Abdurrahman Dilipak : Hz İsa Hristiyan Değildi

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
ben cemaatin üst kesiminde bir silkeniş ,bir tasviye göremedim.başbakana yapılan cemaat ayaklı darbeden cemaatin üst baronları çok memnun gibi..cemaat yaşadığı bu ağır yıkımı telafi için hiç bir yeni yapılanmaya gittiğide yok..
gazeteleri yine aynı!
daha bir şevkle ve sırıtarak erdoğana vuruyorlar..
tabanda bir çözülme var amma tavanda bir şey yok!
yine ip bıyıklı kodaman cemaatcılar yerli yerinde..
sonuç ;
güvendikleri birileri var!
yoksa böyle yerli yerinde duramazlar.
her şey bitmiş değil..
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
dilipakta enteresan adam, daha birkaç gün evvel, yeter artık hırsızlık yapmayın, diye yazı yazmıştı..
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
dilipakta enteresan adam, daha birkaç gün evvel, yeter artık hırsızlık yapmayın, diye yazı yazmıştı..
Velev ki AK partiden bu 4 eski bakan yolsuzluk yapmış, bu f.g ve örgüt -tavanı- mensuplarının ne yapıp-ne yapmadıklarını irdelemesine engel oluyor mu?
yukarıdaki şu mesajın -senin- zihniyetini ortaya koyuyor, bilmem anlatabildim mi?
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Velev ki AK partiden bu 4 eski bakan yolsuzluk yapmış, bu f.g ve örgüt -tavanı- mensuplarının ne yapıp-ne yapmadıklarını irdelemesine engel oluyor mu?
yukarıdaki şu mesajın -senin- zihniyetini ortaya koyuyor, bilmem anlatabildim mi?

yok anlatamadın..:).... her akpnin yanlışını söyleyenin, fg. ile bağlantısı var, piskozundan kurtulun artık.... ne varmış zihniyetimde, bakara suresine makara diyenlere oy vermediğim için bozuk zihniyetliyim, yoksa Sakalı Şerife kıl diyenlere oy vermediğim içinmi, bak hiç yolsuzluktan bahsetmedim.... hırsızlık 4 bakanlamı sınırlı oda senin takdirin...
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
17 Aralık’ta düğmeye kim bastı!

Ben kendi düşüncemi söyleyeyim: Evet bu işin içinde bazı Amerikalılar var. Yahudi lobisinin içindeki öfkesi aklından büyük şahinler ve Siyonist kafalı İsrail ve lobisi..
Bu projenin sacayağında 3 yapı var. CIA, MOSSAD ve Vatikan’ın liderliğindeki Batı/Hristiyan lobisi. Tapınakçılar. Aslında 3’ü de birbirinin yabancısı değil.
....
...
Abdurrahman Dilipak
dilipakta enteresan adam, daha birkaç gün evvel, yeter artık hırsızlık yapmayın, diye yazı yazmıştı..
Abdurrahman Dilipak'ın 17 Aralık girişiminde israil lobisinin, amerikalıların, vatikan'ın mossad'ın, cia'nin etkisi ve katkısından söz etmesi seni niye gerdi?
senin zoruna niye gitti?
bu odakların avukatı mısın?
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
.... her akpnin yanlışını söyleyenin, fg. ile bağlantısı var, piskozundan kurtulun artık....
böyle bir psikoz senin kuruntun, AK partiyi eleştirenlerin tümünü f.g ile direkt bağlantısını kurmadım-kurmuyoruz.

birbirlerinden besleniyorlar diyoruz.
yardımlaşıyorlar diyoruz.
birinin bozgunculuk yapmasından diğeri nemalanıyor diyoruz.

her eleştiride bulunanı f.g'ci yapmaya gerek yok.
mesela marjinal terör örgütleri de AK parti karşıtı ama onların yeri başka.
mesela saadet partisi de AK parti karşıtı onun da ayrı bir koltuk numarası var.
ajan işbirlikçi cemaatin yarası belli, altına imza koyduğu işbirlikçilik hainlik dahil bozguncu faaliyetleri belli.

Saadet partisi madem gülenciler AK partiye oy vermeyeceklerini ilan etmişler, onlara yakınlaşarak bir kaç oy kaparız mantığıyla cemaat şirinciliği yaptı.
ve biz SP'nin bu tavrını açıklarken SP gülenci oldu demiyoruz, gülencilerin kuyruğuna takılıp sözcülüğünü yapmaya kalkıştı-kalkışıyor diyoruz.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Bu kadar çokkurtarıcı olunca

Hani derler ya, horozu çok olan köyde sabah geç olur diye..
Parti sayısı hızla artmaya devam ediyor.. Haberiniz olsun merkez sağda yeni parti daha kuruluyor!
Seçimlere daha 7 ay var. Siyasi piyasa amma hareketli.. Birileri kesenin ağzını açtı anlaşılan.
Son birkaç haftada kurulan partilere bakalım bir. Prof. Dr.İdris Bal’ın Demokratik Gelişim Partisi, CHP’den ayrılan, Ulusalcı Kemalist, LaikçiEmine Ülker Tarhan’ın Anadolu Partisi, AK Parti’den ayrılan İdris Naim Şahin’in katıldığı MİLAT Millet ve Adalet Partisi ve son olarak da 21 Kasım günü Ahmet Kaya, Milli Mücadele Partisi’ni kurdu. Ve yeni bir partinin daha yolda olduğu öğrenildi. Partinin merkez sağın ağır topları tarafından kurulacağı belirtildi.
Partinin kurucu üyelerinden Demokraside Birlik Vakfı ve İnsani Değerler Derneği Genel Başkanı Mehmet Bozdemir“temel hedeflerinin toplumsal uzlaşı ve barışı temin” olduğunu söylüyor.. Bozdemir’e göre “Hukuk, güvenlik güçleri itibarsızlaştırıldı, devlet itibarsızlaştırıldı.”
Partilerini milletten gelen talepler üzerine kurduklarını ifade eden parti kurucularının hemen hepsi grup kurmaktan söz ediyor. Partilerine transfer olacağından söz ediyorlar. Örgütlenmeyi tamamlayarak seçimlere gireceklerini söylüyorlar..
MİLAT 5 Aralık’ta büyük kongresini yapacak.. İdris Naim Şahin de bu oluşuma destek verenlerden. Öte yandan; yasa dışı dinlemelerle ilgili “paralel yapı” iddialarına yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak da partinin kurucuları arasında yer alıyor.
Hazırlık çalışmaları bir süredir devam eden Milli Merkez Hareketi bir sorun olmazsa şu günlerde yeni bir partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verecek.. Partinin adı da o zaman belli olacak. Partinin kurucuları arasında Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı, Demokrat Parti eski Grup Başkanvekili ve Denizli eski Milletvekili Hasan Korkmazcan, ANAP İzmir eski Milletvekili ve Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı Metin Öney, Hazineden Sorumlu Devlet eski Bakanı, DYP eski Milletvekili Ufuk Söylemez, Çalışma eski Bakanı, ANAP ve MHP eski milletvekili Yaşar Okuyan gibi isimlerin olduğu belirtiliyor. Adı henüz netleşmeyen partinin genel başkanlığını Hasan Korkmazcan’ın yapması bekleniyor. Bu yeni oluşum içinde, öyle anlaşılıyor ki Milliyetçi, Sağ, Ulusalcı bir ittifak sözkonusu..
Milli Merkez hareketinde yer alan emekli amiral Türker Ertürk yeni oluşumu beklemeden Anadolu Partisi isminde farklı bir siyasi oluşumun kurucuları arasında yer alması üzerine Milli MerkezGenel Sekreteri Haluk Dural “Bilgimiz dışında, yönetim kurulumuza haber vermeden bir siyasi partinin kurucuları arasında yer almıştır. Bu nedenle Milli Merkez’le herhangi bir irtibatı kalmamıştır” şeklinde bir açıklama yapmıştı..
Milli Merkez, Kemalist bir oluşum aslında.. Bu oluşumda kim yok ki, Hüsamettin Cindoruk’tan Zekeriye Beyaz’a herkes var.. Ali Topuz, Aslan Bulut, Ataol Behramoğlu, Ferit İlsever, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Anadol, Metin Öney, Necla Arat, Serhan Bolluk, Şahin Mengü, Şule Perinçek, Ufuk Söylemez, Yekta Güngör Özden..
Bu oldukça ilginç bir oluşum, MHP, CHP, İP, ANAP, DYP herkes bu çatının altında bir arada.. ADD, ÇYDD, bazı Alevi dernekleri, İşçi Partisi, bazı oda temsilcileri, bazı spor kulübü başkanları, emekli generaller, akademisyenler, sanatçılar yani olmayan yok.. Ulusalcıların çatı partisi olmaya aday bir siyasi oluşum sözkonusu.. CHP’den bazılarının desteğini alabilirler. İP de destek verir.. Başkaları da.. Sonuç ne olur, onu sandıkta göreceğiz..
Bunların hepsi çatı partisi iddiasında ama, çatıların sayısı o kadar çok ki, çatılar için de bir çatı gerekiyor.. Aslında çatı değil, bunlar yamalı bohça..
Bunlar nereye gideceklerini bilmiyorlar.. Ne kadroları var, ne projeleri, ne de sosyolojik bir tabanları.. Oysa, gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiç bir rüzgâr fayda sağlamaz..
CHP’den şikâyetçiler, MHP’den de. AK Parti’ye de karşılar..
AK Parti’den bir şey alamazlar.. Ama CHP ve MHP’den bir kaç oy alabilirler. Alsınlar, iyi olur aslında..
Bir sohbette, bir arkadaş sordu: “Yahu, bunlar niye parti kuruyorlar, bu kadar parti var, kazanamayacaklarını bilmiyorlar mı?” Bir arkadaş cevap verdi: “Bilmek istemiyorlar.. Hayalleri ile oyalanıyorlar, asıl sorun, bunlar gitmek istediklerinde kimse bunları kabul etmiyor, bütün kapılar yüzlerine kapanınca da, bunlar da gidip kendi partilerini kuruyorlar. Gerçekleştiremedikleri ve gerçekleşmeyecek hayalleri ile avunmak için parti kuruyorlar.. Kendi sanal dünyalarında konuşacakları, bağırıp çağıracakları birilerini buluyorlar, deşarj oluyorlar, bu açıdan da psikolojik rehabilitasyon için fonksiyonel yapılar. Emekli derin devlet kadrolarının sosyal kulübü olarak önemli..” dedi..
yazının devamı için tıklayınız
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Devlet ve cemaat


Şimdi “The Cemaat”, diğer “cemaatler”i devlete karşı kışkırtarak, kendi yanına çekmeye çalışıyor..

“Bugün bana olanlar, yarın senin başına gelebilir” demeye getiriyor.. İktidarın cemaat desteğini kırabilirse iktidarı köşeye sıkıştırabileceğini düşünüyor olabilir..
Bir kısım cemaat dediğimiz yapıların “The Cemaat”ten boşalan yeri kapmaya çalıştığı bilinen bir gerçek.. Hemen şunu söyleyelim, devlet; bireylerin ve cemaat denilen toplulukların başına bela olabileceği gibi, cemaat de birey ve toplumun, devletin başına bela olabilir.. Tarih bunun örnekleri ile dolu.. Bu denklemde herkes yanlış yapabilir ve haklı da olabilir..
Öyle cemaat-devlet ikilemi üzerinden cemaat savunusu bizi her zaman doğru bir yere götürmez. Bunun aksi de aynı şekilde doğrudur..
Ben bunu aylardır, işin başından beri yazıyorum. Bir insan suçlu bile olsa, kendine ait mal, verdiği bir zararı tazmin ve adil bir ceza karşılığı müsadere edilmiyorsa yapılan iş zulümdür. Haklı olmak, haksızlık etme hakkı vermez kimseye.. Âyet; “bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” der..
Derin devletin kadrosunda şeyhlerin ve ******lerin de olduğunu yazıp duruyorum.. İşadamı da var gazetecisi de, sanatçısı da, politikacısı, bilim adamı da.. Olmayan yok ki! Bu dün böyleydi, bu gün de böyle.. Derin devletin truva atı olmasa bile, tarikat-cemaat yapısını siyasi rant kapısına çevirenler de yok değil.. Bunu da görelim ve bilelim.. Hep yazıyordum, işi ehline verelim diye, hep yazıyordum, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana olup, zalime karşı duralım diye.. Ya hu rektörlük seçimleri, ihaleler, kadro paylaşımı bir cemaat-tarikatlar arası köşe kapmaca oyununa çevrilmek isteniyor..
Yarın milletvekili seçimleri var, tarikat ve cemaat dediğiniz yapılar, her partiden kontenjan almak için her yolu deneyecekler.. Bir tarikat ve cemaate bağlı olup milletvekili de, bakan da olabilirsiniz, ama onların ajanı gibi davranamazsınız.. Adil ve şeffaf olmak zorundasınız..
Tarikat ya da cemaat dediğiniz yapı, istihbarat örgütlerinin kontrolündeyse, mafyavari ilişkilerin içine girmişse, bir takım çetelerin kontrolünde ise, tarikat ve cemaat diye ilgisiz, sessiz kalamazsınız.. 28 Şubat’ta bunu yaşadık. Âyet boşuna demiyor; “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir..
Bin kez yazdım, “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı” diye.
Cemaati parti, partiyi cemaat gibi yönetemezsiniz..
Sarıgül’ün bir tarikat şeyhinden ne farkı var metodik açıdan bana söyler misiniz.. Ya da Doğu Perinçek’in parti içindeki misyonuna bakın.. Bizim İslamcıların önemli bir kısmı da metodik Kemalist’tir. Bazı CHP’liler için laiklik dine karşı bir dine dönüştürülmedi mi?
IŞİD ne ya da El Kaide.. “Cemaat” kimliği siyasi anlamda kimseye bir garanti sertifikası vermiyor.. “Boko Haram” ne? Mali’de ne oldu. “Hamas” nerede başlıyor, nerede bitiyor..
İktidarların cemaat dediğiniz yapılar üzerindeki etki gücü gibi, cemaat dediğiniz yapıların iktidar üzerindeki baskı gücünü biz bu Paralel devlet ve paralel din operasyonunda gördük..
Evet Paralel yapı ya da onun izinden giden, gitmekte olan, gidecek olan herkes için iktidarın çıkarttığı yasa bir karşı garanti oluşturacaktır.. O kontr garanti olmadan da iktidarlar, gücünü rakiblerine karşı kahredici biçimde kullanabilirler. O yasa yokken de 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta bunu gördük. Şimdi Cemaat-İktidar hesaplaşmasını kışkırtmak için, Paralel yapıyı işaret ederek, diğer “Cemaat” gruplarını iktidara karşı kışkırtma girişimleri suret-i haktan görünür gibi yapsalar da masum bir girişim gibi gelmiyor bana..
İktidar “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden kendi içinde, çevresinde, bazı bakanlık ve devlet kurumlarında inisiyatif mücadelesi veren ve kendine yer edinen gruplara karşı böyle bir aba altından sopa girişiminde bulunmak haklı ve gerekli, yerinde bir çıkıştı..
Devlet; “Cemaat” maskeli, truva atlarının arkasına saklanmış derin çetelerin maceralarına kurban edilemez. Cemaat kendi meşru zemininde cemaattir. Eğer çıkar çevreleri ve yabancı örgütlerin paralel din ve paralel devlet operasyonlarının aracı haline geliyorsa, ona karşı hareket etmek de gereklidir..
Bu konuda cemaat gruplarını tahrik hesabı içinde olanlar ise bu hassasiyete karşı derin ve paralel güçlerin güdümündeki bir lobinin itibar ve destek arayışından, suret-i haktan gözükerek iktidara karşı güç temerküzü arayışı içindeki çevrelerin bir taktik, bir hamlesinden başka bir şey olmasa gerekir..
yazının devamı için tıklayınız
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Gülenler ve ağlayanlar

Yakında kim güler, kim ağlar belli olur..
Bundan sonra arkası arkasına “şok edici” dosyalar, açıklamalar patlayacak. “Şok” gelişmeler yaşayacak toplum.
Bunu sadece Türkiye için söylemiyorum, Avrupa, Amerika, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, Rusya ve daha bir çok ülkede şok edici gelişmeler yaşanacak.. Bu bir kehanet değil, görünen köyün hikâyesi. Kuvvetli bir tahmin sadece.
Hava kar topluyor..
Yaşlı adam bahara girerken, takvime bakar, gökyüzüne bakar. Havayı koklar, karıncaların yuvasına bakar, bir ağaç kabuğunu koparır çiğner, sonra parmağını ağzında ıslatır ve gökyüzünü işaret eder gibi parmağını havaya kaldırır.. “Bu sene bahar erken gelecek evlat” der ya da tersini söyler. “Çiçekler geç açacak” der mesela.. Aslında bu tahmin geleneksel bilgilerle doğrulanmış bir gözleme dayanıyor.. Rüzgâr şimal yani kuzeyden eserse soğuk hava dalgası çiçeklerin açmasını geciktirecektir, cenub yani güneyden eserse çiçekler erken açacaktır.. Karınca yuvası, ağaçların hali aslında olacaklar hakkında bize bilgi verir, onların dilinden anlayana. Parça bütünün habercisidir.. Aynı metotla sosyal olayları okumak da mümkün.
“Kurt sisli havayı sever” ya, birileri de bu havayı sever. Gülenci’ler yangına körükle gideceklerdir, son zamanlarda hep yaptıkları gibi. Zaten başladılar bile..
Fransa’da bu olaylardan önce her şey zamlanmış, yeni yılla birlikte ağır vergiler gelmişti. Fransız halkı bu şokla yeni yılın tatsız sürprizini unuttu. Fransız hükümeti de olayı “milli bir heyecan ve dayanışma havası”na sokarak, bu acıdan talih damıtmaya çalışıyor sanki.. Ekonomi kötü, hayat kaliteleri giderek düşüyor. İşsizlik artıyor. Gelirleri azalırken fiyatlar artıyor. Kendilerine bir “günah keçisi” bulmaları gerek. Bütün bu kötülüklere sebeb olan bir düşman bulmaları gerek.. O hazır. İslam, Müslümanlar, zenciler ve yabancılar.. Ve tabi biz..
Şunu kabul etmek istemiyorlar, dinleri, uydurdukları tarihleri, medeniyetleri, dayandıkları kavram ve kurumlar, ideolojileri, ekonomileri, felsefeleri, demokrasi dedikleri şey, insan hakları ve hukuk dedikleri şey, Filistin’de, Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta, Afganistan’da bir anda buharlaşıverdi..
Hey efendi, halkı İslam’a ve Müslümanlara karşı kışkırtarak, İslam karşıtlığı üzerinden, başkalarının kanları ve gözyaşları, acıları üzerinden mutluluk ve güvenlik devşiremezsiniz!
Şunu tekrar tekrar söylemek istiyorum: “İslamofobia” dedikleri şey ve “ılımlı İslam”, bir paranın iki yüzü gibi, aynı kirli oyunun iki yüzüdür. Aralarındaki ilişki “tencere kapak” ilişkisidir.. “Tavşana kaç, tazıya tut” diyenlerin tezgâhladığı, adına “kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri kirli oyunun adıdır.. Bu kirli oyunda ihanet çetelerine “havuç” ve “sopa” göstereceklerdir, “hangisini yemek istersin” diye.
Charlie’yi sahiplenmek başka bir şey, Charlie’ye yapılan saldırıya karşı çıkmak başka bir şeydir.. Ölümü gösterip hastalığa razı etmek” farklı bir şey.. Saldırı ölümdür, Charlie’nin yaptığı hastalıktır..
Evet bu teröre hep beraber karşı çıkalım, aynı zaman da, amasız, fakatsız, kutsala karşı densizliklere de karşı çıkalım. Yoksa altı ay bir güz gidecek, ama bir arpa boyu bile yol almayacağız. Övünmek ya da dövünmek çözüm değil.
Fransa’da pazar günkü eyleme katılan bir milyona yakın kişinin hepsi saldırıyı protesto etti ama, bunların çok büyük bir bölümünün sözkonusu derginin yayınına destek verdiğini düşünmüyorum.. Bu sadece bir tahmin değil, o eyleme katılanlardan aldığım bir bilgi.. Bu protesto eyleminin sıcaklığından hemen sonra bu işin sıcak tartışmasına dönülecek. İşin istihbarat ve güvenlik boyutu, özgürlük boyutu ciddi bir şekilde tartışılacak..
90.000 güvenlik personelinin görev aldığı bir operasyonda yaşanan skandallar yeniden gündeme gelecek..
Özgürlük ve terör birlikte konuşulacak. Siz misiniz, Ortadoğu dediğiniz bölgeden, Afrika’dan gelen teröristlere destek veren, arka çıkan.. Eee karga besliyorsanız gözünüzü sakınmanız gerek.. “Cam ev”de oturuyorsanız başkasının evini taşlamamayı öğreneceksiniz..
Toplumdaki korku ve panik halk hemen geçmeyecek.. Korku ve öfke, aşk gibi aklı zail eder.. “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder.”
yazının devamı için tıklayınız
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Laf ile aleme verirler binlerce nizamat..

