ALEVİLİK-6(Günümüzde Al-i Beyt ve Alevilğe bakış)

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Allah ıslah etsin sizi.Hz Ali Efendimiz sabahlara kadar namaz kılmış,hatta bir namaza camiye giderken şehit edilmiş siz namaz kılmayın!
Bir gün yemiş bir gün oruç tutmuş,Ramazanda oruç tutmuş,siz tutmayın!

Yazık!yazık!
Hz Ali Efendimizi böylemi seviyorsunuz?

Allah seni islah etsin edecekse... belli ki kapasiten almıyor bu konuları, sen ALİ hakkında ne biliyorsun ki? muhatabım değilsin...
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
aleviyim deyip mezhebini/usülünü belirtemeyen yukarıda söylediğim gibidir...Zorunuza gitesede gerçek budur..:D


Mezhep parçalanmak, bölünmek demektir, emevilerin ve abbasilerin islamı paramparça ettiği gibi...sorma be birader mezhebimizi, biz mezhep bilmeyiz YOLUMUZ vardır, o yol da gerçek Erenlerin kutlu yolu Hakk-Muhammed-Ali yoludur...bilirsin; zoruna gidenin...:D
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Mezhep parçalanmak, bölünmek demektir, emevilerin ve abbasilerin islamı paramparça ettiği gibi...sorma be birader mezhebimizi, biz mezhep bilmeyiz YOLUMUZ vardır, o yol da gerçek Erenlerin kutlu yolu Hakk-Muhammed-Ali yoludur...bilirsin; zoruna gidenin...:D
usülüde olmaz..

sen mezhebi dahi bilmiyorsun Mezheb usul, yok demekir..usulü olmayanın vusülüde olmaz..öğrenirsin üzülme:)
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
usülüde olmaz..

sen mezhebi dahi bilmiyorsun Mezheb usul, yok demekir..usulü olmayanın vusülüde olmaz..öğrenirsin üzülme:)


mezhep kurmayı red eden ebu hanifeyi niçin zindanda dayak atarak öldürdüler? hem şeriat ehli bana akıl veremez, ben zahidlere akıl veririm...daha öğreneceğin çok şeyler var...gayret...:rtfm:
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
mezhep kurmayı red eden ebu hanifeyi niçin zindanda dayak atarak öldürdüler? hem şeriat ehli bana akıl veremez, ben zahidlere akıl veririm...daha öğreneceğin çok şeyler var...gayret...:rtfm:


Mezheb nedir bilmeyenle bu mesele tartışılmaz...sen kim Ebu hanifeyi tartışmak kim....Ebu hanife neden zindana neden atıldı sen bunu araştır bakalım...
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Mezheb nedir bilmeyenle bu mesele tartışılmaz...sen kim Ebu hanifeyi tartışmak kim....Ebu hanife neden zindana neden atıldı sen bunu araştır bakalım...


Senin gibi zahir ehli ham ervahlar kim, Alevilik gibi bir deryayı ve ALİ gibi kainata sığmayan bir SIRRI kavramak kim? hadi iyi geceler...
 

mustafaceylan

Asistan
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
396
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
41
İran’da Safevi Hakimiyetine son vererek 1736 yılında iktidarı ele alan Avşar boyundan Nadir Şah, Şii ve Sünni İslam dünyası arasındaki ayrılıkları sona erdirip Müslümanlar arasında birlik sağlamak istiyordu. Hatta İslam dünyasının en büyük hakimi olan Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulunarak Caferiliği beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek istemişti.
karabakh-nadir-shah-1_1.jpg
Nadir Şah ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış durumun iyice kötüleşmesi üzerine kurtarıcı olarak görülmüş ve Safevi Devletinin başkomutanlığına getirilmişti. Ancak durumun vehameti onun tahta çıkmasını gerektirmişti. Nadir Şahın İslam dünyasını birleştirme düşüncesinin ne kadar samimi olduğu daha kendisine teklif edilen taht için ileri sürdüğü şartlar incelenince anlaşılacaktır. Şöyle ki o:

  • Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkini ve Caferiliğe dönülmesini
  • Teberra’nın (yani halife ve sahabelere) küfrün terkini
  • Sünnilere iyi davranılmasını istemişti.
Nadir Şah, Şah seçildikten sonra ilan ettiği bildirisinde bu kararlara uyulmasını istedi. Ayrıca ülke genelindeki ilgili kişilere gönderdiği emirler ile Hz. Peygamber’den sonra halife olan Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman’a sövülmeyip, aksine isimlerinin rahmetle anılması, yine Sünniler ile Şiiler
arasında ihtilafa sebep olan ve ezanlarda okunan Hz. Ali için, “Aliyyünveliullah” kelimesinin bundan böyle okunmaması, emirlere uymayan görevlilerin cezalandırılacağını bildirmişti.
iran-isfahan-cehel-sutun-sarayi-img-1902.jpg
Şii ve Sünni dünyası arasında ki ayrılıkları gidermek ve dostluğu sağlamak amacıyla 1743 yılında Necef’te Hz. Ali türbesinde İslam aleminin bölgedeki ileri gelen ulemasının katıldığı bir toplantı düzenletti. Toplantıya önde gelen Şii uleması ile Maveraünnehir ve Afganistan bölgesinin Sünni alimleri katılmışlardı. Bu toplantıya başkanlık eden Ebu‟l-Berekat Abdullah b. Hüseyn el-Bağdadi es-Süveydi “el-Hucecu’lKafiyye li’t-tifaki’l-Fırakı’ı-İslamiyye” adlı eserinde bu toplantıyı konu almıştır. Toplantı sonunda Şii uleması, Sünniler tarafından en çok eleştirilen :

