Kutsal Kitap Hz. Muhammed'den bahsetmez.

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Yanlış bilgi..


Kur’an-ı Kerim 42 vahiy katibi tarafından yazılmıştır. En meşhurları Mekke'de Abdullah b. Sa'd Medine'de ise Übey ibni Kab'dır. Kur’an ayetleri kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri üzerine yazılmıştır. Her Ramazan ayında nazil olan vahiy pasajlarını (Kur'an'ı Kerim'i) baştan sona Cebrail'e arz ediyordu. Karışıklığı önlemek için de gelen vahyin nereye konulacağını belirtiyordu. Peygamber Efendimiz hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni, iki kap arasında mushaf haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı sık sık değişiklik yapmak, araya girecek birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir çok sayıda yazılmış metni imha etmek mecburiyeti hasıl olacaktı. Diğer taraftan Kur’an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının nezdinde yazılı nüshalar da bulunuyordu. Üstelik Hz. Peygamber gibi bir teminat mercii vardı. Bu yüzden metnin muhafazası konusunda endişeye sebep yoktu.

Ayrıca El-Hakim (Ö 405-1014) Müstedrek’inde “Kur’an metninin biraraya getirilmesi 3 defa yapılıp, birincisi Resulullah’ın huzurunda olmuştur” dedikten sonra, bu hükmüne esas teşkil eden şu hadisi, Zeyd İbn Sabit’den (Buhari ve Müslim’in rivayet şartlarını taşıyan bir senedle) nakleder. Zeyd diyor ki: “Biz, Hz. Peygamber’in huzurunda Kur’an’ı birtakım parçalardan telif ediyorduk (topluyorduk).” Beyhaki bu hadis hakkında: “Kanaatimce bundan maksad, birkaç ayrı defada indirilen ayet gruplarını, Hz.Peygamber’in Nezaretinde sureler halinde derlemektir” demektedir.

Şu halde vahyi tamamlanan sureleri peygamberimiz, mevcut en uygun malzemeye, birtakım sahifeler halinde temize çektirip muhafaza ediyordu. Peygamberimizin hayatında birçok sahabi Kur’an’ı hem hafızalarında hem de sahifelerinde toplamış bulunuyorlardı. O’nun ahirete irtihali üzerine Hz.Ali derhal evine kapanmış, “Kur’an’ı cemetmedikçe Cuma namazına çıkmak hariç, ridamı giymemeye yemin ettim” diyerek, sözünü yerine getirmiş, Kur’an’ı cemetmedikçe Hz. Ebu Bekir’e biat etmemişti.

Kur'an ın toplanması sürecinde hafızların hafızalarından faydalanılmıştır.Tamamı yazılı olarak kayıtlı olsaydı buna gerek kalmazdı.Pek çok ayet yazılı değil sözlü olarak toplanmıştır.Bu da Kur'an ın Hz. Muhammed öldükten sonra toplandığını gösterir.Ayrıca yazılı kayıtlar da ölçü değildir.Birisinin sahte belge üretemeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz?Bunu garanti edemezsiniz.Hafızların yazılı belgeleri ezberlemesi ölçü müdür?Osman'ın binlerce sayfa sahte belgeyi yaktırıp geriye elimizdeki metni bıraktığı bilinir.Ebu bekir topladıktan sonra her önüne gelen bir şeyler eklemeye çalışmıştır.Osman bunları reddedip,Ebu bekir in topladığı metni esas almıştır.vs. vs. vs.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Kur'an ın toplanması sürecinde hafızların hafızalarından faydalanılmıştır.Tamamı yazılı olarak kayıtlı olsaydı buna gerek kalmazdı.Pek çok ayet yazılı değil sözlü olarak toplanmıştır.Bu da Kur'an ın Hz. Muhammed öldükten sonra toplandığını gösterir

Ben hadisler sundum sen yorum yapıyorsun
Bildiğim kadarıyla yakılan nushalar Kuran değil uydurulan hadis nushaları
Tam metnin toplanmama sebebi Vahyin iniyor olması yukarda denildiği gibi,
Kuran Allah tarafından korunmuştur bu vahiyle sabit aklının almadığı düşünceleri
havarilere imana verdiğin için bile bile inanmıyorsun gibime geliyor ne dersin mesihçi :)
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
@Mesihçi oku bunu..Bistami ve Rahip

