Yüce Allah'tan Mesaj var

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

hıfz-ı lisan

perekli..
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,381
Tepkime puanı
340
Puanları
0
Konum
İstanbul/Kartal
--->: Her AN Bir Ayet...

<<Ey iman edenler, sabır ve namazla yardım isteyin! Şüphe yok ki, ALLAH sabredenlerle beraberdir.>> bakara-153


<<Haberiniz olsun ki, şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun; çünkü o etrafına toplanan yandaşlarını ancak alevli cehennemlik dostlarından olsunlar diye davet eder.>> fâtır-6
 

seher

Doçent
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
1,038
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
38
Konum
...
MERYEM-96
''İman edip salih işler yapanlar..Muhakkak Rahman onlar için bir meveddet(bir sevgi)verecek/gönüllere sevdirecektir''
 

ALEYNA

Üye
Katılım
13 Eki 2006
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İman edenler ALLAH yolunda savaşırlar.
İnkar edenlerde taut yolunda savaşırlar.
o hade siz şeytanın dostlarına karşı savaşın .....
çunku,şeytanın hılesı zayıftır
Nisa suresi
76.ayet..
 

seher

Doçent
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
1,038
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
38
Konum
...
Mü'minûn sûresi{1-5}
''Hakikat felah buldu o mü'minlerki onlar namazlarında huşuludurlar ,onlar ki beyhude işe ,boş lafa bakmazlar,onlar ki zekat vermek için çalışırlar ve onlar ki ırzlarını korurlar...''
 

EshabiL

Üye
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
istanbul
Ey iman edenler! rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz.
Hac Suresi: 77
 

Risale-i Nur Talebesi

Diyar-ı Bekirli
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
1,460
Tepkime puanı
11
Puanları
0
04,11,2006

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ



Bir de, gûyâ kendilerine yardımı dokunur diye, Allah'tan başka ilâhlar edindiler.


Yâsin Sûresi: 74


04.11.2006




HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ



Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında onu tövbeyle yamayandır. Bahtiyar tövbesi üzere ölendir.


Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3776


04.11.2006




Öyle bir cemiyetiz ki...



Hem medar-ı hayrettir ki, bu defa da yine bir cemiyet vehmini tekrar ileri sürüyorlar. Halbuki üç mahkeme bu ciheti tetkik edip beraat vermekle beraber, mâbeynimizde böyle medar-ı itham olacak hiçbir cemiyet, hiçbir emâre mahkemeler, zabıtalar, ehl-i vukuflar bulmamışlar. Yalnız bir muallimin talebeleri ve dârülfünun şakirtleri ve Kur’ân dersini veren hâfızın hıfza çalışanları gibi, Risâle-i Nur talebelerinde bir uhrevî kardeşlik var. Bunlara cemiyet namını veren ve onunla itham eden, bütün esnaf ve mekteplilere ve vâizlere siyasî cemiyet nazarıyla bakmak gerektir. Bunun için ben böyle asılsız ve mânâsız ithamlarla buraya hapse gelenleri müdafaa etmeye lüzum görmüyorum.

Yalnız, hem bu memleketi, hem âlem-i İslâmı çok alâkadar eden ve maddî ve mânevî bu vatana ve bu millete pek çok bereket ve menfaati tahakkuk eden Risâle-i Nur’u üç defa müdafaa ettiğimiz gibi, tekrar aynı hakikatle müdafaamı men edecek hiçbir sebep yok ve hiçbir kanun ve hiçbir siyaset yasak etmez ve edemez.

Evet, biz bir cemiyetiz. Ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her asırda üç yüz elli milyon dahil mensupları var. Ve hergün beş defa namazla o mukaddes cemiyetin prensiplerine kemâl-i hürmetle alâkalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar. “İnneme’l-mü’minûne ihvetün” (Müminler ancak kardeştir - Hucurât Sûresi, 49:10.) kudsî programıyla birbirinin yardımına, duâlarıyla ve mânevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız. Ve hususî vazifemiz de, Kur’ân’ın imanî hakikatlerini tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i münferitten kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ithamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve mânâsız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz. Ve dört mahkeme, inceden inceye tetkikten sonra, o cihette bize beraat vermişler.


