rabbinsadikkulu
FETÖ nurcu değildir!
- Katılım
- 10 Ocak 2012
- Mesajlar
- 9,937
- Tepkime puanı
- 131
- Puanları
- 0
edit: video silindiği için videoyu yeni linki ile ekliyorum
Kadir Mısıroğlu kendisine MİT ajanlığı teklifinin nasıl yapıldığını ve nasıl reddettiğini videonun 11:53 ve 27:40 dakikasında anlatıyor.
18:40 dakikada "Devlet Bahçeli de MİT'ten (siyasete) devirdir" diyor.
16:40 dakikada Mehmet Şevket Eygi nin MİT'e hizmetinin nasıl olabileceğini anlatıyor.
konu ile ilgili kaynak: MİT "Fethullah Gülen sizden mi" sorusuna ne yanıt verdi
Not: Devlet istihbaratsız olmaz. Bizce de MİT'çi olmak peşinen kötü adam olmak manasına gelmez!!! Buradan MİT ajanlarına; hayırlı işlerinde yüce Allah'tan muvaffakiyet diliyoruz. Bu vesile ile bizi takip edip rapor yazan MİT ajanlarına da ( @levent48 ) selam ederiz.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına bu yılın başında bir kadın atanmıştı. Erdoğan aynı konuşmasında Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na atanan Prof. Dr. Huriye Martı’yı örnek göstererek, "Eğer bugün huzurlarınızda bir Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı hanım hocamız varsa, işte bu tabuları yıkmaya başladığımızın alametidir" demişti.
Erdoğan "tabu yıkıyoruz" dedi dinciler o görüntüye tepki gösterdi
not: madem öyle, tabular yıkılıyor... Huriye Martı isimli DİB başkan yardımcısını cuma namazı kıldırırken de görmek isteriz!!!
(bu bir temenni değildir. durumun vahametini anlatmak için kullanılmıştır)
MEHMET ŞEVKET EYGİ'NİN CEVABI
konu ile ilgili kaynak: MİT "Fethullah Gülen sizden mi" sorusuna ne yanıt verdi
Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...
Mehmet Şevket Eygi, Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in, kendisi hakkında 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildiği iddiasına sert tepki gösterdi.
Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin, geçtiğimiz günlerde bir televizyondaki tartışma programında "Fetullah Gülen, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildi. Görevleri, Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi." İddiasında bulunmuştu.
Milli Gazete’deki "Şerefsiz namussuz alçak rezil vs..." başlıklı bugünkü yazısında, Pekin’in iddialarına cevap veren Mehmet Şevket Eygi"Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)"dedi.
İşte Eygi’nin o yazısı;
Önce yedi sıfat sayacağım:
Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz.
Bu sıfatlar kime aittir?
Onu da açıklayayım:
Birileri aleyhimde 350 bin dolar aldığımı,
16 Şubat 1969’tarihindeki Kanlı Pazar hadisesini tertiplediğimi, planladığımı, bundan haberdar olduğumu iddia ediyor.
Onların bu iki iddiası doğru ise, doğruluğunu isbat edebilirlerse bu sıfatlar bana ait olur.
Hukukun temel kurallarından biri, “İddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.”
İddialarını ispat edemezlerse, yukarıda saydığım yedi sıfat onlarındır.
İki iddianın da asılsız olduğuna dair elimde kesinleşmiş mahkeme kararları bulunmaktadır.
Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)
Haydi baylar, bu sizin için iyi bir fırsat, bir taşla iki kuş vuracaksınız: Hem beni bitirmiş, hem de ödül almış olacaksınız.
Benim vicdanım satılık veya kiralık değildir.
İşkembeden şunu aldı, şunu yaptı demekle ispat olmaz.
Hukuken ispat ediniz. Geçerli ve doğru belgelerle ispat ediniz.
Benim, parayla pulla işim olmadığına dair çok sağlam deliller, karineler bulunmaktadır.
Bunu yazmak istemezdim ama iftiracıların, yalancıların suratlarına bir şamar olması için mecburen ve mahcuben (utanarak) yazıyorum:
Millî Gazete’de 1991’den beri tam 28 yıldır yazmaktayım. Hafta tatili, ay tatili, yıl tatili yapmam, devamlı yazarım. Bu yazılarım karşılığında ücret ve maaş almam. Yazılarım misyon yazılarıdır. Para, ücret, maaş karşılığında Milli Gazete dışında gazetecilik hizmetleri verebilirim, araştırma, röportaj yapabilirim ama misyon yazılarım ücretsizdir.
Siz vicdansızlara şunu söylemek istiyorum: Yirmi yedi sene, her gün ara vermeden ücretsiz yazan biri sizin iddia ettiğiniz gibi para almaz.
İkincisi: Bütün bir ömür boyunca elli binden fazla kitap içeren özel bir kütüphaneye, belgelere sahip oldum. Bunları da hiçbir ücret almadan devlete millete hibe ve vakf eyledim. Bunu yapan biri, sizin iddia ettiğiniz gibi bulaşık paralar almaz, kabul etmez. Bu fakir, parayı dünyalığı sevseydim kitaplarımı para karşılığında satardım.