Bayezid-i Bistami kırk beş kere hacca gitmişti. Bir gün Arafat Tepesinde oturuyordu. Nefsi ona; "Bâyezîd! Senin bir benzerin var mıdır? Kırk beş defâ haccettin ve binlerce defâ hatmetme bahtiyarlığına eriştin." diye fısıldadı. Bu ses onu üzdü. Derhâl toparlandı ve oradaki mahşerî kalabalığa;

-Kim benim kırk beş defâ yapmış olduğum haccı bir ekmeğe satın alır? diye sordu.

Bir adam başını kaldırıp;

-Ben alırım, dedi ve ekmeği uzattı.

Bayezid-i Bistami aldığı ekmeği orada bulunan bir köpeğin önüne attı. Sonra işini bitirip, yol hazırlığı yaparak, Rum diyârına doğru yola çıktı. Günlerce gittikten sonra bir râhip ile karşılaştı. Râhib, Bayezid-i Bistami'nin elini tutup, evine misâfir götürdü. Evinde ona bir oda verdi. Bayezid-i Bistami kendisine ayrılan bu odada ibâdete başladı ve kalbini Allahü teâlâya çevirdi. Râhip her gün onun yiyeceğini sabah akşam getirip önüne koyardı. Bu hal bir ay devâm etti. Bayezid-i Bistami daha sonra nefsine dönerek;

-Ey nefis! Seni kırmak istiyorum, fakat Sen o kadar kötüsün ki kırılmıyorsun, dediği sırada râhip içeri girdi ve;

-İsmin nedir?" diye sordu.

O da;

-Bâyezîd! cevâbını verdi.

Râhip;

-Ne güzel adamsın. Keşke Mesîh'in kulu olmuş olsaydın!" deyince, bu sözler Bayezid-i Bistami'ye ağır geldi ve evi terketmek isterken râhip;

-Bizim burada kırk günü tamamla, öyle git. Çünkü bizim büyük bir bayramımız var, onu görmeni çok arzu ediyorum. Aynı zamanda çok değerli bir vâizimiz, sâdece bu günlerde bir defâ konuşur. Onu dinlemeni istiyorum,deyince, bu teklifi kabûl ederek, kırk gün kalmaya râzı oldu.

Kırkıncı gün geldiğinde râhib odaya girerek;

-Buyurun dışarı çıkalım, bayram günümüz geldi, dedi.

Bayezid-i Bistami dışarı çıkmak için hazırlandı. Fakat râhib ona;

-Siz bu kıyâfetle nasıl bin kadar râhibin arasına gireceksiniz? Bu yüzden üzerindeki elbiseyi çıkarıp, şu râhip elbiselerini giy ve boynuna İncil'i as! dedi.

Bu teklif ona çok ağır gelmesine rağmen, bunda da bir hikmet vardır diyerek râhibin getirdiği giysileri giydi. Râhiplerin arasına katıldı. Hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Biraz ilerledikten sonra râhiplerin en büyüğü geldi. Fakat konuşmuyordu. Niçin konuşmadığı sorulduğunda;

-Nasıl konuşabilirim, aranızda bir Muhammedî var! diye cevap verdi.

Halk ve râhipler galeyâna gelerek;

-Onu göster parçalayalım." diye bağrıştılar.

Başrâhip;

- Hayır, yemin ederim ki söylemem, ancak ona dokunmayacağınıza söz verirseniz, onu size tanıtabilirim, dedi.

Bunun üzerine râhipler ve halk, Muhammedî olan zâta dokunmayacaklarına dâir yemin ettiler.

Başrâhip;

-Allah için ey Muhammedî! Ayağa kalk ve kendini göster, diye seslenince, Bayezid-i Bistami ayağa kalktı.

Baş râhip;

-Adın ne? diye sordu.

-Bâyezîd! cevâbını verdi.

-Tahsil gördün mü? diye sorunca;

-Rabbim öğrettiği kadar bir şeyler biliyorum, dedi.

