Fuzûlî, hayatı ve gazelleri

ISSIZ

Asistan
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
7
Puanları
0
FUZULİ'den bir gazel

Bekâ mülkün dilersen varını yok eyle dünya teg
Etek çek gördüğünden âfitâb-ı âlem-ârâ teg

Taalluk zulmetin tecrîd hurşidine kıl matla
Eğer âlemde bir gün görmek istersen Mesîhâ teg

Gönül her sûreti Şîrîn' e verme iç mey-i ma'nâ
Hazer kıl taşa çalma tîşeni Ferhâd-ı şeydâ teg

Refîkan olsa dilsiz cânver hem sakla râz ondan
Sakın sırrın düşürme dillere Mecnûn-ı rüsva teg

Yeter tavûs teg ucb ile kıl ârâyiş-i sûret
Vücudundan geçip âlemde bir ad eyle Anka teg

Güher tek kılma tağyîr-i tabî'at delseler bağrun
Karar et her hevâdan olma şûr-engîz deryâ teg

Fuzûlî kâinât asbâbının kıldım temâşâsın
Nedâmetsiz tena'um yok tasarrufsuz temâşa teg

***********

teg=>gibi
taalluk=>dünya ilgisi,masiva
hazer kıl-=>kaçın-
tîşen=>balta
cânver=>canavar
ucb=>ayıplanma,kınanma
tena'um=>nimet,gıdalanma
mey=>içki
refÎk=>arkadaş
Âfitâb=>güneş
ârâ=>süs
râz=>sır


******
**Eğer ebedi hayatın mutluluğunu istiyorsan, dünyayı örnek alıp onun gibi varlığını yok eyle ve alemin süsü olan güneş gibi gördüğün bütün kötülüklerden eteğini çek.

**Eğer dünyada Hz.İsa gibi bir gün görmek istiyorsan masiva denen karanlığın üzerine bir soyutlanmışlık güneşi gibi doğmalısın

**Gönlünü her şirin(tatlı,sevgili) suretliye kaptırma, işin hakikatini görmeye çalış! Aman ha âşık Ferhad giib baltanı taşa vurmaktan kaçın!

** Eğer arkadaşların dilsiz vahşiler bile olsa onlardan sırrını sakla ve sakın rezil Mecnûn gibi aşkını dillere düşürme!

**Tavus gibi kibirliliği ve süslenmeyi bırak! Şimdiye kadar bu yolda ettiklerin yeter. Vücudunu süslemekten vazgeç ve varlığından feragat et. Alemde "anka" gibir bir ad bırak.

**Bağrını dahi delseler inci gibi tabiatını dğiştirme. Bir yerde dur, deniz gibi her rüzgardan dalgalanma!

**Fuzûlî dünyada zevk ve sefa veren herşeyi gördüm,seyrettim. Bunların hepsi sonunda insana pişmanlık getiriyor. (Dünya nimetlerinin hepsinin sonunda pişmanlık vardır). Ancak onları elde etmeyi düşünmeden sadece karşıdan izlemek insana zevk verir ve bu zevkin sonunda pişmanlık olmaz.




(beyitlerin açıklamaları şahsıma aittir. sürç-i lisan ettiysem affola…)
 

ISSIZ

Asistan
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
7
Puanları
0
FUZULİ'nin incisi

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı


Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı



****************

*Sevgili (ayrılık acısı,eziyetleriyle) beni candan usandırdı ama kendisi cefadan bıkmadı. Benim ahlarımdan çıkan kıvılcım ile felekler yandı da (gökler bana ağladı da) yazık ki muradımın mumu yanmadı (isteğim gerçekleşmedi)

*sevgili kendisine tutulu hastalığa düşen bütün aşıklarına dertlerinin devasını bağışladı gelin görün ki bana derman vermiyor. yoksa beni hasta mı saymıyor( aşıklarından mı saymıyor)

*Çektiğim aşk derdini ben gizli tutardım,etrafımdakiler git, derdini sevgiliye anlat dediler. anlatmasına anlatayım ama inanıp inanmayacağını bilmiyorum(ya inanmazsa diye de endişeleniyorum)

*Ayrılık gecesinde canım önce yanmaya başlar sonra ağlayan gözlerimden kanlı yaşlar akmaya başlar;ben bu acıyla ah-vah etmeye başlarım ve çığlıklarım herkesi uyandırır. Yazık ki kara bahtım hala uykuda....

*Ey sevgili!
senin yanağının gülüne karşı gözümden hep kanlı yaşlar akıtmaktayım.ancak bu bir gül mevsimidir ve gül mevsiminde akar suların bulanık akması doğaldır.(baharda sular bulanık akar)

*Başlangıta sana tutlmayı asla istemedim, aklımı başımdan sen aldın.(aşka düştüğüm için) beni ayıplayan gafiller acaba senin güzelliğini görünce (bana yaptıkları haksızlıktan dolayı) utanmayacaklar mı?

* Fuzuli, işi çılgınlığa vardırmış biridir. Bu yüzden halkın diline düşmüş, resil de olmuştur. Ey ona delilik yakıştırıp resil olduğunu vehm edenler sorun ona;bu nasıl bir sevdadır da Fuzuli bu sevdadan usanmamaktadır (bıkmamakta' akıllanmamaktadır)

********************
beyitlerin açıklamaları şahsıma aittir
sürç-i lisan ettiysek affola...
 

Hayrun_Nisa

Paylaşımcı
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
308
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Almanya

Aşk Belasına At Beni Allahim

Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni

(Ya Rab aşk belasıyla içli dışlı kıl beni,
bir an bile ayırma aşk belasından beni)

Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni

(Az eyleme yardımını dertlilerden,
Yani çok aşk belaları ver bana)

Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni

(Gittikçe artır sevgilimin güzelliğini,
Bana gelince onun derdine daha çok müptela et beni)

Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni

(Onun ayrılığında öyle zayıflat beni ki
Saba yeli beni ona ulaştırabilsin)

Nahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni

(Ya Rabbi bana Fuzuli gibi gurur verme
beni bana asla bırakma)


Fuzuli
 

SERGERDAN

Üye
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Muvahhid...

Rahat ister tab' mihnetdir ibadet serteser,
Terk-i rahat rağbet-i minnet kılan mümtâz olur.
Ol sebebdendir ki küfr âsân olur İslâm asâ,
Arsa-i âlemde mülhid çok muvahhid az olur.

Fuzûlî
"İnsanın içi, tabiatı, nefsi rahat ister. Ama ibadetler, hepsi baştan aşağı mihnet ve meşakkattir; kolay değildir."
"Rahatını terkedip mihnete talib olan, mümtaz kul olur. Bu sebepten de küfür kolaydır, müslüman olmak zordur. Şu dünya üzerinde mülhid çoktur da, muvahhid az olur."
İşte bu bir sır, bu bir durum... Bu bizim dinimizi başkalarından ayıran ve bizi en güzel tarif eden şey bu...
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
FUZÛLδNİN YAŞAMI:

Fuzûlî´nin yaşamı üzerine çok fazla bilgi yoktur. Bağdat yakınlarında Hille veya Kerbela´da doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Mehmet´tir. Toplum bilimcilere göre Oğuz´ların Bayat aşiretindendir. Doğum tarihinin bilinmemesine karşın, ölüm tarihi 1556 yılıdır.

Türkçe divanının önsözünden öğrendiğimize göre, yaşamı boyunca Irak dışına çıkmamıştır. Bazı Farsça kaynaklara göre ömrünün büyük bölümünü halife Ali´nin Necef´deki mezarına hizmet ederek geçirmiştir. Bu hizmetinden dolayı Safevi hükümdarları tarafından ona bir aylık bağlanmıştır. Fakat günün birinde bilinmeyen bir sebeple bu aylığı kesilmiştir. Irak Safavi´lerin elindeyken Şah İsmail ve Safavi ileri gelenlerine şiirler sunan Fuzûlî, Irak´ın Osmanlı´ların eline geçmesiyle de Kanuni Sultan Süleyman ve Osmanlı ileri gelenlerine şiirler sunmuştur. Osmanlı´lar döneminde de Fuzûlî´ye dokuz akçelik bir aylık bağlanmıştır. Fakat Fuzûlî’nin o dönemin Nişancı paşasına gönderdiği Şikayet-nâme´sinden anlaşılıyor ki, Fuzûlî kendisine bağlanan bu aylığı hiçbir zaman alamamıştır. Her iki dönemde de değeri anlaşılamayan ve gereken önem verilmeyen şairin yaşamı yoksulluk içinde geçmiş, 1556 yılında Irak´ı kasıp kavuran veba salgınında ölmüştür.

