Yalnız kuran diyenler

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
ana ve baba bu terbiyeyi vermemişlerse..
Zavallı çocuk ne yapsın ki..../@vatandaş alicengiz


Bu vatandaşa daha önce demiştik ki, en büyük edepsizlik dindi küfretmektir ve küfür sözler sarfetmektir. Böyle bir konumda bulunup da başkalarına edep dersi vermeye kalkan kimsenin hali uryan =anadan doğma çıplak olduğu halde başkalarına edep dersi veren kimseye benzer ! Şimdi sanırım anlatmamız daha beliğ oldu. Anlaşılamyacak bir taraf kalmamıştır. Ve biz bu vatandaş için "çürük tahta" örneğini de vermiştik. Gariptir ve tuhaftır ama, halâ içimizden bazıları bunun çivi tutacağına inanıyor . Kimsenin inancına karışacak halimiz yok gerçi ama, vatandaşımız buraya mezhepsizler tarafından provakatör olarak gönderilmiş olduğunu zamanla herkes anlayacak diye düşünüyorum. Bunu anlayabilmek için kahin olmaya da gerek yok ... Açtığı konuları bir bir kontrol ettiğinizde, karşınıza son yıllarda kendisine en çok reddiye yazılan Mustafa İslamoğlunun kopyası çıkacaktır. Dikkat ederseniz kader, miraç ve kadından peygamber konuları Mustafa İslâmoğlu'nun da inanmadığı konulardır. Eh, inançların bire-bir örtüşmesi sanırım ancak bu kadar olabilir. Halâ bu çürük tahtaya çivi çakmaya çalışan negin hoşgörü sahiplerinimn bilgilerine sunarız. Zaman, kimin haklı olduğunu kısa sürede ortaya çıkaracaktır. Vesselâm.

Çok önemli bir Not: Büşra Betül bacımın gıyabımda ve şahsımın valideyni hakkında sarfedilen yapılan çirkin sözlere karşı yapmış olduğu aşağıdaki savunma dolayısıyla kendisine şükranlarımı ve tebriklerimi gönderiyorum.

İlk önce bu kelamlarınızdan ötürü Hz Nuh a.s kötü bir babamıydı yani
oğlu gemiye binmedi? diye sormak istedim.

sonra Ali imran 132 ye binaen 'Allah'a ve Rasulune itaat edin ki merhamet edilesiniz' ayetinden ne anlıyorsunuz
o hevasından konuşmaz haram kılan zaten Allah'tır nebi değil,o taşıyıcıdır,nakledicidir.

yahut bir misal verirmisiniz Allah'ın helal derken haşa nebinin haram dediği
tam tersi Allah haram dediği halde nebinin helalleştirdiği var mı?
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
İmdi Resülü Ekrem Sallallahüaleyhivessellem efendimiz bir şeyi haram kılması demek,haşa Allahü Teala Hazretlerinin Haram kıldığını helal kılma veya helal kıldığını, heram kılma değil ki.Haram veya helal olduğu Allahü Teala tarafından bildirilmeyen şeylerde, varid olmuştur.Bu da Allahü Teala Hazretlerinin bu hususta müsadesiyle olmuştur.Yoksa haşa bunu başka manalara çekmek en azından ahmaklıktır.
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]Bu ayetin hükmüncedir.Kendi ahmaklığına Kuran-ı Kerimi alet etmeğe kalkmak ahmaklıktan öte bir durumdur.Böyle kimsenin yönü imandan küfre dönmüştür.Eğer aklı başınana gelir tevbe ederse ne ala.


(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]Bu ayetin hükmüncedir.

Bu ayet müslümanlar tarafından savaşlarda elde edilen ganimetlerin dağıtımında, peygamber ne kadar ganimet
mal veriyorsa o kadarın ı alın demektedir.

Ayetin içinde bir cümleyi alıp onu hİç alakası olmadığı
olmadığı halde peygamberin sözlerinin ÇARPITILARAK
VAHY OLDUĞU KONUSUNDA BİR ALET OLARAK
KULLANMAYA ÇALIŞMAK ..
Aptalca bir iştir ve kur'ana hakaret olur...

Buyurunuz :


59-HAŞR:

7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

Ne anlatıyormuş bu ayet...????????????????????



 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
,


Cengzihana göre Resulü Ekberin dini görevi sadece tebliğdir.Kur'anın açıklanmasına ihtiyaç yoktur..

Cengzihan bir şeyler söylüyor,
ama söylediklerini bir usüle dayandıramadığından, sözleri havada kalıyor...


Hz. Peygamberin Kur'an'la ilgili başlıca üç görevi vardı:


1- Tebliğ
2- Tebyin (açıklama)
3- Tatbik

Cengzihan 2. ve 3. maddeleri görmek istemiyor, hadisleri , diğer beşerden farkı olmayan sözler zannediyor..Şu ayt mealini atlıyor:'' O kendiliğinden konuşmaz/Necm-3

Ayrıca Resulü Ekremin ayetleri tebyin görevini yapabilmesi için gerekli olan gayri metlüv vahyi nazara almıyor...Meali alıyor, tıpkı çölde klavuzsuz insan gibi yalpalıyor..


sırf bana kininizden dolayı beni eleştirebilmek için:

Cengzihana göre Resulü Ekberin dini görevi sadece tebliğdir.Kur'anın
açıklanmasına ihtiyaç yoktur..

gibi YALAN söylemekten bile çekinmiyorsunuz....

yukarıda ne yazmışım:

Kur'anı Kerim peygamberimize VAHYEDİLMİŞTİR...Doğrumu...?

Peygamberimiz kendisine vahyedilen Kur'anı insanlara TEBLİĞ VE.... KUR'ANI insanlara AÇIKLAMIŞTIR


Şimdi elimizde KUR'ANI KERİM var...
Bir de peygamberimizin Kur'an AÇIKLAMALARI var

Kur'anı Kerim mi vahy..?
Yoksa peygamberimizin Kur'an açıklamaları mı vahy..????

Şu ayt mealini atlıyor:'' O kendiliğinden konuşmaz/Necm-3

O ayet mealini hiiiç atlamıyorum.Cevabı yukarıda var anlayabilirseniz.

.. KUR'ANI insanlara AÇIKLAMIŞTIR

Sizin iftiralarınıza başka cevabım yok....
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
ana ve baba bu terbiyeyi vermemişlerse..
Zavallı çocuk ne yapsın ki..../@CENGİZHAN

İlk önce bu kelamlarınızdan ötürü Hz Nuh a.s kötü bir babamıydı yani
oğlu gemiye binmedi? diye sormak istedim.





o hevasından konuşmaz haram kılan zaten Allah'tır nebi değil,o taşıyıcıdır,nakledicidir.

yahut bir misal verirmisiniz Allah'ın helal derken haşa nebinin haram dediği
tam tersi Allah haram dediği halde nebinin helalleştirdiği var mı?



İlk önce bu kelamlarınızdan ötürü Hz Nuh a.s kötü bir
babamıydı yani oğlu gemiye binmedi? diye
sormak istedim.


