Hz.İsa ve Hz.Mehdi (a.s) şu an gelmiştir, ancak gizlenmektedirler..

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
YARARLI VE YARDIMCI OLMASI AMACIYLADIR....2


Mehdi, daha önce de belirttiğimiz gibi içinde yaşadığı devlete bağlı, o devletin sorunlarını çözmek için çabalayan, çözümler üreten bir kişidir. İslam ahlakını hakim kılması da hadislerin işaret ettiği gibi barış içinde olacaktır. Mehdi sahip olduğu üstün ahlak, akıl, bilgi ve eşsiz kabiliyetlerle çözümsüz konulara çözüm üretecek, tıkanan yolları açacak ve bunları devleti ve ordusuyla elele yapacaktır. Devlet de onun bu faydalı özelliklerini görerek, halka büyük yararlar sağlayabileceğini anlayacak ve başa gelmesini talep edecektir, kendisinin hiçbir zaman bu yönde bir talebi olmayacaktır.

Kuran'ı Kerim'de çeşitli surelerde anlatıldığı üzere Hz. İbrahim Nemrud'un önce ilahlık iddialarını çürütmüş, böylece onun fikir sistemini öldürmüştü. Hz. Musa da aynı şekilde Firavun'un ilahlık iddialarını herkesin gözü önünde ilmi delillerle çürütmüş, haksızlığını ve çaresizliğini bütün kavmine açıkça göstermişti. Bu örneklerden anlıyoruz ki, önemli olan fikir sisteminin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun dışında yapılan faaliyetler pek bir anlam ifade etmez. Bu durumda, Mehdi'nin Süfyan'ı öldüreceği yönündeki bazı hadisleri, onun döneminde hiç kan akıtılmayacağını unutmadan değerlendirmek gerekir. O halde bu hadislerdeki ifadelerle, Mehdi'nin şu an yeryüzünde hakim olan maddeci felsefeyi, Allah'ı inkar eden ideolojileri yok etmesine, ilmi yöntemlerle çürütmesine işaret ediliyor olabilir.
Allah, Kuran'da bu gerçeklerin her zaman için yalan ve batıl üzerine galip geleceğini şöyle haber vermektedir:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)


http://www.musayusuf.com/altincag07.html


..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
VE SON ALINTIM VE SİTE ADRESİ,

http://www.musayusuf.com/altincag07.html


Mehdi'nin Kutsal Emanetlerle Aynı Şehirde Bulunması
Mehdi'nin beraberinde süslenmiş bir halde Peygamberimiz'in bayrağı olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 65)
Peygamber'in softan bayrağı ile çıkacaktır. O bayrak dört köşeli olup dikişsizdir ve rengi de siyahtır. O'nda bir hicr (hale) bulunur. O Resulullah'ın vefatından beri açılmamış olup Mehdi çıkınca açılacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 23)

Alametlerine gelince: beraberinde Allah Resulünün (s.a.v.) gömleği, kılıcı, sancağı bulunacaktır. O sancak ki Peygamber'in vefatından bugüne kadar hiç açılmamıştır. Mehdi'nin zuhuruna kadar da açılmayacaktır. Sancağında "El Biat"u Lillah- Allah için Biat" ibaresi yazılı olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 164)


Peygamber Efendimiz'in bayrağıyla çıkacaktır. O bayrak, dikilmemiştir, siyah ve dört köşelidir. Peygamberimiz'in vefatından sonra hiç açılmamış olup ancak Hz. Mehdi tarafından açılacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 41-42, 52, 54)
resim201.jpg

Kutsal Emanetler Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilmektedir.
Bilindiği gibi Peygamberimiz'in bu kutsal emanetleri (kılıcı, gömleği, sancağı) İstanbul'da, Topkapı Sarayı'ndadır ve uzun yıllardır şanlı Türk milletinin himayesi altındadır. Yukarıdaki hadis-i şeriflerde bir de hiç açılmamış bir bayraktan söz edilmektedir. Müzenin Kutsal Emanetler Bölüm Şefliği'nden edinilen bilgiye göre, müzede iki sancak bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi sonradan dikilmiş olup, içerisinde eski sancaktan alınmış parçalar vardır. Diğeri ise müze içinde olmakla birlikte halka teşhir edilmemektedir. Hadis-i şerifin işaret ettiği sancağın bu sancak olması ve Mehdi tarafından açılması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir)

Molla Cami ve Bediüzzaman Said Nursi gibi bir kısım alimler de Kuran'da İstanbul'a işaret eden bazı ayetler tesbit etmişlerdir. Molla Cami, Sebe Suresi'nin 15. ayetindeki "Beldetün tayyibetün" (güzel bir şehir) ifadesinin ebcedini 857 (Miladi 1453) çıkararak bu ifade ile İstanbul'un fetih tarihinin haber verildiğine işaret edildiğini belirtmiştir:

Bediüzzaman da Kevser Suresi'nin 1. ayetinin geçen () kelimesinin ebcedini 857 (miladi 1453) olarak hesaplamış ve bu ayetin de aynen "Beldetün Tayyibetün" gibi İstanbul'un Müslümanların eline geçtiği zamana işaret ettiğini belirtmiştir: "Evet madem Kevser Suresi Resul-i Ekrem'e (s.a.v.) ihsan edilen fütuhat-ı azimeye (büyük fetihlere, zaferlere) delalet ediyor, elbette (El kevser) dahi İstanbul'a bakıyor." (Büyük Lugat, s. 211)

Kuran'da iki denizin birleştiği bir yerden sürekli bahsedilmesi, bunun da, Kehf Suresi gibi Mehdiyet ve ahir zaman konusuna çok önemli işaretler taşıyan bir surede olması ve bu surenin dünya hakimiyeti ile ilgili ayetlerin hemen önünde yer alması, bahsedilen bu şehrin, İslam aleminin son başkenti İstanbul'a işaret ettiğini düşündürmektedir.

Çünkü hiçbir zaman İslam aleminin başkenti iki denizin birleştiği bir şehirde kurulmamıştır. İki denizin birleştiği yerin önemi özellikle Hz. Musa ve Hızır kıssasında görülür. Hz. Musa'nın ilmine tabi olduğu Hz. Hızır'ın ilmini yaydığı yerden bu şekilde bahsedilmesinde çok önemli işaretler bulunmaktadır. Bu ayetler, kendisi de peygamber olmayan, fakat Hz. İsa'nın tabi olacağı Mehdi'nin, iki denizin birleştiği bir yerde ilmini yayacağına, faaliyetlerini bu şehirde sürdüreceğine işaret etmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi bu ilim çok özel bir ilim olacaktır. Kuran'daki her ayet çok önemli hakikatlere işaret etmektedir. Özellikle Mehdiyet ve Deccaliyet çağına bakan Kehf Suresi'nin bu derin sırları ve işari manaları çok önemlidir.

Bu Şehrin Harpsiz (Kan Akıtılmadan) Fethedilmesi

Hadislerde İstanbul'un Mehdi tarafından fethinin savaşsız, kan akıtılmadan, ilmi ve imani bir mücadele sonucunda gerçekleşeceğine işaret edilmektedir:
.....................
............
........
.....
...
..
.
 

HARIS

Asistan
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu Şehrin Harpsiz (Kan Akıtılmadan) Fethedilmesi

Hadislerde İstanbul'un Mehdi tarafından fethinin savaşsız, kan akıtılmadan, ilmi ve imani bir mücadele sonucunda gerçekleşeceğine işaret edilmektedir:

Hadislerin Siyak ve Sibakı Bilinmelidir... Yoksa ihtilafa Kapı Açar !

http://img112.imageshack.us/img112/4388/istanbulfethi0uc.jpg

http://img112.imageshack.us/img112/5871/stanbulunkincifethi4ko.jpg

http://img112.imageshack.us/img112/4740/istanbulfethi13mf.jpg

http://img114.imageshack.us/img114/9702/304stanbulun304kincifethi17gi.jpg

http://img79.imageshack.us/img79/6304/armegeddonmelhamesimgesi3nb.jpg
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
SAHİH-İ BUHARİ
İmam Muhammed bin İsmail Buhari (810-870)'nin sahih hadis kitabıdır. Kütüb-ü Sitte'nin en önemli kitabıdır. Ehl-i Sünnet alimleri Sahih-i Buhari'yi Kuran-ı Kerim'den sonra İslam dininde en temel ikinci kitap olarak kabul etmektedirler. İçinde 7275 hadis vardır. İmam-ı Buhari bu sahih hadisleri yaklaşık 600 bin hadis-i şerif arasından seçmiş ve Sahih-i Buhari'yi onaltı senede yazmıştır.

Buhari neden 600.000 hadis-i şerifin (!) 7275' ni ,yani %1 birini alıp %99 'unu bıraktı acaba?

