Ebu Hanife'ye İBLİS diyen İmam

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Ebu Hanife'ye İblis diyen İmam

İmam Ebu Hanife'nin hadisleri sadece rivayet zinciri açısından değil mana olarak da Peygambere ait olup olamayacağını değerlendirme anlayışına, hadis alimlerinin yönelttikleri bağnaz eleştirilerin bir kısmını bu yazıda okuyabilirsiniz. Günümüzde de aynı yaklaşıma benzeri eleştiriler yöneltilmektedir


Ahad haber konusunda fakihler, muhadddisler ve kelamcılar arasında farklı görüşler mevcuttur İbn Teymiyye'nin haber-i vahidi kabul ettiğini söylediği alimler arasında da farlı görüşler mevcuttur Ehl-i Rey ekolünün öncülerinden Ebu Hanife, haber-i vahidin kesin bilgi ifade etmediği görüşündedir

Ebu Hanife, haber-i vahid olan hadisleri metin açısından tenkit etmesi ve bir kısmını reddetmesi nedeniyle Ehl-i Hadis mektebinin amansız saldırılarına uğramıştır. Hadise karşı Ebu Hanife'den daha cüretli birisini görmedik diyen nakilciler, onun iki yüz hadise muhalif fetvalar verdiğinden bahsetmişlerdir

Ehl-i hadis ekolünün Ebu Hanife'ye yönelttiği bazı eleştiriler şunlardır:

* İmam Ahmed'in: "Allah bu zatı hadis için yaratmıştır"diyerek hadis ilmindeki ehliyetini takdir ettiği meşhur muhaddislerden Ahmet b Mehdi: "Ebu Hanife, ilim nedir, bilmezdi. Dalalete düşürdüğü insanların vebali yarın kıyamet günü sırtına sarılacaktır. Hak bile olsa müslümanların tutundukları dini bağları, teker teker söküp atan Ebu Hanife'nin re'yini ve görüşlerini kabul etmeyiniz

* Evzai: "onu itham etmemizin sebebi, kendisine hadis getirildiği halde, onu bırakıp başka türlü hüküm vermesidir(19)

* İbn Teymiyye'nin kaynakları ara sında önemli bir yere sahip olan İmam
Buhari
, Ehl-i Reyin reisi olan Ebu Hanife'yi zayıf bir hadis ravisi olarak görüyor, kendisini metruk sayıyor Ve "halktan biridir"diyordu Ne Buhari, ne de Müslim'de Ebu Hanife'den tek bir hadis rivayet edilmemiş olması bile ehl-i hadis ile ehl-i rey arasındaki geçimsizliğin ve uyuşmazlığın derecesi hakkında bize fikir verebilir' (20)

* Hadis ve Hicaz fıkıh hareketinin başında bulunan İmam Malik şöyle demiştir: Ebu Hanife fitnesi, İblis fitnesinden daha zararlıdır (21)

* İmam Ahmet: "Ebu Hanife'nin re'yi de hadisi de zayıftır' (22)

* Süfyan es-Sevri, Ebu Hanife'nin vefat haberini alınca, derin bir memnuniyet duymuş ve: " Elhamdülillah, Al-lah'a şükürler olsun Birçok insanın belaya düşmesine sebep olan kişiden bizi afiyette kıldı"(23)

Hadisleri mutlak nass olarak gören İbn Teymiyye ve yukarıda bahsettiğimiz ehl-i rey ekolünün öncülerinden Ebu Hanife arasındaki fark şudur: Ebu Hanife sünnet ve hadisi birbirinden ayırır ve her hadisi sünnet olarak telakki etmez. Oysa İbn Teymiyye ve ehl-i hadis bir konu hakkında sağlam senede sahip bir hadis bulduklarında bunu mutlak nass yani sünnet olarak telakki eder ve o hadisle amel etme cihetine giderler.

Ebu Hanife ise hadisleri sadece isnad zinciri açısından ele almaz aynı zamanda hadislerin metinlerini de göz önünde bulundurur, böylece o, metnin Kur'an'ın muhkem naslarına karşı çelişkide olup olmadığına daha çok önem verir Bu noktada o, sahabeden Peygamberimizin eşi Hz Aişe'nin yolunu izler.