Kardeş yazım gayet açık ve net idi.



Ben kişinin ana-babası KÖTÜDÜR demedim.
Kişinin ana-babası edep ve terbiye nedir BİLMİYORLARDI
ki çocuğa verememişler dedim.

sonra Ali imran 132 ye binaen 'Allah'a ve
Rasulune itaat edin ki merhamet edilesiniz' ayetinden ne
anlıyorsunuz



Ayet gayet açık ve net Allaha ve resuline inanın,itaat edin
anlıyorum.





yahut bir misal verirmisiniz Allah'ın helal derken
haşa nebinin haram dediği




tam tersi Allah haram dediği halde nebinin

helalleştirdiği var mı ?
















Peygamberimiz hiçbir zaman böylr bir şey yapamaz,

Aksi halde şah damarı koparılır...

Yalnız bu sorduklarınızdan bir şey anlayamadığğmı ifade edeyim,
Bu soduklarınız hadisleri VAHY mi yapıyor.






 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Resulullaha itaat farzdır ona itaat Allaha itaatir.Ona isyan eden Allaha isyan etmiştir.

Resulullah vahiy olmadığı zaman ashaba danışmıştır. Allahta işlerde onlarla meşveret et demiştir.

Ama vahiy varolduğunda kimseyi dinlemezdi.Ashabda bu vahiymi yoksa kendi fikrinmi diye sorardı vehiy değilse kendi fikirlerini söylerlerdi.

Onun için her sözü vahiy değildir ama vahiy olanda vardır ve o zaman itaat farzdır isyan küfür olur.

Ve Resulullah aynı zamanda devlet başkanıydı bu yönününde unutulmaması gerek.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul



Ben kişinin ana-babası KÖTÜDÜR demedim.
Kişinin ana-babası edep ve terbiye nedir BİLMİYORLARDI
ki çocuğa verememişler dedim.





Yalnız bu sorduklarınızdan bir şey anlayamadığğmı ifade edeyim,
Bu soduklarınız hadisleri VAHY mi yapıyor.







söylediğinin farkında mısın sen kardeşim terbiye ve edep bilmiyor demek ne demek?
hadise vahiy gözlüğüyle bakıldığını iddia ederseniz ana babaya da böyle isnatta bulunursunuz tabi..
Hadisler tabiki sizin anladığınız şekilde vahiy değil ama sünnetin bağlayıcılığı sabit...Peygambere taat farz nasıl anlarsanız artık!!!
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
sırf bana kininizden dolayı beni eleştirebilmek için:



gibi YALAN söylemekten bile çekinmiyorsunuz....

yukarıda ne yazmışım:

Kur'anı Kerim peygamberimize VAHYEDİLMİŞTİR...Doğrumu...?

Peygamberimiz kendisine vahyedilen Kur'anı insanlara TEBLİĞ VE.... KUR'ANI insanlara AÇIKLAMIŞTIR


Şimdi elimizde KUR'ANI KERİM var...
Bir de peygamberimizin Kur'an AÇIKLAMALARI var

Kur'anı Kerim mi vahy..?
Yoksa peygamberimizin Kur'an açıklamaları mı vahy..????



O ayet mealini hiiiç atlamıyorum.Cevabı yukarıda var anlayabilirseniz.

.. KUR'ANI insanlara AÇIKLAMIŞTIR

Sizin iftiralarınıza başka cevabım yok....

Size iftira aklımın ucundan bile geçmez beyefendi..Sözlerinizden yola çıkarak bunu söylüyorum..Madem Peygamber aleyhisselamın Kur'anı beyan etme, tebyin etme görevini kabul ediyorsunuz, peki Resulü Ekrem bunu neye göre yapıyordu sualinide bilmeniz gerkir.Ayrıca bir hadisin sahih olması için söylediğiniz kriterleri siz neye göre değerlendiriyorsunuz? Hadiscilere göre mi, yoksa aklınıza göremi?
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Ben peygamberin hüküm vermesinden, yasak koymasından bahsetmiyorum...

Peygamberin HARAM KILMASINDAN bahsediyorum.

HARAM KILMA sadece ve sadece Allahın yetkisindedir..
Allah hiçbir yetkisini bir kula devretmez.

Allah haram kılıyor.
Peygamber de haram kılıyor...

Allahla peygamber eşit..Belki hıristiyanlardaki gib, oğlu veya kardeşi.

Peygamber herhangi bir konuda YASAK GETİRİYOR derseniz
mümkündür. Toplumun yöneticisi ve lideri olarak ,her istediği
konuda ,isterse yüzlerce yasak getirebildiği gibi CEZALAR DA GETİREBİLİR.

Ayrıca peygamberin hadisleri vahy değildir.


Bana ilk kıbleyle ilgili ayet gosterebılırmısın kurandan fazla bir şey istemıyorum senden ve sana hodrı meydan dıyorum
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]Bu ayetin hükmüncedir.

Bu ayet müslümanlar tarafından savaşlarda elde edilen ganimetlerin dağıtımında, peygamber ne kadar ganimet
mal veriyorsa o kadarın ı alın demektedir.

Ayetin içinde bir cümleyi alıp onu hİç alakası olmadığı
olmadığı halde peygamberin sözlerinin ÇARPITILARAK
VAHY OLDUĞU KONUSUNDA BİR ALET OLARAK
KULLANMAYA ÇALIŞMAK ..
Aptalca bir iştir ve kur'ana hakaret olur...

Buyurunuz :


59-HAŞR:

7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

Ne anlatıyormuş bu ayet...????????????????????



Tevbe Suresi 29 da “Allah ın ve Rasulunun Haram koyma yetkisinin”
مَا حَرَّمَ اللّهُ وَرَسُولُهُ
olduğu bildirilmektedir.
Allah ın Haram koyduğu ve Rasulunun de bunu ilettiği söylenmemektedir.
İfade ; “Allah haram koydu Peygamberde iletti” şeklinde değildir.”Allah ın ve Rasulunun Haram kıldığı …” şeklindedir.
Rasulullah’ın Haram koyduğu ayetle sabitken bunu inkâr etmek mümkün değildir. O halde Rasulullah bu Haram koyma yetkisini nerde kullanmıştır ve hangi kaynakta bize ulaşmıştır.
Yoksa Rasul Haram koymuş ama bizden gizlemiş mi dir? ( Bakara 151 ) ( Maide 67 ) ( hâşâ )
Rasulun Haram koymasını “ Allah’ın Kur’an da koyduğu Haramları ” insanlara “iletmesi” ve “uygulaması” olarak algılamak mümkün değildir.
Çünkü “sınırları belirlemek“ ile sınırları “iletmek” ve “uygulamak” arasında dağlar kadar fark vardır.
Ayetin Arapçasından bihaber olan zavallılar bunu anlayamazlar. Çünkü ayette “Haram koymak” yani “sınır belirlemek” vardır. Bu sınırları “iletmek” ya da “uygulamak” ile ilgili bir tek harf bile yoktur.
Peki, Rasulun Haram kıldığı “sınır belirlediği” hususlar nerde geçmektedir? Mademki Rasulullah ta ( kendi heva ve hevesine göre değil. ( Necm 1- 4 ) Allah’ın kontrolü ve Allah’ın izni ile ) sınır koyabiliyorsa Allah bu sınırları Kur’an’a neden koymadı?
Çünkü bütün sınırlar; Kur’an’da belirtilseydi Elçiye ihtiyaç olmazdı. Bütün hususlar Kur’an’a yerleştirilirdi ve Allah teala bir dağın başına Kur’an’ı indirirdi ve alın uygulayın derdi.
Ama Allah teala öyle yapmadı.
Lüzumlu olduğuna inandığı hususları Kur’an’la bildirdi. Ayrıntıya girilmesi gereken noktaları ise Peygamberin Sünneti vasıtasıyla insanlara ulaştırdı.
Allah teala nın Kur’an’da bildirdiği bazı genel ifadelerin ayrıntısını, açıklamasını ( Nahl 44 - ( Cin 23 ) ) insanların Eksik akıllarına ( Bakara 13 – A’raf 66- 67 ) bırakmadı. Vahyin inşa ettiği ve vahyin kontrolü altında bulunan ( Cin 27 ) bir Akla sahip olan Nebisinin Sünneti vasıtasıyla insanlara hükümlerini, helal ve haramlarını bildirdi.


