Fuzûlî, hayatı ve gazelleri

Aşk_(ın)

Asistan
Katılım
14 Ara 2007
Mesajlar
250
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Uzaklar_da
Sensen ızhâr eyleyen ma’şûka âşık şevkıni
Âşıkı sensen kılan ma’şûk şevkiyle hazîn

Açıklama : Sensin, mâşuka aşığın arzusunu gösteren ve âşıkı maşuk arzusu ile hüzünlendiren




İkinci sayfaya henüz geçemedim kardeş ,,,

Birinci sayfada okumuş olduklarımı inşaallah hazmettirsin yüreğime ,

Rahman ...

İnşaallah devamı gelecektir ardı sıra dizilmiş aşk_ı muhabbet ve

Yar ' dan ...

Takipteyim Allah ' ın izniyle ...

ALLAH yar ve yardımcın olsun ,

Sevgiyle ,
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
430. Beyit :
Billah ki ne hoş demiş Nizâmî
Bu bâbda hatm edüp kelâmı

Açıklama : Allah için, Nizamî bu hususta sözün en güzelini söylemiş ve ne güzel demiştir :

431. Beyit :
Esbâb-ı suhan neşât u nâzest
Z’in her du suhan behâne-sâzest

Açıklama : “Sözün sebebi neş’e ve nazdır. Söz bu ikisinden doğar.”

432. Beyit :
Meydân-ı suhan ferâh bâyed
Tâ tab cüvariî numâyed

Açıklama : “Söz meydanı geniş olmalıdır ki, (şairlik) tabiatı orada binicilikteki ustalığını göstersin.”

433. Beyit :
Der germ-i rîk u sahti-i kûh
Tâ çend suhan reved beenbûh

Açıklama : “Kumun sıcaklığı ve dağın saplığı arasında söz ne zamana kadar sıkışıklık içinde gitsin?”

434. Beyit :
Bir iş ki kılur şikâyet üstâd
Şâgirde olur rücüı bîdâd

Açıklama : Üstadın şikayet eylediği bir işi çırağa yüklemek adâletsizlik olur.

435. Beyit :
Gerçi bilürem bu bir sitemdür
Teklîfi munun gam üzre gamdur

Açıklama : Gerçi ben bunun bir zulüm, hattâ böyle bir şeyin teklifinin gam üstüne gam olduğunu bilmekteyim ;

436. Beyit :
Ammâ niçe etmek olur ikrâh
Bir vâkıadur ki düşdi nâgâh

Açıklama : Ama artık kaçınmak mümkün mü!.. Bir iştir ki, ansızın başıma geliverdi.

437. Beyit :
Yeğdür yine özrden şürûum
Bu işde tevekküle rücuum

Açıklama : Bahaneler ileri sürmektense, başlamak ve tevekküle sarılmak daha iyidir.

438.Beyit :
Ey ta’b-ı latîf ü akl-ı vâlâ
İdrâk-i bülend ü nutk-ı gûyâ

Açıklama : Ey latif tabiat ve üsütn akıl, 8ve ey) yüksek anlayış ve konuşan nâtıka!..

439. Beyit :
Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde

Açıklama : Yolum dert diyarına düştü..Kimdir bana yoldaş bu seferde?

440. Beyit :
Her kimde ki vardur istitâat
Ders ü gam ü mihnete kanâat

441. Beyit :
Oldur bu müsâferetde yârum
Zevk ehline yohdur i’tibârum

Açıklama 440-441 : Kimde dert, gam ve mihnete dayanma gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım odur. Zevk sahiplerine itibar etmem..

442. Beyit :
Merkeb gerek olsa azm-i râha
Besdür bize hâme vü siyâhe

Açıklama : Yola çıkmak için binek lâzım olsa; bize kalem ve kâğıt yeter.

443. Beyit :
V’er tûşe-i râh olursa matlûb
Mazmûn-ı hoş ü ibâret-i hûb

Açıklama : Ve eğer yol azığı istenirse; o da, hoş mazmunlar ve güzel ibarelerdir.

444. Beyit :
Azm eyleyelüm teallül etmem
Menzil keselüm tegâfül etmem

Açıklama : Gayret edelim; bahaneleri bırakın!. Menzil keselim; gafil davranmayın!...

445. Beyit :
Ey baht vefâsuz olma sen hem
Hemrâhlığ et bizümle bir dem

Açıklama : Ey tâli’, sen de vefasız olma; bir kereik olsun bizimle yoldaşlık yap!
 

fuzuli-gazeL

Asistan
Katılım
31 Ocak 2008
Mesajlar
202
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Fuzuli, Baki, Nedim ve Necati Gazeller...

