Tasavvufun İslam'daki yeri (delilleriyle münazara)

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İyi gidiyordun.

Bakara 105 de Rabbimiz ehli kitabın müslümanlara bir hayır gelmesini istemediğini bildiriyor.Çünkü ehli kitap Allah'ın vahyinin nasıl bir hayır ve rahmet olduğunu biliyorlardı.Allah öncesinde de kendilerine vahiy göndermiş ve insanlar arasındaki konumlarını yükseltmişti.Şimdi ise bekledikleri vahiy Araplara gelimişti.Öyleyse kendilerine gelen vahyin hükmü kalmamıştı.Bu rahmetten faydalanmak istiyorlarsa indirilen vahye uymaları gerekiyordu.

Ancak bu beklemedikleri bir durumdu ve gelen vahyi kabul etmek ağır geliyordu.

Bu ağır görev aslında öncekilerin üzerinde hep vardı.(Amanerresulu de geçen "ağır yük" te budur)

Rabbimiz bizlere vahyin işleyişini Bakara 106 da bildiriyor.Ehli kitaba gelen ayetlerin hükmünün kalmadığını daha iyisinin,doğrusunun geldiğini bildiriyor.

Yani bakara 105 ve 106 ya baktığımıda hükümleri kaldırılan ayetlerin ehli kitaba indirilen önceki ayetler olduğunu anlıyoruz.

Bakara 105 te sadece ehli kitap demiyor, müşrikler de size bir hayır inmesini istemez diyor. Müşrikleri niye katmış Allah ayete?

Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Bakara 105 te sadece ehli kitap demiyor, müşrikler de size bir hayır inmesini istemez diyor. Müşrikleri niye katmış Allah ayete?

Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne

Onların düşmanlıklarinın sebebi zaten belli değil mi?
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Yahayy için tekrar..

Tamam da kardeş yazdıkların bir şeyi değiştirmiyor ki.
İmam-ı Azam bizim kütüb-ü sitteden dediğimiz yani, bir çok ehl-i sünnet alimine göre itirazı küfrü gerektirebilecek kaynaklardan
Kur'ana muhalif bulduğu için bazılarının gerçek olamayacağını söylemiş ve veciz, hep bizim vurgulamaya çalıştığımız ana noktaya çok da güzel temas etmiş.

Talabesi İmama diyorki,

Eğer, râvilerin sözünü tekzip edecek olursanız, onlar da sizi Hz. Peygamber’in sözünü yalanlamış olmakla suçlarlar. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’e ulaşıncaya kadar, bu hadisi muteber kişilerden nakletmişlerdir.

Diyor, tıpkı sizin gibi değil mi? bahsettiği kişiler, nakillerinden hüküm çıkarılan Ebu Davut, Tirmizi yani 6 kitaptan ikisinin sahibi.

Peki İmam ne diyor:
Biz söyleyince kar etmiyor bari mukallidiyiz dediğiniz İmamın şu mükemmel tespitine kulak verin,!!!!


Hz. Peygamber’den hadis nakleden herhangi bir kimseyi reddetmek, Hz. Peygamber’i reddetmek veya tekzip etmek demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına bâtılı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber’e değil, nakleden kimseye râcidir. Hz. Peygamber’in söylediğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üstünedir. Biz onların hepsine iman ettik, onların Allah’ın Resulü’nün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz

Tekzip etmek, ancak “Ben Hz. Peygamber’in sözünü yalanlıyorum,” diyen kimsenin yalanlamasıdır. Lâkin bir kimse “Ben Hz. Peygamber’in söylediği her şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi, Kur’ân’a da muhalefet etmedi” derse, bu söz o kimsenin, Hz. Peygamber’i ve Kur’ân-ı Kerim’i tasdik etmesi; Allah’ın Resulünü, Kur’ân’a muhalefetten tenzih etmesidir. Eğer, Hz. Peygamber, Kur’ân’a muhalefet etse ve Allah için hak olmayan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı. Nitekim bu husus Kur’ân’da şöyle belirtilir:“Eğer peygamber söylemediklerimizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiçbiriniz de buna mâni olamazdı.” (Hâkka, 69/45-47)
Daha ne denilebilir ki, sense benim imanımda Hadisleri gayri matluv vahiy olarak kabul edip, Kur'an gibi saymak var, tek farkları var namazda okunmazlar diyorsun.
Birincisi Mezhebini taklid ettiğin şahıs böyle düşünmüyor, ikincisi yaptığın kesinlikle insaf sınırlarını aşıyor, benden söylemesi, Allah'ın gazabını celbedecek şeyler söylüyorsun, insanların uydurma, hükümdarlık ihtirası ve siyasi nedenlerle ihtilafa uğratma olasılığının kesinlikle vuku bulduğu, önü arkası,
sayısı, adedi belli olmayan sözleri Kur'ana alternatif hatta ve hatta Kur'anın direk hüküm bildiren ayetlerinin üstünde tutuyorsun.