 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Resulullaha itaat farzdır ona itaat Allaha itaatir.Ona isyan eden Allaha isyan etmiştir.

Resulullah vahiy olmadığı zaman ashaba danışmıştır. Allahta işlerde onlarla meşveret et demiştir.

Ama vahiy varolduğunda kimseyi dinlemezdi.Ashabda bu vahiymi yoksa kendi fikrinmi diye sorardı vehiy değilse kendi fikirlerini söylerlerdi.

Onun için her sözü vahiy değildir ama vahiy olanda vardır ve o zaman itaat farzdır isyan küfür olur.

Ve Resulullah aynı zamanda devlet başkanıydı bu yönününde unutulmaması gerek.
Onun için her sözü vahiy değildir ama vahiy olanda vardır ve o zaman itaat farzdır isyan küfür olur.
Ve Resulullah aynı zamanda devlet başkanıydı bu yönününde unutulmaması gerek.




Onun için her sözü vahiy değildir ama vahiy olanda vardır ve o zaman itaat
farzdır isyan küfür olur.

Sözünüz çok doğru, ancak açıklama grerektiriyor

Peygamberimize gelen vahyler Kur'anda yazılıdır.
Bunların dışında VAHY yoktur.
Peygamberimizin sözleri kur'anın açıklamalarıdır.
Bunlarda RİVAYET olarak bizlere intikal etmiştir.

Eğer peygamberimizin hadisleri VAHY olsaydı, Allah tarafından korunurdu. Ancak hadisler korunmamış,kaybolmuş bizlere
ancak RİVAYET olarak gelebilmiştir.


Resulullah aynı zamanda devlet başkanıydı bu yönününde unutulmaması
gerek.

Çok doğru bir tesbit..
Bu nedenledir ki ,peygamberimiz devleti idare ederken Birçok EMİRLER, YASAKLAMALAR GETİRMİŞTİR. Bu emirler ve yasaklar

o gün için gerekli olan YASAKLARDIR.

HARAMLAR İSE SADECE BİZLERE KUR'AN ile gelmiştir.
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Size iftira aklımın ucundan bile geçmez beyefendi..Sözlerinizden yola çıkarak bunu söylüyorum..Madem Peygamber aleyhisselamın Kur'anı beyan etme, tebyin etme görevini kabul ediyorsunuz, peki Resulü Ekrem bunu neye göre yapıyordu sualinide bilmeniz gerkir.Ayrıca bir hadisin sahih olması için söylediğiniz kriterleri siz neye göre değerlendiriyorsunuz? Hadiscilere göre mi, yoksa aklınıza göremi?




Kur'anı beyan etme, tebyin etme görevini kabul ediyorsunuz, peki Resulü Ekrem bunu neye göre yapıyordu sualinide bilmeniz gerekir.

Diyorsunuz...

Tabiiki biliyorum ve de çok iyi biliyorum.

Peygamberimiz insanları islama davet ederken:

Önce Kur'anı tebliğ eder ve yazdırır,kayda geçirtir.
Bunlar doğrudan Yüce Allahtan gelen VAHYLERDİR.....

Vahyin tebliğinden sonra ,Kur'anın açıklamalarını yapar bazen
anlamayan insanlara izahlarda bulunur.misaller verir.

İşte bunlar yani Hadisler VAHY değil ,bir anlamda tefsirlerdir
de diyebiliriz.


Ayrıca bir hadisin sahih olması için söylediğiniz kriterleri siz neye göre değerlendiriyorsunuz? Hadiscilere göre mi, yoksa aklınıza göre mi?


Yalnız bu konuda değil,islam alimleine ait okuduğum bütün kitaplardan da
,okurum istifade ederim,sorgularım ve inancımı oluştururum

Hadis konusunda da, hadisçilerin kriterlerini okurum sorgularım
ve bu kriterlerden,istifade ederek kendi krıterlerimi oluştururum...
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
söylediğinin farkında mısın sen kardeşim terbiye ve edep bilmiyor demek ne demek?

hadise vahiy gözlüğüyle bakıldığını iddia ederseniz ana babaya da böyle isnatta bulunursunuz tabi..

Hadisler tabiki sizin anladığınız şekilde vahiy değil ama sünnetin bağlayıcılığı sabit...Peygambere taat farz nasıl anlarsanız artık!!!

Saygıdeğer kardeşim,

''Size edep ve terbiye bilmiyor'' ifadesinin ne demek olduğunu anlatmayayım.

Çok basit olarak, çocuğa terbiyeyi ANA,BABA ve AİLE verir.
Çocuğun terbiyesinden ana,baba ve aile sorumludur..

Bu gün çarşıda,sokakta,otobüsde terbiyesizlik yapana, tüm insanlar:

AİLE TERBİYESİ GÖRMEMİŞ Kİ.....
AİLE TERBİYESİ YOK Kİ.....

Derler..

Ben de burada bana hakaret edecek olan her kişinin ailesini sorumlu tutarım ve tutacağım...


Hadisler tabiki sizin anladığınız şekilde vahiy değil ama sünnetin bağlayıcılığı sabit...Peygambere taat farz nasıl anlarsanız artık!!!

Hadisler VAHY DEĞİDİR...

Ancak sünnetin bağlayıcılığı sabittir.
Peygambere itaat te müslümam olabilmek için ŞARTTIR...