1. FUZULİ GAZELLERİNDEN SEÇMELER


FUZULİ GAZELLERİ


YAKARIŞ...


Ya Rab hemişe lutfunu kıl reh-nüma bana
Gösterme ol tariki ki yetmez sana bana
Kat' eyle aşinalığım andan ki gayrdır
Ancak öz aşinaların et aşina bana
Bir yerde sabit et kadem-i i'tibarımı
Ancak öz aşinaların et aşina bana
Yok bende bir amel sana şayeste ah eğer
A'malime göre vere adlin ceza bana
Havf ü hatada muztaribim var ümid kim
Lutfun vere beşaret-i afv-i ata bana
Ben bilmezem bana gereğin sen Hakim'sin
Men' eyle verme her ne gerekmez sana bana
Habs-i hevada koyma Fuzuli-sıfat esir
Ya Rab hidayet eyle tarik-i fena bana
GAZELİN AÇIKLAMASI


Tanrım! Lütfunu rehber kıl daima bana ve sakın sana ulaşmayan yolu bana gösterme!

Senden başka her şeyden dostluğumu kes benim; yalnızca kendi sevdiklerini sevdir bana! (Yalnız sana dost olan kişileri benim için dost kıl, sana dost olmayanlardan yolumu ayır.)

İtibar ayağımı öyle bir yerde sabitle ki, orada yalnızca dinin yol göstericisine (Hz. Muhammed'e) uyulsun, sadece onun yolundan gidilsin.

Yazık ki sana layık bir amelim yok benim. Eğer adaletin beni amelime göre cezalandıracak olursa benim vay halime!..

Hata ve buna bağlı korkular içinde kıvranıp duruyorum. Umarım, lütfun bana hatalarımın bağışlandığı müjdesini verir (yoksa halim haraptır.)

Ben bana tam olarak neyin gerektiğini bilemem.Hakim (her şeyi bilen Allah) sensin; bana gerekmeyeni bana verme!

Beni Fuzuli gibi heva (hevesler, istekler, ihtiraslar veya dünya ilgileri)
içinde hapis bırakma! Tanrım! Bana fena (Senin aşkında yok olma) yolunda kurtuluş nasip eyle (veya bu kötü gidişime bir hidayet nasip et!)


OK BEDENDEN ÇIKINCA...


Benim tek hiç kim zar ü perişan olmasın ya Rab
Esir-i derd-i aşk u dağ-i hicran olmasın ya Rab
Dem-a-dem cevrlerdir çekdiğim bi-rahm bütlerden
Bu kafirler esiri bir müselman olmasın ya Rab
Görüb endişe-i katlimde ol mahı budur derdim
Ki bu endişeden ol meh peşiman olmasın ya Rab
Çıharmak itseler tenden çeküb peykanı ol servin
Çıhan olsun dil-i mecruh peykan olmasın ya Rab
Cefa ü cevr ile mu 'tadım anlarsız n'olur halim
Cefasına had ü cevrine payan olmasın ya Rab
Demen kim adli yok ya zulmü çok her hal ile olsa
Gönül tahtına andan gayrı sultan olmasın ya Rab
Fuzuli buldu genc-i afiyet mey-hane küncünde
Mübarek mülkdür ol mülk viran olmasın ya Rab
GAZELİN AÇIKLAMASI


Kimseye verme ağlayıp inlemeyi benden gayrı; kimse perişan olmasın, aman!.. Allahım! Yani aşk derdine tutsak etme hiç kimseyi ve ayrılık yarasıyla başbaşa bırakma Tanrım!

Eziyet ve cefa görmekteyim merhametsiz güzellerden daima. Tanrım! Bir Müslüman'ı bu kafirlere tutsak etma aman! (Yoksa onu dinden imandan çıkarırlar.)

Beni öldürmeyi tasarladığını gördüm o ay yüzlünün. Tasam şu ki Tanrım! o ay yüzlü bu düşünceden caymasın. (ve beni öldürecek süzgün bakışı benden esirgemesin!)

Servi boylu sevgilinin gamze okudur bağrımdaki. Ve bana acıyan dostlarım onu çıkarma sevdasındadır... Yalvarırım Tanrım; çıkan yaralı gönlüm olsun da bağrımdaki ok olmasın tek!.. (Zira ben onu, nice zamandır, sevgiliden mukaddes bir armağan diye saklıyorum yüregimde.)

Eziyet ve sıkıntısı ile sevgilinin, can ciğer oldum. Nasıl yaşarım artık onlar olmadan Tanrım! Umarım bundan böyle cefası sınırsız, eziyeti sonsuz olur!..

''Adaleti yok; üstelik zulmü çokmuş!.. '' Asla söylemem ben bunları!.. Her nasıl olursa olsun, yeter ki gönül tahtımda ondan başka bir sultan olmasın ya Rab!..