Şuâlar, s. 331


Lügatçe:


mâbeyn: Ara, arası.

dârülfünun: Üniversite.

efrad: Ferdler.

idam-ı ebedî: Sonsuz yokluk; ahirete inanmayanların ölümü sonsuz bir yokluk olarak görmesi.

berzahî: Kabir hayatıyla ilgili.

haps-i münferit: Tek başına hapis.

Bediüzzaman Said NURSİ

04.11.2006
 

Zeynep Özmen

Kevok_84
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
3,306
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi. ARAF 4
 

Risale-i Nur Talebesi

Diyar-ı Bekirli
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
1,460
Tepkime puanı
11
Puanları
0
15,11,2006

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ



Sen Allah'ın kudreti karşısında hayrete düştün; onlar ise alay edip dururlar. Öğüt verildiği zaman güzelce düşünmezler.


Sâffât Sûresi: 12-13


15.11.2006




HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ



Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette olduğu kimsedir. Muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçandır.

Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3792


15.11.2006




Batı medeniyeti, insanlığı mutsuz etti



—Dünden devam



İkinci derecede: On İkinci Söz’de ispat edildiği gibi, bir kısım düsturlarını hulâsa etmektir.

İşte, medeniyet-i hâzıra, felsefesiyle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede nokta-i istinâdı kuvvet kabul eder. Hedefi menfaat bilir. Düstur-u hayatı cidâl tanır. Cemaatlerin râbıtasını unsuriyet ve menfî milliyet bilir. Gâyesi hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid etmek için bâzı lehviyât’tır.

Halbuki, kuvvetin şe’ni, tecavüzdür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden, üstünde boğuşmaktır. Düstur-u cidâlin şe’ni, çarpışmaktır. Unsuriyetin şe’ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, tecavüzdür. İşte, şu medeniyetin şu düsturlarındandır ki, bütün mehâsiniyle beraber, beşerin yüzde ancak yirmisine bir nev’i sûrî saadet verip, seksenini rahatsızlığa, sefâlete atmıştır.

Ammâ hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinâdı kuvvet yerine hak’kı kabul eder. Gàyede, menfaat yerine fazîlet ve rızâ-i İlâhî’yi kabul eder. Hayatta, düstur-u cidâl yerine düstur-u teâvün’ü esas tutar. Cemaatlerin râbıtalarında, unsuriyet ve milliyet yerine râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî kabul eder. Gàyâtı, hevesât-ı nefsâniyenin nâmeşrû tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan etmektir. Hakkın şe’ni ise, ittifaktır. Fazîletin şe’ni, tesânüddür. Teâvünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefs-i emmâreyi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, saadet-i dâreyndir.

İşte, medeniyet-i hâzıra, edyân-ı sâbıka-i semâviyeden, bâhusus Kur’ân’ın irşâdâtından aldığı mehâsinle beraber, Kur’ân’a karşı, böyle hakikat nazarında mağlûp düşmüştür.

Sözler, s. 372


Lügatçe:


cidâl: Mücadele, çarpışma.

düstur-u teâvün: Yardımlaşma düsturu.

edyân-ı sâbıka-i semâviye: İslâmdan önce gelen semavî dinler.

hâcât-ı beşeriye: İnsana ait ihtiyaçlar.

hayat-ı içtimâiye-i beşeriye: İnsanlığın sosyal hayatı.

hevesât-ı nefsâniye: Nefsin gayrimeşru hevesleri, arzuları.

lehviyât: Haram eğlenceler.

maâliyât: Ulvî, âlî, yüksek meseleler.

medeniyet-i hâzıra: Şimdiki Batı medeniyeti.

mehâsin: Hüsünler, güzellikler.

nokta-i istinâd: Dayanak noktası.

râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî: Din, sınıf ve vatan bağı.

râbıta: Bağ.