Üçüncüsü: Mal beyanım ortadadır. Oturduğum bir dairemin ve kırsal kesimdeki harap evimin dışında gayrimenkulüm (taşınmaz malım) yoktur.
Biraz para edecek birkaç hüsnühat levham vardır. Kriz dolayısıyla onları satamıyorum.
Kıymetli antika eşyam yoktur. Bitpazarlarından, eskicilerden toplanmış eşyalarım vardır.
Geçimim Bağkur emekli maaşımla, sahibi bulunduğum küçük yayınevindendir. O da, 15 Temmuzdan beri bana bir şey verememektedir.
Küçük otomobilim şahsıma ait değildir, emaneten kullanıyorum.
Evet iftiracı baylar bayanlar, ya yukarıda beyan ettiğim iki iftiranızı ispat edin ve fakiri bitirin, ödül alın yahut (sizde o insanlık varsa) yazılı olarak iftiradan rücu edin, özür beyan edin, helallik isteyin.
İftiralarınızı ispat ederseniz bana, edemezseniz size ait olacak yedi sıfatı tekrar ediyorum:
Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz. Pislik... Rezil... Saldırgan köpek... Fitneci.
***
Vatanımı milletimi devletimi severim, desteklerim, tutarım, korurum.
Devletimi severim ama Derin Devleti sevmem.
Vesayet rejiminden nefret ederim.
Egemen azınlık sisteminden de nefret ederim.
Millî kimlik ve kültürümüze zıt ve aykırı ideolojilerin hiçbirini benimsemem.
Tarihî, sosyal, kültürel ârızalara, kopukluklara karşıyım.
İngiltere’de, Japonya’da olduğu gibi devamlılık olsun isterim.
Askerî ve sivil bütün darbelere, GEZİ’lere karşıyım.
Derin devletle hiçbir alakam yoktur.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım.
Dinim İslamdır ama İslamcı değilim.
Marksizme, Darvinizme, Feminizme, Paşanın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizme karşıyım.
Tekin Alp takma adıyla yazan Moiz Kohen’in sapık ideolojisine muhalifim.
***
YENİ YALANLAR
Son günlerde beni derin devletin adamı olmakla suçlayan birtakım gülünç, esassız, delilsiz, işkembe-i kübra mahsulü, deli saçması iddialar ortaya atıldı. Bunların hepsi yalandır, iftiradır, düzmecedir.
İnanç ve fikirlerim dolayısıyla hayatım boyunca derin devletin hışmına uğradım, mahkemelerde süründüm, hapishanelerde çürüdüm, çileler çektim.
Altı seneye yakın bir müddet yurt dışında sürgünde yaşadım.
Sahibi bulunduğum iki günlük gazete, zalimler tarafından süresiz kapatılarak iflas ettirildim.
Sadece bozuk ideolojilerle mücadele etmekle kalmadım, din istismarcıları ve sömürücülerle de mücadele ettim.
Derin devletle ilişkim olduğuna dair bütün iddialar yalandır, iftiradır, bühtandır, hayal mahsulüdür, düzmecedir.
Bir açıklama kaleme almaktayım, lütfen beklemenizi istirham ederim.
(...)
Eygi'den iftiralara sert cevap: İspatlamazsanız...
KAMUOYUNA
Emekli bir general, bir TV programında “Fethullah Gülen’le beraber sanırım belki şey olur, Mehmet Şevket Eygi, birkaç böyle… Bu insanların hepsi, Özel Harp’te Seferberlik Tetkik Kurulu kapsamında alınan adamlar” cümlesini sarf etti. Bu iddia TAMAMEN yalandır, iftiradır, düzmecedir, gülünçtür, hayalîdir. Bendeniz o tarihte 26 yaşında silik bir memurdum. FG ise 16 yaşında bir molla, bir medrese talebesi… Yalan olduğu buradan belli!.. Generali iddiasını ispata çağırıyorum. Bunu yapamazsa kendisini mahkemeye verecek, yalancı müfteri olduğunu tescil ettirip hükme bağlatacağım.
DİNİN İÇİNİN BOŞALTILMASI
Dinin, tasavvufun içinin boşaltılması nedir, nasıl yapıyorlar, bunun sonunda ne olur? Bu suallere çok kısa açık, (akl-ı selim sahipleri için) mukni cevaplar vermek istiyorum:
Yirmi altı madde yazdım... Ey Müslümanlar!.. Ellerinizden öperim, İslamın Tasavvufun içi boşaltılıyor. Lütfen ilgisiz kalmayınız. Bilenler çareler çözümler arasın, Dinini içi boşaltılmasın. Ehliyetli bir ulema heyeti TOPYEKÛN bir ISLAH planı projesi hazırlasın. Bu program hayata tatbik edilsin. Allah saklasın, Din yıkılırsa kâfirlerle, münafıklarla, İslam düşmanları ile birlikte biz Müslümanlar da enkazın altında kalır helak oluruz.