  • Hz. Ali’den önceki halifelere ve sahabeye kötü söz söylemeyeceklerine dair,
  • Mut’a nikahından vazgeçmeye,
  • İtikatte ise Eş’ari usulünü kabul edeceklerine dair söz vermişlerdi.
Bu konuda karşılıklı imzalanan tutanak Nadir Şah’ın uzun bir önsözüyle başlamaktadır. O Şii ve Sünni dünyasının arasında ki ayrılıkların bu denli derinleşmesinden Şah İsmail’i dolayısı ile Safevi hakimiyetini sorumlu tutmakta idi. M.Saffet Sarıkaya konu ile ilgili makalesinde Nadir Şah’ın önsözünden şu bölümü nakleder:
Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i (halifelere küfür) yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer çirkin davranışlar artık yoktur. Bunlar, aşağılık Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmış, bid’atler artmış, budalalıklar yayılmıştır.’’
Nadir Şah’ın konuşmasında belirttiği gibi İran Şah İsmail döneminde katı bir Şii anlayışa sahip olmuştu. Daha önce üçte ikisi Sünni olan İran havalisi Şah İsmail’le başlayan Safevi hakimiyeti döneminde sert ve hoşgörüsüz yöntemlerle Şiileştirilmişti. Safevi hakimiyetine son veren Nadir Şah bu dönemin izlerini de silmeye çalışıyordu. Toplantı sonunda iki taraf arasında ihtilaflı konularda anlaşma sağlanarak karşılıklı tutanak imzalanmıştı.
İran Şii uleması “Bizler (Ashaba) lanetin kaldırılmasını kabul ve taahhüt ediyoruz. Sahabenin gerek fazileti, gerekse hilafeti, iş bu tutanakta belirtilmiş olan tertip üzeredir. Bizden her kim ashaba dil uzatır veya burada tespit edilenlerin hilafına konuşursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Böyle bir durumda Nadir Şah’ın gazabını kabul ederiz, malımız; canımız ve evladımız ona helaldir” derken;
Sünni ulema ise “İranlılar, kararlaştırdıkları hususlara uydukları, aksine davranmadıkları sürece, İslami fırkalardandırlar. Müslümanların lehine olan, onların da lehine Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir” diyerek Caferiliği beşinci mezhep olarak tasdik ettiler.
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
İran’da Safevi Hakimiyetine son vererek 1736 yılında iktidarı ele alan Avşar boyundan Nadir Şah, Şii ve Sünni İslam dünyası arasındaki ayrılıkları sona erdirip Müslümanlar arasında birlik sağlamak istiyordu. Hatta İslam dünyasının en büyük hakimi olan Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulunarak Caferiliği beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek istemişti.
karabakh-nadir-shah-1_1.jpg
Nadir Şah ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış durumun iyice kötüleşmesi üzerine kurtarıcı olarak görülmüş ve Safevi Devletinin başkomutanlığına getirilmişti. Ancak durumun vehameti onun tahta çıkmasını gerektirmişti. Nadir Şahın İslam dünyasını birleştirme düşüncesinin ne kadar samimi olduğu daha kendisine teklif edilen taht için ileri sürdüğü şartlar incelenince anlaşılacaktır. Şöyle ki o:

  • Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkini ve Caferiliğe dönülmesini
  • Teberra’nın (yani halife ve sahabelere) küfrün terkini
  • Sünnilere iyi davranılmasını istemişti.
Nadir Şah, Şah seçildikten sonra ilan ettiği bildirisinde bu kararlara uyulmasını istedi. Ayrıca ülke genelindeki ilgili kişilere gönderdiği emirler ile Hz. Peygamber’den sonra halife olan Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman’a sövülmeyip, aksine isimlerinin rahmetle anılması, yine Sünniler ile Şiiler
arasında ihtilafa sebep olan ve ezanlarda okunan Hz. Ali için, “Aliyyünveliullah” kelimesinin bundan böyle okunmaması, emirlere uymayan görevlilerin cezalandırılacağını bildirmişti.
iran-isfahan-cehel-sutun-sarayi-img-1902.jpg
Şii ve Sünni dünyası arasında ki ayrılıkları gidermek ve dostluğu sağlamak amacıyla 1743 yılında Necef’te Hz. Ali türbesinde İslam aleminin bölgedeki ileri gelen ulemasının katıldığı bir toplantı düzenletti. Toplantıya önde gelen Şii uleması ile Maveraünnehir ve Afganistan bölgesinin Sünni alimleri katılmışlardı. Bu toplantıya başkanlık eden Ebu‟l-Berekat Abdullah b. Hüseyn el-Bağdadi es-Süveydi “el-Hucecu’lKafiyye li’t-tifaki’l-Fırakı’ı-İslamiyye” adlı eserinde bu toplantıyı konu almıştır. Toplantı sonunda Şii uleması, Sünniler tarafından en çok eleştirilen :

  • Hz. Ali’den önceki halifelere ve sahabeye kötü söz söylemeyeceklerine dair,
  • Mut’a nikahından vazgeçmeye,
  • İtikatte ise Eş’ari usulünü kabul edeceklerine dair söz vermişlerdi.
Bu konuda karşılıklı imzalanan tutanak Nadir Şah’ın uzun bir önsözüyle başlamaktadır. O Şii ve Sünni dünyasının arasında ki ayrılıkların bu denli derinleşmesinden Şah İsmail’i dolayısı ile Safevi hakimiyetini sorumlu tutmakta idi. M.Saffet Sarıkaya konu ile ilgili makalesinde Nadir Şah’ın önsözünden şu bölümü nakleder:
Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i (halifelere küfür) yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer çirkin davranışlar artık yoktur. Bunlar, aşağılık Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmış, bid’atler artmış, budalalıklar yayılmıştır.’’
Nadir Şah’ın konuşmasında belirttiği gibi İran Şah İsmail döneminde katı bir Şii anlayışa sahip olmuştu. Daha önce üçte ikisi Sünni olan İran havalisi Şah İsmail’le başlayan Safevi hakimiyeti döneminde sert ve hoşgörüsüz yöntemlerle Şiileştirilmişti. Safevi hakimiyetine son veren Nadir Şah bu dönemin izlerini de silmeye çalışıyordu. Toplantı sonunda iki taraf arasında ihtilaflı konularda anlaşma sağlanarak karşılıklı tutanak imzalanmıştı.
İran Şii uleması “Bizler (Ashaba) lanetin kaldırılmasını kabul ve taahhüt ediyoruz. Sahabenin gerek fazileti, gerekse hilafeti, iş bu tutanakta belirtilmiş olan tertip üzeredir. Bizden her kim ashaba dil uzatır veya burada tespit edilenlerin hilafına konuşursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Böyle bir durumda Nadir Şah’ın gazabını kabul ederiz, malımız; canımız ve evladımız ona helaldir” derken;
Sünni ulema ise “İranlılar, kararlaştırdıkları hususlara uydukları, aksine davranmadıkları sürece, İslami fırkalardandırlar. Müslümanların lehine olan, onların da lehine Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir” diyerek Caferiliği beşinci mezhep olarak tasdik ettiler.


