Hatem-İ velİ

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
arkadaşlar konu harici tartışmalarımız olabilir...
çok doğal bu...
fakat konunun aslını yitirmemesi maksadıyla şimdilik ara verirseniz sevinirim, veya başka bir konu başlığına taşırsanız iyi olur..
teşekkür ederim..
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
arkadaşlar konu harici tartışmalarımız olabilir...
çok doğal bu...
fakat konunun aslını yitirmemesi maksadıyla şimdilik ara verirseniz sevinirim, veya başka bir konu başlığına taşırsanız iyi olur..
teşekkür ederim..

İşte kibarlık, işte terbiye, işte edeb...

Afferim kardeşim.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
tekrarı (1)..

Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri





"Bayraklılar Ashâbı" ve Başlarındaki Zâtın Vasıfları:


Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
Aslında görebilen için bu Hadis-i şerif'te her şey çok âyân bir şekilde belli edilmişti. Mühim olan, geleceği haber verilen bu zâtı bu Hadis-i şerif'te görebilmekti. Fakat bu herkese müyesser olmadı. Çünkü her bilginin özü Hadis-i şerif'lerde gizlidir.


Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in işaret buyurduğu bu Hadis-i şerif'i kitaplarında Zât-ı âlileri şöyle izâh etmişlerdir:

Bu Beş İşaret:
1. Batıda doğması.
2. Kinde kabilesi'nden olması.
3. Ayağının sakat olması.
4. Bayraklılar'ın başına geçmesi.
5. Hazret-i Mehdi'nin doğduğunun alâmeti olması.



1. Batıda doğması:
Doğum yerim Yugoslavya'nın bugünkü Sancak'ın Yenipazar şehridir.
Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbu'n-Nusûsu'n-Ni'em fî Şerh-i Fusûsu'l-Hikem" isimli eserinde Şeyhü'l-Ekber -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Ankâ-i Muğrib" kitabındaki beyanları doğrultusunda, Hâtemü'l-evliyâ'nın batı tarafından zuhur edecek bir kimse olduğunu haber vermektedir:
"Hâtemü'l-velâye, Şeyh'in 'Ankâ-i Muğrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ ve Şemsü'l-Mağrib' adlı kitabındaki bir açıklamasına göre; İsa Aleyhisselâm'ın devri dışında zuhûr edecek bir tahsis iledir. Zira Hâtemü'l-velâyeti'l-Muhammediyye batıdan bir kimsedir. Zikri geçen şahıs, diğer peygamberlerin velâyetinden farklı olarak, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e mahsus olan velâyet'le zuhur edecektir. Nitekim Ankâ'da ona da işaret edilmiştir. Şu hâle göre, onun Hâtemü'l-velâye'liği herkes için geçerlidir." ("en-Nusûsu'n-Ni'em fî Şerh-i Fusûsu'l-Hikem"; Âtıf Ef., nr.: 1442, vr. 52[SUP]b[/SUP])

2. Kinde kabilesi'nden olması:
Dedemiz, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in neslinden olan Şeyh Ahmed Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri, Medine-i münevvere'nin şeyhi idi. Bir sebeple geçici olarak Yugoslavya'nın bugünkü Sancak'ın Yenipazar şehrine geldiğinde orada vefat etmiş, daha sonra torunları Medine-i münevvere'ye değil de Türkiye'ye gelmişlerdir. 1936 yılından beri Türkiye'de bulunmaktayız.
Muhyiddîn İbn'ül-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fütûhâtü'l- Mekkiyye"nin 18. Bâb'ında yer alan bir ifşaatında, bu Hâtem-i velâyet'in Araplar arasından seçilecek en şerefli bir kimse ile gerçekleşeceğini haber vermektedir.
Buyururlar ki:
"Velâyet-i Muhammedî'nin Hâtem'i bu Arap soyundan bir kişidedir ki, o bu milletin en asillerinden bir zâttır." (s. 214)
Yedi yüz sene kadar önce yaşamış olan Alâüddevle Semnânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbü'l-Urve" isimli eserinde, kıyametin kopmasına çok yakın bir zamanda, irşad kutbu olarak gönderilecek olan Hâtemü'l-evliyâ'nın ilâhî adaleti her tarafa yayacağını ve halkı surette ve mânâda ıslah edip, birlik ve beraberliği sağlamakla vazifedar kılınacağını ifade ederek; bu zâtın Hazret-i Mehdi'nin zuhuruna yakın bir zamanda ortaya çıkacağını haber vermiştir.
Buyurur ki:
"İlâhî hakimiyet ve velâyet tek bir şahısta toplandığı vakit, ilâhî adalet zâhirde de, bâtında da yaygınlaşır; halkın ahvâli sûrette ve mânâda ıslâh olur. İnsanların geçim ve ahiret işi en kâmil ve en üstün şekilde intizâma kavuşur. Allah'ın, vaadettiği Mehdi'yi açığa çıkarması da artık yaklaşmış olur." (Kitâbu'l-Urve li-Alâüddevle Semnânî; Es'ad Efendi, nr.: 1583, vr. 88[SUP]a[/SUP])
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri de "Fütuhatü'l-Mekkiyye" isimli eserinin "Sorular ve Cevaplar" bölümünde şöyle buyuruyorlar:
"Şer'î nübüvvet (peygamberlik) makamı böylelikle kapanmış, fakat velâyet (velilik) makamı durmaktadır. Bu sebeple bunu da, yani velâyet makamını da bir sona bağlamak hakkını kazanmıştır. Ki bu kendi seviyesine göre bir son olsun ve kendi sonuna benzesin.
İşte bu sona getirecek ve bizim beklediğimiz Mehdi değildir. Bu ancak kendi ehl-i beyt'inden olacak birisidir."
("Fütûhâtü'l-Mekkiyye", s. 216, trc. S. Alpay)
Bu beyanlarından anlaşılıyor ki, Rabbü'l-âlemîn bizi çektikten sonra Hazret-i Mehdi gelecek, bundan sonra o var. Kısa bir boşluktan sonra Hazret-i Mehdi ile Hazret-i İsa Aleyhisselâm iç içe gelecekler. Bu hayatı yaşayanlar bu hayat ile yaşıyor, bu hayatla meşgul oluyor. Onlar bu hayatta olacaklar ve bu hayatta ölecekler. Kavuşan kavuşacak, kavuşmayan kavuşmuş gibi olacak. Çünkü o hayatı yaşıyor. Gaye Allah!..
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'in soyundan geldiğim için, Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz dedem olması hasebiyle; ayrıca Hazret-i Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- Efendimiz'in yolunun yolcusu olduğum için; dolayısıyla Hafî ve Cehrî iki yoldan geldiği için, Allah-u Teâlâ bu fazileti, bu nuru Hâtem'de toplamış. Yani iki nur Hâtem'de toplanmış durumdadır.
Hâtem-i veli'lik hem nesep itibârı ile, hem de mânevî yol ciheti ile birleşiyor. Bu hususlar gizlidir, beşerin idrâkinin dışındadır. Allah-u Teâlâ dilediğini dilediğine veriyor.
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri, Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Hatmü'l-Evliyâ"da sorduğu soruları cevaplandırmak için yazdığı "el-Cevâbü'l-Müstakîm" isimli eserinde; bu sorulardan on üçüncüsü olan:"Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Hâtemü'n-nübüvvet'e hak kazandığı gibi, Hâtemü'l-evliyâ olmaya kim hak kazanmıştır?" sorusuna şu cevabı vermiştir:
"Buna hak kazanan, ceddine (yani Muhammed Aleyhisselâm'a) çok benzeyen bir kimsedir. O Arapça'yı pek iyi konuşamaz, fakat ahlâkı hususunda ondan farklı da olmaz." ("el-Cevâbü'l-Müstakîm ammâ Se'ele anhü et-Tirmizî el-Hakîm", Beyazıt Devlet Ktp. nr.: 3750 vr. 242[SUP]b[/SUP])
Demek ki onun nesebi asaleten geliyor ve bu asalet en asillerden geliyor, aynı zamanda bu geliş vekâleten oluyor.