Bundan dolayıdır ki, Ebu Hanife kendisine sunulan iki yüz hadisi kabul etmemiş veya onların hilafına kendi re'yi ile hüküm vermiştir (24) Bu özelliği ile o; Ebu Hureyre'yi, yanlış ve eksik rivayet ettiği için tenkid ve zemmeden Hz Aişe ile ortak görüşe sahiptir

Kanaatimizce İbn Teymiyye ve ehl-i hadisin sünnet konusundaki yaklaşımı İslam düşüncesinin re'y yani akletme konusundaki özgür ve esnek bakış açısını daraltmıştır. Daha sonra Selefiyye hareketi adını alacak bu ekol, çok sert ve kesin bir dille kendi saflarında yer almayan müslümanları 'tekfir' etme cihetine kadar gitmişlerdir.

Peygamber (s)'in sünneti olarak gördükleri zayıf, sahih, garip vb. birçok hadisi dinde uyulması zorunlu kurallar bütünü olarak görmüşler ve hemen her konuda helal, haram, bid'at gibi terimlerle Allah'ın hududuna müdahele etmişlerdir.

Şurası unutulmamalıdır ki, vakıa olarak Kur'an'ı belirleyen sünnet, hadis veyahut icma ve kıyas değildir. Bizatihi belirleyici konumda olan, sünneti belirleyen ve yönlendiren Kur'an'dır. Din ile ilgili bütün belirlemelerin kaynağı, Rabbimizin Hz Muhammed'e vahyettiği ve günümüze mütevatir bir yolla gelen, korunmuş olan Kur'an'dır (25)



Notlar:
16 Yunus V Yavuz, İctihad Felsefesi, s 86, işaret Yay, istanbul/1993
17 Süleyman Uludağ, İslam Düşüncesinin Özellikleri, s 98, Dergah Yay,
İst/1979
18 A g e, s 57
19 Ibn Kuteybe, Hadis Müdafaası, s 125, Kayıhan Yay, İsl71989 2, Baskı
20 Uludağ, a g o, s 58
21 A g e, s 99
22 A g e, s 99
23 A g e, s 99
24 A g e, s 98
25HamzaTürkmen "Hz Muhahammed'in Sünnetini Doğru Anlayabiliyor muyuz", Hak Söz, Sayı: 20 s 5
Quelle: Hak Söz Dergisi, Sayı: 26

Ayrıca bkz:

• İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, (Bombay,!983), XEV 148-282
(Kitabu'r-Radd âlâ Ebî Hanife)
• Hilmi Merttürkmen, Buhari'nin Ebu Hanife 'ye İtirazları ve Aralarındaki
İhtilaflar
(Basılmamış doktora tezi, AÜ İslamî İlimler Fakültesi, Erzurum)
• Muhammed Gazali, Fatihlere ve Muhaddislere Göre Nebevi Sünnet
İslami Araştırmalar Yayınları
• , Hz Aişe'nin Hadis Tenkidçiliği
(AÜİF dergisi, cXK Ankara,!973)
• Muhammed Avvâme, İmamların Fıkhi İhtilaflarında Hadislerin Rolü,
(2bsk Ist,'l98
• Doç Dr Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Sünnet, Fecr Yayınlan
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Ehli hadis mi :)

Yeni yeni şeyler türemeye başladı

Hadi bakalım hayırlısı olsun.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
İnnâ nahnu nezzelnâ-żżikra ve-innâ lehu lehâfizûn(e) 15:9

Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz. 15:9

Bu ayet neyi anlatıyor çok merak ediyorum.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0


İmam Ebu Hanife'nin hadisleri sadece rivayet zinciri açısından değil mana olarak da Peygambere ait olup olamayacağını değerlendirme anlayışı
ne güzel bir anlayis.aksi halde herkes kendi kafasina göre bir mana verebilirdi, mezhebsizlerin yaptigi gibi
 

cihad38

Profesör
Katılım
4 Nis 2013
Mesajlar
1,087
Tepkime puanı
18
Puanları
0
şimdi imam-ı azam ebu hanife'nin yolunda oluşumuz iyi mi kötü mü :)
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Ya da şöyle soralım;

Ebu Hanife'ye kendilerini nispet edenler kendilerini neye nispet ettiklerinin farkındalar mı?
 

