Uydurulmuş Hadis Saplantısına Dair Bir Analiz

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Bu yazımı özel bir başlık olarak açmak istedim.

@çelebiler ve benzer fikirde olanlar.. Sizin takıldığınız ve saplantı haline dönüşen bir nokta var. O noktadan dışarı çıkamıyorsunuz. Üstüne geçemiyorsunuz. Anlatayım:

Samimiyetinizden şüphem yok. Sizler ümmetin bugün içinde bulunduğu durumun sebebini arayan gerçekten samimi insanlarsınız. Bunu şaka olsun diye söylemiyorum. Problem nerede biliyor musunuz? Zannedersem bu ümmetin geri kalmışlığının sebebini hurafelerde ve bu bağlamda uydurulmuş hadislerde bulduğunuzu sanıp burada saplanıp kalmanızdır. Oysa bu durum, dar bir çerçeveden genel resmi tanımaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Genel resmi görmek ve hastalığı teşhis etmek istiyorsanız dar çerçeveden çıkıp bakmanız gerekiyor. Anahtar deliğinden utana büzüle yapacağınız teşhis ancak bir saplantıdan ibaret olur. Bu açıdan sizi anlıyorum..

Dost söyler acı söyler!! Ümmetin bugün ki problemi İslam değildir. Ümmetin kenisidir. Belki bu bağlamda gelişen İSLAM ANLAYIŞIDIR. Bunları anlamak ve görmek için tarih bilmek gerek. O da yetmez. Dünyayı tanımak gerek. Mesele bu! DÜNYAYI TANIMAK.. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde dünya nerede ve biz neredeyiz?

Ben şahsen bu durumu doğal bir süreç olarak değerlendiriyorum. İbn-i Haldun der ki; ''bütün medeniyetler insan ömrü gibidir. Doğar, büyür, gelişir, olgunlaşır, yaşlanır, hastalanır ve sonunda ölür.'' Bütün bu evreler doğal bir süreçtir. Medeniyetlerin her bir evresinin emareleri vardır. Mesela;

Doğum: İçinde bulunduğu cemiyet zulüm cemiyetine dönüşmüştür ve bu zulüm cemiyetinde doğar yeni bir medeniyet.

Büyüme: Zulüm cemiyetinin yeni doğan medenyete yaptığı zulümler onun besin kaynağıdır. Gördüğü zulümle beslenir.

Olgunlaşma: Adil bir düzene dönüşür. Bu dönüşüm, kendinden önce ki medeniyetlerden ibret alarak tecrübelerini geliştirir ve bünyesini her daim yeniler. Böylece güçlenir ve insanlığa bir şeyler sunar.

Yaşlanmanın başı: Artık büyük bir medeniyete dönüşmüştür. Zenginlik ve refah içindedir. Emekliler gibi kendisini resme, sanata ve şiire adar. Sanatsal ve mimari dallarda gelişmeler gözlemlenir.

Yaşlanmanın ileri safhası ve hastalık dönemi: Bütün yaşlılar gibi geçmişe bakar ve gençlik döneminde ki gücüyle ve dinamikliğiyle övünür durur. Hey gidi günler heeeeyyyyy, tarzında yorumlar yapar. Son demlerinde hamasileşir. Bu hamasetten faşizim doğar. Faşizmin pençesinde zulüm yapmaya başlar. Başta gördüğü zalim kendisi oluvermiştir fakat farkında değildir.

İslam ümmeti, gelişen batı dünyasının karşısında bu duruma düşmüştür. Avrupanın penceresinden hasta adam denmesinin sebebi de belki budur. Normalde 1. Dünya harbinden sonra ölüp mezara girmesi gereken bu hasta adamı petrol kurtarmıştır. Ümmetin topraklarından çıkan petrol sayesinde batı dünyası bu medeniyeti kızağa almış ve koma halinde makinelere gağlı vaziyette yaşatmaktadır. Çünki komada makinelerle ayakta duran bir ümmet, batı dünyasının emperyal emellerine gayet güzel hizmet etmektedir. Siyasal İslam denen serumla birbirimizle bizi mücadele ettirerek bu dengeyi koruyor. Komada olduğumuzun en baris özelliğini söyleyim size. Genç ve dinamik dönemini yaşayan batı dünyası harıl harıl üretiyor ve biz safi tüketiyoruz. Sadece tüketiyoruz. Hiç ama hiç bir şey üretmiyoruz. Ciddiye alınmayacak ufak üretimleri niğmetten saymak ahmaklıktır.