Hz.Muhammed Yüce Rabbimizin insanlığın dünyada va ahirette kurtuluşu için gönderdiği son dinin peygamberidir.O bir kahin değildir,son peygamberdir.Gelecekle ilgili ona isnat edilen rivayetleri duyan onu Nostradamus zaneder (haşa).
O dedi,bu dedi,filan rivayet etti vs..bırakıp bu rivayetler Kurana,akla, mantığa bilime uyuyormu bir defa olsun kendi aklımızla düşünelim,Allahtan korkalım.

Tur
(29)O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun!
 

HARIS

Asistan
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

MUHAMMED 18 - Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?

AL-İ-İMRAN 179 - Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin için büyük bir mükafat vardır.

TEKVİR 24 - O, gayb hakkında cimri de değildir.

ENAM 157 - İnanmak için ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz."

NİSA 162 - Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekatı veren, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükafat vereceğiz.
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Önce isterseniz bir hayatına göz atalım o atııp tuttuğumuz mübareğin!!! Sonra birde ben bir ekleme yapayım!!!! LÜtfen! Böyle söylemlerden kaçınalım!!!!... Bakınız... Böyle muhalefetle bazen birşeyler elde edebilirsiniz ama bazen de çok şey kaybedebilirsiniz... Daha dikkatli olalım inşallah...

İmam-ı Buhari

Kur’an-ı kerimden sonra en kıymetli kitab olan Sahih-i Buhari adıyla meşhur hadis kitabını yazan büyük hadis âlimidir. İsmi, Muhammed bin İsmail olup, künyesi Ebu Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadis-i şerifi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmam", Buharalı olduğu için "Buhari" denilmiş, İmam-ı Buhari ismiyle meşhur olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhara’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkand’ın Hartenk kasabasında vefat etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buhari, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhara’da başladı. Duası makbul saliha bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından itibaren hadis âlimlerinin derslerine devam etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadis-i şerifi ezberledi.

Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmi münazaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhili, bazı hadis rivayetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübarek ve Veki bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehidlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farizasını ifa ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhara’ya döndüler, İmam-ı Buhari ise, Mekke’de kalıp, hadis-i şerif toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sahabe ve Tabiin fetvalarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi’den Şafii fıkhını öğrendi. Bu arada Medine-i münevvereye gidip Resulullah efendimizin kabri şerifini ziyaret edip, geceleri kabri şerif başında Tarih-ul-Kebir kitabını yazdı. Mekke ve Medine’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan, Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekaya ve hafızaya sahip olan İmam-ı Buhari, işittiği hadis-i şerifi hemen ezberliyordu. Onunla hadis-i şerif dinleyenler yazdığı halde, o, yazma ihtiyacını duymuyordu. Muhammed bin Selam el-Bikendi, İbrâhim bin el-Eşâs, Ebu Âsım eş-Şeybani, Abdurrahman bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebu Nasr-il-Ferâdisi, Abdân bin Osmân el-Mervezi, Ali bin el-Medini, Ahmed bin Hanbel, Yahya bin Main, İshak bin Raheveyh, Süleyman bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi gibi hocalar elinde yetişti.

İmam-ı Buhari hazretleri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Maveraünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizi, Nesai, Ebu Zür’a ve Ebu Bekr bin Huzeyme, İbni Ebi Davud, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezi, Müslim bin Haccâc, İbni Ebiddünya gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı.

Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişabur’a oradan da Buhara’ya döndü. Bir müddet Buhara’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivayete göre Buhara valisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhari cevabında; "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem" buyurdu. Bu durum valiyle arasının açılmasına sebep oldu. Buhara’dan ayrıldı. Allahü teâlâya, şikayet yoluyla valinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duası kabul olup, aradan bir ay geçmeden vali azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkandlılar kendisini davet ettiler. Giderken yolda, Semerkandlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüd namazından sonra ellerini açıp; "Yâ Rabbi! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!" diye dua etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefat etti. Kabri oradadır.

İmam-ı Buhari hazretleri, çok cömert olup, herkese iyilik ederdi. Fakirlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hariç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden daima kaçar, gıybetten çok korkardı. "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın" buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibadetle meşgul olurdu. Kur’an-ı kerimi üç günde bir defa hatmederdi.

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmam-ı Buhari hazretleri, yüz binlerce hadis-i şerifi ezberlemişti. Hadis-i şerifleri metinleri ve senetleriyle ezbere bilirdi. Hadis-i şeriflerin ravilerini çok inceler dinin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen, ahlakında bir kusur olanların rivayet ettiği hadis-i şerifleri almazdı. Hadis-i şerifin metnini ezberlediği gibi, o hadis-i şerifi rivayet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm tarihlerini, ahlak ve yaşayışlarını, kimden rivayette bulunduklarını, o raviden başka kimlerin hadis-i şerif aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivayetinde ve ravilerin senedinde hataya düşse, hemen İmam-ı Buhari hazretlerini bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrafı hadis-i şerif almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmam-ı Buhari hazretlerinin hadis ilmindeki rumuzu "H" harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelam ilimlerinde de üstad olan İmam-ı Buhari hazretlerinin tefsire dair bildirdiği rivayetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelam ilmine dair eserler de yazmıştır.

