- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Bu yazımı özel bir başlık olarak açmak istedim.
@çelebiler ve benzer fikirde olanlar.. Sizin takıldığınız ve saplantı haline dönüşen bir nokta var. O noktadan dışarı çıkamıyorsunuz. Üstüne geçemiyorsunuz. Anlatayım:
Samimiyetinizden şüphem yok. Sizler ümmetin bugün içinde bulunduğu durumun sebebini arayan gerçekten samimi insanlarsınız. Bunu şaka olsun diye söylemiyorum. Problem nerede biliyor musunuz? Zannedersem bu ümmetin geri kalmışlığının sebebini hurafelerde ve bu bağlamda uydurulmuş hadislerde bulduğunuzu sanıp burada saplanıp kalmanızdır. Oysa bu durum, dar bir çerçeveden genel resmi tanımaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Genel resmi görmek ve hastalığı teşhis etmek istiyorsanız dar çerçeveden çıkıp bakmanız gerekiyor. Anahtar deliğinden utana büzüle yapacağınız teşhis ancak bir saplantıdan ibaret olur. Bu açıdan sizi anlıyorum..
Dost söyler acı söyler!! Ümmetin bugün ki problemi İslam değildir. Ümmetin kenisidir. Belki bu bağlamda gelişen İSLAM ANLAYIŞIDIR. Bunları anlamak ve görmek için tarih bilmek gerek. O da yetmez. Dünyayı tanımak gerek. Mesele bu! DÜNYAYI TANIMAK.. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde dünya nerede ve biz neredeyiz?
Ben şahsen bu durumu doğal bir süreç olarak değerlendiriyorum. İbn-i Haldun der ki; ''bütün medeniyetler insan ömrü gibidir. Doğar, büyür, gelişir, olgunlaşır, yaşlanır, hastalanır ve sonunda ölür.'' Bütün bu evreler doğal bir süreçtir. Medeniyetlerin her bir evresinin emareleri vardır. Mesela;
Doğum: İçinde bulunduğu cemiyet zulüm cemiyetine dönüşmüştür ve bu zulüm cemiyetinde doğar yeni bir medeniyet.
Büyüme: Zulüm cemiyetinin yeni doğan medenyete yaptığı zulümler onun besin kaynağıdır. Gördüğü zulümle beslenir.
Olgunlaşma: Adil bir düzene dönüşür. Bu dönüşüm, kendinden önce ki medeniyetlerden ibret alarak tecrübelerini geliştirir ve bünyesini her daim yeniler. Böylece güçlenir ve insanlığa bir şeyler sunar.
Yaşlanmanın başı: Artık büyük bir medeniyete dönüşmüştür. Zenginlik ve refah içindedir. Emekliler gibi kendisini resme, sanata ve şiire adar. Sanatsal ve mimari dallarda gelişmeler gözlemlenir.
Yaşlanmanın ileri safhası ve hastalık dönemi: Bütün yaşlılar gibi geçmişe bakar ve gençlik döneminde ki gücüyle ve dinamikliğiyle övünür durur. Hey gidi günler heeeeyyyyy, tarzında yorumlar yapar. Son demlerinde hamasileşir. Bu hamasetten faşizim doğar. Faşizmin pençesinde zulüm yapmaya başlar. Başta gördüğü zalim kendisi oluvermiştir fakat farkında değildir.
İslam ümmeti, gelişen batı dünyasının karşısında bu duruma düşmüştür. Avrupanın penceresinden hasta adam denmesinin sebebi de belki budur. Normalde 1. Dünya harbinden sonra ölüp mezara girmesi gereken bu hasta adamı petrol kurtarmıştır. Ümmetin topraklarından çıkan petrol sayesinde batı dünyası bu medeniyeti kızağa almış ve koma halinde makinelere gağlı vaziyette yaşatmaktadır. Çünki komada makinelerle ayakta duran bir ümmet, batı dünyasının emperyal emellerine gayet güzel hizmet etmektedir. Siyasal İslam denen serumla birbirimizle bizi mücadele ettirerek bu dengeyi koruyor. Komada olduğumuzun en baris özelliğini söyleyim size. Genç ve dinamik dönemini yaşayan batı dünyası harıl harıl üretiyor ve biz safi tüketiyoruz. Sadece tüketiyoruz. Hiç ama hiç bir şey üretmiyoruz. Ciddiye alınmayacak ufak üretimleri niğmetten saymak ahmaklıktır.