Yukarıda yazdığım tüm doğal süreçlerden geçmişiz. Avrupa bu sürecin neresindedir?

Ne zaman genç bir İslam Anlayışı doğacak ve bu anlayış ne zaman bizi küllerimizden yeniden diriltecek? Bu nasıl olacak? Sormamız gereken soru budur!

Üstad Necip Fazıl'ın ''...kendinden önce ki nesillerden hiç birini beğenmeyecek bir gençlik!'' dediği bu olsa gerek. Çünki kendinden öncesiyle övünen bir kuşak yaşlanmış ve hastalanmış bir medeniyetin kuşağıdır.


Anlattığım bu genel çerçeveyi görmeden problemi uydurulmuş hadislerden ibaret saymak büyük bir hata olur. O hadislerin uydurulmasına sebep bir süreç vardır. Kokuşma süreci vardır. Yaşlanma süreci vardır. Ayakta kalmak için her yolu caiz gören bir süreç vardır. Botoks yaptıra yaptıra, cilt doktorlarına gide gide, kremler sürerek, estetik ameliyatlar olarak bu süreci tutabilirsiniz fakat zaman denen o kalem traş o koca taş piramitleri bile traşlamış ve ne medeniyetleri içine gömmüşse bizim bu doğal sürece direnmemiz manasızdır.

Mehti Aleyhisselamın yapacağı ictihadları beğenmeyecek olan ve ''bu bizim dinimizi değiştiriyor'' diyen alim taifesi bu sürecin neresindedir.

Unutmayalım ki Mehti ile birlikte genç bir medeniyet doğacaktır. Yeni bir din değil. Fakat yeni bir İslam Anlayışı olacağı kesin..

Bu yazıyı da sonunda Mehti'ye bağladık ya Allah bizi ıslah etsin :laugh:

Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Mehdi rivayetlerinin büyük bir bölümü uydurmadır...
Mehdi rivayetlerinin sahih olanı 6-7, bazılarına göre 20-25 kadardır...
Mehdi bir akaid meselesi de değildir...
Ne Ebu Hanife'de, ne Maturidide, ne Eşari'de vardır, Buharide yok...

Mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır, tedavisi zor, kanser gibi...
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Mehdi rivayetlerinin büyük bir bölümü uydurmadır...
Mehdi rivayetlerinin sahih olanı 6-7, bazılarına göre 20-25 kadardır...
Mehdi bir akaid meselesi de değildir...
Ne Ebu Hanife'de, ne Maturidide, ne Eşari'de vardır, Buharide yok...

Mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır, tedavisi zor, kanser gibi...

Asıl sen hastasın, tıpkı kanser gibisin

Kendini belli ettin diğer hadis inkarcıları gibi
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Asıl sen hastasın, tıpkı kanser gibisin
Kendini belli ettin diğer hadis inkarcıları gibi

la biraz düşünün...
söylediklerimi bir muhakeme et, hadis inkarcısı olduğumu ispatla?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Gölgelerle ne zamana kadar kendimizi avutacağız.