Yani eskiden beri sünniyle dost olmanın yolu şiiler veya Aleviler için sünnileşmekten geçiyor, değişen birşey yok, dün böyleydi, bugün de böyle ; ya sünni olacaksın ya da sünni olacaksın...aksi halde var olma hakkın yok...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İran’da Safevi Hakimiyetine son vererek 1736 yılında iktidarı ele alan Avşar boyundan Nadir Şah, Şii ve Sünni İslam dünyası arasındaki ayrılıkları sona erdirip Müslümanlar arasında birlik sağlamak istiyordu. Hatta İslam dünyasının en büyük hakimi olan Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulunarak Caferiliği beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek istemişti.
karabakh-nadir-shah-1_1.jpg
Nadir Şah ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış durumun iyice kötüleşmesi üzerine kurtarıcı olarak görülmüş ve Safevi Devletinin başkomutanlığına getirilmişti. Ancak durumun vehameti onun tahta çıkmasını gerektirmişti. Nadir Şahın İslam dünyasını birleştirme düşüncesinin ne kadar samimi olduğu daha kendisine teklif edilen taht için ileri sürdüğü şartlar incelenince anlaşılacaktır. Şöyle ki o:

  • Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkini ve Caferiliğe dönülmesini
  • Teberra’nın (yani halife ve sahabelere) küfrün terkini
  • Sünnilere iyi davranılmasını istemişti.
Nadir Şah, Şah seçildikten sonra ilan ettiği bildirisinde bu kararlara uyulmasını istedi. Ayrıca ülke genelindeki ilgili kişilere gönderdiği emirler ile Hz. Peygamber’den sonra halife olan Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman’a sövülmeyip, aksine isimlerinin rahmetle anılması, yine Sünniler ile Şiiler
arasında ihtilafa sebep olan ve ezanlarda okunan Hz. Ali için, “Aliyyünveliullah” kelimesinin bundan böyle okunmaması, emirlere uymayan görevlilerin cezalandırılacağını bildirmişti.
iran-isfahan-cehel-sutun-sarayi-img-1902.jpg
Şii ve Sünni dünyası arasında ki ayrılıkları gidermek ve dostluğu sağlamak amacıyla 1743 yılında Necef’te Hz. Ali türbesinde İslam aleminin bölgedeki ileri gelen ulemasının katıldığı bir toplantı düzenletti. Toplantıya önde gelen Şii uleması ile Maveraünnehir ve Afganistan bölgesinin Sünni alimleri katılmışlardı. Bu toplantıya başkanlık eden Ebu‟l-Berekat Abdullah b. Hüseyn el-Bağdadi es-Süveydi “el-Hucecu’lKafiyye li’t-tifaki’l-Fırakı’ı-İslamiyye” adlı eserinde bu toplantıyı konu almıştır. Toplantı sonunda Şii uleması, Sünniler tarafından en çok eleştirilen :

  • Hz. Ali’den önceki halifelere ve sahabeye kötü söz söylemeyeceklerine dair,
  • Mut’a nikahından vazgeçmeye,
  • İtikatte ise Eş’ari usulünü kabul edeceklerine dair söz vermişlerdi.
Bu konuda karşılıklı imzalanan tutanak Nadir Şah’ın uzun bir önsözüyle başlamaktadır. O Şii ve Sünni dünyasının arasında ki ayrılıkların bu denli derinleşmesinden Şah İsmail’i dolayısı ile Safevi hakimiyetini sorumlu tutmakta idi. M.Saffet Sarıkaya konu ile ilgili makalesinde Nadir Şah’ın önsözünden şu bölümü nakleder:
Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i (halifelere küfür) yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer çirkin davranışlar artık yoktur. Bunlar, aşağılık Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmış, bid’atler artmış, budalalıklar yayılmıştır.’’
Nadir Şah’ın konuşmasında belirttiği gibi İran Şah İsmail döneminde katı bir Şii anlayışa sahip olmuştu. Daha önce üçte ikisi Sünni olan İran havalisi Şah İsmail’le başlayan Safevi hakimiyeti döneminde sert ve hoşgörüsüz yöntemlerle Şiileştirilmişti. Safevi hakimiyetine son veren Nadir Şah bu dönemin izlerini de silmeye çalışıyordu. Toplantı sonunda iki taraf arasında ihtilaflı konularda anlaşma sağlanarak karşılıklı tutanak imzalanmıştı.
İran Şii uleması “Bizler (Ashaba) lanetin kaldırılmasını kabul ve taahhüt ediyoruz. Sahabenin gerek fazileti, gerekse hilafeti, iş bu tutanakta belirtilmiş olan tertip üzeredir. Bizden her kim ashaba dil uzatır veya burada tespit edilenlerin hilafına konuşursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Böyle bir durumda Nadir Şah’ın gazabını kabul ederiz, malımız; canımız ve evladımız ona helaldir” derken;
Sünni ulema ise “İranlılar, kararlaştırdıkları hususlara uydukları, aksine davranmadıkları sürece, İslami fırkalardandırlar. Müslümanların lehine olan, onların da lehine Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir” diyerek Caferiliği beşinci mezhep olarak tasdik ettiler.

Ne güzel bir adım atılmış... Lakin, bugünkü şiilerin, söz verdiklerinin aksine aynı itikadı sürdürdüklerini bildiğimizden dolayı Nadir Şahın bu güzel adımının pek işe yaramadığını görüyoruz. Allah bilir ya, her zaman yaptıkları gibi Nadir Şah'a yalan söylemişler, adına da dini vecibe (takiyye) demişlerdir. Gidi sahtekarlar!

Ahter'in verdiği bilgiler doğrudur.

Anadolu'daki aleviler, Şah İsmail'in takiyyeci dailerinin tesiriyle şiilik inancına yaklaşan, onunla yetinmeyip gelenek göreneklerini ve şaman dininden arta kalanları, bozulmuş bektaşiliği on iki imamcılıkla ve emevi düşmanlığıyla harmanlayıp hepsini çorba haline getirenlerdir. İtikadlarını tespit için yazılı metinleri yoktur. Şah İsmail'in güya İmam Bakır efendimize ya da Caferi Sadık efendimize mal ettiği, kendi uydurması olan "Buyruklar" risalesi var; bunlar alevi itikadının yegane yazılı metinleridir. Her yörenin elindeki Buyruklar'ı metin olarak bir araya getirdiğinizde hiç birinin birbirini tutmadığını görürüz. Dolayısıyla alevilerde 40 çeşit itikad vardır, her yörenin inanç ve uygulamaları kendine mahsustur. Neticede kuşaktan kuşağa alevilik sözlü aktarmayla bugünlere gelmiştir.

Bu şah ismail, Şah Hatayi mahlasıyla şiirler yazmıştır. Şiirleri türkü şeklinde aleviler arasında yaygın olarak söylenmeye devam eder.

Aleviler, yazılı, sahih bir ilim ve alim geleneğine sahip olmadıklarından maada kendilerini doğru Sünnileri eğri görürler. Dayanakları, mesnedleri; tedvin edilmiş eserleri, makbul, itibarlı ve meşhur alimleri yoktur.

Kentleşmenin artmasıyla, göç olayları vs. ile şehirlere yığılan aleviler, çocuklarına inanç ve uygulamalarını pek öğretemediklerinden, bugün Alisiz aleviler, ateist aleviler (!), solcu örgütlerin vs. esiri aleviler çoğalmıştır. Sözlü anlatmayla nesillerini idame ettiren alevilik bugün ciddi bir kriz içerisindedir. 40 alevi bir araya gelsin, 40 türlü fikir imal ederler. Çoğu da çoğunu iptal eder. Karman çorman. Bu bahis uzundur.

Onlara sözümüz şu: Birbiriyle çelişen, birbirini nakzedenleri dahil her itikad ve tören sahibi kendisini doğru yolda görmektedir. Aleviler de kendilerini doğru yolda görmekteler. Herkes doğru olamayacağına göre, doğruluğu başka yüzüyle, başka bir açıdan görmek gerekir. Hakikat tektir ve parçalanamaz. İnanmak başkadır, akıl ve isnad cihetinden nakil yoluyla doğruluğunu sabit kılmak başkadır.

Akıl ve vicdan sahibi bir kimseye bu kadarını söylemek yeter inşallah.

Netice, hidayet, din, nur, feyz, akıl ve her nimetin sahibi Allah Teala'dır, bunları istediğine ihsan eder. Çünkü, kullarının sahibi de O'dur.
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Ne güzel bir adım atılmış... Lakin, bugünkü şiilerin, söz verdiklerinin aksine aynı itikadı sürdürdüklerini bildiğimizden dolayı Nadir Şahın bu güzel adımının pek işe yaramadığını görüyoruz. Allah bilir ya, her zaman yaptıkları gibi Nadir Şah'a yalan söylemişler, adına da dini vecibe (takiyye) demişlerdir. Gidi sahtekarlar!

Ahter'in verdiği bilgiler doğrudur.

Anadolu'daki aleviler, Şah İsmail'in takiyyeci dailerinin tesiriyle şiilik inancına yaklaşan, onunla yetinmeyip gelenek göreneklerini ve şaman dininden arta kalanları, bozulmuş bektaşiliği on iki imamcılıkla ve emevi düşmanlığıyla harmanlayıp hepsini çorba haline getirenlerdir. İtikadlarını tespit için yazılı metinleri yoktur. Şah İsmail'in güya İmam Bakır efendimize ya da Caferi Sadık efendimize mal ettiği, kendi uydurması olan "Buyruklar" risalesi var; bunlar alevi itikadının yegane yazılı metinleridir. Her yörenin elindeki Buyruklar'ı metin olarak bir araya getirdiğinizde hiç birinin birbirini tutmadığını görürüz. Dolayısıyla alevilerde 40 çeşit itikad vardır, her yörenin inanç ve uygulamaları kendine mahsustur. Neticede kuşaktan kuşağa alevilik sözlü aktarmayla bugünlere gelmiştir.

Bu şah ismail, Şah Hatayi mahlasıyla şiirler yazmıştır. Şiirleri türkü şeklinde aleviler arasında yaygın olarak söylenmeye devam eder.

Aleviler, yazılı, sahih bir ilim ve alim geleneğine sahip olmadıklarından maada kendilerini doğru Sünnileri eğri görürler. Dayanakları, mesnedleri; tedvin edilmiş eserleri, makbul, itibarlı ve meşhur alimleri yoktur.

Kentleşmenin artmasıyla, göç olayları vs. ile şehirlere yığılan aleviler, çocuklarına inanç ve uygulamalarını pek öğretemediklerinden, bugün Alisiz aleviler, ateist aleviler (!), solcu örgütlerin vs. esiri aleviler çoğalmıştır. Sözlü anlatmayla nesillerini idame ettiren alevilik bugün ciddi bir kriz içerisindedir. 40 alevi bir araya gelsin, 40 türlü fikir imal ederler. Çoğu da çoğunu iptal eder. Karman çorman. Bu bahis uzundur.

Onlara sözümüz şu: Birbiriyle çelişen, birbirini nakzedenleri dahil her itikad ve tören sahibi kendisini doğru yolda görmektedir. Aleviler de kendilerini doğru yolda görmekteler. Herkes doğru olamayacağına göre, doğruluğu başka yüzüyle, başka bir açıdan görmek gerekir. Hakikat tektir ve parçalanamaz. İnanmak başkadır, akıl ve isnad cihetinden nakil yoluyla doğruluğunu sabit kılmak başkadır.

Akıl ve vicdan sahibi bir kimseye bu kadarını söylemek yeter inşallah.

Netice, hidayet, din, nur, feyz, akıl ve her nimetin sahibi Allah Teala'dır, bunları istediğine ihsan eder. Çünkü, kullarının sahibi de O'dur.


İncileri döktürmüşsünüz kafanıza göre...

1-Size göre herkes sünni olmak zorunda, size göre tek doğru sizsiniz, peki başkalarının doğrularını niye yargılıyorsunuz?
2-Alevilik değil asıl senin bu tanımın çorba gibi olmuş, kendi yaptığın çorbayı ancak kendin yersin, Alevilik Dailerin yoludur,doğru, ama bu dailerin hepsi Alici-Batıni-İsmaili daileridir, Şah Hatai pirimiz de şii falan değildir, O da bu yolun aşığı bir Alevi-Kızılbaştır, ikna olmazsan bir sürü deyişi var, şiilikle ilgisi yoktur, Şiilikte tıpkı sünnilik gibi ORTODOKS müslümanlığın bir koludur, Emevi yoludur, yani Ortodoks demek aynı zamanda egemen gücün köpeği olan görüştür, bu köpek sık sık havlar...bazen de ısırır...Alevilik ise egemen gücün görüşüne muhalif HETEREDOKS-BATINİ meşreptir, asla egemenlerin zorla dayattığı Ortodoksiye boyun eğmez, tıpkı İMAM HÜSEYİN efendimizin yezit denen köpeğe biat etmediği gibi...
3-Aleviliğin kaynağı sözlüdür, çünkü yüzyıllardır siz emeviciler hem bizi katlettiniz, hem de yazılı kaynaklarımızı da yok ettiniz, şimdi çıkmış yazılı kaynak yok diyorsun utanmadan,sıkılmadan...ama tek tük yine vardır...mesela İmam Bakırın ÜMMÜL KİTABINI oku, bak bakalım İMAM senin şeriatın için ne diyor?
4-Emevi düşmanlığı yapıyormuşuz! ya ne yapacaktık? biz de zaten hayranız sizin şu emevi sevginize, İmam Hasanı karısına zehirleten muaviye melununa sizin gibi allah razı olsun mu diyecektik? ya da Sıffında hile için Kuranı mızraklar ucunda gezdiren ve tam 70 sene camilerde Şah-ı Merdan İMAM ALİ efendimize küfürler ettiren muaviyeye hazret mi diyecektik? Kerbela çöllerinde İMAM HÜSEYİN efendimizin kundaktaki bebesine varana kadar susuz bırakıp katledip, Onun mübarek başını kesen yezİTe lanet okunmaz deyip aklayacakmıydık? bizde TEBERRA vardır, Ehlibeytin düşmanlarını sevmeyiz, TEVELLA vardır, Ehlibeytin dostlarını dost ediniriz, muhiplerini severiz, TEBERRA ve TEVELLA yolumuzun olmazsa olmazıdır, duyrulur...
5-Bizde sizin gibi sarıklı şeriat ulemaları ebu suudlar yok doğru, ama bizde Hakkın sevgilisi, İnsan-ı Kamilin vücuda gelenleri olan GERÇEK ERENLER vardır ve senin ulemanın ilminin Onların yanında esamesi bile okunmaz...
6-Ateistliğe gelirsek, bir sürü sünni kökenli ateist de var, ateist olan birisi varsa o artık Alevi ya da sünni falan da değildir, ateist ateisttir...bunu söylemen tam bir saçmalık olmuş...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
tıpkı sünnilik gibi ORTODOKS müslümanlığın bir koludur, Emevi yoludur, yani Ortodoks demek aynı zamanda egemen gücün köpeği olan görüştür, bu köpek sık sık havlar...bazen de ısırır.
Bire hey aşşağılık adam (Bu sözü alevisin şusu bu sun diye yazmıyorum)Hem dersin;
Size göre herkes sünni olmak zorunda, size göre tek doğru sizsiniz, peki başkalarının doğrularını niye yargılıyorsunuz?
hem kendinden olmayanlara köpek dersin Kim nasıl inanırsa inansın buna karışmayız.Fakat bize hakaret eden aşşağılık mahluklardan nefret ederiz.
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
tıpkı sünnilik gibi ORTODOKS müslümanlığın bir koludur, Emevi yoludur, yani Ortodoks demek aynı zamanda egemen gücün köpeği olan görüştür, bu köpek sık sık havlar...bazen de ısırır.
Bire hey aşşağılık adam (Bu sözü alevisin şusu bu sun diye yazmıyorum)Hem dersin;
Size göre herkes sünni olmak zorunda, size göre tek doğru sizsiniz, peki başkalarının doğrularını niye yargılıyorsunuz?
hem kendinden olmayanlara köpek dersin Kim nasıl inanırsa inansın buna karışmayız.Fakat bize hakaret eden aşşağılık mahluklardan nefret ederiz.


Kendimden olmayana kötü söz demem, ortodoksluğun egemenlerin istediği, arzu ettiği görüş olduğunu yazdım, senin yaran var ki gocundun, herhalde muaviye hazretlerine saydıklarıma bozuldun, ne yani emeviler-abbasiler MIZRAKLI İLMİHALİ güllerle mi dayattı insanlara? siz her zaman, her yerde Ali yandaşlarını aşağılıyorsunuz, iftiralar ediyorsunuz...mum söndüleri, kestiği yenmezleri kimler fetva diye verdi? sen burada yalandan ORTODOKSLUK taslayacağına önce kendi kanlı tarihinle yüzleş...senin gibilerin içyüzünü iyi biliyoruz, kendini bize tanıtma...
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Mezhep meselesine hiç girmenin anlamı yok
Konu gayet net
Türkiye Aleviliği Müslüman değildir
Türkiye Alevileri derken sünnileşmiş veya Şia Caferi topluluğu değil
Cem Evi topluluğundan bahsediyorum
Kendileri İslam olduklarına inanabilir
Bunda bir sakınca yok
Allah kabul etsin
Ama bizin İnandığımız İslam olmadıkları aşikar
Kabesi İnsan olan
Namazı Cem olanın
Orucu Muharrem olanın
Don değiştirenin
Cenneti Cehennemi de burada olanın
Anası Babası alevi olmayanın alevi olamadığı
(ATA DEDE İNANCI)
Bir itikadın DİN olması mezhep olması gibi bir saçmalığı kabul etmek zor
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Mezhep meselesine hiç girmenin anlamı yok
Konu gayet net
Türkiye Aleviliği Müslüman değildir
Türkiye Alevileri derken sünnileşmiş veya Şia Caferi topluluğu değil
Cem Evi topluluğundan bahsediyorum
Kendileri İslam olduklarına inanabilir
Bunda bir sakınca yok
Allah kabul etsin
Ama bizin İnandığımız İslam olmadıkları aşikar
Kabesi İnsan olan
Namazı Cem olanın
Orucu Muharrem olanın
Don değiştirenin
Cenneti Cehennemi de burada olanın
Anası Babası alevi olmayanın alevi olamadığı
(ATA DEDE İNANCI)
Bir itikadın DİN olması mezhep olması gibi bir saçmalığı kabul etmek zor