3. Ayağının sakat olması:
Gerçekten de Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in buyurduğu şekilde sağ ayağım sakattır.


4. Bayraklılar'ın başına geçmesi:
İkinci bin yılın fazileti Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bu Hadis-i şerif'i ile tarif ettiği Bayraklılar'ın çıkması ile başlıyor.
Bayraklılar'ın başına geçmesinden murad; Allah-u Teâlâ bu fakiri ilk olarak iman kurtarma cihadına koymuştur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mucize Hadis-i şerif'i ile Bayraklılar'ın başına geçecek olan zâtın, Mehdi Hazretleri ile münasebeti olduğunu haber vermişler; onun çıkış alâmeti olduğu gibi, ilk iman kurtarma cihadını başlatacağını da ifşâ etmişlerdir. Bu cihad-ı ekber'i yapanlara "Bayraklılar" ismini bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz vermişlerdir.
Bu Bayraklılar Nûr-î Muhammedî'nin yayılmasına ve insanları Allah ve Resul'ünde birleştirmeye gayret ediyorlar. Bütün gaye ve gayret iman kurtarmaktır.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah'a inanırsınız." (Âl-i imrân: 110)
Bu Âyet-i kerime cihadçılar için en büyük müjdedir.
Bu şerefe nâil olmak mı hayırlıdır, yoksa dini dünyaya satıp hüsrana uğramak mı hayırlıdır?
Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:
"(Hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara andolsun ki!" (Mürselât: 3)
Hakikat erleri hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler. Vazifelerini bihakkın yürütmek isterler. Hakikati tebliğ eder, duyurmaya çalışırlar; halkı Hakk'a götürürler ve her şeyden temizlerler.
Bu vazifedarlar hakikati duyurmak için dünyanın birçok yerlerine seferler düzenlerler. Bu cihadçılar nûr-i ilâhî'yi ulaştırmaya çalışırlar, insanları irşad için uğraşırlar. Hakikati yaydıkça yayarlar ve iman kurtarırlar.
Âyet-i kerime'nin şerefine mazhar eden Allah-u Teâlâ'ya sonsuz şükürler olsun!

Hakikat ile dalâletin arasına berzah koyuyorlar.
Bu berzah o kadar mühimdir ki, Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"(Hak ile bâtılın, hakikat ile dalâletin, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara andolsun ki!" (Mürselât: 4)
Buyurarak bunların üzerine yemin etmiştir.
Hülâsa; sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, bütün bunlar din-i İslâm'a cephe aldılar. Onu yıkmak için, kurdukları dinlerini ayakta tutmak için.
İşte böyle bir zamanda Allah-u Teâlâ bu ilmi indirdi, bu kâfirlerin küfürlerini yüzlerine vurdu. Kendi katında dinin İslâm dini olduğunu ve onların kurdukları dinlerin muteber olmadığını Âyet-i kerime'leri ile beşeriyete duyurdu.
Allah-u Teâlâ'nın izni ve desteğiyle bunların üzerine öyle bir yüründü ki; sahte ve sapık olduklarını, küfre kaydıklarını, dalâlet batağına düştüklerini bildiren Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'ler yüzlerine karşı okundu, bâtıl oldukları anlatıldı.

