronline
 
Üst