Antik Yunan filozofu Eflatun'un 7. kitabı olan Politeia'da ilginç bir misal vardır. Der ki; düşünün ki bir mağarada çocukluktan beri elleri kolları bağlı insanlar vardır. Hayatları boyunca mağaranın duvarından başka bir şey görmüyorlar. Bu bağlı insanların arka tarafında bir ateş yanmaktadır. Ateşin ışığı arkadan vurduğu için bu insanların gölgesi mağaranın duvarına vurmaktadır. Gene arkalarından birileri bu insanlara seslenirler. Mağaranın duvarına vuran bu ses duvardan yankı yapar ve bu bağlı insanlara döner. Bu insanlar kendi gölgeleriyle konuştuklarını sanmaktadırlar. Gel zaman git zaman böyle bu halde mutludurlar. Fakat bir gün es kaza bu insanlardan birisinin eli çözülür. İlk yapacağı iş dönüp arkasına bakmaktır. O yanan ateşin ışığı bu özgürlüğüne kavuşan insanın önce gözlerini kamaştıracaktır. Sonra hakikati görünce acı gerçekleri anlyacaktır. Hemen dışarı çıkacak ve gözleri güneşin ışığından daha da kamaşacaktır. Fakat bu acıları çeke çeke sonunda hakikati bulacaktır.

Eflatun bu misali verdikten sonra der ki ''her insan kendi tecrübesini kendisi yapmalıdır.''

Ben de diyorum ki; o mağaranın kapısını birisi zorla açsa ve içeri girse ve o zavallı insanları çözse ve dışarı çekse... Yani özgürlüklerine kavuştursa ne olur? Ne mi olur? O insan sizin kendisine zulüm yaptığınıza inanacaktır. Sizle savaşacaktır ve sonunda gene o mağaraya dönüp kendi kendisini bağlayıp o duvarda ki gölgelerle avunmaya devam edecektir. Ne hazin bir manzara!!

Bu anlamda batı dünyasının İslam ümmetini reforme etme çalışmalarının hepisini kötü niyetli çabalar olarak anlıyorum. Zira bunu onlar çok iyi biliyorlar. Dışarıdan gelecek müdahelelerle daha da bağnazlaşacağımızı çok iyi biliyorlar. Düşünce kuruluşları bütün bunları analiz ediyor. Vermiş olduğum ''makineye bağlı yaşatılan hasta'' misali bundandır.

Bizi kendi halimze bıraksalar inanın içimizden taptaze bir İslam Anlayışı çoktan doğardı. Ama olmadı. O hasta adam ölmeden bu olmuyor!! Zorla yaşatıyorlar. Belki petrol biter de fişimizi çekerlerse bu olur.. Allah-u Alem diyelim.
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
la biraz düşünün...
söylediklerimi bir muhakeme et, hadis inkarcısı olduğumu ispatla?

Senden şöyle demeni beklerdim : Mehdi(as) gelecektir.Hadislerde bildirildiği üzere buna inanıyoruz.Fakat oturup Mehdi beklemek yanlıştır,Biz görevlerimizi yerine getirmeliyiz
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
la biraz düşünün...
söylediklerimi bir muhakeme et, hadis inkarcısı olduğumu ispatla?

Hay hay, kendi sözlerinle ispatlayalım:


Mehdi rivayetlerinin büyük bir bölümü uydurmadır...
Mehdi rivayetlerinin sahih olanı 6-7, bazılarına göre 20-25 kadardır...
Mehdi bir akaid meselesi de değildir...
Ne Ebu Hanife'de, ne Maturidide, ne Eşari'de vardır, Buharide yok...

Mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır, tedavisi zor, kanser gibi...








Şimdi söze gireyim, sen Mehdi ile ilgili 6-7 tane sahih hadis olduğunu söylüyorsun. Sonra da Mehdi beklentisini kanser görüyorsun. Sahih hadisleri inkar ediyorsun.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Hay hay, kendi sözlerinle ispatlayalım:


Mehdi rivayetlerinin büyük bir bölümü uydurmadır...
Mehdi rivayetlerinin sahih olanı 6-7, bazılarına göre 20-25 kadardır...
Mehdi bir akaid meselesi de değildir...
Ne Ebu Hanife'de, ne Maturidide, ne Eşari'de vardır, Buharide yok...

Mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır, tedavisi zor, kanser gibi...

Yaşınız kaç bilmiyorum ama daha çok ekmek yemeniz lazım...