Peygambere itaat etmeyen müslüman OLAMAZ...
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
sözünüz çok doğru, ancak açıklama grerektiriyor

peygamberimize gelen vahyler kur'anda yazılıdır.
bunların dışında vahy yoktur.
.[/b]

kuranın dısında peygamber vahıy almamıştır dıyorsun

pekı sana bunu ıspatlasam delıllerıyle hemde kuran ayetlerıyle ne yapacaksın cengızhan
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Tevbe Suresi 29 da “Allah ın ve Rasulunun Haram koyma yetkisinin”
مَا حَرَّمَ اللّهُ وَرَسُولُهُ olduğu bildirilmektedir.
Allah ın Haram koyduğu ve Rasulunun de bunu ilettiği söylenmemektedir.
İfade ; “Allah haram koydu Peygamberde iletti” şeklinde değildir.”Allah ın ve Rasulunun Haram kıldığı …” şeklindedir.
Rasulullah’ın Haram koyduğu ayetle sabitken bunu inkâr etmek mümkün değildir. O halde Rasulullah bu Haram koyma yetkisini nerde kullanmıştır ve hangi kaynakta bize ulaşmıştır.
Yoksa Rasul Haram koymuş ama bizden gizlemiş mi dir? ( Bakara 151 ) ( Maide 67 ) ( hâşâ )
Rasulun Haram koymasını “ Allah’ın Kur’an da koyduğu Haramları ” insanlara “iletmesi” ve “uygulaması” olarak algılamak mümkün değildir.
Çünkü “sınırları belirlemek“ ile sınırları “iletmek” ve “uygulamak” arasında dağlar kadar fark vardır.
Ayetin Arapçasından bihaber olan zavallılar bunu anlayamazlar. Çünkü ayette “Haram koymak” yani “sınır belirlemek” vardır. Bu sınırları “iletmek” ya da “uygulamak” ile ilgili bir tek harf bile yoktur.
Peki, Rasulun Haram kıldığı “sınır belirlediği” hususlar nerde geçmektedir? Mademki Rasulullah ta ( kendi heva ve hevesine göre değil. ( Necm 1- 4 ) Allah’ın kontrolü ve Allah’ın izni ile ) sınır koyabiliyorsa Allah bu sınırları Kur’an’a neden koymadı?
Çünkü bütün sınırlar; Kur’an’da belirtilseydi Elçiye ihtiyaç olmazdı. Bütün hususlar Kur’an’a yerleştirilirdi ve Allah teala bir dağın başına Kur’an’ı indirirdi ve alın uygulayın derdi.
Ama Allah teala öyle yapmadı.
Lüzumlu olduğuna inandığı hususları Kur’an’la bildirdi. Ayrıntıya girilmesi gereken noktaları ise Peygamberin Sünneti vasıtasıyla insanlara ulaştırdı.
Allah teala nın Kur’an’da bildirdiği bazı genel ifadelerin ayrıntısını, açıklamasını ( Nahl 44 - ( Cin 23 ) ) insanların Eksik akıllarına ( Bakara 13 – A’raf 66- 67 ) bırakmadı. Vahyin inşa ettiği ve vahyin kontrolü altında bulunan ( Cin 27 ) bir Akla sahip olan Nebisinin Sünneti vasıtasıyla insanlara hükümlerini, helal ve haramlarını bildirdi.