Eserleri
1) Câmi-us-Sahih:
En büyük ve en meşhur eseridir. Sahih-i Buhari ismiyle de tanınır. İslam âlimleri söz birliğiyle; "Kur’an-ı kerimden sonra en sahih kitap Sahih-i Buhari’dir" buyurmuşlardır. İmam-ı Buhari bu kitabı Mescid-i Haram’da yazdı. Her hadis-i şerifi kitabına yazmadan önce istihare yapmıştır. Gusledip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadis-i şerifleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medine-i münevverede Peygamber efendimizin kabri şerifi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır: "Câmi-us-Sahih kitabına her hadis-i şerifi koymadan önce gusledip, iki rekat namaz kılıp, istihare yaptım. Ondan sonra hadis-i şerifi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. Bu kitabı on altı yılda tamamladım."

Kütüb-ü Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahih-i Buhari’nin, Ali el-Yünûni tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni muteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphanesindedir. Sahih-i Buhari’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emiriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddin Ahmed Zebidi, mukarrer rivayetleri birleştirerek Buhari-i Şerif Tecrid-i Sarih ismiyle kısaltılmıştır.
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
İmam-ı Buhari

300.000’den fazla hadis-i şerifi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmam", Buharalı olduğu için "Buhari" denilmiş,

Hadis alimleri hep Türkistanlı nedense?


Kuvvetli zekaya ve hafızaya sahip olan İmam-ı Buhari, işittiği hadis-i şerifi hemen ezberliyordu. Onunla hadis-i şerif dinleyenler yazdığı halde, o, yazma ihtiyacını duymuyordu.

Bu bir hastalık belirtisi olabilir.Otistikler bilindiği gibi bir şehrin telefon rehberini bile ezberleyebilirler.
300.000 ( üç yüz bin) hadisi ravileri ile beraber ezbere bilmek...:confused1[1]:

İmam-ı Buhari hazretleri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Maveraünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir.

:thinking: 70 000
Bir rivayete göre Buhara valisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhari cevabında; "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem" buyurdu. Bu durum valiyle arasının açılmasına sebep oldu. Buhara’dan ayrıldı.

Vali Buhariyi şehirden kovmuş ama sebebi ?
Bu arada Semerkandlılar kendisini davet ettiler. Giderken yolda, Semerkandlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüd namazından sonra ellerini açıp; "Yâ Rabbi! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!" diye dua etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefat etti. Kabri oradadır.

Buharadan kavulduğu gibi Semerkanda da alınmamış.Sebebini bilmiyoruz.
Bayram günleri hariç bütün yılını oruçla geçirirdi.

Sünnet bumudur?Peygamber efendimiz bu şekildemi yaşamıştır?

Haramlardan ve şüphelilerden daima kaçar, gıybetten çok korkardı. "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın" buyururdu.


Peygamberimize binlerce rivayeti isnat et,sonrada gıybetten kork.

Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibadetle meşgul olurdu. Kur’an-ı kerimi üç günde bir defa hatmederdi.
Eserleri
İmam-ı Buhari bu kitabı Mescid-i Haram’da yazdı. Her hadis-i şerifi kitabına yazmadan önce istihare yapmıştır. Gusledip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadis-i şerifleri yazmıştır.
16 yılda

600.000 defa gusul,
1.200.000 rekat namaz,
600.000 istihare

Günde 100 defadan fazla gusul abdesti ,200 rekat namaz kıldığını iddia ediyorsun,tabii buna inanıyorsun.Benim diyecek bir şeyim yok.
Allah selametlik versin.
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Sen Peygambere inanmıyormusun, miraca çıkmaya???????? Çok merak ettim???? Heryerden taşlarla kovulmuş, büyücü denmiş, savaşlar yapılmış onunla.......... Bu ne demek yani??? İslam tarihinde hep böyle olmuş, mübarekler büyük sıkıntılar çekmiş ki, dediğim gibi Peygamberimiz. dahi bunca meşakkat ve sıkıntı yaşadıktan sonra ordan burdan kovulmak sıkıntı bile gelmiyordu onun yolunda canını fedaya hazır olanlara!!! Ama Rabbim, bizlere öyle belalar vermesin kardeşim!!! Aman dikkat yazımıza!...

Güllük gülistanlık yaşıyor değil mi tüm inananlar???? İmtihan diye birşeyde yok!!!! İki hadis ezberleyen cennete gidecek değil mi???? Güzel ahlak, sabır, merhamet, hoşgörü, çaba, gayret bunlar zaten önemli değil?!?!?!?
Ne kadar da yüzeysel bir bakış açısı?! Miraca çıkan bir Peygamberin. ümmeti bunu mu yazabilir? Bizim aklımız ermiyor, yetmiyor diye herkesi otistik yapıyoruz demek?! Ne güzel yol... Siz eski insanlardaki hafıza, ilim öğrenme yetisi, heybet, uzun yaşam, ALLAH KORKUSU VE SEVGİSİNDEKİ ZİRVE,......... gibi kaabiliyetlerden haberdar değilsiniz anlaşılan!... Yaşları kaçmış bakıyormusunuz? Herbiri bu ilimlere çok küçük yaşlarda vakıf olmuşlar... Soru-cevap bölümünde hadis alimleri başlıklı yazıya bakarsanız diğer alimler hakkında da bilgiye ulaşabilirsiniz... Bu arada özür dileseler olurmu efendim, herkes Türkistanlıymış ya?!?!?!? Bence o konuyu da bir araştırın... İslam ne taraflardan yayılmayya başlamış? Arabistan ve asya bir kaynak, İslamın yayılımında... Nerden çıkacaktı hadis alimi? İtalyadan mı????? Ayrıca edeblerini yazmış burada... Bir hadisi nasıl ehemmiyet vererek nakil ettiğini yazmış... Anlayamadınız galiba?!?!?!? Niye matematiği veya fizikteki kuralları tenkit etmiyorsunuz?! Hem kul işi olduğundan belki doğru çıkar?! Daha az zarar olur sonunda!!!!!

Evet ben bu yazılanlara inanıyorum ve onun ve diğer mübareklerin şefaatlerini diliyorum... Size de selametler...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Zeygue'nin derdi İmam Buhari ile mi yoksa Hadisler ile mi? İmam Buhari Ehl-i Sünnetin en büyük Hadis alimlerindendir.. Sıdkı, doğruluğu, titizliği, imanı ve ihlası bilinen bir alimimizdir.. Kendi asrının önde gelen şahsiyetlerinin övgü ve şehadetine sahiptir.. Her Ehl-i Sünnet Alimi de ondan mutlaka yararlanmış ve nakiller yapmıştır.. Taaa ki günümüze kadar.. Zeygue'nin bu tavrı, eğer Hadis ilmini reddetmiyorsa, Sünnet inkarcılarının ekmeğine yağ sürer..
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
s.a

Hadis i Şerifleri kabul etmeyen zevatların Kur'an ı kabul etmesinin mantığı yoktur... Çünkü her ikiside Hz Muhammed sas in sözüdür...

Selametle..
 

kılıçustası

Asistan
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bakın bundan önce bir vatandaş beni maile kaydetmiş ve diyor ki;

Menzilde bir şeyh var. O şeyh kendini (haşa) hz. İsa, oğlunu ise (haşa ve haşa) mehdi olarak görüyormuş. Şimdi sizlere bunu soruyorum bunun aslı var mı? Bu bir iftira değil midir? Allah bizleri yanlış yola sevk etmekten korusun. Ayrıca herkes kendine düşen görevi yaparsa Mehdi as'ın kim olduğunu bilir. Bence bu konuları konuşmak hiç mi hiç doğru değil. selametle

aslı astarı yoktu....

iftira değil , iftiranın daniskasıdır...
 

kılıçustası

Asistan
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
1
Puanları
0
İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubat-ı Rabbani 251. Mektup:


"Bilindiği üzere Nakşi Silsilesi, diğer velilerin silsilesi içinde Sıddîk (Ebu Bekir Efendimiz)'e nispetlidir. Binaenaleyh onlarda sahv (ayıklık) nispeti ağırlıklı olan haldir, irşadları daha tamamdır ve Sıddîk'ın kemalatı onlarda daha çok ve daha fazladır. Doğal olarak da onların nispeti diğer silsilelerin nispetinin üstündedir. ...