- Güldür güldür 100 desibel şiddetinde sabah ezanları okunuyor ama camiler boşsa orada dinin içi boşaltılmıştır?
- Dinin içini kimlere boşalttırıyorlar?.. Cahil Müslümanlara.
- Ümmet birliği yıkılmış, Müslüman halk başı boş kalmış, birbirinden kopuk binlerce bid’at hizip ve fırkası oluşmuş. Bunlar birbiriyle tartışıp duruyor... Orada dinin içi boşaltılmıştır.
- Müslümanlar, raşid râsih ehliyetli kâmil muhlis muttaqi bir İmam’a biatlı ve itaatli değil... Orada dinin içi boşalır.
- İcazetli ulema ve fukaha yetiştiren İslam medreseleri kapalı... Dinin içi boşalır.
- Orada, olgun ârif mürüvvetli fütüvvetli samimi Müslüman yetiştiren tasavvuf tarikatları kapalı… Bu eksiklik dinin ve tasavvufun içinin boşalmasına yol açar.
- Ortalığı yarı âlimler, yarı mühtediler, sahte şeyhler, bilmezler istila etmiş... Orada Dinin içinin boşaltılmasını önleyemezsiniz. (Bendeniz tasavvufa tarikatlara, meşâyihe son derece taraftar bir Müslümanım.)
- Binlerce İmam-Hatip mektebi açılır ama bir tanesinde bile vakit namazlarının, okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle kılınması (bırakın cemaati namaz kılmak bile) mecburî değildir, orada Din yıkılır, Ümmet çöker. (Osmanlı devletinde, Galatasaray Lisesinde bile, bütün Müslüman öğrencilerin vakit namazı cemaatle kılmaları mecburî idi.)
- Çocuklar, gençler, yeni nesiller gerçek İslam mekteplerinde okutulmaz, onlara islamî eğitim verilmezse Dinin içi boşalır.
- Müslüman halk, Müslüman okumuşlar, Müslüman gençler ilmihal bilgilerine sahip değillerse Dinin içi boşalır.
- Din sömürüsünün yaygın olduğu yerde Dinin içi boşalır. Dinin içi boşaltılırsa sömürücüler ve soyguncular meydanı boş bulur, çok voli vurur.
- Sokakta Müslüman ile gayr-i müslim tefrik edilemezse (ayırt edilemezse) Dinin içi boşalmış demektir.
- İslamın estetik, sanat, güzellik boyutu yitirilirse, Dinin içi boşalır. (Son elli yılda yapılan 50 bin camiden sadece 50’si mimarlık ve sanat bakımından güzel oldu...)
- Ticaret, sanayi, iş, çalışma hayatında Fütüvvet ahlakı ve ilkeleri yitirilirse Dinin içi boşalır ve Ümmet çöker.
- İslam ailesi yitirilirse Dinin içi boşalır ve topyekûn bir çöküş olur.
- Erkeğin, ailenin reisi olmadığı yerde Din çöker. (Bugünkü Medenî Kanuna göre ailenin reisi yoktur. Başsız bir aile...)
- Kur’an-ı Kerimin ehliyetsiz kişiler tarafından re’y ve heva ile tefsir edildiği, kitap piyasasında yüzlerce yanlış tercümenin, mealin, tefsirin bulunduğu, cahillerin Kutsal Kitabı kendi kafalarına ve işkembelerine göre yorumladığı bir yerde Dinin için boşalır.
- İslam yetmiyormuş gibi yüzlerce İslamcılığın zuhur ettiği bir ülkede Dinin için boşaltılır.
- Emr-i maruf ve nehy-i münker yapılmayan bir yerde Dinin içi boşalır.
- Müslüman okumuşların, ziyalıların, elitlerin, idarecilerin; islamî Kur’anî Nebevî Şer’î ölçütlerle (kıstas kriter) düşünmediği, muhakeme etmediği bir toplumda Dinin için boşalır.
- Müslümanlar İslam zihniyetine sahip olmazlarsa orada Dinin içi boşalır ve sonunda feci bir sukut ve tahribat olur.
- Müslümanlar nefs-i emmareleriyle Büyük Cihad yapmazlarsa Dinin içi boşalır.
- Resulullah (Salat ve selam olsun ona) Din nasihattir buyurmuştur. Kur’anî Nebevî nasihatin olmadığı, halkın etkili nasihatlerle çekilip çevrilmediği yerde Dinin için boşalır.
- Cami imamlıklarının (istisnalar dışında) parayla, ücretle, maaşla namaz kıldırma memurluğu seviyesine indirildiği Müslüman bir ülkede İslamın içi boşalır.
- Fırka-i Nâciye olan Ehl-i Sünnet ve cemaatin horlandığı, bid’at fırkalarıyla bir tutulduğu bir yerde Dinin için boşalır.
- Resulullahın Sünnetinin ya tamamen, yahut bir kısmının inkar edildiği, hafife alındığı, mütevâtir ve sahih hadislerin red ve tekzib edildiği bir yerde Dinin için boşalır.
Kamuoyuna...