Bir İnsanın hadis inkarcısı olmasının ölçüsü nedir, önce bunu ortaya koyacaksınız?
Örneklerle güçlendirecek ve aksi kanaatler ile de destekleyeceksiniz...

Mesela, ne bir cümle kullanayım, ben mehdi hadislerinin sahihliğine inanmıyorum, ama mesela abdest bahsinde hanefi mezhebini taklit ettiğimden yüzlerce sahih hadis ile amel ediyorum ki namaz bahsine değinmiyorum...

mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır demek ile hadis inkarcılığı ortaya çıkarmaz...
neticede cümlemin öncülleri 6-7 civarında sahih hadis olduğunu söyler... :)

neymiş beklenti rivayetin sıhhatine mani değildir...

neymiş rivayetlerin sahih olanlarının da sıhhatine inanmıyorum, ha bu mehdi hadislerini inkar etiğim anlamına gelir ki ne Buhari'de, ne Ebu Hanife'de, ne Maturidi'de mehdilik vardır...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Arkadaşlar ben ne anlatıyorum siz ne diyorsunuz?

Mehti hadislerinin uydurma olduğunu savunanlara söylüyorum. Gene hadisleri inkar saplantısına düşüyorsunuz. Mehti Aleyhisselamın gelmesi doğal bir bozulma sürecinin sonunda çıkacak birisine işarettir. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Bu anlamda her bir peygamber dahi birer MEHT'dir. Siz burayı anlamıyorsunuz kuzum..

Bozulmuşluğu kabul ediyorsunuz da niçin o küllerden yeni bir medeniyet çıkacağını kabul etmiyorsunuz. İnsanlık tarihine bir dönüp bakın ya hu. Bu hep böyle olmuş. Dolayısıyla siz bu hadisleri inkar etmekle kızağa çekilmiş komada ki adamı yaşatmaya çalışanlara hizmet ediyorsunuz. Sünnetullah var be..
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Senin elini öpeyim. Haklısın kardeşim. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın. Amin.

Estağfirullah, ne benim elimi öp, ne de bir başkasının...
ne de bir başkasının dedim ama ailenin muhteremlerinin elini öp...o ayrı... :)
Haklı olmak gibi bir kavgam yok, hakk'da olalım yeter...yoksa biz müslümanız ve hakklıyız...
amin...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@lafons7275

durup durup tevazu ayaklarına yatıyorsun ya, deli oluyorum..
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaşınız kaç bilmiyorum ama daha çok ekmek yemeniz lazım...

Bir İnsanın hadis inkarcısı olmasının ölçüsü nedir, önce bunu ortaya koyacaksınız?
Örneklerle güçlendirecek ve aksi kanaatler ile de destekleyeceksiniz...

Mesela, ne bir cümle kullanayım, ben mehdi hadislerinin sahihliğine inanmıyorum, ama mesela abdest bahsinde hanefi mezhebini taklit ettiğimden yüzlerce sahih hadis ile amel ediyorum ki namaz bahsine değinmiyorum...

mehdi beklentisi saplantılı bir hastalıktır demek ile hadis inkarcılığı ortaya çıkarmaz...
neticede cümlemin öncülleri 6-7 civarında sahih hadis olduğunu söyler... :)

neymiş beklenti rivayetin sıhhatine mani değildir...

neymiş rivayetlerin sahih olanlarının da sıhhatine inanmıyorum, ha bu mehdi hadislerini inkar etiğim anlamına gelir ki ne Buhari'de, ne Ebu Hanife'de, ne Maturidi'de mehdilik vardır...

devam et, kendini ispatlıyorsun
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
devam et, kendini ispatlıyorsun

Ben hep kendimim, yıllardır böyleyim, araştırırım, okurum, sorgularım, soruştururum...

bu forumda yüzlerce örneği var...

sahi sen askalani misin, heytemi mi, askalani mehdi rivayetlerine nasıl bakar, araştırsana, bizimle paylaş...
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Ben hep kendimim, yıllardır böyleyim, araştırırım, okurum, sorgularım, soruştururum...

bu forumda yüzlerce örneği var...

sahi sen askalani misin, heytemi mi, askalani mehdi rivayetlerine nasıl bakar, araştırsana, bizimle paylaş...