Partilerin seçim beyannameleri yayınlandı.
“Kelin ilacı olsa kendi başına çalar”.. “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”.. Nerden geldikleri belli..
Ne vaatler var sepetlerinde ne vaadler. “Bekara nasıl olsa karı boşamak kolay”. “Yalandan kim ölmüş”.
Kimi uçuyor, kaderinizi değiştirmekten söz ediyor, kimi herkese bol keseden para dağıtıyor..
Hani eğer bu iş “Erke dönencesi” gibi bir şeyse bilmem, o zaman ortada siyasi bir illüzyon var demektir. Majesteleri kendilerini Zati Sungur zannediyor olabilirler. Şapkaları tavşan doludur onların.
Bakın lafı bırakın, onlar reklam metni yazarları ve kamuoyu araştırma kuruluşları ile yön-eylem mühendislerinin oluşturdukları metinler.. Cem Uzan’ın Genç Partisi’ni hatırlayın. REKLAM METNİ yazarlarına hazırlatılan yarım sayfalık bir konuşma metni, yarım ekmek arası döner, bir kutu ayran %7 oy. Oh ne rahat, yeme de yanında yat..
Bakın bu adamlar, inandıkları, düşündükleri, yapacakları şeyleri değil, sizin duymak istediğiniz şeyleri size söylüyorlar.. Çiller’in iki anahtarını hatırlayın. Bakın, bunların yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Cilalı adam döneminde yaşıyoruz ya, medianın iç bükey, dış bükey aynaları cüceleri dev, devleri cüce gösteren bir özelliğe sahip.
Siz kadın ve erkek diye iki cins insan olduğunu sanıyorsunuz. Özellikle bir 3. cins daha var. Dürüst politikacıları tenzih ederim, ama bazı fırıldaklara bakarsanız kim olduklarını görürsünüz.. Onların, bu tip politikacıların cinsiyeti belli değil. Her şey olabilirler. Sağ-sol, alevi-sünni, laik-islamcı her şey mümkün.
Bakın, fasıkların sözlerine inanmayın. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.. Birilerinin derdi elinizdeki oyu almak. Onun için her şeyi vaad edebilir. Sonra dün dündür, bugünse bugün. Verdikleri sözlerde durmamak her zaman bir bahaneleri vardır.. Minareyi çalmaya karar verdiklerinde kılıfını da hazırlamışlardır. Sonra “söz verdikse, senet vermedik ki” derler.
Bu adamlar öyle bol keseden babalarının parasını mı veriyorlar.. Birilerine vereceklerse bir yerden ya da bunu birilerinden alacaklar. Karşılığı yoksa ya vergi yazacaklar ya da para basacaklar. Karşılığı yoksa gidip tekrar IMF’ye el mi açacaklar.
Dağıtmak kolay, sen nereden bulacağını değil, nasıl kazanacağını söyle.. Havuzdaki suyu nasıl dağıtacağını değil, önce bana havuza nasıl daha fazla su getireceğini söyle..
Sahi milletin kaderini değiştirmekten söz eden, onlara rızıklarını veren yalancı “rezzak”lara inanıyor musunuz. Hani bunlara “inanmayacaktınız”?! Aynı delikten tekrar ısırılmayacaktınız.
Birileri ne çabuk fareli köyün kavalcısının peşine takılıyor. Sahi siz yoksa “Kırmızı şapkalı kız” masalını daha önce okumamış mı idiniz.. “Kırmızı şapkalı kız”ın zeka seviyesi bile bu kirli oyunun şifresini çözmeye yeter.. Ha! Siz “kırmızı fularlı kız cemaati”ndendiniz değil mi, tamam o zaman her şey mümkün.
Bu seçim beyannamelerini okuyun, ama hemen inanmayın. Her duyduğunuza hemen inanmayın. Hele fasıklar size bir haber getirdiklerinde iki kere düşünün.
Bu arada size barış vaad eden savaşçıları, size refah vaad edenlerin “geldiklerinde kısmetin kesildiği” günleri unutmayın. (40 yıllık “Yani” hemen olur mu “Kani”). Bu “elleri ayakları boş değil, tuttukları iş değil” takımının dünlerine bir bakın bakalım, bugün ne değişti.. Güvenmek güzeldir ama kontrol etmek daha da güzeldir. Sonra, “Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın” da. 7-8 Hasan Paşa’nın bu gibi durumlarda nasıl bir mantık kullandığını biliyorsunuz değil mi.. “Kaş yaparken göz çıkarırsanız” son pişmanlık fayda vermez.
Kimse sizin kaderinizi, rızgınızı ve ecelinizi değiştiremez. Siz kendinizi değiştirmedikçe, Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Kimi politikacılar kendilerini Neo Promete zannediyor.. Tanrının elinden ekmeği çalacaklar akıllarına göre..
Bir Ergenekon’un avukatı, bir ulusalcı, bir Esedçi, bir paralelci olanlara itibar etmeyin..
Sonuçta, tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Herkes layığına kavuşacak.
Son bir söz daha politikacılar İlahınız ve Rabbiniz değil, rızgınız da onların elinde değil. Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Selâm ve dua ile..
yeniakit
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Dilipak: Ak Partideki Derin Devlet Temzilenmeli