Yukarıda yazdığım tüm doğal süreçlerden geçmişiz. Avrupa bu sürecin neresindedir?
Ne zaman genç bir İslam Anlayışı doğacak ve bu anlayış ne zaman bizi küllerimizden yeniden diriltecek? Bu nasıl olacak? Sormamız gereken soru budur!
Üstad Necip Fazıl'ın ''...kendinden önce ki nesillerden hiç birini beğenmeyecek bir gençlik!'' dediği bu olsa gerek. Çünki kendinden öncesiyle övünen bir kuşak yaşlanmış ve hastalanmış bir medeniyetin kuşağıdır.
Anlattığım bu genel çerçeveyi görmeden problemi uydurulmuş hadislerden ibaret saymak büyük bir hata olur. O hadislerin uydurulmasına sebep bir süreç vardır. Kokuşma süreci vardır. Yaşlanma süreci vardır. Ayakta kalmak için her yolu caiz gören bir süreç vardır. Botoks yaptıra yaptıra, cilt doktorlarına gide gide, kremler sürerek, estetik ameliyatlar olarak bu süreci tutabilirsiniz fakat zaman denen o kalem traş o koca taş piramitleri bile traşlamış ve ne medeniyetleri içine gömmüşse bizim bu doğal sürece direnmemiz manasızdır.
Mehti Aleyhisselamın yapacağı ictihadları beğenmeyecek olan ve ''bu bizim dinimizi değiştiriyor'' diyen alim taifesi bu sürecin neresindedir.
Unutmayalım ki Mehti ile birlikte genç bir medeniyet doğacaktır. Yeni bir din değil. Fakat yeni bir İslam Anlayışı olacağı kesin..
Bu yazıyı da sonunda Mehti'ye bağladık ya Allah bizi ıslah etsin :laugh:
Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.
@çelebiler ve benzer fikirde olanlar.. Sizin takıldığınız ve saplantı haline dönüşen bir nokta var. O noktadan dışarı çıkamıyorsunuz. Üstüne geçemiyorsunuz. Anlatayım:
Samimiyetinizden şüphem yok. Sizler ümmetin bugün içinde bulunduğu durumun sebebini arayan gerçekten samimi insanlarsınız. Bunu şaka olsun diye söylemiyorum. Problem nerede biliyor musunuz? Zannedersem bu ümmetin geri kalmışlığının sebebini hurafelerde ve bu bağlamda uydurulmuş hadislerde bulduğunuzu sanıp burada saplanıp kalmanızdır. Oysa bu durum, dar bir çerçeveden genel resmi tanımaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Genel resmi görmek ve hastalığı teşhis etmek istiyorsanız dar çerçeveden çıkıp bakmanız gerekiyor. Anahtar deliğinden utana büzüle yapacağınız teşhis ancak bir saplantıdan ibaret olur. Bu açıdan sizi anlıyorum..
Dost söyler acı söyler!! Ümmetin bugün ki problemi İslam değildir. Ümmetin kenisidir. Belki bu bağlamda gelişen İSLAM ANLAYIŞIDIR. Bunları anlamak ve görmek için tarih bilmek gerek. O da yetmez. Dünyayı tanımak gerek. Mesele bu! DÜNYAYI TANIMAK.. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde dünya nerede ve biz neredeyiz?
Ben şahsen bu durumu doğal bir süreç olarak değerlendiriyorum. İbn-i Haldun der ki; ''bütün medeniyetler insan ömrü gibidir. Doğar, büyür, gelişir, olgunlaşır, yaşlanır, hastalanır ve sonunda ölür.'' Bütün bu evreler doğal bir süreçtir. Medeniyetlerin her bir evresinin emareleri vardır. Mesela;
Doğum: İçinde bulunduğu cemiyet zulüm cemiyetine dönüşmüştür ve bu zulüm cemiyetinde doğar yeni bir medeniyet.