Sana burdan açıklasam nefsin devreye girebilir, özele geç :D
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)hakkındaki hadisleri delil sayan imamlar ve alimler:

1- Meşhur “el-Musannef” sahibi Abdürrezzak es-San’ani (Rahimehullah) (vefatı:211,)“Musannef”inde; Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan) adına bir bap açmış ve onbir hadis-i şerif zikretmiştir. (No:20769-20779, 11/371-3 74)

2- Buhari (Rahimehullah)ın hadis rivayet ettiği şeyhlerinden ve hadis hafızlarının imamlarından olan Nu’aym ibni Hammad el-Mervezi (Rahimehullah) (vefat :228), “Kitabü’l-Fiten” isimli bir kitap cemetmiş ve onda, “Merfü’, Mevküf ve Maktü” olarak;

Hazret-i Mehdi’nin ismi, nesebi, sıfatı, sireti, adaleti, bereketi, alametleri, bi’atı, harpleri, hükümranlık müddetiyle alakalı müstakil baplar açmış ve her birinin altında birçok hadis-i şerif ve eserler rivayet etmiştir ki, Hazret-i Mehdi’nin ismi veya dolaylı olarak bahsi geçen bu rivayetlerin mecmu’u, dörtyüzü aşmıştır. (No:802-1221, 1/278-405)

3- Ebu İsa et-Tirmizi (Rahimehullah)(vefat:297) “el-Cami’u’s-Sahih” isimli eserinde, bu konuda özel bir bap açmış ve üç hadis-i şerif zikretmiştir. (No:2230-22.32, 4 /505-506)

4- Ebü Bekr ibni Ebi Şeybe(Rahimehullah) (vefat:235) “el-Kitabü’l-Musannef” isimli eserinde, Hazret-i Mehdi’ye dair hadisleri aynı yerde zikretmiş ve onaltı rivayete yer vermiştir. (No:37628-3 7642, 7/512-514)

5- İbni Mace el-Kazvini (Rahimehullah) (vefatı:273), ma’rüf “Sünen”inde; bu hususta bir bap açmış ve yedi hadis-i şerif zikretmiştir. (No:4082, 4088, 2/1366-1368)

6- Ebü Davud es-Sicistani (Rahimehullah) (vefat:275) “Sünen”inde bu konuda müstakil bap açmış ve onüç hadis-i şerif nakletmiştir. (No:4279, 4290, 2/508-511)

7- İbni Ebi Hayseme (Rahimehullah)(vefat:279): Süheyli (Rahimehullah),bu zatın, Mehdi (Aleyhi ‘r-Rıdvan)hakkında birçok hadis-i şerif naklettiğini zikretmiştir. (er-Ravzu ‘l-unuf 1/160)

8- İmam Hafız Ebü Ca’fer el-Ukayli (Rahimehullah) (vefat:323), “ed-Du’afa” isimli kitabında: “Mehdi(Aleyhi’r-Rıdvan)hakkında, isnadları çok uygun muteber hadis-i şerifler var” demiştir. (No:1259, 3/974)

9- Ebu’l-Huseyn Ahmed ibni Ca’fer (Rahimehullah) (vefat:336) İbni Hacer (Rahimehullah),bu zatın, Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan) hakkında bir risale cem ettiğini zikretmiştir. (13/312)

10- İmam Ebü Hatim ibni Hibban el-Büsti (Rahimehullah) (vefat:354) “Sahihinde; Mehdi (Aleyhi ‘r-Rıdvan)ın, ismi, zuhuru, vasfı, müddeti ve bi’at yeri hakkında beş bap açmış ve o baplarda, bazı hadis-i şerifler sıralamıştır. (6784-6788,8/290-292)
Ayrıca Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)in yetkisini elinden almak için yola çıkan bir ordunun batırılacağı hakkında bir bap açmıştır. (No:6720, 8/2 66)

