Cemalnur Sargut: Heykelde görünen Allah inancı !!!

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Yani peygamberlerin hayatına baktığımızda hiç sekr hali görülmemiştir, düşündürücü tabi !
Doğrudur sahabe mesleğinde görülmemiştir..lakin bu bir şey değiştirmez..Sekr vakibir durumdur...Bu konuda ilerde yazarım inş.:)
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Doğrudur sahabe mesleğinde görülmemiştir..lakin bu bir şey değiştirmez..Sekr vakibir durumdur...Bu konuda ilerde yazarım inş.:)

Güzel bi hal olsaydı Kur'an bundan da bahsederdi diye düşünüyorum nitekim hiç bi şey eksik bırakılmadı..Kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur yaşamın içerisinde budur işte..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Akıl din mükellefiyeti için gerekiyorsa aklın gitti an da olanlar için ne denebilir tıpkı sarhoşken namazın olamayacağı gibi bir yerlerde acayip bi fay hattı var onu kırarsak iyi olacak gibi..
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
İhlas suresi 3.ayet için yorum yok mu!!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Akıl din mükellefiyeti için gerekiyorsa aklın gitti an da olanlar için ne denebilir tıpkı sarhoşken namazın olamayacağı gibi bir yerlerde acayip bi fay hattı var onu kırarsak iyi olacak gibi..

Hamr ile sukara aynı şey mi acaba!!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
"Allah cc doğmadı ve doğurmaz "
yani kıyamuhu bi nefsihtir
kendisiyle kaimdir
bütün varyasyonun, olasılığın , enerjinin, bilincin, mutlak varlığın (töz) tek sahibidir

Varlığın tek sahibi mi derken varlığın dışında yani yarattıklarının dışında her şeyi yönetmesi ile hakim olması ile mi
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Hamr ile sukara aynı şey mi acaba!!


Hamr içkidir sekr ise onun illeti sarhoşluk halidir akıl ile bunu kullanıp kullanmama seçimine sahipken aklın kendi kendisini sekr haline getirmesi ilginçtir illeti gereği kıyas edilse de varolanın olumsuz anlam taşıması ile söylenen sözlere hata olarak bakılırsa devamı niteliği taşımaması gerekir fakat bunun üzerine yapılan anokranik düşünce getirisi bunun da sekr halinde olduğu savunmasını bizzat çürütecektir..
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Hamr içkidir sekr ise onun illeti sarhoşluk halidir akıl ile bunu kullanıp kullanmama seçimine sahipken aklın kendi kendisini sekr haline getirmesi ilginçtir illeti gereği kıyas edilse de varolanın olumsuz anlam taşıması ile söylenen sözlere hata olarak bakılırsa devamı niteliği taşımaması gerekir fakat bunun üzerine yapılan anokranik düşünce getirisi bunun da sekr halinde olduğu savunmasını bizzat çürütecektir..

Sekar 'a sokulmak fikirsel sarhoşluğu ifade edebilir mi
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Sekar 'a sokulmak fikirsel sarhoşluğu ifade edebilir mi

Fikirsel sarhoşluk değilde Kur'an bu noktada bize "eğer onların yoluna uyarsan seni saptırılar" uyarısı yapar o halde fikirsel sapıtmalar dememiz doğru olandır..
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Hamr içkidir sekr ise onun illeti sarhoşluk halidir akıl ile bunu kullanıp kullanmama seçimine sahipken aklın kendi kendisini sekr haline getirmesi ilginçtir illeti gereği kıyas edilse de varolanın olumsuz anlam taşıması ile söylenen sözlere hata olarak bakılırsa devamı niteliği taşımaması gerekirdi fakat bunun üzerine yapılan anokranik düşünce getirisi bunun da sekr halinde olduğu savunmasını bizzat çürütecektir..

Hamr dışında insanı ne dediğini bilmeyecek durumlara sokacak çok şeyler var.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Fikirsel sarhoşluk değilde Kur'an bu noktada bize "eğer onların yoluna uyarsan seni saptırılar" uyarısı yapar o halde fikirsel sapıtmalar dememiz doğru olandır..

Bu bir insan sözü dür diyor ne dediğini bilmez hale sokan nedir ki!! Onlar ne dediğini bilmiyorlar bilmedikleri için sapmış oluyorlar bu dünya için bir fikir ve düşünce içine girdiklerini ve bu fikir ve düşünceleri onları saptırıyor işte onlara etki eden ne dediklerini bilmeyecek duruma getiren şey
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Buyrun bildiklerinizi bizimle paylaşın lütfen..

Bunlar birden ortaya çıkacak şeyler değil ki sohbetin içinde veya devamında dökülür.

Benim çevremde lüks hayat yaşayacağım diye ne dediğini bilmeyip yanlış olan ne kadar düşünce var ise fark etmeden para kazanan kişi var şimdi bu lüks yaşama hevesi onun için bir nevi sukara olurken bu sukaraya ulaşmak için verdiği çaba ne dediğin bilmezlik hali şimdi bu kişi nasıl salata yaklaşacak ama abdest alıp namaza yaklaşıyor!!
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0



İslam'ın sınırı bellidir. Ve o sınır taşarsa kim olursa olsun uyarılması gereklidir.. Ben tasavvuf içerisinde yer alıp uyaran, uyarılan birçok insan gördüm.. Sizin görmemiş olmanız görmek istemiyor olmanızla alakalı olabilir mi? Bilemiyorum...

Mutasavvıf ehline "cahil" yaftasını ekleyecek kadar cahil olmamak gerek.. İmam Rabbani mi cahil mevlana mı? İbni Arabi mi Hüdayi hz. mi? olayları tarafsız gözle görebilmek gerek.. Türkçe elastik bir dildir. birçok kelime farklı manaları içerisinde barındırabilir.. Kelimeleri olması gerektiği şekilde değil de tek manada algılamak algı hatasından öte birşey değildir.. Eğer kitaplardaki manayı çözemiyorsak okumayız.. Lakin motomot kelimelerle tercüme edip manayı keşfetmeden insanların demediği şeyleri "dedi" diyerek kendisini savunma imkanı olmayan insanlara iftiraya kaçan cümleler sarfetmemeliyiz.


Yöneticiliğime ait ithamlarınıza da sadece tebessüm ediyorum. Fikirleri ifade etmek ayrı hakaret etmek ayrı. Bu iki olguyu birbirinden ayırt etmeyip sonra konu neden kaldırıldı gibi yersiz savunmalara düşmemek gerek.

yazınızı okudum .şunu bilmenizi istiyorumki amaç hiç bir zaman insanları yaftalamak olmamıştır.bunun bize ne faydası olacakki?
tasavvuf ehlinin cehaletliğini beraber irdeleyim..
islam dunyasnda tefsirden tutun ,akaide ,hadise ,siyer ,eleştri makalatlarına fıkha kadar bırakılan eserleri saymakla bitmez.
bu gün islam dünyasını esir almış en yuksek yerlere kondurulmuş pastanın en büyük dilimini yiyen ehli tasavvufun
bu bilge haznesi katkısı ne?bu deryada bir damlada su bile değil.
bıraktıkları eserlerin çoğuda atıf eserler olup kendilerine ait olduğu şüphelidir..
bu gün türkiye dominant olan nakşiliğin kurucusu şahı nakşibendi dedikleri zat hengi eseri bıraktı.
abdulkdir geyalinden kalan ne ?

nakşiliğin bugunku uzantısı halidi ekolunun biıraktığı ne?

hacı bayram veliden kalan ne?

günümüe gelelilm bu gün yüzbinlerin peşine düştüğü menzil şeyhinin ne eserleri var?

daha bir çok tarikat şeyhleri var ne eserler bırakımışlar.?

toplasan bir iki risaleyi geçmez..

bırakılan eserlerden en ömelisi olan mektubat bile rabbaninin olduğu şuphelidir...
bu yazılan eserlerden sana bir iki misal verim durumu sen değerlendir..