cihad38

Profesör
Katılım
4 Nis 2013
Mesajlar
1,087
Tepkime puanı
18
Puanları
0
hep sen mi soru soracan

zaten neye cevap verdiler ki:) soruya soru sordular,sorana soru sordular,sizin yüzünüzden sabah beri 46 sayfa (forum sayfası) okudum,elde var sıfır,
yav sizden uzak kalmak bana iyi geliyor aslında ama mesai başlayınca bir bakayım diyorum, sonra.. sonrası baş ağrısı,boşa gitmiş dakikalar,...
velhasılı kelam; az da cevap verin de,cevap okuyalım :)
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
ekmeğini elinden almak mı ?
bak yukarıda sana yönelik bir serzeniş var
bu gidişle satacak ekmek de bulamayabilirsin haberin ola :)

Allah kerimdir. Sadece bana değil bu arada sanada bir serzeniş var
Soru neden sorulur. Öğrenmek için soruyu kim sorar bilmeyen sorar bilen varsa cevap versin bizde öğrenelim iki soruya tahammül edemeyen bilginler nelere tahammül ederler bilmem ki
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İmam-ı Azam diyor ki:

Beşyüz bin hadîsten seçtiğim şu beş hadîsi kendine sermaye yap:


“Her amel niyetlerle beraberdir.” Yani, amel neyse, niyet de odur. Amelin sevabı, niyete göre verilir. Niyet ne kadar ihlaslı ise, amel de o kadar doğru olur.

“Kişinin malâyânîyi terk etmesi, islâmının güzelliğindendir.” İnsan ne kadar müslüman olursa, o ölçüde malâyânîyi terk eder.

“Sizden biriniz nefsi için sevdiğini, başkası için de sevmedikçe (gerçek) mü’min olamaz.” Yani, namus haricinde bütün menfaatlerin mü’min kardeşinde de olmasını istemek lazımdır.

“Şüphesiz, helal bellidir. Haram da bellidir. Lakin, aralarında şüpheliler vardır. Kim bu şüphelilerden sakınırsa, dinini ve şerefini korumuştur.”

“Müslüman odur ki, diğer müslümanlar onun elinden ve dilinden selâmete kavuşmuşlardır.” Yani, eliyle ve diliyle müslüman haklarına tecavüz etmeyen ve onlara zarar vermeyen kimse kâmil bir mü’mindir.



500 bin hadis diyor. Bu ne demek? İmam 500 bin hadisi kabul ediyor demek. Şimdi kalkıp da bazıları (başka kelime kullanırsam ceza alırım) İmamı kendi batıl fikirlerine alet ediyor. Ehli Sünnet olan kardeşlerimi bunların getirdiği yazıları okumamalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun

500 bin hadis diyor. Bu ne demek? İmam 500 bin hadisi kabul ediyor demek. Şimdi kalkıp da bazıları
(başka kelime kullanırsam ceza alırım) İmamı kendi batıl fikirlerine alet ediyor. Ehli Sünnet olan kardeşlerimi bunların getirdiği yazıları okumamalarını şiddetle tavsiye ediyorum.

Allah'tan forumda ceza sistemi var yoksa lafons gibiler var ya ağızlarına geleni söyleyecekler. Allah'tan korkuları yok bunların cezadan korkuyorlar. Forumda bir kaç kişi daha var bunlardan.

İslam ahlakıyla da ahlaklanmadıklarından normaldir. Bir de Tasavvuftan dem vururlar. Tasavvuf size ağzınıza geleni söylemenizi mi öğretiyor?

lafons, Mekkeli müşrikler gibi Peygamberin davetini duymamak için kulağınıza tıpa yapın, el çırpın, gürültüye getirin ya da burada yaptığınız gibi alakasız alakasız sözlerle konuları sabote edin, size de bu yakışır.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İslam ahlakıyla da ahlaklanmadıklarından normaldir. Bir de Tasavvuftan dem vururlar. Tasavvuf size ağzınıza geleni söylemenizi mi öğretiyor?

“Kim kardeşine ‘ey kâfir!’ derse, şübhe yoktur ki onu (kâfirliği, ey kâfir diyen ve kendine kâfir denilenin) ikisinden birisi kendisine döndürür (ikisinden biri kâfir olur).”

Bu hadîsi nasıl anlayacağız?...