11- Ebü Süleyman el-Hattabi (Rahimehullah) (vefat:388), Enes ibni Malik (Radıyallahu Anh)dan rivayet edilen:

“Zaman birbirine çok yaklaşmadan; sene, ay gibi, ay, cuma gibi olmadan kıyamet kopmaz!” (Tirmizi, Zühd:24, No:2332, 4/567)hadis-i şerifi hakkında, “Bu hadise, Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)veya İsa(Aleyhisselam)zamanında yahut her ikisinin zamanında vuku bulacaktır.” demiştir. (Mübarekfüri Tuhfetü’l-ahvezi Zühd:16, No:2434, 6/514-515)

12-Ebü Nu’aym Ahmed ibni Abdillah el-İsbahani (Rahimehullah) (vefat:430):

Bu zatın, Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)hakkında müstakil bir telifi vardır. İbni Kayyim(Rahimehullah)bundan; “Kitabü’l-Mehdi” adıyla bahsetmiştir.

Suyutı (Rahimehullah) da, ‘’el-Camıüs-sagır’’ ısımli eserinde böylece bahsetmiş ve burada geçen kırk hadis-i şerifi, isnadlarını hazfederek, “el-Arfü’lverdi” isimli eserinde nakletmiştir. (el-Havi 2/123-137)


13- el-İmamü’l-Beyhaki (Rahimehullah) (vefat:458): “Mehdi (Aleyhi ‘r-Rıdvan)ın hurücuna nas teşkil eden hadis-i şeriflerin isnadı, elbette çok sahihdir ve bunlarda onun, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in ehl-i beytinden olacağı beyan edilmiştir.” demiştir. (Mizzi Tehzi’bu’l-Kemal:6/597, İbnü ‘l-Kayyim, eI-Menarü’l-münif, Sh:143)

14- Hafız Ebu’l-Kasım es-Süheyli (Rahimehullah) (vefat:581): “Hazret-i Fatıma (Radıyallahu Anha)nınbereketlerinden biri de; ahir zamanda geleceği müjdelenen Mehdi (Aleyhi ‘r-Rıdvan)ın , onun zürriyetinden gelecek olmasıdır.

Dolayısıyla bütün bu faziletler, Hazret-i Fatıma (Radıyallahu Anha)ya mahsustur. Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)hakkında varid olan hadis-i şerifler pek çoktur.” demiştir. (er-Ravzu’l-ünüf:1/160)

15-İmam Hafız İmadüddin İbni Kesir(Rahimehullah) (vefat:774) “el-Fiten ve’l-Melahim” isimli eserinde, bu konuya kamil bir fasıl ayırmış ve şöyle demiştir: Bu fasıl, ahir zamanda gelecek Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)ın zikri hakkındadir. 0, raşid halifelerden ve hidayete ermiş imamlardan biridir. Ahir zamanda geleceğine dair Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)den rivayet edilen hadis-i şerifler mevcuttur.

Hadis-i şeriflerin de delaleti vechile; zuhuru, İsa (Aleyhisselam)ın nuzülünden evvel olacaktır ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in kızı Fatıma (Radıyallahu Anha)nın zürriyetinden, Ehl-i Beyt’ten olacaktır. Sonra Hüseyin (Radıyallahu Anh) ın değil, Hasan (Radıyallahu Anh)ın evladından olacaktır.

Ayrıca “Siyah sancaklar”la ilgili hadis-i şerifler, Ebü Müslim-i Horasani’nin, Emevilerin devletini yıktığı, Abbasoğullarının sancakları olmayıp, bilakis Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)a yardım için gelecek sancaklardır. (1/27, 30, Münavi Feyzu‘l-Kadir, No:648, 1/466)


16-İmanı Hafız Celalüddin es-Suyuti (Rahimehullah) (vefat:911), “el-i’lam bi hukmı İsa(Aleyhisselam.)”isimli eserinde; ‘Mehdi(Aleyhi‘r-Rıdvan)ın, İsa (Aleyhisselam),dan önce gelerek, zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İsa (Aleyhisselam) gelerek onun yaptıklarını tasvip edeceği hakkında hadis-i şerifler variddir” demiştir. (2/289)

Yine o, fetvalarını cem eden “el-Havi” isimli eser içinde basılan, “el-Arfü’l- ’verdi fi ahbari’l-Mehdi” isimli kitabında, Ebü Nu’aym el-İsbahani (Rahimehullah)ın, “Ahbarül-Mehdi” isimli kitabını özetlemiş, diğer kaynaklardarda, me’hazlerini vererek ona pek çok ilave yapmıştır.