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur." (Ahmed bin Hanbel)
Dünya kurulalıdan beri İslâm için böyle bir tehlike gelmemişti.
İslâm'ın ilk yıllarında İslâm garipti, nur ile nurlanıyordu. Bugün de İslâm garip hâle düştü, ihvan ile nurlanıyor. Garip hâle gelen İslâm yeniden diriliyor ve hayat buluyor.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:
"Allah'ın rahmeti benim vekillerimin üzerine olsun!" buyurmuşlar.
"Senin vekillerin kimlerdir yâ Resulellâh!" diye sorulduğunda ise:
"Benim sünnetimi ihyâ eden ve Allah'ın kullarına öğreten kimselerdir." cevabını vermişlerdir. (İbn-i Abdi'l-Berr)
Bunların bu derece faziletli oluşları nereden geliyor?
Böyle bir ortamda bir avuç müslüman Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a sığınarak adalet-i İlâhî'yi ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyerek bu zulümâtı delmek için, nûr-î ilâhî'yi yaymak için, insanları Hazret-i Allah'a ve Resulullah'a götürmek için azimle, gayretle cihad ediyorlar.
Böyle bir şey aslâ duyulmamış ve görülmemiştir.

İkinci bin senenin içinde gelecek ümmetin faziletli olanları üçtür:
• İkinci bin senenin müceddidi Hâtem-i veli ve Bayraklılar,
• Hazret-i Mehdi Aleyhisselâm,
• Ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm.

Binaenaleyh ilk iman kurtarma cihadını Hâtem-i veli başlatacak, onun ardından Hazret-i Mehdi, onun ardından da Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelerek bu cihadı tamamlayacaklar, birbirleriyle mütemmim olacaklar. Bu noktada üçü de birbirine bağlanıyor. Bu merdiven üçtür, üçü birdir.
Çünkü bu iman kurtarma cihadı bu birinci merdivenden başladı. Ondan sonra Hazret-i Mehdi kılıçla cihad etmek için gönderilecek, doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselam'ın vekâletini taşıyacak, onun vazifesini yapacak. Garip duruma düşen İslâm'ı gariplikten kurtarmaya çalışacak. Çünkü bunun için gönderilecek.

5. Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde beşinci olarak da Hâtem-i veli'nin, Hazret-i Mehdi'nin doğduğunun alâmeti olduğunu beyan buyurmuştur.
Alâmeti olması ile onunla irtibatı var.

Görüldüğü üzere doğacağı yeri, nesebini, ayağının sakat olacağını, Bayraklılar'ın başına geçeceğini bir bir beyan ediyor ve beş ayrı işaret ve alâmet veriyor. Bu alâmetler; sahte peygamber, sahte Mehdi, sahte Dabbet'ül arz'lar çıktığı gibi sahte Hâtem-i veli çıkmaması içindir. Bu beş işaretin kişide olması gerekir.
Eğer bu ifşaatı olmasa idi bir bocalama olabilirdi. Ve fakat Hadis-i şerif'te geçen beş işaret gerçeği aydınlattı ve bu işi kesinleştirdi. Artık sahte birisinin onun yerine geçmesi mümkün değildir.
Bu Hadis-i şerif'e bakan ve imanı olan "Tamam!" der ve kabul eder. İnanmadığı zaman küfre gider. Çünkü Hadis-i şerif, şekline şemâiline kadar hepsini açıklıyor.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Konu dağılmasın!

tekrarı (1)..

Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri





"Bayraklılar Ashâbı" ve Başlarındaki Zâtın Vasıfları:


Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
Aslında görebilen için bu Hadis-i şerif'te her şey çok âyân bir şekilde belli edilmişti. Mühim olan, geleceği haber verilen bu zâtı bu Hadis-i şerif'te görebilmekti. Fakat bu herkese müyesser olmadı. Çünkü her bilginin özü Hadis-i şerif'lerde gizlidir.


Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in işaret buyurduğu bu Hadis-i şerif'i kitaplarında Zât-ı âlileri şöyle izâh etmişlerdir:

Bu Beş İşaret:
1. Batıda doğması.
2. Kinde kabilesi'nden olması.
3. Ayağının sakat olması.
4. Bayraklılar'ın başına geçmesi.
5. Hazret-i Mehdi'nin doğduğunun alâmeti olması.



1. Batıda doğması:
Doğum yerim Yugoslavya'nın bugünkü Sancak'ın Yenipazar şehridir.
Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbu'n-Nusûsu'n-Ni'em fî Şerh-i Fusûsu'l-Hikem" isimli eserinde Şeyhü'l-Ekber -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Ankâ-i Muğrib" kitabındaki beyanları doğrultusunda, Hâtemü'l-evliyâ'nın batı tarafından zuhur edecek bir kimse olduğunu haber vermektedir:
"Hâtemü'l-velâye, Şeyh'in 'Ankâ-i Muğrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ ve Şemsü'l-Mağrib' adlı kitabındaki bir açıklamasına göre; İsa Aleyhisselâm'ın devri dışında zuhûr edecek bir tahsis iledir. Zira Hâtemü'l-velâyeti'l-Muhammediyye batıdan bir kimsedir. Zikri geçen şahıs, diğer peygamberlerin velâyetinden farklı olarak, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e mahsus olan velâyet'le zuhur edecektir. Nitekim Ankâ'da ona da işaret edilmiştir. Şu hâle göre, onun Hâtemü'l-velâye'liği herkes için geçerlidir." ("en-Nusûsu'n-Ni'em fî Şerh-i Fusûsu'l-Hikem"; Âtıf Ef., nr.: 1442, vr. 52[SUP]b[/SUP])

2. Kinde kabilesi'nden olması:
Dedemiz, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in neslinden olan Şeyh Ahmed Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri, Medine-i münevvere'nin şeyhi idi. Bir sebeple geçici olarak Yugoslavya'nın bugünkü Sancak'ın Yenipazar şehrine geldiğinde orada vefat etmiş, daha sonra torunları Medine-i münevvere'ye değil de Türkiye'ye gelmişlerdir. 1936 yılından beri Türkiye'de bulunmaktayız.
Muhyiddîn İbn'ül-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fütûhâtü'l- Mekkiyye"nin 18. Bâb'ında yer alan bir ifşaatında, bu Hâtem-i velâyet'in Araplar arasından seçilecek en şerefli bir kimse ile gerçekleşeceğini haber vermektedir.
Buyururlar ki:
"Velâyet-i Muhammedî'nin Hâtem'i bu Arap soyundan bir kişidedir ki, o bu milletin en asillerinden bir zâttır." (s. 214)
Yedi yüz sene kadar önce yaşamış olan Alâüddevle Semnânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbü'l-Urve" isimli eserinde, kıyametin kopmasına çok yakın bir zamanda, irşad kutbu olarak gönderilecek olan Hâtemü'l-evliyâ'nın ilâhî adaleti her tarafa yayacağını ve halkı surette ve mânâda ıslah edip, birlik ve beraberliği sağlamakla vazifedar kılınacağını ifade ederek; bu zâtın Hazret-i Mehdi'nin zuhuruna yakın bir zamanda ortaya çıkacağını haber vermiştir.
Buyurur ki:
"İlâhî hakimiyet ve velâyet tek bir şahısta toplandığı vakit, ilâhî adalet zâhirde de, bâtında da yaygınlaşır; halkın ahvâli sûrette ve mânâda ıslâh olur. İnsanların geçim ve ahiret işi en kâmil ve en üstün şekilde intizâma kavuşur. Allah'ın, vaadettiği Mehdi'yi açığa çıkarması da artık yaklaşmış olur." (Kitâbu'l-Urve li-Alâüddevle Semnânî; Es'ad Efendi, nr.: 1583, vr. 88[SUP]a[/SUP])
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri de "Fütuhatü'l-Mekkiyye" isimli eserinin "Sorular ve Cevaplar" bölümünde şöyle buyuruyorlar:
"Şer'î nübüvvet (peygamberlik) makamı böylelikle kapanmış, fakat velâyet (velilik) makamı durmaktadır. Bu sebeple bunu da, yani velâyet makamını da bir sona bağlamak hakkını kazanmıştır. Ki bu kendi seviyesine göre bir son olsun ve kendi sonuna benzesin.
İşte bu sona getirecek ve bizim beklediğimiz Mehdi değildir. Bu ancak kendi ehl-i beyt'inden olacak birisidir."
("Fütûhâtü'l-Mekkiyye", s. 216, trc. S. Alpay)
Bu beyanlarından anlaşılıyor ki, Rabbü'l-âlemîn bizi çektikten sonra Hazret-i Mehdi gelecek, bundan sonra o var. Kısa bir boşluktan sonra Hazret-i Mehdi ile Hazret-i İsa Aleyhisselâm iç içe gelecekler. Bu hayatı yaşayanlar bu hayat ile yaşıyor, bu hayatla meşgul oluyor. Onlar bu hayatta olacaklar ve bu hayatta ölecekler. Kavuşan kavuşacak, kavuşmayan kavuşmuş gibi olacak. Çünkü o hayatı yaşıyor. Gaye Allah!..
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'in soyundan geldiğim için, Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz dedem olması hasebiyle; ayrıca Hazret-i Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- Efendimiz'in yolunun yolcusu olduğum için; dolayısıyla Hafî ve Cehrî iki yoldan geldiği için, Allah-u Teâlâ bu fazileti, bu nuru Hâtem'de toplamış. Yani iki nur Hâtem'de toplanmış durumdadır.
Hâtem-i veli'lik hem nesep itibârı ile, hem de mânevî yol ciheti ile birleşiyor. Bu hususlar gizlidir, beşerin idrâkinin dışındadır. Allah-u Teâlâ dilediğini dilediğine veriyor.
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri, Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Hatmü'l-Evliyâ"da sorduğu soruları cevaplandırmak için yazdığı "el-Cevâbü'l-Müstakîm" isimli eserinde; bu sorulardan on üçüncüsü olan:"Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Hâtemü'n-nübüvvet'e hak kazandığı gibi, Hâtemü'l-evliyâ olmaya kim hak kazanmıştır?" sorusuna şu cevabı vermiştir:
"Buna hak kazanan, ceddine (yani Muhammed Aleyhisselâm'a) çok benzeyen bir kimsedir. O Arapça'yı pek iyi konuşamaz, fakat ahlâkı hususunda ondan farklı da olmaz." ("el-Cevâbü'l-Müstakîm ammâ Se'ele anhü et-Tirmizî el-Hakîm", Beyazıt Devlet Ktp. nr.: 3750 vr. 242[SUP]b[/SUP])
Demek ki onun nesebi asaleten geliyor ve bu asalet en asillerden geliyor, aynı zamanda bu geliş vekâleten oluyor.


3. Ayağının sakat olması:
Gerçekten de Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in buyurduğu şekilde sağ ayağım sakattır.


4. Bayraklılar'ın başına geçmesi:
İkinci bin yılın fazileti Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bu Hadis-i şerif'i ile tarif ettiği Bayraklılar'ın çıkması ile başlıyor.
Bayraklılar'ın başına geçmesinden murad; Allah-u Teâlâ bu fakiri ilk olarak iman kurtarma cihadına koymuştur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mucize Hadis-i şerif'i ile Bayraklılar'ın başına geçecek olan zâtın, Mehdi Hazretleri ile münasebeti olduğunu haber vermişler; onun çıkış alâmeti olduğu gibi, ilk iman kurtarma cihadını başlatacağını da ifşâ etmişlerdir. Bu cihad-ı ekber'i yapanlara "Bayraklılar" ismini bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz vermişlerdir.
Bu Bayraklılar Nûr-î Muhammedî'nin yayılmasına ve insanları Allah ve Resul'ünde birleştirmeye gayret ediyorlar. Bütün gaye ve gayret iman kurtarmaktır.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah'a inanırsınız." (Âl-i imrân: 110)
Bu Âyet-i kerime cihadçılar için en büyük müjdedir.
Bu şerefe nâil olmak mı hayırlıdır, yoksa dini dünyaya satıp hüsrana uğramak mı hayırlıdır?
Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:
"(Hakikat) tohumlarını yaydıkça yayanlara andolsun ki!" (Mürselât: 3)
Hakikat erleri hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler. Vazifelerini bihakkın yürütmek isterler. Hakikati tebliğ eder, duyurmaya çalışırlar; halkı Hakk'a götürürler ve her şeyden temizlerler.
Bu vazifedarlar hakikati duyurmak için dünyanın birçok yerlerine seferler düzenlerler. Bu cihadçılar nûr-i ilâhî'yi ulaştırmaya çalışırlar, insanları irşad için uğraşırlar. Hakikati yaydıkça yayarlar ve iman kurtarırlar.
Âyet-i kerime'nin şerefine mazhar eden Allah-u Teâlâ'ya sonsuz şükürler olsun!

Hakikat ile dalâletin arasına berzah koyuyorlar.
Bu berzah o kadar mühimdir ki, Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"(Hak ile bâtılın, hakikat ile dalâletin, doğru ile eğrinin) arasını ayırdıkça ayıranlara andolsun ki!" (Mürselât: 4)
Buyurarak bunların üzerine yemin etmiştir.
Hülâsa; sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, bütün bunlar din-i İslâm'a cephe aldılar. Onu yıkmak için, kurdukları dinlerini ayakta tutmak için.
İşte böyle bir zamanda Allah-u Teâlâ bu ilmi indirdi, bu kâfirlerin küfürlerini yüzlerine vurdu. Kendi katında dinin İslâm dini olduğunu ve onların kurdukları dinlerin muteber olmadığını Âyet-i kerime'leri ile beşeriyete duyurdu.
Allah-u Teâlâ'nın izni ve desteğiyle bunların üzerine öyle bir yüründü ki; sahte ve sapık olduklarını, küfre kaydıklarını, dalâlet batağına düştüklerini bildiren Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'ler yüzlerine karşı okundu, bâtıl oldukları anlatıldı.

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur." (Ahmed bin Hanbel)
Dünya kurulalıdan beri İslâm için böyle bir tehlike gelmemişti.
İslâm'ın ilk yıllarında İslâm garipti, nur ile nurlanıyordu. Bugün de İslâm garip hâle düştü, ihvan ile nurlanıyor. Garip hâle gelen İslâm yeniden diriliyor ve hayat buluyor.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:
"Allah'ın rahmeti benim vekillerimin üzerine olsun!" buyurmuşlar.
"Senin vekillerin kimlerdir yâ Resulellâh!" diye sorulduğunda ise:
"Benim sünnetimi ihyâ eden ve Allah'ın kullarına öğreten kimselerdir." cevabını vermişlerdir. (İbn-i Abdi'l-Berr)
Bunların bu derece faziletli oluşları nereden geliyor?
Böyle bir ortamda bir avuç müslüman Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a sığınarak adalet-i İlâhî'yi ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyerek bu zulümâtı delmek için, nûr-î ilâhî'yi yaymak için, insanları Hazret-i Allah'a ve Resulullah'a götürmek için azimle, gayretle cihad ediyorlar.
Böyle bir şey aslâ duyulmamış ve görülmemiştir.

İkinci bin senenin içinde gelecek ümmetin faziletli olanları üçtür:
• İkinci bin senenin müceddidi Hâtem-i veli ve Bayraklılar,
• Hazret-i Mehdi Aleyhisselâm,
• Ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm.

Binaenaleyh ilk iman kurtarma cihadını Hâtem-i veli başlatacak, onun ardından Hazret-i Mehdi, onun ardından da Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelerek bu cihadı tamamlayacaklar, birbirleriyle mütemmim olacaklar. Bu noktada üçü de birbirine bağlanıyor. Bu merdiven üçtür, üçü birdir.
Çünkü bu iman kurtarma cihadı bu birinci merdivenden başladı. Ondan sonra Hazret-i Mehdi kılıçla cihad etmek için gönderilecek, doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselam'ın vekâletini taşıyacak, onun vazifesini yapacak. Garip duruma düşen İslâm'ı gariplikten kurtarmaya çalışacak. Çünkü bunun için gönderilecek.

5. Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde beşinci olarak da Hâtem-i veli'nin, Hazret-i Mehdi'nin doğduğunun alâmeti olduğunu beyan buyurmuştur.
Alâmeti olması ile onunla irtibatı var.

Görüldüğü üzere doğacağı yeri, nesebini, ayağının sakat olacağını, Bayraklılar'ın başına geçeceğini bir bir beyan ediyor ve beş ayrı işaret ve alâmet veriyor. Bu alâmetler; sahte peygamber, sahte Mehdi, sahte Dabbet'ül arz'lar çıktığı gibi sahte Hâtem-i veli çıkmaması içindir. Bu beş işaretin kişide olması gerekir.
Eğer bu ifşaatı olmasa idi bir bocalama olabilirdi. Ve fakat Hadis-i şerif'te geçen beş işaret gerçeği aydınlattı ve bu işi kesinleştirdi. Artık sahte birisinin onun yerine geçmesi mümkün değildir.
Bu Hadis-i şerif'e bakan ve imanı olan "Tamam!" der ve kabul eder. İnanmadığı zaman küfre gider. Çünkü Hadis-i şerif, şekline şemâiline kadar hepsini açıklıyor.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Forum üyelerine sadece tavsiyem
buğz etmeden önce bir düşünüp.. bir araştırmaya çalışalım..