Büyüme: Zulüm cemiyetinin yeni doğan medenyete yaptığı zulümler onun besin kaynağıdır. Gördüğü zulümle beslenir.
Olgunlaşma: Adil bir düzene dönüşür. Bu dönüşüm, kendinden önce ki medeniyetlerden ibret alarak tecrübelerini geliştirir ve bünyesini her daim yeniler. Böylece güçlenir ve insanlığa bir şeyler sunar.
Yaşlanmanın başı: Artık büyük bir medeniyete dönüşmüştür. Zenginlik ve refah içindedir. Emekliler gibi kendisini resme, sanata ve şiire adar. Sanatsal ve mimari dallarda gelişmeler gözlemlenir.
Yaşlanmanın ileri safhası ve hastalık dönemi: Bütün yaşlılar gibi geçmişe bakar ve gençlik döneminde ki gücüyle ve dinamikliğiyle övünür durur. Hey gidi günler heeeeyyyyy, tarzında yorumlar yapar. Son demlerinde hamasileşir. Bu hamasetten faşizim doğar. Faşizmin pençesinde zulüm yapmaya başlar. Başta gördüğü zalim kendisi oluvermiştir fakat farkında değildir.
İslam ümmeti, gelişen batı dünyasının karşısında bu duruma düşmüştür. Avrupanın penceresinden hasta adam denmesinin sebebi de belki budur. Normalde 1. Dünya harbinden sonra ölüp mezara girmesi gereken bu hasta adamı petrol kurtarmıştır. Ümmetin topraklarından çıkan petrol sayesinde batı dünyası bu medeniyeti kızağa almış ve koma halinde makinelere gağlı vaziyette yaşatmaktadır. Çünki komada makinelerle ayakta duran bir ümmet, batı dünyasının emperyal emellerine gayet güzel hizmet etmektedir. Siyasal İslam denen serumla birbirimizle bizi mücadele ettirerek bu dengeyi koruyor. Komada olduğumuzun en baris özelliğini söyleyim size. Genç ve dinamik dönemini yaşayan batı dünyası harıl harıl üretiyor ve biz safi tüketiyoruz. Sadece tüketiyoruz. Hiç ama hiç bir şey üretmiyoruz. Ciddiye alınmayacak ufak üretimleri niğmetten saymak ahmaklıktır.
Yukarıda yazdığım tüm doğal süreçlerden geçmişiz. Avrupa bu sürecin neresindedir?
Ne zaman genç bir İslam Anlayışı doğacak ve bu anlayış ne zaman bizi küllerimizden yeniden diriltecek? Bu nasıl olacak? Sormamız gereken soru budur!
Üstad Necip Fazıl'ın ''...kendinden önce ki nesillerden hiç birini beğenmeyecek bir gençlik!'' dediği bu olsa gerek. Çünki kendinden öncesiyle övünen bir kuşak yaşlanmış ve hastalanmış bir medeniyetin kuşağıdır.
Anlattığım bu genel çerçeveyi görmeden problemi uydurulmuş hadislerden ibaret saymak büyük bir hata olur. O hadislerin uydurulmasına sebep bir süreç vardır. Kokuşma süreci vardır. Yaşlanma süreci vardır. Ayakta kalmak için her yolu caiz gören bir süreç vardır. Botoks yaptıra yaptıra, cilt doktorlarına gide gide, kremler sürerek, estetik ameliyatlar olarak bu süreci tutabilirsiniz fakat zaman denen o kalem traş o koca taş piramitleri bile traşlamış ve ne medeniyetleri içine gömmüşse bizim bu doğal sürece direnmemiz manasızdır.
Mehti Aleyhisselamın yapacağı ictihadları beğenmeyecek olan ve ''bu bizim dinimizi değiştiriyor'' diyen alim taifesi bu sürecin neresindedir.
Unutmayalım ki Mehti ile birlikte genç bir medeniyet doğacaktır. Yeni bir din değil. Fakat yeni bir İslam Anlayışı olacağı kesin..
Bu yazıyı da sonunda Mehti'ye bağladık ya Allah bizi ıslah etsin :laugh:
Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.