1 dakika taassubtan kurtulsan ve aklı selim ile düşünsen yaptığının insafsızlık olduğunu sen de anlayacaksın, ama karar senin.
Kimse kimseye hatta peygamber bile, kimsenin üzerine bekçi gönderilmedi, herkes istediğini alıri istediğini bırakır.
Rabbimiz sıratı müstakiminden, bizi görmek istediği yoldan ayırmasın, batıla meylettirmesin.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir

Hz. Peygamber’den hadis nakleden herhangi bir kimseyi reddetmek, Hz. Peygamber’i reddetmek veya tekzip etmek demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına bâtılı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber’e değil, nakleden kimseye râcidir. Hz. Peygamber’in söylediğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üstünedir.
.

Buradan yarın devam ederiz inşaAllah.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
DUYURU!..

EHLİ OLMAYAN BİR KİMSENİN MÜTEŞÂBİH AYETLERİNİ YORUMLAMASI ÇOK SAKINCALIDIR.

Müteşabih ayetlerini hem zahiri hem batıni yorumu derin ilim sahipleri ancak yapabilirler.Ancak bunu anlatırkende avam-ı nas insanların yanında yapmazlar.Genelde münafıklar sırf müslümanların kafalarını karıştırmak için şüphe üzerinde daha çok duruyorlar ki müslümanların itikadı bozulsun diyedir.Maksatları tevhid akaidini bozmaktır.

Osmanlı zamanında,böyle kimseleri sınırdışına sürgün ediliyordu..Osmanlı alimleri itikadi konulara çok titizlik gösterdikleri için bu yüzden itikadı bozuk olan her kimler ise hakkında fetva çıkarıp o sapık görüşlü kimselere sürgüne gönderilmelerini sağlıyorlardu.Maksatları, tebanın (halkın) itikadını korumak idi.Şimdi ise laik ve demokrasi düzenine göre kanunlarımız olduğu için, sapık görüşlü de olsa ona konuşma hakkı veriyorlar.Oysa bu her ne kadar fikir ve ifade özgürlüğü olsa da cahil halkımızın ekseriyeti böyle kimselere hep aldanmışlardır.Mesela, diyanetin içinde alevi, sosyalist ve bid'atçı olan o kadar ilahiyatçılar var ki bunlar tv.lere çıkıp fetva verip konuşuyorlar.Oysa Diyanetin bünyesinde tahkim ve terbiye denetleme kurulu müessesi mevcut olduğu halde bunları hiç denetlemiyorlar.Böylelikle cahil ve cühelanın sapık görüşlü ilahiyatçılara fırsat verip aldanmalarına sebebiyet veriyorlar.Bu durum vahim olduğundan diyanet işleri başkanlığı bunları denetlemekte muktedir olduğu halde, bunlara karşı niçin seslerini çıkarmadıklarını onlara sormak lazımdır.Sözün özü şudur; müteşabih ayetlerini halka açık yorumlamak dinen sakıncalıdır.Bu mesele ehli sünnet alimlerinin kendi aralarında tartışma ve müzakereleriyle ancak neticeye varılır.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
DUYURU!..

EHLİ OLMAYAN BİR KİMSENİN MÜTEŞÂBİH AYETLERİNİ YORUMLAMASI ÇOK SAKINCALIDIR.

Müteşabih ayetlerini hem zahiri hem batıni yorumu derin ilim sahipleri ancak yapabilirler.Ancak bunu anlatırkende avam-ı nas insanların yanında yapmazlar.Genelde münafıklar sırf müslümanların kafalarını karıştırmak için şüphe üzerinde daha çok duruyorlar ki müslümanların itikadı bozulsun diyedir.Maksatları tevhid akaidini bozmaktır.

Osmanlı zamanında,böyle kimseleri sınırdışına sürgün ediliyordu..Osmanlı alimleri itikadi konulara çok titizlik gösterdikleri için bu yüzden itikadı bozuk olan her kimler ise hakkında fetva çıkarıp o sapık görüşlü kimselere sürgüne gönderilmelerini sağlıyorlardu.Maksatları, tebanın (halkın) itikadını korumak idi.Şimdi ise laik ve demokrasi düzenine göre kanunlarımız olduğu için, sapık görüşlü de olsa ona konuşma hakkı veriyorlar.Oysa bu her ne kadar fikir ve ifade özgürlüğü olsa da cahil halkımızın ekseriyeti böyle kimselere hep aldanmışlardır.Mesela, diyanetin içinde alevi, sosyalist ve bid'atçı olan o kadar ilahiyatçılar var ki bunlar tv.lere çıkıp fetva verip konuşuyorlar.Oysa Diyanetin bünyesinde tahkim ve terbiye denetleme kurulu müessesi mevcut olduğu halde bunları hiç denetlemiyorlar.Böylelikle cahil ve cühelanın sapık görüşlü ilahiyatçılara fırsat verip aldanmalarına sebebiyet veriyorlar.Bu durum vahim olduğundan diyanet işleri başkanlığı bunları denetlemekte muktedir olduğu halde, bunlara karşı niçin seslerini çıkarmadıklarını onlara sormak lazımdır.Sözün özü şudur; müteşabih ayetlerini halka açık yorumlamak dinen sakıncalıdır.Bu mesele ehli sünnet alimlerinin kendi aralarında tartışma ve müzakereleriyle ancak neticeye varılır.

kim burada böyle bir şey yapıyo da bunu yazdınız?

Ayrıca size göre sadece müteşabih ayetleri değil hepsini sadece o din adamları sınıfı okumalı biz sadece onlar ne anladı, onu anlamalıyız.

Kuran bize inmedi çünkü, bir tek o şahıslara indi.

Ayrıca Osmanlı her konuda referansmış gibi göstermekten vazgeçin, saltanatla idare edilen, halkı dahil tüm malı, tebası babadan oğula devredilen İslam devleti mi olur, kundaktaki bebeğin katline cevaz veren şeyhülialama ben, alimlik vasfı değil tuvaletimi temizletmem kusura bakmayın.

taassyn sizin hayat standardınız olmuş, ne kadar canice olursa olsun, her yanlışı tevil edilebilecek bir genişliğe sahipsiniz maşallah.

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
10390013_4488283940472_9169264107338549387_n
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
hangi şeyhülislam bu..

Fatihin nizamnamesine denk geldiniz mi hiç bir yerde?

"Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdlr. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar."

İşte bu veciz nizam ile III.Mehmed tam 19 erkek kardeşini, babasının hamile eşleri ve kundaktaki kardeşlerini, 20 kız kardeşini öldürtmüştür.

Bu ne ilk ne son sadece en vahşisi olduğu için yazdım, Fatih dahil, Kanuni vs... bebek ve çocuk yaşta günahsız şehzade ve şehzade çocuklarını boğdurarak öldürtmüşler.

Hadi ergenliği geçip devlete başkaldıran haketti diyelim, bebek ve çocukları öldürmeye hangi vicdan hangi kitap ile cevaz vermiş acaba.

buyrun bunu da siz açıklayın?


Tapatalklandı.
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Fatihin nizamnamesine denk geldiniz mi hiç bir yerde?

"Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdlr. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar."

İşte bu veciz nizam ile III.Mehmed tam 19 erkek kardeşini, babasının hamile eşleri ve kundaktaki kardeşlerini, 20 kız kardeşini öldürtmüştür.

Bu ne ilk ne son sadece en vahşisi olduğu için yazdım, Fatih dahil, Kanuni vs... bebek ve çocuk yaşta günahsız şehzade ve şehzade çocuklarını boğdurarak öldürtmüşler.

Hadi ergenliği geçip devlete başkaldıran haketti diyelim, bebek ve çocukları öldürmeye hangi vicdan hangi kitap ile cevaz vermiş acaba.

buyrun bunu da siz açıklayın?


Tapatalklandı.
Fatihin kanunnamesini biliyorum da,
Bir saniye önce şu şeyhülislamı bulalım..beşikteki bebeğe dair katletme fetvasını verdi dediğin şeyhülislamı merak ettim ben..



 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Fatihin kanunnamesini biliyorum da,
Bir saniye önce şu şeyhülislamı bulalım..beşikteki bebeğe dair katletme fetvasını verdi dediğin şeyhülislamı merak ettim ben..





Çok uzağa gitmeye gerek yok Kanuni Bayezid'in 4 küçük çoçuğunu öldürtürken Şeyhülislam meşhur Ebu Suud efendi idi, tarih ne yaptın hükümdarım sen dediğine şahit olmamış var mı böyle bir kayıt?

Ayrıca Fatih nizamnameyi çıkarırken şeyhülislam Molla Fahrettin Acemi (1436 - 1460) imiş, sonra da Molla Hüsrev (1460 - 1480) ve Molla Gurani (1480 - 1488)
Fatih sadece adını koyup yazılı hale getirmiş yoksa uygulamada zaten var.







Tapatalklandı.
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Çok uzağa gitmeye gerek yok Kanuni Bayezid'in 4 küçük çoçuğunu öldürtürken Şeyhülislam meşhur Ebu Suud efendi idi, tarih ne yaptın hükümdarım sen dediğine şahit olmamış var mı böyle bir kayıt?
Muhteşem Yüzyıl senaryosunda vardı da muteber bir Osmanlı tarihi kaynağında olayın tam aslı esası nedir göremedim şahsen..
Elinin altında varsa nakledebilirsen sevinirim..

Fatihin kanunnamesi zaten kısa yüzeysel bir hüküm..kardeş katli denmiş orada..ki beşikteki bebek felan da geçmiyor..
oğul katli dememiş mesela,verdiğin örnek oğul katli,torun katli.(ne kadar doğru orası meçhul,olayın aslı esası nedir bilemiyoruz)

Genelde biz olaya duygusal yönden bakıyoruz..
Bİr baba nasıl oğlunu öldürür,ya da sultan nasıl kardeşini öldürür.. ? diyoruz haklı olarak..
Halbuki devlet yönetiminde duyguyla yönetim olmaz..
kardeşin de oğlun da olsa,orada artık senin raiyyetin,halkından birisi konumuna girer..halktan birisine ne ceza verilecekse,belki daha fazlası verilmeli.çünki onun vereceği zarar,verdiği zarar uzak olan birinden daha büyüktür..
Mesela benim işlediğim bi isyan belki kaale alınmaz, ama bir komutan isyan etse darbe cezası görür..bunlar devlet yönetimine kalmış..bazı cezalar örfidir.hükümdar veya devlet yönetimi kendi varlığını tehlikeye düşüren durumlarda örfi cezalar da koyabilir..

Fakat yine de ben dizi senaryolarından ya da çok abartılmış duygusal tarihi romanlardan alıntı yapılmış bilgilere mesafeli dururum..

 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Muhteşem Yüzyıl senaryosunda vardı da muteber bir Osmanlı tarihi kaynağında olayın tam aslı esası nedir göremedim şahsen..
Elinin altında varsa nakledebilirsen sevinirim..

Fatihin kanunnamesi zaten kısa yüzeysel bir hüküm..kardeş katli denmiş orada..ki beşikteki bebek felan da geçmiyor..
oğul katli dememiş mesela,verdiğin örnek oğul katli,torun katli.(ne kadar doğru orası meçhul,olayın aslı esası nedir bilemiyoruz)

Genelde biz olaya duygusal yönden bakıyoruz..
Bİr baba nasıl oğlunu öldürür,ya da sultan nasıl kardeşini öldürür.. ? diyoruz haklı olarak..
Halbuki devlet yönetiminde duyguyla yönetim olmaz..
kardeşin de oğlun da olsa,orada artık senin raiyyetin,halkından birisi konumuna girer..halktan birisine ne ceza verilecekse,belki daha fazlası verilmeli.çünki onun vereceği zarar,verdiği zarar uzak olan birinden daha büyüktür..
Mesela benim işlediğim bi isyan belki kaale alınmaz, ama bir komutan isyan etse darbe cezası görür..bunlar devlet yönetimine kalmış..bazı cezalar örfidir.hükümdar veya devlet yönetimi kendi varlığını tehlikeye düşüren durumlarda örfi cezalar da koyabilir..

Fakat yine de ben dizi senaryolarından ya da çok abartılmış duygusal tarihi romanlardan alıntı yapılmış bilgilere mesafeli dururum..

İstersen birgün Sultanahmet'teki padişah türbelerini birlikte gezelim.Olayın asıllarını küçücük sandukalarda görebilirsin.
 
Üst