(S.336)


Birgün Imâm-ı Rabbani hazretleri murakabe halkasında bir kırıklık' ve amellerindeki kusurlan görme hâlinde iken: "Seni ye kıyamete kadar vâsitalı veya vasıtasız seni tevessül, vesîle edenleri, senin yolunda gidenleri ve sana muhabbet edenleri magfiret eyledim" nidâsını duydu. Ve "Bunu herkese söyle" diye kendilerine emrettiler. Nitekim Mebde' ve Me'ad risalelerinde bunu bildirmiştir.
İmam-ı Râbbânî hazretlerine; "Elbette o, müttekîlerdendir" ilhamı geldi. Bunun sebebi şu idi: Birgün vefat eden oğullarından birinin ruhuna sadaka olarak bir yemek verdi. Bu arada inkisarlarının (kırıklıklarının) kendisini istilâ etmesinden dolayı buyurdu ki: "Bu sadakamızı nasıl kabul ederler. ALLAHü teâlâ sadakayı kabul hakkında; "ALLAH ancak müt-tekîlerinkini kabul eder" buyuru-yor. Bunu derken, şöyle bir nidâ geldi: "Elbette o müttekilerdendir."
İmâm-ı Rabbânî hazretlerine: "Cenaze namazında bulunduğun herkes mağfiret olunmuştur" müjdesi ilham olundu.
Magfiret olunması için hangi mezarın başına gitse, kendisine o mezarda bulunanlardan azabın kaldırıldığı ilham edilirdi.
İmâm-ı Rabbânî hazretlerine ilham olundu ve müjde verildi ki: "Senin söylediğin ve yazdığın ilimlerin hepsi bizdendir." Kendisine mahsûs olup, tereddüt ve şüphe ettiği ilimlerin doğrularını ve hakikatlerini de kendisine bildirdiler.

Allah talla imam rabbaniye nida ediyor.muttekilerdenmiş diye mujde veriyor!
şimdi bunun ben neresine islam diyimde adamı bağrıma basiyım?
peygamberine böyle bir şey yapmamışken rabbaniye neden yapsın?

(S.336)
İmâm-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: "Ramazân-ı şerifin son on gününde idi. Teravih namazını kıldıktan sonra, kendimde bir gevşeklik hissedip yatağıma yatmak istedim. Yatarken, bu gevşekliğin çokluğundan evvelâ sağ tarafa döneceğimi unuttum. Hâlbuki bu sünnet idi. Sol tarafa dönüp yattım. Bir müddet sonra sünneti terk ettiğim hatırıma geldi. Bunu ilk defa terk ettiğimi düşündüm. O anda unutarak ve sehven olduğu bildirildi. Fakat, sünneti terketmek korkusu benden gitmedi. Hemen kalktım; sağ tarafa dönüp yattım. Bunu yaptık tan sonra ALLAHü teâlânın nihâyetsiz nur ve feyzleri zâhir oldu ve şöyle bildirildi: "Sen bu kadar sünnete riayet edince, ahirette hiçbir şekilde sana azâp etmem!"

Allah şöyle bildirdi deyip sanal bir ayet yazıyor..allah taala ona diyormuşki asla sana azab etmem sen muttekilerdenmiş
siz söyleyin bu cenabı hakka iftira değilmi?
Allaha iftira atanın sonu nedir acaba?
Ben bu şahsa nasıl bir yaklaşımda bulunmam lazım?


Kıymetli emirlerinize uyarak bu mektubu yüzümün karasıyla yazıyorum. Dağınık , bozuk olan hallerimi titreyerek arzediyorum. Bu yolda ilerlerken, ALLAHü Teala’nın ism-i zahirleri o kadar çok tecelli etti ki, her şeyde ayrı ayrı göründü. Hatta kadın şeklinde, onların organları halinde ayrı ayrı zahir oldu. Bu taifeye o kadar bağlandım ki, nasıl bildireyim, kendimi tutamıyorum. Onların şeklindeki zuhur başka hiçbir şeyde yoktu. Alem-i emrdeki latifelerin halleri ve acaip güzellikler bu şekilde göründüğü kadar başka hiçbir şeyde görülmüyordu. Onların yanında eriyordum. Yanıp kül oluyordum. Bunun gibi her yiyecekte, her içecekte ve her cisimde ayrı ayrı tecelliler oldu.

