Peki madem ordaki insanlarda hiç yoktu da, bir anda wisdom dişleri olmayan bir çocuk mu doğdu da bu ırk böyle devam etti?
yani onu kanıt olarak sunmak için, o yerlilerin atalarının 20lik diş genlerine sahip olduğunu göstermek gerekiyor.
demişsin, zaten öyle çünkü günümüz toplumlarında da agenezi oranın artarak devam ettiğini gösteriyor,
yani aynı beslenme alışkanlıkları devam ettiği sürece organ kaybı tüm insan ırklarında yok olma seviyesinde olacak, zaten yapılan araştırmanın amacı o, organ kaybının ırklara göre dağılımı, kimlerde bu diş var yok, araştırması değil, organ kaybı görülme sıklığı.
Canlılık tasarımı hala çok belirgin seviyede benzerlik gösteriyor, bize yakın formlu canlılara gitmemize gerek yok,
aşağı yukarı bitkilerin DNA sı bile insanla %50 seviyesinde aynı, aynı evrenin canlılık formlarıyız yani,
memelilerde bu oran %85 in üzerinde, yani Dna'daki %10-15 civarındaki kodlama değişikliği bu canlının türüne karar veriyor.
Yani insanın kendini ahseni takvim olarak görüp diğer canlılarla bağlantı kurmak istememsi sadece cahilce beslediği kibrinin sonucu,
kibirli dogmatik ve feodal bir düşünce yapısının sonucu.
O yüzden ki sonuç olarak iki genel kabul üzerinde gitmek gerekir, ya canlılar tümden tüm türler son halleriyle tasarlanmış ve dünyaya salınmışlardır demek durumundalar, ki bu durumda şuanda yaşayan canlı türlerinin yüzlerce katının canlılık serüveni boyunca yok olduğu gerçeği anlamsızlaşıyor, nerede yüzlerce canlı ve iri gövdeli dinazoru, canlısı bilmem nesi?
ya da canlılığın ortak kökeninin izini sürmek durumundalar, kaldı ki bu bilimin salık verdiği ve şuan yaptığı şey.
Genel sıkıntı şu ki, bizim gibi kapalı ve dogmatik, okumaktan çok söyleti ve inanma kültürü oturmuş toplumlarda
sanki yapılan herşey, bilim dinleri yıkmak için yapılıyor algısıyla yaklaşılıyor, bu davranış ve yaklaşım örneği mesela bu
küçücük forumda bile bolca mevcut.
bahsettiğin 20lik diş olmayan yerli toplumun atalarının 20lik dişlere sahip olduğunu söylemişsin ama öyle bir delil yokhiçbiryerde.
"
zaten öyle çünkü günümüz toplumlarında da agenezi oranın artarak devam ettiğini gösteriyor," demenin hiçbir genetik ya da fosil kayıtları yok. verdiğin örnekte sadece o kabilenin 20lik dişleri yok deniyor. önceki ataları 20lik dişlere sahipti yavaş yavaş 20lik dişleri yok oldu denilmiyor.
zaten bahsettiğin durum evrimin temel mekanizmalarıyla uyuşmuyor. evrimin temel mekanizmasının mutasyondur. genlerin değişimidir. evrimin temel mekanizmalarında çevresel etkinin fiziksel etkilerinden söz edilmiyor artık, o eski darwinci evrim teorisinde vardı.
yani 20lik dişlerdeki çevresel etkiler genlere etki etmez. böyle bir durum söz konusu değil.
mesela ben 20lik dişimi çektirdim diye benim genimden 20lik diş silinmiyor.. benim çocuğumun çocuğu 10 nesil sonrası da 20lik dişlerini çektirse 20lik diş genine etki etmez bu. o gen olduğu yerde kalır.
ancak bir mutasyon olacakki 20lik diş geni ortadan kalksın.
20lik dişe ihtiyaç olmadıkça 20lik diş geni yok oldu demek eski darwinci "zürafa yüksek ağaca uzanmak için boyu uzadı" gibi eski evrimsel görüşe götürür.
bugün gözlemlenmeye çalışan canlılar aleminde mikroevrime yönelik bulgular mevcut sadece..yani tür içi mikro değişimler.. 20lik diş değişimini bile hiç delil olmadan kabul etsek bu bile evrime delil olmuyor, çünkü 20lik dişi olan da aynı tür, diğeri de aynı tür.. kaldıki 20lik diş konusu bile şimdiki modern evrimle çelişiyor..
ama türler arası değişimlere yönelik bir tane bile örnek mevcut değil..
mesela laboratuvarda binlerce nesil bakteriler mayalar üretiliyor, çünkü çok hızlı ürediği için belki bir günde yüzlerce nesil gözlemlenebiliyor..
ama bu kadar zaman içinde asla ve asla bir tane bile türler arası değişim gözlemlenmedi..
hatta bir bakteri türünün başka bir bakteri türüne dönüşümü bile gözlemlenmedi.. sadece tür içi varyasyonlar gözlemleniyor..o da zaten o genin izin verdiği kapasitede olan şeyler..
eğerki konuyu illaki "başka canlılarla bağlantı kurmak istememe kibrine cahilliğine" bağlamak istenirse,
evrim kabulcülerini de ateizmin inkarcı küfürlerinin rüzgarına kapılan azgınlar güruhu diye bir dille tanımlamak normal birşey olsa gerektir.
bilim, hayalgücünden çıkar ama her hayalgücünden çıkan bilim değildir. evrim hayalgücünün ortaya çıkardığı bir olgu diye düşünüyorum. zaten hala ispatlanamıyor ve tür değişimine dair bir tane bile örnek görünmemesi bu hayalgücünün gerçek olmadığına delil diye bakıyorum..
sünnetullah deniyor ya, sünnetullah evrimle türlerin değişimine izin verseydi, bunu heran heryerde kolaylıkla gözlemek gerekirdi. diğer bilimsel kanunlar veya gerçekler sürekli gözlemlenirken evrimin gözlemlenemiyor oluşu sünnetullahta da olmadığına delildir..
kelaynaklar nesli tükendi gitti evrim geçirmedi, sünnetullaha uygun olarak..