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Ak Parti’nin içindeki AKP’lileri gündeme getirdiği yazısında...
AK Parti şimdi, önce kendi içindeki derin devletin adamlarını, paralel yapının adamlarını, mafya bozuntularını, şahsi menfaatlerini memleket davasının üstünde görenleri ayıklaması gerek.. Önce parti teşkilatı arındırılmalı, sonra yerel yönetimler, bürokrasi ve parti grubu..
Kavakçı’nın seçim kampanyasına destek vermek için 80 yaşındaki eski bir politikacı parti toplantısına geliyor, arkadan yeni yetme, yakışıklı, sonradan görme bir tip; “bu dinozorları buraya kim çağırır bilmem ki” diyor..
Abes!
Kim bu adamlar. Bu gerizekalıları kim partinin vitrinine yerleştirir ki.. Senden bir şey mi istiyor, o yaşında sadece dua etmek için, duaları ile süslediği günlere yaklaşmış olmanın sevinci ile o yaşında size destek vermeye geliyor.. Sadece dostluğunu göstermek için kalkıp gelmiş birine söylenecek bir söz mü bu.. Eeee sucuk reklamına gelin kaynana rekabetini yüklerseniz olacağı bu.. O firmada aklı başında kimse yok mu? O reklam ajansı hangi dünyada yaşıyor. O zaman ben size nasıl güvenebilirim ki.. Arıyorsunuz ilgilisine bağlamıyorlar, adınızı soyadınızı bırakıyorsunuz, telefonunuzu bırakıyorsunuz, uyarmak için, geri dönmüyorlar bile, nasıl bir halkla ilişkilerse..
Başörtülü bir hanım başından geçen bir olayı anlatıyor. Yanındaki jipe binmiş, sonradan görme başörtülü genç bir hanım yalpalayarak gidiyor. Kırmızı ışıkta durunca normal bir arabada giden hanım genç kıza, “kızım daha dikkatli araba kullansan” diyor.. Küstah hanımefendi, “araban kadar konuş” diyor. Sözün ilk sahibi, “kızım bu arabayı ben kendi paramla aldım, sana o arabayı kim aldı” diyor, basıp gidiyor.. Bunlar haramzade..
Bunlar hacca da gidiyor, namaz da kılıyor, ama bu ibadetlerin kendilerine yükledikleri sorumlulukların farkında değiller. Artık cemaatin aktif bir üyesi değiller, 5 yıldızlı otellerde günler düzenleyip, şıklık yarışına giriyorlar. Zaten konsept evlerde yaşıyorlar.. Camileri bile ayrı. Bayramda Yunan adalarında tatile gidiyorlar.. Kam alıyorlar dünyadan.. Hayatlarında çile, hüzün yok. Haz var, zevk var, eğlence var, heyecan var.. Mütrefin bunlar..
Sahi bu sonradan görmelerle halimiz ne olacak..
Tamam, bunların sayısı çok değil ama, bunların sesi daha yüksek çıkıyor.. Bunlar öne geçiyor, bu tipler daha çok itibar görüyor sanki.. Bunu görelim ve tedbir alalım.. Bunlar ağaç kurdu, bunlar sırtımızdaki kambur.. Bunlar parazit. Aşağılık tipler bunlar.. İyi gün dostları bunlar, karagün değil. Zor günde sizi satarlar.. Brütüs soyu bunlar..
Bunların sayısı çok değil, ama bir kere kovanın dibi delindi mi, su tutmaz.. Bunlar müfsit tiplerdir.. Bulundukları ortamı ifsat ederler..
Çocuklarınız artık dergahlara değil, NLP seminerlerine katılıyor, meditasyon yapıyor, yaşam koçları onlara yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vaad ediyor, ağızlarının tadını kaçıran ölümü hatırlamak bile istemiyorlar. Güzellik salonlarından ve moda merkezlerinden çıkmıyorlar. Tıka basa yiyorlar sonra da zayıflamak için plates salonlarında spor merkezlerinde ömür tüketiyorlar..
Bu tiplerin artık psikolojik danışmanları olmasa sanki intihar edecekler ya da alkol, uyuşturucu kullanacaklar, sapıtacaklar.. Öyle bir çevreleri var. Çoğu üniversite mezunu. Dün bunların bir kısmı Gezi’deydi. Liberal takılıyorlar, çevreci geçiniyorlar. Dinlerinden çok vicdan sandıkları nefislerinin sesini dinliyorlar. Çile yok, zevkleri var.. Din dedikleri, kültür, gelenek gibi bir şey. Biraz ritüel, biraz ikon, biraz ezoterizm, ruh, insan, cin, keramet vs.. Muharrem’de aşura, Ramazan’da güllaç yemek gibi bir şey.. Sonuçta alameti farikaları, ayırt edici özellikleri kaybedilmiş bir din geliyor. Dine karşı bir din bu..
Herkes böyle değil. Ama yükselen akım bu. NLP, aile danışmanlığı, stres yönetimi, psikolojik danışmanlık, ipnoz, ruh çağırma seansları, etkili konuşma, başarı ve mutluluk, doğayla uyumlu yaşam derken uçup gidiyorsunuz.. Mistik ya da radikal bir din anlayışından yola çıkanlar da sonunda yine aynı kapıya çıkıyorlar..
Bu kirli oyuna karşı gençlerin de, ailelerinin de çok dikkatli olması gerek.. Basının, STK’ların da aynı şekilde dikkatli olmaları gerek...
Selâm ve dua ile.