[Mektubat, Ahmed Faruki Serhendi, Ter.H.Hilmi Işı
k]

Allahı kadın şeklinde hatta onların organları şeklinde görmüş?

bir müslüman olarak ne demeliyiz bu şahsa..?


daha çok varda en son rabbaninin mektubatından bir örnek daha

Kulların en küçüğü AHMED'den bir arzuhaldir.
Arştan öte bir makam var ya, işte ruhumu orada buldum. (Yani: Melekût âleminde..) Ama, manevî bir yükselme yolu ile.. Bu makamda, Hace Nakşibend Hz. nin özel bir yeri vardır.
ALLAH-ü Taâlâ, onun kudsiyetini artırsın.
Aradan bir süre geçti; bu maddî bedenimi de orada buldum.
Bu sıralarda bana şöyle geldi: Felekiyattan, unsuriyattan alta inen bu âlemden ne bir isim, ne de bir resim var. Hem de tam manası ile..
Bu çıktığım makamda, ancak büyük velîlerden bazıları vardı..
Şu anda, bu âlemin tamamını, mahal ve makam olarak, kendime ortak buluyorum; bunun için de hayret hâsıl oluyor. Şundan ki: Kendimi tam manada yabancıların varlığı ile beraber görüyorum.
Hasılı: Bazan öyle halet zuhura geliyor ki, onda ne ben kalıyorum; ne de bu âlem.. Sonra, daha başka bir şey de zuhura gelmiyor; ne nazarda, ne de ilimde..
Anlattığım hal, şu ana kadar devam edip geldi. Bu âlemin varlığı ı nazardan ve ilimden yana kapalı durmaktadır.
Sonra..
Bu makamda, büyük bir köşk peydah oldu. Ona merdivenler kurulmuştu: çıktım.
Anlatılan makam, âlern misali tedricî bir surette indi; an ben kendimi onda yükselir buldum. Tam olarak, iki rikât şükür namazı kıldım.
Bunu takiben, gerçekten üstün bir makam zahir oldu. Orada DÖRT NAKŞİBENDÎ BÜYÜĞÜNÜ GÖRDÜM. (DÖRT NAKŞİBENDİ BÜYÜĞÜ GÖRDÜM
:

adam miracı bırak ,allahın istiva ettiği arşıda bırak arşdan öte makamlara uçuyor..
ne demeliyiz bu şahsa?

sadece rabbani değil ..


bestamiden bir misal bak! allah taala ile çarşı sohbeti yapıyor


Başka bir rivayette şöyle: "Bana kendimi tamamiyle unutturdu.Halkı ve melekûtlan da unutturdu. Bende kaygılar kalmadı. Kaygısız kaldım, sürekli olarak memleket memleket aştım ve halka ulaşıp onlara: Kalkın ki size destur vereyim, dedirn Kaldır dım ve destur verdim, nihayet onlara erdim. Bu yüz-den beni kendisine yaklaştırdı, bana kendisine giden yolu açtı. Ruhun bedene olan yakınlığından daha çok O'na yakın oldum o vakit bana hitâb ettî: "Bâyezîd! Sen müstesna onlann tümü benim halkı mdır. Ben de evet Senim,sen de ben (Sehlegî, 153)
Bir kere yükseklere çıkarıldım, nihayet huzuruna varıp durdum. Bana şöyle hitab etti:
"Ey Bâyezîd! Halkım seni görmek istiyor".
"Ama Azizim! Ben onları görmek istemiyorum eğer sen onların beni görmelerini arzu ediyorsan ben sana muhalefet etme gücüne sahip değilim, Bu
takdirde beni birliğinle o kadar süsle ki halkın beni gördüklerinde seni gördük desinler ve bu durumda o sen olasın ve ben orada olmayayım "(Sehlegî, 1397" Serrâc,4bb)
Bâyezîd diyor ki: ALLAH bu dileğimi kabul etti ve öyle yaptı. Beni huzurunda-durdurdu, süsledi ve yü-
.celtti. Sonra da halkına çıkardı.Huzurunda bir adım atıp halka vardım, ikinci adımı atınca kendim-
den geçtim. Bunun üzerine
"Dostumu bana iade edin. Zira o bensiz olmaya sabr edemez" buyurdu. (Sehlegî, 149)