Farsça ve Türkçe divanlarının önsözlerinden anlaşıldığına göre daha çocuk yaşta şiirle uğraşan Fuzûlî genellikle şiirlerini Azeri lehçesiyle yazmış. Ona göre divan edebiyatındaki şiir türlerinin en önemlisi gazeldir. O nedenle kendi gönlüne de gazeli seçmesini önermiştir.

Fuzûlî´nin şiirleri diğer divan şairlerinin şiirlerinden bambaşka bir özelliğe sahiptir. Onun şiirleri genellikle din dışı şiirlerdir. Bu şiirlerde çoğunlukla aşk teması işlenmiştir. Şair bir anlamda aşkı şiirlerinde metalaştırmış ve aşk derdinden mutlu olduğunu söylemiştir. Hatta bu dertten hiç kurtulmak istemediğini vurgulamıştır. Ayrıca Fuzûlî divan şiirinin bir özelliği olan söz sanatlarını en ustaca kullanmış bir şairdir. O nedenle gazelleri ve diğer şiirleri hayli süslü ve anlaşılması çok zor şiirlerdir.

İyi şiirin yalnızca bilimle elde edilebileceğine inanan Fuzûlî, bu düşüncesini Türkçe divanının önsözünde "İlimsiz şiir, temeli yok duvar gibi olur, temelsiz duvar da sonunda itibarsız olur" diye açıklar. Bu düşüncesini her zaman savunduğunu ve "ilimsiz şiirden ruhsuz kalıp gibi nefret ettiğini" vurgular.

Fuzûlî, Eski Türk Edebiyatı´nda ünü ve etkisi en yaygın olan şairlerden biridir. Azeri ve Çağatay lehçeleriyle yazan şairler üzerinde olduğu gibi, Türkiye lehçesiyle yazan pek çok divan, tasavvuf, halk ve modern Türk edebiyatının ilk dönem şairlerine de büyük etkisi olmuştur.

Yapıtları: Türkçe, Farsça ve Arapça üç divan, Leylî vü Mecnun mesnevisi, Kerbela olayını anlattığı nesir ve nazım karışımı Hadıkat-üs-Suada ve Şikayet -nâme adlı mansur mektuplardır.

Yapıtlarının bugünkü Türkçe ile basılmış örnekleri; Abdulbaki Gölpınarlı tarafından hazırlanmış Fuzuli Divanı, K. Akyüz - S. Yüksel -M. Cumbur tarafından hazırlanmış Türkçe Divan´ları vardır.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Fuzuli-Sukasidesi ve anlamı



- Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü duduşan odlara kılmaz çare su

2- Ab gûndur gûnbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhit olmuş gözümden gûnbed-i devvâre su

3- Zevk-i tiğinden aceb yoh olsa gönlüm çak çak
Kim mürûr ile bırağur rahneler divâre su

4- Vehm ilen söyler dil-i necrûh peykânın sözün
İhtiyât ile içer her kimde olsa yare su

5- Suya versun bâğban gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su

6- Ârızın yâdıyle nemnâk olsa müjgânım nola
Zâyi olmaz gül temannâsıyle vermek hâre su

7- Gam günü etme dilî bîmârdan tîğin dirîğ
Hayrdır vermek karangu gicede bîmâre su

8- İste peykânın gönül hicrinde şevkin sâkin et
Susuzam bir kez bu sahrâda benümçün are su

9- Men lebin muştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelûr hüşyâre su

10- Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâre su

11- Su yolun toprağ olup ol kûydan dutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koymam vare su

12- Dest bûsi ârzusuyle ölürsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

13- Sevr ser-keşlik kılur kumrî niyâzından meğer
Dâmenin duta ayağına düşe yalvere su

14- İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtare su

15- Tinet-i pâkini ruşen kılmış ehl-i âleme
iktidâ etmiş tarîk-i Ahmed-i muhtâra su

16- Seyyid-i nev-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepüptür mucizâtı ateş-i eşrâre su

17- Hayret ilen parmağın dişler kim etse istimâ
Parmağından verdiği şiddet günü enâsere su

18- Dostu ger zehr-i mâr içse olur âb-i hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâre su

19- Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasal
Başını taştan taşa urup gezer âvâre su

20- Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümidîm ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

21- Yumn-i na´tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nisandan dönen tek lâ´lü-i şehvâre su

22- Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayan
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su


Su Kasidesi´nin günümüz Türkçe´sine uyarlanmış biçimi.

1- Ey göz, gönlümdeki ateşlere gözyaşlarından su serpme
Çünkü, böylesine tutuşan ateşlere su fayda etmez.

2- Bilmiyorum, dönen gökkubbe mi su rengindedir,
Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamış?

3- Kılıç gibi bakışlarının etkisiyle gönlüm parça parça olsa şaşma,
Çünkü; su duvardan aka aka yarıklar oluştururur.

4- Yaralı gönül, senin ok atışlarına benzeyen kirpiklerinin sözünü korkarak söyler,
Yarası olanlar da suyu yavaş yavaş ve ihtiyatla içer.

5- Bahçıvan boşuna yorulmasın ve gül bahçesini sele versin,
Çünkü bin gül bahçesini sulasa senin yüzün gibi bir gülün açılmasına
olanak yoktur.

6- Gül isteyerek dikenine su vermek boşuna değildir,
Senin yanağını anarak kirpiklerim ıslansa ne olur?

7- Gam gününde hastaya gönülden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme;
Çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

8- Gönül, sevgilinin oka benzeyen kirpiklerini arzula ve ondan ayrı olduğum zaman hasretimi dindir.
Susuzum, bu aşk sahrasında bir kez de benim için su ara.

9- Ben şiddetle dudağını arzuluyorum, sofularsa Kevser istiyorlar,
Tabii, sarhoşa şarap, ayıklara da su içmek hoş gelir.

10- Su, durmadan sevgilinin cennet bahçesine dönmüş yurduna doğru akıp gidiyor,
Galiba o da, o selvi boylu güzele aşık olmuş.

11- Toprak olup sevgilininin yurduna giden suyun önünü kesmeliyim,
Çünkü su benim rakibim olmuştur, onu oraya gitmesini önlemeliyim.

12- Dostlarım, onun elini öpmek arzusuyla ölürsem,
Toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.

13- Selvi, kumrunun yalvarmasına inatla karşı çıkıyor,
Su, selvinin çevresinde dolanıp yalvarsın da onu bu inatçılıktan
vazgeçirsin.

14-Gülün budağı güle renk vermek için hile ile bülbülün kanını içmek
istiyor,
Su gülün gövdesine yürüyüp yalvarsın da, zavallı bülbülü kurtarsın.

15- Su olmazı oldurmuş, Hazreti peygamberin yoluna girerek,
tertemiz doğasını insanlık alemine göstermiştir.

16- İnsanların ulusu Muhammed, seçkinlik incisinin denizidir ki;
Onun mucizeleri kötülerin ateşine su serpip söndürmektedir.

17- Kızgın bir günde Muhammed´in yanındakilere parmağından su verdiğini,
Kim işitse hayret eder ve şaşırır.

18- Muhammed´e gönül veren, onun dostu olan yılan zehri içse hayat suyu olur,
Onun düşmanları ise tatlı su içse yılan zehiri olur.

19- Ömürler süren yıllardır ki, su başını taştan taşa vurarak bir avare gibi gezer,
Bütün amacı peygamberin mezarına ulaşabilmektir.

20- Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmıştır,
Fakat, peygamberin ihsanının bulutunun su serperek o ateşi
söndüreceğini umuyorum.

21-Fuzuli´nin sözleri, seni övmenin bereketiyle nisan yağmurundan düşüp büyük incilere dönen
o yağmur damlaları gibi inci olmuştur.

22- Umduğum şudur; kıyamet gününde yüzünü görmekten yoksun olmayayım,
ve sana kavuşmakla hasretimin yangınını söndürmüşcesine su içmiş

 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Fuzûlî’nin gazellerinden bir örnek:


1- Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı

Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı

2- Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver

Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı

3- Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde

Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı

4- Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı

5- Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen

Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı



Açıklaması:

1-Senin sokağının başında beladan başka elde ettiğim (bir şey) yok -aşkının yolunda yok olmaktan (ölmekten) başka da bir amacım yok.

2-Ey ah! Gam (hüzün) meclisinin ney´iyim, ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan başka ne bulursan yele ver (savur) dağıt.

3-Kimsesizliğim o dereceye vardı ki, çevremde -bela girdabından başka dönen kimse yok.

4-Bana, ne gönül ateşinden başka kimse yanar, -ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar.

5-Fuzûlî! Aşk meclisinde nasıl ah etmeyeyim? -bende sesten başka ne kâr bulunur.




1 bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var

2 kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
leylanin mecnunu şirinin eğer ferhadı var

3 ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var

4 öyle bed-halem ki ahvalim görende şad olur
her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var

5 gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var

6 ey fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
akl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var


Açıklama

1 bende mecnundan daha fazla aşıklık özellikleri var
sadık olan aşık benim, mecnunun sadeece adı var

2 ben senin aşığınım ki bununla övünmelisin
nasıl leylanın mecnunu şirinin ferhadı var

3 aklım başımda ey gül beni bülbüle benzetme
onun derde sabrı yok her an feryadı var

4 öyle kötü haldeyim ki halimi görenler mutlu olur
zamanın çarkından kimin neşesiz bir gönlü varsa

5 ey gönlümün kuşu, aşk aleminde boş boş gezme
cunku bu alemin her yolunda birçok avcısı var

6 ey fuzuli! aşkı yasaklayan nasihatçıya uyma
o aklın tedbiridir sanmaki onun bir temeli var






Gazel -Ya Râb
1-Benim tek hîç kim zâr ü perişân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasın yâ Rab

2-Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab

3-Görüp endîşe-i katlimde ol mâhı budur derdim
Ki ol endîşeden ol meh peşîmân olmasın yâ Rab

4-Çıkarmak etseler tenden çekip peygânın ol servin
Çıkan olsun dil-i mecrû peygân olmasın yâ Rab

5-Cefâ vü cevr ile mu’tâdım anlarsız nolur hâlim
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasın yâ Rab

6-Demen kim adli yok yâ cevri çok her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultân olmasın yâ Rab

7-Fuzûlî buldu genc-i âfiyet meyhâne küncünde
Mübârek mülktür ol mülk vîrân olmasın yâ Rab

Günümüz Türkçesiyle

1-Ey Tanrı'm!hiç kimse benim gibi inlemesin ve perişan olmasın;aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın,ey Tanrı'm!
2-Merhametsiz putlardan (yani:güzellerden) daima cefa çekiyorum;ey Tanrım!bir Müslüman bu kâfirlerin esiri olmasın.
3-O ayın (yani:ay yüzlü güzelin) beni öldürmeyi düşündüğünü gördüm:derdim budur:eek: ay, o düşünceden pişman olmasın ey Tanrım!
4-O selvinin (yani:selvi boylunun) okunun temrenini vücuttan çekip çıkarmak isteseler,yaralı gönül çıksın,fakat ok temreni çıkmasın,ey Tanrım!
5-Cevir ve cefaya alışığım,onlarsız halim ne olur!Cefasına sınır,cevrine son olmasın ey Tanrım!
6-Adaleti yok,zulmü çok demeyin;nasıl olursa olsun,gönül tahtına ondan başka sultan olmasın ,ey Tanrım!
7-Fuzulî meyhane köşesinde âfiyet hazinesi buldu (yani:esenlik,eminlik buldu),o mülk mübarek mülktür,viran olmasın,ey Tanrım!





GAZEL-BAK

Reng-i rûyundan dem urmuş sâgarı sahbâya bak

Âftab ile kılur da’vî tutulmuş ayâ bak

Şem’ bâşından çıkarmış dûd-ı şevk-ı kâkülün
Böyle kûteh ömr ile başındaki sevdâya bak

Sînemi çâk eyle gör dil iztırâbın aşktan
Revzen aç her dem hevâdan mevc uran deryâya bak

Ey Fuzûlî her nice nâsıh seni men’ eylese
Bakma anın kavline bir çehre-i zîbaya bak

Günümüz Türkçesiyle

1-Şarap kadehine bak;sevgilinin yüzünün renginden bahse kalkmış;tutulmuş aya (yani:şarap kadehine) bak;güneşle davaya girişmiş.

2-Mum,sevgilinin saçlarını özlemiş, o özleyişin dumanını başından çıkarmış (yani:eek: özleyişle tütmeye koyulmuş).Böyle kısa bir ömürle başındaki sevdaya bak.

3-Göğsümü yar da gönlümün aşkla nasıl çırpındığını gör;pencere aç da her solukta havadan dalgalanan denize bak.

4-Ey Fuzuli,öğütçü ne kadar seni yasaklasa da,onun sözüne bakma,güzel bir yüze bak.
Fuzûlî




GAZEL-GÖRÜNÜR
Serv-i âzâd kadinle bana yeksan görünür
Neye ser-geşte olan baksa hırâman görünür

Can görünmez deseler tende inanmam nitekim
Lûtftan her nice baksam tenine can görünür

Derdim ahvâlimi cânâna kılam arz velî
Görebilmem özümü anda ki cânân görünür

Ne keman-dârsın ey meh ki atıp gamze okun
Yıktığın saydda ne zahm ne peygân görünür

Bir sanem zülfüne gûyâ ki veriptir gönlün
Ki Fuzuli’nin eyen hâli perişan görünür



Günümüz Türkçesiyle

1-Hür selvi (yani:alabildiğine uzanmış selvi), ban,seninle aynı boyda görünür.Başı dönen neye baksa dönüyor,yürüyor görünür.


2-Bedende can görünmez deseler inanmam;çünkü lûtuftan(yani:lûtfedip bana göründüğün zaman,yahut vücudumdaki letâfet yüzünden)bedenine ne kadar baksam bana can görünür.

3-Hallerimi sevgiliye bildireyim derdim:ama sevgili görününce kendimi göremem ki.

4-Ey ay (yani:ay yüzlü), ne okçusun ki,bakış okunu atıp yıktığın avda ne yara görünür,ne ok temreni.

5-Güya bir putun (yani:güzelin) saçlarına gönlünü vermiş;çünkü Fuzuli’nin hâli,perişan görünür.

Fuzûlî


Gazel - Usanmaz mı?
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı

Kamu bâmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-ı giryânım
Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı

Gül-i ruhşârına karşu gözümden kanlı akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı


Günümüz Türkçesiyle:

1-Sevgili beni candan usandırdı,cefadan usanmaz mı?Âhımdan gökler yandı,dileğimin mumu yanmaz mı?

2-Sevgili,bütün hastalarının derdine ilaç veriyor,bana niçin ilaç vermiyor?Beni hasta sanmıyor mu?

3-Ayrılık gecesinde canım yanar,ağlayan gözüm kanlı yaş döker,feryadım halkı uyandırır,kara bahtım uyanmaz mı?

4-Yanağının gülüne karşı gözümden kanlın su akar (yani:kan ağlarım); sevgilim!Bu gül mevsimidir,akar sular bulanmaz mı?

5-Ben gamımı gizli tutardım,”sevgiliye aç” dediler,desem o vefasız acaba inanır mı?İnanmaz mı?

6-Ben sana meyletmiş değildim,aklımı sen yok ettin;beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı?

7-Fuzuli çılgın bir rinttir,daima halkın diline düşmüştür;sorun ki bu nasıl sevdadır?Bu sevda dan usanmaz mı?

Fuzûlî



 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Gazel - Gayrı
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı

Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likaadan gayrı

Yetti bî-kesliğim ol gaayete kim çevremde
Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu’ bulunur bende sadâdan gayrı

Günümüz Türkçesiyle:

1- Senin bulunduğun yerde belâdan başka elde ettiğim şey yok;aşkının yolunda yok olmaktan başka bir maksadım yok.

2-Ey âh!gam meclisinin ney’iyim,ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan (veya:havadan) başka ne bulursan yele ver (yani:savur,dağıt).

3-Ey kanlı gözyaşı!ayrılık günü yüzüme perde çek ki gözüm o ay yüzlüden başka bir şey görmesin.

4-Kimsesizliğim o dereceye vardı ki,çevremde belâ girdabından başka dönen kimse yok.

5-Bana ne gönül ateşinden başka kimse yanar,ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar.

6-Fuzuli!aşk meclisinde nasıl âh etmeyeyim?Bende sesten başka ne kâr bulunur?

Fuzûlî



Gazel - İçindir
Âh eylediğim serv-i hırâmânın içindir
Kan ağladığım gonce-i handânın içindir

Ser-geşteliğim kâkül –i müşkınin ucundan
Âşüfteliğim zülf-i perîşânın içindir

Bîmâr tenim nerkis-i mestin eleminden
Hûnin ciğerim lâ’l-i dür-efşânın içindir

Yaktım tenimi vasl günü şem’ tek ammâ
Bil kim bu tedârük şeb-i hicrânın içindir

Kurtarmağa yağmâ-yı gamından dil ü cânı
Sa’yim nazar-ı nerkis-i fettânın içindir

Can ver gönül ol gamzeye kim bunca zamandır
Cân içre seni sakladığım ânın içindir

Vâiz bize dün dûzahı vasf etti Fuzûlî
Ol vasf senin külbe-i ahzânın içindir

Günümüz Türkçesiyle:

1-Âh edişim,salınarak yürüyen selvin (yani:selvi boyun) içindir,kan ağlayışım gülen koncan (yani:konca gibi ağzın) içindir.

2-Başımın dönmesi mis kokulu kâkülündendir;perişanlığım perişan saçın içindir.

3-Sarhoş nerkisinin (yani:süzgün gözünün) derdinden vücudum hastadır,inci saçan lâ’lin (yani:arasından inci gibi dişlerin görünen lâ’l gibi kırmızı dudakların) için ciğerim kanlıdır.

4-Kavuşma günü vücudumu mum gibi yaktım;bil ki,bu hazırlık senin ayrılık gecen içindir.

5-Gönül ve canı gamını yağmasından kurtarmağa çalışmam,fettan nerkisine (yani:nerkis gibi gözüne) feda etmek içindir.

6-Gönül! O süzgün bakışa can ver ki,bunca zamandır seni onun için canımın içinde saklıyorum.

7-Fuzuli!vaiz bize dün cehennemin nasıl olduğunu anlattı,o anlattıkları kulübesi içindir (yani:senin gam yuvası olan kulübene uygun düşmektedir.)




Gazel - Beni
Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

Az eyleme inayetini ehl-i derden
Ya’ni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni

Oldukça ben götürme belâdan irâdetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni

Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et mübtelâ beni

Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkin ola yetürmek sabâ beni

Nahvet kılıp nasîb Fuzûlî gibi bana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni

Günümüz Türkçesiyle:

1-Ey Tanrı!beni aşk belasıyla bildik et,beni aşk belasından bir an ayrı bırakma.
2-Yardımını dertlilerden eksiltme,yani beni çok belalara düşür.
3-Ben var oldukça dileğimi belâdan ayırma,çünkü ben belâyı isterim,belâ beni ister.
4-Sevgilimin güzelliğini gittikçe çoğalt,geldikçe de derdine beni daha beter düşkün et.
5-Onun ayrılığı ile vücudumu o kadar zayıflat ki,yelin beni ona kavuşturması mümkün olsun.
6-Ey Tanrı!bana Fuzuli gibi kibirlilik verip de beni bana bağlama

Gazel - Küfr-i Zülfün




Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza

Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza

Cevr-i çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene
Az edip cevr ü cefâlar kılasın cânımıza

Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alıp
Her gelen gamlı gider şâd gelip yanımıza

Gam-ı eyyâm Fuzûlî bize bîdâd etti
Gelmişiz acz ile dâd etmeğe sultânımıza

Günümüz Türkçesiyle:

1-Saçının kâfirliği (veya:karalığı) imanımıza yarıklar açalı,bizim perişan halimize kâfir ağlar.

2-Seni görmek imkânsız görünür,çünkü sana baktıkça ağlayan gözümüze gözyaşı dolar.

3-Cevri çoğaltma,belki birdenbire tükenir;cevri azaltıp canımıza her zaman cevir ve cefalar et.

4-Gamımızı eksik olmaz,o kadar ki,yanımıza neşeli gelen herkes bizden gam alıp gamlı gider.

5-Fuzuli!günlerin (zamanın) gamı bize zulüm etti;bunalmışız da sultanımıza adalet istemeğe (veya:feryat etmeğe) gelmişiz.
Fuzûlî


Seçme Beyitler ve Mısralar
1
Ger derse Fuzûlî ki güzellerde vefâ var
Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır

2
Dest-bûsî ârzusuyla ölürsem dûstlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

3
Gâh Mecnun gâh ben devr içre nevbet bekleriz

4
Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki dâmânındadır

5
Ey Fuzûlî kalmışım hayrette bilmem neyleyim
Dehr zâlim baht nâ-fermân gam çok ömür az

Günümüz Türkçesiyle:

1)Fuzuli eğer “güzellerde vefa var” derse, aldanma ki şair sözü elbette yalandır.

2)Dostlar!onun elini öpmek arzusuyla ölürsem, toprağımdan testi yapın,onunla sevgiliye su sunun.

3)Devir içinde kâh Mecnun, kâh ben nöbet bekleriz.

4)Sana düşkünlerden, nazlanarak eteğini çökme.Kork eteğinde olan eller göklere açılmasın (âşıkların ilenmesin sana!)

5)Ey Fuzuli!şaşırmış kalmışım, bilmem neyliyeyim. Zaman zalim, baht buyruğuma uymuyor, gam çok,ömür az.
Fuzûlî
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
GAZEL

Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı?

Kamu bimarına canan deva-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bimar sanmaz mı?

Şeb’i hicran yanar canım, döker kan çeşm-i giryanım
Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı?

Gül-i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su
Habibim faslı güldür bu akar sular bulanmaz mı?

Gamım pinhan dutardım ben, dediler yare kıl rûşen
Desem ol bîvefa bilmen inanır mı inanmaz mı?

Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail
Bana ta’n eyleyen gaafil seni görgeç utanmaz mı?

Fuzuli rind-i şeydadır hemîşe halka rüsvadır
Sorun kim bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı?


GAZEL

Ya Rab, belâ-yı aşk ile âşinâ kıl meni
Bir dem belâ-yı ışkdan kılma cüda meni

Az eyleme inayetini ehl-i derdden
Ya'ni ki çok belâlara kıl mübtela meni

Oldukça men götürme belâdan irâdetim
Men isterem belâyı çü ister belâ meni

Temkinimi belâ-yı mahabbetde kılma süst
Tâ dost ta'n edüp demeye bî-vefa meni

Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et mübtelâ meni

Öyle zâif kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkin ola yetürmek sabâ meni

Nahvet kılub nasîb Fuzûlî gibi mana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak mana meni



GAZEL


Eyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünya nedür
Men kimem sâkî olan kimdür mey ü sahba nedür

Gerçi cânândan dîl-i şeyda içün kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dîl-i şeyda nedür

Vasldan çün âşıkı müstağnî eyler bir visal
Âşıka mâşukdan her dem bu istiğna nedür

Hikmet-i dünya vü mâfiha bilen ârif degül
Ârif oldur bilmeye dünya vü mâfiha nedür

Âh u feryâdun Fuzûlî incidübdür âlemi
Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedür



GAZEL

Hansı gülşen gülbün-ü serv-i hırâmânunca var
Hansı gülbün üzre gonca la'l-i handânunca var
Hansı gülzâr içre bir gül açılur hüsnün kimi
Hansı Gül bergi leb-i lâl-i dür-ebşânunca var
Hansı bâgun var bir nahli kadün teg bâr-ver
Hansı nahlün hâsılı sib-i zenahdânunca var
Hansı hûnî sen kimi cellâda olmuşdur esîr
Hansı cellâdun kılıcı nevk-i müjgânunca var
Hansı bezm olmuş münevver bir kadün teg şem'den
Hansı şem'ün şu'lesi ruhsâr-ı tâbanunca var
Hansı yerde tapılır nisbet sana bir genc-i hüsn
Hansı gencün ejderi zülf-i perîşânunca var
Hansı gülşen bülbülün derler Fuzûlî sen kimi
Hansı bülbül nâlesi feryâd ü efgânunca var



GAZEL

Ney kimi her dem ki bezm-i vaslünı yâd eylerem
Tâ nefes vardur kuru cismümde feryâd eylerem
Rûz-ı hicrândur sevin ey murg-ı rûhum kim bugün
Bu kafesden men seni elbette azâd eylerem
Vehm edüp tâ salmaya sen mâha mihrin hiç kim
Kime yetsem cevr-ü zulmünden ana dâd eylerem
Kan yaşum kılmaz vefâ giryân gözüm isrâfına
Munca kim her dem ciğer kanından imdâd eylerem
ıncimen her nice kim ağyâr bî-dâd eylese
Yâr cevri içün gönül bî-dâda mutâd eylerem
Bilmişem bulman visâlinlik bu ümmîd ile
Gâh gâh öz hatır-ı nâ-şâdumı şâd eylerem
Levh-i âlemden yudum eşk ile Mecnûn adını
Ey Fuzûlî men dâhi âlemde bir ad eylerem



GAZEL

Bilmez idüm bilmek ağzun sırrını düşvâr imiş
Ağzunı derlerdi yoh dedüklerince var imiş
Âciz olmuş yakmağa âhı ile kûhu Kûh-ken
Neylesün miskin anun 'ışkı hem ol mikdâar imiş
Daşa çekmiş halk içün Ferhâd şîrîn suretin
'Arza kılmış halka mahbûbun 'aceb bî-'ar imiş
Ka'be ihrâmına zâhid dediler bel bağladı
Eyledüm tahkîk anun bağlanduğı zünhâr imiş
'Ömrlerdir eylerem ahvâl-i dünyâ imtihân
Nakd-i 'ömr ü hâsıl-ı dünyâ hemün bir yar imiş
Zevk-i dîdârı ile dir-dârun yoh etdüm varumı
Devlet-i bâkî ki derler devlet-i dîdâr imiş
Dün Fuzûlî 'ârızun görgeç revân tapşurdu cân
Lâf edüp derdi ki cânum var emânet-dâr imiş




GAZEL

Kad enâr el-aşk-ı li'l-'uşşâkı minhâci'l-hüdâ
Salik-i râh-i hakikat aşka eyler iktida
Aşktır ol neş'e-i kâmil kim andandır müdâm
Meyde teşvir-i hararet neyde te'sir-i sadâ
Vâdi-i vahdet hakikatte makâm-i aşktır
Kim müşahhas olmaz ol vadide sultândan geda
Eylemez alvet-sarây-i sırr-i vahdet mahremi
Âşıkı ma'şuktan ma'şuku âşıktan cüda
Ey ki ehl-i aşka söylersen melâmet terkin et
Söyle kim mümkin midir tağyîr-i takdîr-i Hudâ
Aşk kilki çekti hat levh-i vücûd-i âşıka
Kim ola sâbit Hak isbâtında nefy mâ'ada
Ey Fuzûli intihâsız zevk buldun aşktan
Böyledir her iş ki Hak adiyle kılsan ibtida
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib!
Kılma derman kim, helakim zehri dermanındadır
Ol yire varanı eylesun Hak cennetmekan
Anın meni her daim şen olasız duada



GAZEL

Gönülde bin gâmım vardır ki pinhân eylemek olmaz
Bu hem bir gam ki il ta'nından efgân eylemek olmaz
Ne müşkil derd olursa bulunur âlemde dermânı
Ne müşkil der imiş aşkın ki dermân eylemek olmaz
Fena mülküne çok azm etme ey dil çekme zahmet kim
Bu tedbîr ile def'i derd-i hicrân eylemek olmaz
Sakın gönlüm yıkarsın pendden dem urma ey nâsih
Hevâ-yi nefs ile bir mülkü vîran eylemek olmaz
Dehânın üzre lâ'lin istemiş dil def-i müşkildir
Görünmez hiç cürmü yok yere kan eylemek olmaz
Du'âlar eylerim benden yana bir dem güzâr etmez
Ne çâre sihr ile servi hırâman eylemek olmaz
Fuzûlî âlem-i kayd içre sen dem urma aşkından
Kemâl-i cehl ile da'vây-i irfân eylemek olmaz
 

kasvetli

Asistan
Katılım
9 Kas 2007
Mesajlar
296
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
eski istanbul
Emek vermişssiniz Allah razı olsun paylaşım için şu an vaktim yok ama akşam inşallah okurum.Fuzuli hakkında bir şey merak edersek artık sizi rahatsız ederiz.
 
D

dantellektuel

Guest
Acının kendisini terbiye etmesinden zevk alan büyük şair. Şiiri bana sevdiren zat. Şiirdeki önderim ve pirim.

Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge
Ne kimse kapımı çalar bad-ı sabadan gayri...

Sabah rüzgarına dahi bir misyon ve bir mana yükleyen büyük zat. Arkana dönüp bakarsan beni seni takip edenlerin ilk safında göreceksin...
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Fuzuli - DÂSTÂN-I LEYLÎ vü MECNÛN

Bu acılı aşk ve ıstırap serüveni Arap edebiyatından daha ziyade İran ve Türk edebiyatlarında akis bulmuş ve nihayet en güzel ve muhteşem meyvasını şairimiz Fuzûlî’nin kaleminden vermiştir. Eser 1535 yılında yazılmıştır.

Fuzûlî. Leylâ ve Mecnûn’unu hangi duygularla kaleme aldığını şu kıtalarla söyler:

Dutsam taleb-i hakîkate râh-ı mecaz
Efsâne behânesiyle arz etsem râz
Leylî sebebiyle vasfun etsem âğâz
Mecnûn dili ile etsem ızhâr-ı niyâz


Açıklama : (Ey Tanrı), hakikat arzusu ile, mecaz yolunu tutup da, hikaye söylemek bahanesiyle sırları açıklasam… Leylâ vasıtasıyla senin sıfatlarını söylemeye başlasam ve Mecnun’un dili ile sana olan ihtiyacımı ortaya koyup yalvarsam…

Mesnevi bölümler halinde ilerliyor her konuyu baş tarafa yazacağım. Mesnevi tam t¤¤¤¤¤ 3098 beyittir. Umarım ömrümüz yeter buraya yazmaya.Şimdi sözü Üstad’a bırakalım.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
DÂSTÂN-I LEYLÎ vü MECNÛN



1. Konu





Bu hazret-i İzzetden ızhâr-ı hamd ile istimdâd-ı hus'ül-i metâlibdür ve Âsâr-ı şükr ile istid'â-yı setr-i meâyibdür



Açıklama : Yüce Allah'tan, Hamd ile Arzuların Gerçekleşmesini Dileme ve Şükür ile Kusurların Örtülmesini isteme.


1. Beyit :
Elhamdü livâhibi'i-mekârim
Ve'ş-şükrü lisahibi'l-merâhim

Açıklama :Keremler bağışlayan ve merhametler sahibi olan ( Allah'a) hamd ve şükür olsun.


2. Beyit :
Veh've'l-ezeliyyü fi'l-bidâye
Veh've'l-edebiyyu fi'n-nihâye

Açıklama : O, başlangıç olarak ezelî, ve sonuç bakımından ebedîdir
.

3. Beyit :
Kad şâa bisun'ihî beyâneh
Mâ a'zamu fi'l-bakâi şâneh

Açıklama : Bakilikte şanı çok yüce olan (Allah) ın beyanı, kudretinin eseri olarak cihana yayıldı.

4. Beyit :
Sübhânallah zihî hudâvend
Bîşibh u şerîk u misl u mânend

Açıklama : Subhanallah!.. Benzeri, ortağı misli ve menendi bulunmayan ve yüce bir efendi!..

5. Beyit :
Meşşâta-i nev-arûs-i âlem
Gevher-keş-i silk-i nesl-i Âdem

Açıklama : (O), âlemin taze gelininin yüzünü süsleyen, Âdem nesli ipliğini incilerle donatan (dır)

6. Beyit :
Sarrâf-ı cevâhir-i hakâyık
Keşşâf-ı gavâmız-ı dekâyık

Açıklama : Hakikatler cevahirinin sarayı; ince nükte sırlarının aralayıcısı(dır)

7. Beyit :
Peydâ-kun-i her nihan ki bâşed
Pinhan-kun-i her iyan ki bâşed

Açıklama : Gizli olan her şeyi açığa çıkaran, her açık olan şeyi de gizleyen(dir)

8. Beyit :
Mi'mâr-ı binâ-yı âferiniş
Sîr-âb-kun-i riyâz-ı bîniş

Açıklama : Yaratılış binasının mimarı, basiret çimenleri(nin çiçekleri) ni sulayıp besleyen(dir)

9. Beyit :
Yârab mededî ki derd-menden
Aşufte vu zâr u mustmenden

Açıklama : Ya Rab, elimden tut ki; dertliyim, düşkünüm; ağlayıp inliyorum, kederliyim!..
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
10. Beyit :
Ez feyz-i huner haber nedârem
Cuz bîhunerî huner nedârem

Açıklama : Hünerin feyzinde habersizim; hünersizlikten gayrı yok bir hünerim.

11. Beyit :
Şugl-i acebî girifteem pîş
Pîş u pes-i û tamâm teşvîş

Açıklama : (Öyle) şaşılacak bir işe giriştim ki; başı sonu bütünü ile sıkıntı ve endişe...

12. Beyit :
Sengîst berâhem ûftâde
Bahrîst merâ hirâs dâde

Açıklama : (Sanki) yolumun üzerine bir taş düşmüş; yahut karşıma korku veren bir deniz çıkmıştır.

13. Beyit :
Tevfîk-i tuem eger nebâşed
Ver lutf-ı tu râhber nebâşed

14. Beyit :
Muşkil ki der in girîve-i teng
la'lî beder ârem ez dil-i seng

15. Beyit :
Muşkil ki mûrad ruh numâyed
Zin bahr durî bedestem âred

Açıklama 13-15 : Eğer senden bir yardım gelmez, ve eğer senin lutfun bana rehber olmazsa; taşın bağrından bir lâ'l çıkarabilmem güç; muradımın yüzünün görünüpte bu denizden elime bir inci geçmesi müşküldür.