(Nice yatırlar, tekkeler dolaşmıştı aşk derdine şifalar arayarak) Fuzuli.

Meyhane köşesinde buldu sonunda esenlik ve zindelik hazinesini. Ne mübarek yerdir orası Tanrım, inşallah viran olmaz!..


HASRET...HASRET


Gönlüm açılır zülf-i perişanını görgeç
Nutkum tutulur gonce-i handanını görgeç
Ra'nalık ile kamet-i şimşadı kılan yad
Olmaz mı hacil serv-i hıramanını görgeç
Çok aşka heves edeni gördüm ki hevasın
Terk etti senin aşık-ı nalanını görgeç
Naziklik ile gonce-i handanı eden zikr
Etmez mi haya la'l-i dür-efşanını görgeç
Sen hal-i dilin söylemesen n'ola Fuzuli
El fehm kılar çak-i giribanını görgeç

GAZELİN AÇILAMASI


Gönlümü açar saçlarını dağılıp saçılması, nutkumu kapatır gonca (açılmamış gül gibi dudak) nın açılması. Konuşamaz olurum, dilim tutulur.

Hasretle baktıkça sana, kanlı yaşlar dökülür gözlerimden. Kirpik oklarını gördükçe, delinir bağrım ta derinden...

Çoklarını gördüm, aşka heves eden... İnleyen aşığını görünce senin, bu hevesi tek edip gittiler...

Cehenneme inanmayan bir kafir bile ayrılığının ateşini görünce inanası gelir cehennem ateşine...

Saklasan gönlündeki aşkı bir sır gibi, söylemesen ne çıkar a Fuzuli; görenler anlamaz mı sanırsın yakanın yırtığından acınası halini...


YILDIZ SEYRİNE DALINCA...


Şifa-yı vasl kadrin hecr ile bimar olandan sor
Zülal-i şevk zevkin teşne-i didar olandan sor
Lebin sırrın gelip güftara benden özgeden sorma
Bu pinhan nükteni bir vakıf-ı esrar olandan sor
Göz yaşlıların halin ne bilsin merdüm-i gafil
Kevakib seyrine şeb ta seher bidar olandan sor
Gamından şem' tek yandım sabadan sorma ahvalim
Bu ahvali şeb-i hicran benimle yar olandan sor
Muhabbet lezzetinden bi-haberdir zahid-i gafil
Fuzuli aşk zevkin zevk-i aşkı var olandan sor

GAZELİN AÇIKLAMASI


Kavuşmanın nice bir şifa olduğunu, ayrılık ile hasta olandan sor. Bir içim suya benzer tatlı dudağının lezzetini, yüzünü görmeye susayandan sor.

Konuşmak gibi bir lütufta bulunursan eğer, benden başkasına sorma dudağının sırrını. Bencileyin sırları bilen birisinden sor bu gizli nükteyi.

Gaflet uykusundaki göz, ne bilsin gözü yaşlıların halini? Yıldız seyrini gözyaşlarının yıldız gibi dökülüşlerğine yahut yıldızlara bakarak sevgiliyi düşünmeyi ancak sabaha kadar gözüne uyku girmeyenden sor.

Mum gibi yanıp tükendim aşkının derdinden. Artık seher yelinden sorma halimi benim. Ayrılık gecesinde sırdaşım olan mumdan ve pervaneden sor.

Ey Fuzuli! Ne bilsin sevgi cahili sofu, aşk lezzetini? Aşkın nasıl bir zevk olduğunu, aşk zevkini onu tadandan sormak gerek.


SEVGİLİNİN HÜZÜNLER KULÜBESINDE...


Ah eylediğim serv-i hıramanın içindir
Kan ağladığım gonca-i handanın içindir
Sergeşteliğim kakul-i müşginin ucundan
Aşufteliğim zülf-i perişanın içindir
Bimar tenim nergis-i mestin eleminden
Hunin ciğerim la'l-i dür-efşanın içindir
Yaktım tenimi vasl günü şem teg amma
Bil kim bu tedarik şeb-i hicranın içindir
Kurtarmağa yağma-yı gamından dil ü canı
Sa'yim nazar-ı nergis-i fettanın içindir
Can ver gönül ol gamzeye kim bunca zamandır
Can içre seni sakladığım anın içindir
Vaiz bize dün düzahı vasfetti Fuzuli
Ol vasf senin külbe-i ahzanın içindir
GAZELİN AÇIKLAMASI


Salınan servi endamın içindir ah edişim; kan ağlayışım ise gülen dudağının hasretinden...

Başımın dönmesi, misk kokulu kaküllerinden; düşkünlüğüm ise, dağınık saçlarını hatırlamaktan...

