“sonra, sabık işaretlerdeki hakikat inkişaf etti, karanlıklı çok noktaları aydınlattı. o nur ile, lillâhilhamd, hem kur'ân-ı hakîmin azîm tergibat ve teşvikatı tam yerinde olduğunu; hem ehl-i imanın desâis-i şeytaniyeye kapılmaları imansızlıktan ve imanın zayıflığından olmadığını; hem günah-ı kebâiri işleyen küfre girmediğini; hem mutezile mezhebi ve bir kısım hariciye mezhebi "günah-ı kebâiri irtikâp eden kâfir olur veya imân ve küfür ortasında kalır" diye hükümlerinde hata ettiklerini; hem benim o biçare arkadaşım da yüz ders-i hakikati bir herifin iltifatına feda etmesi, düşündüğüm gibi çok sukut ve dehşetli alçaklık olmadığını anladım, cenâb-ı hakka şükrettim, o vartadan kurtuldum.” (lemalar | on üçüncü lem´a | 78)
yani üstad, bırakın yalanı, “... hem günah-ı kebâiri işleyen küfre girmediğini; hem mutezile mezhebi ve bir kısım hariciye mezhebi "günah-ı kebâiri irtikâp eden kâfir olur veya imân ve küfür ortasında kalır" diye hükümlerinde hata ettiklerini;... ” ifade etmiş. ne imiş efendiler; günah-ı kebâiri işleyen dahi küfre girmiyormuş.
şimdi hoca çıkmış; “yalan, küfre eşit bir günahtır" diyor. bu söz doğru ise, nerdeyse küfre bulaşmayan kimse kalmamıştır. soruyorum size yalan sözlemeyen var mı aranızda? bu sözü ile ilgili hocayı eleştirmek hakkımızdır. hocanın bu sözü sarfetmediğini ummak istiyoruz. inşaallah montajdır. ancak hoca bu sözü söyledi ise;
kibarca söylenirse hoca bu sözü ile ; “ehl-i sünnet ve'l-cemaat” in dışına çıkmıştır.
sert bir şekilde söylersek hoca bu sözü ile; “dalalet” e düşmüştür.