PEYGAMBERLER HÜKÜM KOYABİLİR Mİ? Kuran’a baktığımız zaman bu soruya hem müspet hem de menfi cevap vermemiz mümkündür. (3:23; 4:105; 5:44, 45, 47, 48, 49, 50; 6:57, 62; 6:144; 11:1; 12:40; 12:67; 13:37; 13:41; 17:46; 18:26; 28:70; 28:88; 40:12; 42:10; 43:44; 60:10) ayetlerinde hükmün yalnız ALLAH’a ait olduğunun altı çizilmişti. (3:79; 4:65; 5:42; 5:43; 5:44; 6:89; 12:22; 19:12; 21:74; 21:79; 26:21; 26:83; 28:14; 38:22) ayetlerinde ise pek çok peygamberin isimleri anılarak onlara da hüküm verildiği belirtilmiştir. Kuran terminolojisine aşina olmayanlara bir çelişki varmış gibi gelecek olan bu durumu, hükmün mahiyetine bakarak algılayabiliriz.
Kuran’daki pek çok kelime, birden çok kavramı aynı anda ifade eder. Kâfir, kitap ehli, salât, zekat, resul, cennet, Kuran vs gibi örnekler sıralanabilir. Bazılarında çok küçük nüans farkları olabileceği gibi, kelimenin tamamen farklı bir anlama bürünmesi de olasıdır. İnsanlığın konuştuğu her dilde çok tabi olan bu tekniği Kuran’ın da kullanmış olması kimseyi şaşırtmamalı. Nitekim ALLAH, bizimle bizim çeşitli süreçler geçirerek oluşturduğumuz diller aracılığıyla konuşmuştur. Dil, doğuştan ilahi edinimimiz olarak kazandığımız bir olgu değil, bilakis insanlığın kendi gayret ve çabasıyla ortaya çıkardığı bir araçtır. Dolayısıyla Kuran dili Arapçayı ne ALLAH oluşturmuştur ne de Kuran, insan ürünü bu dil kaidelerinden bağımsızdır. Kelimelerin bağlamlarına göre anlamlar kazanması ve eş sesli olarak kullanılabilmeleri tüm insan ürünü dillerde olduğu gibi Arapçada da oldukça yaygındır. Özellikle belagatin zirvesindeki Kuran, bu yönteme oldukça sık başvurmuştur. Bu vesileyle içerisinde kavram barındıran kelimeleri ve ayetleri algılamamız için Kuran bütünlüğünü gözetmemiz gerekir.
Kitabımızın ana gündemini oluşturan “hüküm” kavramına bir göz atınca ne demek istediğimiz kolaylıkla kavranacaktır. Hüküm: Kabataslak bir ifadeyle belirli bir konuda yargı verenin aldığı kararlardır. Hayatın her alanında milyarlarca farklı insan milyonlarca konuda hükümler vermektedir. Örneğin; bizim milyar kelimesini kullanmamız bile kendi dimağımızdaki bir hükmün-kararın sonucudur. Böylesine farklı varyasyonları içerisinde barındıran bir terimin, her hal ve koşulda tek manaya gelebileceğini zannetmek yalnızca basiretsizliktir.
Kuran’da bahsedilen hüküm kavramı birbirlerinden sarp bariyerlerle ayrılmış kısımlara ayrılır. Bunlar:
1- Dinde hüküm: Kitabımızın başından beri detaylıca anlattığımız gibi “Hüküm yalnız ALLAH’ındır.” Yani dinle ilgili ALLAH’tan başka kimsenin herhangi bir tasarrufta bulunma lüksü yoktur.
2- Mahşerde hüküm: Mahşer, Kuran’da din günü olarak tanımlandığı için “maliki yevmi’d din” olan ALLAH’tan başka kimsenin etkinliği söz konusu bile değildir. ALLAH, hepimizi hak ile yargılayacak ve adilce hükmünü verecektir.
3- Dünyada hüküm: Okyanus kadar engin bu konuyu iki ana bölmeye taksim edebiliriz. Yalnızca kendimizi bağlayan kişisel kararlar ve üzerinde tasallutumuz bulunanlar arasında ulaşmış olduğumuz yargılar.
Bu bölümde, dini alana en çok temayüz eden peygamberler ve hüküm kavramını ele alacağız. Peygamberlerin misyonu bölümünde de değindiğimiz gibi, nebiler; kendilerine doğru işleriyle sınırlı olarak itaat etmemiz gereken mutlak önderlerdir. (60:12) Ulak, toplumunun yalnızca dini alanında değil siyasi boyutunda da tartışmasız lideridir. İsterse bayrağı, toprağı, ordusu hatta para birimi olan bir devlet olunsun, isterse yalnızca küçük bir getto oluşturulabilsin bu birliğin her türlü karar mekanizması imam olan peygamberin eliyle yahut kontrolüyle gerçekleşir. Peygamberleri yalnızca uhrevi alana hapsetmek ve dünyevi hiçbir projeksiyonlarının bulunmadığını belirtmek, özellikle günümüzde oldukça yaygınlaşmış bir sapmadır.
Konuya son ve Kuran peygamberi Hz. Muhammet özelinden bakacak olursak; Resulullah’ın (sav) bu fonksiyonu sonuna kadar icra etmiş olduğuna şahit oluruz. Mekke’de hükmünü sınırlı bir alanda icra etmek durumunda kalmış olan peygamberimiz, Medine İslam Devleti kurulunca büyük bir hareket alanına kavuşmuştur. Medine İslam Devleti kurulduğunda Hz. Muhammet (sav), yürütme ve yargı erkini eline almıştır. Yasama ise Kuran’ın yani ALLAH’ın tekelindeydi. Ancak Kuran’ın serbest bıraktığı alanlarda Nebi, devlet başkanı olduğu için maslahata ve şartlara binaen çeşitli kurallar koyabiliyordu.
İşte asıl sıkıntı burada başlamaktadır. “Peygamberin kendi döneminde gerek devlete dair gerek toplumsal olarak koyduğu kurallar, ondan sonraki nesilleri bağlar mı bağlamaz mı?” sorusu hep tartışıla gelmiştir.
Hz. Muhammed (as), işlevi farklı pek çok karakteri bünyesinde barındırır. O, öncelikle ALLAH’ın elçisidir. Bu vasfı onu tarihi bir konu olmaktan çıkarıp dinin ana meselesi haline getirmiştir. Sonra Medine İslam Devletinin Başkanı, Fatma annemizin Babası, Hatice, Ayşe, Hafsa… annelerimizin Kocası, Ali ve Osman’ın Kayınbabası, Mescidi Nebevinin İmamı, Kureyş toplumunun bir Azası, Medine İslam Devletinin Yargıcı, gibi pek çok sıfatla tanımlayabiliriz. Nitekim bu sıfatların getirisi olarak binlerce hüküm vermiştir.
Efendimizin uygulamaya geçirdiği kararları iki şekilde kategorize etmek mümkündür: Birincisi; ALLAH’ın Kuran’da yasa olarak indirip peygamberin uyguladıkları, ikincisi ise Kuran’da hakkında herhangi bir hüküm olmayan konularda Resulün koyduğu kurallardır. Birinci alanda Elçi de dâhil olmak üzere kimsenin seçim hakkı yoktur. İşittik ve itaat ettik denilmelidir. Kuran’ın tüm muhkem ayetleri bu ligdedir. Kıyamete kadar bu konularda kimsenin farklı eylemlere gitme seçeneği yoktur. Nasıl ki elçi dört dörtlük bir şekilde Kuran’ı yaşamışsa bize düşen de budur. Yani muhkem ayetleri peygamberden farklı algılayan, yorumlayan ve uyarlayan batıl yola düşmüş demektir. Peygamberin muhkem ayetleri nasıl yorumladığını ve uyguladığını öğrenmek için tek geçerli kaynak vardır; o da Kuran. Resulün Kuran’ı nasıl uyguladığını öğrenmek için Kuran’dan başka kaynaklara yönelmek oldukça gülünç olsa gerek. Zaten apaçık ve detaylı olması sebebiyle Kuran, bu konuda sıfır tereddüt içerir. Örneğin; peygamberimiz, Her sabah Kuran okumuş, iyiliği emrederek kötülükten sakındırmıştır. Ramazan ayında oruç tutmuş, namazdan önce el ve yüzünü yıkamış, baş ve ayaklarını da mesh ederek namaza durmuştur. Hırsızların elini kesmiş, zina edenlere de 100 sopa vurmuştur. Dişe diş, kana kan, cana can kısas uygulamış, haccı ise malum aylarda yerine getirmiştir.
Her ne kadar rivayetler, peygamberimizin Kuran’ın bu muhkem emirlerinin hilafında eylemlerde bulunduğu yalanlarıyla dolu olsa da, güneş gibi olan bu gerçek üç beş iftiracının balçıklarıyla asla sıvanamaz. Resulullah’ın Kuran’ın aksi istikametinde bir yaşam sürdüğünü nakletmek, yeryüzündeki en büyük ifk hadisesi olsa gerek.
Ancak toplumun düzenlenmesi, ortaya çıkan bazı müşküllerin çözümlenmesi ve çeşitli maslahatlar edinilmesi gibi gerekçelerle, Medine İslam Devletinin başkanı olan Efendimiz, Kuran’da bahsedilmeyen pek çok kurallar da koymuştur. Bu, oldukça olağan bir durumdur. İnsan tabiatı gereği medeni bir varlıktır. Her türlü kurum ve kuruluşta asayiş ve düzenin sağlanabilmesi için koşullara özgü yönetmelikler getirmek olmazsa olmazdır.
Devlet Başkanı olan Elçinin koymuş olduğu bu nizamlara, eğer Kuran’la çelişmediği sürece (ki bu ihtimal söz konusu elçi ise yaklaşık eşit sıfırdır.) tebaanın uyması gerekir. Hukuku çiğnemek günahtır. Resmi otorite dilerse kurallara uymayanlara karşı yaptırımlara gidebilir. Ancak bu kanunlar gelir geçer normlardır. Zamanlar üstü bir yapıya sahip değildirler. Resmi otorite dilerse bunları kaldırabilir, değiştirebilir, geliştirebilir ve de yenileyebilir.
Peygamberimizin Kuran’da serbest bıraktığı alanlarda koymuş olduğu kurallar hep bu statüdedir. Tarihi vesikalara ihtiyatla yaklaşmakla beraber, bizzat Resulün kendi değiştirdiği yahut selefleri tarafından yürürlükten kaldırılan pek çok Peygamber kuralı vardır. Mesela; hicretin ilk senesinde Hz. Muhammet (as), Ensar’ın hurma ağaçlarını aşılamalarını yasaklamış, sonra ise bu yasağı kendisi uygulamadan kaldırmıştır. Gene peygamberimiz içki içenlere 40 sopa cezası vermiş, bu ukubeyi Halife Ebubekir’de aynen korumuş, ancak Hz. Ömer 80 sopaya çıkarmıştır.
Misallerden de görüleceği üzere, bu kurallar toplumda belirli bir faydayı uman devlet kararlarıdır. Hurma aşılama meselesi günümüz modern devletlerinin binlerce detayı içeren tarım yasalarının küçük bir numunesi niteliğindedir. Nasıl ki günümüz devletleri belirli kurallar koyuyorsa, elbette ki Medine İslam devleti de benzer tutum içerisine girmek zorundaydı. İçki konusunda ise; tüm sarhoş ediciler Kuran’da açık bir şekilde haram edilmiş şeytan işi bir pisliktir. (5:90) Ancak ALLAH, bu kınanmış ameli yapanlara devletin ne gibi ceza vereceğini buyurmamıştır. Dolayısıyla İslam devleti, ana gayesi halkın bu illetten uzaklaşması olmak üzere çeşitli yaptırımlara gider. Lakin bu yaptırımlar şartlara göre değişir. Aynen koşulların değişmesiyle Hz. Ömer’in değiştirdiği gibi. Bu cezanın illa ki sopa olmasına da lüzum yoktur. Hapis, para cezası ve hak mahrumiyeti de olabilir. Yahut devlet hiçbir ceza da vermeden bilinçlendirme kampanyasıyla ve vergileri arttırarak da çözüm yoluna gidebilir. Ya da alkollü araç kullanımını ve açık alanlarda içki tüketimini engelleme gibi caydırıcı önlemler yürürlüğe konulabilir.
Örnekten de görüleceği üzere, bu hükümler ALLAH’ın yasaları olmadıkları için zamanlar üstü değillerdir. Bağlayıcılığı yalnızca muayyen alanlarla sınırlıdır. Kuran’ın emri olmadıklarından haram ve helal konusuna girmezler. Çiğneyeni günaha sokacak kurallardır.