Baygın bakışlarını düşünmekten melankolilerde bedenim inci sözler saçan (arasından inci dişlerinin parıltısı saçılan) dudağındır ciğerimi kanla dolduran...

Yaktım tenimi kavuşma gününde mum gibi, amma... Bil ki bu hazırlık ayrılığının kara günleri içindir.

Aşk derdinin yağmasından gönlümü ve canımı kurtarmaya çalışmam asla; amacım çapkın gözünün dikkatini çekebilmek içindir.

Ey gönlüm! Ver canını sevgilin bir süzgün bakışına; bunun içindir çünkü seni bunca zaman canla başla beslediğim...

Ey Fuzuli! Nasihatçi cehennemin özelliklerini sayıp döktün bize. Anladım ki anlattıkları hep senin hüzün evine dair şeylermiş, senin ayrılık acılarını çektiğm hüzün yurduymuş meğer cehennem!..


EL ÇEK İLACIMDAN TABİP!..


Aşiyan-i mürg-i dil zülf-i perişanındadır
Kanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır
Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki damanındadır
Bes ki hicranındadır hasiyyet-i kat'-i hayat
Ol hayat ehline hayranem ki hicranındadır
Ey Fuzuli şem'-veş mutlak açılmaz yanmadan
Tablar kim sünbül rişte-i canındadır
GAZELİN AÇIKLAMASI


Gönül kuşum dağınık saçların arasında yuva kurdu ey sevgili!.. Artı nerde olursam olayım veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanındadır.

Aşk derdiyle başım pek hoş benim ey tabib, bırak bana ilaç vermeyi. Bana derman vermeye ki, senin dermenın beni helak edecek zehrin ta kendisidir.

Ey sevgili naz edip düşkün aşıklardan eteğini çekme. Eteğine yapışan ellerin (sen eteğini çevirince) göklere açılmasından (dua eder gibi) sakın!..

Senin ayrılığında, hayatı sona erdirme özelliği gizlidir, ayrılığın ölüm demektir. Senden ayrı düşüp de hala yaşayanlara hayranım.

Ey Fuzuli! Sevgilini saçının büklümü sen can ipliğine bağlıdır. Sen mum gibi yanmadan o büklümler açılvermez.


SONSUZLUK ÜLKESİNE DOĞRU


Baka mülkün dilersen varını yok eyle dünya teg
Etek çek gördüğünden afitab-i alem-ara teg
Ta'ulluk zulmetin tercidi hurşidine kıl matla'
Eger alemde bir gün görmek istersen Mesiha teg
Yeter tavus teg 'ucb kıl arayiş-i suret
Vücudundan geçib alemde bir ad eyle Anka teg
Güher teg kılma tağir-i tabiat delseler bağrın
Karar et her hevadan olma şur-engiz derya teg
Fuzuli kainat esbabının kıldın temaşasın
Nedametsiz tena 'um yok tasarufsuz temaşa teg
GAZELİN AÇIKLAMASI


Sonsuzluk yurduna varayım diyorsan eğer, varlını yok eyle, tıpkı dünya gibi! Her gün dünyayı süsleyen güneş misali, çek eteğini gördüklerinden...

Eğer bu dünyada Hz. İsa gibi bir gün görmek istersen, dünya ilgilerinin zulmetini soyutlanmışlık güneşinin doğduğu bir yer eyle!..

Tavus gibi kabarıp dış görüşünü süslemen daha yetmeyecek mi? Varlığından sıyrılıp şu dünyada Anka kuşu gibi bir ad bırakmaya bak!..

Bağrını inci gibi delip zorlasalar da, yaradılışını değiştirme! Bir hal üzre karar kıl da deniz gibi hemen her rüzgarda (veya heveslerinin peşinde) dalgalanıverme.

Ey Fuzuli! Dünyanın her türlü gişatını, zevkini, sefasını, derdini, kaderini seyrettim sonuç şu: Düyada tasarrufsuz seyir gibi sonu pişmanlığa çıkmaya bir nimet yok.


SEVGİLİNİN AĞZINDAKİ SIR...


Bilmez idim bilmek ağzın sırrını düşvar imiş
Ağzını derlerdi yok dediklerince var imiş
Aciz olmuş yıkmağa ahıyla kuhu Kuh-ken
N'eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdar imiş
Taşa çekmiş halk için Ferhad Şirin suretin
Arz kılmış halka mahbubun aceb bi-'ar imiş
Ömrlerdir eylerim ahval-i dünya imtihan
Nakd-i ömr ü hasıl-i dünya heman bir yar imiş
Dün Fuzuli arızın görgeç revan tapşırdı can
Laf edip derdi ki canın var emanet-dar imiş
GAZELİN AÇIKLAMASI


Bilmiyordum ağzındaki sırrı bilmenin güç olduğunu. Ağzın için yok diyorlardı, dedikleri kadar var imiş meğer...

