N. Mümine BUCAK
Kime, niye, niçin ve neden hizmet ettiğinizi anlamak istiyorum ey Zaman gazetesi, ey *****yolu televizyonu?
Bu soruyu yüz binlerce yürek adına da sorduğumu farz edebilirsiniz.
Sizin ekranlarınızda, sizin gazete sayfalarında hiç kendimize rastlayamadık.Hiç kendimizi bulamadık....
Yıllarca zaman gazeteleri aldık katkı sağlansın diye. Yıllarca binlerce insan bizden bir parça diye *****yolu TV`yi izlensin diye emekler verildi...
Lakin bu gün gelinen nokta birçok insan için hayal kırıklığı oldu...
Başörtü zulmünde kendini din otoritesi görenlerce verilen fetvalar gereği zulme bir ivme kazandırdınız, içimizi sızlattınız...
Örtüyü teferruat gören demeçler verdiniz, yürekleri incittiniz. Sonra taviz verin fermanları yayınlayıp safınızı belli ettiniz...
Mazlumlardan bir kare vermekten itina ile çekindiniz. Hedefleriniz başkaydı.
Engel olan her şeye boyun eğmek farzdır diyecek kadar ileride gittiniz...
Sizin okullarınız, evleriniz, yurtlarınız, gazeteleriniz, cemiyetleriniz, ablalarınız, abileiniz, dergi ve dersaneleriniz vardı...
Ülke adına da derin hizmetleriniz oldu. Dünyanın her yerinde varlık gösterecek kadar büyüdünüz. Şanlı bayrağımızı her yerde dalgalandırarak hizmette sınır tanımaz yönlerinizi görmenin de gururunu yaşadık kimi zaman...
Onlarca kalabalık kitle büyük bir camia…
Direnişe bir katkıda bile bulunmadınız. Bu kadar kalabalık bir kitleyi hiç suya sabuna dokunmaz hale getirdiniz...
İlk ayet ``oku`` diyordu ya, sanki bir tek bunu ezberlemiş gibi hareket ettiniz.
Ilımlı İslam`ın öncülüğünü, sulandırılmış din anlayışını benimseyip pompaladınız.
Verdiğiniz tahribatı binyıl düzeltmek için uğraşacakların şimdiden hakkına girdiniz...
Oysa o kadar çok yapılması gereken iş vardı ki ülkemiz ve ümmet için. Kendi dertlerimizle savrulurken kaçıncı sırayı aldı bilmem Kudüs dertlerimiz arasında.
Filistin gözyaşı döktüğünde oluk oluk Aksa`ya kan döküldüğünde Allah aramızdan şehitler ve sadıklar seçtiğinde Kudüs`ün kalbinde…
Siz üstünüze düşeni yapmadınız...
Hamas`ı terör örgütü gören liderlerinize bu olmadı demek yerine itaat ve kusurda ihsan ve hürmette geri durmadınız.
Coco colayı ve tüm Yahudi mallarını boykota almadınız... Hizmet deyip koşturduğunuz gençlerin çocuklarına okulda öncelik bile tanımadınız...
Kudüs`ü derdiniz saymadınız. Kalbinize koymadınız. Vahdete ihtiyacımız varken yanımızda olmamdınız...
Bir tek gün Ahmet Yasin`in fermanını gazete sayfalarınızda yayınlamadınız...
Hiç zor durumda bedel ödemeyi göze almadınız...
Bedel ödeyenleri kardeşiniz saymadınız...
Kaç kez siz önderleriniz, ağabeyleriniz Beyazıt direnişinde yanımızda oldular bilmek isterdim?
Kaç kez gıyabı şehit cenaze namazlarınızda yanımızda durdunuz.
Kahrol, yok ol, defol İsrail diye haykıran sese ses oldunuz...
Siz mübarek bir adama kalbi yakınlık duymamayı bile doğru buldunuz...
Beni, kardeşini sevmeyen kimi sevebilirdi? Benimle sağlanmayan bir diyalog yokken ortada ellerle sonsuz diyalog kurdunuz...