Bu kitabın meziyetlerinden biri de; bu konuda varid olan en büyük sayıyı, kaynaklarını vererek cem etmiş olmasıdır ki, bu sayı ikiyüze ulaşmıştır. Yalnız bu hadis ve eserleri, isnadları silinmiş olarak cem etmiş, birkaç yerin dışında da, hadisin sıhhat mertebesini beyan etmemiştir. (el-Havi:2/123-166)

“el-Keşf an mücavezeti hazihi’l-ümmeti’l-elf” isimli eserinde de, dünyanın bin seneden sonra yaşamayacağını iddia edenleri red sadedinde: “Henüz Deccal’dan yedi sene evvel zuhur edecek olan Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)da zuhur etmemiş, onun zuhurundan evvel beklenen alametler de vukua gelmemiştir.” demiştir. (el-Havi:2/167)

17-Ali ibni Hüsamüddin el-Müttaki el-Hindi (Rahimehullah) (vefat:975) “er-Reddü ala men hakeme ve kada enne’l-Mehdiyye’l-mev’üde ca’e ve meda” isimli risalesinde şöyle demiştir: “Şunu bil ki; vaadedilen Mehdi’nin zuhuru, üçyüzden fazla hadis ve eserle sabittir.”

“el-Burhan fı alamat-i Mehdiyy-i ahiri’z-zaman” isimli eserinde de, oniki bap açmış, bunların mecmü’unda, 274 hadis-i şerif ve eser nakletmiştir (2/510-859)

Bu kitabında şöyle bir ifadeye yer vermiştir: “Hind beldelerinde doğan Şerif bir zatın, ahir zamanda beklenen Mehdi olduğuna inanan bir taife hızla artmaktadır. Halbuki onun vasıfları, ehadis-i Nebeviyye ile, asar-ı sahabe ve tabi’ine muhalif düşmektedir.”

“Kenzü’l-ummal” isimli eserinde de bu hususta bap açmış ve ellisekiz hadis—i şerif zikretmiştir.(No:38657-38709, 14/267-276)

18- Molla Ali el-Kari (Rahimehullah) (vefat:1014) “Şerhu’l-fıkhi’l-ekber” isimli eserinde bu kazıyyeyi şöyle tertip etmiştir:

“Mehdi(Aleyhi’r-Rıdvan) evvela Haremeyn-i Şerifey’nde zuhur edecek, sonra Beyt-i Makdis’e gelecektir. Deccal gelip onu o halde muhasara altına alacak, İsa (Aleyhisselam), Şam-ı Şerif’in şark tarafındaki minaresine inip Deccal’la savaşa girecek ve onu bir darbeyle, anında öldürecektir, zaten o, İsa (Aleyhisselam) semadan indiğinde, suyun içindeki tuz gibi eriyecektir.

İsa (Aleyhisselam), Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)la birleşecek, namaz için kamet getirilmişken, Mehdi(Aleyhi’r-Rıdvan) ona imamlık yapması için işaret edince, 0: “Bu kamet senin için getirildi!” bahanesiyle geri duracaktır ki, böylece onun, Resulullah(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e tabi olduğu, belirgin hale gelecektir.” (sh:92)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Mehdi hadislerinin mütevatir olduğunu söyleyen alimler:

1- Hafız Ebu’l-Hasen Muhammed ibni’l-Hüseyn el-Aburi (Rahimehullah) (vefat:363), “Menakıbu’ş-Şafi’i” isimli eserinde şöyle demiştir:

“Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)den, “Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan)ın geleceği, Ehl-i Beyt’inden olacağı, yedi sene hakim olacağı, yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsa (Aleyhisselam)ın inip, Deccalı öldürmede ona yardım edeceği, bu ümmete imam olacağı, İsa(Aleyhisselam)in onun arkasında kılacağı” gibi birçok rivayet müstefiz ve mütevatir olarak naklolunmuştur.