Bunun üzerine râhip;

-O hâlde bana şu hususları cevaplandır: İkincisi olmayan biri, üçüncüsü olmayan ikiyi, dördüncüsü olmayan üçü, beşincisi olmayan dördü, altıncısı olmayan beşi, yedincisi olmayan altıyı, sekizincisi olmayan yediyi, dokuzuncusu olmayan sekizi, onuncusu olmayan dokuzu, on birincisi olmayan onu, on ikincisi olmayan on biri, on üçüncüsü olmayan on ikiyi söyle bunlar nelerdir?

Bayezid-i Bistami baş râhibe;

-Beni iyi dinle! İkincisi olmayan bir, eşi-ortağı, dengi ve benzeri olmayan Allahü teâlâdır. Üçüncüsü olmayan iki, gece ve gündüzdür. Dördüncüsü olmayan üç, üç talâktır (boşamadır). Beşincisi olmayan dört; Tevrat, Zebûr, İncîl ve Kur'ân-ı kerîmdir. Altıncısı olmayan beş, beş vakit namazdır. Yedincisi olmayan altı göklerin ve yerin yaratıldığı altı gündür. Sekizincisi olmayan yedi, yedi kat göktür. Dokuzuncusu olmayan sekiz, kıyâmet günü Arş'ı taşıyacak sekiz melektir. Onuncusu olmayan dokuz, kadının dokuz ay hâmilelik müddetidir. On birincisi olmayan on, Mûsâ aleyhisselâmın Şuâyb peygambere on yıl çobanlık etmesidir. On ikincisi olmayan on bir, Yûsuf peygamberin on bir kardeşidir. On üçüncüsü olmayan on iki, on iki aydır." dedi.

Râhip tebessüm ederek;

-Doğru söyledin. Şimdi de bana, havadan ne yaratıldı, havada ne muhâfaza olundu ve kim hava ile helâk edildi? bunlardan haber ver,dedi.

Bayezid-i Bistami;

- Îsâ peygamber havadan yaratıldı, havada muhâfaza edildi. Âd kavmi hava ile helâk edildi, diye cevap verdi.

Râhip;

- Doğru söyledin. Kim ateşten yaratıldı, kim ateşten korundu ve kim ateş ile helâk oldu?" diye sordu.

O da;

-İblîs ateşten yaratıldı. İbrâhim aleyhisselâm ateşten korundu. Ebû Cehil ateş ile helâk oldu, dedi.

Râhip tekrâr;

-Taştan kim yaratıldı, taş içinde kim korundu ve taş ile kim helâk oldu? dedi.

Bayezid-i Bistami;

-Sâlih peygamberin devesi taştan yaratıldı. Eshâb-ı Kehf taş içinde korundu ve Ebrehe ve ordusu taş ile helâk edildi, cevâbını verdi.

Râhip;

- Doğru söyledin. Âlimler, Cennet'te dört nehir vardır, biri baldan, biri sütten, biri sudan, biri de şaraptandır. Ayrı ayrı olan bu dört nehir aynı kaynaktan akıyormuş, diyorlar. Bunun dünyâda bir örneği var mıdır? diye sordu.

-Evet vardır. İnsanın başından dört nehir akar. Kulak yağı acıdır. Göz yağı tuzludur. Burun suyu ayrı bir tad taşır. Ağızdan gelen su tatlıdır, cevâbını verdi.

Râhip yine;

-Doğru söyledin. Cennet ehli yer içer fakat abdest bozmaz, su dökmez. Bunun dünyâda bir benzeri var mıdır? diye sorunca;

Evet vardır. Ana rahmindeki cenin yer içer fakat dışkısı yoktur, cevâbını verdi.

Râhip;

- Doğru söyledin. Cennet'te Tûbâ ağacı vardır. Cennet'te hiç bir saray, hiç bir köşk yoktur ki, bu ağacın dalına dokunmasın. Bunun dünyâda bir örneği var mıdır?" diye sordu.

-Evet vardır. Güneş sabahleyin doğunca böyle değil midir? cevâbını verdi.

Râhip;

-Doğru söyledin. Şimdi şunları cevaplandır: Bir ağaç vardır, on iki dalı bulunmakta, her dalında otuz yaprak ve her yaprakta beş çiçek yer almakta, bunlardan ikisi güneşe, üçü karanlığa bakmaktadır. Bu ağaç nedir?" deyince:

-Ağaç bir yılı temsil eder. On iki dalı, on iki ay, her daldaki otuz yaprak, günleri, her yapraktaki beş çiçek de, beş vakit namazı temsil eder, cevâbını verdi.

Son olarak râhip şöyle sordu:

-Bana şu kimseden haber ver. Hacca gitmiş, tavâf yapmış ve o makâmlarda bulunmuştur. Fakat onun ne rûhu vardır ne de hac kendisine vâcibdir?"

Bayezid-i Bistami;

-Nûh peygamberin gemisidir." dedikten sonra, râhibe; "Ey râhip! Birçok sorular sordun. Biz onları cevaplandırmaya çalıştık. Müsâde ederseniz benim de sorularım var. Fakat ben bir sorudan başka sormayacağım. O da şudur:

Cennet'in anahtarı nerededir? Cennet kapılarının üzerinde ne yazılıdır?

Râhip sustu ve cevap vermekten kaçındı. Diğer râhipler bu duruma bozuldular ve;

-Ey büyüğümüz mağlup mu oluyorsun? dediler.

O da;

-Hayır mağlûb olmak istemiyorum, deyince;

-Peki öyleyse niçin cevap vermiyorsun, dediklerinde;

-Şâyet cevap verirsem benim cevabıma katılır mısınız? dedi.

Bunun üzerine hepsi birden söz verdiler.

Râhip;

-Dinleyin, şimdi cevap veriyorum. Cennet'in anahtarı ve kapılarının üzerinde yazılı olan ibâre; Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resûlullahdır." deyip müslüman oldu. Diğer râhipler de hep bir ağızdan Kelime-i şehâdeti getirip müslüman oldular. Bayezid-i Bistami de onların yanında bir süre kalıp İslâmiyeti öğretti. Böylece onun buraya gitmesinin hikmeti anlaşıldı.

Müslüman bir bilginle yarışma içindeki bir Rahip nedense ona İslami sorular sorup,İslam'a uygun cevaplar veriyor.Bu rahip fazlasıyla Müslüman zaten olayın başından beri ve Cennetin kapısında ne yazdığını da görmüş,sorunca hemen iman ediverdi.Helal olsun Rahip haliyle gitmiş cennetin kapısını görmüş.Ötekiler de dünden hazırmış hemen katılmışlar.Sevgili dostum iyi niyetine veriyorum...

Sevgiler
 
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
6,088
Tepkime puanı
637
Puanları
0
Müslüman bir bilginle yarışma içindeki bir Rahip nedense ona İslami sorular sorup,İslam'a uygun cevaplar veriyor.Bu rahip fazlasıyla Müslüman zaten olayın başından beri ve Cennetin kapısında ne yazdığını da görmüş,sorunca hemen iman ediverdi.Helal olsun Rahip haliyle gitmiş cennetin kapısını görmüş.Ötekiler de dünden hazırmış hemen katılmışlar.Sevgili dostum iyi niyetine veriyorum...

Sevgiler

Ben de yemin ederim ki cennetin kapısında LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH yazıyor.Ben görmediğim Allah.a inanmam mesihçi sen de biraz düşün istersen rabbin İSA yı görebiliyor musun hani sen ?
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
@alanyalı07 bu şekilde anlamış oldum ki sizin alanya da hem kuran kursu yok hem de okul yok.Size hiç bir şey öğretmemişler.Edepten yoksun kalmışsınız.Bu halinizle beni zorlamak bir tarafa ancak sayfalarımda gereksiz yer kaplarsınız.Boğazınıza kadar çamura saplanmışsınız.Sizi Tanrıya havale ediyorum.
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0


Ben de yemin ederim ki cennetin kapısında LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH yazıyor.Ben görmediğim Allah.a inanmam mesihçi sen de biraz düşün istersen rabbin İSA yı görebiliyor musun hani sen ?

Ben Rabbimi görüyorum ama bu ayrı bir konu.Görmesem de inanırım.İnanmak için görmek gerekmez.Sen bir Müslüman olarak cennetin kapısında öyle bir yazı olduğuna inanıyorsun.Ben de Tanrı'nın Kudüs benzeri bir cennet kuracağına inanıyorum.Bunlara inanmak için görmek gerekmez.Benim takıldığım nokta rahibin bu duruma Hristiyanken inanmasıdır.Bir Hristiyan bu soruyu duyunca niye Müslüman olsun?
 
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
6,088
Tepkime puanı
637
Puanları
0
Ben Rabbimi görüyorum ama bu ayrı bir konu.Görmesem de inanırım.İnanmak için görmek gerekmez.Sen bir Müslüman olarak cennetin kapısında öyle bir yazı olduğuna inanıyorsun.Ben de Tanrı'nın Kudüs benzeri bir cennet kuracağına inanıyorum.Bunlara inanmak için görmek gerekmez.Benim takıldığım nokta rahibin bu duruma Hristiyanken inanmasıdır.Bir Hristiyan bu soruyu duyunca niye Müslüman olsun?

Sorduğu sorulara cevap aldığı için o adamın yalancı olmadıgına inanmış olması ihtimali yok mu?
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Ben hadisler sundum sen yorum yapıyorsun
Bildiğim kadarıyla yakılan nushalar Kuran değil uydurulan hadis nushaları
Tam metnin toplanmama sebebi Vahyin iniyor olması yukarda denildiği gibi,
Kuran Allah tarafından korunmuştur bu vahiyle sabit aklının almadığı düşünceleri
havarilere imana verdiğin için bile bile inanmıyorsun gibime geliyor ne dersin mesihçi :)

Gerekli açıklamayı yaptım bu konuda.Kur'an la ilgili durum farklı.O mesajımı okudunuz mu acaba?
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0


cidden kendi içinde o kadar çok çelişiyorsun ki bize diyecek birşey bırakmıyorsun.BEN RAB OLSAM NİYE KENDİME ORTAK İSTEYEYİM KABUL EDEYİM!

Niye istemeyesin? Diğer yandan felsefeyi bir kenara bırakırsak Rabbin ortağı yoktur zaten.Kendi içimde çelişmiyorum.Siz sözlerimi tersten okuyorsunuz.Çünkü anlamak istemiyorsunuz.Susturmak istiyorsunuz.
 
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
6,088
Tepkime puanı
637
Puanları
0
Niye istemeyesin? Diğer yandan felsefeyi bir kenara bırakırsak Rabbin ortağı yoktur zaten.Kendi içimde çelişmiyorum.Siz sözlerimi tersten okuyorsunuz.Çünkü anlamak istemiyorsunuz.Susturmak istiyorsunuz.

Allahu zülcelal sana hidayet versin ne diyelim..Bizim dinimizde İNNE MEN MÜ'MİNUNE İHVETUN.tüm müminler kardeştir şuan Allahın varlığına ve Muhammed aleyhisselamın onun kulu ve elçisi olduguna şehadet etsen şu sitedeki en üstün kardeşimsin ve aramızdaki en üstün insansın çünkü tüm geçmişin silinir ama diyorum ya gerçeği aramakta mesele Allahu alem Ben bir yahudinin yada ingilizin çocuğu olsaydım da hristiyanlığı reddederdim geçte olsa çünkü başımı göğe kaldırdığımda er geç bunu anlardım ama elhamdülillah rabbim bana bu zorlukları yaşatmadı direk doğdugum fıtrat üzere ergenliğe girmemi sağladı ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN!
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0


Allahu zülcelal sana hidayet versin ne diyelim..Bizim dinimizde İNNE MEN MÜ'MİNUNE İHVETUN.tüm müminler kardeştir şuan Allahın varlığına ve Muhammed aleyhisselamın onun kulu ve elçisi olduguna şehadet etsen şu sitedeki en üstün kardeşimsin ve aramızdaki en üstün insansın çünkü tüm geçmişin silinir ama diyorum ya gerçeği aramakta mesele Allahu alem Ben bir yahudinin yada ingilizin çocuğu olsaydım da hristiyanlığı reddederdim geçte olsa çünkü başımı göğe kaldırdığımda er geç bunu anlardım ama elhamdülillah rabbim bana bu zorlukları yaşatmadı direk doğdugum fıtrat üzere ergenliğe girmemi sağladı ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN!

Çok büyük laflar bunlar...Büyük lokma yut büyük söz söyleme demiş atalarımız.Vardır bir sebebi...
 
Üst