Ateşli ahı dağı eritmekten aciz kalmış dağ eri Ferhat'ın. Ne yapsın miskin, işte o kadar imiş onun da aşkı.

Kabe ziyareti için ihrama bel bağladı dediler sofu için; araştırdım, meğer onun beline bağladığı papaz kuşağı imiş, ihram değil. (Dış görünüş yetmiyor içi kurtarmaya. )

Varımı yok ettim, sevgilinin yüzüne öykünerek. Ebedi zevk dedikleri şey, sevgilinin yüzünü görmekmiş meğer!..

Yanağını görünce dün senin ey sevgili, Fuzuli can verdi hemen ''Canım var, '' deyip dururdu, meğer bir emanetçiymiş..


SEVGİLİNİN AYAK UCUNDA BİR GÖLGE...


Kıldı zülfün teg perişan halimi halin senin
Bir gün ey bi-derd sormazsın nedir halin senin
Gitdi başından gönül ol serv kaddin sayesi
Ağla kim idabara tebdil oldu ikbalin senin
Zinet için cism divarında etmezdim yerin
Çekmeseydi aşk levh-i cana timsalin senin
Dam-gah-ı aşkdan tut bir kenar ey mürg-i dil
Sınmadan seng-i melametden per ü balin senin
Saye-veş çoktan Fuzuli hak-i kuyun yastadır
Ol ümid ile ki bir gün ola pamalin senin
GAZELİN AÇIKLAMASI


Ey aşıklarını derd edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ''Ne haldesin? '' diye sormuyorsun ya asıl derd bu.

Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü.

Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi.

Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak.

Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır.


KAYBOLMUŞ UMUTLARıN GÖLGESINDE...


Dost bi-perva felek bi-rahm, devran bi-sükun
Derd çok, hem-derd yok, düşmen kavi,tali' zebun
Saye-i ümmid za' il, afitab-i şevk germ
Rütbe-i idbar ali paye-i tedbir dun
Akl dun-himmet sada-yı ta' ne yer yerden bülend
Baht kem, şefkat bela-yı aşk gün günden füzun
Ben garib ü rah-i mülk-i vasl pür teşviş ü mekr
Ben harif-i sade-levh ü dehr pür nakş-i füsun
Çehre-i zerdin Fuzuli'nin tutupdur eşk-i al
Gör ana ne rengler geçmiş sipihr-i nil-gün
GAZELİN AÇIKLAMASI


Dost ilgisiz, felek acımasız, zaman geçici ve kancık. Buna karşılık dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, baht güçsüz.
Kaybolmuş umudun gölgesi bile; arzuların güneşi yakıcı mı yakıcı... Düşkünlüğün mertebesi yüksek; tebrisinse mertebesi alçak...

Aşağılık ve küçük şeylere takılı kalmış akıl ve kınama sesleri yükseltmekte orada burada... Kalmamış talihte şefkat, artmakta günden güne aşkın belası...

Gurbetlerde garip düştüm ben; yoluysa hile ve kargaşayla dolu kavuşma yurdunun. Ben bir saf gönüllü; felekte işvenin bin bir türlüsü.

Sarı yüzünü kızıl gözyaşları kaplamış Fuzuli'nin. Meğer gök renkli felek ona ne renkler geçmiş, ne hileler yapmış ne oyunlar oynamıştır.


CAN VERİP ŞAN ALDIK...


Yar rahm etti meğer nale vü efganımıza
Ki kadem bastı bugün külbe-i ahzanımıza
Eşk baranı meğer kıldı meded kim nageh
Bitti bu şah-ı gül-i taze gülistanımıza
Bu visale yuhu ahvali demek mümkün idi
Eğer olsaydı yuhu dide-i giryanımıza
Yar mihmanımız oldu gelin ey can u gönül
Kılalım sarf nemiz var ise mihmanımıza
Dilberin cana imiş kasdı Fuzuli gel kim
Can verip dilbere mihnet koyalım canımıza
GAZELİN AÇIKLAMASI


Sevgili çığlık ve inleyişlerize acımış olsa gerek ki bugün hüzünler içinde yaşadığımız kulübemizi teşrif etti.

Gözyaşı yağmurları imdadımıza yetişmiş olmalı ki, şu taze gül fidanı sevgili, ansızın gülistanımızda bitiverdi.

Bu kavuşmaya bir rüya demek mümkün idi... Eğer ağlayan gözlerimize uyku giriyor olsaydı...