şe’n: İş, gerek, birşeyin özelliğinin fiilî görünümü.

tesânüd: Dayanışma.

tezyid: Ziyadeleştirme, attırma.

unsuriyet: Irkçılık.


15.11.2006




ESMA-İ HÜSNA



Müczil


Allah (c.c.), Müczil’dir. Yani kullarına atıyye ve ihsânlarını bol bol verendir. Allah Teâlâ dilediği kullarına dilediği gibi ikramlarını çoğaltır. Feyiz ve bereketini artırır. Rızkını bollaştırır.

Müczil ismi Hazret-i Ali’nin (r.a.) Peygamber Efendimizden (a.s.m.) rivâyet ettiği Cevşenü’l-Kebir’de zikri geçen isimlerdendir.

Dünya yüzünü bu kadar güzel varlıklarla süslendirmek, ay ve güneşi lamba yapmak, yeryüzünü bir nimetler sofrası haline getirerek yiyeceklerin en güzel çeşitleriyle doldurmak, meyveli ağaçları birer kap yaparak her mevsimde bir çok defalar tazelendirmek ve yenilemek sonsuz bir cömertlik ve keremi gösterdiğini, böyle bir kerem ve cömertliğin ebedî bir ziyâfet ve saadet yurdunu istediğini ve içindeki lezzet alanların da ebedî olmasını dilediğini kaydeden Bedîüzzaman, Cenâb-ı Hakkın tükenmez serveti ve bitmez hazineleri bulunduğunu, misilsiz sermedî cemâle ve kusursuz ebedî kemâle sahip olduğunu ve kullarını, ziyâfet yurdu olan Cennette ebedî misâfir edeceğini vaat ettiğini belirtir.

Bedîüzzaman’a göre böyle bir kerem ve cömertlik sahibi, has ve sevgili kullarının yokluk ve ayrılık korkusuyla elem çekmelerini istemez. Kullarına ebedî Cenneti vermek, ebedî Cennet içinde ebedî lezzetler ihsan etmek ve bol bol ikramlarda bulunmak sonsuz bir cömertliğin ve keremin tezâhürleridir. Cennette devam ve bekânın lezzeti, Cennetteki nîmetlerin lezzetlerinden de üstündür.

(Risâle-i Nur'da Esma-i Hüsna)


15.11.2006
 
B

.BeYzA.

Guest
"And olsun ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka" (asr1-3)
 
B

.BeYzA.

Guest
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. (5)


Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (6)


Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. (7)


Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (8) --İNŞİRAH--
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
İhlas
1.De ki: "O Allah tek birdir.
2.Allah, o eksiksiz, Samed'dir (Her şey O'na muhtaçtır.)
3.Doğurmadı ve doğurulmadı.
4.O'na bir küfüv (denk) de olmadı!"
 

fatıma1

Doçent
Katılım
30 Eki 2006
Mesajlar
1,106
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
istanbul
İçlerindenden de sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola sevkedecek rehberler tayin etttik(secde27)
Muhakkak bi,sabredenlerin mükafatları iki defa verilecektir(kasas 54)
ancak sabredenlere ecirleri hesabsız ödenecektir(zümer10)
 

Nikbin

Tevekkeltü Allah
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
591
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
muvahhide.blogspot.com
Ra'd Suresi 14. Ayet: "Geçerli olan dua (ancak) O'na yapılan duadır. O'nu bırakıp da yalvardıkları/taptıkları ise, onlara hiç bir şekilde karşılık vermezler. Öyle ki onların durumu, ellerini suya doğru (boşlukta) uzatıp da suyun kendisine ulaşmasını bekleyen birinin durumuna benzer; oysa bu durumda su ona asla ulaşmaz. İşte küfre sapanların duası "hedefsiz ve boşuna gitmekten" ibarettir. "
 
B

.BeYzA.

Guest
bismillahirrahmanirrahim

"Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir."


( Mâide - 39)
 
B

.BeYzA.

Guest
“ Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)”


( Şuara - 89)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst