DostunDostu ile Röportaj

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
@lafson7275 @Dut_agaci

lafson beni ne ile itham edersen et hatta istediğini diyebilirsin bir kulağımdan girer diğerinden çıkar şikayette etmem senin gibi Allah herşeyi görür ve bilir derim selam der geçerim ama sayın arkadaşımız dut_agaci adalet ve haktan bahsediyor ama eksik bırakıyor malesef kusura galma gardaş güvenimi sarstın halen artçıları devam ediyor....

Tamam kusura galmam, bir de bu başlık bir üye ile RÖPORTAJ başlığı

Başka başlıkta konuşursanız, sevinirim.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Teşekkür ederim @Dut_agaci
@adams77 lafons7275 lütfen sevgi sınırları içinde kalarak tartışın..
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Dostun dostu

Kitap okuyon mu muhterem ?

Okuyosan, neleri okuyon ?

Ayka kaç kitap okuyabiliyon ?

Dergi okur musun, okursan neler ?

Dua'da önceliğin nedir, nasıl dua edersin ?

Duayı uzun tutar mısın ?

Hergün Kur'an-ı Kerim okur musun ?

Siyer kitaplarından okudukların var mı ?
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Dostun dostu

Kitap okuyon mu muhterem ?

Okuyosan, neleri okuyon ?

Ayka kaç kitap okuyabiliyon ?

Dergi okur musun, okursan neler ?

Dua'da önceliğin nedir, nasıl dua edersin ?

Duayı uzun tutar mısın ?

Hergün Kur'an-ı Kerim okur musun ?

Siyer kitaplarından okudukların var mı ?
Yukarıda bunlardan bahsetmişti kardeşimiz.Özellikle kitaplardan..
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Yukarıda bunlardan bahsetmişti kardeşimiz.Özellikle kitaplardan..

Ne varıdı sanki yeniden yazsaydı

31 sayfayı nassı okuyam

insaaffffff
swoon.gif
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Başta Mevlana'nın Mesnevi'si. Müthiş derinliği vardır. Fakat ön yargısız okumak gerek. Şeriat kılıcına vurmadan okumak gerek. Mevlana ilginç bir veli. Onu diğer bütün velilerden ayıran bir özellik var. Makamı yok gibi sanki. Bütün makamlara eşit mesafede. Güneşin etrafında dönen bir gezegen gibi her yerde. Sabit bir konumda değil..

İmam-ı Rabbani'nin Mektubatı baş eserdir. Özelliği seyri süluk yolunu tarif etmesi, düzenlemesidir. Yani tarikat yolunun İmam-ı Azamı gibidir. Manevi mevzulara izahat getirmesi müthiştir. Korkuç bir zekası var. Necip Fazıl İmam-ı Rabbani hakkında der ki; 'İmam-ı Rabbani'nin her bir beyin hücresi güneş kadar parlaktır'. Gerçekten de okuduğunuz zaman öyle olduğunu hemen anlıyorsunuz. O gelmeseydi çoğu manevi konuları ve keşifleri anlıyamazdık.

Bir de Nakşi'lerin Halid-i koluna mensup olanların okudukları bir risale vardır. Risale-i Kudsiyye derler. İsmet Ğaribullah Efendi'nin yazdığı beyitlerden oluşur. Sultan Abdülmecit'in de şeyhidir aynı zamanda. Kendisi Alim değildir ama Ariftir. Yani fazlaca bir şeriat ilmi yok mübareğin. Ama ilham yoluyla yazılan bu beyitler son dönemin Mesnevi'si dedirtecek kadar aşk kokar.

Aynısını Halid-i kolunun kurucusu olan Halid-i Bağdadi için söyleyemiyorum. Şeyh-Mürid ilişkisini detaylıca izah etmiş olsa da tarikat yolunu siyaset meydanına atan ilk kişilik olmuştur. 1800'lü yıllarda yaşamış. Muhtemelen o dönemlerde gelişen siyasi akımların etkisi altında kaldı. Normal karşılamak gerek. Zira Hasan el-Benna, Seyyit Kutup, İkbal ve Ali Şeriati gibi kişilerde aynı hatayı İslam'ın zahiriyle yaptılar. Halid-i Bağdadi bu saydığım kişilerin yaptığını tasavvuf sahasında yapmıştır. Tam incelemedim, belki lazımdı, Nakşilik belki onun sayesinde Erbakan, Özal gibi kişilikleri çıkartabildi ama genel tablo olarak tarikatlerin görev sahası halkın içindedir.

Dut_agaci bu da size hediyemiz olsun
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Dostun dostu

Kitap okuyon mu muhterem ?

Okuyosan, neleri okuyon ?

Ayka kaç kitap okuyabiliyon ?

Dergi okur musun, okursan neler ?

Dua'da önceliğin nedir, nasıl dua edersin ?

Duayı uzun tutar mısın ?

Hergün Kur'an-ı Kerim okur musun ?

Siyer kitaplarından okudukların var mı ?
Necip Fazıl favorimdir. İlber Ortaylı'yı bilgi aktarımı olarak daha samimi ve doyurucu buluyorum. İskender Pala derinliği olan bir adamdır. Çalışmaları gayet başarılı. Cemiyetimizin aşka ihtiyacı olduğunu görüyor. Bu liste uzar gider.....

Asıl okunacak kitaplar bu insanların okuduğu kitaplardır. Mesela Necip Fazıl, Bodler'den çok bahseder. Araştırınca gördüm ki Üstad'ta Bodler etkisi ağır basıyor. Belli bir dönem sonra felsefeye merak sardım. Baş yapıtları okumaya başladım. Mesela Platon'un Politeia'sı. Türkçesi DEVLET. Müthiş bir eser. Tepeden tırnağa bir devletin temel iskeletni kurmuş herif. Hemde taa milattan 400 sene önce. Platon'un bu eserini okuduktan sonra tarihte kurulan bütün imparatorlukların bu eserden ilham aldıklarını anladım. Hafife almamak gerek. İnsanın tarih hakkında ki ön yargılarını kırıyor. Aristo'da öyledir. Dil, diyalektik, gramatik, kelam, mantık gibi ilim dalları buna dayanır. Aristo'dan öğrendiğim bir şey var. Her cümlenin içinde bile mantık kuralları vardır. Onu nasıl işleteceğinizi, cümlenin neyi amaçladığını, içerik olarak akli çelişkilerini anlatıyor. Mesela onun kelimeleri anlam olarak kategorize etmesi müthiş bir şey. Aristo'yu okursanız satır aralarını okumayı öğrenirsiniz. Bu çok önemli. Aristo'nun hala anlaşılamamış olduğuna inanıyorum. Mesela diyor ki; bir filosof asla devletin başında yönetici olmamalıdır. Ama her yöneticinin yanınnda mutlaka bir filozof olmalıdır. Bu müthiş bir şey. Avrupa iki dünya savaşı geçirdikten sonra anladı bunu. Yani demek istiyor ki; felsefe alsa politize olmamalıdır lakin politikaya ilham kaynağı olmalıdır. Karl Marks'ın Das Kapital'i felsefi bir eserdir. Herif değerler parametresini emek gücüne dayandırmış. Felsefeye bakın siz, Marks diyor ki; altını kıymetli olmasının sebebi onun az olması değil, bilakis onu çıkarmak için harcanan emektir. Sonra da diyor ki; 1 kilo buğday, 1 kilo undan; 1 kilo un, 1 kilo ekmekten asla ucuz olmamalıldır. Çünki bu geçişlerin her birisinin içinde emek var. Ucuz olursa adaletsizlik olur, diyor. Ve adil hak paylaşımını bu temel üzerinden tarif ediyor. Dediğim gibi bu bir felsefedir. Peki Aristo ne demişti; felsefe asla politize olmamalıdır. İşte Marks'ın felsefesi sonradan politize edildiği için çürümüştür. Lakin içinde ilham alınması gereken çok noktalar var. Avrupa şu an bunu yapıyor zaten. Marks'ın kabahati yok. Kabahat onu politize eden Engels ve Lenin'dedir.

Görüldüğü gibi ön yargısız okumak, ibret almak gerek. Bu insanlar kâfir, ateist olabilir. Bu onların her sözünü yanlış yapmaz. Elbette hataları vardır hem de çok. Önemli olan çıkarımlar yapabilmek ve zamanın ruhuna uygun yeni bir hamur yoğurmaktır. Bizim zaafımız dünyayı tanımıyor olmamızdır. Bak mesela Said Nursi'ye hayranlığım vardır. Fakat batı adamlarının klasik eserlerini okuduktan sonra Said Nursi'nin de bunları okumuş olduğunu anladım. Hepisi kadim eserlerin üzerine dayalı çıkarımlar yapmış, yeni yorumları hep bu temel eserlerin üzerine bina etmişlerdir. Allah hariç kimse yoktan var etmeye kadir değil. Kimseyi kutsallaştırmamak gerek. Hele okurken! Her şey birbiri üstüne gelerek ilerliyor.

Her çeşit kitabı okurum. Medeniyetlerin oluşum ve yok oluş süreçlerinin ana dinamiklerini kavradığınız zaman bir meleke oluşuyor. Sonra hayranlık duyulan birisinin bir cümlesini okuduğunuz zaman hemen notunu verebiliyorsunuz. Nerelerden etkilendiğini, hangi amacı güttüğünü, ferasetini tartabiliyorsunuz. Hatta neyi bilmediği bile belli oluyor.

Biz müslümanlar kendimizi hapsediyoruz. Çok okumalı ama fasa fiso kitaplarla zaman harcamamak gerek. Bunu zamanında bana diyen olsaydı keşke.. İnsanlık tarihine yön veren kitaplar mutlaka okunmalıdır. Kimin elinden çıkmış olursa olsun fark etmez. Önemli bir husus daha var; eserini okuduğunuz adamın yaşadığı dönemi bilerek okumak gerek.

Gazete ve dergileri internet üzerinden takip ediyorum. Karışık gidiyorum. Özel takip ettiğim dergi ve gazete yok. Köşe yazarlarımız berbat zeten. Ha bir de Kadir Mısıroğlu'nu internetten takip ederim hiç kaçırmam. Söylediği şeylerin çoğu asılsız olsa da türkçesi çok güzel. Muazzam bir şark kurnazlığı var kendisinde. Hayran olmamak elde değil.

Dua! Bak burası ilginç. Ellerimi kaldırarak özel dua etmeyi terkettim. Bilmiyorum neden, kendiliğinden oldu bu. Kalbimden dua edip geçiyorum. Muradullah'ı takip ediyorum. Bazan beni istediğini, bazan istemediğini hissediyorum. Ona göre tavır alıyorum. Mesela istemediği zaman her işim aksi gidiyor. Ben de başkalarının işi görülsün diye aksi geleceği istikametin tersini uyguluyorum. Böylece benim işim kalsa da başkasının işi görülüyor :) Şaka değil bu gerçekten böyle. Denemesi bedava. Bektaşi'nin gömlek ıslatma hikayesi gibi. Anlatayım; bir gün köyde kuraklık olmuş. Ahali yağmur duasına çıkacak. Köyün Bektaşi'sini de çağırmışlar. İsteksiz isteksiz gitmiş duaya. Köy halkı yalvar yakar dua ediyor ama gökte ne bulut var ne yağmur. Bu bizim Bektaşi dayanamayıp oradan bir tas su alır ve gömleğini yıkar. Sonra bunu kurutmak için kayalığın üstüne serer. Aradan fazla zaman geçmeden gök gürlemesiyle yağmur şakır şakır yağmaya başlar. Köylü herifin eline ayağına sarılır. Bektaşi der ki; beyler marifet bizde değil, şu sıralar aram O'nunla pek iyi gitmiyor. Gömleğim kurumasın diye yağmur yağdırıyor. :) At nal izlerini bazan tersine sürmek lazım. Bak Atatürk'ün Bektaşi olduğu söylenir. Bana öyle geliyor ki bu herif tersine iz sürdü. Şeriat'le anlaşılmaz bu işler. Hakikat bazan ters işler. Hızır'ın işleri gibi.. Böyle olunca çok zor oluyor bunu okumak. Zamana sırlanmış çünki. Sebep-netice ilişkisinden çıkarım yapılabiliyor ancak. E bunu yapabilmeniz için de şeriat gözlüğünü çıkarmanız lazım..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Sevgili @DostunDostu hemen hemen bütün yazılarında tarikatlara değiniyorsun ya da bi şekilde lafı oraya bağlıyorsun, walla nasıl yapıyorsun ben de anlamıyorum =) fakat genel olarak yazdıklarına bakılırsa tarikatların hiçte hoşuna gitmeyecek hatta onların varolan düzenini sarsacak söylemlerinin olmasıdır. Şimdi, aralarında uzun zaman kalman hatrına mı (ki bunun olduğunu pek düşünmüyorum ama yinede sormuş olayım) yoksa geçmişle bugünki tarikatlar arasında belli başlı farklar gördüğün için mi bu paradoks? Yok aksi halde bana öyle geliyorki Lafons tarikat münkiri olacak demedi deme =)
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0

Bu senin söylediğinin aynısını Ebu Cehil, Ebu Talib'e söylüyor.

Ebu Talib diyor ki; Muhammed sizden sadece bir söz istiyor. Sadece bir söz. La ilahe illallah.

Beu Cehil; Bu söz söylediğin kadar hafif değil..

Bugün ise sadece roller değişmiş başka bir şey değil. İnan ki Verda şeriatın tek bir gayesi olmalı, huzur. Huzuru bozan tüm unsurlar budanabilir. Zaten onlar da sonradan çıkmış budaklardır.


Ebu Cehil doğru söylemiş, insan neyi kabul ettiğinin farkında olmalı öyle değil mi?

Hem huzur ve mutlulukta görecelidir bazen çok sıkıntılı zamanlarda da insan bu halleri yaşayabilir teslimiyet çok önemli dostum!..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Sevgili @DostunDostu hemen hemen bütün yazılarında tarikatlara değiniyorsun ya da bi şekilde lafı oraya bağlıyorsun, walla nasıl yapıyorsun ben de anlamıyorum =) fakat genel olarak yazdıklarına bakılırsa tarikatların hiçte hoşuna gitmeyecek hatta onların varolan düzenini sarsacak söylemlerinin olmasıdır. Şimdi, aralarında uzun zaman kalman hatrına mı (ki bunun olduğunu pek düşünmüyorum ama yinede sormuş olayım) yoksa geçmişle bugünki tarikatlar arasında belli başlı farklar gördüğün için mi bu paradoks? Yok aksi halde bana öyle geliyorki Lafons tarikat münkiri olacak demedi deme =)
Bu durumu hatırlatman iyi oldu zira farkında olmadan yanlış anlaşılabilirim.

Verda eynen dediğin gibi, eski ile yeni usûlü ayırıyorum. Hem de kalın çizgiyle.

Tarihi süreç içinde tarikatleri analiz ettiğiniz zaman ana misyon olarak şunu görüyorsunuz; halkı hoşgörü ve tahammül çerçevesi içinde belirli bir ahlaka sokmak. Okuma yazma oranlarının düşük olduğu üretici kesimde bu iş kitapla olmaz. Ancak aşiret tarzı yapılanmalarla, sohbet kültürü ve rolmodellerle olur. Toplum ataerkil bir toplum olduğu için tarikat hiyerarşisi de buna göre şekil almıştır. Bu hiyerarşik düzenin kök saldığı mecra, üretici kitlenin sosyal ortamıdır. Yani sahayı tutma işi ona verilmiş. Tüketici gibi fildişi kulelerde gözü yoktur. Öyle bir iddiası da yoktur. Bu sistem hoşgörü temeline dayanmalıdır çünki girdiğiniz topraklarda başka din mensupları vardır. Çok kültürlü toplumları ancak hoşgörü ile bir arada tutarsınız. Aksi taktirde ötekileştirme mikrobu yayılır ve anarşist zihniyyetli selefi kafası hakim olur. Burada şunun da alatını çizerek yazmam lazım ki; iç çatışmanın kazananı olmaz. Çünki seyri; bir senden bir benden, şeklinde ilerler. Buna mukabil dış çatışma ise; zeka ve teknik olarak üstün olana fetih hakkını verir ki bu daha sağlıklıdır. İç çatışma adamı katil yapar. Dış çatışma kahramanlaştırır. Dış çatışma, çatıştığı unsuru yener yenmez iç eder ve kendinden yapar. Artık iç çatışma olmamasına özen gösterir. Her şey böyledir. Kadın erkek ilişkisi bile böyle. Erkek, beyni ve kalbiyle kadını beyninden ve kalbinden yakalamakla memur. Onun için erkek fatih, kadın ise tasavvuftur. Maddesel düşünceye kaydığımızdan beri iç ve dış çizgilerden kopmuşuz, işi genelleştirmişiz ve mantık cambazlığı yapıp ''kadın erkek eşittir'' demiş çıkmışız. Bu söz, kulağa hoş gelen bir söz olmakla birlikte, sığ düşünen kafaların içine kolayca düşeceği bir tuzaktır.

İpin ucunu kaçırdım soru neydi?
:blink:


Edit: eski-yeni tarikatler demiştik. Eski usûlü anlattım. Dikkatli bakarsanız sınama yanılma yoluyla geliştirilen bir yoldur bu. Müthiş! Atalarımız bizim sandığımız kadar aptal insanlar değil. Çareler üretip icraata koyabilen ve sistemi tepeden tırnağa anlıyan insanlar bunlar. Buna DEVLET deniyor işte. Bu milletin bilmem kaç bin yıllık bir devlet geleneği varsa işte bütün bu tecrübelerin birikimidir. Sokakta bulunmadı bu tecrübe. Ve bu birikimle gittikleri her yerde devlet kurabilmişlerdir. Bu müthiş bir şey. Zamana ve mekana göre kendisini uyarlayabilen tek millet denebilir. Muhtemelen göçebe kültürünün getirdiği kazanımlar olsa gerek. Çok mekan ve çok kültürle yüzleşip kıyaslar yapıp çıkarımlar edinmek.. İşte onun için bu dinin bayrağı bu millete geçti. İslamın ılık nefesini bulunduğu zamana ve makana uydurabilsin diye. Muradullah bu çerçevede şekil almış. Peki sonra ne oldu? Arapların yaptığı hatanın aynısını biz de yaptık. Tek kelimeyle selefileştik. Hatta çare olarak kendi kökümüze bakmak yerine ta bizden önce iflas etmiş olan selefi zihniyetinde çare aramaya başladık. Zamanın ruhuna göre yorumlana yorumlana gelen islam anlayışını kaybettik biz. Kaybettiğimiz güneşin adı; değişim dinamiğidir. Bunu tekrar başarsa başarsa bu millet başarır. Çünki özünde var. Hazinenin üstünde oturuyor ama farkında değil..
 

Ecrin

'Bâd-ı Sabâ..'
Katılım
16 Ara 2009
Mesajlar
0
Tepkime puanı
2,484
Puanları
0
Sayın @DostunDostu İlk sorum evvela sıkça çekmiş olduğunuz zikir varmıdır ?..:)2.Olarak Ramazan sizin için ne ifade ediyor..:)3. Olarak..dinlediğiniz ve sevdiğiniz müzik var mı?:) 4. Olarak Ramazanda bir gününüz nasıl geçer bizimle paylaşırmısınız?:)5. Olarak Oruçluyken sizi en çok ne yorar..6. Olarak en sevdiğiniz tatlı nedir ..:)şimdilik bu kadar:)
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0

Bu durumu hatırlatman iyi oldu zira farkında olmadan yanlış anlaşılabilirim.

Verda eynen dediğin gibi, eski ile yeni usûlü ayırıyorum. Hem de kalın çizgiyle.