Sevgili evimizi teşrif etti ey can ve gönül! Gelin, neyimiz var ise konuğumuza harcayıp onu ağırlayalım, uğruna canımızı ve gönlümüzü verelim. Ey Fuzuli! Dilberibin geliş sebebi can almakmış meğer. Canımıza minnet!... Şimdi dilbere can verip şan alalım.
 

yazturk

Üye
Katılım
20 Mar 2008
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Eline sağlık kardeşim, hangi kaynaktan yazdığın söyler misin?
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,128
Tepkime puanı
1,244
Puanları
113
Konum
bâbil...
Merhaba,
internette gezerken sitenizde DİVAN ŞİİRİNE KAYNAKLIK ETMESİ BAKIMINDAN KUR’ÂN:
FUZÛLÎ’NİN GAZELLERİ ÖRNEĞİYLE başlıklı makalemin isim belirtilmeden yayınladığını gördüm. Araştırmalarımızın diğer insanlarca paylaşılması faydalanma adına güzel. Ancak emeğe saygı çerçevesinde en azından bu makalenin kime ait olduğu belirtilmelidir. Yasal ve etik olan budur.
Saygılar...



Dr. Muhammet Kuzubaş
Ondokuz Mayıs Universitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Samsun
muhammetkuzubas.com
 

Berre Tuna

Nazende
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,816
Tepkime puanı
587
Puanları
0
Konum
İstanbul
Aşka Sevdalanma

AŞKA SEVDALANMA

Can verme sakın aşka aşk afeti candır
Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır
Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır
Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır
Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır
Aşk içre azap olduğu bilirem kim
Her kimseki aşıktır işi ahü figandır
Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır
Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.

Fuzuli
 

Berre Tuna

Nazende
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,816
Tepkime puanı
587
Puanları
0
Konum
İstanbul
Gazel...

hasılım yok ser-i kuyunda beladan gayrı
garazım yok reh-i aşkında fenadan gayrı
-
ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulsan yele ver
oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı
-
perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
ki gözüm görmeye ol mah-likadan gayrı
-
yetti bikesliğim al gayete kim çevremde
kimse yok çevrile girdab-ı beladan gayrı
-
ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
-
bozma ey mevc gözüm yaşı hababın ki bu seyl
koymadı hiç imaret bu binadan gayrı
-
bezmi aşk içre fuzuli nice ah eylemeyem
ne temettu bulunur bende sadadan gayrı
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]------------------------------------------[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-senin etrafında elde edebildigim bir sey yok beladan baska[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] bir amacım yok aşkının yollarında kendimi kaybetmekten başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-uzuntu toplulugunun neyiyim, ne bulursan rüzgara ver[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] ateşle yanmış kuru cismimde havadan başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-hicran günü yüzüme bir perde çek ey gözyaşı[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] ki gözüm kimseyi görmesin o ay yüzlü güzelden başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-yetti artık kimsesizliğim, çevremde kim varsa al[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] dönen hiç bir şey yok bela girdabından başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-ne yanar kimse bana gönül ateşinden özge[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] ne açar kimse kapımı sabah rüzgarından başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-ey dalga! bu sel gözümün yaşının bir kabarcığıdır, bozma[/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] sağlam hiç bir şey bırakmadı bu binadan başka[/FONT]
[FONT=Helvetica, Arial, sans-serif]-aşk alemi içinde ah edip sızlanma ey fuzuli![/FONT][FONT=Helvetica, Arial, sans-serif] ne kar bulabilirsin ki kendinde bu sedadan başka[/FONT]
 

kızılkasırga

Profesör
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
1,708
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
istanbul
siret ve suret

*Süretini görüp de şu fakire levm eden
*Siretime erseydi süretimi görmeden,

*Said olurdu mutlak ve mazhar-ı lütf-i hak;
*Siretine doğru da yol alırdı muhakkak.

*Süretten hareketle sirete yol bulan er,
*Zevahire kanmadan mutlaka zat'a erer.

*Mü'min ile kafirin süreti aynı olur
*Amma siret yönünden farklılık eder südür.

*Mes' elemiz bufarkın idrak ve temyizidir;
*Bu idrake erişmek Hak!kın büyük feyzidir.

Ganiyy-i Muhtefi​
 

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
Nâr-ı aşk

gulsultanmman2uj9.jpg



Nâr-ı aşk dedikleri buysa şayet;


Yanarım kor gibi, etmem gayrı şikâyet.
...
Düşürdün beni sen aşk havzına;
Gayri yüzsem de “SEN”, batsam da “SEN”derim.
...
Söz söylenir, niceleri içerimde beslenir;
Devasal hâl alınca, yüreğime serildikçe serilir.
...