Bu muydu sonsuz kardeşlik arzunuz? Bu muydu duygunuz...
Kardeşin kenarda dursun düşmanı kazanalım derken kardeşlerinizden de olabileceğinizi hiç hesaba katmadınız...
Sistemin yanlışlığını söylemekten, eleştirmekten bile korktunuz...
Cesur yürekleriniz vardı da dağlardan büyük biz mi görmedik? Siz mi sakladınız şimdilik...
Kaç kez canlı yayın araçlarınız kuşatılmış Siyonist Yahudi elçiliğine geldi...
Kaç kez ekranlarınızdan takdir yerine sitem yedi o sesli düşünen yığınlar...
Kaç kez ana haber bültenlerinde direnen yürekli gençleri vermeyi istediniz de aslında vermediniz...
Kaç kez üşüyen minik elleriyle tuttuğu Filistin bayrağıyla dosta düşmana savaşa hayır diyen bebekleri gösterdi gazeteleriniz...
Siz de bizde aynı yürektensek neden biz bunu niye hiç hissedemedik?
Neden sevildiğimizi, sizler tarafından önemsendiğimizi, aynı şeyleri düşündüğümüzü yaşayamadık...
Ergenekon terör örgütü olayına gösterilen itina neden yüreksel meselelerimize gösterilmedi?
Kaldı ki birinci meseleniz bile görmeyi beklememiştik.
Bizler sır kapısı kalp gözü gibi çokta hoş olmayan pasif din anlayışıyla oyalanırken...
Kimler neyin peşindeydi? Kim hangi köprüden neleri geçirdi?
O en kıymetli zamanlarımız nasılda uyuşturulmuş halde akıp gitti...
Darbenin her türlüsüne elbet karşıdır bu memleketin yürekli evlatları. Darbe zulümdür. Acıdır. Sızıdır. Ülkenin geride kalan yüz yılıdır...
Lakin cuntacılara, darbecilere karşı düzenlenen yürüyüşler dikkatinizi çok çekti. Çok çekmiş olacak ki anında canlı yayın araçlarıyla ana haber bültenlerine taşıdınız taksimi...
Oysa aynı meydanda daha bir kaç gün önce binlerce yürek İsrail`e meydan okudu. Aksa`nın kapılarına vurulan kilitleri kırsın diye...
Neden bir kare bile bu kalabalığa yer verilmedi?
Filistin, Gazze meselesi daha mı az değer taşıyordu sizin indinizde?
Türkiye`ye gelen ve ya suikastlara kurban giden ya da devlet eliyle zalim Rusya`ya teslim edilen mazlum Çeçen mücahit komutanlar kaç karış yer buldu kalbinizde...
Mülteciler, yetimlerimiz, öksüzlerimiz... Mağdur binlerce papatya çiçeklerimiz...
Sahi biz ne kadar yer aldık gönlünüzde?
Devlete mi bağlı sizin değer yargılarınız ya da biz mi yanlış görüyoruz bu fotoğrafı?
Devlet derdinden başka bir dert bilmez mi sizin? ÇİN Setti`nden AMERİKAYA uzanan yüreğiniz...
Sahi sormak istiyorum siz sadece diyalog neferleri misiniz?
Gittiğiniz ülkelerde var mı bu konu için büyük elçilikleriniz?
Gazeteleriniz çok satabilir diyecek sözümüz yok. Alıcısı varsa satıcıda olur burası dünya...
Televizyonlarınız en çok izlenen kanal olabilir. Sır kapısı, kalp gözü en popüler filmleriniz olabilir. Bir gece beyaz sakallı bir amcayı rüyada gördün mü cenneti garantileyen inananlarınızda olabilir... En kutsal değerlerimiz teferruat. En önemli kalp ağrılarımız haber değeri bile taşımaya bilir.
Yaptığınız tahribatları düzeltmek yıllar da alabilir...
Sahi bağışlayın ama siz sadece devletçi misiniz?
Kime, niye, niçin ve neden hizmet ettiğinizi anlamak istiyorum ey Zaman gazetesi, ey *****yolu televizyonu?
Bu soruyu yüz binlerce yürek adına da sorduğumu farz edebilirsiniz.
Sizin ekranlarınızda, sizin gazete sayfalarında hiç kendimize rastlayamadık.Hiç kendimizi bulamadık....
Yıllarca zaman gazeteleri aldık katkı sağlansın diye. Yıllarca binlerce insan bizden bir parça diye *****yolu TV`yi izlensin diye emekler verildi...
Lakin bu gün gelinen nokta birçok insan için hayal kırıklığı oldu...
Başörtü zulmünde kendini din otoritesi görenlerce verilen fetvalar gereği zulme bir ivme kazandırdınız, içimizi sızlattınız...
Örtüyü teferruat gören demeçler verdiniz, yürekleri incittiniz. Sonra taviz verin fermanları yayınlayıp safınızı belli ettiniz...
Mazlumlardan bir kare vermekten itina ile çekindiniz. Hedefleriniz başkaydı.
Engel olan her şeye boyun eğmek farzdır diyecek kadar ileride gittiniz...
Sizin okullarınız, evleriniz, yurtlarınız, gazeteleriniz, cemiyetleriniz, ablalarınız, abileiniz, dergi ve dersaneleriniz vardı...
Ülke adına da derin hizmetleriniz oldu. Dünyanın her yerinde varlık gösterecek kadar büyüdünüz. Şanlı bayrağımızı her yerde dalgalandırarak hizmette sınır tanımaz yönlerinizi görmenin de gururunu yaşadık kimi zaman...
Onlarca kalabalık kitle büyük bir camia…
Direnişe bir katkıda bile bulunmadınız. Bu kadar kalabalık bir kitleyi hiç suya sabuna dokunmaz hale getirdiniz...
İlk ayet ``oku`` diyordu ya, sanki bir tek bunu ezberlemiş gibi hareket ettiniz.
Ilımlı İslam`ın öncülüğünü, sulandırılmış din anlayışını benimseyip pompaladınız.
Verdiğiniz tahribatı binyıl düzeltmek için uğraşacakların şimdiden hakkına girdiniz...
Oysa o kadar çok yapılması gereken iş vardı ki ülkemiz ve ümmet için. Kendi dertlerimizle savrulurken kaçıncı sırayı aldı bilmem Kudüs dertlerimiz arasında.
Filistin gözyaşı döktüğünde oluk oluk Aksa`ya kan döküldüğünde Allah aramızdan şehitler ve sadıklar seçtiğinde Kudüs`ün kalbinde…
Siz üstünüze düşeni yapmadınız...
Hamas`ı terör örgütü gören liderlerinize bu olmadı demek yerine itaat ve kusurda ihsan ve hürmette geri durmadınız.
Coco colayı ve tüm Yahudi mallarını boykota almadınız... Hizmet deyip koşturduğunuz gençlerin çocuklarına okulda öncelik bile tanımadınız...
Kudüs`ü derdiniz saymadınız. Kalbinize koymadınız. Vahdete ihtiyacımız varken yanımızda olmamdınız...
Bir tek gün Ahmet Yasin`in fermanını gazete sayfalarınızda yayınlamadınız...
Hiç zor durumda bedel ödemeyi göze almadınız...
Bedel ödeyenleri kardeşiniz saymadınız...
Kaç kez siz önderleriniz, ağabeyleriniz Beyazıt direnişinde yanımızda oldular bilmek isterdim?
Kaç kez gıyabı şehit cenaze namazlarınızda yanımızda durdunuz.
Kahrol, yok ol, defol İsrail diye haykıran sese ses oldunuz...
Siz mübarek bir adama kalbi yakınlık duymamayı bile doğru buldunuz...
Beni, kardeşini sevmeyen kimi sevebilirdi? Benimle sağlanmayan bir diyalog yokken ortada ellerle sonsuz diyalog kurdunuz...