16. Beyit :
An nun ki dilem furûg gîred
Levham rakam-ı safâ pezîred

Açıklama : (Ya Rab!) içimin aydınlandığı ve gönlümün aynasının parladığı şeyi lutfet!

17. Beyit :
Âyine-i hâtıram şeved pâk
Rûşen gerbed çerâg-ı idrâk

18. Beyit :
Kufl-i der-i ârzû bitâbem
Her çîz taleb kunem biyâbem

19. Beyit :
Bahşed beriyâz-ı devletem âb
Ebr-i kerem-i Rasûl u ashâb

Açıklama 17-18-19 : (Böylelikle) gönlümün aynası parlasın ve anlayışımın çerağı aydınlansın da; arzu kapımın kilidini açayım ve ne istersem elde edeyim; bahtımın bahçesini Peygamber'in ve ashabının kerem bulutu sulasın.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
2. Konu

Bu şükûfe-i gülzâr-ı tevhîddür ve Nev-bâve-i bûstân-ı temcîddür

Açıklama : Tevhid Bahçesinin Çiçeği ve Allah'ı Ululama Bostanının Taze Yemişi

20. Beyit :
Ey mûnis-i ehl-i zevk yâdun
Ebvâb-ı emel kilîdi adun

Açıklama : Ey, zevk sahiplerinin yoldaşı ve adın emel kapılarının kilidi olan (Tanrı)!

21. Beyit :
Ey genc-i atâ tılısmı ismün
Sen genc-i nihan cihan tılısmun

Açıklama : Ey, ismin bağış hazinesinin tılsımı ve zatın o tılsımın gizli hazinesi olan (Tanrı) !

22. Beyit :
Ey cûd-ı vücûdı kevne vâhib
Zâtı kimi i'tirâfı vâcib

Açıklama : Ey kâinata varlık lutfunu bağışlayan ve zatı gibi, varlığının itirafı da vacib olan (Tanrı)!

23. Beyit :
Ey silsile-i vücûda eâzım
Rezzâk-ı erâzil ü eâzım

Açıklama :Ey varlık sistemini düzenleyen ve hem rezillere, hem de yüksek ruhlu insanlara rızkını veren (Tanrı)!

24. Beyit :
Ey perde-keş-i rümûz-ı mübhem
Müstahfız-ı intizâm-ı âlem

Açıklama :Ey anlaşılmaz remizlere perde çekip âlemin nizamını koruyan!

25. Beyit :
Ey mûnis-i hâtır-ı perîşân
Bîcân olana muhabbetün cân

Açıklama :Ey perişan gönlün yakını! Ey, muhabbeti cansızlara can olan!

26. Beyit :
Ey nakş-tırâz-ı safha-i hâk
Sâhib-rakam-ı hutût-ı eflâk

Açıklama :Ey toprağın zemini nakışlarla süsleyen ve göklerin sayfasına yazılar yazan!..

27. Beyit :
Ey muhtesib-i cihât-ı erkân
Kân-ı güher-i vücûb ü imkân

Açıklama : Ey dört cihetin hesabını tutan (ve ey) vücûb ve imkân cevherinin maden ocağı!

28. Beyit :
Ey mebde'-i feyz-i âferîniş
Senden rûşen çerâg-ı bîniş

Açıklama :Ey yaratılış feyzinin kaynağı! İdrak çerağı senin nurundan tutuşmuştur.

29. Beyit :
Ey perde-i mâsivâ nikâbun
Senden özge senün hicâbun

Açıklama : Ey, masiva perdesi yüzünün örtüsü olan! Senden gayrı olanlar senin perdendir.

30. Beyit :
Ey sırr-ı vücudun emr-i ma'lûm
Mevcûd hemin sen özge ma'dûm

Açıklama : Ey, varlığının sırrı bilinen bir iş olan! Var olan yalnız sensin; senden başkası ise (aslında) yoktur.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
31. Beyit :
Ey yeddi gül ü tukuz gülistân
Feyz ü keremünle sebz ü handân

Açıklama : Ey yedi (göğün) gülünü ve dokuz (gezegenin) gülistanını cömertliğiniz feyzi ile yeşerten ve güldüren!..

32. Beyit :
Ey varı yoh eyleyen yohı var
Yoh varlığunda zann ü inkâr

Açıklama : Ey varı yok eyleyen, yoğu da var! Yok asla varlığın hususunda ne zan, ne inkâr.

33. Beyit
Ey şâhid-i gayb perde-dârı
Fikrün güli ma’rifet bahârı

Açıklama : Ey gayb güzelinin perdedarı!.. Ey fikrin gülü ve marifet baharı!

34. Beyit :
Ey âleme feyz-i cûd senden
Halka şeref-i vücûd senden

Açıklama : Ey âleme cömertlik feyzi ve varoluş şerefi bağışlayan!

35. Beyit :
Ey cümle cihan sana rızâ-cû
Senden hâlî senünle memlû

Açıklama : Ey bütün cihanın rızasını aradığı! Kâinat baştan başa senin feyiz ve bereketinle dopdolu.


36. Beyit :
Ey şem’-i ezel fetîle-sûzı
Bezm-i ebed encümen-fürûzı

Açıklama : Ey güzellik lambasının fitilini yakan ve ebedilik meclisini aydınlatan!..

37. Beyit :
Ey şirk ü şerîkden münezzeh
Sırr-ı ezel ü ebeden âgeh

Açıklama : Ey şirkten ve şerikden münezzeh(bulunan) ve(ey) ezel ve ebed sırrından haberdar olan!..

38. Beyit :
Ey bâr-ı Hudâ-yı âlem-ârây
Tahsîn işüne hemin ola rây

Açıklama : Ey âlemi süsleyen Tanrı!.. İşlerine hayran olmaktan başka ne düşüncem olabilir!

39 Beyit :
Ahsent zehî hakîm-i kâmil
Ne şükr ola sun’una mukâbil

Açıklama : Övgüler sana (ey) en güzel ve en yüce hâkim! Senin yaptığına karşılık sana nasıl şükredilsin!

40. Beyit :
Fıtrat zamanın çeken zamanda
Hakkâ ki bu emr-i künfekânda

Açıklama : Yaratma yazısını yazdığında, (yani) (her şeyin ) senin “OL!” emrinle olduğu zaman, doğrusu bu ki;

41. Beyit :
Hükm etdün kim ne ola ahvâl
Ne vaz’ ile çizgine meh ü sâl

Açıklama : İşlerin nasıl olacağına, ayların ve yılların nasıl devredeceğine ;

42. Beyit :
Devran ne zamanda ola âhır
Her devrinde ne ola zâhir

Açıklama : Devranın ne zaman son bulacağına; her dönüşünde nelerin ortaya çıkacağına;

43. Beyit :
Nişe ola ferd-i nesl-î âdem
Her ferdi anun ne ede her dem

Açıklama : Adem nesli fertlerinin nasıl olacağına ve her birinin her an ne yapacağına sen hükmettin.

44. Beyit :
Eşyâya çoh etmezem tehayyür
Senden yanadur hemin tefekkür

Açıklama: Varlıklara çok şaşmıyorum; çünkü bütün( bunları izah eden ) düşünce, senden yanadır.

45. Beyit :
Eşyâ aceb olmaz olsa zâhir
Kim var senün kimi muzâhir

Açıklama : Eşya eğer ( varlık sahnesinde) görünüyorsa buna şaşılmaz; çünkü senin gibi bir koruyucusu var.


46. Beyit

Ammâ çü sana kadîmdür zât
İdrâk sana yeter mi heyhât

Açıklama : Ama senin zatın kâdim (öncesiz) olunca, akıl seni idrak edebilir mi? Heyhat!
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
47. Beyit :
İdrâkümüze kemâl-i hayret
Tevhîdüne besdürür delâlet

Açıklama : (Seni idrak etmede) şaşkınlığımızın büyüklüğü, senin birliğine yeterli delildir.

48. Beyit :
Endîşe-i zât kılmak olmaz
Bilmek bu yeter ki bilmek olmaz

Açıklama : Senin zatın hakkında düşünmek mümkün değildir. (İnsana )bilgi olarak (senin) zâtını bilmenin imkansızlığını bilmek yeterlidir.

49. Beyit :
Ol dem ki urup binâ-yı muhkem
Çekdün rakam-ı nizâm-ı âlem

Açıklama : Binaya muhkem bir şekilde kurup, âlemin nizamı yazısını yazdığında;

50. Beyit :
Hakkâ ki hoş intizâm verdün
Ârâyişini tamâm verdün

Açıklama : El hak, (ona) hoş bir düzen verdin; süsünü, bezeğini tam tuttun;

51. Beyit :
Etdün gereğin ger az ger çoh
Bir nesne gereklü yoh ki ol yoh

52. Beyit :
Bir nev’ ile eyledün müheyyâ
Kim geldi kusûrdan Müberrâ

Açıklama 51-52 : Az olsun, çok olsun, gereği ne ise onu yaptın. Gerekli olupta var olmayan ne varsa, (onu) öyle bir şekilde hazırladın ki, kusurlardan tamamen uzak olarak (vücuda) geldi!