Yazındaki doğruları ve yanlışları bir de ben yazayım sayın Manifesto;

1-Alevilik islam değildir, yani içi-dışı falan değildir, Alevilik DİNLER ÜSTÜ varılacak en yüce menzildir...GÜRUH-U NACİ fırkasıdır...Aleviler için emevi yorumu olan sünnilik islam değildir, sizin islam dediğiniz bugünkü inanç ise emevilerin ORTODOKS ŞERİATIDIR, bugünkü islamdaki bütün tapınmalar(namaz da dahil) arapların putperest SABİİ dininden islama geçmiştir...
2-Gerçekte bir tek KABE vardır, o da ADEMDİR, HAKK ADEMDE tecelli etmiştir, bu yüzden cansız duvara tapınmak Alevilikte yoktur, kabe ise aslında bir PUTHANEDEYDİ, sonradan putların evi Allahın evi oldu, inkar eden varsa buyursun aksini ispat etsin...
3-Biz memesi yeni bitmiş körpe hurilerin vaat edildiği sahte cennetlere itibar etmiyoruz, hurilerin aşkına ibadet etmiyoruz, HAKK aşkına ZİKREDİYORUZ, ne demiş Koca Yunus; İSTEYENE VER SEN ONU, BANA SENİ GEREK SENİ...çok istiyorsanız sizin olsun içindeki hurilerle cennetiniz, bize lazım değil...
4- Alevilikte anne-baba kuralı yoktur, Ehlibeyte muhip olan, ALİ'nin yüce Velayetini kabul edip İKRAR(söz) veren her can ALEVİ olabilir, geçmişteki katliamlar döneminde tedbir amaçlı olarak anne-babasını tanımadıkları kişiyi Alevi toplumu güvenlik maksatlı içine almamıştır, günümüzde bu geçerli değildir, zaten Bektaşi tarikatına giren Canlar da aynı zamanda Alevidirler, birçok başka inaçtan Alevi-Bektaşi yoluna giren değerli canlar da vardır...
5-CEMEVİ İnsanın mabedidir, İnsan-ı Kamilin okuludur...sonuçta sizin Alevilik hakkındaki görüşleriniz sizi bağlar, Aleviler bu ülkede vardır, milyonlarca vardır, Cemevlerini ihtiyaç oldukça yapmaya ve Cemlerini sürmeye ,Yollarını yaşatmaya hiç taviz vermeden devam edeceklerdir, sizler de insanlığın geldiği bu yüzyılda başka inanç ve kültürlere saygı duymayı bir şekilde öğrenmelisiniz...saygılar...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
1-Alevilik islam değildir, yani içi-dışı falan değildir, Alevilik DİNLER ÜSTÜ varılacak en yüce menzildir...GÜRUH-U NACİ fırkasıdır......

?????????????????????????
.............Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim............. (Maide suresi 3)
Din yalnızca islamdır. Bu dinin üzerine çıkacak bir şey yoktur. Bunun dışında GÜRUHU NACİ aramak boş ve hayalciliktir... Alevilik bir tarikat veya hakikat veya izlenecek bir yol derseniz kabul ederim. Lakin dinler üstü diyerek yeni bir din oluşturmaya çalışmak, ve bu dini güru naci diye kabul etmek, felaketiniz olabilir.


2-Gerçekte bir tek KABE vardır, o da ADEMDİR, HAKK ADEMDE tecelli etmiştir, bu yüzden cansız duvara tapınmak Alevilikte yoktur, kabe ise aslında bir PUTHANEDEYDİ, sonradan putların evi Allahın evi oldu, inkar eden varsa buyursun aksini ispat etsin......
Kabenin bir zamanlar puthane olarak kullanılması, onun yönelinecek kıble olması gerçeğini değiştirmez.
Oradaki putlar bizzat Hz. Peygamber(sav) efendimiz ve Hz. Ali efendilerimiz tarafından yıkıldı...
Kabeye yönelinmesi, taşa yönelinmesi anlamına gelmez. Bilakis, belirlenen ortak bir kıble olmasını kanıtlar.
İnsanın kıble olması... Doğrudur. Lakin o kıbleye her canın kendisi döner. Herkes kendi kalbine yönelir. Bir başka canın dönmesi, o insanı putlaştırır. Her insan içindeki can, aynı candır. Eyvallah... Ama bu can aynı can diye her insana dönülmesi birden fazla kıble ve put yaratır.

3-Biz memesi yeni bitmiş körpe hurilerin vaat edildiği sahte cennetlere itibar etmiyoruz, hurilerin aşkına ibadet etmiyoruz, HAKK aşkına ZİKREDİYORUZ, ne demiş Koca Yunus; İSTEYENE VER SEN ONU, BANA SENİ GEREK SENİ...çok istiyorsanız sizin olsun içindeki hurilerle cennetiniz, bize lazım değil...
...
Hak aşkına zikir gibi güzel birşey varmıdır? Yoktur.
Lakin zikir yapıyoruz ibaresi yanlıştır. Zikri yine kendisi yapar.
Huriler konusu Kuranda geçiyor. İtibar eden eder etmeyen Hakkı ister. Lakin inkar kabul edilemez. Bizler esma ve fiilleriz. Esma fiillerle ilgili konuşuruz. Zatı söz konusuysa siz de yoksunuz biz de...

