Sofuoglu
Ordinaryus
- Katılım
- 29 Tem 2006
- Mesajlar
- 4,603
- Tepkime puanı
- 254
- Puanları
- 83
Binaenaleyh böyle bir zâtı, Hazret-i Allah'ın sevdiği, seçtiği bir kimseyi yalan ile, iftira ile karalamaya çalıştılar. Bu karalamalara dayanarak aylarca telefonlarını dinlediler, suç örgütü mensubu muamelesi yaptılar. Mahremini çiğnediler.
Bu ne kadar büyük bir zulümdür. Bu zulmü reva görenlerin vay haline.
Bu zâta örgüt üyesi iftirası atanlar, aslâ dünya ve ahirette iflah olmazlar.
Nitekim o tarihte bu yalancılar hakkında şöyle buyurmuşlardı:
"Fakat bu kirli ve çirkin tezgâhları ellerinde patlayacak, kurmak istedikleri tuzaklar kendilerine dönecektir.
"Kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?" (Nahl: 45)
Bu yalancıların Allah'a imanları olsaydı korkarlardı. Ancak yalan ile iman bir arada bulunmaz. Bunlarda da iman yok.
Fakat "Kahhar" olan Allah-u Teâlâ bunları görüyor ve biliyor."
Kahhar olan Hazret-i Allah bunlara daha ne musibet vereceğini kendisi bilir.
Bu daha dünyadaki cezası. Ahiretteki cezası ise daha korkunçtur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın." (Nisâ: 145)
Çünkü onlar İslâmiyet'i karıştırmışlar, ihanet etmişler, nankör olmuşlardır.
Allah-u Teâlâ imansızların âkıbetini haber verirken münafıkları kâfirlerden önce anmış, âkıbetlerini haber vermiştir:
"Allah münafık erkeklere, münafık kadınlara ve kâfirlere içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini hazırlamıştır.
Bu onlara yeter. Allah onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır." (Tevbe: 68)
Cehennemde her çeşit azap mevcut olduğu gibi, orada ebedî kalmaktan daha kötü bir azap tasavvur edilemez.
Bu ne kadar büyük bir zulümdür. Bu zulmü reva görenlerin vay haline.
Bu zâta örgüt üyesi iftirası atanlar, aslâ dünya ve ahirette iflah olmazlar.
Nitekim o tarihte bu yalancılar hakkında şöyle buyurmuşlardı:
"Fakat bu kirli ve çirkin tezgâhları ellerinde patlayacak, kurmak istedikleri tuzaklar kendilerine dönecektir.
"Kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerine hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?" (Nahl: 45)
Bu yalancıların Allah'a imanları olsaydı korkarlardı. Ancak yalan ile iman bir arada bulunmaz. Bunlarda da iman yok.
Fakat "Kahhar" olan Allah-u Teâlâ bunları görüyor ve biliyor."
Kahhar olan Hazret-i Allah bunlara daha ne musibet vereceğini kendisi bilir.
Bu daha dünyadaki cezası. Ahiretteki cezası ise daha korkunçtur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın." (Nisâ: 145)
Çünkü onlar İslâmiyet'i karıştırmışlar, ihanet etmişler, nankör olmuşlardır.
Allah-u Teâlâ imansızların âkıbetini haber verirken münafıkları kâfirlerden önce anmış, âkıbetlerini haber vermiştir:
"Allah münafık erkeklere, münafık kadınlara ve kâfirlere içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini hazırlamıştır.
Bu onlara yeter. Allah onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır." (Tevbe: 68)
Cehennemde her çeşit azap mevcut olduğu gibi, orada ebedî kalmaktan daha kötü bir azap tasavvur edilemez.