53. Beyit :
Eşyâda egerçi râz çohdur
Ol kim ola râzun anda yohdur

Açıklama : Gerçi eşyada sır çoktur; fakat senin sırrının onda bulunduğu hiçbir şey yoktur.

54. Beyit :
Eşyâ nişe senden olsun âgâh
El-kudretu ve’l-bekâu lillâh

Açıklama : Eşya senden nasıl haberdar olsun ki! <<Kudret ve beka yalnızca Allah’a aittir>>.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
3. Konu


Bir münâcât deryâsından bir cevherdür ve Tazarru’ma’deninden bir gevherdür

Açıklama : Allah’a Yakarma Deryasından Bir İnce ve Niyaz Madeninden Bir Mücevher


55. Beyit :
Yârab kerem et ki hâr ü zârem
Dergâha besî ümîdvârem

Açıklama : Ya Rab, kerem kıl ki; hor ve hakirim, ağlayıp inliyorum; fakat, dergahına fazlası ile ümit bağlamışım!

56. Beyit :
Toprağ idüm eyledün bir insân
Müstevcib-i akl ü kâbil-i cân

Açıklama : Ben topraktım, beni akla layık ve can taşımaya istidatlı bir insan yaptın.

57. Beyit :
Ger cân ise hâk-i dergehündür
V’er cân ise sâlik-i rehündür

Açıklama : Eğer can (dersen); senin dergahının tozu toprağı; akıl ise, senin yolunun yolcusudur.

58. Beyit :
Men gülşen-i cân içinde hârem
Âyine-i akla bir gubârem

Açıklama : Ben can gülşeni içinde diken ve akıl aynası üzerinde bir tozum.

59. Beyit :
Nem var ki lâf edem özümden
Mahv eyle meni menün gözümden

Açıklama : Neyim var ki söz edeyim özümden! (Rabbim) mahvet beni benim gözümden!..

60. Beyit :
Ol gün ki yoh idi mende kudret
Kıldun mana gaybetümde şefkat

Açıklama : O gün ki, yoktu bende hiçbir kudret, kıldın bana benim gıyabımda şefkat.

61. Beyit :
Can verdün ü sâhib-i dil etdün
İdrâk-i umûra kâbil etdün

Açıklama : Can verdin (bana) ve beni gönül sahibi yaptın; olan biteni kavramaya yetenekli kıldın.

62. Beyit :
Ger safha-ı sûrete misâlüm
Çekmezdi kazâ n’olurdı hâlüm

Açıklama : Eğer kaza, suretler sayfasına benim temsilimi çizmeseydi, ne olurdu halim!

63. Beyit :
Hâlâ ki havâlegâh-ı cûdem
Makbûl-i saâdet-i vücûdem

Açıklama : Halen cömertliğin üzerine bol bol yağdığı biriyim; varlık saadetine kavuşmuşum.

64. Beyit :
Yüz şükr ki yoh sana hilâfum
İnsâfum var ü i’tirâfum

Açıklama : Yüzlerce şükür olsun ki sana karşı inkarım yok; (varlığını ve nimetlerini) itiraf ediyorum.

65. Beyit :
Eyle değülem ki bu arada
Sedd ola sülûküm i’tikâda

Açıklama : (Şükrolsun) şu durumda gönülden inanmaya götüren yolum kapalı değil.

66. Beyit :
Her lahza akîdem ola zâil
Tevhîdüne isteyen delâil

Açıklama : Ve her an inancım zayıflayıp; senin birliğine sürekli deliller arama durumunda kalmıyorum.

67. Beyit :
Râh-i talebünde bîkarârem
Ammâ talebümde şermsârem

Açıklama : Seni arzulama yolunda kararsız haldeyim; ama talebimden dolayı da mahcubum.

68. Beyit :
Doğrı yola getmedüm ne hâsıl
Bir menzile yetmedüm ne hâsıl

Açıklama : Ne fayda, doğru yola giremedim! Bir menzile ulaşamadım ne çare!..

69. Beyit :
Bu arsada ki her eser gördüm
Sensen dedüm ol eser yöğürdüm

Açıklama : Bir arsada hangi eseri gördümse, o sensin diyerek ona koştum.

70. Beyit :
Çün verdi hayâl ana ham ü pîç
Men münfail oldum ol eser hîç

Açıklama : Hayal ona eğrilik, dolaşıklık verdiğinde, ben üzüldüm; o eser ise bir hiç oldu.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
71. Beyit :
Men akldan isterem delâlet
Aklum mana gösterür delâlet

Açıklama : Ben akıldan yol göstermesini istiyorum; aklım bana yoldan çıkmayı öğütlüyor.

72. Beyit :
Tahkîk yolında akl n’etsün
A’mâ vü garîb handa getsün

Açıklama : Tahkik yolunda akıl ne yapsın! Âmâ ve garip biridir, nereye gitsin!

73. Beyit :
Tevfîk edesen meger refîkum
Tâ sehl ola şiddet-i tarîkum

Açıklama : Eğer yardımını benim yoldaşım yaparsan, işte o zaman yolumun zorlukları kolaylaşır.

74. Beyit
:
Gör hırsumu isteğünce ver kâm
Senden ikbâl ü menden ikdâm

Açıklama : Seni istemedeki hırsımı gör ve beni emelime kavuştur. Talihimi yar etmek senden; gayret ve sebat benden.

75. Beyit :
İlmünde ıyandur i’tikâdum
Sensen senden hemin murâdım

Açıklama : Sana olan imanım ilmince malumdur. Sensin (yine) senden daima muradım.

76. Beyit :
Dünyâ nedür ü tallukâtı
Endîşe-i mevtdür hayâtı

Açıklama : Dünya ve içindekiler nedir? Bütün hayatı ölüm düşüncesinden ibarettir.

77. Beyit :
Ammâ demezem yamandur ol hem
Ser-menzil-i imtihandur ol hem

Açıklama : Fakat, ona da kötüdür demiyorum. Çünkü aynı zamanda o bir imtihan yeridir.

78. Beyit :
Billah ki bu dil-firîb menzil
Eyle mana verdi râhat-i dil

Açıklama : Billahi bu gönül aldatan yer, bana o kadar kalp huzuru verdi ki ;

79. Beyit :
Kim eski makâmumı unutdum
Sandum vatanum makâm dutdum

Açıklama : Artık eski makamımı unuttum; sandım ki (asıl) vatanımı makam tutmuşum.

80. Beyit :
Müşkil gelür imdi terkin etmek
Bir özge makâma dahi getmek

Açıklama : Zor geliyor şimdi onu ter edip de bir başka diyara gitmek.

81. Beyit :
Men beyle kılurdum i’tibârı
Kim munda olur gönül karârı

82. Beyit :
Mundan özge makâm olmaz
Zevkı bu yerün tamâm olmaz

Açıklama 81-81 : Ben öyle zannederdim ki,; gönlün rahat ve huzuru yalnız burada olur,; bundan başka makam olmaz ve buradan başka bir yerin zevki tam değildir.

83. Beyit :
Ammâ çü senündürür bu güftâr
Kim dünyeden özge âhıret var

84. Beyit :
Oldur ki makâm-ı câvidandur
Kâm-ı dil ü râhat-ı revandur

Açıklama 83-84 : Ama, madem ki <<Dünyadan başka ahiret vardır; o ebedilik makamdır, gönlün lezzeti ve bitmeyen bir rahatlıktır>> sözü semindir;

85. Beyit :
Güftâruna i’tikâd kıldum
Ol yahşırağ olduğını bildüm

Açıklama : Sözüne iman ettim ve tercih edilir olduğunu anladım.

86. Beyit :
Bildüm ki budur senün murâdun
Kim ehl-i kemâl ola ibâdun

87. Beyit :
Munda yete rütbe-i kemâle
Anda yete devlet-i visâle

Açıklama 86-87 : Bildim ki, kullarının kemal sahibi olmalarını, burada(dünyada) olgunlaşıp, orada (ahirette) visal ( kavuşma) saadetine kavuşmalarını istiyorsun.

88. Beyit :
Farz oldı bu azmi cezm kılmak
Mi’râc-ı kemâle azm kılmak

Açıklama : Farz oldu bu niyette kesin karar kılmak ve olgunluk miracına yükselmeğe azm etmek.