4- Alevilikte anne-baba kuralı yoktur, Ehlibeyte muhip olan, ALİ'nin yüce Velayetini kabul edip İKRAR(söz) veren her can ALEVİ olabilir, geçmişteki katliamlar döneminde tedbir amaçlı olarak anne-babasını tanımadıkları kişiyi Alevi toplumu güvenlik maksatlı içine almamıştır, günümüzde bu geçerli değildir, zaten Bektaşi tarikatına giren Canlar da aynı zamanda Alevidirler, birçok başka inaçtan Alevi-Bektaşi yoluna giren değerli canlar da vardır......
Alevilik Hz. Aliyi ve ehli beyti sevmek ve yolundan gitmekse, biz de Aleviyiz.
Alevilik yukarıda anlattığınız şekilde ise ve Hz. Ebubekir ile Hz. Ömere buğuz ise alevi değiliz.
Çünkü Hz. Ali efendimiz hiç bir zaman bu kişilere buğuz etmemiştir. Bilakis onlara her konuda yardımcı olmuştur.

5-CEMEVİ İnsanın mabedidir, İnsan-ı Kamilin okuludur...sonuçta sizin Alevilik hakkındaki görüşleriniz sizi bağlar, Aleviler bu ülkede vardır, milyonlarca vardır, Cemevlerini ihtiyaç oldukça yapmaya ve Cemlerini sürmeye ,Yollarını yaşatmaya hiç taviz vermeden devam edeceklerdir, sizler de insanlığın geldiği bu yüzyılda başka inanç ve kültürlere saygı duymayı bir şekilde öğrenmelisiniz...saygılar...

Cemevi insanı kamil yetiştiren bir okul olabilir ama... Haliyle tekkeler de öyleydi...
Lakin caminin yerini tutmaz tutamaz.
Aleviler bu ülkede vardır. Saygı duyarız.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Kendimden olmayana kötü söz demem, ortodoksluğun egemenlerin istediği, arzu ettiği görüş olduğunu yazdım, senin yaran var ki gocundun, herhalde muaviye hazretlerine saydıklarıma bozuldun, ne yani emeviler-abbasiler MIZRAKLI İLMİHALİ güllerle mi dayattı insanlara? siz her zaman, her yerde Ali yandaşlarını aşağılıyorsunuz, iftiralar ediyorsunuz...mum söndüleri, kestiği yenmezleri kimler fetva diye verdi? sen burada yalandan ORTODOKSLUK taslayacağına önce kendi kanlı tarihinle yüzleş...senin gibilerin içyüzünü iyi biliyoruz, kendini bize tanıtma...
Var git işene, fitne fesat peşinde olma.Cem evinde saz çal,semah yap.Memleketin huzura ihtiyacı var.Ateş sadece çıktığı yeri yakmaz etrafıda yakar.Biz kendi halinde kimseleriz.Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayız.
Kendinizi dezarş etmek için açtığınız siteler formlar facebooklar yokmu.Git oralarda deşarz et.
 

şahkulu

Yasaklı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
193
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49


?????????????????????????
.............Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim............. (Maide suresi 3)
Din yalnızca islamdır. Bu dinin üzerine çıkacak bir şey yoktur. Bunun dışında GÜRUHU NACİ aramak boş ve hayalciliktir... Alevilik bir tarikat veya hakikat veya izlenecek bir yol derseniz kabul ederim. Lakin dinler üstü diyerek yeni bir din oluşturmaya çalışmak, ve bu dini güru naci diye kabul etmek, felaketiniz olabilir.



Kabenin bir zamanlar puthane olarak kullanılması, onun yönelinecek kıble olması gerçeğini değiştirmez.
Oradaki putlar bizzat Hz. Peygamber(sav) efendimiz ve Hz. Ali efendilerimiz tarafından yıkıldı...
Kabeye yönelinmesi, taşa yönelinmesi anlamına gelmez. Bilakis, belirlenen ortak bir kıble olmasını kanıtlar.
İnsanın kıble olması... Doğrudur. Lakin o kıbleye her canın kendisi döner. Herkes kendi kalbine yönelir. Bir başka canın dönmesi, o insanı putlaştırır. Her insan içindeki can, aynı candır. Eyvallah... Ama bu can aynı can diye her insana dönülmesi birden fazla kıble ve put yaratır.


Hak aşkına zikir gibi güzel birşey varmıdır? Yoktur.
Lakin zikir yapıyoruz ibaresi yanlıştır. Zikri yine kendisi yapar.
Huriler konusu Kuranda geçiyor. İtibar eden eder etmeyen Hakkı ister. Lakin inkar kabul edilemez. Bizler esma ve fiilleriz. Esma fiillerle ilgili konuşuruz. Zatı söz konusuysa siz de yoksunuz biz de...


Alevilik Hz. Aliyi ve ehli beyti sevmek ve yolundan gitmekse, biz de Aleviyiz.
Alevilik yukarıda anlattığınız şekilde ise ve Hz. Ebubekir ile Hz. Ömere buğuz ise alevi değiliz.
Çünkü Hz. Ali efendimiz hiç bir zaman bu kişilere buğuz etmemiştir. Bilakis onlara her konuda yardımcı olmuştur.



Cemevi insanı kamil yetiştiren bir okul olabilir ama... Haliyle tekkeler de öyleydi...
Lakin caminin yerini tutmaz tutamaz.
Aleviler bu ülkede vardır. Saygı duyarız.


Kardeş sen makul birine benziyorsun, görüşlerini hakaret etmeden ifade ettiğin için öncelikle teşekkür ederim...tabi kaçırdığın çok nokta var...ben burada her sırrı FAŞ edersem yine birileri bizi Hallac gibi, Nesimi gibi kafir ilan eder( zaten biz ham ervah softaların gözünde her daim kafiriz, olsun Şeriatın Kafiri Hakikatın Evliyasıdır)...

Aliyi sevmek Alevilikse bende aleviyim sözü boş bir laftır, o kadar basit değil, öyle olsa azılı Alevi düşmanı tayyiban da Alevi olurdu...:D Aliyi sevmek zorların da zorudur, Ona tabi olmak, Aliye gönül vermek her kişinin değil ER kişinin harcıdır...muaviyeyi seviyorum diyenler ALİYİ sevemez...