"Cennet içün men' eden âşıkları dildârdan

Bilmemiş kim cenneti âşıklarun dîdâr olur.
...
Işk sevdasına sarf eyler Fuzûlî ömrünü


Bilmezem bu hâb-ı gafletden kaçan bîdâr olur."





Fuzuli
 

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
Leyla Dilinden Gazel.

Leyla Dilinden Gazel,


Felek, bağrımı kan etmeden, gönlüm açılıp serpilmedi;
Beni böyle ağlatıp inletmeden sevindirmedi.

Kılmadan zulm ile yüz parça su yaralı göğsümü,
Bu bahçede, gül gibi, bir anlık bile güldürmedi.

Şükür ki, felek muradımı verdi de; ümitsiz kılıp,
Bu aşk ve sevgi isinde beni pişman eylemedi.

Dert yokmuş kimsede; yoksa, ask feyzi tabibi
Kimde dert gördü de, o derde derman eylemedi?..

İnsanoğlu sabırsızdır; yoksa zaman
Hangi isi yavaş yavaş kolaya döndürmedi?..

Gözyaslarımın seli yeryüzünü kapladı, ama mutluyum;
Çünkü o sel, sabrımın binasını viran eylemedi...

Aşk alış verisinde, dosta kavuşma kazancını elde ettim;
Ey Fuzuli! Canana canini veren, asla ziyan eylemedi...
(s.473)


 

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
Mecnun Dilinden Gazel.

Mecnun Dilinden Gazel;


Öyle sarhoşum ki, idrak edemem, dünya nedir;
Ben kimim, saki olan kim, acaba bu şarap nedir?..

Gerçi, canandan çılgın gönlümün arzusunu istiyorum; ama,
Bilemem çılgın gönül arzusunu ki, canan sorsa, nedir?

Madem bir kez kavuşmak, aşığı vuslata kandırır;
Peki maşuktan aşığa her dem bu istiğna nedir?

Dünya ve alem felsefesinden anlayan, bilge sayılmaz;
Bilge ona derler ki bilmesin hiç, dünyadakiler ve dünya nedir!

Ey Fuzuli! Ah ve feryatların incitmekte alemi;
Eğer aşk belası ile başın hoşsa, o zaman bu dava nedir?
(s.475)


 

NehaR

HüZüNBaZ
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
745
Tepkime puanı
151
Puanları
0
Konum
Burda :)
Eski türk edebiyatında şiir bir başka güzel...
Bu gazelde severek okuduklarımdan. Hatırlamama vesile oldunuz tşkler....

Mecnun dilinden yazılan bu gazelin birde leyla dilinden olanı var..

Leyla Dilinden Gazel
.
Ey beni çılgın eden: benden bu kaçış hali nedir?
Niye sormazsınki, bu çılgın gönlümün ahvali nedir?
.
Eğer bana halk içinde ilgi göstermezsen mazursun:
Ama tenhada da yüz vermezsin, bu korku nedir?
.
Halimi bilmediğin için bana açmıyorsan, anlarım;
Ya halimi bilip de kasten bilmezden gelmek nedir?
.
Bülbülün gayreti gül arzusu yolundadır derler;
Ama gulu gördüğünde meyletmez, peki bu dava nedir?
.
O peri yüzlü, ben rüsvaya hiç etmez iltifat...
Ey Fuzuli! Bilmem ki, ben rüsvanın sucu nedir?
 

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
Eski türk edebiyatında şiir bir başka güzel...
Bu gazelde severek okuduklarımdan. Hatırlamama vesile oldunuz tşkler....

Mecnun dilinden yazılan bu gazelin birde leyla dilinden olanı var..
Teşekkürler ederim,değerli katkılarınızdan dolayı Allah razı olsun,

Mecnun Dilinden bir Gazel daha paylaşmak isterim sizlerle;



Gönül hayalle avunup, vuslata meyletmez;
Gönül dışında bir yar olduğunu aşık hayal etmez.

Hakikat ehli, kendini güzellik ve cemale kaptırmamalı;
Gerçek aşk asla bir kusur kabul etmez...

Kamil aşk isteyen, sekil güzelliğinden sakınır;
Çünkü sekle bağlanmak, aşığı olgunluk sahibi etmez.

Şekilcilik, aşk ehlinin cehaletine delildir;
Halbuki, akilli olan, bir gün ayrılınacak olanla birleşmez.

Dost, gönülde yerleşse, gözde niçin dolaşsın?
Muhabbet, sabit olsa, öz mekanından göçüp gitmez...

Gönül levhası masiva lekesinden daima beri olmalı;
Tevhit ehli olan, idrak sayfasına zülüften ve benden nakış çekmez...

Mana ehli, sekil için iradesini kaybetmez asla;
Hakikat cevherini mecaz cahilliğine çiğnetmez...