Oysaki peygamberimizin dahi kendi kendisine bile haram koyabilme yetkisi yoktur.

66:1 Ey peygamber! Ne diye eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak için ALLAH’ın helal kıldığını kendine haramlaştırıyorsun? ALLAH bağışlayıcıdır, merhametlidir.

http://www.hanifmurat.com/hukum-allahindir/95-peygamberler-hukum-koyabilirmi
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
PEYGAMBERLER HÜKÜM KOYABİLİR Mİ? Kuran’a baktığımız zaman bu soruya hem müspet hem de menfi cevap vermemiz mümkündür. (3:23; 4:105; 5:44, 45, 47, 48, 49, 50; 6:57, 62; 6:144; 11:1; 12:40; 12:67; 13:37; 13:41; 17:46; 18:26; 28:70; 28:88; 40:12; 42:10; 43:44; 60:10) ayetlerinde hükmün yalnız ALLAH’a ait olduğunun altı çizilmişti. (3:79; 4:65; 5:42; 5:43; 5:44; 6:89; 12:22; 19:12; 21:74; 21:79; 26:21; 26:83; 28:14; 38:22) ayetlerinde ise pek çok peygamberin isimleri anılarak onlara da hüküm verildiği belirtilmiştir. Kuran terminolojisine aşina olmayanlara bir çelişki varmış gibi gelecek olan bu durumu, hükmün mahiyetine bakarak algılayabiliriz.
Kuran’daki pek çok kelime, birden çok kavramı aynı anda ifade eder. Kâfir, kitap ehli, salât, zekat, resul, cennet, Kuran vs gibi örnekler sıralanabilir. Bazılarında çok küçük nüans farkları olabileceği gibi, kelimenin tamamen farklı bir anlama bürünmesi de olasıdır. İnsanlığın konuştuğu her dilde çok tabi olan bu tekniği Kuran’ın da kullanmış olması kimseyi şaşırtmamalı. Nitekim ALLAH, bizimle bizim çeşitli süreçler geçirerek oluşturduğumuz diller aracılığıyla konuşmuştur. Dil, doğuştan ilahi edinimimiz olarak kazandığımız bir olgu değil, bilakis insanlığın kendi gayret ve çabasıyla ortaya çıkardığı bir araçtır. Dolayısıyla Kuran dili Arapçayı ne ALLAH oluşturmuştur ne de Kuran, insan ürünü bu dil kaidelerinden bağımsızdır. Kelimelerin bağlamlarına göre anlamlar kazanması ve eş sesli olarak kullanılabilmeleri tüm insan ürünü dillerde olduğu gibi Arapçada da oldukça yaygındır. Özellikle belagatin zirvesindeki Kuran, bu yönteme oldukça sık başvurmuştur. Bu vesileyle içerisinde kavram barındıran kelimeleri ve ayetleri algılamamız için Kuran bütünlüğünü gözetmemiz gerekir.
Kitabımızın ana gündemini oluşturan “hüküm” kavramına bir göz atınca ne demek istediğimiz kolaylıkla kavranacaktır. Hüküm: Kabataslak bir ifadeyle belirli bir konuda yargı verenin aldığı kararlardır. Hayatın her alanında milyarlarca farklı insan milyonlarca konuda hükümler vermektedir. Örneğin; bizim milyar kelimesini kullanmamız bile kendi dimağımızdaki bir hükmün-kararın sonucudur. Böylesine farklı varyasyonları içerisinde barındıran bir terimin, her hal ve koşulda tek manaya gelebileceğini zannetmek yalnızca basiretsizliktir.
Kuran’da bahsedilen hüküm kavramı birbirlerinden sarp bariyerlerle ayrılmış kısımlara ayrılır. Bunlar:
1- Dinde hüküm: Kitabımızın başından beri detaylıca anlattığımız gibi “Hüküm yalnız ALLAH’ındır.” Yani dinle ilgili ALLAH’tan başka kimsenin herhangi bir tasarrufta bulunma lüksü yoktur.
2- Mahşerde hüküm: Mahşer, Kuran’da din günü olarak tanımlandığı için “maliki yevmi’d din” olan ALLAH’tan başka kimsenin etkinliği söz konusu bile değildir. ALLAH, hepimizi hak ile yargılayacak ve adilce hükmünü verecektir.
3- Dünyada hüküm: Okyanus kadar engin bu konuyu iki ana bölmeye taksim edebiliriz. Yalnızca kendimizi bağlayan kişisel kararlar ve üzerinde tasallutumuz bulunanlar arasında ulaşmış olduğumuz yargılar.
Bu bölümde, dini alana en çok temayüz eden peygamberler ve hüküm kavramını ele alacağız. Peygamberlerin misyonu bölümünde de değindiğimiz gibi, nebiler; kendilerine doğru işleriyle sınırlı olarak itaat etmemiz gereken mutlak önderlerdir. (60:12) Ulak, toplumunun yalnızca dini alanında değil siyasi boyutunda da tartışmasız lideridir. İsterse bayrağı, toprağı, ordusu hatta para birimi olan bir devlet olunsun, isterse yalnızca küçük bir getto oluşturulabilsin bu birliğin her türlü karar mekanizması imam olan peygamberin eliyle yahut kontrolüyle gerçekleşir. Peygamberleri yalnızca uhrevi alana hapsetmek ve dünyevi hiçbir projeksiyonlarının bulunmadığını belirtmek, özellikle günümüzde oldukça yaygınlaşmış bir sapmadır.
Konuya son ve Kuran peygamberi Hz. Muhammet özelinden bakacak olursak; Resulullah’ın (sav) bu fonksiyonu sonuna kadar icra etmiş olduğuna şahit oluruz. Mekke’de hükmünü sınırlı bir alanda icra etmek durumunda kalmış olan peygamberimiz, Medine İslam Devleti kurulunca büyük bir hareket alanına kavuşmuştur. Medine İslam Devleti kurulduğunda Hz. Muhammet (sav), yürütme ve yargı erkini eline almıştır. Yasama ise Kuran’ın yani ALLAH’ın tekelindeydi. Ancak Kuran’ın serbest bıraktığı alanlarda Nebi, devlet başkanı olduğu için maslahata ve şartlara binaen çeşitli kurallar koyabiliyordu.
İşte asıl sıkıntı burada başlamaktadır. “Peygamberin kendi döneminde gerek devlete dair gerek toplumsal olarak koyduğu kurallar, ondan sonraki nesilleri bağlar mı bağlamaz mı?” sorusu hep tartışıla gelmiştir.