Geleceği vadedilmiş ve en mükemmel veliliğe sahip olduğu bilinen Mehdi'nin de bu nispet üzere olacağını, bu yüksek silsileyi tamamlayacağını ve ikmal edeceğini zannediyorum. Zira bütün velayetler bu yüksek nispetin altındadır. Çünkü diğer velayetlerin nübüvvet kemalatından payları azdır" (Darül Hikme Komisyonu çevirisi)

---------------------------------------------------------



aynen...


ama sen bunu harise anlatamazsn...

işine gelmeyene gözleri kapalı...
 

HarunYahya

Üye
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
126
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Zuhurat
Web sitesi
www.ademyakup.net

HarunYahya nın röportajında söyledikleri olmasa bile akıl sahibi müminlerde Hz.Mehdinin hadislerde belirtilen zuhur alametlerinin gerçekleşmiş olmasını göz önünde bulundurarak bu sonuca varabilir allahualem..

1) FİTNELERİN ÇOĞALMASI

Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği öğütleyip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Mehdi ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)

Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak. Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. Fitneler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir zaman Alametleri, 440)

Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artık Mehdi'dir" demesine kadar devam edecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

resim93.jpg


2) HARAMLARIN HELAL SAYILMASI
Bir fitne görülür, bunu diğer fitneler takip eder ve birinciler sonuncuların kılıçla çatışmaya dönüşünü kamçılar ve bundan sonra bütün haramların helal sayılacağı bir fitne gelir. Sonra da hilafet, yeryüzünün en hayırlısı olan Mehdi'ye evinde otururken gelecektir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

Küfür her yanı istila edip hükmü cemiyet içinde aşikare işlenmedikçe Mehdi zuhur etmez. Bu vakitte vaki olan ise… küfrün istilasıdır. Onun kuvvetidir. (Mektubat-ı Rabbani, 2-259)

Hz. Mehdi, bütün haramların helal sayıldığı büyük bir fitneden sonra çıkacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)



3) ALLAH'IN AÇIKÇA İNKAR EDİLMESİ


Alenen ve apaçık Allah Teala inkar edilinceye kadar Hz. Mehdi (a.r.) gelmez. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 27)

4) MÜSLÜMANLARA BASKININ ARTMASI
Ahir zamanda ümmetimin başına, sultanlarından şiddetli belalar gelir, öyle ki yerler Müslümanlara dar gelir. O zaman Allah, daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduran, benim soyumdan birisini gönderecektir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir zaman, s. 12)

Yemin ederim ki bu ümmete öyle (şiddetli) belalar gelecek de, kişi zulümden gaddarlıktan kurtulmak için sığınacak bir yer bulamayacaktır. Öyle sıkıntılı bir sırada Allah Teala akrabamdan, benim hanedanımdan bir kimseyi gönderecek. (Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 437)


5) DÜNYANIN HER YERİNİ KARIŞIKLIK VE KARGAŞALARIN KAPLAMASI

Dünya hercü merc* içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücüm ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyüğe vakarlı davranmadığında Allah, bu sırada onlardan adavetin kökünü kazıyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanında dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini (Mehdi) gönderecektir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman)
6) İRAN-IRAK SAVAŞI

7) AFGANİSTAN'IN İŞGALİ

Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah'ı hakkıyla bilen insanlar vardır. Onlar ahir zaman Mehdi'sinin yardımcılarıdır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 59)
resim148.jpg

8) FIRAT'IN SUYUNUN KESİLMESİ
Fırat (nehrinin suyu çekilerek) kıymetli altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan birşey almaya uğraşmasın!. (Çünkü ihtiyar dünyanın ömrü sona ermiş bulunacaktır.) (Sahih-i Buhari, 12/305)

Resulullah: Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir buyurmuşlar. (Sahih-i Müslim, 11/320)

Resulullah: Fırat'ın altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa, ondan birşey almasın! buyurdular. (Sahih-i Müslim 11/320)

Resulullah şöyle buyurdu: Yakında Fırat Nehri altın hazinesini açığa çıkarır, kim buna hazır bulunursa, ondan bir şey almasın. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)

(Resulullah:) "Fırat Nehri bir altın dağını açığa çıkarır" dedi. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)

Fırat nehrinin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın. Aksi takdirde ya ölür veya öldürülür." (Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir/Riyazü's Salihin, 3/332)
resim123.jpg


9) RAMAZAN'DA AY VE GÜNEŞ TUTULMALARI

resim127.jpg


10) KUYRUKLU YILDIZIN DOĞMASI

Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir (doğudan batıya doğrudur). (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)

resim149.jpg


11) KABE BASKINI VE KABE'DE KAN AKITILMASI
Resulullah buyurdu: Ramazan'da bir seda, Şevval'de bir ses, Zilkade'de kabileler arasında savaş olur. Hacılar talana uğrar. Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur, öyleki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan akar.