Tarihi süreç içinde tarikatleri analiz ettiğiniz zaman ana misyon olarak şunu görüyorsunuz; halkı hoşgörü ve tahammül çerçevesi içinde belirli bir ahlaka sokmak. Okuma yazma oranlarının düşük olduğu üretici kesimde bu iş kitapla olmaz. Ancak aşiret tarzı yapılanmalarla, sohbet kültürü ve rolmodellerle olur. Toplum ataerkil bir toplum olduğu için tarikat hiyerarşisi de buna göre şekil almıştır. Bu hiyerarşik düzenin kök saldığı mecra, üretici kitlenin sosyal ortamıdır. Yani sahayı tutma işi ona verilmiş. Tüketici gibi fildişi kulelerde gözü yoktur. Öyle bir iddiası da yoktur. Bu sistem hoşgörü temeline dayanmalıdır çünki girdiğiniz topraklarda başka din mensupları vardır. Çok kültürlü toplumları ancak hoşgörü ile bir arada tutarsınız. Aksi taktirde ötekileştirme mikrobu yayılır ve anarşist zihniyyetli selefi kafası hakim olur. Burada şunun da alatını çizerek yazmam lazım ki; iç çatışmanın kazananı olmaz. Çünki seyri; bir senden bir benden, şeklinde ilerler. Buna mukabil dış çatışma ise; zeka ve teknik olarak üstün olana fetih hakkını verir ki bu daha sağlıklıdır. İç çatışma adamı katil yapar. Dış çatışma kahramanlaştırır. Dış çatışma, çatıştığı unsuru yener yenmez iç eder ve kendinden yapar. Artık iç çatışma olmamasına özen gösterir. Her şey böyledir. Kadın erkek ilişkisi bile böyle. Erkek, beyni ve kalbiyle kadını beyninden ve kalbinden yakalamakla memur. Onun için erkek fatih, kadın ise tasavvuftur. Maddesel düşünceye kaydığımızdan beri iç ve dış çizgilerden kopmuşuz, işi genelleştirmişiz ve mantık cambazlığı yapıp ''kadın erkek eşittir'' demiş çıkmışız. Bu söz, kulağa hoş gelen bir söz olmakla birlikte, sığ düşünen kafaların içine kolayca düşeceği bir tuzaktır.

İpin ucunu kaçırdım soru neydi?
:blink:


Edit: eski-yeni tarikatler demiştik. Eski usûlü anlattım. Dikkatli bakarsanız sınama yanılma yoluyla geliştirilen bir yoldur bu. Müthiş! Atalarımız bizim sandığımız kadar aptal insanlar değil. Çareler üretip icraata koyabilen ve sistemi tepeden tırnağa anlıyan insanlar bunlar. Buna DEVLET deniyor işte. Bu milletin bilmem kaç bin yıllık bir devlet geleneği varsa işte bütün bu tecrübelerin birikimidir. Sokakta bulunmadı bu tecrübe. Ve bu birikimle gittikleri her yerde devlet kurabilmişlerdir. Bu müthiş bir şey. Zamana ve mekana göre kendisini uyarlayabilen tek millet denebilir. Muhtemelen göçebe kültürünün getirdiği kazanımlar olsa gerek. Çok mekan ve çok kültürle yüzleşip kıyaslar yapıp çıkarımlar edinmek.. İşte onun için bu dinin bayrağı bu millete geçti. İslamın ılık nefesini bulunduğu zamana ve makana uydurabilsin diye. Muradullah bu çerçevede şekil almış. Peki sonra ne oldu. Arapların yaptığı hatanın aynısını biz de yaptık. Tek kelimeyle selefileştik..


Kadın tasavvuftur diyordun :D

Tasavvufu diğer tarikatlardan ayırıyor musun? eğer öyleyse aralarındaki fark nedir? Cemalnur Sargut hanımı tanırsın İbn. Arabi hayranı bir insandır kendisi ve ibn Arabi felsefesi üzerine çokta çalışması mevcuttur fakat ehli tarik insanların çoğu onu kabul etmez ve dışlarlar şimdi bu hanımın anladığı tasavvuf mu yoksa onu dışlayan insanların anladığı tasavvuf mu doğru olandır?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Kadın tasavvuftur diyordun :D

Tasavvufu diğer tarikatlardan ayırıyor musun? eğer öyleyse aralarındaki fark nedir? Cemalnur Sargut hanımı tanırsın İbn. Arabi hayranı bir insandır kendisi ve ibn Arabi felsefesi üzerine çokta çalışması mevcuttur fakat ehli tarik insanların çoğu onu kabul etmez ve dışlarlar şimdi bu hanımın anladığı tasavvuf mu yoksa onu dışlayan insanların anladığı tasavvuf mu doğru olandır?
İkisi de yanlış. Onu dışlayanlar selefi-tasavvufçusu, kendisi de bu tepkiyle beslenen tasavvuf pazarlamacısı. Cemalnur Sargut'ta aşk var vecd yoktur. Fetih ruhu hiç yoktur. Fetih ruhunun olmamasını anlarım zira kadındır. Şimdi kadınlar bana kızacak ama işin gerçeği böyle.