Hz. Muhammed (as), işlevi farklı pek çok karakteri bünyesinde barındırır. O, öncelikle ALLAH’ın elçisidir. Bu vasfı onu tarihi bir konu olmaktan çıkarıp dinin ana meselesi haline getirmiştir. Sonra Medine İslam Devletinin Başkanı, Fatma annemizin Babası, Hatice, Ayşe, Hafsa… annelerimizin Kocası, Ali ve Osman’ın Kayınbabası, Mescidi Nebevinin İmamı, Kureyş toplumunun bir Azası, Medine İslam Devletinin Yargıcı, gibi pek çok sıfatla tanımlayabiliriz. Nitekim bu sıfatların getirisi olarak binlerce hüküm vermiştir.
Efendimizin uygulamaya geçirdiği kararları iki şekilde kategorize etmek mümkündür: Birincisi; ALLAH’ın Kuran’da yasa olarak indirip peygamberin uyguladıkları, ikincisi ise Kuran’da hakkında herhangi bir hüküm olmayan konularda Resulün koyduğu kurallardır. Birinci alanda Elçi de dâhil olmak üzere kimsenin seçim hakkı yoktur. İşittik ve itaat ettik denilmelidir. Kuran’ın tüm muhkem ayetleri bu ligdedir. Kıyamete kadar bu konularda kimsenin farklı eylemlere gitme seçeneği yoktur. Nasıl ki elçi dört dörtlük bir şekilde Kuran’ı yaşamışsa bize düşen de budur. Yani muhkem ayetleri peygamberden farklı algılayan, yorumlayan ve uyarlayan batıl yola düşmüş demektir. Peygamberin muhkem ayetleri nasıl yorumladığını ve uyguladığını öğrenmek için tek geçerli kaynak vardır; o da Kuran. Resulün Kuran’ı nasıl uyguladığını öğrenmek için Kuran’dan başka kaynaklara yönelmek oldukça gülünç olsa gerek. Zaten apaçık ve detaylı olması sebebiyle Kuran, bu konuda sıfır tereddüt içerir. Örneğin; peygamberimiz, Her sabah Kuran okumuş, iyiliği emrederek kötülükten sakındırmıştır. Ramazan ayında oruç tutmuş, namazdan önce el ve yüzünü yıkamış, baş ve ayaklarını da mesh ederek namaza durmuştur. Hırsızların elini kesmiş, zina edenlere de 100 sopa vurmuştur. Dişe diş, kana kan, cana can kısas uygulamış, haccı ise malum aylarda yerine getirmiştir.
Her ne kadar rivayetler, peygamberimizin Kuran’ın bu muhkem emirlerinin hilafında eylemlerde bulunduğu yalanlarıyla dolu olsa da, güneş gibi olan bu gerçek üç beş iftiracının balçıklarıyla asla sıvanamaz. Resulullah’ın Kuran’ın aksi istikametinde bir yaşam sürdüğünü nakletmek, yeryüzündeki en büyük ifk hadisesi olsa gerek.
Ancak toplumun düzenlenmesi, ortaya çıkan bazı müşküllerin çözümlenmesi ve çeşitli maslahatlar edinilmesi gibi gerekçelerle, Medine İslam Devletinin başkanı olan Efendimiz, Kuran’da bahsedilmeyen pek çok kurallar da koymuştur. Bu, oldukça olağan bir durumdur. İnsan tabiatı gereği medeni bir varlıktır. Her türlü kurum ve kuruluşta asayiş ve düzenin sağlanabilmesi için koşullara özgü yönetmelikler getirmek olmazsa olmazdır.
Devlet Başkanı olan Elçinin koymuş olduğu bu nizamlara, eğer Kuran’la çelişmediği sürece (ki bu ihtimal söz konusu elçi ise yaklaşık eşit sıfırdır.) tebaanın uyması gerekir. Hukuku çiğnemek günahtır. Resmi otorite dilerse kurallara uymayanlara karşı yaptırımlara gidebilir. Ancak bu kanunlar gelir geçer normlardır. Zamanlar üstü bir yapıya sahip değildirler. Resmi otorite dilerse bunları kaldırabilir, değiştirebilir, geliştirebilir ve de yenileyebilir.
Peygamberimizin Kuran’da serbest bıraktığı alanlarda koymuş olduğu kurallar hep bu statüdedir. Tarihi vesikalara ihtiyatla yaklaşmakla beraber, bizzat Resulün kendi değiştirdiği yahut selefleri tarafından yürürlükten kaldırılan pek çok Peygamber kuralı vardır. Mesela; hicretin ilk senesinde Hz. Muhammet (as), Ensar’ın hurma ağaçlarını aşılamalarını yasaklamış, sonra ise bu yasağı kendisi uygulamadan kaldırmıştır. Gene peygamberimiz içki içenlere 40 sopa cezası vermiş, bu ukubeyi Halife Ebubekir’de aynen korumuş, ancak Hz. Ömer 80 sopaya çıkarmıştır.
Misallerden de görüleceği üzere, bu kurallar toplumda belirli bir faydayı uman devlet kararlarıdır. Hurma aşılama meselesi günümüz modern devletlerinin binlerce detayı içeren tarım yasalarının küçük bir numunesi niteliğindedir. Nasıl ki günümüz devletleri belirli kurallar koyuyorsa, elbette ki Medine İslam devleti de benzer tutum içerisine girmek zorundaydı. İçki konusunda ise; tüm sarhoş ediciler Kuran’da açık bir şekilde haram edilmiş şeytan işi bir pisliktir. (5:90) Ancak ALLAH, bu kınanmış ameli yapanlara devletin ne gibi ceza vereceğini buyurmamıştır. Dolayısıyla İslam devleti, ana gayesi halkın bu illetten uzaklaşması olmak üzere çeşitli yaptırımlara gider. Lakin bu yaptırımlar şartlara göre değişir. Aynen koşulların değişmesiyle Hz. Ömer’in değiştirdiği gibi. Bu cezanın illa ki sopa olmasına da lüzum yoktur. Hapis, para cezası ve hak mahrumiyeti de olabilir. Yahut devlet hiçbir ceza da vermeden bilinçlendirme kampanyasıyla ve vergileri arttırarak da çözüm yoluna gidebilir. Ya da alkollü araç kullanımını ve açık alanlarda içki tüketimini engelleme gibi caydırıcı önlemler yürürlüğe konulabilir.
Örnekten de görüleceği üzere, bu hükümler ALLAH’ın yasaları olmadıkları için zamanlar üstü değillerdir. Bağlayıcılığı yalnızca muayyen alanlarla sınırlıdır. Kuran’ın emri olmadıklarından haram ve helal konusuna girmezler. Çiğneyeni günaha sokacak kurallardır.