(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 31)


resim150.jpg

12) DOĞU TARAFINDAN BİR ATEŞİN GÖRÜLMESİ
Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu. (Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 461) (Kıyamet Alametleri, s. 289)


resim212.jpg

13) BÜYÜK OLAYLARIN VE HAYRET VERİCİ ŞEYLERİN MEYDANA GELMESİ

14) GÜNEŞTEN BİR ALAMETİN BELİRMESİ
Mehdi, güneşten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

Güneş bir alamet olarak doğmadıkça Mehdi çıkmaz. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
resim153.jpg


15) BÜYÜK ŞEHİRLERİN YOK OLMASI

16) DEPREMLERİN ÇOĞALMASI

17) BİR KÖYÜN YOK OLMASI
Hilafetin Arzı-Mukaddeseye indiğini görürsen bil ki, artık zelzeleler, kederler, büyük hadiseler yakındır. O gün kıyamet insanlara şu elimin başına olan yakınlığından daha yakındır. (Ebu Davud, Cihad 37, s. 2535, Kütüb-i Sitte, cilt 14, s. 339)

 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Öncelikle Hz. Mehdi' nin (A.S.) kim olduğunu açık bir şekilde belirtebilir misiniz arkadaşlar?
 

HarunYahya

Üye
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
126
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Zuhurat
Web sitesi
www.ademyakup.net
Mehdi, yol gösteren, hidayete eren, doğru yolu bulan, Allah (C.C.) tarafından kendisine rehberlik edilen, Kıyamete yakın dönemde zulüm ve adaletsizliğin her tarafı kapladığı bir zamanda gelip yeryüzünü adaletle dolduracağı ve Islamı hakim kılacağı müjdelenen zattır.

Mehdi, konusunu inkar küfre sebep olmadığı için ilk dönem akaid kitaplarında yer almamıştır. Ehl-i Sünnet'in akideye dair yazılan son dönem eserlerinde bu konu ele alınmaya başlanmış ve imanla aralarında ilgi kurulmuş, ancak bir inanç olarak yerleşmemiştir. Ancak Şia bunu çok ileri seviyede akideyi ilgilendiren bir mesele olarak takdim etmiştir.

Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi dünde bugünde Türkiye'de de Mehdi olduğunu, iddia edenler hiç eksik olmamıştır. Bu gibi kimseler Mehdi beklentisinde olan bir çok insanı aldatmış ve hislerini istismar etmişlerdir. Fakat hiçbir zaman bu durum, bizi mehdilik düşüncesinin bundan dolayı islami olamayacağı, bu konudaki rivayetlerin hepsininin tamamen uydurma olabileceği fikrine götürmemelidir. Sahih hadislerde Mehdi ne şekilde, hangi ölçüler içinde anlatılıyorsa bunu doğru anlayıp, doğru yorumlama ve gerçeği olduğu gibi tavsif etmektir.

Şovmenler bir yana onları onları, mevki, makam, şöhret ve şahsi itibar düşkünlükleriyle tanımak mümkündür. Bunun yanısıra bazı takva sahibi İslam'ı bilen ve yaşayan zatlarında mehdilik iddiaları vardır ki; bunları karıştırmamak gerekir. Bediüzzaman bu tür iddaların sebebini açıklarken;

Çeşitli insanları gördüğünü, bir nevi kendilerini Mehdi bildiklerini 'Mehdi olacağım' dediklerini belirtirken, bu zatların yalancı ve aldatıcı olmadıklarını belki aldandıklarını, gördüklerini hakikat zannettiklerinı vurguluyordu. Bu karıştırmanın en mühim sebebinin ise Makam-ı evliyayadan bazı makamlarda mehdi vazifesinin özelliği bulunduğu, o makamın cüzi bir numunesine hatta gölgesine girenlerin kendilerini o makamın sahibi olduklarını zannetmeleridir. Eğer makam sevgisine mahkum değillerse bu hal kendilerinde fazla sürmez ve o hallerinden mesul olmazlar. Eğer makam sevgisi varsa, mağlup olup, ya divanelik derecesinde sukût ederler, veya hak yoldan saparlar. Çünkü büyük veliler kendileri gibi düşünürler. Nefis ne olursa olsun kendi kusurunu onlar ve büyükleri kendi ile kıyas edip kusurlu sanar. Hatta öyle bir noktaya gelirki enbiyalara karşı hürmeti bile noksanlaşır.