Bu muydu sonsuz kardeşlik arzunuz? Bu muydu duygunuz...
Kardeşin kenarda dursun düşmanı kazanalım derken kardeşlerinizden de olabileceğinizi hiç hesaba katmadınız...
Sistemin yanlışlığını söylemekten, eleştirmekten bile korktunuz...
Cesur yürekleriniz vardı da dağlardan büyük biz mi görmedik? Siz mi sakladınız şimdilik...
Kaç kez canlı yayın araçlarınız kuşatılmış Siyonist Yahudi elçiliğine geldi...
Kaç kez ekranlarınızdan takdir yerine sitem yedi o sesli düşünen yığınlar...
Kaç kez ana haber bültenlerinde direnen yürekli gençleri vermeyi istediniz de aslında vermediniz...
Kaç kez üşüyen minik elleriyle tuttuğu Filistin bayrağıyla dosta düşmana savaşa hayır diyen bebekleri gösterdi gazeteleriniz...
Siz de bizde aynı yürektensek neden biz bunu niye hiç hissedemedik?
Neden sevildiğimizi, sizler tarafından önemsendiğimizi, aynı şeyleri düşündüğümüzü yaşayamadık...
Ergenekon terör örgütü olayına gösterilen itina neden yüreksel meselelerimize gösterilmedi?
Kaldı ki birinci meseleniz bile görmeyi beklememiştik.
Bizler sır kapısı kalp gözü gibi çokta hoş olmayan pasif din anlayışıyla oyalanırken...
Kimler neyin peşindeydi? Kim hangi köprüden neleri geçirdi?
O en kıymetli zamanlarımız nasılda uyuşturulmuş halde akıp gitti...
Darbenin her türlüsüne elbet karşıdır bu memleketin yürekli evlatları. Darbe zulümdür. Acıdır. Sızıdır. Ülkenin geride kalan yüz yılıdır...
Lakin cuntacılara, darbecilere karşı düzenlenen yürüyüşler dikkatinizi çok çekti. Çok çekmiş olacak ki anında canlı yayın araçlarıyla ana haber bültenlerine taşıdınız taksimi...
Oysa aynı meydanda daha bir kaç gün önce binlerce yürek İsrail`e meydan okudu. Aksa`nın kapılarına vurulan kilitleri kırsın diye...
Neden bir kare bile bu kalabalığa yer verilmedi?
Filistin, Gazze meselesi daha mı az değer taşıyordu sizin indinizde?
Türkiye`ye gelen ve ya suikastlara kurban giden ya da devlet eliyle zalim Rusya`ya teslim edilen mazlum Çeçen mücahit komutanlar kaç karış yer buldu kalbinizde...
Mülteciler, yetimlerimiz, öksüzlerimiz... Mağdur binlerce papatya çiçeklerimiz...
Sahi biz ne kadar yer aldık gönlünüzde?
Devlete mi bağlı sizin değer yargılarınız ya da biz mi yanlış görüyoruz bu fotoğrafı?
Devlet derdinden başka bir dert bilmez mi sizin? ÇİN Setti`nden AMERİKAYA uzanan yüreğiniz...
Sahi sormak istiyorum siz sadece diyalog neferleri misiniz?
Gittiğiniz ülkelerde var mı bu konu için büyük elçilikleriniz?
Gazeteleriniz çok satabilir diyecek sözümüz yok. Alıcısı varsa satıcıda olur burası dünya...
Televizyonlarınız en çok izlenen kanal olabilir. Sır kapısı, kalp gözü en popüler filmleriniz olabilir. Bir gece beyaz sakallı bir amcayı rüyada gördün mü cenneti garantileyen inananlarınızda olabilir... En kutsal değerlerimiz teferruat. En önemli kalp ağrılarımız haber değeri bile taşımaya bilir.
Yaptığınız tahribatları düzeltmek yıllar da alabilir...
Sahi bağışlayın ama siz sadece devletçi misiniz?