Oysaki peygamberimizin dahi kendi kendisine bile haram koyabilme yetkisi yoktur.

66:1 Ey peygamber! Ne diye eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak için ALLAH’ın helal kıldığını kendine haramlaştırıyorsun? ALLAH bağışlayıcıdır, merhametlidir.

http://www.hanifmurat.com/hukum-allahindir/95-peygamberler-hukum-koyabilirmi

41- Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, herşeye güç yetirendir.

bana bu ayete gore Allahın ve resulunun payı nasıl taksım edılır acıklayabılırmısınız

mantığa göre BURADA DA peygamberin sadece MECAZİ olarak zikredilmiş olması icap eder.
Mademki Rasule değil de sadece Allah’a vereceksiniz Müstağni olan Allah ganimetin 5/1 ini ne yapacaktır. Bu miktarı ayırsanız bile Allah’a nasıl vereceksiniz?


 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
41- Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, herşeye güç yetirendir.

bana bu ayete gore Allahın ve resulunun payı nasıl taksım edılır acıklayabılırmısınız

mantığa göre BURADA DA peygamberin sadece MECAZİ olarak zikredilmiş olması icap eder.
Mademki Rasule değil de sadece Allah’a vereceksiniz Müstağni olan Allah ganimetin 5/1 ini ne yapacaktır. Bu miktarı ayırsanız bile Allah’a nasıl vereceksiniz?




Kardeş,

Sen bana ganimet olarak ele geçirdiğimiz eşyaları bi getir,merak etme ben taksimatı da yaparım...

Sevkiyatı da.....:D
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Kardeş,

Sen bana ganimet olarak ele geçirdiğimiz eşyaları bi getir,merak etme ben taksimatı da yaparım...

Sevkiyatı da.....:D

cengızhan cevap lütfen bu mesele basıt bır mesele değil

madem sadece kuran bakın acıklayın bu ayete nasıl uayacaz
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
cengızhan cevap lütfen bu mesele basıt bır mesele değil

madem sadece kuran bakın acıklayın bu ayete nasıl uayacaz


Güzel kardeşim,

Burada tartıştığımız konu Hadisler vahy mi,değil mi ??
Sorduğunuz şeyin konuyla alakası ne..??

Ganimeti paylaştırınca hadisler vahy mi olacak..???
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Güzel kardeşim,

Burada tartıştığımız konu Hadisler vahy mi,değil mi ??
Sorduğunuz şeyin konuyla alakası ne..??

Ganimeti paylaştırınca hadisler vahy mi olacak..???

tamam işte bızde onu anlatıyoruz vahıynın sadece kurandan ibaret olmadığını hz peygamberın kuran dısındada vahıy aldığını soyluyoruz kı bu kesındır

sayın cengızhan soru sormustum onuda cevapsız bıraktın bılıyorsunuzkı muslumanlar ılk mescıdı aksaya yonelerek namaz kılmıslardır resulullah oraya donerek namaz kıldrımıstır
şimdi resullullah hevasına kafasına gore davranmaz bunu biliyoruz pekı ilk kıbleye neye dayanarak yonelmıstır.ilk kıbleye yonelın dıye ayet varmıdır kuranda
cevap verebılırmısın

siz dıyorsunuzki kurandan başka vahıy yoktur bende sıze şunu soyleyeyım


Peygamber, eslerinden birine gizlice bir söz söylemisti. Fakat esi, o sözü baskalarina haber verip Allah da bunu Peygamber'e açiklayinca , Peygamber (esine) bir kismini bildirmis bir kismindan da vazgeçmisti. Peygamber bunu ona haber verince esi:
"Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her seyden haberi olan Allah bana söyledi." dedi. [66-TAHRIM: 3]

Buradaki önemli gerçek, Allah tarafından Hz. Peygamber'e (s.a) gönderilen vahiylerin sadece Kur'an ile kayıtlanmış olmadığıdır.

Yani Hz. Peygamber'e Kur'an'ın dışında da vahiy geldiği bir gerçektir. Nitekim bu surenin üçüncü ayeti, bu konuda bir delildir.

Bu ayete göre, Hz. Peygamber, hanımlarından birine bir sır vermiş ama O, bu sırrı Hz. Peygamber'in (s.a.) bir başka hanımına daha açıklamıştır.

Bunun üzerine Allah Teâlâ'da bu haberi Rasulü'ne bildirince, hanımı "bunu sana kim haber verdi" diye sorar.

Rasulüllah, "Bunu bana Alim ve Habir olan Allah haber verdi" şeklinde cevaplar.

"Ey peygamber! hanımın senin kendisine verdiğin sırrı filan kimseye söyledi" biçiminde bir ayet Kur'an'ın neresinde kayıtlı bulunuyor

Şayet Kur'an'da böyle bir ayet yoksa - ki yoktur -, Bu; Hz. Peygamber'e (s.a.) Kur'an'ın dışında da açıkça vahiy geldiğini gösterir

işte kuran işte delil


 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]Bu ayetin hükmüncedir.

Bu ayet müslümanlar tarafından savaşlarda elde edilen ganimetlerin dağıtımında, peygamber ne kadar ganimet
mal veriyorsa o kadarın ı alın demektedir.
SEni

Ayetin içinde bir cümleyi alıp onu hİç alakası olmadığı
olmadığı halde peygamberin sözlerinin ÇARPITILARAK
VAHY OLDUĞU KONUSUNDA BİR ALET OLARAK
KULLANMAYA ÇALIŞMAK ..
Aptalca bir iştir ve kur'ana hakaret olur...

Buyurunuz :


59-HAŞR:

7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

Ne anlatıyormuş bu ayet...????????????????????



Seni bedbahtlığınla başbaşa bırakırım.Bizim maksadımız senin gibilerle tartışmak değildir.Habercini vazifesi haber vermektir.Haberle,haberi alan arasına girmek değildir.Her kes yevmi mahşerde hesabını vereçektir.Bakalım orda senin beynini yıkayan, din adamı kılığına girmiş,din yobazlarımı haklı çıkaçak yoksa bu dini bozulmadan bu günlere ulaştıran hakiki İslam Alimlerimi.?Bu neticenin kime lehine sonuçlanacağının bilinmesine az kaldı.Dilerim,dua ederim. bu sonu ebedi mahrumuyet yolundan kurtulur.Allahü Teala Hazretlerinin razı olduğu yola ve bunun neticesi olan Cennete kavuşursun.
Bana bir daha mesaj atmamanı istirham ederim.Bu ançak adaveti artırmaktan başka bir işe yaramaz.
 
Üst