Günümüzde bir kimseye kâfir demek veya kâfir diyememek muhkem ilim ölçülerine göre olmayınca, çokları tarafından Mü’min’e kâfir, kâfir’e de Mü’min denilebilmektedir. Ölçüsüzlerde öncelikler zamanla değişmektedir. Bir zamanlar ellerde lastik veya patates damgalarla geziliyor, hemen her Mü’min’e bilir bilmez kâfirdamgası vuruluyordu. Bu denli radikal olanların çoğu şimdilerde gördükleri engin dünyevî maslahat ve menfaatler yüzünden âdetâ tevbe edip radika otu hâline geldiler. O kadar ki şerîat sâhibi olduklarını i’lân edip alternatif şerîatler (anayasalar ve yasalar) îcâd etmeye başladılar. Nerdeyse tamamen değiştiler. Onlar içün ‘değişmeyen tek bir yanları kaldı’ dense yeridir. O da câhillik, geri zekâlılık ve faydacılık…


Anlayacağınız, devrân değişince ve hedefler çok farklı hâl almaya başlayınca, artık işler de tersine döndü. Şimdilerde nihâyet kâfirliği tartışılamayacak olanlara bile Mü’min denilmeye başlandı. Karşı çıkılamayacak derecede muhkem tekfîr sebebleri bile artık kimseleri kesmezken, elinde böylesi kavî mesnedler bulunananlar, kâfire kâfir dedikleri için birilerince karşı atağa geçilip haber-i vâhidlerle dahî tekfîr edilebilmektedirler. Hâsılı, ölçüsüzlük ölçü olunca, işler iyice karıştı.


İngilizlerin ve başka hâricî ve dâhilî mihraklarının ifsâdlarıyla, yağmurlu havalarda yerden bir günde mantar bittiği gibi, hızla Müslüman yaftalı kâfirler türetildi. Bilhassa bugün, siyâsî ve iktisâdî hedeflerle ve şan, şöhret, makam, mevkı ve aktörlük sâikıyle, İslâm ve îmân da’vâsı iyice sulandırılmaktadır. Sözü edilen za’fiyetleri keşfedilenler, önce kiralanmak, sonra da satın almak usûlüyle İslâm’ın yıkılışında vazîfelendirilmekte, daha sonra da isbât-ı rüşdlerine göre yıkım ihâlesi bizzat onlara verilmektedir. Böylece baştaki gaflet nihâyette hiyânetle noktalanmaktadır. Artık Âlem-i İslâm sanki Lawrens’leri hiç görmemiş veya duymamış olmanın verdiği rahatlık içindedir. Nihâyet munâkaşasız kâfirler, şehidler veya İslâm hâmîleri olarak görülüp gösterilmeye başlandı. Bunun için de yine İslâm, Kur’ân, Sünnet ve büyüklerin sözleri âlet edilir oldu.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İnna lillahi

yahu lafons hayatınız hep alıntı
hiç bir konuda fikriniz yok işiniz gücünüz taklit, alıntı
hadi mezhebi taklidinizi anladık da
başkasının cevabını kendi cevabınız diye getiriyor, kopyala yapıştır yapıyorsunuz ya hani bu kadar da mı aciz ve cahilsiniz?
insan kendisini ifade ederken bir başkasından alıntı da getir ama her cevap baştan sona alıntı mı olur Allah'ınızı severseniz

neymiş 8 forumda yazı yazıyormuş
de get Allasen :D

yahu gidin biraz kitap okuyun kitap
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
bu tür tartismali konular icin ayri bir bölüm acilsa, misafir olarak gelenlerin kafalari karismamis olur. Bu tür konular kendi aramizda konusacagimiz konular olmali.
Gecenlerde forumdan bir abimiz bu yönde uyarmisti, ordan aklimda kaldi bir öneri mahiyetinde yönetime ilgililere bildirmek istedim.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
bu tür tartismali konular icin ayri bir bölüm acilsa, misafir olarak gelenlerin kafalari karismamis olur. Bu tür konular kendi aramizda konusacagimiz konular olmali.
Gecenlerde forumdan bir abimiz bu yönde uyarmisti, ordan aklimda kaldi bir öneri mahiyetinde yönetime ilgililere bildirmek istedim.

Sanırım İsmet Özel demişti; kafa karışıklığı bazen iyidir, insan bir kafası olduğunu anlar
 
Üst