 

gamsız

Profesör
Katılım
10 Ağu 2015
Mesajlar
2,685
Tepkime puanı
373
Puanları
83
Akparti de AKP liler acilen temizlenmeli öncelikli olarak
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
bence önce abdurrahman dilipak tarzındaki eski moda adamlar temizlense daha iyi.

risk almaz, emek vermez ama bolca akıl verir.

mevzide yanımda değilsen ne yapayım ben senin iyi niyetini.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Valla azizim, bize Feto'nun çuvala sokmadığı veya koyamadığı bir tek AKP'li gösterin AKP'yi de bu adama teslim edin diyorum! Derin devlet ve paralelciler AKP'den temizlense ortada tabela partisi kalır ! Biz boşuna mı bu partilere mabud gibi bel bağlamayın dedik-diyoruz bugüne kadar ?..
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Valla azizim, bize Feto'nun çuvala sokmadığı veya koyamadığı bir tek AKP'li gösterin AKP'yi de bu adama teslim edin diyorum! Derin devlet ve paralelciler AKP'den temizlense ortada tabela partisi kalır ! Biz boşuna mı bu partilere mabud gibi bel bağlamayın dedik-diyoruz bugüne kadar ?..

Hayret bir şey ama sana katılıyorum :)
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Dilipak'tan Yemin Töreni Eleştirisi
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Leyla Zana’nın “Türk Milleti” yerine “Türkiye Milleti” demesiyle ‘kriz’e dönüşen milletvekili yeminini gündeme getirdiği yazısında, bu yeminin darbe ürünü olduğunu belirtti.
Dün mecliste yemin töreni vardı.
İlk mecliste yemin çok kısaydı ve şu şekilde idi: “Makam-ı Hilafet ve Saltanat’ın ve vatan ve milletin istihlas ve istiklalinden başka bir gaye takip etmeyeceğime vallahi”. Bu yemine sadık kalmadılar. Hilafet makamı da, saltanat da tasfiye edildi..
Meclis-i Mebusan’da: “Şer-i Şerif ve Kanun-u Esasi ahkâmına riayet ve vatan ve millete sadakat edeceğime vallahi ve billahi” şeklinde bir yemin vardı. “Şer’i şerif”e atıf yapılıyordu. Ankara’da şeriata riayet yoktu. Onun yerine hilafete vurgu vardı.
Mustafa Kamal da Meclis’te ‘Vallahi’ diye yemin etmişti. Mustafa Kamal da bir daha ‘’AND İÇMEDİ ve YEMİN ETMEDİ’’. 1921 Anayasası’nda Cumhurbaşkanlığı ile ilgili özel bir hüküm yoktu. 29 Ekim 1923’e gelindiğinde 21 Anayasası’nda değişikliğe gidildi ve Cumhuriyet ilân edildi. Cumhuriyet’in ilânı ile Mustafa Kamal, Cumhuriyet’in ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Seçilince kürsüye çıktı ve bir teşekkür konuşması yaptı. Ama and içmedi, bir başka ifade ile yemin etmedi.
Bugün milletvekilleri şu şekilde yemin etmektedirler. “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Anayasa değişikliği sırasında bu yeminin de mutlaka, hem şekil ve hem de ifade olarak yeniden tanımlanması gerek.. Yemin metni bir ideoloji ve bir kişiye bağlılık dayatmamalıdır. Yemin ederken, isteğe bağlı olarak Allah’a, kutsala ya da namus ve şerefine yemin edilebilmeli. Yemin ederken elini kalbinin üzerine koyabilir ya da kutsal kitaplardan birine el basarak da bu yemini yapabilmesi gerekir..
Yeni andda insanların canı, malı, namusu, aklı ve inancı, neslin korunmasına, kamu yararına mutlaka atıf yapmak gerek.
And bugün rutin bir ritüel, bir seremoniye dönmüş durumda. Hukuki ya da dini, manevi bir değeri yok. Mesela ben bu anda aykırı davrandı diye bir milletvekili aleyhine dava açabiliyor muyum.. Milletvekilleri, halka değiştirme sözü verdikleri bir darbe anayasasına sadakat sözü vermeden göreve başlayamıyorlar. Bu andın muhtevası da yine o kahrolası darbecilerin yazdıkları bir metin..