89. Beyit :
Bu râhdan etmek olmaz ikrâh
Hoş râhdürür sana geden râh

Açıklama : Bu yoldan uzak durmak olmaz; çünkü en güzel yoldur sana giden yol.

90. Beyit:
Evvelde çü lutfun oldı ma’lûm
Âhır günde hem etme mahrûm

Açıklama : Madem ki başlangıçta lutfettin; âhiret gününde de, ne olursun, mahrum etme!..

91. Beyit :
Çün yâd-ı visâl edüp revânum
Azm-i reh-i kurbün ede cânum

Açıklama : Ruhuma visal arzusu düşüp, canım sana yakınlık yoluna revan olduğunda;

92. Beyit :
Ol lahza hem etme şefkatün kem
Tevfîki refîkum eyle bir dem

Açıklama : O an şefkatini esirgeme de, yardımını bana yoldaş eyle!

93. Beyit :
Çün akl ile dil emânetündür
Mende eser-i inâyetündür

Açıklama : Madem ki akıl ile can senin emanetindir ve bunlar bende inayetinin eserleridir;

94. Beyit :
Munları menümle zâr kılma
Bir niçe azîzi hâr kılma

Açıklama : Bunları benimle birlikte ağlayıp inletme, bu azizleri hor ve hakir kılma!..

95. Beyit :
Tâ kim bu makâmı terk edende
Senden yana azm edüp gedende

96. Beyit :
Menden âzürde getmesünler
Dergâha şikâyet etmesünler

97. Beyit :
Şûm olmasun anlara visâlüm
Olmasun olardan infiâlüm

Açıklama 95-96-97 : Ta ki, bu diyarı terk edip de senden yana yola düşüp gittiğimde, benden incinmiş olarak ayrılmasınlar ve (ilahi) dergâha (beni) şikâyet etmesinler; (âhirette) kavuşmam onlara uğursuzluk (sebebi) olmasın da, onlara gücenmiyeyim.
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
4. KONU



Bu kasîde Hazret-i Bârî Şâmındadur

Açıklama : Bu Kasîde Yüce Yaratıcı Allah’ın Şanında Söylenmiştir.


98. Beyit :
Âferin ey sâni’-i ten perver-i can âferin
Hâliku’l-eşya ilâhu’l-halk Rabbu’l-âlemîn

Açıklama : En yüksek övgüler senin içindir ey tenleri vücuda getiren ve canları besleyen Tanrı!..Ey eşyanın yaratıcısı, halkın ilahı ve âlemlerin Rabbı!..

99. Beyit :
Mübdi’-i âsâr-ı kudret akd-peyvend-i vücûd
Zâbit-i erkân-ı fıtrat nakş-bend-i mâ’ü tîn

Açıklama : Kudret ve iktidar alametlerini ortaya çıkaran, varlık bağını düğümleyen, yaradılışın esaslarını elinde tutan, su ve topraktan şekil çıkaransın.

100. Beyit :
Ey semûm-ı satvetün te’sîri nîrân-ı cahîm
V’ey sehâb-ı rahmetün sîr-âbı Firdevs-i berîn

Açıklama : Ezici kudretinin yakıcı rüzgârı, cehennemin narını alevlendiren ve ey rahmetinin bulutu yüksek Firdevs cennetlerini sulayan Tanrı!..

101. Beyit :
Kudretün gülzârına bir sebze Sidrü’l-müntehâ
Hikmetüm şem’ine bir pervâne Cibrîl-i emîn

Açıklama : Sidretü’l-müntehâ senin kudretinin gül bahçesinde bir yeşillik; Cebrail ise, senin hikmetinin lambasına bir pervanedir.

102. Beyit :
Sun’un eyvânında bir kandîldür nüh âsmân
San’atun dîbâcesinden bir varak rûy-i zemîn

Açıklama : Dokuz kat gök, kudretinin köşkünde bir kandil; yeryüzü ise, senin sanat kitabının önsözünden bir yapraktır.

103. Beyit :
Dergeh-i ta’zîm ü tekrîmünden âlem kâm-cûy
Hırmen-i ihsân ü eltâfundan âdem hûşe-çîn

Açıklama : Âlem, senin kerem ve yüceliğinin kapısında muradını arar; insanoğlu ise senin ihsan ve lütuf harmanından başak toplayıcıdır.

104. Beyit :
Arsa-i idrâk-i fevz-i re’fetün dârü’l-emân
Rişte-i ümmîd-i feyz-i rahmetün hablü’l-metîn

Açıklama : Senin esirgemenin selâmet arsası bizim sığınağımız; rahmet yağmurunun ümit ipi ise tutanağımızdır.

105. Beyit :
Hâdken her zerre te’yîdünle bir cism-i latîf
Âbdan her karta tevfîkünle bir dürr-i semîn

Açıklama : Her zerre toprak senin kudretinle latif bir cisim olur ve her katre senin yardımınla kıymetli bir inci haline gelir.

106. Beyit :
Ol amîmü’l-feyz mün’imsen ki feyz-i şâmilün
Rızk taksîminde kılmaz imtiyâz-ı küfr ü dîn

Açıklama : Sen öyle bağışı bol ve yaygın bir nimet sahibisin ki, her şeyi kuşatan rahmetin, rızık dağıtımında kâfir ve mümin ayırımı yapmaz.

107. Beyit :
Vâdi-î derkündedür ser-geşte fehm-i tünd-seyr
Mülk-i tevhîdündedür mahsûr akl-ı dûr-bîn

Açıklama : Çabuk yürüyüşlü anlayış, senin gerçeğini kavrama vadisinde şaşkındır; uzak görüşlü akıl ise seni birleme mülkünde, kuşatılmış haldedir.

108. Beyit :
İlm-i irfânunda her kim bir yakîn bulmış velî
Hîç şek yohdur kim ol idrâki hasr etmez yakîn

Açıklama : Senin gerçeğini bilme yolunda herkes bir yakınlık elde etmiş olabilir; lâkin, hiç şek ve şüphe yoktur ki yakîn bile o idrake asla ulaşamaz.

109. Beyit :
İktizâ-yı hikmetün ızhâr- kudret kılmaga
İhtilâf-ı tab’ile ezdâdı etmiş hem-nişîn

Açıklama : Hikmetinin iktizası, senin kudretini göstermek için, huyları, tabiatları farklı farklı kılmış ve zıtları bir araya getirmiştir.

110. Beyit :

Hâdisât-ı ihtilâf-ı devrden görmez halel
Kime kim ma’mûre-i hıfzun olur hısn-ı hasîn

Açıklama : Kim senin koruyuşunun müstahkem kalesine sığınırsa, zamanın ihtilaflı hadiselerinden zarar görmez.

111. Beyit :
Hîç kim cürm ile dergâhundan olmaz nâümîd
Senden ister kâm eger rüsvâ vü ger halvet-nişîn

Açıklama : Hiç kimse, suç ve günah sebebi ile senin kapından ümidini kesmez; ister tanınan-bilinen biri olsun, ister tenhalarda oturan biri, herkes yalnız senden muradını ister.

112. Beyit :
Sensen ızhâr eyleyen ma’şûka âşık şevkıni
Âşıkı sensen kılan ma’şûk şevkiyle hazîn

Açıklama : Sensin, mâşuka aşığın arzusunu gösteren ve âşıkı maşuk arzusu ile hüzünlendiren.

113. Beyit :

Neşê-i aşkunladur Mecnun sürûdı sûznâk
Pertev-i hüsnünledür Leylî cemâli nâzenîn

Açıklama : Mecnunun şarkıları senin aşkının neş’esi ile böylesine yakıcıdır; Leylâ’nın yüzünün böyle zarif oluşu da senin güzelliğinin şavkıyladır.

114. Beyit :
Pâdişâhâ iktizâ-yı hikmetün tenbîh edüp
Gerçi havrâ ravza-i tââta konmışdır rehîn

115. Beyit :
Tâatun eyler Fuzûlî tâkat oldukça veli
Hırs ile ne ravza-i Rıdvan diler ne hûr-i în

Açıklama 114-115 : Ey Padişah! Gerçi, hikmetin gereği, huriler tenbih edilerek taat (kulluk) cennetine rehin olarak konmuştur; ve Fuzuli de gücü yettiğince sana kullukta bulunmaktadır; ama hırs ,le ne Rıza cennetini ister, ne de güzel gözlü hurileri!..

116. Beyit :
Hûr-i în ü ravza-i Rıdvan havâyîlikdürür
Nefsden geçmişdür ol senden rızâ ister hemîn

Açıklama : Güzel gözlü huriler ve Rıza cenneti (bir çeşit) havayîliktir; halbuki o (Fuzuli), nefsden geçmiştir ve senden sadece rıza istemektedir.
 
Üst