Onun bu kelamını birçok alim beğenerek nakletmiştir ki, bunlardan bir kısmını sayacak olursak:

2- Meşhür tefsir sahibi Kurtubi(Rahimehullah), “et-Tezkira fi ahvali’l-mevta ve umüri’l-ahira” isimli eserinde bu tevatürü nakletmiştir. (2/723)

3- İmam Ebu’l-Haccac el-Mizzi (Rahimehullah)(vefat:742), “Tehzibü’l-Kemal” isimli eserinde bunu beyan etmiştir. (6/596)

4- İbni Kayyim el-Cevziyye (Rahimehullah), “el-Menaru’l-münif” isimli eserinde (Sh:142),

5- Hafız ibni Hacer (Rahimehullah) (vefat:852), “Buhari” şerhi “Fethu’l-Bari” (6/569) ve “Tehzibü’t-Tehzib”(9/144),

6- Sehavi (Rahimehullah), “Fethu’l-Muğis bi şerh-i elfiyeti’l-hadis” (3/41),

7- Suyuti (Rahimehullah), “el-Havi” isimli eserinde mevcut olan “el-Arfü’l verdi fi ahbari’l-Mehdi” isimli risalesinde (2/165)

8- İbni Hacer el-Heytemi (Rahimehullah) “es-Sav’ıku’l-muhrika” (Sh:99) ve “el-Kavlu’l-muhtasar, El alamati’l-Mehdiyyi’l-muntazar” isimli eserinde,

9- Molla Ali el-Kari (Rahimehullah), “Risaletü’l-Mehdi min ali’r-Resül” isimli eserinde (Sh:25),

10- Mer’i ibni Yusuf (Rahimehullah), “Feraidü’l-fiker fi zuhüri’l-Mehdiyyi’l-muntazar” isimli eserinde bu tevatür, tevatür derecesinde

11- ikinci bin yılda Müceddid, itikatta Müctehid imam-ı Rabbani Ahmed el-Farüki es-Serhendi(Kuddise Sırruhu)nin (vefat:1034) halifelerine yazmış olduğu mektuplardan derlenerek kendisine nispet edilen, küçük-büyük beşyüz otuzdört mektuptan müteşekkil “el-Mektubat” isimli üç ciltlik eserindeki birçok mektupta, Mehdi (Aleyhi’r-Rıdvan). konusu işlenmiştir.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
kabir azabını inkar eden, Kur an ve Sünnet cahilleri Mehdi asm ve İsa asm ile ilgili Hadisi Şerifleri de inkar eder, ne olmuşki...
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Artık bu kadar delille sabit olan bir konu hakkında şüpheye mecal yoktur. Bilakis bunu inkar, tevatür haddine ulaşmış meşhur naslara karşı büyük bir cüret sayılacağından, insanı kafirlikle karşı karşıya bırakabilir.

Bu yüzden, Ebü Bekir el-iskafi (Rahimehullah) “Fevaidü’l-ahlür” isimli eserinde, Ebu’l-Kasım es-Süheyli(Rahimehullah), kendisine ait “Şerhu’s-Siyer” isimli eserinde, Cabir ibni Abdillah (Radıyallahu Anh)dan rivayet edilen: “Deccalı inkar eden muhakkak kafir olur. Mehdi’yi yalanlayan da kesinlikle kafir olur” (Suyuti, el-Havi:2/16l-, Berze,cf, el-İş’a, Sh:236) hadis—i şerifini nakletmişlerdir.

Bu gibi vartalara düşmekten Allah-u Teala’ya sığınırız!
 
Üst