Gönül ehli olan, suret ehlinin hilesine bağlanmaz;
Fuzuli ise bağlanmıştır; demek ki hali idrak etmez...


(s.489)
 

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
teşekkürler

Eski türk edebiyatında şiir bir başka güzel...
Bu gazelde severek okuduklarımdan. Hatırlamama vesile oldunuz tşkler....

Mecnun dilinden yazılan bu gazelin birde leyla dilinden olanı var..

Leyla Dilinden Gazel
.
Ey beni çılgın eden: benden bu kaçış hali nedir?
Niye sormazsınki, bu çılgın gönlümün ahvali nedir?
.
Eğer bana halk içinde ilgi göstermezsen mazursun:
Ama tenhada da yüz vermezsin, bu korku nedir?
.
Halimi bilmediğin için bana açmıyorsan, anlarım;
Ya halimi bilip de kasten bilmezden gelmek nedir?
.
Bülbülün gayreti gül arzusu yolundadır derler;
Ama gulu gördüğünde meyletmez, peki bu dava nedir?
.
O peri yüzlü, ben rüsvaya hiç etmez iltifat...

Ey Fuzuli! Bilmem ki, ben rüsvanın sucu nedir?
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı?

1.GAZEL
Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân devâ-yi derd ider ihsân
Niçin kılmaz mana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

Gamım pinhân dutardum ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanur mı inanmaz mı

Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyayır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu akarsular bulanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Mana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

FUZÛLÎ

AÇIKLAMASI:Beyitte bimar (hasta), derd, derman, deva kelimeleri anlamca birbirine uygun kelimelerdir. Dolayısıyla bu beyitte tenasüp sanatı vardır. Şair, “Niçün kılmaz mana derman..” derken, cevabını bildiği bir konuyu bilmez göründüğü için tecahül-i arif; ayrıca bimar kelimesi hasta anlamı yanında “aşk derdine düşen” anlamında kullandığı için mecaz sanatı yapmıştır.

Üçüncü beyitte pinhan tut- (gizlemek); ruşen kıl- (açıklamak) kelimeleri arasında tezat sanatı vardır.

Dördüncü beyitte çeşm, giryan, efgan, dökmek arasında ve çeşm, şeb, uyandırmak arasında tenasüp sanatı vardır. “Kara bahtım uyanmaz mı?” sorusu ile cansız bir kavrama insana mahsus bir özelliği yüklediği için teşhis sanatı vardır.

Beşinci beyitte sevgilinin gül yanağı yüzünden gözünden kanlı yaş gelmesinin sebebini bir başka olaya gül mevsiminin gelmesine ve bu mevsimde suların akmasına bağlanarak hüsn-i talil sanatı yapılmıştır. Gül, su, ruhsar, fasl-ı gül (ilkbahar) kelimeleri arasında tenasüp; akar su ve akarsu arasında cinas sanatı yapılmıştır.

Altıncı beyitte şair kendisini arkadaşlarının ayıplaması üzerine Yusuf ile Züleyha hikâyesindeki şu olayı örnek gösteriyor: "Züleyha'nın Hz. Yusuf'a (a.s) âşık olması üzerine arkadaşları kendisini ayıplıyorlar ve bir erkek için bir vezir eşinin böyle durumlara düşmesini eleştiriyorlar. Bunun üzerine Züleyha da arkadaşlarını saraya davet ediyor, onlara meyve ikram ediyor. Kadınlar meyvelerini yerken sarayda çalışan Yusuf'u bir bahaneyle oraya çağırıyor. Kadınlar Yusuf'un güzelliği karşısında kendilerinden geçiyor ve farkında olmadan elmalarını kesecek yerde ellerini kesiyorlar. Bu olaydan sonra Züleyha'yı ayıplamakta haksız davrandıklarını anlıyorlar." Herkesçe bilinen bu olay hatırlatıldığı için telmih sanatı yapılıyor.

Yedinci beyitte “rind-i şeyda” tamlaması ile asıl kastedilen Mecnun'dur. Bu beytin içinde Leyla ve Mecnun mazmunu vardır.
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
lise hayatımın vazgeçilmezi idi çok seviyorum bir ara iyice inceleyeceğim Allah razı olsun
 

Lodos_Rüzgarı

שยรlคtค ๔๏ğгย'...
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
315
Puanları
0
Konum
İsT..
FuZUL!...

SÖYLESEM TESİRİ YOK SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır

Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere vuran vardır

Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır

Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alâmı bir ben, birde Allah'ım bilir

Fuzuli
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Kamu bâmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

(Sevgili, bütün hastalarının derdine ilaç veriyor, bana niçin ilaç vermiyor
Beni hasta sanmıyor mu? )
 
Üst