Bu Nur-u ala külliyatı okuyup da şurada yanlış diyen ispat eden tek bir kişiye rastlamadım...



KALPLERİN ANAHTARI KÜLLİYATI

SÖZLER VE NOTLAR 1

SÖZLER VE NOTLAR 2
SÖZLER VE NOTLAR 3
SÖZLER VE NOTLAR 4
SÖZLER VE NOTLAR 5
SÖZLER VE NOTLAR 6
SÖZLER VE NOTLAR 7
SÖZLER VE NOTLAR 8
SÖZLER VE NOTLAR 9
SÖZLER VE NOTLAR 10
ALLAH-U TEALA'NIN HÜKMÜ İSLAM'IN HUKUKU
ALLAH-U TEÂLÂ’NIN İHSAN ETTİĞİ BİTKİLERDEKİ ŞİFALAR
BİZ KÜFRÜ HOŞ GÖRENLERDEN DEĞİLİZ
CEVÂHİRULLAH-1
CEVÂHİRULLAH-2
DUALAR
GERÇEK MÜRŞİD HAZRET-İ ALLAH'TIR
HAİNLERİN İÇYÜZÜ
"HATM'ÜL-EVLİYÂ" Kitabı
HAZRET-İ KUR'AN'DA YAHUDİLERİN HIRİSTİYANLARIN VE MÜNAFIKLARIN İÇYÜZÜ
HAZRET-İ MUHAMMED ALEYHİSSELAM
HİZBULLAH'A TÂBİ OLANLAR, HİZBÜŞŞEYTAN'A TÂBİ OLANLAR, HİZBÜLVAHŞET'E TÂBİ OLANLAR
İMANLI GÖNÜLLERE HİTAP
İNSAN DÜNYA VE AHİRET
İNSANIN YARATILIŞI VE ORGAN NAKLİ
İSLÂM DİNİ ve VEHHÂBÎLİK DİNİ
İSLAM İLMİHALİ
KISAS-I ENBİYA ALEYHİMÜSSELAM
KIYAMET VE ALAMETLERİ
NUR-İ MUHAMMEDİ (3 renk tezhib baskılı)
SAADETE ERENLER, FELAKETE KAYANLAR
SÂDÂT-I KiRAM -Kaddesallahu Esrârehüm-
Sırru’l-Esrâr RÜTBE-İ BÂLÂ
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
YAHUDİLERİN HIRİSTİYANLARIN VE MÜNAFIKLARIN İÇYÜZÜ





Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur." (Ahmed bin Hanbel)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
@alitufan2003 kardeşim görüyorsun değil mi? Edebiyle yazana teşekkür ediyoruz ama sizin mürid illa kaşınıyor.

Özel mesajla bir kulağını çekiver şu kardeşinin.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
@alitufan2003 kardeşim görüyorsun değil mi? Edebiyle yazana teşekkür ediyoruz ama sizin mürid illa kaşınıyor.
Özel mesajla bir kulağını çekiver şu kardeşinin.

Yaw, sen ne lavuk bir insansın ! İlle de bizi diline ne doluyorsun ?
Kaşınan ve burada sürekli her konuya bilip-bilmeden sazan gibi bodoslama atlayan ve buyüzden de hep kulağı çekilen sen değil misin ?
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
tekrarı (1)..
"Bayraklılar Ashâbı" ve Başlarındaki Zâtın Vasıfları:


Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
.

Bu hadis değil.Ka'b(ra)'ın sözüdür.Hadis olmayan sözleri hadismiş gibi vermeyin.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Aynaya baktım.Konuyu sabote edenin... kovalasın!

Forum üyelerine sadece tavsiyem
buğz etmeden önce bir düşünüp.. bir araştırmaya çalışalım..

Bu Nur-u ala külliyatı okuyup da şurada yanlış diyen ispat eden tek bir kişiye rastlamadım...



KALPLERİN ANAHTARI KÜLLİYATI

SÖZLER VE NOTLAR 1

SÖZLER VE NOTLAR 2
SÖZLER VE NOTLAR 3
SÖZLER VE NOTLAR 4
SÖZLER VE NOTLAR 5
SÖZLER VE NOTLAR 6
SÖZLER VE NOTLAR 7
SÖZLER VE NOTLAR 8
SÖZLER VE NOTLAR 9
SÖZLER VE NOTLAR 10
ALLAH-U TEALA'NIN HÜKMÜ İSLAM'IN HUKUKU
ALLAH-U TEÂLÂ’NIN İHSAN ETTİĞİ BİTKİLERDEKİ ŞİFALAR
BİZ KÜFRÜ HOŞ GÖRENLERDEN DEĞİLİZ
CEVÂHİRULLAH-1
CEVÂHİRULLAH-2
DUALAR
GERÇEK MÜRŞİD HAZRET-İ ALLAH'TIR
HAİNLERİN İÇYÜZÜ
"HATM'ÜL-EVLİYÂ" Kitabı
HAZRET-İ KUR'AN'DA YAHUDİLERİN HIRİSTİYANLARIN VE MÜNAFIKLARIN İÇYÜZÜ
HAZRET-İ MUHAMMED ALEYHİSSELAM
HİZBULLAH'A TÂBİ OLANLAR, HİZBÜŞŞEYTAN'A TÂBİ OLANLAR, HİZBÜLVAHŞET'E TÂBİ OLANLAR
İMANLI GÖNÜLLERE HİTAP
İNSAN DÜNYA VE AHİRET
İNSANIN YARATILIŞI VE ORGAN NAKLİ
İSLÂM DİNİ ve VEHHÂBÎLİK DİNİ
İSLAM İLMİHALİ
KISAS-I ENBİYA ALEYHİMÜSSELAM
KIYAMET VE ALAMETLERİ
NUR-İ MUHAMMEDİ (3 renk tezhib baskılı)
SAADETE ERENLER, FELAKETE KAYANLAR
SÂDÂT-I KiRAM -Kaddesallahu Esrârehüm-
Sırru’l-Esrâr RÜTBE-İ BÂLÂ
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
YAHUDİLERİN HIRİSTİYANLARIN VE MÜNAFIKLARIN İÇYÜZÜ





Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur." (Ahmed bin Hanbel)


“Allah katında din İslâm’dır.”
(Âl-i imran:19)

"Peygamber'e itaat eden, muhakkak ki Allah'a itaat etmiş olur."
(Nisâ: 80)

“O Hakk’ın nûrudur
İlim-irfan kaynağıdır
Hakk’tır onun özü
Hakk’tan gelir onun sözü.”


“Selâm olsun hidayete tâbi olanlara!”
(Tâhâ: 47)

 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
"Bayraklılar Ashâbı" ve Başlarındaki Zâtın Vasıfları:

Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
.




Bu hadis değil.Ka'b(ra)'ın sözüdür.Hadis olmayan sözleri hadismiş gibi vermeyin.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu hadis değil.Ka'b(ra)'ın sözüdür.Hadis olmayan sözleri hadismiş gibi vermeyin.

Kim demiş Kâb'ın (r.a.) sözü olduğunu ? E.Sifil mi? Sevsinler senin bu cahil hocanı ! Bence ya Cübbeliyi yahutta M.Ustaosmanoğlu hocanı yanına al da öyle gel diyorum!
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Kim demiş Kâb'ın (r.a.) sözü olduğunu ? E.Sifil mi? Sevsinler senin bu cahil hocanı ! Bence ya Cübbeliyi yahutta M.Ustaosmanoğlu hocanı yanına al da öyle gel diyorum!

Kimseden dolayı demiyorum ki , ben kendim araştırdım.Bana kanıtla hadis olduğunu , Vallahi Amenna ve Saddaknâ diyecem.Ama Arapça kitabın orjinalini vericeksin.Ve Kale Resulullah yazısını göreceğim
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ

Kimseden dolayı demiyorum ki , ben kendim araştırdım.Bana kanıtla hadis olduğunu , Vallahi Amenna ve Saddaknâ diyecem.Ama Arapça kitabın orjinalini vericeksin.Ve Kale Resulullah yazısını göreceğim

Okuma-yazman yok mu senin ? Konun açıldığı ilkyazıda hadis-i şerifin nerde geçtiği ve nerden alındığı yazılmış :
(Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13) Var mı sende bu eser ? Varsa orada nasıl geçtiğini yanlışsa, doğrusunu yaz !
Başka ne istediğini söyle de bilelim?
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Kim demiş Kâb'ın (r.a.) sözü olduğunu ? E.Sifil mi? Sevsinler senin bu cahil hocanı ! Bence ya Cübbeliyi yahutta M.Ustaosmanoğlu hocanı yanına al da öyle gel diyorum!

Gördüğün gibi kardeşim.Kanıtlayamadıysan hadis olduğunu buyur dinle o halde


حَدَّثَنَا أَبُو يُوسُفَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ السِّنْدِيِّ ، عَنْ كَعْبٍ ، قَالَ : " عَلامَةُ خُرُوجِ الْمَهْدِيِّ أَلْوِيَةٌ تُقْبِلُ مِنَ الْمَغْرِبِ ، عَلَيْهَا رَجُلٌ أَعْرَجُ مِنْ كِنْدَةَ " .

Bize Ebu Yusuf anlattı,o da Muhammed b. Ubeydullah b. Yezid b. Sindî'den nakletti:

Ka'b şöyle demiş : Mehdi’nin çıkışının alameti, batıdan gelecek, başlarında Kinde’li topal bir adamın bulunduğu bayrak(lı)lardır

(Nuaym b. Hammâd,El Fiten,332/1)

حَدَّثَنَا ابْنُ عَفَّانَ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَبُو الْفَتْحِ، قَالَ: حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مَعْبَدٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ سَلَّامٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ سِنْدِيٍّ، عَنْ كَعْبٍ، قَالَ: «عَلَامَةُ خُرُوجِ الْمَهْدِيِّ أَلْوِيَةٌ تُقْبِلُ مِنْ [ص:914] قِبَلِ الْمَغْرِبِ , عَلَيْهَا رَجُلٌ مِنْ كِنْدَةَ أَعْرَجُ , فَإِذَا ظَهَرَ أَهْلُ الْمَغْرِبِ عَلَى مِصْرَ فَبَطْنُ الْأَرْضِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ لِأَهْلِ الشَّامِ

Bize İbn Affân anlattı,o Ahmed b. Sabit, o Saîd'den o da Ebu'l-Feth'den , o Ali b. Ma'bed'den o da Halid b. Sellamdan, o da Muhammed b. Ubeydullahtan , o da Yezîd b. Sindî'den naklediyor:

Ka'b şöyle demiş: Bize Mehdi’nin çıkışının alameti, batı tarafından gelecek olan, başlarında Kinde’den topal bir adamın bulunduğu bayrak(lı)lardır. Batılılar Mısır’a galip geldiğinde, o gün Şamlılar için yerin altı üstünden daha hayırlıdır.

(Ebû Amr ed-Dânî’nin es-Sünenu’l-Vâride fi’l-Fiten IV, 913-4)


Bunun dışında Meşhur olan Hadis kitaplarında,Hadis Cüzlerinde,Zevaid,Musannef,Müsned olan diğer muhtelif Hadis kitaplarında -bu rivayeti- hadis olarak yani Resulullah(sav)'e isnad ile bulamadım.
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Okuma-yazman yok mu senin ? Konun açıldığı ilkyazıda hadis-i şerifin nerde geçtiği ve nerden alındığı yazılmış :
(Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13) Var mı sende bu eser ? Varsa orada nasıl geçtiğini yanlışsa, doğrusunu yaz !
Başka ne istediğini söyle de bilelim?


قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : " يقتتل عند كنزكم ثلاثة، كلهم ابن خليفة ثم لا يصير إلى واحد منهم، ثم تطلع الرايات السود من قبل المشرق فيقتلونكم قتلاً لم يقتله قوم " ثم ذكر شيئاً لا أحفظه فقال : "فإذا رأيتموه - المهدي - فبايعوه ولو حبواً على الثلج فإنه خليفة الله المهدي" رواه ابن ماجه والحاكم وقال هذا حديث صحيح على شرط الشيخين ووافقه الذهبي ، وقال
ابن كثير " هذا إسناد قوي صحيح

Sevbân(ra)’dan gelen hadiste Rasulullah(sav) şöyle buyurmaktadır: “Sizin hazineleriniz için üçü savaşır. Hepsi de Halife çocuğudur. Sonra onlardan hiçbiri galip gelemez. Sonra doğu tarafından siyah bayraklılar çıkar. Sizi öyle bir öldürürler ki daha önce hiçbir kavim sizi onlar gibi öldürmemiştir.....(Sevbân diyor ki: Sonra bir şey söyledi onu iyi ezberleyemedim) Eğer siz O’nu görürseniz, buz üstünde sürünseniz dahi O’na tâbi olun. Çünkü O Allah’ın halifesi Mehdî’dir.

İbn Mâce(2/1367) Hakim(4/463-464) Hakim: “Buharî ve Müslim’in şartlarına göre sahihtir.” demiş, Zehebî de ona katılmıştır. İbn Kesir: “İsnadı güçlü ve sahihtir” demiştir. Bak: el-Fiten ve’l-Melâhim(1/29)

---

Sadece bu hadisi buldum.Onun dışında bir rivayet bulamadım.Yukarıdaki hadis için de şerh gereklidir.

--PEKİ SONUÇ NEDİR? :

''Mehdi’nin çıkışının alameti, batıdan gelecek, başlarında'' diye başlayan rivayet Ka'b El'Ahbar'ın sözüdür demek daha uygun olur.(Hammad b. Nuaym)

''Doğu tarafından siyah bayraklılar çıkar'' rivayetine ise Hadis demek doğru olur.(Süneni İbn Mace)

İmam es-Süyûtî’nin, el-Arfu’l-Verdî isimli risalesine, “Bu, Mehdi konusunda varit olmuş hadis ve eserleri (âsâr) topladığım bir cüzdür” sözleriyle başlamıştır.

Yani hem hadisleri ve hemde Hadis dışındaki sözleri cü'zde toplamıştır.

Dolayısıyla bizzat kendisi -eserindeki bütün rivayetlerin- hadis olmadığını söylemiş.


 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Gördüğün gibi kardeşim.Kanıtlayamadıysan hadis olduğunu buyur dinle o halde


حَدَّثَنَا أَبُو يُوسُفَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ السِّنْدِيِّ ، عَنْ كَعْبٍ ، قَالَ : " عَلامَةُ خُرُوجِ الْمَهْدِيِّ أَلْوِيَةٌ تُقْبِلُ مِنَ الْمَغْرِبِ ، عَلَيْهَا رَجُلٌ أَعْرَجُ مِنْ كِنْدَةَ " .

Bize Ebu Yusuf anlattı,o da Muhammed b. Ubeydullah b. Yezid b. Sindî'den nakletti:

Ka'b şöyle demiş : Mehdi’nin çıkışının alameti, batıdan gelecek, başlarında Kinde’li topal bir adamın bulunduğu bayrak(lı)lardır

(Nuaym b. Hammâd,El Fiten,332/1)

حَدَّثَنَا ابْنُ عَفَّانَ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَبُو الْفَتْحِ، قَالَ: حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مَعْبَدٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ سَلَّامٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ سِنْدِيٍّ، عَنْ كَعْبٍ، قَالَ: «عَلَامَةُ خُرُوجِ الْمَهْدِيِّ أَلْوِيَةٌ تُقْبِلُ مِنْ [ص:914] قِبَلِ الْمَغْرِبِ , عَلَيْهَا رَجُلٌ مِنْ كِنْدَةَ أَعْرَجُ , فَإِذَا ظَهَرَ أَهْلُ الْمَغْرِبِ عَلَى مِصْرَ فَبَطْنُ الْأَرْضِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ لِأَهْلِ الشَّامِ

Bize İbn Affân anlattı,o Ahmed b. Sabit, o Saîd'den o da Ebu'l-Feth'den , o Ali b. Ma'bed'den o da Halid b. Sellamdan, o da Muhammed b. Ubeydullahtan , o da Yezîd b. Sindî'den naklediyor:

Ka'b şöyle demiş: Bize Mehdi’nin çıkışının alameti, batı tarafından gelecek olan, başlarında Kinde’den topal bir adamın bulunduğu bayrak(lı)lardır. Batılılar Mısır’a galip geldiğinde, o gün Şamlılar için yerin altı üstünden daha hayırlıdır.

(Ebû Amr ed-Dânî’nin es-Sünenu’l-Vâride fi’l-Fiten IV, 913-4)


Bunun dışında Meşhur olan Hadis kitaplarında,Hadis Cüzlerinde,Zevaid,Musannef,Müsned olan diğer muhtelif Hadis kitaplarında -bu rivayeti- hadis olarak yani Resulullah(sav)'e isnad ile bulamadım.



Hadisin Kaynağı olarak zikredilen (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13) bu kitab senin elinde varmı? Biz sana bunu soruyoruz ! Varsa ordan yaz !
 
Üst