Bu metin kaba şekli ile, bugünkü darbe anayasasının başlangıç maddelerinde ifadesini bulan tek parti dönemindeki CHP’nin parti programına sadakati ifade ediyor. Bu anlamda, bugünkü anayasanın başlangıç maddeleri, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler ve bu andla siyasi kişiler ve kamu görevlilerinin, hatta bütün yurttaşları, eğitim ya da askerlik aşamasında sadakate mecbur bırakıldıkları uygulamalar tek parti programına sadakat anlamı taşımaktadır ki, bu da diğer partileri, tek parti zihniyetinin alt kolları haline getirmektedir..
Mecliste yemin ettikten sonra, milletvekilleri genel kurulun dışında, ama meclis binası içinde, Meclis logosu önünde, basının ve izleyicilerin önünde ayrıca dilediği gibi, ilk yeminine aykırı olmaksızın yemin etmesine imkan tanınmalı. İster tek başına, ister topluca, istediği dilde, ister yazılı olarak bu yemini yapabilmeli.. Bu yeminler de ayrıca yayınlanabilmeli..
Mustafa Kamal bir kez yemin etti ve o yemine sadık kalmadı. Daha sonra da yemin etmesinin bir anlamı olmayacaktı. Çünkü bu tek adamın kendi kendine sadakati anlamına gelecekti..
Belki anayasa değişikliğine, önce başlangıç bölümünü kaldırarak başlamak gerek. Sonra, “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesinin değiştirilmesi ve ardından da bu andın değiştirilmesi gerek.. Çünkü bu and, sadece milletvekilleri ile sınırlı değil. Devletin bütün kurum ve kurulları için bir model oluşturuyor.
Doğru düzgün bir yemin metni ve ardından da verilen anda sadakat konusunda ciddi bir kamuoyu baskısı oluşturmak gerek. Mesela, şimdi herkes meclis başkanlığı için kendi adayını gösterecek ve her grup kendi adayına oy verecek. Bunun mantığı ne? Bu iş ilk turda tamamlanabilir. Bir an önce hükümetin kurulması ve yeni bütçenin hazırlanması gerek.. Ama bu ciddiyeti göremiyorsunuz.. MHP hemen “Hayır” diyecek. HDP zaten kriz çıkartma peşinde. YSK’ya başvurup seçimlerin iptalini istiyor, öte yandan da gelip yemin ediyorlar.. Bırakın hukukilik, ahlakilik ilkesini, ciddiyeti bile tartışmalı abuk sabuk işler peşinde vakit geçiriliyor..
Geçici başkan Baykal kendine göre çok önemli bir konuşma yaptı. AK Parti’ye yönelik uyarılarda bulundu. Muhalefetle diyalog çağrısı yaptı. Ama nedense muhalefetin uzlaşmaz ve engelleyici tavrı konusunda bir şey söylemedi.. Derin ve Paralel yapıların siyasi sürece müdahalesi konusunda da bir şey söylemedi. Bu da not edilmesi gereken bir husus. Özellikle de kendi başına gelen olaylar ve kapalı kapılar arkasında yapılan siyasi pazarlıklarda parti yönetimlerinin nasıl el değiştirdiği, başkanlık sistemi ve parti liderlerinin “tek adam” olma çabalarına değinseydi..
Neyse, rutin and töreni gerçekleşti. Sırada Meclis Başkanlığı seçimi var.. Sonra Başbakanın Bakanlar Kurulu’nu oluşturması, hükümet programının mecliste okunması ve güven oylaması var. Ve ardından bütçe görüşmeleri..
Bu arada; Leyla Zana yemin ederken “bu metni kabul etmediğini ama etmek zorunda olduğunu” söyleyerek yemin metninde değişiklik yaparak okuduğu için yemini kabul edilmedi. Bu kriz umarım ilk anayasa değişikliğinde çözülür. Yoksa bu kriz her zaman yaşanabilir.
Selam ve dua ile..

 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
ne kadar saçma bir savunma...... kürt kökenli veya arap kökenli veya gürcü kökenli, Türk vatandaşıyım denir,.. nasılki, türk kökenli alman vatandaşı dendiği gibi....... dili pak, dilini kirletmeseymiş.....

devlet okullarında, ana dilde eğitim isteğide bunlardan biri....
 
Üst