Fethullah Gülen'in Nihat Genç'ten Farkı
Nihat Genç'i açıkcası pek sevmem. Ama saygı duyar(d)ım. Yazılarının bazılarına katılırım. Küfürden hoşlanmam… Ama "küfretmek yakışsa yakışsa bu adama yakışır" diye düşünür(d)üm.
Üniversiteli olup Nihat Genç okumamış, onunla ya da ona küfretmemiş herhalde kimse yoktur. Bir yazarın cephanesi düşüncedir. Silahı kalemdir. Nihat Genç’in cephanesi ise öfkedir.
Kalemi ile yazmazda sanki sprey boyayla duvara “kahrolsun….” cümlesi ile slogan yazar.Düşünceleri karışıktır, dağınıktır. Yazıları, cümleleri savruktur. Sohbet eder gibi yazar. Yazıları sanki anlatmaz da, bağırır durur. Okurken kendinizi bir mitingde bayrak sallıyor sanırsınız.
Üslubu böyledir. Kendinin başlattığı “kahvehane entelektüelliği” ekolünün fenomeni olan, ilginç bir adamdır. Yakın zamana kadar “Nihat Genç kimdir?” diye bana sorsanız, yukarıdakileri aynen sıralardım.
Fakat uzun zamandır aynı düşüncelerde değilim. Çünkü Nihat Genç çok değişti. Zamanla ayakları yere basmamaya başladı. Düşüncelerini, kişileri hedef alarak ifade etmeye başladı. Olaylardan veya genelden ziyade kişileri hedef alan yazılar yazdı. Sonunda kendisi de sürekli eleştirdiği o magazin maymunlarına benzemeye başladı.
Önceleri saldırganlığı birilerine “umut” verirdi. Şimdi herkesi, her kesimi yaralamaya başladı. Batı ve batılılaşmaya karşı olan tutumunu abarttı. Düşmanlık göstermeye başladı. Farklı dinlere karşı olan tutumunu abarttı. Düşmanlık göstermeye başladı. Zengin ve sermaye sahiplerine karşı olan tutumunu abarttı. Düşmanlık göstermeye başladı.
Kibirlendi. Gündemde tutunmak için sürekli muhalefeti seçti. Sonunda muhalefetin kolaycılığına ve popülaritesine yenildi. Samimiyetini kaybetti. Delikanlı damarı sonunda kendi ayaklarına dolandı.Kompleksleri onu esir aldı.
Son olarak Fethullah Gülen’e ve onu sevenlere sataştı. Elbette Nihat Genç’te eleştirecek. Fakat bu sefer hakaretleri ile haddini, boyunu, kendini oldukça aştı.
Bir Nihat Genç ve yaptıklarına bakıyorum birde Fethullah Gülen ve yaptıklarına…Aradaki farklara bakar mısınız?
Öncelikle Nihat Genç genellikle kişilerle uğraşır…Fethullah Gülen ise toplumsal olaylarla…
Nihat Genç, mendil satan bir sokak çocuğunu görür, ona sarılır ve ağlar. Ardından kalkar sisteme küfreder. Devleti ve hükümete kızar, bağırır, çağırır. Ve ardından yoluna devam eder.
Fethullah Gülen ise o çocukların çoğalmaması için toplumu vakıf ve dernekleri harekete geçirir. O çocukları alır yurtlara yerleştirir. Yaralarını sarar. Ahlaklı, inançlı, vatan ve millet sevgisi dolu bir birey haline getirir.
Nihat Genç mevzu bahis, vatan, millet, din, bayrak olunca, duygulanır, ağlar. Batılılara, batılılaşmaya küfreder. Milliyetçilik söz konusu olduğunda daha da hırçınlaşır, “ya sev ya terket” psikolojisine girer. Kuru kuruya sahiplenir…
Fethullah Gülen de mevzu bahis vatan, millet, din, bayrak olunca, duygulanır, ağlar. Sonra bu vatanın imanlı, ihlaslı, kalbi yurt sevgisi ile dolu evlatlarına “Bu bayrağı, bu inancı, bu milletin kendine has mertliğini, güzelliğini, ahlakını Dünya ile paylaşın ” der. Ve o gönül erleri bu isteği, öpüp başlarına korda, her türlü fedakarlığı yaparak, türlü meşakkatlere katlanarak, kefenleri ceplerinde, adeta koşarcasına bu hizmeti yaparlar.
Nihat Genç yazılar yazar, konuşur, anlatır. Bunları yaparken Türkçeyi, Türk dilini genellikle katleder.
Fethullah Gülen ise Türkçe’yi Dünya’ya öğretmeye başlar. Türkçe konuşan, Türkiye’ye dost ve Türkiye’yi seven yüzbinlerce insan yetiştirir. Olimpiyatlar düzenler. Geleceğin Türkiye’sine dost ülkeler ve insanlar yetiştirmek için çabalar.
Nihat Genç, Anadolu insanlara "kardeşlerim" diye seslenir. Fakat bazen şoven duygularına yenilerek o kardeşlerini üzer. Sefalet çeken insanları anlatır, onlarla duygulanır. Sonra kalkar emperyalist sisteme, zengin insanlara, burjuva dediği kesime küfreder.
Fethullah Gülen ise Anadolu insanına cemaat, cemiyet kavramının önemini anlatır. Sefalet çekenlerin sıkıntılarını paylaşmakla kalmaz, derneklerle, vakıflarla çare olmaya çalışır. Yardımlaşma ve birlik, beraberlik duyguları aşılar. Zengin insana zekat vermeyi, hayır vermeyi öğretir. Onlara paylaşmanın zevkini tattırır. Doğu ile Batının yeniden kaynaşmasını sağlar. Gönüllerden gönüllere köprüler kurar.
Nihat Genç yazılarında başkalarını yererken, kendini övmeyi, kendini anlatmayı ihmal etmez. “Ben” demeyi, kendini şımartmayı çok sever. Kibirlenir. Hatta bu egosu zaman zaman kendini sevenleri dahi kızdırır.
Fethullah Gülen bunca yapılanlara rağmen, bu kadar hizmete rağmen bugüne kadar “ben” dememiştir. “Onlar yaptı” der. Kendine asla pay biçmez. Allah’a şükreder. Hatta yüreğinde “nefsim ola ki “ben” der de ihlasımı kaybeder miyim korkusu” taşır. Tevazuyu asla elden bırakmaz.
Ve sonunda “hiç kimseye boyun eğmez dediğiniz Nihat Genç en sonunda kendi egosuna boyun eğerde” bu ülkenin manevi önderlerinden birine, onu sevenlere küfreder…
Yazık...
Mirza Özbekoğlu