Mehdilik iddiasında bulunan bazı kimseler ise, cinlerin veya habis ruhların tesiri altına da girmiş olabilir. Cinler, böylelerini bazen gurur ve kibre sevkederler, okşayıp şımartırlar. Yeri ve zamanı gelincede, korkutup tehdit edip kendi hesaplarına konuşturup iş yaptırırlar.
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
s.a

Hadis i Şerifleri kabul etmeyen zevatların Kur'an ı kabul etmesinin mantığı yoktur... Çünkü her ikiside Hz Muhammed sas in sözüdür...

Selametle..

Müşrikler de aynı iddiada bulunuyorlar,"Kuran Muhammedin sözüdür."Geçmişte de bu böyleydi,şimdi de böyle.Ateist sitelere bir göz atarsanız bunu görürsünüz.Biz müslümanlar biliyoruz ki Kuran Allahın sözüdür,yeryüzündeki bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler Kuranın benzerini yazamazlar.
Her halde bir dil sürçmesi oldu.
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
Müşrikler de aynı iddiada bulunuyorlar,"Kuran Muhammedin sözüdür."Geçmişte de bu böyleydi,şimdi de böyle.Ateist sitelere bir göz atarsanız bunu görürsünüz.Biz müslümanlar biliyoruz ki Kuran Allahın sözüdür,yeryüzündeki bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler Kuranın benzerini yazamazlar.
Her halde bir dil sürçmesi oldu.

Bu söz bilinçli olarak akıllı müslümanlara laf ın tamamı söylenmez mantığına bürünerek söylendi...

Kur'an Allah tarafından "Kitap" olarak gelmemiştir...
Kur'an ı ve Hadis i ayıran Hz Muhammed sas dir...
Vahyedilen kısmını "Kur'an" yapan, söyleyende o'dur...

Hz Muhammed sas in sözünden muradımız, o söylemiştir...
Ayet ve hadis i tasnif eden tefsir eden de Hz Muhammed sas dir... Yoksa Haşa Kuran Allah ın kelamı değil Hz Muhammed in sözüdür dememişiz...
Anlarsında yeterki anlamak iste....

Selametle.
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
Kur'an Allah tarafından "Kitap" olarak gelmemiştir...
Kur'an ı ve Hadis i ayıran Hz Muhammed sas dir...
Vahyedilen kısmını "Kur'an" yapan, söyleyende o'dur...

Hz Muhammed sas in sözünden muradımız, o söylemiştir...
Ayet ve hadis i tasnif eden tefsir eden de Hz Muhammed sas dir... Selametle.

Ben bir şey söylemiyorum.İşte senin sözlerin işte ayetler.


Enam
(155) Bu ise indirdiğimiz tam, çok mübarek bir kitaptır. Bundan böyle buna uyun ve korunun ki, rahmetimize eresiniz

Araf
(2) Bu, kendisiyle uyarasın diye ve mü'minlere bir ihtar olmak üzere sana indirilen bir kitaptır; sakın bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı olmasın

İbrahim
(1) Elif, Lam, Ra. Bir kitap sana indirdik ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan nura çıkarasın; doğruca o yüce ve övülmeye layık olanın yoluna ki, bütün izzet ve hamd O'nundur.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Arapça bilenler ve Kur'an'da geçen manalardan haberdar olanlar tastik edeceklerdir ki "kitap" arapçada birbirine eklenen yapraklar, sayfalar anlamında olduğu gibi; birbirine eklenen kelimeler, sözler, sohbet anlamında da kullanılmaktadır..

Böylece, "Kitap", "Biz onu, senin dilinden dökülen kelimelerle indiriyoruz" anlamına da gelmektedir.. Doğrusu da budur.. Yoksa "kitap", bugün anladığımız gibi düzenli, ciltlenmiş, kapaklanmış bir nesne olarak anlaşılmamalı.. Herkesin malumudur ki Kur'an peydepey, zaman zaman 23 senede nazil olmuştur, yani tek parça bir yazılı nesne olarak inmiş değildir..

Halbuki Tevrat 8 seferde levhalara yazılı olarak indirilmişti.. Onu ayrıca yazan olmadı.. Kudretten yazılı idi.. Rivayet edilir ki Tevrat'ı bu haliyle ancak 100 deve taşıyabilmişti..

Sizin dediğiniz Tevrat için geçerli olabilir, ama Kur'an-ı Kerim için tarihen ve naklen uzun zamanlarda inmesi bir tevatür, bir hakikattir.. Aksini söylemek Asr-ı Saadeti görmezden gelmek olur..
 
Üst