Cemevlerine gelince; Cemevleri tıpkı camiler, kiliseler gibi bir inancın ibadethanesidir...Alevi inancı buralarda yaşanır, YOL taliplere burada öğretilir, cenazelerimiz buradan yolcu edilir...tekke falan değildir Cemevi, Alevilerin birincil ibadethanesidir...camininde, kiliseninde alternatifidir, alternatif seçenek demektir, Alevilerin seçtiği ibadet yerinin adı da CEMEVİDİR...kilise de örneğin hristiyanlar için caminin alternatifidir...çünkü onların ibadethanesi kilisedir, sanırım anlaşıldı...diğer yandan Cemevlerinin hala yasal statüye kavuşturulmaması bu ülkenin büyük bir ayıbıdır, içinde Alevilerin de vergilerinin olduğu paralardan cami hocalarına maaş veriliyor, bu helal midir? diğer yandan vergisini veren, askerliğini ve tüm vatandaşlık görevlerini eksiksiz yerine getiren koskoca bir toplumun inancını, ibadethanesini yok sayıp inkar etmek ahlaksızlık ve vicdansızlık değilmidir? lütfen bunları objektif olarak iyi düşünün...saygı duyana biz de saygı duyarız, benden de sana saygılar abdullahyüce kardeş...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Kardeş sen makul birine benziyorsun, görüşlerini hakaret etmeden ifade ettiğin için öncelikle teşekkür ederim...tabi kaçırdığın çok nokta var...ben burada her sırrı FAŞ edersem yine birileri bizi Hallac gibi, Nesimi gibi kafir ilan eder( zaten biz ham ervah softaların gözünde her daim kafiriz, olsun Şeriatın Kafiri Hakikatın Evliyasıdır)...
Estağfirullah... Hakaret etmek, yaratanın yarattığını beğenmemektir. Kişinin değeri son nefesindedir. Son nefesin nasıl çıkacağını bilemeyiz. Mevlananın dediği gibi, biz sopayı halıya değil, toza vururuz.
Kaçırdığım nokta mutlaka vardır.

Aliyi sevmek Alevilikse bende aleviyim sözü boş bir laftır, o kadar basit değil, öyle olsa azılı Alevi düşmanı tayyiban da Alevi olurdu...:D Aliyi sevmek zorların da zorudur, Ona tabi olmak, Aliye gönül vermek her kişinin değil ER kişinin harcıdır...muaviyeyi seviyorum diyenler ALİYİ sevemez...
Aliyi sevmek Alevilikse bende aleviyim sözü niçin boş bir laf olsun. Basit olmadığını ben de biliyorum. Muaviyeyi seviyorum diyenler Aliyi sevemez diyorsunuz. Şimdi burada başkası adına konuşmuş olmayayım. Yalnız, o savaşın olduğu gün orada olsaydım, Hz. Alinin sancağını taşımaktan şeref duyardım. Lakin gözden kaçırmış olduğunuz bir şey var. O savaşta muaviyenin tarafında yer alan, fakat daha sonra yaptığı hatayı anlayıp pişman olan sahabeler de var... O savaşın o günkü şartlar dahilinde incelenmesi taraftarıyım. Muaviye o savaşta haksız olabilir ama, o da bir sahabeydi. Peygamberimizin sohbetinde bulunmuş birisi... Acımasızca eleştirmek benim haddim değil. Ama tabiki o savaşın haklı tarafı Hz. Ali idi. Ama söyler misin... Hangi insanoğlu hatasız. Ben hata yapmam diyen bir Allahın kulu var mıdır?
--------------
Hz. Ömere olan buğuzun sebeplerinden biri olarak, Hz. Ebu Bekirin halfe olumasından sonra, Hz. Ömerin, Hz. Alinin evine gelerek, evinizi başınıza yıkarım gibi tehditler gösteriliyor. Hz. Ömer bu tehditleri yapmış mıdır yapmamış mıdır bilemem. Ama yapmış olsa bile;
Hz. Ali gibi korkusuz, gözünü budaktan sakınmayan, başı kopsa bile Hakkı söylemekten çekinmeyen, yiğit, kahraman (saymakla bitmez) birinin korkacağını hiç sanmam. Böyle düşünen birisi, onun gibi birini korkaklıkla suçlamıyor mu? Bu Hz. Ali gibi birine haksızlık olmuyor mu?

Cemevlerine gelince; Cemevleri tıpkı camiler, kiliseler gibi bir inancın ibadethanesidir...Alevi inancı buralarda yaşanır, YOL taliplere burada öğretilir, cenazelerimiz buradan yolcu edilir...tekke falan değildir Cemevi, Alevilerin birincil ibadethanesidir...camininde, kiliseninde alternatifidir, alternatif seçenek demektir, Alevilerin seçtiği ibadet yerinin adı da CEMEVİDİR...kilise de örneğin hristiyanlar için caminin alternatifidir...çünkü onların ibadethanesi kilisedir, sanırım anlaşıldı......
Cemevlerinin o şekildeki işlevini biliyoruz. Biliyoruz da... İşte da sı burada. Hz. Ali efendimiz cami de mi namaz kılmıştı yoksa cemevinde mi?
Alevilik şu anlatışınıza göre bir yaşam şekli olmaktan çıkıp, bir din haline gelmiş. Tabiki de yanlış anlamış olabilirim. Ama yanlışsam düzeltin lütfen.
Cenazelerin buralardan yolcu edilmesinden tabii bir şey yok.
İnançların yaşanma şeklinde de bir sorun yok. Sonuçta bu bir tercih meselesi ve herkes tercihlerinden sorumlu.

diğer yandan Cemevlerinin hala yasal statüye kavuşturulmaması bu ülkenin büyük bir ayıbıdır, içinde Alevilerin de vergilerinin olduğu paralardan cami hocalarına maaş veriliyor, bu helal midir? diğer yandan vergisini veren, askerliğini ve tüm vatandaşlık görevlerini eksiksiz yerine getiren koskoca bir toplumun inancını, ibadethanesini yok sayıp inkar etmek ahlaksızlık ve vicdansızlık değilmidir? lütfen bunları objektif olarak iyi düşünün...saygı duyana biz de saygı duyarız, benden de sana saygılar abdullahyüce kardeş...
Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, ülke idarecilerinin sorunu. Yalnız verilen vergilerin dağıtılması adaletsizliğine girersek, iğneden ipliğe, kürt sorunundan elektiriğe kadar pek çok konuya dalar işin içinden çıkamayız. Adaletsiz o kadar çok şey var ki... Yani ortada bir değnek var bize uzatmışlar. İki ucuda pislik. Bize deniyor ki ne tarafından tutarsan tut. Hangi birini konuşalım.
-------------------

Saygılar
 
Üst