celadedini rumiden


Eblehan ta'zim-i mescid mîkünend Der cefâ-i ehl-i dil cidd mikunend An mecazest, in hakikat, ey haran! Niş mescid cüz derjun-i serverân.
(Camiye hürmet eden aptallar, durmadan gönül ehlini incitiyorlar! Ey Eşekler, o mecaz, bu hakikattir! Büyüklerin ve gönül ehlinin derunundan başka mescid mi var?)
Mâ zi Kur'an bergüzidem magzrâ Post ra piş-i seghan endahtim
(Biz Kur'an'ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık. Postunu köpeklerin önüne attık.)(Uludağ, 141, 204)
Vahiyden Kültüre - Celaleddin Vatandaş, Pınar yayınları, İst-1991 - Yunus Emre ve Celaleddin şeriati aşağılama tavırları (S.71-72)

Adam islam dünyasına köpek diyor dinimizle alay ediyor..


daha çok şey var elde!


onların anlaşılması için belli bir islami biligiye sahib olunması gerektiği için vermiyorum..


Aslında tasavvufda bu paradoksu açıklayamamakta,düşütkleri şirki daiama anlaşılamzlık mit'i arkasına saklanarak geçiştirmişlerdir..

Aslıdan tasavvuf insanların sadece ego tatimin yeri.Allahın rahmeti ve azabı arrasında bocalayan mümin için adeta bir rahmet için bir garantörlük ve rahatlama sağlıyor..

şeyhe güvenme ve şeyhinden aldığı müjdeler onu sadete erdiyor.

şeyh açısından bakarsak,Allaha hizmet ettiğini düşünüyor.cemaat büyüdükce mutlu oluyor elbette..göze batmaya başladığında hakkında olumsuzeleştriler gelmeye başlıyor ..
kufür ve şirkle ilgili haklı eleştrilerde bile maalesef oluşturduğu cemaat tabanına yenik düşüyor ses çıkarmıyor.kerametle ,,yuceltilmek işden sıyrılmaya çalışıyorlar.
Bu durumda iken uyarıldığında kıral çıplak deyip cemaatini hakka çağıran çok az şahsa tanık oldum diyebilirim.
bunlardan biride ferid aydındır..

tasavufi eserler adeta kendi duygu ve düncelerini anlatıyor sanki..
hiç bir bilimsellik ve teknik özellik onlarda görmeniz mümkün değil.
ne kuranın direktiflerine riayet edilmiş nede ulmanın ne dediğine bakılmış..
malesef durum bu!




 

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0
hulusi gibi destursuz dalıp akideyi riske etmemek gerek.
ibni arabi bir noktaya kadar tolore edilebilir
ancak hallacı mansur, ahmed hulusi vb gibi,
kendini tarıdan bir cüz görenler tehlikededir.

Hulusi den halas olmak gerek.
Hallac-ı Mansur'un halinde bir sıkıntı yoktur.Havass'a göre İlmi merhalede hatası vardır ve nitekim hatasını Şeyh'ul Ekber Muhyiddin Arabi KS manevi alemde yüzüne söylemiştir.(Bkz.Kitabu Tecelliyat ve Yakin).

Şeyh'ul Ekber KS "Tolere edilebilir" ifadesi ise çok kusurlu bir ifadedir.
"Böbrek ameliyatında Holmium Flexible teknoloji " kullanımına TIP DOKTORU olmadan "tolere edilebilir" demek gibi bir söz sizinkisi.
 
Üst