Tarikat ve tasavvufu aynı manada kullanıyorum çünki toplumda artık ikisi aynı algılanıyor. Tarikatlara tepki varsa tasavvuf derim.

Devletin dört ayağı vardır. Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet. Bunlardan ikisi, yani aşk ve vecd, tasvvufun görev sahasına girer. Fetih ve hakimiyet, devletin görev sahasıdır.

Aşk, vecde götüren yemdir. Elde edilen vecd ile devlet fetih yapar, fethettiği unsur üzerinde adil bir hakimiyet kurar. Şayet bu ayaklardan birisi eksik olursa sistem yürümez. İskelet budur. Lakin bu iskeleti cepecevre örgüleyen sinir, kas, iç organlar ve dış derisi her daim kendisini yenilemesi gerek. Bu yenileme işi filozof ve bilim adamlarının işidir. Bir de alim ve arifan taifesi olmalıdır. Bunlar da tasavvufu yeniler. Bu bütün denge kendi içinde belli bir balans tutturabilirse artık bu mekanizma cayır cayır işer..

 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Sayın @DostunDostu İlk sorum evvela sıkça çekmiş olduğunuz zikir varmıdır ?..:)2.Olarak Ramazan sizin için ne ifade ediyor..:)3. Olarak..dinlediğiniz ve sevdiğiniz müzik var mı?:) 4. Olarak Ramazanda bir gününüz nasıl geçer bizimle paylaşırmısınız?:)5. Olarak Oruçluyken sizi en çok ne yorar..6. Olarak en sevdiğiniz tatlı nedir ..:)şimdilik bu kadar:)
İllallah der geçerim lakin kapılar açılınca sükut etmek gerek.. Normalde bunlar anlatılmaz ama yüz yüze tanışmadığımız için sorun yok..

Ramazan benim için ne ifade ediyor? Aile ortamında sıcak yemek yiyebildiğim tek ay. Malum bekarım. Her halde benim durumda olanlar için bu böyle. Ne güzel.. :D

Samimi, yürekten yapılan tüm müzikleri seviyorum. İnsan bunu hemen hissediyor zaten. Ahmet Kaya'da müthiş samimiyet var. Ciğeri, yüreği yanmış adamın nefesi nerede olursanız olun sizi yakalar. Tabi ön yargılarınız varsa bu tadı alamazsınız. Dikkat ederseniz sağ kesimde bu yok. Şeriatperestliğin, kuralcılığın zehirli tesiri olarak yorumluyorum ben bunu.. Elbette Ahmet Kaya'dan ibaret değilim ama favorim odur. Çok ağlattı zamanında beni bu adam ya hu. Bu açıdan üzerimde çok hakkı var rahmetlinin..

İşim icabı günüm genellikle bilgisayar başında geçiyor. Ramazan'da ibadet ve sosyal hayatta oluşan değişiklikler bende de oluşuyor haliyle.

Oruçluyken aç kalmak yorucu oluyor. Çok acıkıyorum. Sigara var malum..

6. soru bu durumu iyice çekilmez yaptı haliyle, sağol. Tatlılardannnn ..?? Vallahi şu an hepisini seviyorum. Karnım tokken sor bana bunu. :)
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,663
Tepkime puanı
2,339
Puanları
113
Konum
istanbul
Sigara ile ilk merabalaştığım da kendimi kabile reisi sanmıştım senin ki bu misal oldu :)

Sigara sağlığa zararlıdır hemide çok zararlıdır....

valla benim gibi adamın yaşaması da zararlı ama yaşıyoruz :)

şaka bi yana haklısın abi Allah banada dostundostunada tüm içenlerede bırakmayı nasip etsin tez vakitte
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst