Yalnız kuran diyenler

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
:d......:d......:d...

Komik laflar ediyormuşum ya.... O na gülüyorum..

Kardeş,ben sadece senin hatalarını düzeltmeye çalıştıkça...
Sen cevap verme telaşıyla iyice şaşırdın yani,,

en küçük bir noktada bile ''evet doğrudur demek'' sana
bu kadar mı zor geliyor???

Kardeş yukarıdaki yanlışlarına nezaketen cevap yazacağım..

Kur'anı kerimin sure ve ayet düznlenmesinin hz. Ebubekir,
hz. ömer ve hz. Osman zamanında yapıldığını söylüyorum.
Hiç dikkat etmiyorsun ki bu süre 20 yıldan fazladır...

Bunu doğru mu,değil mi araştırmıyorsun bile, bu açık ve herkesin bildiği bir konuya bile karşı çıkıyor ve alakasız şeyler yazıyorsun...

Sonrada çıkıp:



Diyerek saçmalıyor ve bilgisizliğini ortaya koyuyorsun..

Buradaki tüm yazılarımda israrla ve defalarca ,büyük harflerle
koyulaştırarak:


hadisler rivayettir

yazmışımdıri bir bak kaç defa yazdığımı gör...

Ancak sen rivayet kelimesinin manasını bilmediğin için

raviler den geldiğini reddediyorsun diyebiliyorsun..

Ravi nakleden aynı kökten gelen rivayet nakledilen demektir.

Hadisler rivayettir demek , hadisler ravi deilen kişilerden
nakledilmiş demektir...

Anlayabildiniz mi???

Kardeş lutfen artık seninle tartışmaya devak etmek istemiyorum,,,
bu konuya burada son verelim..

Lutfen..

Sevgili kardeşim...

bende sana gulüyimmi cengizhan maleysef ilmin yok sunnet munkirlerinin ordan burdan heva ve heves dınınden kopyaladığın bir kaç kelime k,i bu islamı baglamaz
sizi baglar ancak bu içi boş değersiz bir kaç kelam sana selam olsun

sayın arkadaşlar hz peygamberin kuran dışında vahıy aldığı ıspatlıdır hemde kuran ayeylerı desteği ile bunu kabul etmeyenler
kendı akıllarını kendılerıne rab edınen kımselerdır kı bunun neticesı husrandır vesselam
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
sayın arkadaşlar hz peygamberin kuran dışında vahıy aldığı ıspatlıdır

Kuran disi ne demek?

Allahin bir kisim ayetleri Kuran disimi kalmis?

Bir kere elimizdeki Kuran Hz. Osman zamaninda yazilmis.

Hz. Peygamber bu ayet Kuran ici

bu ayet de Kuran disimi demis?
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0

Hz. Peygamber Allah in Haram demedigini Haram diyebilirmi?

Ayeti okuyun ve cok düsünün





Tahrim Suresi 1. Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahîm'dir.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Benim düsüncem söyle...
Kur'an'da aciklanmaya mahal vermeyecek derecede aleni olarak ifade edilen seyler hususunda Peygamberimiz bir yaptirim icersinde olmamistir...
Lakin, Kur'an'da olmayan ama ümmetin de sordugu bazi mes'eleler ile yine Kur'an'da cok acik bir sekilde ifade edilemeyen mes'eleler baglaminda Peygamberimiz'in yaptirimi olmustur...
Öglenin 4, aksamin 5, yatsinin 4 rekat olmasi gibi...
Altinin nisabi, davarlarin sigirlarin, develerin nisabi gibi vs...
Haccin yapilisi, Arafat'a ne zaman cikilacagi, ne zaman Arafat'tan ayrilinacagi vs...
Yani ihtilaf olmadan olmaz Maksut Ibrahim Kardesim...
Mesela Kur'an'da gecen, "(...)kadinlara dokundugunuzda (...)" ayetini Imam Safii normal dokunmayi da ele almis ve bayana dokunanin abdestinin bozulacagini ifade etmistir...
Imam Azam da "dokunmaktan" maksadin, cinsi beraberlik oldugunu ifade ederek, kadinlara normal dokunmaktan abdestin bozulmayacagini ifade etmistir...
Bazilarina bu ihtilaflar garaip gelebiliyor, komik gelebiliyor ama;
Sadece Kur'an diyenler dahi Kur'an'i anlamada, yorumlamada ve tefsirinde ihtilaf edeceklerdir...
Ihtilaf normaldir ve isin dogasinda vardir...
Yani bunu engellmek asla mümkün degildir...
Milyarlarca yazilan dini eserlerin bir kaynagi vardir oda: Kur'an-i Kerim'dir...
Yani, ihtilafsiz bir sekilde kaynak sadece Kur'an olsun slagonu güzel bir slagon lakin reelde ve pratikte gercegi yoktur, olamaz...
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Aslında ,yalnız kuran deyimi çok yanlış algılanıyor.Benim gibi düşünen(kurancı denen) gurubun tek amacı ,kuranı kerimin dindeki değerini ,önemini yenilemektiir.Kuran nerdeyse vaazların başında kesit bir cümle olarak anılan,tamamı hadislerle dolu,hacı ,hoca,tasavvuf kıssalarının doldurduğu,kenara itilmiş bir kitap konumuna düşmüştür.ÇOk fazla ileri gitmeye gerek yok ihvan forumun %80 de hadisler üzrinde ,manevi şahsiyyetler üzerinde dönmektedir.
Hatta durum öyle bir hal almıştırki,hadis inkarı küfürle suçlanır olmuş,manevi bir şahsın sözü nerdeyse nas kabul edilir olmuştur..Kurana çok yücelikler verilerek sanki belli zevatın anlayıp anlatacağı konuma getrilmiştir..Hadis , ayet farkı ortadan kaldırılmış ,bir birine eşdeğer görülmeye başlanmıştır..BU ÇOK YANLIŞDIR..İSLAM EN BAŞTA KURAN DIR.kURANI BİLMEKTEN GEÇER!
Unutmayallımki her insan sosyal yaşantıda bir seviyye gelmek iiçin belli bir eğitim ve öğretimden geçmek zorundadır.Biz buna temel eğitim diyoruz.Her insan bu eğitimi alınca artık toplumda bende varım demeye başlar.Birkısmımız branşlaşarak eğitimini devam ettirirken,bir kısmımız hayata atılır,ustalığını ve yeteneğini geliştirmeye başlar...
Her müslüman kendi kitabı kuranı yorumlamada anlamada mutlaka bu eğitimden geçmesi şarttır.
Hadis, kelam, tefsir,akaid,dinler tarihi ,metalip ve mezahib,,ve daha bir çok dini kitabları tahsill etmesi önemlidir..Sadece nakli ilimlerle değil ,temel eğitim felfesesini temelini oluşturan akli ilimler(fizik kimya,,biyoloji..)de eğitim almış olmalıdır..

İşte bu bilimsel bütünlüğü yakalamış bir insan kuranı okuduğunda anlaya biliyorsa,Dini tartışmalardaki temel espiriyi analaya biliyorsa,inanç fesfesinde allahı nereye koyacağını,resulu nereye koyacağını anlayabiliyorsa,Ayet nedir,hadis nedir,ikisinin ayırımındaki ehemmiyeti anlaya biliyorsa ilmi olgunluğa ulaşmış olarak niteleye biliriz
Bizim için hadis bir ilimdir.KAYNAKTIR.kutsiliği yoktur.redde açıktır..Ayetle asla kıyas edilemez..
ÜMMİ BİR TAVIRLA KURANA GÖRE GİDERİM DEMEK DALALETTİR..
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Allah ayetinde acik acik Hz. Peygamberin hata yaptigini bize anlatiyor.

Ama bakiyorum bazi hocalar bu ayete karsi Peygamberler hata yapmaz

melekler peygamberin hata yapmasini engellerler diyorlar.

Ben iste bunlara karsiyim

Hata yapmayan yanliz Allah dir.

Farkinda olmadan Peygamberleri Ilahlastiriyorlar.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
sağlıkcı kardeşim ta baştan ne güzel aydınlatmış ne güzel yazmış emeğine bereket daha ne oyanı buyanı
yanlış doğru diyorsunuz selamlar
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Aslında ,yalnız kuran deyimi çok yanlış algılanıyor.Benim gibi düşünen(kurancı denen) gurubun tek amacı ,kuranı kerimin dindeki değerini ,önemini yenilemektiir.Kuran nerdeyse vaazların başında kesit bir cümle olarak anılan,tamamı hadislerle dolu,hacı ,hoca,tasavvuf kıssalarının doldurduğu,kenara itilmiş bir kitap konumuna düşmüştür.ÇOk fazla ileri gitmeye gerek yok ihvan forumun %80 de hadisler üzrinde ,manevi şahsiyyetler üzerinde dönmektedir.
Hatta durum öyle bir hal almıştırki,hadis inkarı küfürle suçlanır olmuş,manevi bir şahsın sözü nerdeyse nas kabul edilir olmuştur..Kurana çok yücelikler verilerek sanki belli zevatın anlayıp anlatacağı konuma getrilmiştir..Hadis , ayet farkı ortadan kaldırılmış ,bir birine eşdeğer görülmeye başlanmıştır..BU ÇOK YANLIŞDIR..İSLAM EN BAŞTA KURAN DIR.kURANI BİLMEKTEN GEÇER!

Unutmayallımki her insan sosyal yaşantıda bir seviyye gelmek iiçin belli bir eğitim ve öğretimden geçmek zorundadır.Biz buna temel eğitim diyoruz.Her insan bu eğitimi alınca artık toplumda bende varım demeye başlar.Birkısmımız branşlaşarak eğitimini devam ettirirken,bir kısmımız hayata atılır,ustalığını ve yeteneğini geliştirmeye başlar...
Her müslüman kendi kitabı kuranı yorumlamada anlamada mutlaka bu eğitimden geçmesi şarttır.
Hadis, kelam, tefsir,akaid,dinler tarihi ,metalip ve mezahib,,ve daha bir çok dini kitabları tahsill etmesi önemlidir..Sadece nakli ilimlerle değil ,temel eğitim felfesesini temelini oluşturan akli ilimler(fizik kimya,,biyoloji..)de eğitim almış olmalıdır..

İşte bu bilimsel bütünlüğü yakalamış bir insan kuranı okuduğunda anlaya biliyorsa,Dini tartışmalardaki temel espiriyi analaya biliyorsa,inanç fesfesinde allahı nereye koyacağını,resulu nereye koyacağını anlayabiliyorsa,Ayet nedir,hadis nedir,ikisinin ayırımındaki ehemmiyeti anlaya biliyorsa ilmi olgunluğa ulaşmış olarak niteleye biliriz
Bizim için hadis bir ilimdir.KAYNAKTIR.kutsiliği yoktur.redde açıktır..Ayetle asla kıyas edilemez..
ÜMMİ BİR TAVIRLA KURANA GÖRE GİDERİM DEMEK DALALETTİR..


Gavs kardeş,

Yazınızı AYNEN buraya aldım ve altına ben de imza atıyorum..

TEŞEKKÜRLER....
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Dinde dört delil vardır

Sual: Hadis inkârcıları, (Hadisler dinde delil olsaydı, din eksik olurdu; çünkü hiçbir hadis âlimi, bildiği bütün hadisleri kitaplarına yazmamıştır. Mesela Müslim’de olmayan bir hadisin, Buhari’de olacağına dair bir garanti yoktur. O zaman bu hadiste bildirilen hüküm dine girmemiş ve din de eksik kalmış olur) diyorlar. Buna nasıl cevap verilebilir?
CEVAP
Hadis demek, Resulullahın vahye dayanan sözleri demektir. İslamiyet’in bir parçası değil tamamı demektir; çünkü Peygamber efendimiz Kur’an-ı kerimi açıklayarak, İslamiyet’i bize bildirmiştir. (Şunlar âyet-i kerime, şunlar hadis-i kudsi, şunlar helaldir, şunlar haramdır) demiştir. Bunları da, Allahü teâlânın emriyle söylemiştir. Resulullahın bildirdikleri delil olmazsa, ortada din kalır mı?

(Hadisler yani Peygamber efendimizin bildirdikleri delil değildir) demek, Kur’an benim için delil olamaz demektir; çünkü böyle söylemek, Kur’an-ı kerimin, (Resulüme itaat edin, onun bildirdiklerine uyun) emrini inkâr etmek olur. Yani İslamiyet’i yıkmanın başka bir yolu olur.

Müslim’de olan bir hadis, Buhari’de olmayabilir, Buhari’de olan bir hadis de, Müslim’de olmayabilir. Kütüb-i sitedeki diğer hadisler de böyledir. Birinde olup ötekinde olmayan hadisler, elbette olur. Hepsini bir hadis âliminin kitabına yazması gerekmez. Eshab-ı kiram bütün hadisleri bildirmişlerdir. Hadis kitapları bir bütün olarak ele alınınca, dinde hiçbir eksik hükmün kalmadığı görülür.

Kur’an-ı kerim, hadis-i şeriflerle açıklanarak, dinimizde eksik bırakılan mesele kalmamıştır. Namazın rekâtları, farzları, vacibleri, namazı bozan hususlar gibi çok şey, Kur’an-ı kerimin emrine uyularak, hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Hadis-i şerifleri delil saymamak, Kur’an-ı kerimi delil saymamak olur. Hadis-i şerifler delil olmazsa, her şeyin hükmünü Kur’an-ı kerimde nasıl buluruz ki?

Hadislerin delil olmasını inkâr edip, (Yalnız Kur’an delildir) diyenler kesinlikle samimi değildir; çünkü Allahü teâlâ, (Yalnız bana tâbi olun, yalnız bana itaat edin) buyurmuyor. (Resulüme de itaat edin) buyuruyor. Eğer hadisler, yani dinimiz eksik olsaydı, Allahü teâlâ, (Dininizi tamamladım) buyurmazdı. Hadislerin eksik olup olmadığını hâşâ Allahü teâlâ bilmez mi? Peygamber efendimize uymak gerektiğini bildiren birkaç ayet-i kerime meali şöyledir:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Biz her Peygamberi, kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

(Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

Buradaki beyan etmek, âyet-i kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak demektir. (Huccetullahi alel-âlemin)

Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’anla beraber, onun açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

(Bana Kur’an-ı kerimin misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(“Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin” diyenler çıkar. İyi bilin ki, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]



Hazreti Peygamber kendisine helal olan bir seyi Haram yapabilirmi?

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Hazreti peygamber Efendimiz (Sallalahüaleyhivessellem)
Bir şeyi haram kılması veya emretmesi kendiliğinden değildir.Yani haşa Allahü Teala Hazretlerinin emrine muhalefet değildir.Yani Allahü Tela Hazretlerinin haram kıldığını helal kılma veya helal kıldığını haram kılma değildir.Allahü Teala Hazretlerinin bildirmediği ve bunun bildirilmesinin efendimizin uhdesine bıraktığı işlerdir.Bu da
Habibi Ekremine bir iltifatıdır.


l
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,145
Tepkime puanı
1,432
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Peygamber Aleyhisselam Efendimiz buyuruyor ki: “Öyle bir gün gelecek ki, o zaman rahat koltuğuna yaslanarak, ’Helal ve haram hükmünü, hadislerde aramaya gerek yok. Kur’an’a bakarak anlarız’ diyenler çıkacaktır. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır.” (Ebu Davut, Sünnet, h. no: 4605; Tirmizi, ilim, 10; Hakim; Müstedrek, 1, 108).

Bir mesele hakkında Kur'an'da bir delil bulunamazsa nereye müracaat edilir? Bu kadar temel konuları bile tartışıyorsunuz ya hayretle okuyorum. Meâl zihniyetinin geldiği noktayı göstermesi bakımından mânidardır. Âyetlerin siyâk ve sibâk'ına bakmadan , nüzul sebebini bilmeden, Arapça dilinin gramer bilgileri hakkında bilgi sahibi olmadan yapılan yorumların sonunun nereye kadar gittiğini aktardığım hadis kısaca ifade ediyor. Dahasını söylemek boş laftır.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Biz burada birçokinsanın dinden çıktığını söylerken, herkes bize "tekfirci" daqmgasını vurdu ! Oysa, görüldüğü gibi admin cahid'in astığı hadiste mesele gayet açıkanlatılmış...
Aramızda ne kadar da çok merhamet sahbi var yaw ?????
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Dinden cikarma nihayetinde Allah'in bilecegi bir seydir...
Sadece Kur'an'in emrettiklerini yasayanlar ve O Kur'an'a ve emirlerine uyan ve yasaklarindan kacinan hic bir kimse tekfir dilemez...
Bu dogru bir hareket midir, orasi ayri bir mevzudur ve kafirlikle bir ilgisi yoktur...
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Hazreti peygamber Efendimiz (Sallalahüaleyhivessellem)
Bir şeyi haram kılması veya emretmesi kendiliğinden değildir.Yani haşa Allahü Teala Hazretlerinin emrine muhalefet değildir.Yani Allahü Tela Hazretlerinin haram kıldığını helal kılma veya helal kıldığını haram kılma değildir.Allahü Teala Hazretlerinin bildirmediği ve bunun bildirilmesinin efendimizin uhdesine bıraktığı işlerdir.Bu da
Habibi Ekremine bir iltifatıdır.


l

Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
(tahrim suresi 1)
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
(tahrim suresi 1)
Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (7/19)



Böylece ikisi ondan yediler hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı. (20/121)
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
NASIL BÖYLE İFADELER KULLANILIR, HERŞEY BU KADAR AÇIKKEN...

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in her sözü ilâhî bir vahye isnad eder.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Peygamber size ne verdiyse onu alınız, neyi yasak ettiyse ondan sakınınız." (Haşr: 7) ....AL SANA AYET!!!
Şu kadar var ki, Kur'an-ı kerim vahyin en yüksek mertebesidir. Lâfzı ve mânâsı ile birlikte vahyolunmuştur.
Hadis-i şerif ise Vahy-i metlüv, yani okunan vahiy değildir. Lâfzı olmayıp sadece mânâdan ibarettir. Allah-u Teâlâ'nın muradını bildirmektedir.




Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz dinin esaslarını doğrudan doğruya Kur'an-ı kerim'den alırlardı. Açık bir hüküm bulamazlarsa, hemen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e sorarlardı. O da bir taraftan kendisine vahyolunan Âyet-i kerime'leri Allah-u Teâlâ'dan aldığı gibi arttırma ve eksiltme yapmadan bütünüyle tebliğ ederken, diğer taraftan da onlardan ne gibi mânâlar kastedilmiş olduğunu sözleriyle, işleriyle tefsir ve izah eder, sarih hükümleri ortaya koyardı.
Âyet-i kerime'de:

"Resul'üm! Biz sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." buyuruluyor.
(Nahl: 44) ...AL SANA BİR AYET DAHA!!!


Allah-u Teâlâ Kur'an-ı kerim'inde namazın farz olduğunu bildirdi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Allah-u Teâlâ'dan aldığı vahiy ve ilham ile namazın vakitlerini, rekâtlarını, âdâb ve erkânını ve nasıl kılınacağını hem anlattı, hem de müslümanların gözü önünde kıldı. Sonra da:
"Beni namaz kılarken nasıl görmüşseniz, siz de öylece kılınız!" buyurdu.
(Buhârî)



Oruç Âyet-i kerime'si nâzil olunca, müslümanlar Ramazan orucunun farz olduğunu anladılar ve oruçlarını tuttular.
Fakat oruçlu olduğunu unutarak yenilen veya içilen bir şeyin orucu bozup bozmayacağı hakkında Âyet-i kerime'lerde açık bir hüküm yoktu.
Kur'an-ı kerim'de zekâtın farz olduğu bildirilmekteydi. Ancak ne kadar malı olana zekâtın farz olduğu, hangi mallardan zekât verileceği, nisap miktarları belli değildi. Hacc da böyledir.
Âyet-i kerime'lerde temiz olan şeylerin helâl, pis olan şeylerin de haram olduğu haber verilmiş, fakat bunların neler olduğu bildirilmemiştir.
Bütün bunları birer birer izah eden Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Hadis-i şerif'leri ve Sünnet-i seniyye'sidir.
İnsanları dünya saâdetine ve âhiret selâmetine ulaştıracak ne varsa hepsini açıklamış, geriye bir şey bırakmamıştır.

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:

"Sakın sizden birinizi emrettiğim veya nehyettiğim hususlardan biri kendisine ulaşınca, koltuğuna yaslanıp 'Bilmiyorum! Biz Allah'ın kitabında ne buluyorsak ona uyarız.' derken bulmayayım." (Tirmizî)
Bütün bu izahlardan anlaşılıyor ki, Kur'an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye'yi birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"O kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir."
(Necm: 3-4)...AL SANA BİR AYET DAHA!!!

Kur'an-ı kerim'de pek çok Âyet-i kerime, Sünnet-i seniyye'ye uymanın, Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmenin farz olduğuna delâlet etmektedir.
"Hepiniz topluca sımsıkı Allah'ın ipine sarılın!" (Âl-i imran: 103)
Âyet-i kerime'sindeki Allah'ın ipinden murad; Kur'an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye'dir.

Sünnet-i seniyye Resulullah Aleyhisselâm'ın Rabb'inden aldığı risâleti tebliğden ibarettir.
Allah-u Teâlâ risâleti tebliğ hususunda Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:

"Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun peygamberliğini tebliğ etmemiş olursun."
(Mâide: 67) ...AL SANA BİR AYET DAHA!!!

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz biat alırken, ilk bîat şartı olarak Kur'an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye'de bulunan emirleri dinlemeyi ve itaat etmeyi şart koşmuştur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Vedâ Haccı hutbesinde ümmetine bıraktığını açıkladığı ve sımsıkı sarıldıkları taktirde, hiçbir zaman yollarını şaşırmayacaklarını haber verdiği iki şeyden ikincisi Sünnet-i seniyye'dir.
Bir Hadis-i şerif'lerinde ise şöyle buyurmuşlardır:

"Ben size iki şey bıraktım ki, onlara sımsıkı sarılıp tutunduğunuz müddetçe, katiyyen sapıtmazsınız. Birisi Allah'ın kitabı, diğeri ise Resulullah Aleyhisselâm'ın sünnetidir."
(İmâm-ı Mâlik, Muvatta)

Resulullah Aleyhisselâm'a itaat, onun sünnetine uymaktan ibarettir. Bunun içindir ki Sünnet-i seniyye'ye uymak, İslâm'ın ve imanın bir gereğidir.

Ona itaat etmek, verdiği hükme razı olmak, söylediği söze boyun eğmek, getirdiği her şeyi tereddütsüz kabul etmek mümin olmanın şiarıdır. Aksi takdirde inanmanın mânâsı kalmaz. Ona muhalefet ederek Allah-u Teâlâ'ya itaat etmek düşünülemez. NOKTA
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Peygamber size ne verdiyse onu alınız, neyi yasak ettiyse ondan sakınınız." (Haşr: 7) ....AL SANA AYET!!!

Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.

(Haşr: 7)

lafons7275 Nickli Üyeden Alıntı
Ayetin devamını örtmek bir nevi kafirliktir. Kafir gerçeğin üzerini örtmektir.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.

(Haşr: 7)

lafons7275 Nickli Üyeden Alıntı
Ayetin devamını örtmek bir nevi kafirliktir. Kafir gerçeğin üzerini örtmektir.


KURAN-KERİM MEALİ - ELMALILI

Zira bu emir, her ne kadar ganimet hakkında nazil olmuş ise de, müfessirlerin beyan ettikleri gibi mânâsı, her emri içine almaktadır.

1-) Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî ve daha başkaları nakletmişlerdir: "İbnü Mes'ud (r.a.) demiştir ki: "Allah şu kadınlara lanet etmiştir ki onlar veşm yapanlar ve yaptıranlar. yüzünün tüylerini yolanlar, seyrek dişlerle güzel görünmek için dişlerinin arasını yontan sırıtkanlar ve Allah'ın yarattığını değiştirenlerdir." Bu söz, Benî Esed kabilesinden Kur'ân okuyup mânâsını anlayan Ümmü Yakub adındaki bir kadının kulağına gidince, hemen İbnü Mes'ud hazretlerinin yanına vardı ve "İşittim ki sen şöyle şöyle demişsin." dedi. O da, "Ben Peygamber'in lanet ettiği kimselere niye lanet etmeyeceğim? O Allah'ın kitabında var." diye cevab verdi. Kadın, "Ben Mushaf'ın iki kapağı arasında ne varsa okudum, ama onu görmedim." dedi. İbnü Mes'ud da dedi ki: "Eğer okuduysan Allah Teâlâ'nın "Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.." buyurduğunu görmedin mi?" Kadın, "evet" dedi. İbnü Mes'ud da, "İşte Hz. Peygamber (s.a.v) onlardan nehyetti." cevabını verdi."

2-) İmam Şâfiî'den rivayet edilmektedir ki o, bir gün, "Bana istediğinizi sorun Allah'ın kitabından ve Peygamber'in sünnetinden size cevap vereyim." demişti. Bunun üzerine Abdullah b. Muhammed b. Harun, "İhramlı bir adamın eşek arısını öldürmesi hakkında ne dersin?" diye sordu. İmam Şâfiî de cevabında, "Allah Teâlâ buyurdu ve bize Süfyân b. Uyeyne, Abdulmelik b. Ömer'den, o Rib'ıyy b. Hiraş'tan, o Huzeyfe b. Yaman (r.a.)'dan nakletti ki, Resulullah (s.a.v) "Benden sonrakilere Ebu Bekr'e ve Ömer'e tâbi olun." buyurdu ve Yine Süfyan b. Uyeyene, Mis'ar b. Keddâm'dan o, Kays b. Müslim'den o, Tarık b. Şihab'dan o da Ömer b. Hattâb (r.a.)'dan rivayet etti ki, Hz. Ömer Zünbûr'u öldürmeyi emretti> dedi. Yani Hz.Ömer'in emrine uymayı Peygamber emretti. Peygamber'in emrini yerine getirmeyi de Allah Teâlâ Kitabında emretti. O halde Hz. Ömer'in emrini tutmak, Allah'ın emri gereğidir. Bu delil ile varılan netice, "Âmirin emri, âmirin âmirinin âmirinin emridir." şeklinde zincirleme bir garib mukaddime ile yapılmış eşitlik kıyası değildir. Doğrudan doğruya en büyük olan delilinden neticelerin birbirinden ayrılması suretiyle ortaya çıkan sonuçtur. Allah ve Resulü'nün emirlerine muhalif olmayan ulü'l-emre itaat hükmü de. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de itaat edin. Eğer bu hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah ve Resulü'ne götürün..." (Nisâ, 459) âyeti ile delillendirilmiştir. Bir hadisde de Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dört şey tasarruf yetkisine sahip olan kimselere aittir. Bunlar: Ganimetler, sadakalar, cezalar ve Cuma namazlarıdır." Bu hadisi, Zemahşerî, "Keşşâf"da Cuma Sûresi'ni tefsiri münasebetiyle nakletmiştir. Hanefi fıkıh kitablarından "Hidâye" ve etrafında şöyle izah edilmiştir. Devlet başkanı bir beldeyi anveten yani zorla fethettiği zaman muhayyerdir. Dilerse onu Resulullah'ın Hayber'de yaptığı gibi müslümanlar arasında taksim eder ve taksim edilen arazi için öşür koyar, çünkü ilk önce müslümanlar vazifelendirilir. Dilerse Hz. Ömer'in Irak topraklarında yaptığı ve sahâbilerin de uygun bulduğu tarzda, halkını hür olarak arazi ve mallarında bırakıp kendilerine cizye, yani şahsî vergi ve arazilerine haraç koyar, ki cizye ve haraç da âyette zikredilen ganimettir. Hanefilere göre bu, beşe taksim edilmeyerek hepsi başta memleketin korunması olmak üzere mürtezikânın maaşı, yani devlet tarafından görevlendirilen askerler, işçiler, hâkimler, ilmiyye sınıfı, imamlar ve müezzinlerin iâşesi ve diğer faydalı ve hayırlı işler gibi müslümanların yararına harcanır. Bunlardan anlaşılır ki, yalnız ganimetin dışında olan cizye ve haraç gibi fey (mal)in değil. (Enfâl, 8/41) âyeti gereğince beşe bölünmesi vacib olan ganimetin beşte birinin dışında kalanının dahi taksimi hususunda prensibi esas olmak üzere Resulullah'ın ve ona tâbi olarak müslümanların devlet başkanının bir seçme hakkı vardır. Ancak devlet başkanının bu tercihi keyfî olmayıp, müslümanların ihtiyaçlarını ve devletin geleceğini takdir etme yolunda ciddi bir ictihad kaydı ile şartlı bulunduğunu fakihler beyan etmişlerdir.


* "Resul'üm! Biz sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." buyuruluyor. (Nahl: 44)
Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz dinin esaslarını doğrudan doğruya Kur'an-ı kerim'den alırlardı. Açık bir hüküm bulamazlarsa, hemen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e sorarlardı. O da bir taraftan kendisine vahyolunan Âyet-i kerime'leri Allah-u Teâlâ'dan aldığı gibi arttırma ve eksiltme yapmadan bütünüyle tebliğ ederken, diğer taraftan da onlardan ne gibi mânâlar kastedilmiş olduğunu sözleriyle, işleriyle tefsir ve izah eder, sarih hükümleri ortaya koyardı.


YA ASLINDA TEK BİR AYETİ BIRAK TEK BİR HARFİ İNKAR EDENİN DURUMU BELLİDİR.SADECE BU AYETLER BİLE


* "O kendiliğinden konuşmamaktadır". "Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4)

AZ BUÇUK AKLI OLANA YETER DE ARTAR...ALLAH HİDAYET ETSİN DİYORUM.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
YA ASLINDA TEK BİR AYETİ BIRAK TEK BİR HARFİ İNKAR EDENİN DURUMU BELLİDİR.SADECE BU AYETLER BİLE

* "O kendiliğinden konuşmamaktadır". "Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4)

AZ BUÇUK AKLI OLANA PEYGAMBER EFENDİMİZİN KENDİLİĞİNDEN KONUŞMADIĞINI ANLAMAYA YETER DE ARTAR...ALLAH HİDAYET ETSİN DİYORUM BU GİBİ KİMSELERE...


BU ARADA ŞU DA İBRETLİK BİR HABER..VATİKAN PEYGAMBER EFENDİMİZİ KARALAMAK İÇİN MİLYARLIK FON AYIRMIŞ!!! HANGİ AHİR ZAMAN BÖLÜCÜLERİNE GİTTİ ACABA BU PARALAR???





Resulullah Aleyhisselâm'ı İnciten,

Allah-u Teâlâ'yı İncitmiş Olur:


"Allah'ın Peygamber'ini incitip üzenlere acıklı bir azap vardır." (Tevbe: 61)

"Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır." (Ahzâb: 57)


Dikkat ederseniz Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerde Resulullah Aleyhisselâm'a itaatsizliği kendisine itaatsizlikle bir tutmuş, ona yapılan isyanı kendisine yapılan isyan saymıştır. Ve bu gibileri ebedî cehenenemi ile cezalandırmıştır.

"İnkâr edenler ve Peygamber'e baş kaldırmış olanlar, kıyamet günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler." (Nisâ: 42)

"Kim de Allah'a ve Peygamber'ine isyân eder, O'nun koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar. Onun için hor ve hakir edici bir azap vardır." (Nisâ: 14)

"Peygamber'e itaat eden, muhakkak Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine bekçi göndermedik." (Nisâ: 80)

"Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz." (Nûr: 56)

Allah-u Teâlâ ona yapılacak itaati kendine yapılacak itaati kendisine itaatin ön şartı olarak kabul ettiği gibi ona duyulacak sevgiyi kendisine duyulan sevginin ön şartı olarak ilan ediyor. Ona sevgi beslemeyenlerin Allah'a sevgilerinin olamayacağını beyan ediyor.
Binaenaleyh Muhammed Aleyhisselâm'ı kabul etmeyen bir kimse kâfirdir. "Allah'a inanıyorum." ya da "Allah'ı seviyorum." şeklindeki beyanları hükümsüzdür.


"Resulüm! Onlara söyle: ‘Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir.'" buyuruluyor. (Âl-i imran: 31)
Karanlıklardan aydınlığa çıkmak iman ile mümkündür. İman ise Allah-u Teâlâ'nın "Peygamber"ine tâbi olmakla mümkündür. Zira Allah-u Teâlâ başka bir yol tayin etmemiştir. Peygamber'ine -sallallahu aleyhi ve sellem- iman etmeyen Allah-u Teâlâ'ya iman etmemiş demektir. Kâfirdir. Karanlıktadır, necistir.

"İman edip sâlih ameller işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir." (Talâk: 11)
Ona tâbi olup yolunda bulunanlar, Allah-u Teâlâ'nın zâtî tecellîsine kavuşurlar. İzinde ilerlemekle, bütün mertebelerin üstünde bulunan kulluk makamına ulaşırlar.

"Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım." buyuruyor. (K. Hafâ)
Demek ki o feleklerden değil, felekler onun nûrundan yaratılmış. O sebeb-i mevcudattır, hem de ebul-ervahtır. Aynı zamanda âlemlere rahmettir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik." buyuruyor. (Enbiyâ: 107)
Onun varlığı bütün varlıklara bir rahmettir. Kim bu rahmeti kabul eder, bu nimete şükrederse, dünya saadetine, ahiret selametine erer.


Resulullah Aleyhisselâm'ı İnciten,
Allah-u Teâlâ'nın salat ve sena ettiği, nurundan yarattığı efendimizi inkar eden ebedi ziyandadır!!!

Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber Muhammed'e çok salât ve senâ ederler." (Ahzap: 56)
Peygamberine Allah-u Teâlâ'nın salâtı; onu en yüce makamda yâdetmesi, onu rahmeti ile rızâsı ile tebcil ve tebrik etmesidir.
Allah-u Teâlâ onu ne kadar çok seviyor ki; ona çok çok salât-ü selâm getiriyor, Habib-i Ekrem'ine olan sevgisini beşeriyete duyurmuş oluyor. Bunun içindir ki onu hiçbir beşerin anlaması mümkün değildir.
Meleklerin salâtı ise; onun için Allah'a duâ etmeleri, istiğfarda bulunmalarıdır. İnsanlarınki de öyledir.
Allah-u Teâlâ Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini çok sevdiği gibi meleklere de sevdiriyor. Bütün melekler ona hürmet ve tâzim gösteriyorlar.

Allah-u Teâlâ iman edenlere hitap ederek, kendileri için en büyük rahmet olan Peygamber'lerine salât-ü selâm getirmelerini, ona gönülden teslim olmalarını, saygı ve sevgi göstermelerini emir buyuruyor.
"Ey inananlar! Siz de ona salât-ü selâm getirin ve tam bir teslimiyetle gönülden teslim olun." (Ahzab: 56)





NOKTA!!!
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0
KURAN-KERİM MEALİ - ELMALILI

Zira bu emir, her ne kadar ganimet hakkında nazil olmuş ise de, müfessirlerin beyan ettikleri gibi mânâsı, her emri içine almaktadır.

1-) Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî ve daha başkaları nakletmişlerdir: "İbnü Mes'ud (r.a.) demiştir ki: "Allah şu kadınlara lanet etmiştir ki onlar veşm yapanlar ve yaptıranlar. yüzünün tüylerini yolanlar, seyrek dişlerle güzel görünmek için dişlerinin arasını yontan sırıtkanlar ve Allah'ın yarattığını değiştirenlerdir." Bu söz, Benî Esed kabilesinden Kur'ân okuyup mânâsını anlayan Ümmü Yakub adındaki bir kadının kulağına gidince, hemen İbnü Mes'ud hazretlerinin yanına vardı ve "İşittim ki sen şöyle şöyle demişsin." dedi. O da, "Ben Peygamber'in lanet ettiği kimselere niye lanet etmeyeceğim? O Allah'ın kitabında var." diye cevab verdi. Kadın, "Ben Mushaf'ın iki kapağı arasında ne varsa okudum, ama onu görmedim." dedi. İbnü Mes'ud da dedi ki: "Eğer okuduysan Allah Teâlâ'nın "Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.." buyurduğunu görmedin mi?" Kadın, "evet" dedi. İbnü Mes'ud da, "İşte Hz. Peygamber (s.a.v) onlardan nehyetti." cevabını verdi."

2-) İmam Şâfiî'den rivayet edilmektedir ki o, bir gün, "Bana istediğinizi sorun Allah'ın kitabından ve Peygamber'in sünnetinden size cevap vereyim." demişti. Bunun üzerine Abdullah b. Muhammed b. Harun, "İhramlı bir adamın eşek arısını öldürmesi hakkında ne dersin?" diye sordu. İmam Şâfiî de cevabında, "Allah Teâlâ buyurdu ve bize Süfyân b. Uyeyne, Abdulmelik b. Ömer'den, o Rib'ıyy b. Hiraş'tan, o Huzeyfe b. Yaman (r.a.)'dan nakletti ki, Resulullah (s.a.v) "Benden sonrakilere Ebu Bekr'e ve Ömer'e tâbi olun." buyurdu ve Yine Süfyan b. Uyeyene, Mis'ar b. Keddâm'dan o, Kays b. Müslim'den o, Tarık b. Şihab'dan o da Ömer b. Hattâb (r.a.)'dan rivayet etti ki, Hz. Ömer Zünbûr'u öldürmeyi emretti> dedi. Yani Hz.Ömer'in emrine uymayı Peygamber emretti. Peygamber'in emrini yerine getirmeyi de Allah Teâlâ Kitabında emretti. O halde Hz. Ömer'in emrini tutmak, Allah'ın emri gereğidir. Bu delil ile varılan netice, "Âmirin emri, âmirin âmirinin âmirinin emridir." şeklinde zincirleme bir garib mukaddime ile yapılmış eşitlik kıyası değildir. Doğrudan doğruya en büyük olan delilinden neticelerin birbirinden ayrılması suretiyle ortaya çıkan sonuçtur. Allah ve Resulü'nün emirlerine muhalif olmayan ulü'l-emre itaat hükmü de. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de itaat edin. Eğer bu hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah ve Resulü'ne götürün..." (Nisâ, 459) âyeti ile delillendirilmiştir. Bir hadisde de Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dört şey tasarruf yetkisine sahip olan kimselere aittir. Bunlar: Ganimetler, sadakalar, cezalar ve Cuma namazlarıdır." Bu hadisi, Zemahşerî, "Keşşâf"da Cuma Sûresi'ni tefsiri münasebetiyle nakletmiştir. Hanefi fıkıh kitablarından "Hidâye" ve etrafında şöyle izah edilmiştir. Devlet başkanı bir beldeyi anveten yani zorla fethettiği zaman muhayyerdir. Dilerse onu Resulullah'ın Hayber'de yaptığı gibi müslümanlar arasında taksim eder ve taksim edilen arazi için öşür koyar, çünkü ilk önce müslümanlar vazifelendirilir. Dilerse Hz. Ömer'in Irak topraklarında yaptığı ve sahâbilerin de uygun bulduğu tarzda, halkını hür olarak arazi ve mallarında bırakıp kendilerine cizye, yani şahsî vergi ve arazilerine haraç koyar, ki cizye ve haraç da âyette zikredilen ganimettir. Hanefilere göre bu, beşe taksim edilmeyerek hepsi başta memleketin korunması olmak üzere mürtezikânın maaşı, yani devlet tarafından görevlendirilen askerler, işçiler, hâkimler, ilmiyye sınıfı, imamlar ve müezzinlerin iâşesi ve diğer faydalı ve hayırlı işler gibi müslümanların yararına harcanır. Bunlardan anlaşılır ki, yalnız ganimetin dışında olan cizye ve haraç gibi fey (mal)in değil. (Enfâl, 8/41) âyeti gereğince beşe bölünmesi vacib olan ganimetin beşte birinin dışında kalanının dahi taksimi hususunda prensibi esas olmak üzere Resulullah'ın ve ona tâbi olarak müslümanların devlet başkanının bir seçme hakkı vardır. Ancak devlet başkanının bu tercihi keyfî olmayıp, müslümanların ihtiyaçlarını ve devletin geleceğini takdir etme yolunda ciddi bir ictihad kaydı ile şartlı bulunduğunu fakihler beyan etmişlerdir.


* "Resul'üm! Biz sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." buyuruluyor. (Nahl: 44)
Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz dinin esaslarını doğrudan doğruya Kur'an-ı kerim'den alırlardı. Açık bir hüküm bulamazlarsa, hemen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e sorarlardı. O da bir taraftan kendisine vahyolunan Âyet-i kerime'leri Allah-u Teâlâ'dan aldığı gibi arttırma ve eksiltme yapmadan bütünüyle tebliğ ederken, diğer taraftan da onlardan ne gibi mânâlar kastedilmiş olduğunu sözleriyle, işleriyle tefsir ve izah eder, sarih hükümleri ortaya koyardı.


YA ASLINDA TEK BİR AYETİ BIRAK TEK BİR HARFİ İNKAR EDENİN DURUMU BELLİDİR.SADECE BU AYETLER BİLE


* "O kendiliğinden konuşmamaktadır". "Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4)

AZ BUÇUK AKLI OLANA YETER DE ARTAR...ALLAH HİDAYET ETSİN DİYORUM.


* "O kendiliğinden konuşmamaktadır". "Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4)

AZ BUÇUK AKLI OLANA YETER DE ARTAR...ALLAH HİDAYET ETSİN DİYORUM.


Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
(tahrim suresi 1)

evet az bucuk akli olan gercekleri görür

Peygamberimiz eslerinin rizasini kazanmak icin kendine helal olani haram yapmis. Peygamberimiz kendine helal olani vahiylemi haram yapti ?

Kendi kafasindan konusmadimi?
 
Üst